Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAVFA CUMHURİYET 29HAZİRAN1999SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çevre, Banş, Dünya ve Türkiye f
Prof. Dr. Ruşen KELEŞ
^ ç çalkantılann ve ül-
I
keler arasındakı so-
nu gelmez çatışma-
ların tüm hızıvla
sürdüğü bugünler-
de olup bitenlere
göz atmak, yenı biryüzyı-
lın eşiğinde, ınsanda iyim-
serlikten çok, karamsarlık
yaratıyor.
1990'da Irak'ın Kuveyt'i
işgali ile başlayan silahlı
çatışmalar, doğanın en zen-
gin petrol kaynaklan üze-
rindekı paylaşım kavgası-
nı, havanın, toprağın, deni-
zin ve bu ortamlardaki can-
lılann ağirzararlanyla so-
nuçlandırdı. Bosna-Her-
sek'te, yüzyıllann kalıtı
(mirası) olan tarih değer-
leri acımasız Sırp saldın-
lannın kent-kınmına (urbi-
cide) uğradı. Günümûzde
de, Kosova'daki etnik te-
mizlik kabadayılannın NA-
TO ıle birlikte yol açnkla-
n çatışmalardan, doğanın
büyük çapta zarar gördü-
ğünü kimse yadsımıyor.
Nûkleersılahlann çevre-
sel etkilerine ta Stockholm
Bildirisi'nde (1972) önem-
le dikkat çekılmış olması-
na karşın, ülkeler nükleer
santrallar kurma yolunda
açıkça yanşıyorlar. Dün-
yada nükleer silahlara sa-
hip ülkelerin süper güçler
olması, hem sorunu yara-
tanların hem de kendile-
rinden çözüm beklenenle-
rin aynı devletler olduğu-
nu göstermiyor mu?
Uluslararası uyuşmaz-
lıklann banşçı yollardan
çözümü, silahlı çatışmala-
nn önlenmesi amacıyla ku-
nılmuş olan Birleşmiş Mil-
letler (BM) örgütü, ne ya-
zık kı, yanm yüzyılı aşkın
ömrü boyunca bu ereğine
ulaşamadj. Tüzenin kaba
güce üstûnlüğünü sağla-
mayı başaramadı.
Banş ve güvenlik için
tehlike oluşturan durum-
larda, örgütûn işlevi, nere-
deyse "mavi bereliler" di-
ye bilinen banş gücü asker-
leri göndererek gösterme-
lik bir tavır takınmaya in-
dirgenmiş dunjmdadır. Ser-
mayenin küreselleşmesi-
nin ulusal egemenlik ve sı-
nır kavramlannı tanımadı-
gı bir çagda; soykınma, in-
san haklannın çiğnenme-
sine ve çevre düşmanlığı-
na karşı çıkmanın önûn-
deki engellerin başında da
uluslann egemenliginin yer
alması şaşırtıcı değil mi?
BM örgütûnün, banşı ko-
ruma yönûndeki katkısı-
nın, ekonomik gelişme,
kültür, sağlık, tanm, kent-
leşme ve benzeri konular-
daki katkısmdan bile küçük
olmasında bunun payı bü-
yüktür.
Gerçekte, ekonomik ge-
lişme, çevre ve güvenlik,
bırbirlerinden soyutlanma-
lan olanaksız, iç içe kav-
ramlardır. Rio Bildirisi'nde
(1992) (m. 24 ve 25) bu
açıkça dile getirilmiştir:
"Savaş, sürekli ve dengeli
(sürdürülebilir) gelişme
üzerinde yıkıa ettdJer ya-
Her haf ta
sıkı
denetim
Gezici Kalite Konfrol
LaboratuvaHanmız,
her hafla istasvonlanmızdan
yakıt örnekleri alıyor,
4 ayn kalite kontrol tesH yapıyor,
yüksek teknoloji kullanarak inceljyor
Size daima, mükemmeJ
ürün kalitesini sunmak için.
par. Devletler, silahlı çatif-
ma sırasında. çevrenin ko-
runmasını amaçlavan tü-
ze kuraHanna sajgı göster-
mek zorundadırlar."
Yaşananlar gösteriyor ki,
dar ve ulusa] çerçevede al-
gılanan geleneksel "güven-
Hk" kavramı da günümü-
zün küresel gereksinimle-
rine yarut vermekten uzak-
tır. Iklim değişmeleri, nük-
leer kazalar, ozon tabaka-
sının incelmesi, asit yağ-
murlan, kirlenme dışsatı-
mı tüm insanlığı korkutu-
yor. Ulusal egemenliğe kar-
şı asken ya da siyasal bir
korkunun yokluğu anla-
mındakı "güvenlik" kav-
ramının yeniden gözden
geçırilerek genışletilmesi
gerekıyor. Bu gereksinme-
ye, BM Çevre ve Kalkın-
ma Yan (Curulu'nun (UN-
CED) Ortak Geleceğimiz
(1987) adlı yazanağında
da yer verilmiştir.
Doğal dengeyı yıkıcı et-
kilerin en çarpıcı örnekle-
nne, nükleer silahlara baş-
vurulması durumunda rast-
landığına kuşku yoktur.
Bununla birlikte. insanlık,
geleneksel bıyolojik ve
kimyasal silahlarla sava-
şılmasından da, onanlma-
sı güç, derin yaralar alabi-
liyor. Her türlü savaş, üre-
timde ve toplum yaşamın-
da yol açtığı olumsuzluk-
lar nedeniyle ınsanlara, do-
laylı olarak da büyük zarar-
lar venyor.
Bu nedenlerle hem eko-
nomik gelişme için kulla-
nılabilecek kaynaklan sa-
vaşmaya kaydırarak hem
de doğrudan doğruya ya-
rattığı sonuçlaryüzünden.
silahlanma- yanşının ''sü-
rekli ve dengeli gelişme"
kavramı ile bagdaştınlma-
sına olanak yoktur. Çünkü
bu kavram, ekonomik ge-
lişme ve çevre arasında bir
denge öngörür. Yukanda
sözünü ettiğim yazanağa
ekJenmiş olan Genel Ilke-
ler, Haklar ve Sorumluluk-
lar adlı belge, BM Antlaş-
ması'na uygun olarak, dev-
letlerin. uyuşmazhklannı
banşçı yollardan çözme-
lerini önermiştir.
Açıktır kı, sorun, salt tü-
ze kurallannın ve yaptı-
nmlann yetersizlıgi soru-
nu değildır. Daha çok, ku-
rallara yansıyan anlayışın
benimsenmesi ve uygulan-
masındakı duyarsızlık so-
runudur. Stockholm Bildi-
risi'nde (1972, m. 24), dev-
letlerin, haklarda ve yü-
kümlülüklerdekı eşitliği
çerçevesinde, "ekoktjikgû-
venBğe" de, eşıt ölçülerde
haklan olduğu vurgulan-
mıştır.
Avrupa Güvenlik ve Iş-
birliği Konferansı'nm So-
nuç Belgesi'nde de (Hel-
sinki, 1975), çevrenin ko-
nınması ile ilgili özel bir
bölüm vardır. Tıpkı, Paris
Şartı'nda (1990) olduğu
gibi. Aynca, Bırleşmış Md-
letler"in öncülüğünde ha-
zırlanmış olan, Silahlan-
ma Yanşının Ekolojik So-
nuçlanna llişkin Antlaş-
ma'yı (1988) çok sayıda
devlet onaylamış durum-
dadır.
Devletleri; kendilerine.
başka ülkelen ve gelecek
kuşaklan da kapsayan da-
ha büyük sorumluluklar
içeren yenı bir egemenlik
anlayışıyla davranmaya
zorlayan uluslararası tüzel
araçlann sayısı 250'nin üs-
tündedir. Bütün bu kural-
lar, bir ya da birkaç devle-
tm egemenlik haklannın.
başka devletlerin doğrul
(meşru) çıkarlanna aykın
olarak kullanılmasına ızin
vermez. Ama, ne yazık kı
bütün bu belgelerin altın-
da, bugün bütün dünyayı,
insanlanyla. canlı ve can-
sız çevre değerlenyle sa\ aş
çarkının dişlileri arasına
itmekte duraksamayan ben-
cıl devletlenn ımzalan bu-
lunuyor.
Oysa, insanlann, çevre
hakkından yararianabılme-
leri, ancak banş ortamın-
da, özgürlük koşullannda,
demokratık yöntemlerle,
tüzenin üstünlügu ılkesı-
ne ve insan haklannın bü-
tünlüğüne saygı çerçeve-
sinde. uluslann ve halkla-
nn sıkıca dayanışmalany-
la sağlanabılir. Aç. sağlık-
sız, eğıtilmemiş ve özgür-
lüklen kısıtlanmış yığın-
lardan, insanlığın ortak de-
ğerlerine sahip çıkmasını
nasıl beklersiniz? Doğa-
nın bozulmasında hem en
çok payı bulunan hem de
yeryüzünün çoğu kaynak-
lannı denetleyen varsıl ül-
kelerin, yoksul ülkeler kar-
şısmdaki sorumluluklann-
dan özenle kaçınmakta ol-
duklan da bu bağlamda
vurgulanmalıdır. Pek ço-
ğu, çevre teknolojisi dışsa-
tımı yoluyla sömürü çark-
lannı daha ıyi döndürme-
nin peşindedirler.
Ülkemizde ise sayısız
ekonomik, toplumsal ve
kültürel etmenin yanı sıra,
temel sorunun, devletin
çevreye ilişkin söylemiyle
eylemi arasındaki çelişki-
nin sürmesinde olduğu gö-
rülür.
Bu tutarsızlık, kımi za-
man da, çevrenin öneminın
açık açık yadsınmasına dö-
nüştürülmektedir. Ulusla-
rarası yükümlülüklenmız,
anayasanın 56. maddesi,
Çe\Te Yasası ve ilgili öte-
ki yasalar, devleti ve dev-
let adına iş görenleri san-
ki hiç bağlamıyor. Ali-
ağa'da, Akkuyu'da, Fırtı-
na Deresi'nde enerji sant-
rallan kurmaktakı kararlı-
lıklan hıç değişmiyor. En
verimlı topraklannı "pa-
tates tariası" diye küçüm-
seyerek Toyota fabnkasının
yerleşmesine açabıliyor,
kıyılann beton yığınlanna
çevrilmesine seyirci kala-
biliyor. orman varlığımı-
zın küçülmesinı bile bıle,
bılınçsızce özendirebili-
yor; ne getıreceği belırsız,
ama neler götüreceği çok
açık olan siyanürle altın iş-
letmecılığine ızın vermenın
ötesınde. yanlış kararlan-
nı bozan yargı gücüne kar-
şı dırenebilıyorlar.
Halkın, gönüllü kuruluş-
lann ve meslek örgütleri-
nın bu alanda devletten ve
yerei yönetımlerden daha
duyarlı davrandıklan söy-
lenebilır. Bergama'da. Iz-
mir'de, Ankara'da, Antal-
ya'da ve lstanbul'da pek
çok yanlışı onlar durdur^u-
lar. Buna karşm. emek-sfer-
maye ilişkıleri açısından
hıç de önemsiz olmayan
çevre sorunsalına, ülke-
mizde, ışçı sendıkalannın
yeterince duyarhlık gös-
terdıklen söylenemez. Oy-
sa. öte yandan, "çevre dois-
tu" ürünlenne yapıştırdı-
ğı yeşil etıketleryardımıy-
la kapıtalızmın gıderek ye-
şıllere bürünmekte olduğu
gözden kaçmıyor. Bu ülke-
de çevrecilik olacaksa, onu
da en iyi biçimde biz ya-
panz dercesine, yeşil sav-
İan sahıpleniyorlar. Ara-
lannda. bu amaçla. dınsel
kurumlarla yakından ışbir-
lıği yapmakta yarar gören-
ler bile var.
Neler mi yapmalıyız?
Yukanda örnekleri özetle-
nen yanhşlann tam tersıni.
Bu arada, ölü doğmuş bır
yaratık izlenımini veren
Çevre Bakanlığı. yeni bir
anlayışla ele ahnarak yeni-
den düzenlenmelidir.
Merkezde ve yerel dü-
zeyde, başta yöneticiler,
politikacılar, gençler, sivil
örgütler ve kadınlar olmak
üzere toplumun türlü kat-
manlanmn çevre duyarlı-
lığının etkıli bir eğitim iz-
lencesı ile geliştirilmesine
çaba harcanmalı; ama çev-
re için eğitim, kesinlıkle,
yurttaşlık eğitiminin bir
parçası olarak algılanma-
hdır.
Çevreye. kararlan, ey-
lemleri. sözlen ve ımzala-
nyla en büyük zararlan ve-
ren]er arasında, çok yüksek
konumlardakı yetkililenn,
yöneticilerin, gıderek (hat-
ta) kımi bilim adamlannın
da bulunduğu hesaba katı-
larak asıl güvencenin, dıp-
loma yerine etik sorumlu-
hıkbiûnd'mn geliştınlme-
sinde olduğu her firsatta
yinelenmelidir.
KALITELI URUN, KALITELI HIZMET
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Saldırıda!
"Ahlaksız, köpek, ztrcahil, ter-
biyesiz!.."
Bu sözleri bir gazeteci kadın
söylüyor. Hem de televizyon ek-
ranında, binlerce kişinin gözü
önünde!..
Kim bu kadın?
Gazetelerde açık saçık fotoğ-
raflari
Bir de "Ben cumhuriyet kadı-
nıyım" diyor. Hem cumhuriyet
yanlısı, hem de Fethullah savu-
nucusu!..
Dört yıl iran'da yaşamış, son-
ra Türkiye'ye gelmiş. Acaba bir
çeşit görevle mi?.. İnsan kuşku
duyuyor! Fethullah'la ilgili röpor-
tajlar yapmış, yazılar yayımla-
mış... Ekranda alabildiğine şık,
boyalı, küstah bir görünüş... Da-
ha önce bu tür hırslı bayanlar
gördük, ama böylesini ilk kez ta-
nıyoruz...
Hikmet Çetinkaya'ya "Ahlak-
s/z"diyesaldınyor... Niye, Çetin-
kaya yirmi beş yıldır Fethullahçı-
lartn içyüzlerini kitaplarla, köşe
yazılarıyla kamuya duyurmuş...
Bu mu ahlaksızlık? Yoksa Atatürk
cumhuriyetinin bir aydını olarak
sorumluluktaşıması mı? Gerçek
bir demokrat olması mı? "Ahlak-
sızlık" varsa bunu kendinde ara-
mamalı mı, bir yazara herkesin
gözleri önünde ahlaksız diyebi-
len?..
Bir rapor çıkmış ortaya... Kim
çıkarmış? Bilinmıyor. Orda Pey-
gambere saldın varmış... Bu ra-
por MGK'ye sunulmuş. Gerici
basın kıyameti kopanyorj Mec-
lis'te Faziletçiler ağır sözlerle la-
ik cumhuriyet yanlılarını suçlu-
yor.. Nedense bu garip raporu
tanıtan, anlatan, kamuya duyu-
ranlar Fazilet ve Fethullah yanlı-
sı gazetelerveTVIer!.. Ellerinebir
fırsat geçirmişler, belki de kendi-
lerinin yarattığı bir rapor üstün-
de bağınp çağırıyorlar...
MÜSlAD'ın yeni başkanı, daha
da ileri gidiyor: "Iki millet var; bi-
ri dinden yana olanlar, öbürü di-
ne karşı olanlar." Yani mürteciler
biryanda, laikleröteyanda... Bu-
na gerçek anlamda bölücülük
demezler mi? Gerçi daha önce
Erbakan da "patates milleti'nden
söz etmemiş miydi? Şimdi hapis-
te olan başka biri de "Demokra-
s/ bizim için biraraçtır" buyurma-
mış mrydı? Görülen gerçek, hep-
sinin amacının demokrasi falan
değil, belli bir sürecin sonunda ül-
keyi şeriat devletine götürmek
otefuğudur... Bunu anlamayan kal-
dıysa, ya kötü niyetlidirya da gaf-
let uykusuna dalmış biridir...
General Doğu Aktulga nın ant
içen askerlere seslendiği gibi,
"Laiklik olmazsa ne demokrasi
kalır ne devlet kalır." Laik cum-
huriyeti sinsi, açık yollardan yık-
maya kalkışanların bu sözden
ders almalan gerekir. Amasavcı-
lığın Fethullah araştırmasını
"McCarthy'ci paranoya "sayan
tutucu yazarlara öyle dersler şim-
dilik vız geliyor!
irtica ile ilgili MGK'nin öne sür-
düğü tasanları Başbakan Ece-
vit'in Meclis'egöndermesi elbet-
te iyi bir haber... Ama bu tasarı-
lar Meclis komisyonlarında ba-
kalım kaç ay, belki kaç yıl kalıp toz-
lanacak?
PENCERE
Açm Gözüraizü Yoksıdbr!..
Amerika'da "sıfır ölüm" üzerine yeni bir savaş
stratejisi geliştiriliyor.
Varsayıma gore yeni savaşta cephe yatay değil,
dikey oluyor; gök ile yer arasında kuruluyor; Süper
Güç Amerika, Yenı Dünya Düzeni'ne başkaldıran
düşmana saldınrken hıçbir kayba uğramadan "za-
fer"e ulaşacak...
Irak ve Sırbistan üzerine ilk laboratuvar deneyle-
ri yapıldı.
Vıetnam'da 50 bin kayıp veren ABD'nin "süper tek-
no/q//"yi kullanarak dünya egemenliğini birtek Ame-
rikalının bumu kanamadan sürdürmesine ilişkin ta-
sanmı 21 'inci yüzyıla dönük bir kurgu...
•
Oysa 20'nci yüzyılda Batı emperyalizmi yeryüzü-
nü mezbahaya dönüştürmüştü.
Birinci Dünya Savaşı kayıplan:
Fransa 1.390.000, Avusturya-Macanstan Impara-
torluğu 1.000.000, Belçika 44.000, Bulgaristan
100.000. Kanada 55.000, ABD 114.000, Tngiltere
740.000, Yunanistan 12.000, Hindrstan 100.000,
Italya496.000, Yeni Zelanda 16.000, Portekiz 8.000,
Romanya 158.000, Rusya 1.700.000, Sırbistan
400.000 ve arta kalanı Almanya ile öteki ülkelerden
olmak üzere toplam 8.700.000 (sivıl ve asker) ölü...
Ikinci Dünya Savaşı kayıplan:
ABD 300.000, Almanya 5.000.000, Belçika 89.000,
Çin-Japonya ile savaşın başından beri- 8.000.000,
Finlandrya 90.000. Fransa 535.000, Ingiftere 390.000,
Italya 450.000, Japonya 2.000.000, Macaristan
450.000, Polonya 5.000.000, Sovyetler 20.000.000,
Yugoslavya 1.500.000, Yunanistan 500.000 olmak
üzere 40 - 52 milyon insanın öldüğü hesap ediliyor
Görüldüğü gibi 20'nci yüzyılda "uygarBatı" insan-
lığı kınp geçirmiş...
•
Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı'ndan kaçınabilir
miydi?.. Bilemiyorum. Bu sorunun yanıtı tarihsel bir
araştırma ve inceleme konusudur; ama, bizim göz-
terimiz kendi kendımize eleştırel bakışla çevnlidır; En-
ver başta olmak üzere Osmanlı paşalanna veryan-
sın ederiz:
"- Çölleri Türk kanıyla sulayıp Çanakkale'ye beş
üniversite gömen Enver Paşa..."
Enver Paşa'ya ne söylesek az gelirde şu pek akıl-
lı Fransız'a, Alman'a, fngiliz'e ne diyelim?.. Savaşı
çıkaran onlar, milyonlarcagencin kınmından sorum-
lu onlar, dünyayı kan ve ateşe sürükleyenler onlar!..
Biz çöllerdeTürk kanı akıttık; ama, Atlantik'in öte ya-
kasında yaşayan ABD'ye ne oluyor?.. Okyanus öte-
sindeki savaşa -üstüne vazifeymiş gibi- katılıp 100
bini aşkın gencini Avrupa'da kurban eden Amerika-
lı bizim Enver*den çok mu akıllı?..
•
Ikinci Dünya Savaşı'nda en akıllı ulusun Anado-
lu'da yaşadığı anlaşılıyor.
Ismet Paşa başımızdadır.
Yaklaşık 50 milyon insanı yok edecek canavarlı-
ğın hırsı Avrupa'da köpürüyor; dünyayı yutmak is-
teyenlerin gözleri kararmış, benliklerini nefret sarmış!..
Enver Paşa bunlann yanında zemzemle yıkanmış
sayılmaz mı?..
Bereket Inönü gibi vaktiyle ateş çemberinden geç-
miş bir saöduyulu insan, Türkiye'yi sırat köprüsün-
den aşınp Kİnisenin bumu kanamadan banşa ufa^-
tınyor.
•
Peki, 15 yıldan beri Anadolu'da 30 bin cana kıyan
terörene diyelim?..
Bizim içimizden kaynaklanmadı bu pis savaş, dı-
şardan körüklendi, emperyalizmin Ortadoğu'daki
hırsı Anadolu'daki yoksullan birbırine kırdınyor.
Yoksullar, açın gözünüzü!..
ORHAN KARAVELİ'den
önemli bir belgesel
BİR ANKARA AİLESİNİN
OYKUSU
• Osmanlı'dan Kurtuluş Savaşı'na ve bugüne 160 yıllık
gerçek bir öyku.
• Mustafa Kemal'le ılgılı bılınmeyen anılar.
• Seymenler ve Seyraenhk.
• Mehmet Akif 'İstıklal Marşı"nı nerede ve nasıl yazdı
ve ilk kime okudu?
• "Ankara" adı nereden geliyor? Ataturk'un şaşırtıcı ve
bihnmeyen tezı.
• "Vatan" ve 'Tercuman" gazetelerı olaylannın 40 yıldır
açıklanmamış "perde arkası".
(1. hamur/ 38 fotoğraf' 224 sayfalık bir anı / belgtselı
Genel Dağrtım: ÖZGÜR YAYIN DAĞIT1M LTD. ŞTİ.
Ankara Caddesı 31/2 - İstanbul
Tel: (0212) 526 25 13 - 526 35 01
Faks: (0212)527 57 78
'30 Haziran Cammba '
Mehmet Dirisu şeftiğinde 16.vel7
. yy'da çokpopûler bir müzik
türü olan madrigaüerin yanısıra eşliksiz insan sesi için
bestelenmişyapıtlar sunacak.
t: 19.00-20.00
istiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82