25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 5 MAYIS 2000 PAZARTESİ CUMHURtYET SAYFA 17 İş kazası öyküsii Işçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haf- tası nedeniyle Meslek Hastalıkla- n ve İş Kazaları Araştırma ve ön- leme Vakfı (MESKA) Iktisadi Işlet- me Genel Müdürü Dr. Sabiha Çay- cı'nın gönderdiği bir iş kazası öy- küsünü yorumsuz aktarıyoruz: 'Benbirduvarustasıyım. Siklon- lann 6. katındaki işimi bitirdiğim- debiraztuğlaartmıştı. Yaklaşık25 kilo olduğunu tahmin ettiğim tuğ- lalan aşağı indirmem gerekiyordu. Aşağı indim. Varilbuldum vesağ- lam bir ipi varile bağladım. 6. ka- ta çıktım. İpi bir çıknktan geçirip ucunu aşağı saldım. Tekrar aşağı indim ve ipi çekerek varili 6. kata çıkardım. Ipin ucunu sağlam bir yere bağlayıp yeniden yukan çık- tım. Bötün tuğlalan varile doldu- rup aşağı indim. Bağladığım ipi çözmemle birlikte, kendimi hava- da buldum. Nasıl bulmayayım? Ben 70kilo- yum. 250 kiloluk varil aşağı düşer- ken beniyukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıkla ipi ilk anda bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ ikı kabur- gamın bu sırada kmldığını sanıyo- rum. Tam yukan çıkmca, ikiparma- ğım iple beraberçıknğa sıkıştı. Par- maklarım kırıldı. Bu sırada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varilhafifteyince, bu sefer ben aşağı inerken varil ise yukan çıkmaya başladı. Yolun ya- nsında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kavalkemiği bu anda kı- nldı. Can havliile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı yukan kaldırdığımda boş varilin sûratle üzerime geldi- ğinigördüm. Kafatastmın da böy- le çatladığını sanıyorum. Bayılmı- şım, gözümü hastanede açtım." Bir anımsatma: SSK verilerine göre Türkiye'de iş kazalan sonu- cunda her gün 11 işçi sakat kalı- yor. # • ISIK KANSU iyetcom.tr. Cumhuriyet tohumunu iireten TIGEMTürkiye Tanmcılar Vakfı, Tanm Işlet- meleri Genel Müdüriüğü (TİGEM) üze- rinde geniş çaplı bir araştırma yaptı. Rapora göre, TlGEM'in kökeni Ata- türk'ün halka bağışladığı Gazi, Silifke Tekir, Yalova Baltan, Tarsus Piroglu ve Dörtyol Karabasmak çiftliklerine daya- nıyor. 1950'de çtftlikler zırai kombına- lar ile birleştıriliyor ve Devlet Üretme Çiftliklen (DÜÇ) adını alıyor. 1960'tan başlayarak 1970'li yıllann ilk yansına değın geçen dönemde DÜÇ'ler, bakın neler yapmış: "Ekipman ve arazi ısla- hında yoğunlaşmışlar. Araştırma, ge- liştirme hizmetlerine önem vermişler. Çeşit Deneme Servisi'nde 'Berkman, Kıraç, Kunduru' ve 'Cumhuriyet' gibi buğday çeşitleriüretmişler. Bezostia gi- biyabancı çeşit uyum denemeleriyap- mışlar. Koyunculuk alanında da yerii materyal kullanarak 'Matya, Acıpayam, Sönmez' koyunlan, ıslah çalışmaian ile elde etmişler." Sonra? Sonrası biliniyor. 12 Eylül sonrası DÜÇ'ler TİGEM adını almış ve Turgut Özal dönemi ile birlikte tanm- daki bu öncü kuruluş isteyerek ve bi- le bile zayıflatılmış, araştırma-geliştir- me işlevinden uzaklaştınlmış. 386 bin hektartık geniş topraklan ile elektrik, su gibi tüm altyapı hizmetle- rine kavuşturulmuş TİGEM arazıleri, şimdi özel şirketlere devredilmeye ça- lışılıyor. Türkiye Tanmcılar Vakfı Başkanı Ab- dullah Aysu, son yıllarda teknoloji ve endüstrinin yönünü, bıyoteknolojiye, genetik mühendisliğine döndürdüğü- nü belirtip TlGEM'in tam bu süreçte özelleştjrilmesine dikkat çekiyor: "Türkiye'de tohum üretebilecek te- miz topraklar sadece TtGEM'lerdedir. Bu anlamda ülkemizde yapılacak bilim- sel çalışmalar için TlGEM'ler kullanıl- malıdır. TİGEM arazileri isteryerii, isterse ya- bancı şirketlere devredilsin ya da kira- ya verilsin, artık kâr amacı güdülece- ğinden, TİGEM çiftlikleribu amacayö- nelikyapılanacaklardır. TlGEM'in amaç- lan olarak sıralanan; bitkisel ve hay- vansal üretimi arttırma, ûrûn çeşitliliği ve kalitesini sağlama, yetiştirilen to- hum, fide, fldan, damızlık hayvan ve benzerleriniyetiştiricilere aktarma, araş- tırma ve geliştirme yapma, çevre çift- ç/tere tanmsal teknoloji ve girdi kulla- nımında öncülük, öğreticilikyapma iş- levlerinden uzaklaşılacaktır. Şirketleş- me sonucu sadece kâr amacı güdüle- rek üretim yerine ithalata yönelinece- ğinden, tohumculuktavediğeralanlar- da Türkiye dışa bağımlı hale getecek- tir." Geçmişte "Cumhuriyet" adını verdi- gi tohumluğu geliştirme yeteneğine sahip TlGEM'in arazilerinde, çokulus- lu tanm şirketlerinin "intihar eden to- humlan"n\n yetiştırildiğı bir sürece dog- ru dolu dizgin koşuyoruz. Ülkeyi yönetenler, gemleri ellerin- den kaçırmışlar bir kere... Diş hekimi Yalçtn Ergir ile, aklı "mahallesindeki oyunlarda ve arkadaşlık- larda" kalmış olan büyük- ler için Ahlatlıbel'de bir "mahalle" oluşturması öne- risini Çankaya Belediye- si'ne götürdügünde tanış- mıştık. O mahalle ki, üçgen çi- zilip misket, ortaya kuka koyup kukalı saklambaç oynanabitecek, ahlat ağaç- 'Diiş Hekimi' lanna tırmanılabilecek, toz- lu arsalarda "üç kornerbir penaJtı"\\ maçlaryapılabi- lecekti. Çankaya Belediyesi, ne yazık ki bu öneriyi yaşama geçirmedi, geçiremedi. Ama Yalçın Ergir, düşleri- ni ve yaşadıklarını "Düş Hekimi' adlı bir kitapta top- ladı. Ergir'e göre, yaşam iki kısımdan oluşuyor: Brüt yaşam-net yaşam. Brüt yaşam, insanın dogumdan Ölüme kadar geçirdiği sü- re. Net yaşamı da şöyle tanımlıyor Ergir: "Net yaşam ise kendi- mizle ve sevdikJerimizleya- şayabildiğimız, başkasının normallerine uymadığımrz, içimizdeki sesi dinlediği- miz ve kendi kanatlanmız- la yükselip çok uzaklara uçabildiğimizsüredir. Lüt- fen yaşam vergilerini kaçı- rıp net yaşamınızda brüt rakamınızı yakalayın. Net yaşamınızı, banka- larda, buzdolaplarında, sandıklarda saklamayın. Devretmeyin, ödünç ver- meyin, ertelemeyin." ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL Bilim Adamımn Gelecek Güvencesi (1) Bılim yuvalan olması gereken yükseköğretim kurumları anayasanın 130. maddesinde yer alır. "Çağdaş eğitim-öğretim esaslanna dayanan bir düzen içinde ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oiuşan kamu tûzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler devlet tarafından kanunla kurulur. Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yöoelik olmamak şartı ile vakıflar tarafindan, devletin gözetjm ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir. (...)" Anayasanın 130. maddesı uyannca,"Yükseköğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek ve bütün yükseköğretim kurumlannın ve üst kuruluşlannın teşkilatlanma, işleyiş, görev ve yetki sorumluları ile eğitim-öğretim, araştırma yayım, öğretim elemanları, öğrenciler ve diğer personel ile ilgili esasları bir bütünlük içinde" düzenlemek amacı ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası yürürlüğe sokulmuştur. Aynca, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası'nda yer alan "Öğretim elemanlan tanımına giren personeli sımflandırma, aylıklarmı ve ek göstergelerini düzenlemek, derece yükseltilmesi ve kademe ilerlemesinin şekil ve şartları ile, sosyal baklardan yararlanma, ek ders ücreti, üniversite, idari görev ve geliştirme ödeneklerinin miktanru tespit etmek, emekli ve yabancı öğretim elemanlannın sözleşmeli olarak çalıştmlma usul ve esaslannı" belirlemek amacıyla, 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Yasası yürürlüğe girmiştir. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasasf nın "Tanımlar" başlıklı_3. maddesi ile ögretim elemanlan sınıflandınlmıştır. "1) Öğretim elemanlan: Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, okutmanlar ve öğretim yardımcüandır. m) Öğretim üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör. doçent ve yardımcı doçentlerdir. (1) Profesör: En yüksek düzeydeki akademik unvana sahip kişidir. (2) Doçent: Doçentlik sınavını başarmış akademik unvana sahip kişidir. (3) Yardımcı Doçent: Doktora çalışmalarını başarı ile tamamiamış, tıpta uzmanlık veya belli sanat dallannda yeterlik belge ve yetkisini kazanmış ilk kadamedeki akademik unvana sahip kişidir. n) Öğretim Görevlisi: Ders vermek ve uygulama yaptırmakla yfikümlü bir öğretim elemamdır. o) Okutman: Eğitim-öğretim sürecinde çeşitli öğretim programlarında ortak zorunlu ders olarak belirlenen dersleri okutan veya uygulayan öğretim elemamdır. Öğretim Yardımcüan: Yükseköğretim kurumlarında, belirli süreler için görevlendirilen, araştırma görevlileri, uzmanlar, çeviriciler ve eğitim-öğretim planlamacılandır." Bilim adamlanmızın gelecek güvencesi olan emekli aylıklan, bilime ve bilim adamına verilen değerin toplumsal bir göstergesidir. Kıdem tazminatı bahane Türk-lş, "/şg/üvences/"ninya- salaşması için kampanya baş- lattı. Bir de yasa önerisi hazır- ladı ve gerekçelendirdi: "Işsizlik Sigortası Yasası'nın kendisinden beklenenyaransağ- laması, bir anlamda iş güven- cesikanunununyürürlüğe girme- si ile mümkün olabilecektir. Ak- si durumda istihdam dengesl daha da bozulacak, haksız fesih olaylan çoğalacak ve Işsizlik Si- gortası Kanunu işlemez hale dü- şecektir. Işverenlere mutiak fesih hak- kının ön planda tutulup işçinin haksız feshe karşı gerektiği bi- çimde korunmadığı bir hukuk düzeninde sendika özgüriüğü, toplu pazariık özerkliği ve hatta grev hakkı yetersiz kalacaktır. Çünkü, bu haklann kullanılması öncelikle istihdam garantisinin sağlanmış olmasına bağlıdır." Işveren kuruluşları, Türk-lş'in bu atağına hemen yanıt verdi- ler: "Kıdem tazminatını kaldıra- lım." Kaldınlmak istenen kıdem taz- minatı üzerinde araştırma ya- pılmış. 1989'da kıdem tazmina- tı 100 birim kabul edıldiğinde, bu rakam 2000 başında 68.6'ya ini- vermiş. Anlayacağınız, kıdem tazminatı için yapılan ödeme son 12 yılda gıderek erimiş. Sendikaların savı şu: "Kıdem tazminatı, birzaman- lar25 yıl kesintisiz çalışan bir iş- çinin başını sokacağı bir eve sa- hip olmasını sağlıyordu. Bugün indiği düzey ile değil bir ev, bir oda bile aldırmaz." Eritilmiş kıdem tazminatının kaldırılması önerisi tümüyle "iş güvencesi"n\ önlemek için bu- lunmuş bir bahane olmalı... HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakCd turk.net HARBt SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com BULUT BEBEK NVRAYÇİFTÇI Yınc— hava yine bulutlu L ANKARA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANEN TEBLİGAT DosyaNo: 1999/1434 Alacaklı: T Vakıflar Bankası T.A.O. Vekilı: Av. Neslıhan Duran, An- kara. Borçlu- 1- Zeynel Kayalı, CES Mah. Metal Ltd. Şkt 58. Sr. no. 131 Ostun - Ankara 2- Selahattın Özçelık, 58. Sr No 131 Ostim - Ankara. Borç miktan 1.882.652.153.- TL. (Yûzde 210 faiz, yüzde 5 BSMV, vek. ücreti, masraf, harç hesaba dahil değildır. Aynca BK.'nun 84. maddesi- ne göre ödemelenn yapılması) Müstenıdı 17 04.1998 tanhlı kredı söz- leşmesı. Ödeme emn borçlu adına teblığe göndenlnuş, bıla tebhğ dön- mesi ûzerine borçlunun emniyet kanalı ile adresinin tahkık edilmesi iste^ nılmış borçlu adresı emniyet müdürlüğünce de bulunamaması üzenne ödeme emnnın ılanen teblığıne karar venlmıştır. Işbu ödeme emnnın ilan tarihınden ıtıbaren borcu ve takıp masraflannı kanunı süre olan yedı gü- ne onbeş gün ılave ederek 22 gün ıçınde ödemenız (temınatı vermeniz), boıcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklının takibat icrası hakkı- na dair bir itirazınız varsa senet altındaki ımza size ait değılse yine bu 22 gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, aksi halde icra takibinde bu se- nedm sizden sadır olmuş sayılacağı, im2ayı reddettiğiniz takdirde mercii önûnde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsamz vaki ıttrâzmızın muvakkaten kaldmlacağı senet veya borca fttrazmızı yazıh "veya sözlü olarak icra dairesinde 22 gün içinde bOdirmediğiniz takdirde ^lynt müddet içinde 74-madde gereğince mal beyanmda buhmmanız, ak^ sı halde hapısle tazyık olunacağınız, hıç mal beyanmda bulunmaz veya hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapısle cezalandınlacağmız borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edileceği, takibe itîraz^ ettığınız takdirde, itırazla birlikte tebliğ gıderlennı ödemenız aksi halde itıraz etmemış sayılacağınız ıhtar olunur. Basın: 25928 MIRMIRLAR VĞVR DURAK TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 15 Mayıs Kayseriden almış olduğum nüfiıs cüzdanımı 1994 yılında kaybettim hükümsüzdür. KENAN DlLLİBURUNA +fÇAN DOKTORf. 19ZS 'DE BUSÜM ILK "UÇAN DOKTOie. " S l/İSf, VOHfJ FW/>4A/ 1S RE SONRA p. BU , B/'/S. Su- PAfZA &4G/^LAI2.(MrAJ OOKTZX. SAH/P OLDUKTAfiJ Ş_, Çf YAfS£}/M iSTEYBfiJ GÖRÜŞ Prof. Dr. TURKKAYA ATAÖV Parti Disiplini MHP'li Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu'nun parti önderierinin karanna uymayarak cumhurbaş- kanlığına kendi gırişimiyle adaylığını koyması, yö- netimdeki görevinden "azli" sonucunu getirdi. Bu vesileyle ve aynca bu sonuçta payı olan Mec- lis bahçesi olaylan nedeniyle, parti disiplini kav- ramına karşılaştırmalı bir biçimde bakmakta ya- rar olabilir. Geçmişte ve bugün tek partili rejim- lerdeki disiplin konusunu şimdilik biryana koya- rak, demokratik sayılan bazı çağdaş toplumlar- daki uygulamaları kısaca sıralayalım. Britanya, "en eski demokrasi" diye de arulır. Oradaki partiler Amerika'dakilere oranla çok da- ha disiplınlidır. Ülkenin genışliği ve çeşitliliğiyle et- kilenen Amerikan görüşüne göre, siyaset birbi- riyle uyuşmayanları bir araya getirir. Bu nedenle, tutucu güneylilerle kentli radikaller kendilerini De- mokrat Parti çerçevesinde ittifak içinde bulabi- lir; Amerika'nın "orta-batısındaki" çiftçi gruplan da en doğudaki endüstri patronlanyla Cumhuri- yetçi Parti kanatları altında bir araya gelebilirler. Amerikan siyasetinde her ıki partinin tutucularıy- la her ikisinin liberalleri sık sık birlikte hareket ederler. Böyle bir yelpazede parti disiplini söz konusu değildir. Ingiliz siyasi partilerı de bir zamanlar böyleydi. özel girişimcilik, emperyalizm ya da halka yara- yacak yeni ilerici yasalar konulannda partiler kar- makarışık oy verirlerdi. Ama o dönemler seçmen sayısının çok sınırlı olduğu, varlıklı sınıftan gelert seçilenlerin, oy verenlerin önemli bölümünü kişi- sel olarak bile tanıdıklan yılları kapsıyordu. Ge- niş parti örgütlenmesine gerek de yoktu. Ancak, halk yığınlarının seçmenlere katılmaları yeni par-r ti anlayışını, örgütlenmeyi ve disiplini getirdi. Aday da parti desteği olmadan seçilemez duruma gel- di. özellikle geniş tabanlı Ingiliz Işçi Partisi için bu daha doğruydu. Bugün, bizim için de öyledir, Parti ileri gelenlerinin desteğinden yoksun olan- lann siyasette kalma olanakları yok gibidır. 1950 seçimlerinde bunun önemli istisnası, herTürk'ün tanıdığı, sevdiği ve saygı duyduğu büyük Mare- şal Fevzi Çakmak'ın bağımsız olarak Istanbul mil- letvekili seçilmesiydi. Partilerin örgütlenme gereği ve bunun için de kaçınılmaz olan merkezileşme, adayın kendi ki- şisel çabasının öneminı azaltırken bağımsızlığırn da büyük ölçüde kıstı. Bu durumda, "en eskı de- mokrasi" olan Britanya'da milletvekili genelde parti yönetiminin tercihleri dışına çıkamaz. Nadi- ren çıkabilmesi için kişinin olağanüstü çekiciliği ve parasal gücü olması ya da genel ülke ve dün- ya koşullannın buna izin vermesi gerektir. örne- ğin, Churchill ve Eden, Başbakan Chamberia- in'e bir çeşit bayrak açtıklarında, Avrupa bir Ikın- ci Dünya Savaşı'na doğru yol almaktaydı. Olay- lar Churchill'in grubunu haklı çıkardı. Ufukta So- muncuoğlu'nu haklı çıkaracak bir ortam gözük- müyor. Ne var ki, bu türlü bir disiplin Amerika için söz- konusu değil. Britanya'nın görece kücük ve uyum- lu bir toplum oluşuna karşın büyük, çeşitli ve çı- karlan çatışan gruplan bir araya getiren Ameri- ka'da merkezci partiler oluşturmak daha zor. Amerikan partilerinde böyle bir birliktelik yoksa, asıl nedeni, toplumun kendinde de olmayışıdır. Bri- tanya'da seçmen partinin programına bakar, o programın iktıdara gelebilmesi için, yerel adayı hiç beğenmese de, ona oy verır, kendi oyu progra- mından ötürü tuttuğu parti başkanını başbakan- lığa getirecektir. Britanya'da "kamçı" (whip) anlamına gelen yer- leşmiş bir kurum da var. Çoğunluk partisinin "kam- çılan"n\n maaşlarını devlet öder. Bu kişilerin, biz- de TBMM bahçesinde yaşanmış olan şiddet ola- yından çok farklı biçimde, nazik, ikna edici ve sempatik olmaları beklenir. Ama başlanna buy- ruk gittiklerinde ne olacağını, kibar da olsa açık biçimde söylemek de onların görevidir. Bir önemli nokta da, Britanya partilerinin karar alınmadan önce konuyu kendi içlerinde geniş bir özgürlük içinde tartışmalarıdır. Sonradan uyul- ması istenen, işte, vanlan bu genel sonuçtur. Kuş- kusuz fazla disiplin demokrasi için yaralayıcı ola- bilir, ama açmaz ve karmaşa da aynı ölçüde za- rariıdır. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4' 5 6 7 8 9 1/ Yunus balı- ğınıniribirtü- rü. 2/ Bir et- kinliğin geçi- ci olarak dur- durulduğu sü- re...Tarlayısü- rerek dinlen- meyebırakma. 3/ Gemide ta- şınan yük için ödenenücret... Birrenk.4/ln- giltere'nin plaka işa- reti... Eski dilde su... Anadolu'da kurulmuş 2 eski uygarlık. 5/ 3 "Akarsu krosu" da de- nilen spor dalı. 6/ Es- 5 ki dilde akşam ve yat- 6 sı namazına verilen ad... Kuvvetlı ve so- ğuk esen yel. II Ka- rakter... Demıryolu. 8/ Ulaştırmak, nakletmek. 9/ Deneme niteliğinde olan... " — çıkınca ortaya mazi silinmeli" (Tevfik Fikret). - • - -j YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mercan türünden bir balık... Kalın bükülmüş si- cim. 2/ Pışmiş hamurla yenen ve tavuğun göğüs etiy^_ _k hazırlanan bir tür çorba. 3/ Püskürtü... Balık i lannın alt ve ûst yanlarına geçirilen keçi kılmd yapılmış ip. 4/ Islamlıktan önce Kâbe'de duran üç jmttan^birL-.^Ielefon sözü. 5/ Eski Mısır'da ölüle tannsı... Bir gıda maddesi. 6/ Eski dilde ekmek^T Çerkezlerin ulusal destanı. II " — yanar kazan bi- lir / Yol halım ozan bilir" (Mani)... Kızartı, kaşın- ma ve sulanma ile belirgin bir deri hastalığı. 8/ "Hıç şaşmayan — gibi işler durur kader" (Yahya Kemal)... Kuran'uı her tümcesı. 9/ Çöl bölgelennde yaşayan bir sürüngen türü... tlgi eki.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear