16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUBİYET 19OCAK2001CUMA 14 J. U İ V [email protected] Necati Tosuner 'Yalmzhktan Devren Kirakk'layazarlığının olgunluk döneminin başladığını beürtiyor 'Yazar modasını kendi yaraür' GAMZEAKDEMtR NecatiTosuner, 1978'deTürkDilKurumuRo- man Ödülü'ne değer görülen 'Sancu Sancı'dan 25 yıl sonra yazdığı yeniromanı( YahuzhktanDev- ren Kirahk' ıle okurlanylabuluştu. Roman ve öy- külerinde yoğun bir duygusallık ve hayata sami- mı bır bakış sergileyen Tosuner'in, yapıtlannda benımsediği sade dil bu romanında da göze çar- pıyor. Tosuner, kaygı temelli bir yalnızlık profi- li çizdığı 'Yalruzhktan Devren Kirahk' ile oku- yucuyu, 35 yıl sonra geldiği noktada, edebiyat anlayışıyla ve yaşamdan süzdüklenyle sıradışı bir yolculuğa çıkanyor. - 'Yalnıznktan Devren Kirahk'ı, yaşamlanmn muhasebesini yapan, içimizden insarüara bir ba- kış olarak değerkndirebitir miyiz ?. NECATİ TOSUNER-Evet. tçimizden, hemen her yerde karşılaşabüeceğımız hayatlar, hayat öyküleri. Abarüsız, sıradan hayatlara ve yalruz- lıklara tutulan aynalar. - Bu aynalarda karakteıier gerçeğe çok yakın yansıyor. TOSUNER-Evet, yanı hiç reklamcılık yapma- mış bir insan 'Ekrem' karakterinde kendini bu- lacaktır. Ekrem'inreklamcılığı sadeceEkrem'in yaşamıyla ılgili olduğu biçımde, roman için ge- rekli olduğu kadanyla vardır. Yani bir reklam dûnyası romanı değildir. Özürlü Okan karakte- ri benim bireyci anlayışımın ûrûnleri olarak geç- mişte kambur adamı anlatan Necati Tosuner'in gelip de anlattığı bir şey. Okan'uı akraba evlili- ğı nedeniyle sakat olması ve 17 yaşındaki hali. Reklamcı olmayanlar nasıl kendılerinde Ekrem'i bulabileceklerse özürlü olmayanlar da kendıle- rini Okan'da bulabilecekler. Bu işin sevınç ve- ren yönü. - Romanda,içdünyalanndakaygılanndan kur- tulamayan ve hayatlarmda meydana gelen deği- şiklikleri kanıksama zorluğu yaşayan karakter- İer,devamhbirolasıhk değerlendirrnesi içindeler. TOSUNER - Kesınlıkle. Böylelikle olaylara, karşılaşabıleceklen sonuçlarayeni açılarkazan- dırarak kafalannda sağlamasını yapıyorlar. - Romandaki yalnızlık. terk edilmişlik, kimse- siziik anlamında bir yalnızlık değfl. TOSUNER - Hıçbir karakter zavallılık, kim- sesizlık anlamında bir yalnızhkla boğuşmuyor. Aynlan çiftler medeni bir şekilde görüşmeyi sür- X>en 25 yıl sonra, 'Sancı.. Sancı'dan aşağıya düşmeyen bir roman yazmak istedim. Elimdeki malzeme de buydu ve ben bunu kotardım. Edebiyat ölçütüyle bakıldığında 'Yalnızlıktan Devren Kiralık' bence iyi bir romandır. Kim yazarsa yazsın. Çünkü, okuyan oradaki kişilerle hiç ilgisi olmadığı halde kendisini bulacaktır." dürüyorlar. Dûzgün iş hayatlan, sevgılılen, bır sosyal yaşamlan var. Ruhlarda yaşanan yalnız- lıklar söz konusu. 'Birçok aynntida Necati Tosuner var' - Bu romannuzda bireysel edebiyata yer verdi- ğiniz söyienebilir mi? TOSUNER-Bırebir bireysel edebiyat denile- mese de, Sancı.. Sancı'daki Osman'da ben daha çok vardım. Çünkü Necati Tosuner'in hem ya- şadıklannahem de fıziğine uygun birkişiydı. Bu romanda birçok aynntida Necati Tosuner var, ama orada bır kışiye bu Necati Tosuner'dir dıye- meyiz. - Kendinizi nerede daha çokyansıttığınızı, ifa- de ettiğmizi düşünüyorsunuz? TOSUNER- Aslında benım yaşadıklanmdan yola çıkarsak Ekrem karaktenyle örtüşen şeyler daha çok. Benim yaşamda geçtiğim çizgiyle, onun yaşamında geçtiğı çizgi arasında büyük benzeriik var. Istanbul'a ilk gelişi, kütükteki ye- ri (Develi) gibi bazı şeyleri ben özellikle koydum. Ama Ekrem'ın sonu gibi dramatik bir sonum yok. Ben Necati Tosuner' i de anlatmıyorum, ama izler tabıi kı olacaktır. - Romanın beklenmedik bir fınali var. TOSUNER- Kıtabın sonu en tempolu bölüm- dür. Kör çeşmede beklerken anlatılan bır Ekrem var. Finale bakıp da fınali öğrendikten sonra kör çeşme yeruden okunursa orada başka bir şeyin başladığı anlaşılır. Hayata bakışlanndaki deği- şiklikler adım adım gelir. Pınar'la çığırtkan ara- sındaki diyaloglarda da bu böyledir. Kurcalarsa- nız bunlar burada vardır dersiniz. - Postmodern, poüsiye, tarihseivesiyasalroman gibi değişik roman anlaytşlannın olduğu günü- müzde Yalnızlıktan Devren Kiralık' bu anlayış- lann dışında yer ahyor. TOSUNER - Bellı bir tarza uymak gibi bır kaygım yok, çünkü böyle bır tanım olması der- di yok. Bence yazar kendı modasını kendı yara- tır. Üslubuyla, anlatmak ıstediğiyle. Günün ge- çerliliğı de geçer. Zaman en büyük ölçüttür. Ben 25 yıl sonra, 'SancL. Sancı'dan aşağıya düşme- yen bir roman yazmak istedim. Elimdeki mal- zeme de buydu ve ben bunu kotardım. Edebiyat ölçütüyle bakıldığında'Yalmzhktan Devren Ki- ralık' bence ıyi bir romandu-. Kim yazarsa yaz- sın. Çünkü, okuyan oradaki kişilerle hiç ilgisi ol- madığı halde kendisini bulacaktır. 'Yeni bir roman yaayorum' - Çok sık roman yazmıyorsunuz. 25 yıl aradan sonra yazdığuıız 'Yalmzhktan Devren Kirahk'ın edebiyat yaşamınızda bir mflat okiuğunu söyle- yebiHr miyiz ? TOSUNER - Evet. Bu anlamda 'Yalnızhktan Devren Kirauk'la yazarlığunda bir olgunluk dö- nemı başlamış oldu. - Yeni bir roman projeniz var mı? TOSUNER - Şu anda 'Bana Sen Söyle' adım verdığım bir roman yazıyorum. tçenği bakımın- dan' Yalnızlıktan Devren Kiralık' gıbı bu- roman olacak. Bır bakıma devamı gıbı, çünkü bazı ka- rakterler devam ediyor. Fakat kesınlıkle ikinci cil- di gıbı değıl. 'Yalnızhktan Devren Kirahk' po- tansiyelı yüksek bır romandı ve ben oradan bü- yük bir malzeme bloku çıkardım, ama 'Bana Sen Söyle'yi, Necati Tosuner'den hiçbir şey okuma- mış bıri okuduğunda tek başına bır roman ola- rak algılayabilecek. 11 aydır üzerinde çahşıyo- rum, ama tam anlamıyla kotarmanın 1 yıl daha alacağını zannediyonım. Kitap-bk dergisinin bu sayısında sanal kimlikler dosyası yer ahyor wçektenonuı':KfiHür Servisi - kıtap-lık dergısinin ocak tanhli 45. sayısında Oğuz Demiralp yazısı- na başlarken söyle dıyor: "Bir krtapçıda, tn- güizcebir 'takma adlar'söziüğünerastladım. Ingiliz yazırunda 10 bin 600 yazara ait 16 bin 800 takma ada var bu södükte. Kimler tak- ma ad kuDanmamı;ki! Neredeyse bildiğüniz bütün adlanngerçekliğinden kuşkuya düşü- rebilecek bir sözHik," Ne kadar şaşırtıcı, dü- şündürücübır kıtaptan söz ediyor Demıralp. Her yazar bır takma ad kullanmış olsa, kı- tapta fazladan 6 bin 200 takma ad var demek- tır. Her yazann takma ad kullanmayacağını, ; yansının bile böyle bir şey yapmamış ola- cağını varsaysak, takma ad meraklısı yazar- ların bırden fazla takma ad kullandığı orta- ya çıkıyor. Sanınm edebiyat "âlemTıun heyecanh, meraklandıncı bir yaruna ışaret eden anah- tar cümle, "neredeyse bütün adlann gerçek- liğinden kuşkuyla düşmek" olabılır. Yazann kımliği öteden ben yazın âlemınde okur ya da yazar olarak bulunanlan heyecanlandır- mış Okunan satırlann yazan olan clın sahı- bı, kımi zaman söz konusu "item w ın ayın- cı brr özelliği olan kurgusallığın cazibesıne kapıldığı ıçm; kendı ıken başkası olmuş. Kımlık yazar ıçin aynı zamanda okurla brr ıletişım yolu kurmak olduğu ıçin, bazen me- tinleriyle bazen kımlıklenyle "oynavarak" bır tür "oyunso" ıletişım kurmuşlar. kitap-lık dergısı bu sayıstnda sanal kim- hkler dosyasını açarken bu uzun edebiyat yol- culuğunun bır yerinde durup adlara bakıyor. Bılinen takma adlann yanı sıra, pek bılrnme- yen adlara da yer açıyor. Seiahattin Özpala- bıyıklar'ın hazırladığı "Tanzimattan Bugü- ne Türk Edebiyaünda Takma Adlar. Mah- lastar, Rumuzlar DinnT başlıkh çalışmada kimler yok kı? AbduOah Cevdet, Ömer Cev- det adıyla, Çetin Altan, Hadı Borazan; Me- üh Cevdet, Yaşar Tellıdere, tnd Asena, Ani Toros. NuruUah Ataç, Sabıha Yağvzlar; Ad- nan Azar. Nedım Çıtak; Kürşat Başar, Ba- ran Ongun, Ataol Behramoğhı. Aykut Bay- kal; CemalSûreya, Bırsen Sağanak: RehaÇa- muroğhı. Melih Tezgör; Refîk Durbaş, Sıt- kı Sıpahıoğlu, Orhan Duru. Cüneyt Gab- ran, Yıhnaz Erdoğan, Gürbüz Vural; Haydar Ergülen, Erkan Güçlü; Reşat Nuri Güntekin, Cemıl Nımet, Doğan Hızian, Osman Gınt- lı; Attüâ tlhan, Nevin Yıldız; Sezai Karakoç, Zülküf Canyüce; BehçetNecatigfl, Bedn Tez- git, Fatih Ozgüven, Safter Böke gıbi adlaıia yazmışlar. Bu çalışmadan görünen şey aslın- da şu. Takma ad kullanan bır yazar, büyük çogunlukla bir adla sınırlı kalmamış. Büyük çoğunlugunun ikinci, üçüncü, hatta onuncu takma adı var. Cemal Süreya, Mfinir SûJey- manÇapanogu,KemalTahir,AzizNesm,Nâ- zun Hikmet, Omer Seyfettin gıbı kalemlenn takma ad hstelen hayli kabank. Dosya bununla da sınırlı değıl. Edebiyat dergilerinde bugüne kadar yapılmamış bır ça- lışma "AlternatifYazarlar Sodûğü" ıse dık- kat çekıcı, uzennde düşünmeye değer bır çaba. Bir tür düş edebiyatı ürünü olarak su- nulan bu sözlükte gerçeğın nerede sınınna gınliyor, ne zaman çıkılıyor, kim bılir? Ama şurası kesın kı, bu düş edebiyatı ürünlen kaynağını gerçekten, hiç değılse, gerçeğın bır parçasından alıyorlar. Bu kesışme noktala- nnı bubnaya çalışmak hem eğlenceli, hem düşündürücü bir çaba olacak. Derginın asıl sürpnzı ıse JJ). SaKnger'uı uzun, pekuzun olan öyküsü. Salınger bu öy- künün kıtap olarak yaymuna, kıtaplannın içıne alınmasına ABD dahıl, dünyanın hıç- bir yennde ızin vermemiş. tlk kez New Yor- ker'da, 1965 yıunda yayımlanan "16 Hap- worth 1924" adlı bu uzun öykü, Sahnger'ın ızını sürenler ıçin -en azından yakın bir ta- nhte bu öykü kitap olarak yayımlanmayaca- ğına göre- bir hazıne Saluıger'ın sanal kimlikler sayısına denk gebnesı de hoş bir tesadüf Çünkü Salınger yüzüyle tanınmaktan pek hoşlanmayan, kim- lığinin gızhliğine özen gösteren ve adeta saklanarak yaşayan bır yazar. tnsan Salınger'ı da okuyunca, takma adlar, sanal kimlikler, neden, niçin, nasü, günümüzde hâlâmı, şöh- ret için her şey mübahçılarcılar üzenne dü- şünmeden edemiyor. 'Yeryüzü tek cennetimiz' Kiütür Servisi - Heykeltıraş Su?y Hug-Levy'nin, yeryüzü cennetinin dramını anlatan eserleri, 10 Şubat tarine kadar Millı Reasürans Sanat Galerisi'nde izlenebilir. Arkadia'dan bu yana yeryüzünün yaşadığı dramı kendine has cennet sahneleri ile yeniden anlamlandrran ve sorgulayan sanatıçı, sergisinin oluşumunu şu sözlerle ifade ediyor:"Bahçemin \-amndald arsayı dikenii teflerie çevirebihnek için çamnm, defhemi, mimozalanmı kestikr. Bahçemin ortasmda koca ağacm gövdesini attilar. Kendime dikenii teOerin arasindan göğe doğru bir yolyaptım. tnsan ve doğa birleşti, kayboiduk. Ne kadar kararsa da yeryüzü tek cennetimiz. Yerçekinıinden ne kadar kurtulsak da düşkrimiz bu dünyaya ak". Suzy Hug-Levy dört yerleştirmeden oluşan yeryüzü cenneti için kirni zaman fabrika atığı, kimi zaman kurşun, kimi zaman da kuş tüylerinden yararlandı. ÎŞ SANAT KÜLTÜR MERKEZt^NDE BUGÜ1S SAAT 19.30? DA Barbara Bonney'den şan resitali KûltürServisi-Mozart ve Strauss'unya- pıtlannın en ıyi yorumculanndan bin ola- rak tanınan Barbara Bonney, bu akşam saat 19.30'dalş Sanat Kültür Merkezı'nde bir şan resitali verecek. Bonney, bu kon- serde Brahms, Schuman. VVbrf ve Sibefi- us lied'lerinden oluşan bır repertuvar su- nacak. Covent Garden, La Scala ve Met- ropoKtan operalannın sureklı solıstı olan sa- natçının Bach, Haydn ve Mozart'ın dinı eser- leri, 'LaNozzediFiga- ro', 'Don Giovanni', 'Fıdelio', 'Hansel und Gratel' gıbı operalan- mn yam sıra lied al- bümleri, Copland'm 'EmUy Dickinson'ı, Schuman ve Stra- uss'un lied'lerinden oluşan kayıtlan bulu- nuyor. Carios Kleiber yö- netimmdekı Vienna Staasoper'de ve SirGe- orge Sohi yönetımın- deki Royal Opera'da sahnelenen 'Der Ro- Bonney'e İstanbul konserinde piya- noda \Volfam Rieger e^lik edecek. senkavatier'deki Sophıe tıplemesı. opera- severlenn belleklerinden silinmeyen Bon- ney'nın birbiri ardına geler» sahne başan- lan. sanatçıyı Solti, VV'olfgang SawaDkh, Cario M- Giulini Kleiber gibi dünyaca ünlü orkestra şeflenyle buluşturdu. 'Di- amondsinâıeSiKNv' albümü üe Grammop- hone ödülünü alan Bonney'e İstanbul kon- serinde piyanodaWbtf- ram Rieger eşlik ede- cek. îş Sanat Kültür Mer- kezi'nde, yann ise Bfl- kent Oda Orkestra- sı'mn konseri gerçek- leşecek. Azen şef Ser- ver Ganiev yönetimin- deki orkestranın solıs- ti tenorÖmerTürkme- noğhı olacak. Konser- deBach'ın'2.Pretöd', AlbİDoni'nin 'Adagio', Britten'in 'SimpleSm- fbni ¥erAchi', Amirov' un 'Yaylı Sazlar tçin SenfbniNizami' ve Ka- rayev'm 'ÜçDans' baş- lıklı yapıtlan seslendi- rilecek. YAZIODASI SELİMİLERİ Ahmet Haşim'in , İstanbul Yazılan (1) °O Se/de"yi bile kimsenin okuduğu yok ya, ama Ahmet Haşim'in güzelim düzyazılannın hiç mi hiç okunmadığını adım gibi biliyorum. Şiirlerinde "duyulmak üzere vûcut bulmuş, musi- ki ile söz arasında, sözden ziyade musikiyeyakın" bir dili işleyen Ahmet Haşim, düzyazılannda çok önem- li bir kültür adamı niteliğiyle belirmiştır. Gerçi bazı yazjlan, sözgelimi "Kürk", "Yaz Koku- su", unutulmaz "Müslüman Saafcf" şiirden izdüşüm- lerle örülmüştür. Bununla birlikte Ahmet Haşim düz- yazılannda güncel sorunlara sık sık eğilmiştir. Bize Göre (1926), Gurebâhâne-i Lakiakan (1928), Frankfurt Seyahatnamesi (1933) kitaplannda defte- nen deneme, söyieşi, gezi ve felsefî yazılannın pek çoğunu bu eserierine almayarak, Servet-i Fünun, Dergâh, Yeni Mecmua gibi dergılerde, Akşam ve Mil- liyet gibi gazetelerde bırakmış "Merdiven" şairi. Tüm yazılar ancak 1991 'de Inci Enginün ve Zey- nep Kerman tarafından bir araya getiıilip Bûtûn Eser- leri dizisinde yayımlandı. Saklanmış, korunmuş, bu- lunabilmiş mektuplan da çok şükür o dizide... 1901'den sonra otuz yıli aşkın zaman dilimifKİe değişik aralıklaria nesiıierini yayımlayan şair, çok ge- niş konu ve sorun yelpazesinde bazan Istanbul'dan söz açmış; şehrin gündelik hayatnı, tarihî çehresini, törelerini, gittikçe değişen mimarisini, modalannı, mevsimleıini, saatlenni, renklerinı eşsiz bir tutanak- çı kimliğiyle kaleme getırmiştır. Anmak ıstedığim yazılar, özellikle 1920-1930 yılla- nnm tstanbul'unu inanılmaz bir aynntı zenginliğiyte sap- tamaktadır. Böytece şehir hayatında, ömekse, "Sin&va" (1922) ve yabancı filmler, "resmi beyazperde üzerinde fe- mıldayan şu rimel ile kirpiğinin her teli bir ok gibi di- kilmiş güzel kadının gözünden, damla damla akansah- te gözyaş/an"yla karşımıza çıkmaktadır. Sinemanın getirdiği modalar, çok geçmeden ken- tin lüks eğlence yerierinde karşımıza çıkacaktır. "Gar- den Bar'da Konuşan IkiAdam" (1928), hanımlann ağır makyajlanndan söz açarlar "Tabiatın eserleri hiç de bu sahne mahlukatı ka- dar güzel değil! Kırmızı, san, yeşil, siyah boyalar, renksiz etleri, çipil gözleri, soluk dudaklan ıstihaleye uğratarak harap uzviyetlerden birergençlik mucize- si vücuda getirmiş. Kim dıyor ki kadın şimdi, eskisi gibi, yüzünû s/to örtûler altında saklamıyor? Ya bo- ya örtüleri?" Yeniliği biraz da sarakaya alış, gezinti yerieri için de söz konusudur. Bahar bayramında şehir, kırlık alanlar, papatya, ge- lincik ve bülbül sağanağına tutulur. Kâğıthane dere- sinde Çingene, zurna sesiyle şenlikler yaratacaktr. Ne var ki "tozlu ve dolaşık" yollardan geçilerek vanl- mış gezirrti yerinde "yalnzbozuk fonografsesleri' yan- kımaktadır. ("Çingene", 1928). Fatih, Hırka-i Şerrf, Karagümrüktaraflanndakiyan- gınlardan, o yangın yıkımlanndan sonra açılan "bul- variann herikı tamfında birbiriardıncayapılmakta olan küçük, üslupsuz, nizamsız binalar, biryeni çirkin Is- tanbul'un çekirdeğint" teşkil eder. ° ^'^"^ , "Yeni Istanbur adlı öngörulü yazı 1928'de kaleme getirilmiştir. Sanatlarda incelik arayan Haşim, kötü bır şiiri oku- madan, gülünç bir resme bakmadan geçıp gidebile- ceğimizi söyler. Gelgelelim 'mimari'öen kaçmak ola- naksızdır "(...) fena mimann eserinden sakınmak kolay iş değildir. Aciz bir muhayyile, fakir bir rvh, yol ortası- na dikilmiş taştan birşekle inkılâp edince, bütûn bir şehrin manevîsıhhatini, nesillerce bozmakkudnetin- de bir tehlike olur." İstanbul büsbütün Fatih-Harbiye karşrtlığında de- ğildir. Nişantaşı'nda oturanlar, bazı öğledensonralar, bazı akşamuzerien "caddedenyükselenyakıcıbirka- val sesiyle" irkilirler. "Asrî, büyük apartmanlar mahal- lesini sanatın sihiriyie bir lâhzada kır, bağ, dağ âle- mıne çeviren bu nıstaî, yeşil musikinin menbaı, bir âmânın üüediği bakır borudur." ("Basit Bir Mesele", 1928). Seksene yakın yıl önce, Nişantaşı'nda kaval sesi! Ahmet Haşim o seste "Apollon'un mağrur rebabını" mağlup edecek bir sanat zaferi duyumsar... Takvim 'de h Bırakan: "Her akşamki gibi bu gece de, yaşanmış, her fa- rafı sımsıkı kapalı ömrûne şuradan buradan teker te- kergirmiş olan biry>ğın insan, onun etrafında, kimi herhangi yûzû ve kıyafetiyle, kimi yabancı ve deği- şik bir çehm ile toplanmışlar, hareket etmış/er, gidip gelmişlerdi." Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Bes- te, Yol Yayınlan, 1975. Tamukbank Fotoğnaf Ödiüü 20001 yanşması sonuçlandı • Kültür Servisi - Türk fotoğrafim onurlandıran ve yaşadığı çağı yansıtan fotograflan uluslararası alanda ödüllendirmek amacıyla ilki düzenlenen 'Pamukbank Fotoğraf Ödülü 2000' yanşması sonuçlandı. Değerlendirme sonucunda fotoğraf sanatçısı Ani Çelik Arevyan'ın 11 fotoğraftan oluşan portfolyosu 'Pamukbank Fotoğraf Ödülü 2000'e değer görüldü. Yanşmada Hakan Denker (istanbul), Kerim Bora (istanbul), Reha Bilir'in (Beyşehir) portfolyolan ıse Teşvik Ödaü'ne değer bulundu. Tüm katılımcılann özgin eserleriyle katildıklan yanşmada ödül kazanan çalışmalar, Pamukbank Fotoğraf Galeriii'nde açılan 'Kazananlar Sergisi'nde fotoğrafseverler ile buluşuyor. "Osmanh Dünyasmdan Yansmalar' • KüMr Servisi - Denız Bank gecen yı başlattığı araşürma ve ınceleme kitaplan serisine bu yıl bir yenisini ekledi. 'Osmanlı Dünyasından Yansımalar' adını taşıyan kıtapta saray, :oplum ve devlet gelenekleri, çarşı pazar detimleri Babıali, Yeniceriler gibi konulan ele almıyor. Ktap Necdet Sakaoğlu ve Nun Akbayar tarafndan hazrrlardı. Creative Yayuıcılık'tan çıkacyapıt Ingilizce ve Türkçe olarak basıldı. btfiz taşlama yazan ve gazeteci Auberon VVaugh üdü • LONDRA (AFP) - Ingiliz yazar, taşlana sanatj ustası, gazeteci Auberon Waugh, gece vvkusunda geçirdiği kalp rahatsızhğı sonucu 61 yaıında öldü. Romancı Evelyn Waugh'ın oğlu aan yazar Ingiltere'de tabloid gazete Mirror'dan Duly Telegraph'a, Private Eye'dan Literary fcvie^v'a kadar geniş bir yelpazede çahşmıştı. Ayıı zamanda Literar^' Revievv'un da kurucuurydu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear