Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
sQ HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Damperli
kamyon
Otomobil, TEM
Otoyolu'nun üçüncü
şeridinde 120
kilometre hızla
ilerliyordu. Orta
şeritteki kamyon
aniden üçüncü şeride
geçti. Otomobildekiler,
kamyonla bariyer
arasına sıkışmaktan
son anda kurduldu.
Otomobildekiler yolda
görecekleri ilk trafik
ekibine bildirmek
üzere kamyonun
plakasını aldı ve
şoförüne el kol
hareketleri ile
duygulannı
yansıttı. Kamyon
şoförü ise
"slalom"a devam
ederek Kınalı
çıkışından önceki park
yerine girdi.
Otomobildekiler, az
sonra bir trafik ekibine
jastladı. Durup,
anlattılar. Kamyonun
plakasını verdiler:
01 TB 222.
* Trafik polisi plakayı
p duyunca "Damperli
l!
sarı BMC mi?" diye
* sordu. Evet oydu.
JfDemek, başkau !
şikâyetlere de konue
olmuş, kimbilir kaç
?^kîşinin canınatC
kastetmişti01 TB 222
'n
plakalı damperli sarı
!
e
kamyon. Ancak, trafikıs
polisinin sonraki
açıklaması karşısında
şaşkınlıktan şaşkınlığa
düştüler: " O kamyon
hergün yaptyor bunu!"
Eektronik posts sotnGpostaLCwntiuriyetcom.tr Tel: 0£12£12 05 05 Faks: 0*212.51244 97
- Emeklilik yaşı 62
olacakmış...
"Politikacılar için de
avnısı olsun!"
T
ürkiye'yi_kana bulayan sanık terörist Ab-
dullah Öcalan, yargılandığı Imralı Ada-
sı'ndaki Ankara 2 Numaralı Devlet Güven-
lik Mahkemesi'nde oybiriiği ile ölüm ceza-
sına çarptırıldı. Sanık terörist Ocalan, son sözü so-
rulduğunda vatana ihanet suçlamasını kabul etme-
di. Ancak mahkeme heyeti, sanık teröristin Türk Ce-
za Yasası'nın 125. maddesine göre vatana ihanet
suçunu sabit gördü.
Mahkeme Başkanı Turgut Okyay, kararı açıkla-
dıktan sonra, mahkemelerde ölüm cezası verildik-
ten sonraki geleneklere uymadı; kalemini kırmadı.
Dokuz duruşmanın sonunda geriye dönüp baktı-
ğımızda mahkeme, hukuki hiçbir tartışmaya neden
olmayacak bır yargılama sergiledi.
Karar, kamu vicdanını rahatlattı.
Kamuoyunun bir kesiminde şimdi "infaz" bekle-
niyor, "infaz" için kamuoyu oluşturuluyor.
İnfaz için farklı bir süreç var. Mahkemenin gerek-
Kanar
çeli kararı yazmasından sonra temyiz aşaması ge-
lecek. Yargıtay ceza dairelerinde yüzterce dosya, Mec-
lis'te ise 27 idam dosyası bekliyor.
Sanık terörist Abdullah öcalan'ın dosyası Yargı-
tay'da onanırsa Meclis'te 28. sıraya girecek.
Bugünkü Meclis'in siyasi yapısı infazdan yana gö-
rünüyor.
Uzun yıllardır ölüm cezasının infaz edilmediği Tür-
kiye'de, öcalan'ı idam etmek için önce 27 kişinin
asılması söz konusu olabilir. Türkiye bir "darağacı
cenneti"ne çevrilebilir.
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nin, sanık terö-
rist ya da sıradan bir katil için verilmiş ölüm cezası-
nın infazını durdurma yetkisi bulunuyor. Avrupa In-
san Haklan Mahkemesi'nin infazı durdurma girişi-
mini Türkiye kabul etmeyebilir. O zaman Türkiye'nin
Avrupa Konseyi'nden çıkartılması gündeme gelir ki
bu da Türkiye'nin Avrupa'dan kopması demektir.
Imrah'daki duruşmalar sırasında Öcalan'ın birer
cümle ile yanıtladığı ve ayrıntılanna inilmeyen terör
örgütünün Avrupa ile olan ilişkileri düşünülürse, bu
kopma Avrupa'nm işine gelecektir...
Kaldı ki, sanık terörist Öcalan'ın idamı, terör ör-
gütünün uluslararası ilişkileri gibi ulusal düzeydeki
ilişkilerinin de örtülmesine neden olacaktır.
Bu ilişkilerin adı uluslararası ise "işbirliği", ulusal
ise "ihanef'tir.
öcalan'ın Imralı'da ayrıntılanna girilmeyen ulusal
ve uluslararası ilişkilerini açığa çıkartmak için yeni
davaların açılması söz konusu olsa gerek.
Sanık teröristin bundan sonrasında "tanık" sıfa-
tıyla aniatacaklan olmalı.
Imrah'daki "tarihi dava", yakın tarihimizi aydınla-
tan ilk dava olarak tarihe geçmeli.
SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTCEBE Tiipkiye'nin en demokrat aydınları
Kaset yıldızı emekli vaiz Fethullah
Gülen için düzenlenen 32. Gün prog-
ramında Ercan Anklı'nın kapak yıldı-
zı olarak yarattığı Nevval Sevindi bir
hanımefendinin ağzına yakışmayan
sözcüklerle kendisi gibi düşünme-
yenlere saldırdı.
Yanındaki Etyen Mahçupyan da
kıraathanede muhabbet edergibi ya-
yılarak oturduğu sandalyesinden ha-
nımefendinin tavnnı onayladı.
Kapak yıldızı hanımefendi ağ-
zını öyle bozdu ki, Fethullah Gü-
len'i her vesile ile öven ve "uz-
laşı ve hoşgörü dolu, Islam'ın
gerçek değerferinı gösteren, Tür-
kiye'yi dine dayalı bir sistemle
yönetmeyi değil, gerçek dindarlara
saygı gösterilen bir ülke olması için ça-
lışan bir yaklaşım ile ön plana çıkmış"
bir kişi olarak tanımlayan 32. Güncü
Mehmet AJi Birand'ı bile zor durum-
da bıraktı.
Programı ibretle izleyenlerin dikka-
ti hanımefendinin ağzına ve Mahçup-
yan'ın yayılmasına takıldığı için çok
önemli bir ayrıntı gözden kaçtı.
Hanımefendi, Mahçupyan beyefen-
di tarafından da onaylanan açıklama-
sında, Fethullah Gülen'in demokrat
olmadığını söyledi.
Ancak, Nevval Hanımefendi ile Et-
yen Beyefendi, o kadar demokrattı-
lar ki, demokrat olmadığını bildikleri
birini bile savunuyoıiardı.
Meğer, demokrasiyi "öldüresiye"
seviyorlarmış!
Mesleğini başanyla icra eden ant-
ropologlaria pasta ustalanna saygımız
sonsuz ama hayatında haber kovala-
mamış bir antropologdan gazete-
ci, pastacıdan da köşeyazarı ya-/
parsanız işte böyle olur Türki-\f
ye'nin "aydın"lan!
• • • •
G O R U Ş / MURTAZA DEMİR
Laik Devlet, Din
ve Takıyye...Irtica, 28 Şubat'tan bu ya-
na MGK toplantılarında en
önemli iç tehdit unsuriarın-
qlan biri olarak gündem olma-
ya devam ederken. kurulun
başkanlığını yapan Sayın
Cumhurbaşkanımız, "irtica-
nın hiçbir zaman devleti teh-
dit edecek niteliğe ulaşama-
yacağım" söyleyebiliyor. Hem
de dinin siyasette sonuç alma
kolaylığı sağlayan bir "araç"
olabileceğini keşfederek, kul-
lanan ve bu öngörüsü ger-
çekleşince şaşkına dönen
MHP'nin iktidar ortağı olma-
ya hazırlandığı bir evrede. Kal-
dı ki MHP'nin ırk ve din eksen-
/i çağdışı siyaset anlayışını da-
hatla geliştirerek tek başına
iktidar olmayı hedeflediği de
biliniyor. Bu bakımdan, Fazi-
let Partisi ve MHP başta ol-
mak üzere sağ siyasilerin or-
tak katkılarıyla üniversite ka-
pılarında başarıyla direnen
türbanın, TBMM Genel Kuru-
lu'nagirmeyi başarmasından
sonra, geriye kalan direniş ve
engelleri de süreç içinde aş-
ması ve nihai amacına ulaş-
ması sürpriz sayılmamalıdır.
Laiklik toplumsal birliğimizin
en temel güvencelerindendir.
Eğer ülkemizin geleceğini, ya-
ni birlik ve diriiğimizi, kişisel ya
da partisel çıkarlarımıza feda
eden klasik aymaz tutumu-
muzu sürdürürsek, korku dağ-
ları aşacaktır. "Korkunun ece-
te faydası olmadığına" göre
kendimize itiraf ederken da-
hi ürperdiğimiz bu gerçeği
saklamanın hiçbir faydası ol-
mayacaktır. Üzgünüm, ancak
bunun hem sosyal, hem de
politik altyapısı artık vardır.
Yetkililer tarafından söyle-
nenlerle gerçeklerin hep fark-
lı olduğu ülkemizde, yurtseve-
rin bir görevi de siyasetçinin
örttüğü kirliliği deşmek oldu-
ğuna göre biz görevimizi yap-
maya devam edeceğiz, kulak
asan olmasa ve bizi kötü bel-
leseler de...
12 Eylül öncesinde solcu
gençleri kastederek "Asmaya-
lım da besleyelim mi" diyen
Sayın Evren'in ünlü sözünü
böyleşi durumlarda hep hatır-
lanm. Üstelik o dönemin genç-
lerini solculuğa devlet özen-
dirmemişti. Oysa bugün MGK
gündeminin başına oturan ir-
ticayı netekim anayasa deği-
şiklikleriyle din derslerini zo-
runlu yapanlar, beş yüzden
fazla imam hatip okulu aça-
rak din eğitimi alanlara bütün
üniversitelerde eğitim olana-
ğı sağlayanlar ve laik eğitim,
dinsel eğitim olmak üzere çif-
te eğitim sistemi üreterek eği-
tim birliği ilkesini (tevhidi ted-
risat) lime lime eden siyasi
muhterister teşvik etti.
Bu ihanetin "gaflet ve dala-
let içinde" olan sorumluları
şimdi "üç maymunu oynu-
yor". Tek söz etmiyorlar. Oy-
sa toplum soruyor. Hazır kıta
olarak "arka bahçenizde" kul-
lanmak üzere çocuklarımızı
böyle bir eğitime siz yönlen-
dirdiniz! Türbanlı (tesettürlü)
yaşamın "Tann emri" olduğu-
na koşullandırdığınız genç in-
sanlan kişisel çıkarlannız için
feda ettiniz. Yaşamlan üzeri-
ne kumar oynadınız!.. Suçlu-
ya söylüyorum, ayağa kalk ve
söyle: Verdiğiniz eğitimin do-
ğal sonucu olan "türbanlı eği-
tim" istemlerine "yasak" di-
yerek sorunun çözümlenece-
ğine inanıyor musunuz? Ve
adalet dağıtıcılanna soruyo-
rum: Tann aşkına, hukuk dev-
leti bağlamında bunca ihane-
tin hiç mi suçlusu yok!
Kuşku yoktur ki türban ide-
olojik bir simgedir. Ve ana, ba-
cı, eşlerimizin saç ve başlan-
nı tozdan, kirden korumak
maksadıyla kullandıkları ak
örtüyü siyasal nedenle kulla-
nanlann hedefleri de siyasal
Islama (şeriat yasalanna) kar-
şı çıkan "müşrikleri" öldür-
mek, ortaçağ yasalannı geri
getirmektir. Her ne kadar ithal
amaçlı senaryolar yazan ve
kimler adına yazdığı kuşkulu
olan sözde aydınlar, türban
adına özgürlük mavalı oku-
salar da bu böyledir. Bunlan
anlayabiliyorum, fakat ken-
dimce dert edindiğim sorun,
önümüzdeki yıllarda mevcut-
lara ilave olarak, çok sayıda
gencimizin daha aynı amaç-
la üniversite önlerine yığıla-
cağı bilindiği halde, sorunu
önleyici bir çözümün halen
üretilememiş olmasıdır. Yeni
Temel Eğitim Yasası, hiç kuş-
ku yoktur ki devrim niteliğin-
de bir yasadır. Ancak titizlik-
le uygulanması durumunda
dahi, sonuçlan yirmi yıl son-
ra alınacaktır. Peki, bu sorun
daha kaç yıl ertelenebilir?
önerim şudur: Her şeyden
önce devleti yönetenlerin bu
gençlere özür borcu vardır.
Hiç olmazsa bu borç ödenme-
lidir. Ikinci olarak, Zorunlu Din
Dersleri Yasası, imam hatip-
lere tüm üniversitelerde eği-
tim hakkı veren yasa ve Diya-
net işleri Başkanlığı Teşkilatı
kaldırılmalıdır. Hem deen ive-
di şekilde.
Birbirinden şirin 4 tekir yavrusu şefkatli ve sıcak
yuvalar anyor.
Tel: 0212561 17 72
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACI
H A R B t SEMtH POROY
BULUT BEBEK NLRAYÇİFTÇI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30 Haziran
İN6JLlZL£Jjf/LIST/N) T£fiKEOİYÖRL
fM8'K IUtÜN,S0NİN6iüz ASKEKFB*Ö-İ6İP£ FİÜSTİH'İ
T&Ksrri. iMGiUzuııtjüHYA a**?1
*)* oomuc/iMimı
ALDKIMİ FİÜSTtN'DE 8İK Aİ4/MH YÖHETİMİ KaOUUfTU.
OSMAULILAK ZAMfiUINDA VÖ8£YE G£UP y£KL£ŞM£Y£
BAÇlAAAÇ OLAN VAHUDtLER, DufiUMMN HOftANMAYAN
ARAPLAR'A JtAgf/MGÖÇLS&M/ aİBPÜfeÜYORt>U.llt>ÜN-
YA SAVAŞI'NIN PATLAMASlYLA, Su SÖÇ OAHA M YOĞUH-
AÇ. SlLAHA SARILAN A&)f>lAg, YÖHETIMDEICİ
,
MEYE ÇAUŞTtYSA ÛA, YAHUPİLEK'İN GİZÜ &İZLİ ÜL-
K£*E SOKJJLMASINI PUROuRAtoAtt. FİÜSTİN 7OP-
RAKLAKlNOA IKJ AYtil pevLET OlMÇrueMA PLANLA-
ttl DA İÇLEhlEVİNCE, YAHUDİ-AKAP ÇATTÇMA£INPA
TABAF OLMAK. İSTeMEYBH İHGlÜZLEK BÖLG£Yİ
TBflK. ETMBYE KAZAZ. tfEgPİ..
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
CHP ya da Avrupa'nın
En Biiyiik Partisi
Hüseyin Çortu, 1992 yılında Izmir-Balçova'da
Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin ilçe başkanlığına .
seçildiğinde ilk işi, üye fişlerini gözden geçirip, ilçe-
sine bağlı parti üyelerini tek tek ziyaret etmek için
yola koyulmak olmuştu. Kayrtlar, o tarihte Balçova'da
3.150 SHP üyesi olduğunu gösteriyordu. Çıçeği
burnunda ilçe başkanı bu niyetini çevresine açtığın-
da, dostlannın ilk tepkisi "Yahu sen deli misin" di-
ye sormak olmuştu. Öyle ya, kapı kapı dolaşıp, bir.
"Merhaba!" bile demek, haftalar, aylar alırdı...
Ne var ki, Hüseyin Çorlu, bunu bir kere kafasına
koymuştu. Zor da olsa, aylar da sürse, partili "dost-
/ar'ını ziyaret edecek, onlarlatanışacak, partiye uğ-
ramaz olanları yeniden partiye çekmek, en azından
parti etkinliklerine katılmalannı sağlamak için çalı-
şacaktı. Hem bu tür çalışmalar, SHP gibi "toplumu
dönüştürmek", "ülkeyiaydınlığa çıkarmak" söylermy-
le yola çıkmış bir partinin yerel yöneticilerinin as^l
görevleri arasında değil miydi?
Daha önce iki yıl ll Yönetim Kurulu üyeliği de yap;
'
mış olan yeni başkanın, elindeki listeye bakıp ilk çal-
dığı kapı bir işyeri olmuştu. Genişçe bir masada
oturan işyeri sahibi, kapıdan birisinin girdiğini gö-
rünce Bir müşteri..." diye düşünüp önce ayağa
kalkmış, ziyaretçi, kendisini tanıtınca, yüzü allak
bullak olup, "Sen manyakmısın ulan" diye sormuş-
tu. Hüseyin Çorlu, durumu "açıMığa kavuşturma" ça-
basıyla, "Ben... SHP... ilçe..." gibi sözler edince,
adam eliyle arkasındaki duvara asılmış üç hilalli
bayraklan, Alpaslan Türkeş fotoğrafını ve uluyan
kurt resmini gösterip, öfkeyle, "Sen, hayatına mı
susadın!?." diye bağırmış, sonra sinek kovar gibi bir
el hareketiyle, •L///cücüyüzötz..."demişti, "sizdenbir
arkadaş geldi, oylazımmış, bastık imzayı, gidip ver-
dikoyumuzu... ışimizbitti... Haydi, yaylan şimdi..."
Hüseyin Çorlu, ter basmış bedenini sokağa attı-
ğında, sopa yemediğine mi sevinsin, yaşadığı re-
zalete mi üzülsün, bilemeden bir süre sokaklarda
dolaşmış, sonra listedeki kapıları çalmaya devam
etmişti. Kapıya her çıkan, o "ülkücü üye" gibi de-
ğildi. Kimi üyeler, bunca zamandan sonra "nihayet"
arandıklarınaseviniyorlar, konuklannı içen alıyorlar,
ikramlarda bulunuyorlardı. Fakat bunların sayısı,
partiye kayıtlı üyelerin yüzde 30'unu bile bulmuyor-
du. İlçe Başkanı, haftalar süren çalışması sırasında
daha birçok MHP'li, Refahlı, ANAP'lı üyeye rastla-
mıştı. Bunlann hepsi, "delege seçimi" gibi önemli
oylamalaröncesi SHP'ye kaydedilmiş, "işleri brtin-
ce üyeJiklerinin şilinmesi unutulmuştu! Hete SHP, CHP
ile birieşince, üye sayısı "rekor" düzeye erişmişti!
Birleşmeden sonra, 1994-1996 yıllan arasında CHP
İlçe Başkanlığı yapan, şimdi ise Sosyal Demokrasi
Vakfı'nın (SODEV) Izmırtemsilciliğini sürdüren dos-
tumun, geçen hafta Inciraltı'nda bir kahvede bana
bunlan anlatırken bir ara gülmesi tutmuş, "Hadi, ül-
kücüsünû falananlamıştım da..." demişti, "birde te-
melleriyeniatılmış evlerden sanal üyeleryazmışlar..."
Bu dinlediklerim bana hiç de yabancı gelmemişti.
Kısa bir süre önce, bir hafta sonu gittiğim ve CHP'ye
kayıtlı 32.000 üye bulunduğunu öğrendiğim Mersin'de
de buna benzer "sosyal demokrat öykûler" dinle-
miştim! " -.-1--S
Cumhuriyet Halk Partisi bu yapısıyla, dünya üze-
rinde, kendi içinde ve bilerek "düşman" banndıran
"ilk ve tek" siyasal parti olma özelliği taşıyordu! Ikin-
ci özelliği ise, birinci özelliğine bağlı olarak Avrupa'nın
"en büyük" partisi olmasıydı. Örneğin, 80 milyon-
luk Almanya'da 140 yıllık bir gelenekten gelen, ık-
tidardaki Sosyal Demokrat Parti'nin topu topu 960
bin üyesi varken, CHP'nin 1 milyon 200 bin kayıtlı
üyeyle Avrupa'nın, sağ partiler de dahil, "en büyük
partisi" konumuna yükselmesi kolay değildi! Ülkü-
cü, siyasal Islamcı, sağ muhafazakâr üyelerinin sa-
yısal desteğiyie CHP Avrupa'da °z/rve"ye oturmuş-
tu!
Şaka bir yana, bizler için anlaşılması zor, -fakat
mutlaka anlamamız gereken ilişkiler içinde-, gün-
lük yaşamda "siyasetyapmak"tan başka hiçbir ye-
tenek ve becerisi olmayan "siyasi profesyoneller"e
payanda işlevi gören bu üye - delege - seçim bağ-
iantılan, onca yılın Cumhuriyet Halk Partisi'ni "faa-
raj altmda, pariamento dışında debelenen" bir kü-
melenme haline getirdi.
Haftalardır her çarşamba bu köşede dile getiri-
yoruz. CHP, gerçekten, yeniden ciddiye alınacak
bir siyasal "/curum"a dönüşmek istiyorsa, 1,'den
1.200.000'ciye kadar tüm üyelikleri, -yönetici, par-
ti meclisi üyesi, eski milletvekili, basit üye, vb. de-
meden, tümüyle-, parti programı temelinde sistem-
li bir parti içi eğitim zorunluluğuna bağlayarak ye-
niden düzenlemelidir. Bu parti, içinde yüzlerce "ül-
kücü" banndırmasının, yöneticilerinin kimbilir kaçı-
nın "siyasalIslamcılar'vn, "taşraüçkâğıtçılan"runoy-
larıyla bulundukları yeriere gelmesinin utancından
ancak böyle kurtulabilir. Toplumdaki saygınlığını an-
cak böyle kazanabilir.
Yeni Parti Meclisi'ne başanlar dilerken, bir kez da-
ha anımsatayım dedim...
(Faks:0216-418 8410) (L)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Aşın siyasal
çözüm yollannı
veanı devrim ey-
lemlerinı öngö-
rentutum... "Ka-
kım"dadenilen
kürk hayvanı. 2/
Halk arasında
negatif fotoğra-
fa verilen ad... 6
Odünç verme. 3/
Kıvnk bir sopa-
ya benzeyen ve
aücısınageridö-
nen bir av aracı. "
4/ En kısa zaman süresi
Kabu) etmeyerekgeri çe-
vinne... Yahya Kema- 1
l'in hece ölçüsüyle yazdı- 2
ğı tek şiiri. 5/ Birini baş- 3
kasına karşı kışkırtma. 6/
Renk körlüğü.7/ Ulusla-
rarası ÇalışmaÖrgütü'nün 5
simgesi... Suudi .\rabis- 6
tan'ın para bırimi. 8/ So-
ğanlı bir süs bitkisi... Es-
ki Mısır'da güneş tannsı. °
9/Kirpikboyası. 9
YUKARIDAN AŞAĞI\A:
1/ Sık dokunmuş birtür yünlüya da pamuklu kumaş. II Mev-
ki, makam... "Insan —'de hayal ettiğı müddetçe yaşar" (Yah-
ya Kemal). 3/ Bir Asya ülkesinin başkenti... Bir bölgede ye-
tişen bitkilerin tümü. 4/ Kokusu hardala benzej'en zehirü bir
savaş gazı... Bir spor kulübümüzün kısa yazılışı. 5/ Güzel
söz söyleme sanatı. 6/ Kullanma süresi... "— Serezli'": Ti-
yatro oyuncumuz. II Iki tarla arasındaki sınır... Akşamın se-
rinliğiyle yerde ya da bitkilerde toplanan küçük su damla-
lan. 8/ Toplumdışı kişilerin kullandığı söz ya da deyimler..
Sivas'ın bir ilçesi. 9/ Tavlada bir sayı... Kumluk yer.