23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
TEMMUZ2000SALJ CUMHURİYET SAYFA kultur(âcumhuriyet.com.tr 15 KLemal Sunal, halkın terapisti olduğunu, iktidarlann, sayesinde ayakta kaldığını söylüyordu beııi ölümsüz kılacak'Kültür Servisi - "Tırnaklarımla kazıyarak, her tûriü zorluğu yaşayarak geldim bugüniere. Kenud Sunal varolmaya devam edecek, lumlerim 100 sene sonra da seyredilecek ve insanlan yine rahatlatacak." Toplam 82 fîlmde oynayan, 28 yıl- dır zirveden hıç uımeyen Kemal Sunal, "Ben Yeşü- çam 'ın en az fiitn çeken stanyım. FUmkrim o kadar çok gösterfldi ki, insanlar çok fazla fUm çevinljğiınj zannedivor.Di^rstariarasorduğunuzda, 300-400 fıJmim var' derler. Anu künseye nasip oimayacak kadar bûyük ügi gördüm. Ben sinemanın stanyun" diyordu. 1944 yılında Istanbul'un yoksul semtlerinden bi- rinde, Küçükpazar'da dûnyaya geldi. Kendisinden küçük kardeşİen Cemû ve Cengiz'le büyüdü. Yok- sul ama mutlu bır ortamda, haylaz bır çocukluk ge- çirdi. öğrencılığınde daha da yaramazdı. Ortaokul ve liseyi Vefa Lısesf nde toplam 11 yılda bıtirdi.Okııl hayatı, daha sonra oynayacağı Hababam Sınıfi gibiy- En guzel adamlardandı' MÜJIMTGEZEN Kemal benım için arkadaş- tan öte bir kardeşti. Duygulanm şu anda tanfsiz dcrecede kötû; çûnkü arkadaştan öte bir can dos- tumu, bir kardeşimi kaybettim.Dünyanın en zeki, en güzel adamlanndan biriydi. Adam gibi bir adamdı. Çok ıyı bir ınsan, iyı dosttu. Ufak kalp rahatsızlıklan vardı. Ama bu tneslek böyledir. Ko- lay yıpratıyor insanı. Kemal'in her çevirdiği film benim için önetnlidir. Türk balkı Kemal'i dünya çapında bir sanatçı olarak bağnna basmıştır. Ke- mal yalnız üniversıtelerde tez konusu olmadı. Fümleri Tûrkıye dışındakı ülkelerde de oynadığı zamanda aynı derecede sevüdı. Çünkü Kemal'in Jnatulmaz zenginlikte bir sinema suratı vardır. ATİLLA DORSAY: TûrktoplumunuTfirk top- lumu yapan temel dırelderden bihnin toplumu birbirine bağlayan, ortak bir gûlme duygusunda, ortak değerlerde bulusturan sayılı insanlardan bi- rinin öldüğünü dûşünüyorum ve doğrusu şok ge- çirdun. Kendi adıma son derece üzgünüm. Kemal Sunal'ınfilmJerinii]televizyonlarda yıllaryılı dö- ne döne oynamakta olması bence sosyologlann il- gilenmesi gereken bır olaydı ve zaten ilgilendiler. Bu konuda yazılmış sosyolojik incelemeler var. Sinema açısından Sunal'ın fılmlennı küçümseme- mekgerekir. AtrfYıtoıaz'la yaptığı'KibarFey- » ' , Zeki Ökteıı'le yaptığı 'Çöpçüler Krah' ve *KaptcdarKrah' gıbi fılmlen Türk Komedi Sine- ması içinde basyapıt düzeyindedir. Onun çok önemsenecek en azından bır düzine filrrü olduğu- na inanıyorum. Dığer filmlerinin Türk halkını yıl- larca güldûrmüş, dertlerinden uzaklaştırmış olma- sı çok önemli bir sosyolojik olgu. Bu açıdan bu- nun çok büyfik bir matem olduğuna, Kemal Su- nal'ın çok kısa zaman içinde bir Banş Manço gi- bi bütün ulus tarafından benimsenen ve adeta kült haline getirilen bir sanatçı olduguna inanıyo- rum.llk dönemde çok iyı filmleri oldu. Taze bir komedyendi. Sonra kendi kendini tekrarladı ve bir- birine çok benzeyen önemsiz filmler yaptı. Son dönenunde Türk sinemasının yeniden proje üret- meye başlaması sürecinde birdenbire biz Kemal Sunal'ı adeta yeniden keşfettik. Örneğin 'Propa- gsoda' fılminde Kemal Sunal, uluslararası kome- di yıidızlanyla, Bob Hope, Fernandelle boy öl- çüşecek dûzeyde oyun verdi. AHOzgentürk'ün ye- ni projesi de çok iddıaiı bır projeydı. O fümde de çok iyi olacaktı buna inanıyorum. Ama kader bu- na imkânvermedi. En olgun dönemi olacaktı. Da- ha kaiıcı filmler üretecekti ama tasmet olmadı. YILMAZ ERDOĞAN: Kemal Sunal öyle bir fenomendi ki, ondan sıradan vatandaş da çok şey öğrendi. O bizzat Tûrkiye'de komediyi icat eden insanlardan bir tanesi. hepimızın ustasıydı. Çok güzel birtiyatroprojemiz vardı. Beraberbirtiyatro oyunuyapacaktık. Tıyatro yapmayı çok istiyordu. AIİÖZGENTÜRK: Çok üzüldüm. Hem arka- daşım, hem de meslektaşımdı. Türkiye'nin en po- püler oyunculanndandı. Kendi gitti, sesi kaldı ya- digâr. 'Baki kalan knbbede koş bir sedaymış.' AGAHÖZGÜÇ: Kemal Sunal, VahiÖz, Sup- bi Kaner'lerin neslinden sonra gelen yıldız bır güldürû ustasıydı. Şener Şen'le ikisi zirvedeydi- ler. Propaganda fümîne kadar Yeşilçam havasın- daydı; kendini tekrariayarak oynuyordu. Ancak S*- nan Çetin'in fılminde kendini aşan oyun sergıle- di. Yapacağı çok şey vardı; yazık oldu. UĞUR DÜNDAR: Kemal Sunal çok yakın bir arkadasımdı. Üç gün önce Vefa Lisesi'nin gele- ceği ile ilgili konuşmuştuk. Okul adına yapılabi- lecek yeni projeleri hayata geçirmek için planlar yapıyorduk. Bûyük sanatçılığuıın yanı sıra çok iyi bir dosttu. Hep arkadaşlannın dertlerine koşardı. MEltNAKPBVAR: Ölümünü tabii ki beklemi- yorduk. Yinebirkomiklik, sürpriz yapn. Allah rah- met eylesin. Çok yoruluyordu. Kemal'in içinde her zamannrtmaîarkopuyordu. %pnğı îşiçck sevîyaP du, ancak çok yoruluyordu. Çok ciddi bır uçak kofkusu vardı. Sanınm 10-15yıldırhiçuçagabin- medi. O sadece bedenen öldü. Her sanatçınuı dl- duğu gibi onun ruhu da aramızdan ayrtlmayacak. Sanatçılar arasında en çok istismar edilen Kemal Sunal'dır. Eserleri herkes tarafindan harcarıdı. Ancak karşdığmdahiçbir şey verilmedi. Politikacılar da dahıl herkesi şikayet ediyorum. Sanatçısına sahip çıkmayanJar tarafından yönetiliyoruz. Ltaarun, ügililer, telif haklan ile ilgili yasayı bir an önce çıkanrlar. dı. Vefa Lisesi'nde felsefehocası BeJJosBalkır, "Sen tiyatrocu otmalısm" deyip, Mûşfik Kenter'e götür- dü. Kent Oyunculan*nın Fadik Kız oyunundaki söz- süz rolüyle profesyonelliğe ilk adurunı attı: "Sahne- ye baştan basa yüriryüp cdayordum, hiç konuşmu- yordura. bir mimik de yapmrvordum. Oy1e bir kah- kaha kopuyordu ki—" Tıyatroyu Ulvı Uraz veAyfer Feray Tiyatrosu'nda sonra da Devekuşu Kabare'de sürdürdü. Bir gün ünlü yönetmen Ertem Eğümez, Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda Kemal Sunal' ı gö- rünce, bır filminde küçük bir rol teklif etti: "Git- tim, oynadım, gerisi gekü Zaten Ertem Bey o fHm oynayıp, seyirci beni görüp kahkahayı parJaünca anbşma yaptı. Tabii bilmryoruz o zaman bu işkri, imzaladık. Başladık film çekmeye. 1972'de sinema- ya başladım ve bir yıl sonra tryatroyu bırakbm. O seyircinin beni görünce afüğı kahkaha, o SKaknk kameradan geçti seyirave, öyie yırtttk." Ilk filmi yine fıguran olarak rol aldığı 'Tath DB- fcı'dı Yine çok az görûndü ve çok dikkat çekti: "Esas amacım, kafamdaki meseJe sinemanın stan oimak- ö vebir gün bunu başaracagunı biüyordum.Isteral- tma his deyin ister ba|ka bir şey. Ama star ohnayı kesin kafaya koymustum." Ertem Eğılmez'h yıllar bugün hâlâ yüzlerce kez gösterilen "Hababam Suufi" gibi fîLmlerin çekildi- ği yıllardı. Dünyayı kavrayamasa da kendi çıkarla- nnı çok iyi bılen, hailf saf 'Şaban' tipıni, fizıgınin de yardnnıyla basanyla canlandmdı. Ona göre tut- muş bırtipı bırakıp yeni arayışJarm ıçine gmnek bir starın düşebileceği en büyük hataydı: "John Way- ne 70 yaşında kovboy oynuyordu, at sırbna biniyor- du. Aınerika'dan daha mı iyi bilhoru/ bu işi? Tipi- nizdışına çıküğınız zaman seyirci küser." Benzer bır deneyımı kendisı de yaşadı. 'Sevgiye, duyguya, sıcaklığa ihthaç var' Canlandırdığı tüm karakterlenn özelliklerini iyi, niyet, saflık ve çocuksuluk üzerine kurulu olduğu- nu belirten ûnJü oyuncu bu özellilderin kendısinde de çok belirgin olduğunu vurgulamıştı "Şabanöy- lece benim ûzerime yapışd kaldı. Hababam Suu- fi'ndaki Rıfat Ilgaz'uı vazdıgı karakterin adı, İnek Şaban. Diğer lilmlerde de yapuncılar başta fiuniere seyirci çekmek için filmlerinin isimlerinde bu adı kuUandılar. Yoksa, benim isteğim değildL Oynadı- ğun bütün filmierde hep güzel insanı anlatük. Hiç şiddet yoktur. Öpüşme sahnesi bik yoktur." Dizilerdecanlandırdığı farklı üpler pek de ilgi gör- medi. "Ben dizfleri para için yaptun. Sıloldığırn için dizileri bıraktun. Yaratıcı larafimı öldürüyor. Bu da suratuna vansıvor. Kötii oynadım dive kendime la- ayorum. Içim dtşun güzel olduğu zaman jaraOa ofabttyorum.*' İlkgöz ağnsı tıyatroya da dönmek istiyordu. Oyunculuğu konusunda yapılan değerlendumelere de şöyle yanıt vermişti: "Fernandel'e beo- zettflerbeniAtsurat- h filan dediler. Böyle laflar \ar. Madem suıtıp eşoğJu- eşekdemek bu kadar basit- se. bir tane böyle birini bul- sunlar.kendfleri yapsıniar bakahm 25yi starobbikcek mi?Aynca beneşoğ- lueşek lafinı öyle söyledim, ona da argo dediler,asnnda degıl, buna üzülürûınben, herkes kullanır bunu bizde. Beni Keloglan'a benzeten oldu. Şuna, buna. Ama en çokZeki Müren çokgüzd bir benzetmeyap- mışn; 'Femanderie Jean-Paul Belmondo kanşmıı' demişti." Aslında Uetişim Fakültesi'ni kazanmış, ama oku- yamanııştı. Af çıkınca larkmdan sonra Marmara Üniversitesı Iletişim Fakültesi Televizyon ve Sine- ma BöTümü'nü bitirdi. Gençlere, çocuklanna ör- nek olsun ve Türkiye'nin okuyan insana ihtiyacı ol- duğunu göstersin diye. Okumanın yaşı yoktu. Yük- sek lisans yaparak. •Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü' başlıklı bır tez hazırladı. 'Tek başına bir adamdır Kemai SnnaT Bır oyuncunun çok disıplirdı yasaması gerektiği- ni savunuyordu: "DisipHnsiz,dağuuk yaşayan bir in- sandan iyi oyuncu olmaz. Ölçüyü kaçırmamak ge- rek. Hiçbir zaman boşveren bir oyuncu otma<hiTi. Bosverseydün bugûne kadar kalmazdım. Hiçbir fa- natik yanun, aşuıhğun yok." Öldükten sonra filmlenyle anımsanmak istiyor- du: "Bu bana yeter. Bir kere haklomda öldü diye bir haber çıktı. Anadolu'da pek çok okulda benim için saygı dunışu vapılmış. Ne yazıp çizerierse çîz- sinler,gördüğüm ilgi, fiunlerimin doğruluğunu gös- teriyor. Beni başka türlü se\iyorlar. Tek başına bir adamdır Kemal SunaL Filmlerim beni ölümsüz kı- lacak zaten. Daha uzun yülar izlenecek." Filmlerinin 'sahici ve sevgi dolu olduğu, duyguyu yakaladığı1 için filmlerinin eskımedığını \-urgulu- yordu: "Benim filmlerim, eski Türk filmleri değil, eski ama yeni Türk fihnleri Dünya da şimdi bunu yakalamaya çakşıyor. Amerika bik artık duygu yük- lü filmler çekiyor. Tekniğe dayalı bir sürü film çek- ti. Artık duyguya dayah filmler iş yapıyor. tnsanla- tm sevgiye,duyguya vesKakhğa ihtiyacı >ar. Esld fflm- lerim, bu yüzden hâlâ seyreditiyor." Televizyonda süreklı filmleri gösteriliyor. yapım- cılarkazaruyordu. Bu filmlerden telıf alabıJseydi tnryonlar kazanacaktı, amareklamla- rından bıle tek kuruş alamıyordu, hukuksal açıdan bu konuyla sa- vaştığında da bir sonuca va- ramamısû. "Te- levizyonlar fiunkrimi gfiçhl programlann karştsuıa koyuyoıiar, diğer kanalm programuu sunmak için yayunnyor- lar. Silah gibi kullanryorlar ama güçlü bir silah. Mal da onlann; seyTediyoruz, ben de gülüyorum." Ona göre oyuncu yönetmenden öncegelryordu ve starlık sısteminin hiçbır zaman yıkılmayacağı gö- rüşündeydi: "Starük sistenûni yıkmak istiyorduk. Biz star olduk. Dünya bunu halledememiş. Yönet- men kendi dûnyasuu insanlara aktanr ama hiçbir yönetmeni de halk tanunaz. Yönetmen geri planda- dır. Sunulan insanlar bizleriz. İnsanlar fılmJe ilgili eieştirilerini veövgûierini bize yapıyoriar, yönetme- ni bUmiyorlar bik." Hıç televizyonlara çıkmaz, röportaj önenlerinı kabul etmez, kendi deyışiyle biraz içine kapanık, ke- rum bir kişiydi. Çok dikkatli ve çok iyi gözlemciydı. Özel yaşamında asık suratlı, ciddi olarak değerlen- dınlmesıne, "Böyleyim. Yapun bu. Öbürtürlü dav- ranırsamsahtekârhk yapnuşohırum.Gerçekhayatta oynamam. Oyunculuğum sette kahr" diyordu. Tabana dayalı, halka dayalı bır ınsan olduğunu, balon gıbi medya tarafindan şişırilerek bu noktaya gelmediğinı anımsatıp, Kemal Sunal'ı sakmıp sak- ladığmı söylüyordu- "Beni sevenler fihnlerinü gö- riiyor işte. Başka neyimi görecek? Ben Kemal Su- nal'ı koruyorum. Medyada gözükmeden bu kadar popüler olan bir kişi daha yok. Kemal Sunal bir tra- de-mark artık. Çok kolay Kemal Sunal yetişmiyor. Omı hepimizin koruması lazım diye düsünüvonım." 'Beni dünyanın tanımasını isterdim' Yasamında eksık kalan, hep ıstedığı tek şey dün- vaya açılmak, Hollywood'da oynamaktı: "C^uncu olarak bu yaşımda hala bir özlemim var, Türk ovuncusunun adını dünyaya duyurmak istiyonun. Bizim sinemamız açılamadığı için bizdeburada kai- dık. ttarya'da doğsaydnn, bütün dünya tamrdı be- ni. Bugün git Çin Seddi'ne kadar, bütün Ipek Yolu Kemal Sunal'ı tamyor. tpek Yolu'ndan Balkanlar'a kadar tanıyorlar benl Arabayla Avrupa'va ghtiğim- deYugoslavya suurmdakarsıhyorlar \v kövierine ka- dar korna sesleriyle uğurluyoriar. Düğün ala\ı gibi gidiyoruz. Holh"»ood oedcn dînıasın? TürUerin >a- şadıgı her yerde tannoriar ama ben bütün dünya- nuı tammasuu isterdim. Benden çok üsrün tarafla- n vok dünyadaki komedyenlerni. Busurat Tûrkiye'de geçiyorsa dümada da geçer. Meseia Moskova Festi- vali'nde Kapıcdar Krah o\ nadı. buradaki reaksiyo- nun aynuuaku.Ama açüamadı bizim sinemamız. Za- ten tek kurtuiuşu da dünyaya açıhmaknr.7 ' Halkın kendısını bu denlı sevmesınin nedenıaı. ısrarla sosyologlann araş- tırmasi gerektiğini belirtıyordu: En önemlisi güldürebfliyo- rum. Bu ekonomik ezümiş- Itğin ahmda onlan güldü- rebiliyorsanı, bundan da- ha büyük murJuluk düşü- nülmez bana göre." •Halkın terapisti' ol- duğunu vurguluyordu: "fşte bunun için 'ikti- darlar sayemde ayak- ta duruyorlar' diyo- rum. Halkbeni ken- dinden biri buluyor. Kasıntı oyuncular gibi uzaktan sey- retmiyor. Elliyor, kokluyor, bakı- yor." TV'deki film- leri rating reko- ru kınnca ay- dınlann kendi- suu kutladığım da anlatan Sunal, Türkıye'de hal- km herşeyi çok iyı anla- dığını, dünya- nın her ülke- sındeınsanla- rın çocuksu bır yanı oldu- ğunu vurgu- luyordu. Polıtikayı iyi biliyor ve seviyordu. Kalbinde 'li- derlik' vardı. "Halkuı nabzını tutabUirim diye dü- şünüyorum. Çok çahşkan biri olarak çok iş yapabi- Urim. Sabu1abeklern«sinibiürim.PoütikaicinDun- larşart" Bütün kitleleri kucaklayabilmek, herkese ulasabılmek için politik görüşünü açıklannyordu. Devlet başkanlığı, oyunculuk gibi tarafsızlık gerektırdiğinden idealdi ona göre. Gençlere güve- niyordu Türkiye'nin gençleşmesi için: "Ulkemizin neden 40 yaşında başbakanı ohnasm? Neden reisi- cumhur ounayayım şu yaşımda?" "Filmleri piyasasıyla, arz talep meselesiyle ölcülüyorsa,en geçern'olanKemalSunal'dır"demıştı. Türkıye değişmiyordu, fıhnlerine bakılınca değişen hiçbir şey yoktu. Hala aynı esprilere gülünüyordu. O da psikoJojik bir ilaçü ; her akşam rahatlatan, yasama sevinci verip, yeniden o savaşa hazn"layan. Kemal Sunal gerçeği sosyolojik bir olguydu CUMHURCANBAZOĞLU Yeşilçam en büyük güldürü ustala- nndan birini daha yitirdi. Her ölüm erkendır, ama Sunal'ınkı daha bir er- ken ve zamansız oldu. Yetmisü ve seksenlı yıllarda op- ten npe girerek, orta hallı komediler- le Türkiye'nin en büyük eğlence kay- naklanndan biri olan Sunal, son dö- nemde daha farklı filmierde oyna- maya başlamıştı. Yetmişlı yıllarda Kemal Sunal'ın başrolde olduğu füm- ler önceleri geniş kitleleri yakalaya- mamıştı. Çünkü bu filmler taşradan gelip kente kabul edıuneyi bekleyen kıtleyi ele alıyordu ve bu ınsanlar be- yazperdede kendilerinin eleştirilme- sinden hoşlanmıyordu. Zamanla in- sanlar belli bir ekonomik güç kazan- dıktan sonra bu kez sinemada ve ek- ranın karşısında farkh bir ruh hahy- le Şaban tiplemesine gülmeye başla- mışlardı. Sunal'ın ilk büyük calışma- sı Davaro, o dönem 12 sinemada viz- yonagirerek Yeşilçam'm yeni birme- gastara sahip olduğunu müjdeliyor- du. Fernandel'e benzeyen suratıyla ve saflığıyla her fihnde önce başı be- layagiriyor, ancak doğruluktan aynl- mayarak sonunda hep o galip gehyor- du. Sunal bır aynaydı bizim için; sa- bun köpüğü diye nitelenebılecek ça- hşmalannın yanında, Türkıye'nin ağır demokratik ve sosyal baskılar yaşa- dığı dönemde 100Numaralı Adam gı- bi bazı filmlennde satır aralarına sı- kışmış mesajlann önemi büyüktü. Televizyonun yaygınlaşmasıyla beraber sinemanm ötesine geçip sos- yolojik bu- olgu şeklinde Kemal Su- nal gerçeği yerleştı Türkıye'nin gün- demine. Seksenlı yıllarda video piya- sasuıı tek başına yaratmış ve uzun yıüar ayakta tutmuştu. ~ Ardmdan özel TV'lerin açılma- sıııdan sonra aynı gece bırkaç kanal- da yayımlanan fibnlenyle tam anla- mıyla artık bir fenomendi o. Filmle- rini çoğumuz onar yirmişer kez ızle- dik ve her seferinde aynı zevki aldık. Hatta filmlerden özel sahnelertmız oldu; o kareler ıçın geçtik ekranm karşısına. llginçtir, sınema filmlerin- dekabul gören Sunal'ın televizyon di- zileri başasağı gıtti sürekli; sıcak ve "yaşayan" ripler değildi onlar. Ko- nuşması, küfürleri, esprileriyleyaşa- mımızın bir parçasıydı. Çok yetenek- li ve tıyatro çıkışlı olmasına karşın bır firma haluıe gelmce, belh bir tipi can- landırmaya mahkûm edilmişti adeta. Sinan Çetin'ın yönettıği Propagan- da, Sunal filmografisinde yeni bif^ sayfa açmıştı. Hiç alışamadığuruz bir tiplemeyle karşımızdaydı ve "konMk" değildi. Düttürü Dünya'da ipuçlannı verdığı bir tipi yeniden denemışti. Gerisi de gelecekti, ama olmadı. Bun- dan sonrası yine aynı: 'Sunal gerçe- ği' ve 82 filrru yaşarrumızın parçası olmaya devam edecek. Yeni kuşaklar yetişecek ve onlar da Sunal filmleriy- le büyümüş anne babalanyla bu filrn- len seyredıp Türkiye sosyal tarihinin geleneklerinden birini sürdürecek. Richapd Gere Tîbet için savaşıyor • VVASHINGTON (AFP) - Aralannda aktör Richard Gere'indeyer aldığı 3000 kadar göstericı, cumartesı günü Çin hükümetinin Tibet'teki tutumunu ve Dünya Bankası'rHn tartışmalara yol açan yeni yerleşim projesine destek vermesıni protesto ermek amacıyla Washington'da toplandı. Dalai Lama'nın önderiiğindeki Tibet hareketinin iyi bilinen destekçilerinden olan Gere yaptığı konuşmada, Çin hükümeti başkanı Jiang Zemın'e, neyin banş, sevgi ve hoşgöriiyle ters düştüğünü sorduğımu söyledi. Gere, yeni yerleşim planının gerçekleşmesı halüıde, birçok Çinli göçmenin, bağımsızhğı adına uzun zamandır savaşan Tibet'e akın edecegını ve bunun bu bölgeyi yıkıma ugratacağını kaydetti. Kuşadası 14. Aftm Güvercîn Festivali sona erdi • KUŞADASI (AA) - Kuşadası 'nda 24 Haziran'da başlayan ve 8 gün süren festival kapsamındaki Altın Güvercin Müzik Yanşmasrnda,, 4'ü profesyonel, 6'sı amatör olmak üzere 10 eser yer aldı. En basarılı profesyonel besteci Mertol Şalt, 'Bir Yudum Hayat' eseriyle Altın Güvercin ve 3 milyar lira, en başanlı amatör besteci Cenk Bütünley 'Küçüğüm' eseriyle Altın Güvercin ödülü ve 2 milyar lira, en başanlı yorumcu Işın Karaca 'Bir Yudum Hayat' eseriyle Altın Güvercin ve 1.5 milyar lira ödül aldı. Bu yıl üdncisi verilen 'Banş Manço Özel Ödülü' nü ise Atilla Özdemiroğlu'nun aldığı yanşmada, konuk sanatçı Ajda Pekkan, yaklaşık 10 bin kişiye konser verdı. Bodrum'un antik supları restore ediliyor • BODRUM (AA) - Osmanlı Imparatorluğu'nun 700. kuruluş yıh kutlamalan çerçevesınde uygulanan ' Bodrum Antik Sur Restorasyonu Projcsrıııa kazı, onanm ve çevre düzenlemesi çalışmalan sonunda ortaya çıkanlan Osmanlı Tersanesi'nın 23 Temmuz'da zıyarete açılacağı bildirildi. Ege Ünrversitesi öğretim üyesi arkeolog Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu bâşkanhğındaki bilimsel bir kurul tarafından geçen sene başlatılan proje kapsamında, Bodrum Osmanlı Tersanesi'ni koruyan surlar ve bu surlar üzerinde bulunan Osmanlı Kulesi'nın restorasyonu ile alanm güneyinde yer alan ve günümüzde artık kullanılmayan eski mezarhk ile çevresinin de düzenlemesi yer aldı. Mezarlık altında bulunan türbenin, Kaptan-ı Derya Cafer Paşa ve babasına ait olduğu, türbenin hemen dışmda ise eşi ile kardeşlerinin yattığı anlaşıldı. Gvvyneth Paltrovv fHm uğruna çirkinleşecek • ANKARA (AA) - Oscarlı aktris Gvvyneth Paltrow, Peter ve Bobby kardeşlerın yöneteceği 'Shallow Hal' adlı yeni komedi fılminde seyirci karşısına çok çirkin bir kadın olarak çıkacak. Jım Carrey'nin 'Me. Myself and Irene' ve 'Durnb and Dumber' filmlerindeki gözde çalışma arkadaşlan Peter ve Bobby Farrely, imkânsızı başararak bugüne kadar sürekli güzel kadınlan canlandıran Paltrow'u bu filmde oynamaya ikna etti. Babasına, ölmeden önce hayatı boyunca güzel kadınlarla birlikte olacağuıa dair söz veren, ancak sonunda inanılmaz çirkin bir kadına âşık olan bir adamın öyküsünü anlatan filmde Paltrow'a ünlü komedyen Jack Black eşlik edecek. Dağm Öteki Yüzü' • Kültür Servisi - Tûrkiye'de de birçok ödül kazanan Erendiz Atasü'nün Dağın öteki Yüzü' adlı romanı, Elizabeth Maslen tarafından tngihzceye çevrildi. Daha önce feminizm üzerine denemeler ve kısa hikâyeler yazan Atasü'nün bu ilk romanı, Osmanirnuı çöküşünden 1990'h yıllara uzanan bir Türk ailesinin üç nesle yayılan öyküsünü konu alıyor. Roman, annesinin ızınden Cambridge'e kendini bulmaya gıden kahramanın, daha sonra Atarürk'ün kurduğu yeni sosyal düzende kendine bir yer edinme savasımmı konu ediniyor. Gültekin Çizgenin fotoğpafları Kanada'da • Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Gültekin Çizgen, Kanada'da düzenlenen iki uluslararası , iki ayn fûtûğrafsergısı açtı.— Kanada'nın başkenti Ottowa'da düzenlenen- 'Lale Festivali' çerçevesındeki 'Dört Mevsim Türkiye' başlıklı ilk sergisini 4. Uluslararası Fotoğraf Festivali kapsamında gerçekleşen 'Contact' adlı etkinlikteki sergisi takip etti. Kanada'da bulunduğu süre içinde, 'Ottawa-National Art Gallery' ve 'Canadian Museum Of Contemporary Photograph'ın yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda hem kendi fotoğraflannın hem de Gumhuriyet Dönemi Türk Fotoğraf Koleksiyonu'ndan örneklerin, bu kuruluşlann koleksiyonlanna katılmasLnı sağladı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear