Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2000 CUMA
14 i l U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr
Düşün Sahnesi Kültür ve Sanat Evi, bir hafta boyunca çeşitli etkinlikler düzenleyecek
100. yaşında Nâzmı Hikmet• Nâzım Hikmet Haftası'nda üç günlük panel gerçekleşecek.
'Yolcu' ve 'Yusuf ile Menofis' okuma tiyatrosu olarak, Nâzım'ın
şiirleri de çeşitli tiyatro sanatçılannın yorumuyla sunulacak. îsa
Çelik 'Nâzım Hikmet Fotoğraflan Sergisi' açacak. Reis Çelik'in
'Nazım Hikmet Belgeseli' gösterilecek.
Kültür Servisi - Mümtaz Sevinç'ın Be-
yoğlu'ndaki Dûşün Sahnesi Kültür ve Sa-
nat Evi, Nâzun Hikmet'in sevda şıırlerin-
den derlenmiş ve tiyatroya uyarlanmış 'Bir
Çift Sözümüz Var Aşka Dair' adlı, tek ki-
şilik oyunu sahneliyor.
Nâzım'ın sevdiği kadınlar içinde, haya-
tındaki önemli dönemeçlerde rol oynayan
üç kadın. Münevver, Piraye ve Vera'ya yaz-
dığı şiırlenn esas alındığı oyunda, şıirleray-
nı zamanda Nâzım'ın kronolojÛc olarak
yaşamını da içeriyor.
Oyunun reji konsepti, 1960'h yıllarda bir
gece, Moskova'daki evinde Vera'yı bekler-
ken şiirleri üzerine çalışan Nâzım'ın, ölü-
me yaklaştığını duyumsaması üzerine geç-
mişe bir yolculuk yapması çerçevesinde
oluşturulmuş. Mahmut Gökgözün sahne-
ye koyduğu oyunun uyarlaması Banu H'ye,
müzıİderi Nurettin Özşuca'ya ait.
- Bir Çift Sözümüz Var Aşka Dair'de
hangi düşünceden yola çıktımz?
MÜMTAZ SEVINÇ - Daha önce Dev-
let Tiyatrosu'nda Yücel Erten'in sahneye
koyduğu 'Fernat ile Şirin' oyununda yine
Nâzım Hikmet rolündeydim. Seyirciler-
den çok güzel tepkıler almam, beni yürek-
lendirdi. Önce Nâzım Hikmet şiirlerinden
bir şiir, dans ve müzik buluşması gibi bir
düşünceden yola çıkıldı. Olayı olabildi-
ğince tiyatroya uyarlamak istedik. Kolajı
yapan Banu H, Nâzım Hikmet ile ilgili
araştırmalar yaparken Nâzım'ın Üya Eh-
renburg'la yaptığı bir konuşmada, kadın-
lanna yazdığı şiirleri kronolojik sırada bir
kitapta toplamak istediğini, fakat Vera'nın
diğer kadınlanyla karşılaştınlacağı düşün-
cesiyle buna izin vermediğini söylediğini
tespit etti. Bu bizim çıkış noktamız oldu.
- Bir anlamda Nâzun Hikmefin gerçek-
leştiremediği arzusunutiyatrosahnesinde
gerçekleştirdiniz.
SEVtNÇ - Evet. Bu bize büyük bir so-
rumluluk yükledi. Çünkû bir anlamda Nâ-
zım'ın vasıyetıni yerine getirmış olduk.
- Metin ve dramaturji nasıl gerçekleşti?
MÜMTAZ SEVİNÇ - Banu H, Nâzım
Hikmet'in sevdiği kadınlardan daha bili-
nen üçüne, Piraye, Münevver-ve Yeıa'ya
yazdığı şiirleri 40 kitaptan okuyarak kro-
nolojik sırada bir kolaj yaptı. Nâzım Hik-
met'in şiirleri, dramatik kurgusu olan, mü-
ziği kendi içinde saklı şiirler
i
Âşk olmaya âşık bir adam'
- Nâzun Hikmefin yaşamında 'aşk' ol-
gusu her zaman ön planda gibl
MÜMTAZ SEVTNÇ - Evet. Yalnız Nâ-
zım'ın aşk tartışması da çok önemli. Me-
sela, bireysel aşkın toplumsal aşka nasıl dö-
nüştüğünü ve ikisinin nasıl iç içe yürüye-
bileceğini özellikle 'Ferhat ile Şirin' oyu-
nunu Yücel Erten ile yorumlarken orada-
ki Ferhat'ın Nâzım olduğu düşüncesinden
hareketle çok açık yansıttık.
Nâzım'ın aşkı tek boyutlu bir olay de-
ğil. Nâzım'ın toplumsal aşkı süreklılik arz
ediyor ama, elbette kadınlar da var haya-
tında. Âşık olmadan üretemeyen, âşık ol-
maya âşüc bir adam Nâzım.
- Belld de hasrete ve hapiste geçirdiği
uzun yülara bu sayede dayanabümiş.
SEVTNÇ- Savrulmuş bir hayat. Işte bu-
rada Nâzım'ın büyüklüğü ortaya çıkıyor.
Bütün bu yaşadıklannı üretime dönüştü-
rebilmiş ve bu çok yönlü sevdasının şiir-
lerini bizlere armağan etmış. PabJoNeru-
da, Nâzım'la ilk buluştuğunda, bunca yıl
hapiste yattıktan sonra karşısında karar-
mış, bilenmiş, ister istemez çok şeye nef-
reti olan bir insan beklerken umut dolu, ışıl
ışıl bir insan bulduğunu yazıyor. Maalesef
Nâzım'ın bütün sevgileri hep hasretle uzak-
tan yaşanmış. 18 yıl hapislik... Hapisteki
dokuzuncu yılında yazdığı bir şiirinde "Do-
kuz yıkhr dul kanmsın" diye yazıyor. Da-
ha sonra, gözetım altında kısa süreli bir
hürriyet, ama sürekli öldürülme tehlike-
siyle karşı karşıya. Türkiye'den aynlış, va-
tan hasreti, evlat hasreti... Sovyetler Birli-
ği'negıttiğindedeaslaözgürdeğil. Tekke-
limeyle savrulmuş bir hayat. Buna rağmen
üretmiş ve ürettikçe de ayakta kalmış.
-Nâzun Hikmet'le ilgili bir projenin 'tn-
san Haklan 2000' çerçevesinde sahnekn-
mesi de ayn bir anlam taşıyor.
SEVTNÇ - Elbette. Yazdığı şiirler nede-
niyle 18 yıl hapislik, hücreye kapatılmak,
vatandaşlıktan çıkanlmak hangi insan hak-
lannın içinde vardır? Nâzım Hikmet'i, biz-
ler kadar iyi tanımayan yeni kuşaklara ta-
nıtmak adına böyle projeler çok anlamlı.
Dario Fo ve Hasan Oztûrk oyunu
- Düşün Sahnesi Kültür ve Sanat Evi'ni
kurma fıkri nasıl oluştu?
SEVTNÇ-Bu ilk değildi aslmda. Ben da-
ha önce Ankara'da 'Oyuncular Buüği'nin
-sonra 'Çağdaş Sahne' oldu- oluşumunda
bulundum. Tuncer Necmioğlu ve Yıtanaz
Onay'ın bulunduğu kalabalık bir kadro
vardı. Ama yürümedi. Daha sonra Devlet
Tiyatroları ve Ankara Sanat'ta çalıştım.
Dolayısıyla ertelene ertelene bugüne gelin-
di. Bugüne gelindiğinde de bir zorunluluk
olarak ortaya çıktı. Oyunumuzu sergile-
mek içm çaldığımız kapılar aralanmayın-
ca, ReisÇelik depo olarak kullandığı bu ye-
ri tiyatroya dönüştürebileceğimı söyleyin-
ce, birikünlerimi yatırarak bu işe giriştim.
- Bundan sonraki projeteriniz nekr?
MÜMTAZ SEVtNÇ - Dario Fo'nun ka-
dın oyunlanndan hareketle temel noktası-
nın hücre konusu olacağı 4 tane oyunu-
muz var, kolajın içinde bizden bir kadının
öyküsü de konacalc Sonra HasanOztürk'ün
yenıdengözdengeçirip yazdığı 'SonSeans'
adlı işkencede konuşturamadan bir kişiyi
öldürünce işten uzaklaştınlmış bir işken-
cecinin öyküsünü kara mizah tarzında yo-
rumlamaya çalışacağız. 15 Ocak'ta Nâ-
zım'ın doğumunun 100. yıldönümü nede-
nıyle bir 'Nâztm Hikmet Haftası' yapaca-
ğız. Bu haftada 'Bir Çift Sözümüz Var Aş-
kaDair'devam edecek. Oç gün süreyle, 'Sa-
ir Nâzun Hikmet ve Devrimd Nâzım Hik-
met', Tiyatro Yazan Nâzun Hikmet' ve
'Türİdye'nin Modernleşme Sürecinde Nâ-
zun Hikmet' konu başlıklı üç panel olacak.
Okuma tiyatrolan kapsamında, 'Yolcu' ve
MehmetAkan'ın hazırladığı 'Yusufile Me-
nofis' bulunuyor. Açılış günü 15 Ocak'ta
tsaÇeKk, 'NâznnHikmetFotoğraflan Ser-
gisi' açacak.
Reis Çelik'in yaptığı 'Nâzun Hikmet
Belgesefi'nin yanı sıra Nebfl Ozsentürk'ün
Nâzım'ı anlattığı 'Bir Yudumİnsan' bu-
rada tekrar gösterilecek. Tiyatro sanatçıla-
nnın Nâzım Hikmet şürlerini yorumladık-
lan bir şiir dinletisi olacak. Şubat ayında
Taner Barlas'ın pantomim gösterileri ola-
cak. Barlas, 'tusan Haklan Haftası 2000'
kapsamında sergiledığı 'Hücre' perfor-
mansım daha da geliştirecek. Mümtaz Sevinç, 'Bir Çift Sözümüz Var Aşka Dair'i sunuyor.
Zlşan Uğurlu, Amerlka'da yapılan tüm seçmelere katılma ve oynayabllme hakkı kazandı
New YotkOyumilfflButiği'ndebir Türk
KüMr Servisi -UBU Repertuar Tiyatrosu'nun
'Transit' adlı oyununda rol alan Zişan Uğurlu, New
York Oyuncular Büüği'ne girme hakkı kazandı.
. Arnerika'da oyuncular, ancak Oyuncular Birliği
ûyesı iseler Amerika'da yapılan bütün seçmele-
re katılma ve dolayısıyla oynayabilme hakkı ka-
zanıyorlar.
Cohımbia Üniversitesi'nin oyunculuk bölümü
master programını geçen mayıs ayında bitıren
Zişan Uğurlu, UBU Repertuar Tiyatrosu'nun ele-
Zişan Uğurlu son olarak UBU Repertuar Tiyatrosu'nun 'Transit' adh oyununda rol akh.
melerine katıhnış ve yaklaşık yedi yüz elli kişi
arasmdan seçilerek 'Transit' adlı oyunda rol al-
mıştı. Oyunun yazan Cezayir asıllı Fransız De-
nise Bonai oyunlan bırçok ülkede oynanmış ve
yayımlanmış, oyunculuktan gelme bir yazar.
Oyunculuk alamnda uluslararası bir üne sahip.
Oyunun yönetmem, aynı zamanda UBU Reper-
tuar Tiyatrosu'nun kurucusu ve sanat yönetme-
ni olan Francoise Kourilsky, yeni Fransız tiyat-
rosunun Amerika'daki en önemli temsilcisi. Ko-
urilsky, 1997 yılında Legion d'Honneur, 1986
yılında da New York Belediyesi'nın Özgürlük
ödülüne değer bulundu.
Transit, büyük kentin tren istasyonunda geçi-
yor. On bir oyuncunun kn"k kadar karakten can-
landırdığı oyunda, âşıklar, gangsterler, kızgm ai-
le babalan, mutsuz kadınlar, meraklı çocuklar, ha-
yatını annesine ait bir fotoğrafi aramaya adayan-
lar, benliğini kaybettiği halde aramayanlar ve sü-
rekli canı sıkılanlar ile bütün bir insanlık duru-
munu zeki ve duyarlı bir yaklaşımla anlatıyor. Hem
komik hem dokunaklı olan bu oyunda, tren istas-
yonu, oyunun ana karakteridir ve bütün bu kar-
maşanın yorgunluğunu ruhunda taşır.
Yedi yıldır New York'ta çeşith oyunlarda rol alan
ve rejiler yapan Zişan Uğurlu, geçen yıl Andrei
Serban'ın yönettiği 'Troyah Kadınlar'daki Hele-
na rolüyle büyük bir beğeni kazanmıştı. The Vll-
lager gazetesi 'Transit'oyunuyla ılgılı yazısında
Zişan Uğurlu'dan, "Troyalı Kadınlar'ın unutul-
maz Heten'i" diye söz etmışti.
Alman sanatçı Thomas P. Kausel, kâğıt işleriyle Izmir Alman Kültür Merkezi 'nde
Ipe mandalla asılan rengârenk resimler
MÜMTAZ SAĞLAM
tZJVÜR-Alman sanatçı Thomas P.
Kausel (1937), Goethe Enstitüsü ta-
rafindan düzenlenen sergi dolayısıy-
la yapıtlaruıı Izmirli izleyicilere su-
nuyor. Sanatçı aynca sergi açüışını ta-
kip eden günlerde Dokuz Eylül Üni-
versitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Re-
sim Bölümü'nde sanat anlayışmı ta-
nıtan bir konferans ve üç adet vvorks-
hop gerçekleştirdi. Bu etkinliklerde
sanatçı; renk olgusu üzerine ve renk-
lerin başat niteliklerini tartışan "so-
mut resün'' düşüncesi üzerine açı-
hmlar yaparak izleyenlere, konusuz
resim hakkında düşünmeyi önerdi.
Bu ddğrultuda yapılan uygulamalar-
da, renklere sağlanan kompozisyon
olasılıklarmm yanı sıra üç boyutlu iş-
lerin renkle bütünleştirilmesi ve re-
sim/yüzey ilişkileri bağlamında "re-
simde yazı'' olgusuna yönelik dene-
meler gerçekleştirildi.
Aslen bir fotoğrafçı ve kameraman
olan Thomas P. Kausel; çağdaş sanat
yaklaşunlanna uyarlık gösteren çalış-
malannda renk olgusunu, resmin te-
mel ilkesi olarak benimseyen bir sa-
natçıdır. Resim eğitimi olmaksızın
'renkressamhğı' diyebileceğimiz bir
ulamda, yoğun bir şekilde çalışmaya
yönelır. 1980'li yıllarda, Salzburg
Yaz Akademisi'nde EmiHo Vedova,
Sandro Cbia ve Hermann Nitsch gi-
bi önemli sanatçılarla birlikte çalışa-
rak resme yönelik ilgilerini pekiştir-
miştir. Kaynağını daha çok "renkala-
nı" ya da "ressam sonrası soyutla-
ma" gibi sanat anlayışlannda bulan,
BernettNewman ile Joseph Albers'e
duyulan açık sempatiden beslenen
bu tavır, giderek bir proje bağlamın-
da birbirini tamamlayan renk sekans-
lan haline bürünmekten geri kalma-
mıştır.
Thomas P. Kausel, esasta rengi ta-
nımlamak isteyen, onu uluslararası
renk dizini ve "adrylamüsemma'' bır
durumdan yararlanarak yüzeydeki al-
gısal bütünlüğünü sunan bir somutlu-
ğa ulaştırma düşüncesindedir. Sun-
duğu tasanmın 'soyut' bir kompozis-
yon olabileceğini dahi kabul etmeyi-
şıni, büyük ölçüde 'kavramsal bir du-
ruş'la ilişkilendirmek gerekn". Rengi
takdimle ilgili olduğu ve bu şekilde
içeriğe bağımh bir anlatıma yönel-
Aslenfotoğrafçı vekameramanolanThomas P.Kausel,çahşmalanndarenkolgusunuresmintemdilkesiolarakbenimsemiş.
mediğini, hatta bir şey anlatmadığını
ısrarla vurgulamaktadır. Daha doğ-
rusu bu yapıda, rengin dış dünyanın
simgeleri olarak anlam bulabileceği-
ni, ancak bu derece basit bir ilişkinin
(sözgehmi mavinin denizi simgeleme-
si gibi), boyarmaddenin (pigmentin)
niteliğine ilişkin deneylerin sahnesi
olarak algılanması gerektiğini belir-
tir. Kausel özetle rengi, bir gerilim
yaratma aracına çevirmeden, bağım-
sız ve mesafeli bir gözlemle ve daha
çok algı psikolojisine yönelik bir so-
run olarak kavramayı önermektedir.
Gerek sergide yer alan yapıtlan,
gerekse düzenlenen 'workshop'lar-
da dile gelen düşünceleri ve plastik
kaygılan doğrultusunda, Kausel'in
bir düşünce odağında çoğalan kavram-
sal ve minimal sanata yönelik gönder-
melere sahip alternatif tasanmlan or-
taya koymaya çalıştığını belirtmek
gerekiyor. Aynca, resim üretimi ka-
dar sunumuna da getirdiği özgün çö-
züm (ki galeriye gerihniş ipe mandal-
layarak asıyor resimlerini). yeni bir
sanatsal eylem şekliyle, bir 'perfor-
mans' ile karşı karşıya olduğumuzu
gösteriyor. Thomas P. Kausel'in kâ-
ğıt işlerinin, 22 Aralık 2000 tarihine
dek îzmir Alman Kültür Merkezi'nde
'asuY kalacağım bildirerek ızleyici-
lerin bu sezon sonu sürprizini değer-
lendirmelerini öneriyoruz.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Seslendipme Bir Sanattı
Seslendirme bizde bir sanattı.
Beyoğlu yakasındaki sinemalarda gösterilen film-
lerin dili orijinal bırakılıyor ama, istanbul yakasında-
ki sinemalann afişlerinde "Türkçe" sözü daima gö-
ze çarpıyor. Bu benim çocukluguma, yeniyetmdlt-
ğime rastlar.
Yeni Melek'te, Atlas'ta Çiçekçi Kız ya da Mihra-
ce'nin Aşkı, Hirrt Mezan yabancı dilden oynuyor. Çem-
beriitaş'taki sinemalarda Sarita Montiel, Debra
Paget anadilimizden konuşuyoriar.
Birde hangi yakada, hangi sinemada oynarsa oy-
nasın, "Türkçe sözlü, Hintçe şarkılı" filmler vardı.
Dedigim gibi, çocukluğumun resimleri arasından ha-
tıriıyorum.
Seslendirme sanatçıları zaten birer efsane oluş-
turmuş. Doğumumdan önce ölen Ferdi Tayfur'u pek
çok kişıden dınledim. Hepımizın sevdiği Lorel-Har-
di'leri o seslendirmiş; birsıskası oluyormuş, birşiş-
manı. Biz belki de Lorel-Hardi'leri o yüzden o ka-
dar çok sevmişiz.
Ferdi Taytur'un yanı başında Necdet Mahfi Ay-
ral'ın levantenle yan yerli Musevi şivesi Toto film-
lerine ne çok anlam katmıştır. Toto'yu, Ayral'ın se-
si olmaksızın düşünemem.
Hint filmlerine çokça gitmezdik. Ben gitmek is-
terdim de, büyüklerim götürmezdi. Bununla birlik-
te haftalarca oynamış, Cihangir'in sokaklannda,
parklannda mevsimlerce şarkısı söylenmiş Avare'yi
elbette seyretmiştik.
Avare'den aklımda en çok kalan Reşit Gürzap'ın
buğulu, sisli, izteyenleri gözyaşına boğan sesidir. Re-
şit Gürzap sanatlık değer taşıyan ince bir abartıyla
konuşur, Türkçe'yı hüzunlendirirdi.
Geçmişin siyah-beyaz Türk filmlerinde birçok se-
se âşık olacaktım. Başta Adalet Cimcoz. Muhte-
rem Nur'dan Bekjin Doruk'a, Leyla Sayar'dan Tür-
kân Şoray'a birçok kadın oyuncuyu Adalet Cim-
coz seslendirmiş. Adalet Hanım'ı tanıdım, alabildi-
ğine zarif insandı. Ferdi Tayfur'un kız kardeşiymiş.
Adalet Cimcoz'un biraz şımankça, ama Avrupai
terbiyeden geçmiş, adeta kentsoylu bir sesi vardı.
Işte tam Küçükhanımefendi'nin sesi.
Demin andığım oyunculan bazan da Jeyan Mah-
fi seslendirmiştir. Olağanüstu romantik bir ses; o gü-
nün köşklü kameriyeli, yaseminli siyah güllü filmle-
rine ayn bir hava veriyor...
Elimde olsa, gençliğimin Türk filmlerindeki ses-
lendimieyi bir belgesel konusu yapardım. Adlannı
anamadığım nice özellikli ses! Bu seslerin bam-
başka çehrelerdre, bedenlerde "yaşamış" olması,
kendine özgü, şaşırtıcı, 'sesliyazılı ikonografi' oluş-
turacaktır.
Bilmiyorum, Türkçe seslendirmenin tarihçesi üze-
rine kitap yazıldı mı, Türkçe seslendirmelerin sanat-
çı dökümü çıkanldı mı...
Seslendirmeye ilişkin Sadri Alışık'ın anlattığı ne
çok anı vardı. Bazı sözlen seslendirme sırasında
uydururmuş Sadri Alışık, birden sahneye daha güt-
dürücü bir anlam katarmış.
Mücap Ofluoğlu'nun kimbilir ne çok seslendir-
me anısı vardır. Öztürk Serengil'i seslendirdiği dö-
nemde.'gençlığin bir numaralı sesiydi bu değerii ti-
yatro sanatçısı.
Bir zamanlar ustalar elinde belleklerde iz bırak-
mış seslendirmecilik bugün yabancı televizyon dh
zilerinde, televizyonlarda seyrettiğimiz yabancı film-
lerde sürüp gidiyor. Uzaktan kolay çaba. Içine gi-
rildiğinde ömür törpüsü.
Bende seslendirme, her nedense, hep yazlık si-
nemalardan yankıyan seslerle örülüdür. Istanbul'un
dört bir yanı yazlık sinemaydı. Geceleri o duygulu
sesler, fılmi seyretmiyor olsanız bile, yağmur dam-
lalan gibi dökülür, aşklardan, aynlıklardan, kavuş-
malardan söz açardı. Bir sokaktan geçerken büyük
ayniıktan sonra içli kavuşma sizi bekler, siz de o ka-
vuşma için yol ortasında durakalırdınız...
Takvimde İz Bırakan:
"Gözlehyaşardı, acılaşmış bir kahkahadan geri-
ye kalan gülünç ve dokunaklı gözyaşlan." Lawren-
ce Durrell, Afrodit'in Başkaldınsı, Aslı Biçen'in çe-
virisi, Aynntı Yayınlan, 1994.
Haıry Belafonte'a Küba'dan
omırsal doktora unvanı veriltM
• HAVAX\
(AFP)-Küba
Sanat Enstitüsü
tarafindan,
ABD'li şarkıcı
ve aktör Harry
Belafonte'a
onursal
doktorluk unvanı
verildi. 1927'de
doğan Belafonte,
Küba sanat
dünyasma
yakınlığı ile tamnıyor ve her yıl Havana'da
gerçekleştirilen Uluslararası Yeni Latın Amerika
Suıeması Festivali'ne katılıyor.
K Ü L T Ü R İ ÇtZtK
K Â M t L M A S A R A C I