Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
11 OCAK2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
İstanbul Üniversitesinde aydınlanma' semineri
'Laiklik tlevrmıi
demokrasi devrimklir'tstanbul HaberServisi
- Cumhuriyet Gazetesi
Yazan ve Yayın Kunılu
Başkanı tlhan Selçuk,
Türkiye'deki laiklik dev-
riminin demokrasi dev-
rimi olduğunu belirterek
"Bununhâlâ tarüşüması.
iilkede aydınlanmanın
gerçekleşrnediğinin gös-
tergeadir'' de-
di.
llhan Sel-
çuk, İstanbul
Üniversite-
si'nce düzen-
lenen Aydın-
lanma Eğitimi
SertifıkaProg-
ramı çerçeve-
sinde, Fen Fakûltesi
Konferans Salonu'nda
"Aydınlanma" başlıklı
seminer sundu. Özellik-
le Islam dünyasının, ay-
dınlanmayı irdelemeden
yaşayamayacağını vur-
gulayan llhan Selçuk, bi-
limsel düşünceye kavuş-
mayan ınsanın zaman ve
mekân içerisindeki yeri-
ni saptayamayacağnu
kaydetti. Selçuk, "Sürfi
içmde yaşayan ve dört
ayağı üzerinde yürüyen
insanlardan ilk olarak i-
ki ayağı üzerine kalkan
kişi, bence ilk sokudur,
düzeni bozmuş, başını
• Aydınlanma Eğitimi Sertifika
Programı çerçevesinde, Fen Fakûltesi
Konferans Salonu'nda düzenlenen
seminerde konuşan îlhan Selçuk,
"Türkiye'de laiklik devriminin hâlâ
tarüşılması, aydınlanmanın
gerçekleşmediğinin göstergesidir" dedi.
dikmiştir. O güdü de ta-
rih boyunca devam ettive
insan haksızkklara karşı
başkakhrdT diye konuş-
tu.
Sınıf açısından bakıl-
madığı zaman dünya ve
aydınlanmanın anlaşıla-
mayacağını ifade eden
Selçuk, Batı'da Aydın-
lanma devriminin ger-
çekleştiği 18'inciyüzyıl-
da, insan haklannın, la-
iklik, ulusçuluk, yurttaş-
lık kavramlannın ortaya
çıktığmı anlatö. Tüıki-
ye'deki laiklik devrimi-
nin demokrasi devrimi
olduğunu, bunun hâlâ
tartışılmasınm
ûlkede aydın-
lanmanın ger-
çekleşmediği-
,ni gösterdiğini
belirten Sel-
çuk, "Türidye
20'nci yüzyd-
da Atatürk'ûn
öndertiğmde
insan haklarmı, demok-
rasyikadın-erkekeşitti-
ğini duyumsayabfldi O-
nun için bugûn demok-
rasi ve insanhk diişman-
ton, ekonomik çıkar
gruplan Atatürk'ûn dfi-
zeniniyıkmaya çahşmak-
" dedi.
CUMHURtYET ÜNtVERSİTESl
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
Üniversitemizin aşağıda yazılı birimlerine 2547 sayılı kanunun ilgili maddeleri
gereğince profesör ve doçent (daimi statüde) ile yardımcı doçent, öğretim görevlisi,
uzman, okutman ve araşhnna görevlisi alınacaktır. Adaylardan profesör ve doçent-
ler ile okutmanlann rektörlüğe, diğer adaylann ilgili fakülte dekanlığına ve ilgili
yüksekokul müdûrlûklerine ilan tarihinden itibaren 15 gün içerisinde başvurmalan
gerekmektedir. 1. Profesörler: Dilekçe, özgeçmiş, yayın listesi ve altı takım bılimsel
yayın dosyası, 2. Doçentler: Dilekçe, özgeçmiş, yayın listesi ve dört takım yayın
dosyası, 3. Yardımcı doçentler: Dilekçe (yabancı dili belirten) özgeçmiş, yayın lis-
tesi, doktora ya da uzmanlık belgesi ve dört takım bılimsel yayın dosyası, 4. Öğre-
tim görevlisi, uzman, okutman ve araştırma görevlisi: Dilekçe, özgeçmiş, mezuni-
yet belgesi. transkript. nüfus cüzdanı sureti, 1 adet resim,-araştırma görevlileri için
aynca LES belgesi ve varsa KPDS belgesi,
Not: Araştırma görevlisi adaylannm lisans not ortalamasımn en az 60 olması,
LES'ten en az 45 standart puan almış olması gerekir.
REKTÖRLÜK
BÖLÜMÜ ÜNVAN1 ADET
Enformatık Okutman 2*
'Bılgısayar donanımı, ışletim sistemleri, programlama dıllen ve oehrori; konusunda bîlgüı, deneyimli.
TıPFAKÜLTESI
CNVANI
Doçent
Doçent
Doçent
Doçent
••- , Doçent
u."' Doçeot .•
Doçent
Doçent
Doçent
Yrd Doç.
ÖgrGör
FEN-EDEBİYAT FAKÛLTESİ
ANABÜJMDAU
Botanik (Bıtki Fizyolojısı)
Zoolojı (Hayvan Sistematıği)
Moleküler Bıyolojı
Bıyokunya
Kaühal Fıaği
Tüıkiye Cumhuriyetı Tarihi
ANABİLİM DALI
Çocuk Saglıgı ve Hastalıklan
Genel Mikrobiyolojı
Tıbbı Bıyolojı
Kulak Burun Boğaz
Qöz Hastalıklan .s>
Kadın Hastalıklan ve Dofum •-..
lç Hastalıklan
Patolojı
Tıbbı Farmakolojı ve Toksikolojı
Kadın Hastalıklan ve Doğum
Genel Cerrahı
ADET
BÖLÜMÜ
Biyoloji
Bıyolojı
Bıyolojı
Kımya
Fizik
Tarih
Psikoloji
Psıkoloji
ÜNVANI
Doçent
Doçent
Doçent
YrADoç.
Yrd. Doç.
Ögr Gör.
Öğr.Gör.
ArsGör
ADET
1
1
1
MÜHENDtSÜK FAKÜLTESİ
BÖLÜMÜ ANABİLİM DALI ÜNVANI
Kımya Mûh. Kımyasal Tetnolojıler (Polimer Teknoloji) Prof.
Jeoloji Mûh Minârolojı-Petrografı (Mıneralojı) Doçent
JeolojiMüh. MadenYataklan-Jeokımya(PetrolJeolojisı) Doçent
Maden Mûh. Cevher Hazviama fFlotasyon ve Flokülasyon) Doçent
EĞİTİM FAKÜLTESİ
BÖLÜMÜ ANABİLİM DALI ÜNVANI
Ortaöğretun Sosyal Alanlar Egıümı Doçent
Ilköğretim Sosyal Bılgıler (Tanh) Yrd. Doç
llkögreüm Fen Bılgisi Eğitimi Uzman
tlköjŞretün Fen Bılşisı Eğıtımı Arş Gör
Eğıtım Bilımlen Psıkolojık Danışma ve Rehberük Arş. Gör.
llköğretun Matemaük Eğrtımı Arş. Gör.
• 1 Fızık mezunu, 1 Kımya mezunu,
** Efıtün Bilımlen lisans mezunu,
*** Matematik mezunu,
İKTtSADt VE İDARİBİLİMLER FAKÛLTESİ
ADET
1
2
1
1
ADET
1
1
2*
2*
1**
BÖLÜMÜ
İktısat
Çalışma Ekonomisı
ANABİLİM DALI
İktısat Polıbkalan
ÜNVANI
Yrd. Doç.
ArşGöt
* En az 5 yıl öğretim üyelığı deneyunı olmak,
GÜZEL SANATLAR FAKÛLTESİ
ANABİLİM DALI/ANASANAT DAU ÜNVANI
Resım Doçent
Mûzık Bıumleri Doçent
Müzık Bıhmleri YrADoç.
Heykel Yrd.Doç.
Halı Kılım ve Eski Kumaş Desenleri Yrd.Doç.
Heykel ögrGör.
Resım Öğr.Gör.
Müzık Bilımlen ÖğrGör
Halı Kılun ve Eskı Kumaş Desenleri Öğr.Gör
ADET
1*
3
ADET
1
1
2
1
1
2»
2*
2*
2*
* Güzel Sanatlar Fakültesi'nın ilgili bölûm mezunu ve alanında master yapmış olanlar tercih edilir.
İLAHİYAT FAKÛLTESİ
ANABİLİM DALI ÜNVANI ADET
Tefsır Doçent . 1
SİVAS MESLEK YÜKSEKOKULU
PROGRAMI ÜNVANI ADET
Makine Doçent 1*
* Konstrüksıyon ve Imalat füretim Yöntemleri)
GÜRÜN MESLEK YÜKSEKOKULU
PROGRAMI ÜNVANI
Su Crûnleri Öğr.Gör.
ADET
1*
ADET
1*
1*
* Yüksek lisans yapmış ohnak tercih nedenıdır.
Not. Profesör, doçent ve yardımcı doçent kadrolan dışındakı kadrolara atamalar, kadro değışimı ve atama
ızınleri geldikten sonra yapılacaknr. Basın: 693
* Su Urûnlen Mûhendisi
PROGRAMI
Maliye
Turizm Otelcüik
CUMHURİYET MESLEK YÜKSEKOKULL
ÜNVANI
ÖğrGör.
ÖğrGör.
BAKIRKÖY1. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No. 2000/392
Mahkememizce verilen 11.10.2000 tarih, 2000/392 esas, 2000/981 karar ile Mehmet ile
Ayşe'den olma 1337 d.lu Zekenya Özveren'in vesayet altına alınarak kendısıne kızı 1948
d.lu Hatice Özveren (Doğan) vası tayin edilmiş olup işbu vasi karanna itirazı olanlann ka-
nuni süresinde itiraz edebılecekleri, itiraz vaki olmadığı takdırde hükmün aynen kesınleş-
miş sayılacağı hususu tebliğ yerine kaün olmak üzere ilan olunur. Basın 961
Bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı kitlesel eylemler planlanıyor
Soysal: Ulkeyi satacaklar• Dünya rezervinin yüzde 63 'ü
Türkiye'de bulunan bor madenlerinin
özelleştirilmesi girişimine işçi
sendikalan ve TMMOB yetkilileri
ortaklaşa yaptıklan bir açıklamayla
tepki gösterdiler. KİGEM Başkanı
Mümtaz Soysal, bu kadar önemli bir
madeni satışa çıkarmanjn ekonomik
bakımdan ülkeye karşı işlenmiş bir
suç olduğunu vurguladı.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
IMF'ye verilen ek niyet mektubunda
özelleştirilecek kuruluşlar arasında bor
madenlerinin yer almasına madencilik
alanındaki sendikalar ve meslek kuru-
luşlan sert tepki gösterdi. Kamu Işlet-
meciliği'ni Geliştirme Merkezi (Kt-
GEM) Başkanı Prof. Dr. MümtazSoj-saL
ülkenin çok önemli zenginliklerinin dı-
şanya gittiğine dikkat çekerek "Saüşı
durdurma kararhbğı ve azmindeyiz" di-
ye konuştu. Petrol-Iş Sendilcası Başkanı
MustafaOztaşkm, özelleştirmelerin "re-
zaiet" olduğunu belirterek Bandırma'da-
ki fabrikada eyleme başladıklannı, yann
kitlesel bir basın açıklaması yapacakla-
nnı dile getirdi.
Dünya rezervinin yüzde 63'ü Türki-
ye'de bulunan bor madenlerinin özelleş-
tirilmesi girişimine Türk Maden-lş,
Türk-lş, Genel Maden-tş, Petrol-lş, Ma-
den-Sen ve TMMOB yetkilileri ortakla-
şa yaptıklan açıklamayla tepki gösterdi.
Açıklamayı yapan KİGEM Başkanı
Köprü zammına
protestolar sürüyor
DYP İstanbul il teşkilaü. Boğaz köprülerine
yapılan yüzde 50'lik zammı protesto etmek
amactylâ imza kampaması başlattj. Kadıköy ilçe
teşkilarj önünde dün basın açıklaması yapan
DYP'Iiler, yolsuziuklaria ka>bedilen paranın
yapılan zanilarla halkın sıründan çıkanlmaya
çaüşıldığını söylediler. DYP İl Başkan Yannmcısı
İskender Oflaz, "Yeni vergilerte işçiye. memura
yapılan yüzde 10. yüzde 20'lik zamlaria frtre
veren memur. fitre abr duruma getirildi" dedi
D\ P a>nca, İstanbul 4. tdare Mahkemesi'ne
köprü zammuıın iptali için dava açnuştı. Bu
arada, Karayollan Genel Müdürü Dinçer Yiğit,
dün düzenlediği basın toplanüsında otoyol ve
köprü ücrerJerine yapılan zamnun ortâlama
yüzde 33 oranında olduğunu bildirdi. Yiğit, oto\ol
ve köprülere bundan önee en son 19 Eylül
1999'da zanı yapıldığmı, DİE'nin 16 ayhk
birikimli enflasyon oranının TEFE'de yıizde 71.1,
TÜFE'de yüzde 72.9 olduğunu belirterek "16
ayuk birikimli enflasyon oranına göre biz ashnda
otoyol ve köprülere zanı değü, indirim yapmış
ohıyoruz" dedi (Fotoğraf: KADER TUGLA)
ZLAMMjNA
\ / H ) i-
Prof. Soysal, borun önemine dikkat çek-
ti. Soysal, "Ortadoğu. Yakındoğu veKaf-
kaslar'daki ülkeler için petrol nasıl de-
ğerü ise Türktje'nin elindeki bir maden
zenginliği de yabancılann eline geçmek
üzeredir" diye konuştu. Etibank'ın ban-
kacılık ve maden işlermeciliği bölümle-
rinin önce ikiye aynldığını anlatan Soy-
sal, "Bankacıhğuı başına gelenleri bili-
yorsunuz. Madenciliğin başına gelecekle-
rideozamandankestirdiğimizicinbuay'-
nma karşı çıkmışük. Bu bölünmeleri
_ _ duyduğunuz zaman bilin ki satı-
şa gidiyor" dedi.
Sanşuı uzmanlar
Eski Etibank Genel Müdürü
Muammer Öcal'ın ABD'lilere
bor hakkında bilgi vermediği için
görevinden alındığını anımsatan
Soysal, "Son aytarda genel mü-
dürlükte sanşm uzmanlar befir-
di Bunlar özel sektöre saûşla ilgi-
li raporlan hazuiayan Morgan
Garati'nin adamlarry dı. Özel Ugi-
nin baş nedeniiseboryataklan ve
üretimiydi'' diye konuştu. Bu ma-
denin yeterince sağlıklı işletilme-
diğini belirten Soysal, *Bu hauy-
le bOe tam işletilse. daha da geü>
tirilmiş, ürün haline dönüştürüle-
bilse Türkiye'ye getirebileceği
zenginlikyüda 750-800 miryon do-
Jardır" dedi.
Medyaya eleştıri
Medyayı da eleştiren Soysal,
"Bir medya, toplumun çıkarla-
rrvla bu kadar ters düşemez" di-
ye konuştu.
Bu kadar önemli bir madeni sa-
tışa çıkarmanın ekonomik ba-
kımdan ülkeye karşı işlenmiş bir
suç olduğunu vurgulayan Soysal,
"Ulkeyi satacaklar, gözümüzün
önünde gidiyor. Türkrye, göz gö-
re göre para getiren kuruhışlan
saüyor" dedi.
Prof. Dr. REŞÎT SÖNMEZ *
Biz ve tüm dünya her geçen
gün Atatürk'ûn büyüklüğünü
daha iyi anlıyoruz. Çanakkale
kahramanı, Kurtuluş Savaşımrzın
muzaffer başkomutanı Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ûn üs-
tün kışılığını, yüksek karakterini
düşündükçe o büyük ve ölümsüz
insana karşı duyduğumuz sevgi
ve bağlılık gönüllerimizden taş-
maktadır. Savaşı sevmeyen bü-
yük ve usta bir asker; binlerce ki-
tap okuyan eşsiz bir fikir adamı;
Türk milletini hızla uygarlık düze-
yine koşturan büyük bir devrim-
ci; sosyal ve ekonomik kalkın-
mamızın önderi; Cumhuriyetimi-
zin kurucusu bu büyük insan,
Türk milletinin kalbinde sonsuza
dek yaşayacaktır.
Atatürk, toprağa ve yeşile bü-
yük tutkusu olan bir "doğa âşığı *
idi. Selanik'te çocukluğunda bir
çiftlikte kâhyalık yapan dayısının
yanında bulundugu günlerde
karga kovalamış ve çiftlik yaşa-
mının zevkini tatmıştır. Atatürk,
bir konuşmasında şöyle demiş-
tir: "NCrfusumuzun çoğunluğu
köylü olmasaydı biz bugün dün-
ya yüzünde yoktuk." Bir yandan
kendi zevki için çiftlik kurmak; öte
yandan verimsiz ve geri bir zira-
at sistemi içinde fakirlikle boğu-
şan Türk köylüsüne "modem ve
teknik ziraat" için öncülük yap-
mak istiyordu. Sıvas Kongresi sı-
rasında, Mustafa Kemal ve arka-
daşları, 1919 yılında Sıvas'a 9
km. uzaklıkta "Sıvas Ziraat Çift-
lik Okulu"na giderier. Mustafa
Kemal Paşa bir ara okul müdü-
rüne der ki: "Müdür efendi, bu
akşam sizinle bir çiftlik konusu
üzerinde görüşelim". Tatlı bir
sohbet sürer gider. Görüşler be-
lirtilir, ekonomik hesaplar yapılır.
O akşam Mustafa Kemal, konuş-
masını "Şu işleri hayırlısı ile bir
sonuçlandıralım da" diyerek bi-
tirmiş ve konuyu, kısmet olursa
gelecekte ele alacağını ffade et-
miştir. Işler üç yıla varmadan ha-
yırlısı ile mutlu bir sona emniş ve
9 Eylül 1922'de Izmir'e varan
Mustafa Kemal, orada asker üni-
fomnasını çıkartarak Ankara'ya
sivil elbise ile dönmüştür. Kısa
süre içinde bugünkü "Atatürk
Orman Çiftliği"n\n bulundugu
araziyi satın alarak "5 Mayıs
1925 Pazartesi günü" işe başla-
ma emrini vermiştir. O günlerin
ziraatçılarının anılanndan öğreni-
yoruz ki Atatürk, çiftliğin kurulu-
şu sırasında her çalışma ile ya-
kından ilgilenmiş ve teknik zira-
atla ilgili bilgilerini pekiştirmiştir.
Çiftliğin bir köşesinde "Söğütö-
zü" mevkiinde, küçük bir havuz
başındaki kulübesinde kahvesi-
ni yudumlayan Mustafa Kemal'in
en büyük zevklerinden biri, taria-
larda ve tesislerde "pratik çalış-
ma" yapan Ziraat Fakûltesi öğ-
rencilerinden bir grubu çağınp
onlarla ziraatla ilgili konulan tar-
tışmak idi.
Atatürk'ün Tarun Politikası
Kurtuluş Savaşı'ndan yorgun
ve fakir çıkan Türk milleti, Mus-
tafa Kemal ve arkadaşlannın di-
rayetli yönetiminde yeni bir sava-
şa giriyordu: "Ekonomik Kalkın-
ma Savaşı". Çünkü ülke ekono-
misi düzlüğe çıkmadığı sürece,
"gerçek bağımsızlığa" kavuşa-
mayacaktık. O günlerde bacası
tüten fabrikalanmız yok; yollan-
mız bozuk ve yetersiz; ticareti-
miz cılız; öküzün çektiği karasa-
banla yürütülen ziraatımız geri ve
verimsiz, köylü yamalt ceket ve
çankla dolaşıyor, şehiriiler geçim
sıkıntısı içinde. Dış ticaretimizin
temeli ve döviz kaynağımız,
"üzüm, incir, fındık ve tütün"g\-
bi birkaç geleneksel ürüne daya-
lı. Bu koşular altında Atatürk, bir
yandan "milli ekonomimizin te-
meli ziraattır" diyor ve öte yan-
dan gerçek kalkınmanın "denge-
li biçimde sanayi ve tanm kalkın-
masına" bağlı olduğunu düşünü-
yordu. Aslında dünya gerçeği de
bu yöndedır. Büyük Onder, aynı
zamanda "Hayatta en hakikiyol
gösterici bilimdir" demek sure-
yük ûnder öldügü zaman lise 2.
sınıftaydım. Aylarca ağladık, mil-
letçe yas tuttuk. Liseyi bitirince
Atatürk'ûn traktör üzerindeki res-
mine bakarak ziraatçı olmaya ka-
rar verdim ve 1942 yılında Anka-
ra Ziraat Fakültesi'ne girdim. Ben
bu yazımda "Atatürk'ûn tanm
politikası "n\r\ temel ilkeleri üze-
rindeki görüşlerimi özetlerken, 75
yıl önce Mustafa Kemal'in tanm-
da izlediği politikanın ne kadar
doğru olduğuna ve "bugünün
gerçeklerine uygun sağlam te-
meller üzerine oturtulduğuna"
işaret etmek istiyorum. Bu doğ-
ru yolda sonuna kadar yürüme
yerine, çıkar çevrelerinin ve ülke-
ye zarar veren politikacılann et-
kisi ile "nasıl holding patronlan
yarattığımızı" ve zavallı köylümü-
zün çoğunluğunu nasıl yoksulluk
smınna ittiğimizi en açık dilte "dü-
şünen insanlara" hatıriatmak is-
tiyorum. Atatürk'ûn tanm politi-
kasının temel ilkeleri şöyle özet-
lenebilin 1) Tanmda yeni ve ileri
teknikleruygulamak. 2) Tanmsal
üretimde kalite ve verimliltği sağ-
"ileri teknikler" mutlaka uygulan-
malıydı. Ama nasıl? Fakir çiftçi-
nin bunlara gücü yetmiyordu. Hiç
vakit kaybetmeden "Zırai Dona-
tım Kurumu" yaşama geçirildi.
Sağlanan düşük faızli kredilerie
çiftçi desteklendi. Atatürk kendi
çiftliğinde son teknikleri uygulu-
yor ve köylüye ömek oluyordu.
Yurdun değişik bölgelerinde ye-
ni çiftlikler kuran Atatürk, ölü-
münden önce hepsini millete ba-
ğışladı. Günümüzde milletin ma-
lını yağmalayanlann kulaklan çın-
lasın!.
Tanmda kalite ve
verimHKği sağlamak
Toprakla uğraşanlann yüzünün
gülmesi için, "birim alandan en
düşük maliyetii, en yüksek ürün
alınması" ve hem de "elde edi-
len ürünün kaliteli olması" gerek-
lidir. Yüzyıllar boyu ihmal edilen
Türk tanmı bu bakımdan "çok
geri ve biryığın sorunlar içinde"
idi. Türk çrftçisi, "bu yılki buğday
ürününden gelecek yıl ekeceği
tohumluğu ayınyordu." Halbuki
 tatürk'ün tanm politikasının temel ilkeleri
/m şöyle özetlenebilir: 1) Tanmda yeni ve ileri
£-+ teknikler uygulamak. 2) Tanmsal üretimde
JL -A. kalite ve verimliliği sağlamak. 3) Tanmda
üreteni konımak ve alm terinin karşılığını vermek.
tiyle, her girişimin bilimin ışığın-
da yürütülmesi gereğine işaret
ediyordu. Başka bir deyimle,
1923'lerde "Milliekonominin te-
meliziraatır" diyordu, ama ülke-
mizin sadece ziraatla kalkınama-
yacağını, "sanayi kalkınmasının
daşartolduğunu" kesinşekilde
ifade ediyordu. Türkiye sadece
tanm ürünü satan, başkalannın
"manavı, sütçüsû" olamazdı. A-
ma sermaye gücümüzün yeter-
siz olduğu o günkü ortamda, ön-
ce kendi öz variığımız olan top-
raklanmıza dört elle sanlmamız
gerekiyordu. Ancak toprakla uğ-
raşanın yüzünün gülmesi için
"bol, kaliteli ve düşük maliyetii
üretim" yapmak gerekiyordu.
Cumhuriyetin ilk yıllannda topla-
nan "lktisatKongresi"nde, genel
kalkınma çerçevesinde "tanm
politikamızjn hedefleri" belirteni-
yordu.
Türk'ün en büyük evladı olan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, mil-
letine asla "yalan ve yanlış şey-
lersöylemedi", daima doğrulara
parmak bastı, gerçekleri dile ge-
tirdi. Ben yaşım gereği, Atatürk'le
' biriikte yaşadım. "O'nu tanıdım;
O'nu dinledim ve O'nu alkışla-
dım". Türkçe ezanın sadeliğini ve
güzelliğini hâlâ unutamadım. Bü-
lamak. 3) Tanmda üreteni koru-
mak ve alın terinin karşılığını ver-
mek. Genç Cumhuriyetin çalış-
kan ve namuslu yöneticileri bu
temel ilketerdoğrultusunda, plan
ve projeler hazıriayarak işe ko-
yuldular. Büyük adımlar atıldı.
Ama ne yaztk ki, Atatürk'ûn
ömrü yetmedi, düşünülen tüm
hedeflere O'nun sağlığında ula-
şılamadı. O'nun ölümünden son-
ra, "özellikle çok partili siyaset
döneminde", suyun başını tutan
çıkar çevreleri palazlanmaya de-
vam ederken, Atatürk'ûn "efen-
dimiz" dediği Türk köyiüsü hep
ezildi, feryadına kulak asılmadı.
Şimdi bu temel ilkeler üzerinde
kısa açıklamalar yapmak istiyo-
rum
Tanmda yeni ve ileri
teknikler uygulamak
Osmanlı'dan devraldığımız
Türk tanmı hayvan gücü ile çeki-
len aletlere dayanıyordu. Genel-
likle öküzle çekilen "karasaban"
ya da daha iyi koşullarda atla çe-
kilen "pulluk". Hasat harman iş-
leri de el aletleri ite. Hızla maki-
neleşmek gerekiyordu. Ama
hangi sermaye ile? Sulamak,
kimyasal gübre kullanmak ve za-
rarlılarta savaş gibi çok önemli
"ıslahla geliştirilmiş ve ilaçlanmış
fo/u/m"verimlitanmın "temel ko-
$ulu" idi. Cumhuriyet yönetimi bir
yandan, Tohum Islah veAraştır-
ma Enstitüleri" kuruyor ve öte
yandan uzman yetiştirmek üze-
re dış ülkelere "teknik eleman"
gönderiyordu. Bugün Türk çiftçi-
si, o günlerde başlatılan çalışma-
lar sonucu, Türk ziraatçı lannın
geliştirdiği yüksek verimli tohum-
ları kullanarak buğdayda, pa-
mukta, ayçiçeği ve çeşitli sebze-
lerde bol ürünler alabilmektedir.
Atatürk'ûn TBMM'nin açılış ko-
nuşmalannda, ısrarla üzerinde
durduğu bir konu da "topraksa
köylünün topraksahibiolması" i-
di. Aynı zamanda, yurdun her
bölgesi için en yüksek verimi
sağlayacak "uygun işletme bü-
yüklüğü" üzerinde duruluyordu.
Cumhuriyetin ilk 15 yılı ile ne ka-
dar övünsek azdııt.
Cumhuriyetin ilk yıllannda nü-
fusumuzun yüzde 80'i köylü ve
çiftçi idi. Küçük aile işletmelerin-
den oluşan bu tarımsal yapı,
"kendini beslemeye dönük ve
pazariçin üretmeyen" nitelikte i-
di. Köylü kendi gereksiniminden
artanı şehiriiye satıyordu. Sana-
yiteşme ile biriikte "köylü nüfusu-
nun azalması"; "topraklann aşın
bölünmesinin önlenmesi"; "Pa-
zar için üreten orta ve büyük iş-
letmelerin çoğalması"; "küçük
çiftçilerin kooperatifleşmesi ve
üretenin desteklenmesi" gereki-
yordu. Bunlar ancak çok sağlam
bir politika temelinde olabilirdi.
İlk yapılan iş, "Toprak Mahsulle-
ri Ofisi'ni kurmak oldu. Ve Silrf-
ke'de çiftçilik yapan Atatürk'ûn
çevresindeki üreticiler, Türki-
ye'nin ilk "Tanm Üretim ve Satış
Kooperatifi"n\ kurdular. Bir nu-
maralı üye Atatürk. Atatürk'ten
sonra neler oldu?
Yıllarca "kooperatifçiliği Cum-
huriyet düşmanlığı gibi göste-
ren" ya da "Türk köylüsünün ko-
operatifleşme eğilimi zayıftır"
maskesi altında "kredileri ve teş-
viklerigüçlü çıkarçevrelerine ak-
taranbirzihniyet", bildiğimiz "ta-
nma dayalı sanayi holdinglerini"
yarattı. Patron diyor ki, "Efendim
ben süt fabrikasını kurdum, sa-
nayi tamam, siz bana ham mad-
deyi getirin". SevsinlerL Dünya
gerçeği şudur: "Üretici sadece
ucuz hammadde satmakla kalkı-
namaz." Peki ne olacak? "Üreti-
cinin de fabrikası olacak". Üreti-
ci kooperatifleri kendi fabrikala-
nnda, kendi ürettiği hammadde-
yi "işleyip mamul madde haline
getirecek ve kendi kooperatifle-
ri kanalı ile pazariayacak" ve olu-
şan "katmadeğerartışından'ya-
rartanacak. Yani sadece süt ye-
rine, peynir, tereyağı ve yoğurt
satacak. Bu konuda dünyada
durum nedir? Ömek olarak Fran-
sa ve Almanya'yı alalım: Bu Av-
rupa ülkelerinde çiftçilerin üretti-
ği sütün yüzde 90 kadan çiftçile-
rin sahip olduklan fabrikalarda iş-
lenir ve çiftçi kooperatifleri tara-
fından pazarianır. Böylece "tüke-
ticinin 1 kg. süt için ödediği be-
delin yüzde 50-55 kadan çiftçi-
nin cebine girer". Türkiye'de bu
durum tam tersidir. Bizim çiftçi-
mizin ürettiği sütün yüzde 10 ka-
dan çiftçilerin sahip olduğu fab-
rikalarda işlenir geri kalan yüzde
90 kadan holding fabrikalanna ya
da tüccar mandıralanna gider. Ve
bugün üreticiden ortâlama 200
bin liradan satın alınan süt, tüke-
ticiye 600-700 bin liradan satılır.
Çiftçinin aldığı pay yüzde 30-
35tir. Bu yüzden gazeteterde ha-
vadis olur "Çiftçi sağmal ineği-
nipazara götürüyor" ya da "Süt-
lerini köy meydanına döküyor".
Süt Endüstrisi Kurumu'nun
kuruluş kanununda "ileride çift-
çilere devredilmek üzere" devlet
tarafından kurulduğuyazılıdır. Ib-
retle seyrettiğimiz "özelleştirme
yağmasında", Köy-Koop ya da
başka çiftçi kooperatifleri "tekbir
süt fabrikası satın alabildi mi"?
Asla!.. Paralan yoktu, kredi bula-
madılar, destek görmediler. Vata-
nı kurtarmak için seve seve ka-
nını döken Türk köylüsünü kim
kurtaracak?
* Tüm Ziraatçdar Dayanışma
Derneği Başkanı