16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19OCAK2001CUMA HABERLER ItirafçıAbdülaziz Tunçy Iran *a büyüksempatisi olduğunu belirtiyor 'P 1 KK'nin gelişimi bizi endişelendiriyordu. Halkın bizden koptuğunu düşünüyorduk. Bu yüzden 1991'deki topyekûn çatışmadan önce okullarda ve sokaklarda çatışmalarbaşladı. Herkes yakaladığını dövüyordu. 1991'deöldürmeleT başladı.' atışmaokuldabaşladıRUŞENÇAK» Biündiği kadanyla Menzflcfler daha fazla Şifleşmiş. Siz de benzer bir duruma düşmekten mi korku- yordunuz? TUNÇ - Hüseyin böyle bir duru- ma hiç izin verrnezdi. Aksı takdir- de cemaatte Caferileşme alıp başı- nı giderdi, çûnkü hepimizin Iran'a çok büyük sempatimiz vardı. Hat- ta ben kendim kalben Caferiydim. Evimde de Caferi usulüne göre na- mazkılardım. Fikirolarak daABŞe- riati, Humeyni ve Mutaharri'den etkılenırdım. Örgütten aynhncaya kadar da bu düşünceler bende var- dı. Şafdik, Hanefılik düşüncesinden uzaktım. Sünniliğı çok basit görü- yordum. HCT iki mezhebin kitapla- nnı okuyup karşılaştjnnca aralann- da dağlar kadar fark gördüm. -Bubiraz konjonktürel değilmi? tran'da devriın oktuğu için böyle düşünüyordun belki Seyyid Kutup okumak yetmiyor muydu? TUNÇ-Hayıryetmiyor Pakistan- lüann, Mısırlılann, Iraklılann, Lüb- nanlılann, Iranlılanntüm kitaplan- nı okurduk, Türkiyeli yazarlann ki- taplannı daçokbasit görürdük. Tür- kiyeülerin kıtaplannı camilerdeki ço- istanbul merkezli cihaf ve 'kıyam' hareketi planlanmıştı Vahşetin boyutufarklı• Hizbullah stratejisini "Önce evin içi, sonra evin önü, sonra da tüm sokak" olarak belirlemişti. Yani, "Önce içimizdeki kâfirler, sonra PKK, nihaihedefTC..." MEHMETFARAÇ Hizbullah'mbevni Hüse- yin Vefiopı'nunBeykoz'da öldürülmesinin ardmdan, Güneydoğu'yukana bula- yan bir örgütün tüm vahşe- ti gözler önüne sehldi. Oy- sa aynı örgüt kısa bir süre öncesine kadar Güneydo- ğu'da adım başı cınayetler işliyor, genç kızlann yüz- lerine kezzap atıyor, kaçır- dığı insanlan aylarca ye- ralündakimahzenlere mah- kûm ediyordu. Domuzbağıyla katledil- miş cesetler objektiflere da- yanmca medyanın duyar- sızlığı dağılabümişti. Ya örgütü uzun süre görmez- den gekn İslamcı kesim?.. Onlar dabir anda "Höbul- vahşet" mansetleri atmaya başlamıstı. Ülkenin dörtbir yanındatoprakaltındançı- kan cesetlerin görüntüsü, örgütün varlığını gizlemek için yoğun uğraş veren ta- rikatşeybJeriveİslamcı ya- zarlann yüzüne ise bir şa- mar gibi ınmişti. Ancak örgütün yarattığı vahşetin boyutlan çok da- ha farklıydı. Hizbullah'ın ülke genelmdekorkuvepa- niğe yol açan eylemleri ya daeylem planlan 60 kadar insanı toprak altına göm- mekle sınırh değildi. Hizbullah'ın hedefi çok büyüktü. Örneğin İstanbul merkezli bir "dhat* ve "k>- yam" hareketi... Güvenlik ÜlkenindörtbirvaııındakiHlzbuItahtabâcreevterindCT birimlerinin saptamalanna göreHizbullahbu hedefle- ri belirlerken Güneydo- ğu'daki stratejisini uygula- yacaktı: "Önceeviniçi sonraevin önû, sonra da tüm sokak." Bunun karşılığı şuydu: "Önce içimizdeki kâfîr- let;sonraPKK,ardmdanm- hai hedef TC..r Hizbullah, Güneydoğu'da hedeflerini yok etme stra- tejisini uygularken kendi yandaşlanndan başlamış- tı. îran'adahayakın olanve aslında örgütün çekirdegi- ni oluşturan Menzilciler'i yok etmişti. Gmbun siya- si lideri Fidan Gûngör 51- dürülmüştü. Velioğlu bu- nu yaparken kararhydı: "Başgidersegövdedagj- tau." Gerçekten Menzilciler kısabir süre sonra etkisiz- leşrMlecekti. İstanbul merkezli "Kı- yamhareketTnde ise hedef tahtasındakiler tarikat ön- derleriydi. Nurcu Zehra KültürveEğinmVaknBaş- kanı İzzetün Yıknnm ve ekjbmden başlanrruştı. Sı- radalslamasermayeyielın- de tutan Nurcu, Nakşi ha- reketinin önderleri vardı. Güvenlik birimlerine gö- re, "medya, siyaset ve eko- nomidetırmamşageçenbu tarikatlann elindeki güç birkaçkeUeninkopanlma- srytaatanacak,korknvepa- niktarikatiannHodbuBah'a tesEmohnasınısağlavacak- Hem Hizbullah kaynak- lan hem de güvenlikbirim- lerine göre Hizbullah, tari- katlan şu gerekçeylehedef alacaktı: "ÖrneğmHizbuBah'mta- banbtdduğu Kuran kursla- n Becamicemaarlerininbü- yük bölümü butarikarJann etindeydi. Bu tarikaöar bö- yükbirekonomikgüceulaş- nuşü, Medyada, bankacıhk sektöründe,sanayi kesimin- derriryonlankontroledivor- \xcĞL\zHizbullah arakfit- re ve zekâüa idare edecek birörgütdeğildi. Her ne ka- dar özeUikle Nakşi tabanı militan açısından Hizbıü- lah'akaynakolsadabuVe- tioğtu'na yetmiyordu.Ve Iz- zettin Yıkbnm'dan başla- yan krynn sürecek, birçok tarikat şeyhi bu saldmlar- dan nasibini alacaktL-" Nitekim şeriatçı basının bir bölümü de bu yüzden susturulmuştu. Kimilerine. "LehimizdeM akyhimizde yaa yazmayın" demlnıışti. Milli Görüşçü bir yazar ise Istanbul'un göbeğ^nde dö- vühnüştü. HizbuUah'ın'Teklıâkinı güçolma" stratejisinin ikin- ciayağı, "Direnensosya&st- ler,kâfırier ve şevianlardu" Güneydoğu'da PKK bu nedenle hedef almmıştı. Örgütbölgenin birçokken- tinde gerilerilmiş, kaos or- tamının hâkimi Hizbullah olmuştu. PKK yanlısı gazetelerle sosyalist yayınlar da böl- geye sokulmayarak pasifize edihnişti. Yarın: Mücadelenln merkezl İstanbul cuklara okuturduk. - 1980-li vıllarda Islami dergöer- deve kitaplarda padamaotdu. Bun- lan okuyor muydunuz? TUNÇ - Bunlann bir bölümünü 1987-88'lerekadar okuyorduk. Bun- lann tümüne baktığınızda birbirin- den farklı fıkirler, tartışmalar var- dı. Hüseyin baku ki cemaatin için- deki kamuoyunu bu dergiler oluştu- ruyor. Mesela Girişün'de rejim me- selesi tartışıhyor. Cemaat üyeleri yüzlerce, binlerce raporda bu tar- tışmahakkmdaki görüşlerini yuka- nya iletiyordu. Bu olaydan sonra Güneydoğu'ya hiçbirderginin sokul- maması karan ahndı. Kimse dergi okumayacak dedi. Sattıramadılar... - Ya kitaplar. Mesela Ali Bulaç okuyor muydunuz? TUNÇ - Bulaç'm "Çağdaş Kav- nunlar ve Dnzenler" kitabım oku- yor ve yararlanıyorduk. Yani fay- dalı gördüklerimizi okuyorduk. - Birçok konuda PKK ile aynüaş- ma yaşanuşsınız. PKK'yi kiskan>- yor muydunuz? TUNÇ - Çok. Çok kıskanıyorduk ve ben kendisiyle muhatap olduğum süre içerisinde de Hüseyin'in Apo'yu müthiş bir şekilde kıskandığuıa şa- hit oldum. Her vesileyle Apo'ya nef- retini dile getirirdi.. - Şahsen tanışryorlar mrymış? TUNÇ - Bilmiyorum, ama aynı okulda okumuşlar. Ama Apo, Hü- seyin'den önce okumuş. Tanıştıkla- nnı zannetmiyorum. -Ama bazı önenüi PKK'lilerie ta- nışmış olabilir. TUNÇ-Onu bilrniyorurn amaben Mahsun Korkmaz'la aynı dönem- de aym okulda okudum, hatta evle- rimiz de yakındı. MehmetŞener'le aynı mahalledendik. PKK'nin Bat- manlı lıderlerinin hemen hemen hepsini tanınm. PKK'nin gelişimi bizi endişelendiriyordu. Halkınbiz- den koptuğunu düşünüyorduk. Bu yüzden 1991'deki topyekûn çatış- madan önce okullarda ve sokaklar- daçatışmalarbaşladı. 1991 'de öldür- meler başladı. - PKK'nin Idil'de Karaaslan afle- sini öMürmesi tesadüf müydü? TUNÇ - Değildi. PKK, güçlü ol- duğu bir bölgede Hizbullah'a göz- dağı vermek istedi. Zaten bizi pek de önemsemiyorlardı; hiçbir şey ya- pamayacağımızı sanıyorlardı. Ama başlanna büyük bela aldılar. Silah- lan geritepti. Bu öldürmeyle çokbü- yük zarar gördüler. Karaaslan'lann cenazesine bine yakın genç götür- dük. O zaman PKK'nin Idil'de sı- yasi kanadını oluşturan kravatlı ki- şiler sırf görmek için cenazeye gel- diler. Çünkü bizi hiç tanımıyorlar- dı. Cenazeden sonra "Başımıza bü- yük bir bela aldık" demişler. Cena- zede Mehmet BeşirVarol konuşma yaptı. Esas olarak PKK'ye yönelik mesajlar verildi. Yarın: Cazetecller konuştuklar» için öldüriildü BİRBAKIMA SERVER TANtLLt Bir Uyanışın Destanı Romancının hası, bireyi anlatırken, yani sıra toplu- mu da vereni; kişilerden unutulmaz tipleryaratıp ev- renselleştirenidir. Anılarını yazanın da dikkat edeceği şeyier var; başta da, kendisini abartmadan büyük akışın içirtde yerli yerine oturtması geliyor. Bu ikisini iç içe alıp yazmak da mümkün. Adnan Binyazar, Can Yayınlan'nda çıkan Masalını Yitiren Dev'de bu- nuyapıyor. Anlattığı, çocukluk anılan; amaonu birro- man havası vetatlılığı içindeveriyor. O yüzden de, "ant roman" demiş eserine. Adnan Binyazar'ı okurlara ayrıca tanıtmaya gerek yok. Fıkiryazılan, eleştirileri, denemeleri ve Türkçe üs- tüne kitaplan olan yazanmızı okurlar gazetemizde de izliyorlar. Degerli çalışmalan içinde roman yoktu. Şu son eseriyte. o boşluğu da dolduruyor. Hem de nasıl bir ustalıkla... • 30'lu yıllann ikinci yansı ile 4O'lı yıllann içinde ge- çen bir çocukluk. Çocukluk, düşsel yanımızdır; içten- likle, gülümseyerek anar ve anlatınz. 1934'te Diyar- bakır'da gözlerini dünyaya açan bir çocuğun, Diyar- bakır - Ağın - Elazığ arasında dolaşan ilk yıllan, eko- nomik çetinfikler içinde olsa da, eşsiz bir doğada ve düşsel bir ortamda geçer. Iterde ötümüne "her şeyın ö/ümü° olarak bakaca- ğı şefkatli bir anası vardır; ancak sorumsuz, daha çok da içkici, dengesiz baba, aileyi dağıtırçeker gider. Bir gün Istanbul'lardan sest gelir; belki daha iyi olur di- ye, ana iki oğlunu Istanbul'a yollar. Düş de, çok geç- meden bozulur. Babanın vartığı ileyokluğu birdir. Aç- lık ve sefalet yıllan başlar; iki kardeş, sırtlannda küfe- leri hamallık ederter. cam işçiliği yapartar. ama hiçbir şeyi kurtarmaz bu; sonunda Poiis Reoep'in onayak olmasıyia bir aşçı dükkânında bulunan çıraklık ise, bü- yük kardeş Adnan için düpedüz "işkence yıllan"öv. Gün gelir, tutsaklığa başkaldınr, kaçar; Istanbul'dan Ağın'a "26günde" ulaşır, anasına kavuşur. Bir kurtuluştur bu; çünkü, Ağın'da hiç olmazsa okul yüzü görür. Birkaç yıl sonra, baba da Diyarbakır'a döner ana da evlendiğinden, okul yaşamı Diyarba- kır'da baba evinde sürecektir. Orada, sonra bir baş- ka kasabadaki yasamın geleceği ise yoktur. Serü- ven, 1950'de, Dicle Köy Enstitüsü'ne kayrtla son bu- lur. Yazar, bu kişisel serüveni -bütün çarpıcılığıyla- an- latırken, arkadaki sosyal tabloyu da ustacaçiziyor, ki- şileri tipleştiriyor: Savaş yıllannın yoksul kesimleri da- ha da ezen Istanbul'unu tanryorsunuz; bugün de sü- ren "çalışan çocuklar" dramını izliyorsunuz. özellik- le Kocamustafapaşa semti -çoğu yoksul- bütün in- sanlanyla önünüze getiriliyor; Kahveleri, şenlik yerie- ri, eskiciteri, Sulukule Çingeneleri, oyunculan ve şar- kıcılan, bu arada Ismail Dümbüllü ve Hamiyet Yü- ceses. Halkın yaşamında eskıye oranla büyük bir de- ğişiklik yoktur Ama bir günlüğüne de olsa Cumhuri- yet Bayramı'nın getirdiği eşitlik ve banşçı havayı siz de soluyorsunuz. Unutamayacağınız tipler de var: Polis Recep'te in- sanı, aşçı Usta'da da gerçek bir canavan tanıyorsu- nuz; "insanı hasta iken dövmekten daha çofc hoşla- nacak kadar" canavaıi Ağın'a döndükten sonra, köyde-Kasabadayaşam, Allahlıkhalksağlığı, okul çevrşsi, ögretmenler, ögren- ciler bütün çarpıcılığı ile veriliyor. Ögretmen Nuri Onat'ı unutamayacaksınız. ' "*" Yazann, 4O'lı yıllann Diyarbakır 1 ! üstüne anlattıkia- n da pek ilginç ve belge niteliğinde: Sinemalan, umum- hanesi, hete hele -içi ve dışıyla- "Avlu "su. Onlarca ka- pının açıldığı "avlu", aynı zamanda "ortaklaşacılık ru- hu"nu temsil eder Valerrtjno, Haco Bibi, "Asuriu taş işçisi" Möho ve daha başkalan, unutulmaz tipler. Kabadayılarve o işitilmemiş küfüredebiyatı; helefut- bol da oynayan Abuzer'in bir kütrü, oedebiyatın bel- ki de şaheseri. Ancak, düzeyli kültür alanlan da var kentin: Orduevi, ögretmen Okulu... 1950, bir dönüm noktasıdır; Yazar, bir kasabada, halkın, 14 Mayıs 1950 seçim zaterini yürekten kutla- yışını bütün canlılığıyla anlatır. Amakitap kıyımı da baş- lamışrır... Yazar için -o sırada- tek kurtuluş çaresi Köy Ensti- tüsü'dür; 1950 Eylülü'nde Dicte Köy Enstitüsü'ne kaydını yaptınr. Kendisi de dahil nice degerier yetiş- tirecektir orası. 'Yoksul bir halkın yoksul çocuklany- dık" deyip ilk günkü giysi dağıtımını anlatıyor yazar, ağlamaklı oluyorsunuz. Evet öyteydiler; amasonra ora- lan kapayıp "yoksul bir halkın yoksul çocuklan" için imam-hatip okullannı açtılar... Yazann güzelim birTürkçeyle anlattığı kişisel serü- venden olduğu kadar; o serüvenin akıp gittiği sosyal zemin üstüne de öğreneceğimiz çok şey var. Ama ki- tabın belki asıl çarpıcı yani, bütün güçlüklere karşı di- renen bir çocuğun destanı olması. O direnişte kitap- lar da büyük rol oynuyor. Böylece eser, bir bakıma, 'kitaplaria uyanış "ın da bir destanı; hele gençler mut- laka okumalı onu. Adnan Binyazar'dan, yasamtnın öteki ytllannı an- latmasını da bekleyeceğiz. Bu güzelim eserte bir borç altına girmiştir... (ÎUMU TAKSİM SERGİ SALONU'NDA ENVER AYTEKIN | Açış Konuşması: CengbBektaş Diğer Konuşmacılar: Ataol Behpamofilu, İsmet ZeU Eyuboğta, Remzt hanç, Cenap Karakaya, VecM Tiınurığlu Ülkemizde biiimsd sosyolizmin temeHendlrilmesi yolunco büyük b i ı örver'Me mücodele eden; tüm oianaklannı kullanoraı, "Sosyal Yoyınur'kı, okuyucu-yayıncı arasındaki köprünün kırulmosını sağlayon tnver Aytekin'i anryoruî TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKAS1 Işbirliğiyle Istıklal Cad. (Fransız Korvsolosluğu yani) Taksım Tel: 22 38 81/3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear