23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7MART2000SALI 14 JvLJJ-il \JM\ kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DtKMEN GÜRÜN Bütüncültiyatrove Osmanlı şenlîlderi"40 Gün 40 Geee - Osmanh Düğünleri, Şenlik- leriGeçitAiayton" adlı kitap, Prof. Dr. Metin And imzasını taşıyan çok değerli bir bilimsel araştır- ma, yoğun bir emek ürünü. Metin And, şenlikler üzerine ilk kitabını 1959 yılında "Kırk Gün Kırk Gece" adıyla yayımla- dığını belirtiyor. Osmanlı şenliklerine seyirlik açısından yaklasan bu eser Türkiye'de ve dışar- da pek çok araştırmaya kaynakJık etmiş. O yıl Ce- vat Fehmi Başkut Cumhuriyet gazetesindeki kö- şesınde "Kırk Gün KırkGece"yi överken önem- li bir konuya daha değinmiş ve o sıralarda Istan- bul'da yollan genişletmek için yapılan dûzensiz ve sağlıklı bir ödeme planı içermeyen yıkımlar- la yüzyıllar öncesinin şenlikleri sırasında dev boyutlu nahıllann srğması için şehrin dar sokak- lannda sökülen saçaklar, yıkılan cumbalar, du- varlar için izlenen her anlamda düzenli projeler arasındaki çelişkinin altını da çizmiş. 1982 yılında, Kültür Bakanlıgı, baskısı tüke- nen ve kitap müzayedelerinde yerini alan "Kırk Gün Kırk Gece"yi yeniden basmak ûzere giri- şimde bulunuyor. Metin And'ın bu girişime iliş- kin olarak üzerinde durduğu bir husus, "Osman- lı Şenüklerinde Türk Sanadan" adıyla yayımla- nan kitabının basımı sırasında bu bakanlık ile ya- şadıklannın ne denli inanılmaz olduğu. "_Evde metne baktım, her sayfa çizikierie, el yazısı birta- kım eklerle doluvdu; metnimi olduğu gibi Türk- çeden Osmanlıca>a dönüştürmüşlerdL Üstelik terim niteliginde Türkçe sözcüklerin yerine, yan- hş biçimde kendi uydurduklan sözcükferi yerleş- tirmişlerdi. Bu bakanhğın başına hangi bakan geiirse bir yaz-boz karmaşasıyla her şey değişir. Sol eğüimli bir bakansa 'ulusal kültür', 'evren- sel kültür' nakaratmı yineter; millryetçi bir bakan- sa 'millı kültür'den dem vurur, benim kitabımın başına gekliği gibi, Türkçe metinleri Osmanb- caya dönüşrürür, hem de yanlış biçimde. Bunun üzerine sabaha kadar süren yorucu bir işe giriş- tim, metnimi yine eski biçimine çevirdim-." Ta- biı kı sonuçta kitap Metin hocanın Türkçesıyle basılıyor, metnin kıhna dokunulamıyor ama, bu • "...bu anlayış (bütüncül tiyatro) geleceğe yönelik bir tasanmdır, bir bakıma tiyatro tarihinin somutlaştınlmasıdır... Bütüncül tiyatromın ilkeleri de Osmanlı şenliklerine uymaktadır." • Metin And'ın '40 Gün 40 Gece- Osmanh Günleri, Şenlikleri, Düğün Alaylan' adlı yapıtı titizlikle seçilmiş görsel malzemeleriyle de içeriği besleyen çok yönlü bir çalışma. Kitapta öncelikle ritüel, şenlik, tören ve tiyatronun temel yapılan inceleniyor. sansürcü girişim kuşkusuz Kültür Bakanlıgı ta- rihçesindeki yerini de ahyor. Birinci kitaptan 40, ikinci kitaptan 17 yıl son- ra "40 Gün 40 Gece - Osmanlı Düğünleri, Şen- likleri, Geçit Alaylan" 2000 yılında tamamlan- dı ve Toprak Bank'ın sponsorluğu ile basıldı. Aynı konu üzerinde yoğunlaşan bu üçüncü kitap; "Osmanlı Şenliklerinin Genel YapısT, "Osman- lı Şenliklerinde Sanatlar ve Gösterimler", "Par- çalardan Bütüne" olmak üzere üç ana başlık al- tında toplanıyor. Genel yapıyı ele alırken, Metin And, öncelikle ritüel, şenlik, tören ve tiyatronun temel yapılannı inceliyor. Bunlar arasındaki ben- zerliklerin ve karşıtlıkların üzerinde duruyor. Şenlikleri bir anlamda "buhar kazanındaki gü- venlik supabı" olarak tanımlarken de bu tür et- kinliklenn ekonomik ve toplumsal boyutlannı, taşıdığı dinamiği çeşitli açılardan inceliyor. Şen- liklerin biraz da ekonomik zaaflann üstüne çe- kilen ince bir tül olmanın ötesinde yenileyici ve birleştirici işlevlerle de yükümlü olduğunun al- tını çiziyor. Taribiel süreçte şenlik olgusunun dünyada ve Osmanh'da geçirdiği evreler Metin And'ın üze- rinde titizlikle durduğu alandır. Şenlikleri; Sos- yal, Dini, Siyasal, Estetik ve Oyun Nitelikleri gi- bi bölümler altında irdelerken işlevini de ruhsal, dini, siyasal ve ekonomik açılardan ele almıştır. Kitapta altı çizilen hususlardan biri şenliklerin genelde yüklenmiş olduğu toplumsal işlevlerin öne çıkartılmasıdır. "40 Gün 40 Gece - Osmanlı Düğünleri, Şenlik- leri, Düğün Alaylan" titizlikle seçilmiş görsel malzemeleriyle de içeriği besleyen çok yönlü bir çalışma. Kitabın ikinci bölümünü kapsayan "O»- manlı ŞenliklerindeSanatlarve Gösterimkr" bu anlamda dikkat çekicidir. Dev kuklalannın taşı- dığı modern çizgiler, denizde sallar üzerinde ya- pılan gösteriler, ışık sanatlannın çarprcı boyut- lan yüzümüzü bir kez daha düne ve ardından yi- ne bugüne çevirmemize neden oluyor ya da ol- malı. Aynı şekilde, şenliklerin yaygın alanı içi- ne " Dramatik savaş gösterimleri", "Sirk ve göz- bağcılık sanattan", "Musiki ve dans", "Drama- tik gösterim sanatian" gibi tiyatro sanatı ile iç içe geçmiş etkinlikler tek tek incelenmesi ve gü- nümüz tiyatrosuyla köprüler kurulması gereken bölümlerden sadece birkaçı. "Parçalardan Bütüne" bu titiz çalışmanın son ve üçüncü bölümünü oluşturuyor. Burada, "Os- manh şenlikleri bütünüyle nasıl bir gösterimdir" sorusunu soruyor Prof. Dr. Metin And ve yeni yönelimlere sonsuz boş alanlar hazırlayan bir yanıtla "40 Gün 40 Gece - Osmanh Düğünleri, Şenlikleri, Gecft Alayian"nı noktalıyor... "Osmanh şenliklerinin nasıl bir gösterim oldu- ğu sorusuna en yaklaşık cevap günümüzde çok önem kazanan bütüncül tiyatro kavramıdır. Bu biçimde gösterim rüm sanatlara başvurularak seyircinin her türlü duygusuna seslenen ve bir bütünlük izlenimi içinde seyirciye açık çeşitli an- lamlarzengiıü1gtadeseçenekWtanıyantiyatroan- layışidır. Bu arada teknolojinin her rüriü olanak- lanndan yararlanıhr. Bauhaus çtğnnın ilişkinte- rine göre ışık, uzam, yüzey, devinim, ses ve insa- nın her rüriü çeşitteme ve birleşim olanaklannı bir denek gibi örgensel bir araya geriren bir sa- nat yaraüsını tanımlar. DenebiUr ki, Osmanh şen- liklerine bundan daha iyi bir tanım bulunamaz," OUREED'İN YENtALBÜMÜ 'ECSTASY' ,'însan müzik uğruna ölebilir' GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Lou Reed, Stock- holm'de. Bu ay sonu piyasaya sürülecek olan yeni albümü Ecstasy 'i tanıtmak ve nisanda başlayacağı Avrupa turnesini an- latmak için geldi. 57 yaşındaki Reed, am- fetamini ve siyah ojeli tırnaklannı geç- mişte bırakmış. Artık,'Wîld Side' da yü- rümüyor. Yanında samuray kılıcı taşı- yor,'tai-chi' egzersizlerinde kullandığı için. Sağlığa yararlı gıdalar alıyor, terci- hen Asya mutfağından. 1942'de Brooklyn'de doğan Lou Reed, 17 yaşındayken anne ve babasının giri- şimiyle elektrik şoklanyla 'tedavi gör- dü'. Bunun nedeni, anne ve babasının, on- da gördükleri homoseksüel eğilimden 'kurtulmasını' istemeleriydi. Reed daha sonra 'Kill your sons' (Oğullannızı Öl- dürün) adlı parçayı yazacaktı. 1985'te ilk plağını 'The Jades'le bir- likte çıkarmıştı bile. Bunu 1965'teki ilk plagı izleyecekti:'Velvet Underground'. - Rocktan hoşlanı- yorum, diyor, devam etmemin tek nedeni bu. Ya piyano öğretmeni- min istediği gibi olsay- dım! Aman Allahım! 'SoundofMusic'lefi- lan oyalansaydım! Ne funk, ne rock, ne roc- ka-billy, ne doo-wop, ne rap ne de techno! Buna karşılık yazmak her zaman ilgisini çek- miş. -Eğerben 13 yaşın- dayken imdadıma rock yetişmemiş olsaydı, şimdi yazar olurdum diyor. Şair Delmore Sdmartz'a hayrandım. Sanınm piyes veya ro- man yazarak hayatımı kazanıyor olabilirdim şu anda. Yine de, Ro- bert VVılson'la birlikte EdgarAHan Poe konu- lu bir piyes yazdım. Iki hafta önce Hamburg'da sahneye koyuldu. Gır- gırbirşey... 40 yıldır parça yazıyor. Nasıl bir şey bu acaba? - Parçalar arasında tek satır yazmıyo- rum. Şarkılan kafamda duyuyorum. Ne zaman band kaydma geçilecek, ancak o zaman onlan yazıyorum. Bir bakıma bu- na kişinin kafasının içinde radyo taşıma- sı da denilebilir. Özel bir radyo istasyo- nu taşıması. Şarkı yazmaya alışkınım ve artık bu sürecin nasıl olduğunu biliyorum. Bunu daha önce bilmiyordum. En sev- dığim şey başlıklar. Eger öyle olmasay- dı, şimdiye kadar hiçbir şeyi gerçekleş- tirememiş olurdum. Çok tembelim çün- kü. Stüdyodaki aralar sırasında kafamda başlık yazıyorum. Sonrasını da anlatıyor: - Bir yere kapanıp kapıyı kilitlemek ge- rek. Tamamıyla tecrit olmak. Zaten her an kaosla çevriliyim, böyle anlarda ka- çıp yalnız kalmam gerek. Ben parça yaz- manın bir noktaya kadar nasıl işlediğini biliyorum. Ondan sonrası nasıl, anlamış Yeni albümü Ecstasy'i tanıtmak için Stockhobn'e gelen Lou Reed, 'msan zaten her şey için ölüyor, müzik için neden ölmesin' dedi. değilim ve bundan sonra da anlayacağı- mı sanmıyorum. Anlamaya da çalışmı- yorum. En önemlisi o sürece girmek. Ka- famda olusan bir sesi geliştirmek. Onu, müzik ve sözle hayala geçirmek. Öyle bü- yük bir beceri gerektirmiyor. Isteyen her- kes yanm saatte bir parça yazabilir! Bir gazeteci ona, onun için müziğin ne anlama geldigini soruyor. Yanıtı hazır: - Müzik her şeydir. Insan onun için ölebilir. Zaten her şey uğruna ölüyor, müzik uğruna neden ölmesin? Hayran olduğu diger müzisyenleri de açıkca söylüyor. - Ah bir Al Green gibi şarkı söyleyebilseydim! Ama obnuyor. Se- sim geniş bir kapsama sahip değil. Ba- zılan beni monoton buluyor ve parçala- nmm şarkı bile olmadığını söylüyor, ama budogru değil. lyi bir parça nedir peki? ->CM ruggedcross',RobndKirkve Nir- vana'nın parçası. Buna karşılık, BruceSpringsteen,Tom VVaits ve Igg> Pop un "rock tarihine kat- kısından 1 hiç emın de- gü- - Ben şarkı sözlerin- den bahsediyorum di- yor, bangır bangır ba- ğırmaktan değil. Onun şarkı sözleri, kısa bir süre önce 461 sayfalık bir kitap halinde ya- yımlandı. Adı, 'Pass thru fire'. Bu konuya değinilince Lou'nun hoşnutluğu derhal bel- li oluyor, ama yorum yapmaktan kaçınıyor. Kaçındığı bir başka konu da Jörg Haider fenomeni nedeniyle Viyana'da verecek ol- duğu konseri iptal et- mesi. Yahudi İcökenli olduğu için mi, yoksa başka nedenlerle mi bunu yaptığını soran- lan yanıtsız bırakıyor. Kaçınılmaz olarak konu, şu anda pazarla- masını yaptığı albüme adını veren parçaya 'Ecstasy'ye geliyor. Yorumu şöyle: - Yaptığım en iyi parça olduğunu sa- nıyorum. Şaka yapmıyorum. Gitar kıs- mı, öyle sık rastlanılır cinsten değil. Ya- pısı. Aylarca en iyi yorum nasıl olur di- ye kafa yordum. En iyi şeklini sonunda bulduğumu sanıyorum. Son hal denen kavramı önceden tahmin etmek olanak- sız. O geldiğini size duyuracaktır. Otu- rup beklemekten başka çare yok. Aramak faydasız. Son soru: - Gelecekte nasıl anımsanmak istiyor- sun? - Üzerinde kafa yorduğum bir şey de- ğil. Bundan sonra ilk geçeceğim kavşak- ta otobüs altmda kalmamayı düşünüyo- rum. Bu daha önemli. Lou Reed'in Avrupa turnesi gelecek ay başlıyor. Programın aynntılan henüz bel- li değil. Belli olan bir şey, yepyeni bir kı- lıkta da olsa, Lou Reed'in - tanınmış bir viski markasındaki gibi - 'Still going strong' olduğu. Nordrhein-Westfalen Gençlik Caz OrkestrasıIstanbul'da Goethe Enstirüsü tarafindan Türkiye'ye davet edilen \ordrhein-Westfalen Gençlik Caz Orkestrası Borusan Kültür ve Sanat MerkezTnin işbirliğij'le ve ttahan Kültür Merkezi'nin katkılanyla 8 Mart tarihmde saat 19.00'da ttahan Kültür Merkezi'nde, 10 Mart saat 19.00'da ise CRR'de konser verecek. 1975 yıhnda caz alanında yeni yetişen gençjeri özendinnek amacıyla kurulan orkestra, bugüne dek genç müzikçilere beste, aranjman, prova yapma ve konser verme gibi etkinliklerde katkıda bulundu. Caz geleneğinden ve çağdaş akımlardan etkilenerek oluşturulan \RW Gençlik Caz Orkestrası repertuvannda, özellikle şeflerin orkestranın kadrosuna ve icra olanaklanna uygun kendi besteteri ve aranjmanlan yer ahyor. 'Akademi Kayıt Defteri' Mimar Sinan Üniversitesi, 117. kuruluş yıldönümünü kendi belleğini bugünün sanat ortamıyla buluşturan bir proje ile kutluyor Kültür Servisi - Sanat eğitiminin Türkiye'deki öncü kurumu olan 'Mimar Sinan Üniversitesi', 117. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 117. kuruluş yıldönümü nedeniyle hem bu kurumsal sürekliliğin altını çizen hem de kendi belleğini bugünün sanat ortamıyla buluşturan bir proje gerçekleştiriyor. 'Akademi Ka>ıt Defteri' başlığını taşıyan proje, kurum tarihinin en önemli dilimini oluşturan Güzel Sanatlar Akademisi dönemini ele ahyor ve bu dönemde akademide eğitim görmüş seçkin sanatçı ve mimarlann sicil kayıtlanndan yola çıkarak cumhuriyet tarihi içinde Akademi'nin yüklendiği rolü göstermeyi amaçlıyor. Orhan Veli'den Burhan Toprak a, Bedri Rahmi Eyuboğlu'ndan Nurullah Berk'e, Nuri İyem'den Hıfeı Topuz'a, Zührü Müridoğlu'ndan Turgut Cansever'e cumhuriyetin kü'tür yaşamınj simgeleyen adlar bir kurumun zengin tarihini yeniden anımsamamızı sağlıyor. Üç bölümden oluşan 'Akademi Kayıt Defteri' projesinin ilk bölümünü, kayıt defterlerinden alınma 900 sayfanın projeksiyon makineleri aracıhğıyla gösterimi oluşturuyor. Sergileme mekânını çevreleyen yüzeylerde gerçekleştirilecek bu gösterim, belirli bir program içinde yineleniyor. İkinci bölüm, kayıt defterlennden alınma 150 sayfanın orijinal büyüklükteki kopyalannın sergilenmesinden oluşuyor. Projenin üçüncü bölümü ise 5 kayıt defterinin gösteriminden meydana geliyor. 'Akademi Kayıt Defteri' gösterim programı, Mimar Sinan Üniversitesi Osman Hamdi Bey Salonu'nda 6 Mart-7 Nisan 2000 tarihleri arasında yer alacak ve cumartesi, pazar günleri dışında her gün 10.00-17.00 saatleri arasında izlenebilecek. 1883'te Osman Hamdi Bey tarafindan 'SanayM Nefıse Mektebi' adıyla eğitime başlayan kurum, 1928'de Güzel Sanatlar Akademisi adını aldı ve cumhuriyetin modernleşme projesi içinde önemli bir rol üstlendi. 1980 sonrasında yükseköğrenimi yeniden örgütleyen YÖK yasasıyla birlikte ise üniversite statüsünü kazandı ve 1982'de adı Mimar Sinan Üniversitesi oldu. Kuruluşundan bugüne adınm ve statüsünün iki kez değişmesine karşın kurumsal süreklilik Mimar Sinan Üniversitesi için büyük önem taşıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Modayı İzler misiniz? Modanın daha çok hanımlan ilgilendirdiğine ina- nılır. Ama hızlı tüketime koşullanmış bir erkek mo- dası da var. Ben eski moda resimlerine bayılınm. Eski moda albümlerini kanştırmak çok hoşuma gider. Yüzyılı- mızın... dil alışkanlığı, geçen yüzyılın başlanndaki hu- zurlu, büyük savaşın korkunçluğuna hazırlandtğın- dan habersiz dünyada, eski moda albümleri, o çi- zimler, o renk renk giysiler bende bir sanat duyum- sayışı yaratır. Hayli pahalı bir sanat. Ipekler, kadifeler, krepda- muriar, krepdöşinter, taftafar, tüfler, satenler, ipek ka- difeler hanımları güzelleştirmek için sanki yansa girmişlerdir. Yinminci yüzyılın başlangıcındaki moda resimle- ri, modanın bir sanat olma iddiasına gerçek birer belgedir. Henüz lüks defilelerdönemi başlamamış. Moda, yaratıcı terzilerin yalın çizgilerine indirgen- memiş. Tersine, modaresimlerindehem resim, hem tiyatro sanatının izlerini yakalamak mümkün. Giysi, rop, tuvalet ve kadın adeta usta bir ressa- mın çiziminden, tasvirinden çıkma. Kumaşın kıvnm- lanna, aksesuvann ışık saçımlanna kadar dikkat edilmiş. Fondaki eşya ya da salon bitkisi figürieri inceden inceye yaşatılmış, her birine resim değeri katılmıştır. Ama bunlarla yet'nilmemiştir. Dedim ya, henüz büs- bütün tüketim gösterileri başlamamış. Moda, tiyat- ro ve belki de operadan sahneler çalıveriyor. Eski moda resimlerinde daima bir 'sahne' söz ko- nusudur. Kuyruklu piyano başında piyanisti dinle- yen kadın, yaz partisinin bahçesinde konuşan tu- valetli hanımlar, sokağa çıkış anı, aynada hanıme- fendinin kendine göz atışı... Duruşlara, edalara, tavııiara, ifadelene bakılırsa, hanımlarda, o tek tük beylerde operanın yapay gör- kemi okunmakta. Her şey abartık, sevinç de, öfke de, ıstırapda... Ucundan ucundan edebiyat kanşıyor bu moda fırtınasına. Modellerin, çizimterin birer giysi adı var. Her biri neredeyse roman, hikâye adı: Koketri Çeş- mesi, Seven Kim, Sentimento, Av Zamanı, Aşk Ka- feste, İpek Panltılan, Sağanaktan Sonra... Daha on dokuzuncu yüzyılın ortaJanna Viyana moda dünyasına damga atar. Ama geçen yüzyılın ilk çeyreginde moda, Paris'in eline geçecektir. Jo- urnal des dames et des modes, yani Hanımlar ve Modalar dergisi, birbirinden çarpıcı giysileri sunar, resim incelikli, tiyatro sahneli, operalı, ışıl ışıl renk- lendirilmiş moda çizimlerinde. Paris, güvenli, zenginliği, bolluğu yerinde, gele- ceği aydınlık bir dünyaya kandırmak istemektedir bizi. Alımsatım düzeninde huzura ve güvene ihti- yaç duyulur. Bir yandan da alımsatım düzenleri aç gözlü dünyalarında huzur bozmaya eğilimlidir. Böylece 'pahaJı sanat' moda iki arada bir dere- de kalacaktır Göz okşayan giysilerve onlann ne pa- hasına edinileceği, giyilebilecegi ikilemi... Modanın sanat dallanndan biri olup olmadığı tar- tışılmıyor artık. Moda elbette sanat. Üstelik top- lurnsal çatkantılandan derinlemesine etkilenen bir sa- nat. ^ 1900'lerin hep uzun etekli, yani kumaşı bol bol kullanmaktan kaçınmayan kadın modası, Birinci Dünya Savaşı'nda etekleri birdenbire kısaltır. İkin- ci DünyaSavaşı öncesindeki çılgın bekleyişte, mo- da, kadına askeri bir hava verecektir. Ancak 1950'ter- de, yeni banş döneminde, Dior çizimleri kadınlara yeniden çekicilik ve perili bir hava sunar... Modayı toplumsal panoramanın çizelgesi gibi ta- kip edebiliriz. Bana gelince, özellikle eski moda resimlerine ba- kar bakar, dalıp gıderim: Bu tuvaleti hangi hanım nezaman, nerede giydi? O gece mutlu muydu? Dans etti mi? Şu hanımın sırtındaki elbiseyi şu resimden alıp, hangi gerçek hanım terzisine diktirdi? Mevsim- lerîden ilk yaz, şimdi o elbiseyle hanım sokağa çı- kıyor, gezmeye gidecek... Evet neredeler şimdi, ne oldular, güzel elbiseler, güzel hanımlar?! Hep içim burkulur. Türk filmleri New York'ta • NEW YORK (AA)- 'Kahpe Bizans', 'Propaganda', 'Harem Suare' gibi önemli 8 uzun, 4 kısa metrajlı Türk filmi, bu yıl 5-28 Mayıs arasında New York'ta düzenlenecek olan Mayıs Festivali'nde ABD'deki Türk seyircilerinin karşısına çıkacak. Amerika Türk Kadınlan Dayanışma Demeği (ATKDD) Gençlik Konseyi'nce düzenlenen 'New York Mayfest 2000' festivalinin açılış törenine Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ABD Başkanı Bill Clinton, eşi New York senatör adayı Hillary Clinton, New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani, Eyalet Valisi George Pataki ve temsilciler meclisi üyesi Chuck Schummer davet edildi. Festivalde yer alan Sezen Aksu'nun konseri, Yılmaz Erdoğan'ın şovu, Atilla Engin-Deanne Turquoise'ın caz dinletisi ve Hale Birgül'ün 'Dersaadet Dinletisi'nin yani sıra Zeliha Berksoy Bertolt Brecht'ten Genco Erkal tarafindan uyarlanan 'Yosma' adlı oyunu sahneleyecek. Kuzey Kıbrıs'ta Kitap Günteri • Kültür Servisi - Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti Kültür ve Eğitim Bakanlıgı'nın desteği, TÜYAP Fuarcılık ve Doğu Karadeniz Üniversitesi işbirliği ile Kuzey Kıbns'ta ilk kez bir kitap şenliği gerçekleşiyor.'Akdeniz'den Akdeniz'e' başlığı altında düzenlenecek Kitap Günleri 8-10 Mart tarihleri arasında Doğu Akdeniz Üniversitesi'nin Gazimagosa'daki kampusunda düzenleniyor. Üç gün sürmesi planlanan Kitap Günleri'nde pek çok söyleşi, panel ve imza günü düzenlenecek. Bu etkinliklere Türkiye'den Ayşe Kulin. Kürşat Başar, Demirtaş Ceyhun, Se\gi Ozel. Muzaffer tzgü, Cihan Demirci, Sunay Akın, Inci Asena, Yalvaç Ural, Akgün Akova, Hıncal Uluç, Hikmet Çetinkaya, Cemil Kavukçu, Aslı Erdoğan, Aydın Boysan. Gani Müjde, Ataol Behramoğlu, Alpay Kabacah, Şükran Kurdakul ve Üstün Akmen gibi pek çok yazar katılıyor. Şiir dinletilerinin yani sıra 'Evin Sanat Galerisi'nin koleksiyonundan oluşan bir resim sergısi de izlenebilir. Uç dergisinin 5. sayısı çıktı • Kültür Servisi - Yayın yönetmenliğini Mesut Kara'nın yaptığı Uç dergisinin, beşinci sayısında dosya konusu 'Ceyar'dan Kötü Kedi Şerafettin'e, Kara Melek'ten Kötü Kız'a Devir Kötülerin Devri.' Dosya, Göksan Göktaş, F. Nevin Özsu ve Sezai Sanoğlu tarafindan hazırlanmış. öykü ve denemeleriyle Mehmet Tekirdağ, Banu Bozdemir, Pınar Öğünç, Tarhan Gürhan; şiirleriyle Arif Damar, k. tskender, Lale Müldür gibi isimlerin yer aldığı derginin 6. sayısının konusu da 'Mektup' olarak belirlenmiş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear