23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-14 ŞUBAT 2000 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA H J J V \ _ / İ 1 vJiVJJ. / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 TJNCTAD raporuna göre yoksul ülke kategorisindeki ülke sayısı 25'ten 48'e çıktı Kiireselleşıne fena çarpüEkonomi Servisi - UNCTAD toplantı- lannın ikinci günü de küreselleşme kar- şıtlannın yoğun protesto gösterilerine sah- n e olurken BM tarafindarı hazırlanan ra- por yoksul ülkelerde ekonomi alanında üre- timde 3 yıldır gerileme görüldüğünü ve b u ûlkelerin küresel ticaretteki paylannın azaldığını ortaya koydu. Birieşmiş Milletler Ticaret ve Kalkın- ma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlanan raporda, küresel düzeyde en yoksul 48 ülkenin serbest ticaret ve kü- reselleşmeden fayda sağlayamadığı, bu ül- kelerde yoksulluğun, eşitsizliğin daha da arttığı bildirildi. Küresel düzeyde 1971 yı- hndan bu yana yoksul ülke kategorisine giren ülke sayısının 25'ten 48'e çıktığı kay- dedilen raporda, bu dönem içinde sade- ce Bosftvana'nın bir üst düzeye yüksel- digi belirtildi. Rapora göre, azgelişmiş ülke kategori- sinde yer alan ülkelerden 33"ü Afrika'da, 9'u Asya'da. 5'i Pasifik bölgesinde ve bi- ri Latin Amerika'da yer alıyor. Zengin ül- kelerin yoksul ülkelerden ithal ettiği ürün- lere uyguladığı tüm kotalan, vergileri kal- dırması gerektiği ifade edilen raporda, kreditör ülkelerden, yoksul ülkelere daha fazla yardım yapılması istendi. Protestolar sürüyor ~ Bangkok'ta önceki gün başlayan ve kü- reselleşmenın yoksul ûlkelerin lehine olacak şekılde nasıl yönlendirilebileçe- • Bangkok'ta düzenlenen UNCTAD toplantılannın ikinci gününde de yoğun protestolar yapılırken BM tarafından hazırlanan rapor yoksul ülkelerde ekonomi alanında üretimde 3 yıldır gerileme görüldüğünü ve bu ûlkelerin küresel ticaretteki paylannın azaldığını ortaya koydu. ğinin tartışıldığı UNCTAD toplanülann- Merkezi Brüksel'de bulunan Sınır Ta- da Uluslararası Para Fonu (IMF) Başka- nımayan Pastacılar üyesi bir grup, ulus- nı Vlichel Camdessus, IMF'nin Asya politikalanna kızan pastacılann saldın- sına maruz kaldı. lararası dayanışma amacıyla kremalı pas- ta attı. Sınır Tanımayan Pastacılar'ın Bel- çika-Tayland şubesinden yapılan açıkla- IMPnin Asya politikalanna lazan Suıır Tanı- mayan Pastacılar grubundan bir kişi Camdes- sus'un >üzüne konuşması öncesinde pasta fırlattı. (Fotoğraf:REUTERS) Pastalı saldın mada, Camdessus'a atılan kremalı pasta- nın, IMF'nin Asya halklanna verdiği ce- zanın yarattığı ıstırapla karşılaşrınldığın- da önemsiz ve tatlı olduğu belirtildi. Ey- lemci pastacılar, Camdessus'un yerine geçecek kişinin aynı şeyleri tekrariama- yacağını umduklannı belirttiler. IMF Başkanhgı görevinden bugün ay- nlacak olan Camdessus, UNCTAD top- lantısında yüzüne atılan pastanın ardından yapnğı konuşmada, fonun politikalannı sa- vunmayı sürdürerek makro ekonomik is- tikrann büyüme ve yoksulluğun azaltılma- sı için gerekli olduğunu söyledi. Yoksul ûlkelerin küreselleşmeyi kendi- leri için bir tehdit unsuru olarak görme- meleri gerektiğine işaret eden Camdessus, yabancı yatınmcılann bu ülkelere yapa- caklan yatınmlann refah düzeyinde far- kın azalmasını sağlayacağını kaydetti. Bu arada, -Serbest ticaret değü, adil ti- caretistiyoruz" sloganlan atan küreselleş- me karşıtlan, BM konferansının yapıldı- ğı binanın önündeki güvenlik kordonunu aştılar. AFP'de yer alan habere göre Tayland polisi sayıian 30O'ü aşkm grubun konfe- ransın yapıldığı binanın içine girmesini zor önledikleri bildirildi. Topiantı, Dün- ya Ticaret Örgütü'nün (WT0) Seattle'da başansızlıkla sonuçlanan ve büyük pro- testo gösterilerine neden olan toplantıla- nnın ardından düzenlenen ilk büyük top- iantı özellığinı taşıyor. Mali işbirliğinin sağlanamaması halinde 1997 bunalımının benzerinin yaşanacağı belirtiliyor Yeni bir Asya kıızi daha kapıda BANGKOKAVASHING- TON/FR\NKFLRT(AA)-Ulus- lararası alanda etkin mali işbir- liği eksikliğinın giderilememesi halinde, Doğu Asya ülkeleri eko- nomileri, 1997 yılı yazında pat- lak veren mali krizin benzerine sürüklenebilecek. Tokyo'daki Hitotsubashi Üni- versitesi'nden Ippa Yamazana ve 11 seçkin ekonomistin, UNC- TAD toplantısında sunduklan "21. Yüzyıhn Tkaret ve Kalkın- ma Yönelimleri" konulu rapor- da, kalkınma stratejıleri, ulusla- rarası düzenlemeler ve UNC- TAD dahil, .uluslararası öjgütfe-.. rin rolleri hakkında tavsiyelerde bulunuldu. Geçen 50 yıldaki ti- caret ve kalkınma konulan hak- • Tokyo'daki Hitotsubashi Üniversitesi'nden 12 ekonomistin UNCTAD toplantısında sunduklan raporda, Doğu Asya ülkelerinin, ekonomik kargaşanın tekrannın önlenmesi için karşılıklı gözetleme ve erken uyan sistemi yoluyla makro ekonomik politikalannda asgari eşgüdümü sağlamalan gerektiği vurgulandı. kmdaki temel bulgulara yer ve- rilen rapora göre, Doğu Asya ekonomilerinin, kambiyo rejim- lerinde eskisine göre daha yakın bölgesel işbırliği yapmalan ge- rekiyor. Raporda. Doğu Asya ülkele- rinin. ekonomik kargaşanın tek- rannın önlenmesi için karşılıklı gözetleme ve erken uyan siste- rru yoluyla, makro ekonomik po- litikalannda asgari eşgüdümü sağlamalan gerektiği vurgulan- dı. Aynca "GüneydoğuAsya Ül- keleri Birtiği (ASEAN) Ue Âsya- Pasifık Ekonomik tşbiriiği (APEC), Asya'da yeni bir mali krize hazırtaklı değfl" denildi. Dûnya Bankası endişeli Bu arada, Dünya Bankası da "Japon ekonomisindeki zayıfb- gm sürmesinin, Amerikan eko- nomistndeki muhtemei yavaşb- manın. Doğu Asya Bölgesi'nin tam olarak yenkien nıgölgekyebfleceği'' görûşünü di- le getiriyor. Dünya Bankası'nın Doğu Asya'dan sorumlu Başkan Yardımcısı Jean-Michel Severi- no, Doğu Asya ekonomilerinin to- parlanmakla birlikte, epey mesa- fe alınması gerektiğini bildırdı. Bankanın konuya ilişkin yeni raporunagöre, mali sektörve şir- ketlerin yeniden yapılanması baş- ta olmak üzere, Japon ekonomi- sindeki canlanmanın gerçekJeş- memesi, ABD'nin cari işlemle- ri ile menkul kıymetler ve tahvil piyasalanndakı dengesizliklerin tepe noktasına çıkması, faiz oran- lannm dünyada yükselmesi ha- linde, bölgedeki ekonomik re- form sürecinin hızı kesilecek. Almanlann raporu Almanya'nın Deutsche Bank Araştırma Kurumu'nun raporu- na göre ise Asya ülkelerinin he- men hemen hepsi canlandı ve gayrisafı yurtiçi hasıla (GS YİH) bazında bu yıl ortalama yüzde 6,2001'de yüzde 5.6 büyüyebi- lecekler. Buna karşılık, büyüme oranı Latin Amerika'da bu ve ge- lecek yıl için sırasıyla yüzde 3 ve 3.6'da, Doğu Avrupa'da yüzde 2.4 ve yüzde 3.6'da kalacak. ANKARA PAZARI .;*-YAKUP KEPENEK Gitmesini Bilmek Son aylardaki güncel kimi olumlu gelışmele- re bakmayın. Siyasal yapı bir türlü sağlıklı iş- lemiyor. Maliyeti çok yüksek olan bu siyasal tıkanmanın ana nedenlerinin başında, siyaset- çilerin gitmesini bilmemelerigeliyor. Cumhur- başkanlığı konusu bunun en son ömeğidir. * • * Günümüze kısaca bir göz atılırsa, anayasal yapı dûzgün işlemiyor; Meclıs kendı ıçınden bir cumhurbaşkanı seçemiyorama kendine kıyak geçiyor Cumhurbaşkanı Demirel ıse baskıcı özelliği çok açık olan 12 Eyiül Anayasasını çok sevi- yor, cebinden hiç eksık etmiyor. Buna karşılık aynı Demirel, 1971 öncesındeki başbakanliğı dö- neminde, Türkiye'nin bugüne dek sahip oldu- ğu en çağdaş vedemokratik nrtelıkli 1961 Ana- yasası'nı uygulamamak için elınden gelenı ya- pıyordu. Cumhurbaşkanı çok deneyim kazan- dı deniliyon deneyim, özgürtüklerin genişle- mesi için kullanılırsa anlamlı olur. Ayrıca, kaza- nılan deneyimin topluma maliyeti de çok yük- sek olmuştur. 12 Eylül'den geçen bu ülkede, 1991 yılında seçimlerden önceverilen demokratikleşme söz- terinin hemen hiçbiri yerine getırılmemiştir. Yu- nanistan, Portekız ve Ispanya'nın tersine, Tür- kiye yıllardır baskıcı özelliği açık olan 12 Eylüi rejiminden kurtulamıyor. Siyasal önderleredü- şen tarıhsel görev bu olmalıydı. Basktcı yöne- timin kişıleri, kurumlan ve yasalanyla bu kadar uyumlu bir anlayışın, bundan sonrakı yıllarda ülkemizin demokratikleşme sürecine bir katkı yapacağı beklenemez. Olsa olsa, var olan re- jim daha da kalıcı kılınır. Koşuilar. devlet yapı- sında köklü bir yeniden yapılanmayı gerek- tiriyor, sryasal rejimi kalıcı kılmayı degil. • • • Kaldı ki çok kısa bir siyasal tarih değerlen- dirmesi de Cumhurbaşkanı'nın gitmesini gös- teriyor. 1960'lann sonlanndadönemin Içışlen Ba- kanı, gençler birbirini öldürurken Meclıs'te, iti ite kırdınyoruz anlamında sözler edıyordu. O tarihte Demirel Başbakan'dı. Doğru ışleyen bir siyasal yapıda, bu sözlen söyleyen bakan da, onun hükümeti de demokratik yollarla tarihe kanşırdı, gıderdı. Demokratik süreçler işletil- medi, önce 12 Mart 1971 geldi, sonrada 12 Ey- lül. Bu durumda, askeri darbelerin nedeni ben değilim sözleri bir anlam taşımıyor. Siya- sal önder, gençlerin idamlanna alkış tutmakla değil, kınlmalannı önlemekle yükümlüdür. Yoksa, Mehmet Akif Ersoy'un Safahat ad- lı yaprtında Hz. Ömer için sözünü ettığı bir Arap meselini alıp Fırat'ın kıyısındakı çoban örne- ğıyle, kendi siyasal sorumluluğunun genişli- ğini vurgulamak, hıç de inandıncı olmuyor. Cumhurbaşkanı, tarihsel süreçlen kendince yorumluyor; örneğın, yanıttıcı biryargıyla, 1923 ve 1950 birer uzlaşmadır dıyor. Önce, 1923 için yapılan yorum tumüyle yanlıştır; 1923 hiç de uz- laşma değildır, ülkedeki tutucu, gerici ve çağ- dışı oğelerden kesin olarak bir aynlmadır, dev- rimdin yabancı sömürgecilere de ilk kez utu- sal uyanışla başkaldırıdır, kafa tutmadır. Doğ- rusu, 1950 demokratikleşme bağlamında bir uz- laşma arayışıdır, Cumhuriyet Devrimi'nın çok partılı ortama taşınmasıdır. Ancak o uzlaşmayı da önce Demirel'ın öncüfleri, sonra da kendi- si ve ardıllan adım adım bozmuşlardır. Özel- likle 1950'den sonra, birtaraftan Islamın siya- sallaşmasımn bir taraftan da yabancılara gı- derek artan orandateslimiyetin köklü tohum- lan atılmıştır. Bugünlerde yaşanan kanlı ortam, çok büyük ölçüde o günlerin yanlışlarının so- nucudur. Asıl önemlisi. siyasal gücü kullanım biçi- midir. Onlarcaörneğı arasında bın, 1993'te,ll- kokul Oğretmenleri Sandığı İLKSAN'ın, o gün- lerde 310 mılyar, bugünkü parayla yaklaşık 17 trilyon lirasını, bir yayımcı aileye vermek ve çok daha acıklı olanı, bunu soran gazetecıle- re verdimse verdim diyebilmektir. Bu anlayı- şın yargısı da demokrasi tarihçilerine kalıyor. • • • Demirel'in ekonomrye katkısı ıkı evreden ge- çer. 1980'e dek sanayileşmeden yana, yol ve elektnk gıbı altyapı yatırımlanna önem veren bir önder soz konusudur. Bunlar kuşkusuz olumludur. Ancak, bu kalkınma anlayışı tek yanlıdır; beton ağııiıklıdın kültür ve sanatn adı pek geçmez. Çoğu kez, bilimsel öneriler dinlenmez; tesısler fay hattı üzerınde kurulur. Bu gelışme anlayışı, çevre kaygısından da çok uzaktır. Isparta Sanayi Bölgesı'nin yapımı so- nucu canlannı yrtiren Burdur Gölü'ndekı dik- kuyruk kuşlan, bu yargının doğal tanıklandır. Bir soru daha: Türkiye'nin Sarp'tan Antakya'ya uzanan 8.333 km uzunluğundaki kıyılarında, halkın parasız denize girebileceği kaç met- re yer bırakılmışbr? Ekonomik yakiaşımın ikinci evresınde, yani 1990 sonrasındaysa, demokrasi konusunda olduğu gibi, 1991 seçımleri sırasında verilen sozler. örneğın demiryolu ağıriıklı büyük ula- şım akslan ve ozelhkle de sanayileşme unu- tulmuş; her sorunun çözümü, IMF'nin ıstekle- rine bırakılmıştır. Sonuç, yabnmsızlık, üretim- sizlik, işsizlik. gıderek bozulan gelirdağılımı, yüksek enflasyon, yüksek faiz, kayıt dışı ekonomi ve aşın boçlanmadır • • • Tüm bunlann ötesinde, bu kişiye bağlı Ana- yasa değişıkliği, cumhurbaşkanlığını çok daha güçlendirerek başkanlık sistemi yönünde atı- lan büyük bir adım olacaktır. Oysa Türkıye gi- bi yargı bağımsızlığının yerleşmediği; dev- let bürokrasisinin siyasetçilerin elınde oyun- cak edildiği, siyasi parti yapılannın demok- ratik işleyişten yoksun olduğu; demokrasi ve insan haklanna saygı geleneğinin bulun- madığı, kısaca kurumların yetersiz kaldığı durumlarda, başkanlık sistemi kolayca, sivil diktaya dönüşüyor. Çoğu yerde, yeraltı dün- yası adalet dağıtıyor; siyasetin yolsuzluklara kanşrnasının önü alınamıyor. Latin Amerıka bu- nun omekteriyledoludur. Türkiye'nin uzatma yön- temiyle o yola sokulması kendi başına sakın- calı sayılmalıdır. Süre uzatımı, kimilerince kor- kuya dayandınlıyor. Süre uzatılmazsa ülke kö- tüye gider deniliyor. Toplum, tam bir dayatma ya da ikilem ile karşı karşıya bırakılıyor. Karşı- laşılan açmazın sorumlulan yıllardır ülke siya- âetinin tepelerinde bulunanlar değil mi? So- rumlular vazgeçilmez kılınıyorsa, orada bir yanhşlık vardemektir. Kaldı ki zamanı geldiğin- de gitmesini bilmenin, başlı başına erdem ol- duğunu'da siyaset tanhı yazıyor. - ~ — - — _ ^ _ — . ^ _ _ ;j;-ıt. ', e-posta: yakup@metu.edu.tr DÜNY4 EKONOMtStNE BAKIŞ v ERGİN YILDIZOĞLUZOTvZ)^ ergin(aergin.demon.co.uk ' ABD başkanlık seçimlerini izlemeye başlarken Türkiye İş Bankası Yatırım Fonları ABD başkanlık seçimlerinde yarı- şacak adaylann ön seçım sürecı baş- ladı, giderek de kızışıyor. Bu seçım- lerde de demokrasi yıllardır süregelen bir eğılime uygun olarak ytpranmaya devam edecek gibi görünüyor. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, aday adaylannı, bıraz da medya tara- fından pompalanan bir heyecanla seç- meye başladılar. Ne ki bırçok gözlem- ci, bu seçim sonuçlannın, son tahlılde, önemli olmadığını düşünüyoriar. Ör- neğin Chicago Tribune yorumculann- dan James O'Shea'a göre "Geçen yıl- ların, sınrfsal özellikler temelinde belirgin farklılıklar gösteren Cum- rturiyetçi ye Demokrat adaylann ak- sine, bugün Amerikan siyasi parti- leri giderek tek bir partinin (mülk sahipleri partisinin) iki kanadına benzemeye başladılar" (30V01/00). Bu yüzden partıler aday adayı olarak ki- mı seçerse seçsin Amerikan halkının yaşamında önemli değışıklikler bek- emek boşuna. Belki de kapitalıst de- mokrasi "iyiışlediğinde" böyie bir şey. Adaylar, partiler, iktıdar gelip gıder ama roplumun ana eğilimleri aynı kalır. parası biten eleniyor Birçok gözlemci, bu seçimlerde pa- ramn, daha önceki yıllarda olmadığı •cadar önem kazanmasından yakını- /or. Bu yüzden siyasi etkileri acısından lalkın, Times dergisinin ifadelerini kul- anırsak, "Birinci sınrf ve ikinci sınrf /atandaşlar" olarak ikiye aynldığını söylemek mümkün (In these Times Şubat-Mart/2000). Belli ki siyasi par- aler ve adaylar arasındakı siyasi prog- -am farklan azaldıkça, kampanyaların nacmi ve gürültüsü, bunu yaratmaya Dİanak sağlayan para, önem kazanı- /or. Aday adaylan da bu sürecin özel- iklerine uygun bir biçimde elenip gi- jiyorlar. 1999 yılı içinde Cumhuriyet- ;ilerden, adaylığını açıklayan 12 poli- nkacıdan yarısı (Elizabeth Dote, La- •nar Alexander, John Kasich, Dan Ouayle ve Robert Smith) yıl tamam- anmadan çekıldıler. Çekılmeyen, ör- teğin Orrin Hatch, Gary Bauer ve <Man Keyes, parasızlıktan adlannı kim- seye duyuramadılar ve lova ve Hemps- nire ön seçimlerinden sonra kaybolup grrtiler. Geriye yalnızca üç ısim kalmış- :ı. George W. Bush, John McCain, •nılyarder yayımcı Steve Forbes. Ge- ;en hafta sonunda Forbes'da 20 mil- /onluk kampanya kasasının, Bush'un 57 milyonu geçen kasası karşısında, Dzellikle McCain'in "sürpriz" yüksel- -nesinden sonra daha fazla dayanma ' gücününkalmadığınakararverdiveçe- <icS. Demokratlann kampnda, Clinton'ın desteklediği Gore'a yalnızca Bradley <arşı aday olduğu için sular çok daha sakın. Şimdi Cumhurıyetçı kampta ikisi de bırbirinden muhafazakâr ıki aday ada- yı, Bush ve McCain yanşıyor. Demok- ratik kampta ise bırbirlerine ve kamu- oyuna aralanndaki farklan açıklamak- ta zorluk çeken iki isim var: Gore ve Bradley. Bırçok gözlemci (örneğın sağ- da The Nevv Republic, solda the Na- tion yazarlan) toz duman kalktığında geriye Bush ve Gore kalacağına ina- nryor. The Economist (12/02) ise Cum- huriyetçi kanatta McCain'in hâlâ bir sürpriz yapma şansı olduğuna ınanı- yor. 7 Mart'ta 12 eyalette yapılacak ön seçimler bu açıdan çok önemli. ABD seçmeninin duruımı Her şeye rağmen McCain halen ön seçimlere katılanlar arasındaki en ilginç aday. Bunun iki nedeni var sanırım. Birincisi, McCain hâlâ bir sürpriz ya- ratma şansına sahip tek aday. Ikinci- sı, McCain'e bakarak, ABD siyasi at- mosferinin ve seçmeninin ruh hali hak- kında önemli ipuçlan elde etmek müm- kün. Ama bu ruh halinin maddi teme- lini saptamak üzereönceABD seçme- ninin profilini betimlemek için yapılan en son araştırmalann sonuçlanna kı- saca bir bakalım. ABD seçmenine ilişkin ilk önemli gözlem, onun, 1960'lardan bu yana, eğn lımsel olarak seçimlere olan ilgisini kaybetmekteolduğunu, ilk kez 1996'da seçimlere katılım oranının yüzde50'nin altına indiğını ortaya koyuyor. Geçen yıl Harvvard University Kendy Scho- ol of Government tarafından yapılan bir araştırmanın bulgulan arasında iki tanesı özellikle ilginç. Seçim istatistik- leri gençler ve yoksullar arasında oyver- me eğiliminin giderek düştüğünü gös- teriyor. 1972 seçimlerinde, 18-24 yaş arasındakilerin yüzde 50'si sandık ba- şına giderken, 1996 seçimlerinde bu oran yüzde 35'e gerılemiş. Gelirı yıllık 75.000 dolann üzenndeki ailelerin için- de oy kullanma oranı yüzde 74 iken bu oran 10.000-15.000 dolar diliminde yüzde 61 'e düşüyor ve alt dilimlere doğru düşmeye devam ediyor. ABD se- çimlerinde yüksek gelir ve yaş dilim- lerinden seçmenlerin oyları belirteyici oluyor. Seçilen polrtikacılar da bu seç- menin tercihlenni yansrtryor, daha dü- şük vergıler, borsayı sürekli destekle- mek için bütçe disiplini ye toplumsal harcamalarda kısıntı, kronik bırantıenf- lasyonist politika The American Pors- pect'te yayımlanan bir araştırma (21/01/00) geçen 10 yıl içinde, en üst gelir dilimlerindekilerin milli gelirden aldıkJan pay sürekli artarken, en alt di- limdekilerin payının sürekli azaldığını gösteriyor. Zengin/yoksul; üniversite diploması olan/olmayan; beyaziar/azın- lıklar; ev sahipleri/kiracılar. Bir başka araştırma, en üst yüzde 1 'lik gelir dili- mindekilerin toplam gelirden aldığı pa- yın 1975'te yüzde 19'dan 1999'da yüz- de 42'ye yükseldiğıni gösteriyor. Şimdi bu arka plan üzennden McCa- ın'in ilginçliğine değinebiliriz. McCaln'ln şansı Geçen 20 yılda hemen tüm Ameri- kan seçimlerinde, ekonomikolarak ay- ncalıklı kesimlerin, siyasi ayncaJıkları- na karşın seçmenin tepkilerini yedeği- ne alarak ileriemeye çalışan en az bir aday adayı vardı. Bunlann hepsi. McCa- in gibi Nevvshemshire seçimlerinde fa- vori adaylan yenerek basının ilgi ala- nınagirdiler. 1976'da, Reagan, Ford'a, 1984te GaryHart, Mondal'e. 1992'de Buchanan, Dole'a karşı Nevvhemps- hire ön seçimlerinı kazandılar.ama kı- sa süre sonra hepsi partilerinin elitle- rinin benimsediği aday karşısında ezi- lip gittiler. McCain de benzer bir yolda ileriiyor. Kampanyasını, belkemiğı ayncalıklı ke- simlerin, demir üçgenini (Lobiciler kampanyalara mali yardım sağlıyor, karşılığında belli yasalann çıkması- nı garanti altına alıyorlar) hedef alan kampanyafinansmanıreformu oluş- turuyor. Ancak birçok gözlemciye gö- re McCain'in, öncekı benzerlerinden farklı en az iki özelliği var. The Econo- mist'e göre McCain diğerlerinden fark- lı olarak Newhempshire seçimlerin- den sonra momentum kaybetmedi. Kendinegelen mali bağışlar, kampan- ya gönüllülerinin sayısı hızla artıyor. İkinci farka In These Times'ın editör- lerinden Ooug Ireland dikkat çekti: McCain'in kampanya reformu sloga- nı seçmenin öncelikier listesinde son- larda yer alıyor, ama ekonomik ayrıca- lık sahibi olanlann siyasi ayncalıklan- na dikkati çektiği için diğer konulann algılanmasında rol oynayan önemli bir dolayım oluşturuyor. Parayı verenın düdüğü çaldığı bir sistemde, McCain'in 13 milyon dolar- lık kampanya fonunun, Wall Street ban- kerteri tarafından desteklenen Bush'un 68 milyonu geçtiği bildirilen fonlan kar- şısında ne kadar şansı olduğunu söy- lemek için falcı olmakgerekmiyor. Ama kesin konuşmak için yine de 7 Mart'a kadar beklemekte fayda var. Aldım. Sattım. Aldım. Sattım. Aldım. Türkiye'nin en çok tercih edilen yatırım fonlarına* ulaşmak çok kolay... İsterseniz günün her saati İnteraktif Telefon ve İnteraktif Bilgisayar yoluyla. İsterseniz 1900'ü aşkm Bankamatik ve 847 İş Bankası şubesi kanalıyla... Hepsi, işlemlerinizi kolayca yapabilmeniz için sizi bekliyor. İş Bankası A Tipi Yatırım Fonları** İş Bankası B Tipi Yatırım Fonları Hisse Fon (802) Likit Fon (801) İştirak Fon (803) Değişken Fon (804) Değişken Fon (807) Yabancı Men. Kıy. Fonu (805) Tahvil-Bono Fonu (806) * İş Bankası Yatırım Fonları'nın piyasa payı % 31,40 (Kasım 1999 SPK Bülteni) ** A tipi yatırım fonları, özelliklerı gereği, Borsa işlem saatleri içinde alınıp satılamaz. İnteraktif Bilgisayar: www.isbank.com.tr İnteraktif Telefon: 444 02 02 TÜRKİYE İS BANKASI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear