23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 ARALIK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA PAZARTESİ SOYLEŞILERI 'TRTkültürü aldım... Haberi çarpıtmıyorum, çokçarpıcı veriyorum...' Reha Muhtaretik kavgasında...) Bir türlü baş edemeyince karşımaya Çarkıfelek gibi çok iyi yanşma programlan ya da İkinci Bahar, Mahallenin Muhtarları gibi dramatik yapısı çokgüçlü olan dizileri koydular. Yani aslında bu, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir şey. Haber dizilerie çarpışıyor!. Ama olmadı, yine Show birinci oluyorl. ) Adliye, yolsuzluk, magazin... Hangi konuyu ana haber bültenine soksam tepki altyordu.. Çünkü meslektaşlanmın içinde o konulan özel program olarakyapan kişiler vardı ve bunlardan büyük paralar kazamyorlardı!. Ama ana haber bültenine bu haberler girince artık o ayn programların anlamı kalmamaya başladıl. ) En son şunu buldular: "Bu bir televizyon haberi değil, Reha Muhtar'ın televizyon şovu. Çünkü Reha Muhtar gülüyor, ağlıyor, ağlatıyor, lafçarpıyor. Biz haber yapıyoruz.. oşov. Reha aslında MehmetAH Erbü'in, YılmazErdoğan'tn karşısında olması gereken adaml.." Bu da bitti şimdL. Yakında ne çıkar, ben de merakla bekliyoruml. ÜMtTZİLELİ Show TV'de Ateş Hatü'nı yaparken Ana Haber Bülteni'ne nasıl geçiş yaptm?. - Ben zaten programı haber merkezinin içerisin- de yapıyordum. Bir altı ay böyle devam etti. 1996 Hazıran ayında Ufiık Güİdemir Show'dan aynldı. Ben de "Aman bana haber falan verilmesin," kor- kusuyla, prograrru tatıle sokup hazıranın sonunda at- tım dışan kendimi. Amerika, Yunanistan, Fransa... Altı hafta yok oldum ki ne olur ne olmaz bu iş be- nim üzerime kalır diye. Çünkü biliyorum orda baş- ka pek bir alternatif falan yok. Kacmam fayda et- medi, sonuçta Erol Aksoy, Londra'dan buldu beni ve "Eylül'ün l'inde gefip bu işi yapacaksın" dedi... Ve sen başladın. Ne zaman birinciliği yakaladı Show TV?. - Eylülde başladığımızda dördüncüydü, açık-ara dördüncüydü. Once, kısa sürede üçüncü oldu. Ben geldığimde zaten, "Birinci olacağE biz" demiştim. Komiktir; kameramanlar falan 'kafayı yedi herhal- de bu adam' diye bakıyorlardı. Çünkü o sırada ha- kıkaten kafayı yemiş gibi görünüyorsun!. Bir kere orada en genci sensın. Uğur Dündar o sırada Kanal D'nin genel yayın yönetmeni. AB Kırca yıllardır 'anchorman' olarak o işi yapıyor. Ee, Ufuk Güİde- mir de Star'a geçmiş durumda ve 5 yıldır falan ge- nel yayın yönetmenlıği yapıyor televizyonlarda. Şim- di sen hem en gencısın bunlann arasında, hem en yenisin hem de birinci olacağun diyorsun... hem de bu adamlann karşısında birinci olacağım diyorsun... Üstelik senin haber bültenin sonuncu sırada!... Ey- lül- ocak arası üç, iki diye geldi, 1997 Ocak ayından itibaren de birinciliğe oturdu.. O günden bugüne de hep birinci gidryor galiba?. - Hep bırinci gidiyor. Ama artık her gün birinci. Yani bir senenin, 365 günün içerisinde 364 gün fa- lan..bazen 365 gün, bu sene mesela 365 gün... Ya- ni bir gün de yok hanı birisinin geçtiği!.. Bir televizyon gazetesl ' PekLvillardırüzerindetartışılan.sıksık''böyle de haber bülteni olur mu?'' diye suçlanan bu haber bül- tenini nasıl oluşturdun kafanda? Ne düşündün?. - Çok basıt. gazetede ne yapılıyorsa aynısını ben yapayım dedim. Bir televizyon gazetesi düşün- düm.Yıllar TRT haberleri ile geçti... Normal, bildi- ğin bir bülten. Protokol haberlerinden oluşuyor. Bir de 'özel TRT' dıyebileceğim ATV.. Yani, aslında yi- ne TRT tipi habercilik, yalnız orada protokol sıra- laması yok da, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar falan diye gıtmıyor da bıraz protokolsüz bir özel TRT habercilıği var!. Bunu yıkmak laznn, dedin öyle mi?. - Evet. Ben bir ana haber bülteni bir televizyon ga- zetesi olmalı diye düşündüm. Televizyon gazetesi na- sıl olur? Bir gazete gibi olur. Hangi gazete gibi? Ben on yıl Milliyet'te çalıştım. Hürriyet'te, Milliyette, Sa- bah'ta ne varsa, bir televizyon haber bülteninin içe- risinde olur dedim. Yani ne vardır bir gazetede? Si- yasi haber vardır, üçüncü sayfasını açarsın kent ha- beri vardır, ikinci sayfasını açarsın magazin haberi vardır. son sayfastnı açarsın spor haberi vardır, bü- tün bunlardan oluşan bir tutamdır bir gazete. E, bu televizyon haberinde şu olmaz. bu olmaz diye bir an- layış bana mantıksız geliyor.. bir gazetede şu olmaz, bu olmaz demediğimize göre.. biz bir gazeteyi ya- parken 'buraya hayır magazin koymayahm, buraya hayır spor koymayahm; sadece siyasi haberlerden otaışur,' nasıl demiyorsak, her rengi ve her çeşidı bir gazetede vermeye çauşıyorsak, televizyon haberbül- teni de bir gazetedir dedim sonuçta. Ama en başından başlayarak sen ve haber bülte- nin kryasıya eleştirikliniz. "Haber bülteni değil, şov yapıhyor" dendL. - llk olarak polis ve adliye haberlerini koydum, vay efendim sürekli polis-adliye haberleri var, çünkü o zamana kadar haber bültenlerine pek girmiyor... Da- ha böyle 'Ağır ol da molla desinler' türü haberler giriyor. E bizim gazetenin üçüncü sayfası kent ha- berlerinden oluşuyor; buna yapacak bir şey yok ki! Bu ilk. Sonra magazin haberleri girdim, vay efen- dim ana haber bülteninde magazin haberi olur mu!.. Rüşvet, yolsuzluklarla ilgili haberler girmeye baş- ladım, bu sefer şu geldi: Efendim bu tip haberler na- sıl girer ana haber bültenine? Bunlar ayn bir prog- ram konusu! Şimdi buradaki esas olay şuydu: Han- gi konuyu ana haber bültenine sokarsam, maalesef, ben bunu isteyerek yapmadım ama, benim kendi meslektaşlanmın içerisinde onlan özel program ola- rak yapan kişiler vardı ve bunlardan büyük paralar kazanıyorlardı!. Ayn program olarak yapıyorlardı. Ana haber bültenine bu haberler girince artık o ay- n programlann anlamı kalmamaya başladı. Sonra spor haberlerini de girmeye başladım, yine tepki geldi! Sonra- bu çocuk, kedi, köpek gibi haberler... - Ha bir de 'hayvanlar âlemi' gibi haberler koyma- ya başladım çünkü ben bir de gazetede şunu gördüm: Nasıl ki bir gazetenin bir de rahatlatıcı haberleri var- dır.. haberleri de değil,rahatlatıcıköşeleri vardır. Me- sela Hürriyet gazetesinde "Güngörmüşler" vardır, "Basri" vardır. Okuyucu bunlan okur, o çizgi şeyle- rine bakar. orda biraz gülümser... Haber bülteninin içerisuıe bir de 'haber şov' diye bir bölüm koydum... yani o da Güngörmüşler'in, Basri'nin vs'nin karşılı- ğı olabılecek... yani o uzun haber bülteninde gülüm- setecek bır hoşiuk, yani o bir haber değil. Onun için de özellikle üzerine logo koydum 'haber şov' diye. Cündem neyse onu verecefcslni..' Senin yapbğm başka bir şey daha vardı Reha; ün- lü artistier, şarlacılarla yapoğm uzun söyjeşiler,o ko- nuşmalar esnasında uzun uzun ekrana gelen şarlo- lar, türküler. Bunlar da hayfi eleştiri aldı ama~ Reteha Muhtar 'ı uzun yıllardır tamrım. Kanal D'de birlikte çalışmışlığımız da mevcut. Reha bizimle çok az çalıştu Dört ay kadar gece haberlerini sundu, sonra Show TV'nin transfer teklifıni kabul edip ayrüdu Gitme dedik, dinlemedi Laf aramızda, arkasından "Yazık olacak çocuğa" dediğimizi anımsıyorum!.. Hepimizfena haldeyamldığımızı biraz geç de olsa anladık!.. Televizyon haberciliğinde "kendi tarzını" kabul ettiren Reha Muhtar, tüm eleştirilere karşın 5 yıl gibi çok uzun bir süre televizyon haberciliğinin "rating zirvesinde" kalmayı başardu.. Show TV'ninyeni binasındaki odasında Reha'ya, "Daha ne kadar götüreceksin birinciliği" diye sor- dum.. Yü'züme bir tuhaf bakıp, "Saçmalama, daha yenibaşladık"' yamtını verdiL. Reha Muhtar'a aklıma gelen her soruyu açıklıkla sordum, sanınm aynı içtenlikteyanıtlar aldınu. Karar sizin.. - Şimdi sanatçısından FadhneŞahm'ıne kadar... Bu çok önemlıydi benim için... O dönemde Türkiye'nin gündeminde kim varsa, kim önemliyse onu mutlak bir şekilde yayma getiriyordum. Getirmeye çalışı- yordum. Yani kim oMuğu değil, önemJi olan gündeme dam- gasuu basmasi— - Gündemdeki kişi. Yani o gün Fadime Şahin Ac- zimendilideriylebasılmıssa, ekrana getirilmesi be- nim için çok önemliydi: ıbranim Tathses'ın kardeşi Urfa'da birisini vurmuş, o gün Tathses'ın de yayına bağlanmış olması çok önemliydi. Burada. magazin- ciydi, Fadime Şahuı'di, Bülent Ecevif tı, başkasıydı, öyle bir aynm yoktu. Gündemdeki kişiyi haber bül- tenine getirmek dunımundaydık.. Örneğin son Mezarcı olayında olduğu gibi. Baş- ka bir kanahn başlatbğı bir olayı sen aldııı canh ya- vma taşKhn—. - Hiç fark etmez... Hasan Mezara da gelir.. çün- kü konu odur, kendisini mesih ilan etmiş.. Atıyorum, herhangi birsanatçı olabilirbu... Hülya Avşar'dır, bir başkasıdır. 'Talkofthetown'der Amerikalılar. Yani kamuoyunun konuştuğu konunun adamı gelmelidir Shovv Haber'e. Benim için önemli olan budur, çün- kü ben gazetecilikte Çetin Emeç'ten de, Cüneyt Ar- cayürek'ten de bunu öğrendim. Gündem neyse o gündemi en iyi şekilde vereceksin. En büyük pun- tolarla ve en iyi şekilde vereceksin! ÖzeDikle son dönemde bir baktık, işte l'ğur Dün- dar da Star'da başladı... Öbür tarafta AB Kırca var_ Ama Show dışuıda hiçbir kanal 19_M) haber bülte- nindeyok. Bir de aynm yapıkh," 19.00 ve 19J0" bül- tenleri olarak. Kendini dışlanmış hissettin mi?.. - Yok canım, dışlanmış değil, bana zaten Star'ın genel müdürü Ekrem Çatay. Kanal D'nin genel mü- dürü FanıkBayhan açık açık söylediler, "BizReha'yla baş edemryoruz. 20.00-23.00 arası 'prüne time'da birinci olabilmek için karşısına haber koymayalım. onun yerine çok güçlü dizileri koyahm" dedıler. Ya çok ıyı yanşma programlan Çarkıfelek gibi ya da dramatik yapısı çok güçlü olan lkıncı Bahar, Mahal- lenin Muhtarlan gibi dizileri koydular. Yani aslında bu, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir şey. Haber dizilerie çarpışıyor! Çarkıfelek'te bir de bir sürii hediye dağıtılıyor, para dağıtılıyor, bin tane şey dağıülıyor orda. Ama olmadı, gene Shovv birinci olu- yor!. Ya sen peki, biBnçfi olarak rru uzabyorsun haber- lerini? - Hayır benimki de normal, onlannki de normal süre. Star'da mesela, Cem Uzan'ın bir karan vardı, mümkün değil yedi buçuktan daha geriye almazdı saatını, değiştirmezdi. Ne daha ileriye, ne daha ge- riye. Hatta Ufuk Güİdemirsekize almak istemişti yaz dönemınde. 'Hayır, mümkün değil alamazsm,' dedi. Geçen gün Ankara'da Genelkurmay'm davetinde Ekrem Çatayia karşılaştık, Star'ın genel müdürüy- le... "Ben öyle bir şeküde anlatüm Id Cem Uzan'a, saat yediye ahnaya ikna ettim," dedi lkna etme tezi de oydu zaten. Yani 'biz bu şekilde baş edemeyiz; do- layıâyla yediye çekeBm, doğru düzgün programlan- mıa sektzden itibaren gireBm.' Yani onlar da çekil- dilerkarşundan!. Ama şimdi de 19.00 ve 1930 haber bühenleri di- ye bir aynma gidiByor_ - Ümıtçığım, şımdı de yine kendilerini bir şekil- Beş senelikbirinciliğin sonunda gelen 'Altın Kelebek' 'Aaması&a eleşûrenlenlençok önemlibirMiJL" tbrahraTattees'koiaatartşmaııız- da, sen Ana haber Bülteni'ne arkana Çetin Emeç'in, Uğur Mumcu'nun fo- toğraflannı ahp, "Yiğidim, aslamm burada yatıyor" türküsü eşüğinde "Bizi vıldırdma/lar" dedin-. Tepküe- renedenoktu_ - Aslında bunu eleştiren Ibrahim Tatlısesti. tbrahimTatüseszaten eleştirecek-. - Şimdi bana. tbrahım Tatlıses di- yor ki, 'kardeşlerim, yeğenlerim, şun- lanm bunlanm»' yanikamerada söy- lüyor bunu Şimdi gazetecilikte, ama kendisini sanatçı gibi gösteren kaba- dayıdan, ama terönstten, ama rüşvet verirken yakalanan adamdan sen,ben, bütün gazeteciler, hepımiz tehdit alı- nz... Bu tehditlerden yılmak veya yıl- mamaktır söz konusu olan. Bunun kendini sanatçı zanneden kabadayıdan gelmesı tehdıdın niteliğini değiştir- mez. Bu meslek maalesef bunlann sonunda onlarca da şehit vermiştir. Şimdi bana oradan gelmiş, bana o gün sadece oradan gelmemişti ki, o gün üç tane yerden daha gelmişti tehdit... Sende bunlann toplarrunakarşı bir tepki olarak mı düşündün şehit gaze- tedlerin fotoğraflan eşliğinde o ko- nusmayı?. - Benim açundan tehdıdinnereden geldiğmın, kimden geldiğinin bir öne- mi yok. Benim için önemli olan bu mesleği yapmama yönelik tehdit ol- ması. Her gazeteci için geçerli bu. Kimden gelirse gelsin. Sonuçta sen mesleğini dürüst ve doğru bir şekil- de yapmaya çalışıyorsun ama Meh- met'ten gelir, ama Ahmet'ten, ama fûtbolcudan, ama sanatçıdan, ama te- röristten, ama başkasmdan, ama Meh- met AHAğca'dan gelir.. Sonunda yap- tığın meslekle ilgili geliyor yani bu. Bu iki tanesı benim kendi gazetemin genel yayın yönetmeni: Abdi tpekçi ve Çetin Emeç. Benim ustalanm. Özellikle Çetin Emeç. Ee, ötekisi be- nim program yaptığım, Ankara'da be- raber gazetecilik yaptığım abim, us- tam Uğur Mmncu. Tabii ki o insan- lan arkama alacağım, ben zaten o ın- sanlann izinden gidiyorum. O insan- larla aynı şeyleri yaşıyorum. ben de tehdit alıyorum, ben de saldınya uğ- rayabilirim. Zatenbumeslek başka tür- lü yapılmaz ki. Peki bütün bu eleştirüerden sonra boyd "Eniyierkekhabersunucusu" şıbirkırgınhkyadakugınhkv^rmı?. - Hayır, kırgınlık da, kızgınlık da yok. Hele şimdi hiç yok. Ama ben Türkiye'de yeni bir şey yapan insan- lann, yani yeni bir ufuk acmaya çalı- şan ınsanlann üzerine çok gehndiği- ni biliyorum... Rengin griyse hiç kün- se sana dokunmuyor. Ama biraz siya- ha, biraz beyaza doğru gidiyorsan bü- tün millet çullanmaya başhyor. Bu da bununbedeli. Öyle sürekli bir kırgın- lık olmuyor, ama zaman zaman "ya bu kadar dayapdmaz' dediğinanlarolu- yor... Ama genel havamı soracak olur- san bomba gibiyün, anormal derece- bul ettirebümek ve bu dönüşümü sağ- layabilmek, yeni olanherkes için mu- cize demeyeyim ama, çok önemli bir zaferdir... Yani o anlamda. artık sen ona mucize mi dersin, ben mi derim bilmiyorum ama! Peki, beş sene soounda yedidnve- k karşı başan kazanmış olmak sende "mucize adam" duygusu mu uyandı- nvor?. O anlamda soruyorum_ - Evet, uyandınyor!. Sonunda aldın yani lafi... 'O* tevazu gösterirsen gerçek zannederler!. Yeni bir amayışı getirip, toplumun değişik katmanlarına, karşın- da 'yedi düvel' dururken kabul ettirebilmek ve bu dönü- şüntü sağlayabilmek, yeni olan herkes için mucize de- meyeyim ama, çok önemli bir zaferdir... Ama evet, bu içimde "mucize adam " duygusu uyandınyor!.. dahnda 'Altm Kelebek' ödülünü ka- zandm. Nekr bissetrin?. - Şimdi benim algılamam... Yani yeni bir teori üretilemedi. Çünkü şim- diye kadar şöyle dendi, böyle dendi, en sonuncusunda 'Bir şovmen' den- di...Eh, haber sunuculuğu üzerine ödül aldığıma göre demek ki yeni bir teori çıkamıyor... Biraz gecikmiş bir ödül ama gecikmiş de olsa güzel bir ödül. Yani anlamı büyük bu ödülün. Ben şimdi dört senedir Oscar'ı alıyorum ama 'Atan Kelebek' o çevrelerin çok etkin olduğu bir ödüldü... Beni eleş- tiren kesimlerin çok etkin olduğu bir çevreydi. Öyle bir ödül almış olmak çok mutlu etti beni. Peki, bunca ekştiriye, tepkiye kar- de de mücadeleciyim... Şu anda he- le, bukadaryıhn sonunda çok şeyi çok kişiye kabul ettirdiğim için de anor- mal bir zafer duygusu duyuyorum kendi içimde. Geçenkrde ekrana bir "mıknaüs- lıadam"çıkardın.Okishitanıtırken, "Bu Reha Muhtar mucizesinden da- ha büyük bir mucize" dedm- Nasıl yani?! - Şimdi insan kendisine böyle şey- ler söylemez... Yalnız çok da tevazu gösterirsen gerçek zannederler... Şim- di bu sadece benim için geçerli değil. Yani Türkiye'de de dünyada da yeni bir anlayışı getirip, toplumun değişik katmanlarına adım adım, yavaş ya- vaş, karşmda 'yedi düvel' dururken ka- yarfan Mman y vapoğm gaf gibi görünen şeyler var_ Ustubunu nasıl buluyorsun? O gafla- n biBnçii mi yapıyorsun? - Sen gaf diyebilirsin... Ben ona gaf demiyorum... çünkü ben senle, sen benle nasıl konuşursak televizyonda da öyle konuşuyorum. Kendimi sık- mryorum. Şimdi şu soruyu ağdal ı bir şekilde sorayım demiyonım. O anda içımden nasıl geliyorsa, tabii 21 yıl- hk gazetecilik birikımiyle ama normal, karşı karşıya konuşurken nasıl konu- şuyorsam öyle konuşuyorum. E, öy- le konuştuğun zaman o konuşmanın içerisinde zaten... yani sen evinde ko- nuşurken her sözünü beş dakıka dü- şünerek etmezsın... Onun için bazı sözler sana, 'aHah allah, böyte de söz olur mu?' gibi gelir. Ama burada önemli olan zaten içtenlik ve doğal- uk. Yani evde konuştuğun o tempo- da, o samimiyette konuşman önemli olan. Cstup sempatik geldi o zaman-. - Içten olan her şey sempatik gelir insanlara... Doğal olan her şey sem- patik gelir... Doğal olmayan her şey de antıpatik gelir insanlara çünkü in- sanlar karşılannda doğal ve samimi bir insan ararlar. Ben de öyle davra- nıyorum, onun için de seviyoriar. de birinci ilan edebilmek için... lstatistik bılimcile- rinin bir lafi vardır: Istatistikler yalan söylemez ama istatistiklere yalan söylettirirsiniz. Rakamlar yalan söylemez. ama rakamlara yalan söylettirebilirsiniz!.. Ne yaptüar mesela? - E, şimdi ne yaparsuı? Sen eğer en fazla izlenen bülten değilsen kendine bir kategon bulursun. "Ben saat vedide başlayanlar arasında birincrvün" dersin. Ona bakarsuı Kanal 6 da birinci. 18.30'da başlayan y bültenler arasında en çok o ızleniyor. çünkü 18.30'da başka bülten yok!.. Böyle şey olmaz, yani sonuçta haber bülteni haber bültenidir... Bir de, "A smın, B sının" gibi kategorilere bölü- nüyor galiba? - Ha, A,B,C, Cl, C2 falan... Sosyo-ekonomik sı- nıflan çıkardılar, sonra bütün sosyo-ekonomik sıruf- larda da ben bınnci olmaya başladım... Yüksek sos- yo-ekonomik sınıfta da, hepsinin ortalamasında da!.. Bu yanş saat yedidekıler arasında süriip gidi- yor!.. Yani bu bitmez... Sonuçta herkes kendine bir çıkış noktası bulmaya çahşacak ... lşın doğrusu bu benim açundan çok önemli değil. Yani insan beş se- nedir birinci olunca, aynaya bakıp veya ızleyicisine bakıp ten birinciyirn' demez... Hani bir şeyi yeni alır- sın da, yeni yaparsuı da acayip mutlu olursun!. Aüştım, diyorsun yani? - Tabu kı! Ama bunu da çok fazla dillendirmek, seslendirmek istemiyorum.Yanı ben en fazla izleni- yorum, en çok sevılıyorum falan filan... Benim bu- rada söylemek istediğim şey şu: Habercı doğru in- sandrr. Doğnı ohnak durumundadır: çünkü Türki- ye'deki ve dünyadakı bütün olaylan doğru bir şekil- de aktarmak durumunda olan kişidır o. Insanlar se- nin dürüstlüğüne güvenecekler. Şimdi başkalan > an- lış bilgi verince benim tepem atıyor. Yani 'Ben bi- rinciyim,' demeseler... Senin haberlerinde kanlı sahnelerin, ya da insana dair, iç acıtan sahnelerin çok fazla, defalarca ekrana getirildigi yohında ckkti eJeştiriler de var... - Ben bunu yüzde yüz ıddıa ederim: şu anda be- nim haber bültenlenmdekı 'kanlı sahneler' denilen sahneler en azdır, yani en az iki kanal daha fazla kanlı sahneler göstermektedir... Ama bu hep böyley- di. Fakat tabii, burada lıder olan taşlanıyor!.. 'Devrlml llk yapan kazanırı./ Diğer kanallann haber bültenleri nasü. senin bül- teninle benzernkler görüyor mıısun?. Sende eleştir- dikleri haberler anlammda soruyorum... - Tamamen!. Ya. tabıı ki yapacak. Aslında bugün yapuklan yanlış değil. Bugüne kadarki eleştinleri doğ- ru değildi. Yoksa bugün yapıyorlar. hepsi yapıyor- lar. Problem şu: Bugüne kadar bunu eleştirirken doğ- nıyu söylemıyorlardı. Bunu bir bahane olarak orta- ya koymaya çalışıyorlardı. Yoksa kendılen hepsini birden yapıyorlar şımdı!.. Peki neden hâlâ sen birincisüı?. - Ee, bir işin orijinali vardır hayatta!. Yani, devri- mi ilk yapan kazanır. Ondan sonra zaten herkes ya- pacak. Zaten ben bunu herkesin yapacağını biliyor- dum. Bunu yani sadece ben yapacağım diye düşün- medim. Biliyordum bir gün gelecekler!.. Ama bir de etik kavgası var büiyorsun-. - Ben şimdi yapıyorum o etik kavgasını, çünkü ben diğer haber bültenlerini yeterince etik buhnuyorum. Neden?. - Açık konuşmak gerekirse ben Milliyet'ten ve TRT'den aldığım kültürle bir haberi çok çarpıcı ve- ririm ama, çarpıcı verirken çok fazla dengelere dik- kat ederim. Ben bazı haber bültenlerindeki haber- lerde bu dengelere hiç dikkat edılmediğını görüyo- rum. Ne yapıyor mesela? Yanhş mı veriyor? BUinçB ola- rak abartryor mu? Yahut da dezinformasyon mu ya- prjw?. - Yani bir dayak sahnesi yirmi defa çevrile çevri- le veriliyor. Halbuki bizde elimizde görüntü yoksa bile bir dayak olayı, aynı görüntü ıkı defadan fazla girmez. O da yani elde görüntü olmadığı için. Ama bu uzata uzata, sakız yapıla yapıla veriliyor. Ben bunun çok doğru bir şey olduğu kanısında değilim. Bu da diğer televizyon kanallannda özellikle yapı- lıyor. Bunlan rating almak için yapıyorlar... Onlar zannediyorlar ki Reha Muhtar böyle rating alıyor... Yani önce kendileri bir şey söylediler, sonra o söy- lediklerine kendileri de ınanmaya başladılar ve.bu inançla rating almak için böyle şeyler yapıyorlar. Benim de söylemek istediğim oydu... Sen de, ana haber bülteninde ohnaması gereken şe> leri kullanan ve bunlan da abartarak ya da çok fazla üzerinde oy- nayarak, etik dışı olarak kullanan kişi olarak suçlan- dmçoğukez» - Suçlanmak değil. o eleştiri oradaki meslektaş- lardan geldi. Tamam işte, meslektaşlardan bahsedhoruz... - O meslektaşlar zaten bu eleştiriyı yaparken doğ- ruyu söylemiyorlardı!. Onlar sadece bu birinciliğe karşı neden bulmak zorundaydılar. Ümit'çiğim şöy- le oldu.. Bu beş senenin aşamalannı söy lüyorum; Bir: Dendi ki "Reha Muhtar farklı haberler, değişik ha- berler yapıyor- Görüntüleri tekrarhyor, bir sürii ola- yı çarprtryor." Bu bir süre sonra anlamsız geuneye başladı... Kendilen yapıyorlardı zaten!. O bitti, ikin- ci: Dediler ki "Reha Muhtar magazin haberleri ya- pıyor" Bir süre sonra bunun da anlamı kalmadı, çün- kü zaten kendilen de yapıyorlardı. Üç. En son şunu buldular "Bu bir televizyon haberi değil, Reha Muh- tar'ın televizyon şovu. Çünkü Reha Muhtar gülüyor, ağhyor, ağiatryor, lafçarpıyor... Bu bir televizyon ha- beri değü... Televizyon şovmeni Reha Muhtar... Biz televizyon haberleri yapryoruz, o ashnda Mehmet Ali Erbü'in, Yıhnaz Erdoğan'ın karşısuıda olması gere- ken adam."Bu üçüncüsüydü. Bu da bitti. Şimdi bil- miyorum, bir şeyler çıkacak yakında, ben de merak- la bekliyorum!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear