Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19MART1999CUMA
SAGLIK
Bilim adamlan 'erkekler doğurabilir mi' diye düşüneceklerine hastalıklara çare arasınlar
Kan lıastalan yardım beldiyor
SAADETUSLU
Lösemi, talasemı, bemofili...
Kandaki çeşitli aksaklıklar nedeniyle
meydana gelen ve birçoğu içın ömür bo-
yu sûren hastalıldar. ÖzellikJe çocuk yaş-
ta ortaya çıkan bu hastalüclar, küçük be-
denlerin erkenden olgunlaşması için bir
neden olmuş çok zaraan. Günümüzde lö-
semı oldukça tanuımasına karşın talase-
mi yeterince bilinmiyor. Bu hastalığı
doğduklanndan beri taşıyan çocuklar ise
artık kendileriyle de ilgilenilmesıni isti-
yorlar.
SSK Bakırköy Hastanesi'nin hemoto-
loji servısıne en az 15 günde bır kan tak-
rırmak ıçin geJen küçük talasemiliJer, il-
gısizlikten şikâyetçi. Genelde 6 ayhkken
• Lösemi, taiasemi, hemofili... Özellikle çocuk yaşta ortaya çıkan bu hastalıldar, küçük
bedenlerin erkenden olgunlaşması için bir neden olmuş çok zaman. Günümüzde lösemi oldukça
tanınmasına karşın talasemi yeterince bilinmiyor. Bu hastalığı doğduklanndan beri
taşıyan çocuklar ise artık kendileriyle de ilgilenilmesini istiyor.
ortaya çıkan hastalığı yaşayarak öğrenen
çocuklar, en büyük stkıntıyı okulda ya-
şadıklarını söylüyorlar. Öğretmenlerinin
hastalığı bilmemesi nedeniyle kendileri-
ne zorluk çıkanldığını söyleyen çocuklar,
"Bazı öğretmenleriıniz "Bana ne' diyor.
'Hastaysa çocuğunu okutma' diyor. Has-
ta olan çocuklar okuyamavacak mı? Her
gün bir doktor çıksın, bunlara hastaiığın
ne oiduğuDu anlatsın" diyorlar.
Sanatçılann özellikle lösemili çocuk-
lara destek vermesine de içerleyen ço-
cuklar, bilim adamlanna ise "Erkekler
doğurabilir mi diye düşüneceklerine, bu
hastahk nasd iyileşir, onu düşünsünler''
sözleriyle sitem ediyorlar. Çocuklann bir
başka sıkıntısı da bazı arkadaşlannın
kendilerini dışlatnası.
Çocuklarla görüştüğümüz gün, kan
taktıranlann en küçüğü 6 yaşındaydı. Kü-
çük hanım "Kelebek iğne takıvorum. İğ-
neyi takınca canım acıyor. Anneme ' Ya-
nn tak' diyonım, dinlemiyor" sözleriyle
sorunlannı kısa, ama kesin anlatıyor.
Hastalıktan etkılenen, sadece çocuklar
değil. Aileler de çocuklanyla birlikte ay-
nı acıyı hissediyor. Hepsinin ağzından
dökülen ortak bir şey var ki dikkate alın-
ması gerekir: "Bu hastahk basit bir kan
testiyle önceden belirlenebili.vor. Evlene-
cekçiftiere testzoruniuluğu getirilsin. Biz
yandık. onlar >anmasın."
Hastalann hepsi Istanbul'da oturmu-
yor. Kan taktırmak için günübirlik Tekır-
dağ'dan, Çorlu'dan gelenler var. Bu ka-
dar yoldan geldikten sonra kan bulama-
dıklan zamanlar olduğunu da söyleyen
aileler, tam teşekküllü bir hastane ya da
bir birimin açılmasını istiyorlar. Devle-
tin bu hastalığı kabul etmediğini de sa-
vunan aileler, daha çok ilgi bekliyorlar.
Kan verilen yerin de daha geniş olma-
sını isteyen aileler, ilaç konusunda ise
şunlan söylüyor:
"Diğer hastalarla birtikteilaç kuyruğu-
na girivoruz. Bir ara bizi ayırmışlardı. a-
ma şimdi yine birkştirdiler. Biz saat
12.00'den sonra muayenemiz bittiğinde
kan takmak zorundayız. Ftttreyi hemen
almalıyız. Bir de sabahtan muayene ol-
makiçin normal poliklinikte diğer hasta-
larla iç içe bekliyoruz. Çocuklanmız za-
ten hasta. Bu ortamda saatlerce a>akta
kalıyoıiar. Hastane yönetimi. çocuklan-
mıan zaten psikolojikve fiziksel olarak da
yıprandıklannı düşünüp ayn bir yer
avırabilir."
Kan kanseri her yaşta
ortaya çıkabiliyor
lstanbul HaberServisi- Halk ara-
sında kan kanseri olarak olarak bi-
linen lösemi, her yaşta ortaya çıka-
biliyor. SSK Bakırköy Hastanesi
Hematoloji Kliniği Şefi Gönül Ay-
doğan, hastalıgın tedavisinin cinsi-
ne göre değiştiğini
söyledi.
Kan hastalıklan
içinde en çok biline-
ni olan lösemi, teda-
vi edilmediği takdir-
de ölümlere neden
olabılıyor. Hastalık-
ta kesin nedenin he-
nüz bulunamadığını
söyleyen Dr. Aydo-
ğan, "Ancak toksik
maddeier, radyas-
yoa bazı ilaçlar, yük-
sek enerji hatian ve
viral enfeksiyonlaruı
etkisinin olduğu biB-
njyor" dedi. Hastalı-
ğın her yaşta ortaya
çıkabildiğıni ifade e-
den Gönül Aydogan, "Nedeni beli
oünayan düşmeyen ateş, keoûk ag-
nlan, deri içi kanamalan, renk so-
lukluğu" durumlannda uzmana gi-
dilmesini istedi.
Löseminin ilik nakliyle tedavi
edilebildigiaı de kaydeden Dr. Ay-
doğan, "Ozellikle küçük yaşta bu
bastahğa yakalanan çocuklar teda-
• Kan hastalıklan
içinde en çok bilineni
olan lösemi, tedavi
edilmediği takdirde
ölümlere neden
olabiliyor. Hastalıkta
kesin nedenin henüz
bulunamadığını
söyleyen Dr.
Aydoğan, "Ancak
toksik maddeier,
radyasyon, bazı
ilaçlar, yüksek enerji
hatian ve viral
enfeksiyonlann
etkisinin olduğu
biliniyor" dedi.
vi görüp bunu unutuyor. Talasetnili
çocuklar ise sürekli bu sorunu yaşa-
mak zorunda. Löseminin talasemi-
ye göre bir dezavantajıysa enfeksi-
yonlara daha duyaıiı otması. Bu ne-
denk lösemi hastalan mikrop kap-
mamak için maske
kuUanıyortar" diye
konuştu.
Bir başka
hastahk
lstanbul Tıp Fa-
kültesi Onkoloji Ens-
ritüsü'nden Doç. E>r.
BülentZülfikar, top-
lumda bilinmeyen
bir başka kan hastalı-
ğmın da '"purpura"
oldugunu söyledi.
Zülfikar, hastalığın
kendıni, kanın pıhtı-
laşmasını sağlayan
trombositlerin azal-
ması veya damar ci-
darlannın bozulması
sonucu deride morluk ve değişik
sistemlerde kanama ile gösterdiği-
ni söyledi. Çeşitleri olan purpuranın
en süc görüleninin alerjik purpura
oldugunu kaydeden Zülfikar, en-
feksiyonlann, aşılann,' birçok ilaç
ve kimyasaF madde ile zehirİen-
melerin hastalığa neden oldugunu
söyledi.
ürkiye'de3
bin talasemi
hastası var
Kandaki bir bozukluk nedeniyle meydana
gelen talasemi pek bilinmemesine karşın Tür-
kiye'de 3 bin kişi ve aileleri bu sorunu yaşıyor.
Ömür boyu süren, tedavisı münıkün olan, an-
cak tedavi edilmediği zaman ölümle sonuçla-
nabılen hastahk, en çok Antakya, Antalya ve
Izmir'de görülüyor.
lstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitü-
sü'nden Doç. Dr. BülentZülfikar. talasemının.
kana kırmızı rengini veren alyuvarlardaki he-
moglobin adlı maddenin globilin zincirinin
doğuştan bozuk olması durumunda görüldü-
ğünü söyledi. Anne ve babanın taşıyıcı olma-
sı durumunda çocuklann hasta olabilecekleri-
ni belirten Zülfikar, basit bir testle bunun önü-
ne geçilebileceğini belirtti. Doç. Zülfikar, te-
davinın yapılmaması durumunda ölümlerin
kaçınılmaz oldugunu vurgulayarak şöyle de-
vam etti:
"Talasemide asıl öoemli olan, vücudun ihti-
yacı olan kanın verilmesi. Ancak tek başına
kan verilerek yapılan tedavi yeterli değüdir. Ve-
rilen kan vücutta fazia demir birikmesine ne-
den olur. Bu da başta kaip olmak üzere, bütün
sistem organlan ve diğer organlar bundan ha-
sara uğrarlar. Bunun önüne geçmek için kelat
yapıcı ilaçlar denilen demiri bagiayıcı ilaçlar, E
vibunini, folik asit ve çinko kullanılması gere-
Idıf
Hastalığın genelhkle flk 6 ayda ortaya çık-
tığını belirten Büient Zülfikar, belirtılen "so-
hıkiuk, iştahsızbk. hırcınhk. büyümede gerv
tik" olarak sıraladı.
Hastalann sporfaaliyeûerine kısıtlama
Istanbul Haber Servisi-Hemofıiihaslalarınjntıb-
bı sorunlardan çok sosyal hayatta sıkıntılar yaşadık-
ianna dikkat çeken Doç. Zülfikar, en basit olarak
hastalann her türlü sporu >apamadıklannı söyledi.
FutboL boks, motosiklet >ansı. daigıclık, dağalık,
kros, rugbi, hokev ve sguash gıbı sporlann kesinlik-
le yapılmaması gereknğını voırgulayan Zülfikar, has-
talann yapabılecekleri sporlan şöyle sıraladı:
• Yüzme: Ömür boyu yapılabilen, kaslan-ekJem-
leri-kalp ve damar sistemini güçlendiren en yararlı
spor dalıdır. Ancak havuz ve derin sularda dalış ya-
pılmamalıdır.
• Yürüyüş: Gerek açık arazide ve kırlarda, gerek-
se kapalı tesislerde her zaman yapılabilir. Hızlı ve
tempolu yapılırsa tüm vücut kaslannın çalışmasmı,
güçlenmesini sağlar. Başlamadan evvel yürüyüş
ayakkabısı giyilmeli.
• Firizbi: Bacaklan ve kollan güçlendirir.
• Balıkçılık: Dinlendirici bir spordur.
• Golf: Uygun kıyafet ve saha bulunduğunda
önemlı bir fiziksel egzersiz ve sosyal faaliyettir.
• Bisiklet: Baş, kollar, dizler, ayaklar için uygun
komyucular giyildikten sonra yapılabilecek en iyi
sporlardandır. Bacaklann, ayak bileğinin, omurga-
lann güçlenmesini sağlar.
Uygun kıyafeder gjvilerek. uygun zeminlerde ge-
reküönlemlerahndıktansonrayaptiabüecek sporlan
• Koşu: Bu sporda. v'ük taşı\an eklemlere daha
fazla yüklenildığı için kanama görülebilır. Eklemler
hasara uğramadan başlanılır ve önlem almarak ya-
pılırsa önerrdi yararlar sağlar.
• Cimnastik: Henüz kas ve eklemleri zedelen-
memış olgular, uzmanlann gözetiminde cimnastik
yaparak güçlü, zinde ve daha az kanayan bir vücu-
da sahıp olurlar. Sıçrama şeklinde hareketler lercih
edilmez.
Hemofilihastalannınyüzde 807özüriü
tstanbui Haber Servısi- Kan hastalıklan içinde
tedavi bakımından önemli gelişmeler kaydedilen
hastalıklardan biri de hemofili. Türkiye'de yak-
laşık 2 bin kişide görülen hemofili, kendini, basit
travmalarda bile gelişen kanamalarla gösteriyor.
Üçte ikisinden fazlasının nedeni kalıtsal olan ül-
kemizdeki hastalann yüzde 80'i sakat durumda.ls-
tanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü'nden Doç.
Dr. Büient Zülfikar. hemofilinin, kanın pıhtılaş-
ma sistemınde rol alan faktör 8 ve 9'un kalıtsal ola-
rak eksikliği ya da bozukluğundan kaynaklandı-
ğını söyledi. Hemofilide kanamanın günün her-
hangi bir saatinde görülebildığinı belirten Zülfi-
kar, "Hemofili Aolgusubirsene<Jeortalama35kez,
hemofili B oigusu daha azgörülür" dedi. Doç .Zül-
fikar, hastahk sırasında görülen bulgulan şöyle
sıraladı:
• Hematom, deri altı ve kas içi kanamalara de-
nir. Sinir ve damarlara baskı yapar.
• Hemaıtroz, eklem içine olan kanamalardır.
Ağırtipolgularda kendiliğinden, diğerlerinde dar-
be sonucu meydana gelir. En sık dizler, dirsekler,
bilekler ve omuz eklemlennde görülür.
• Hemofililerde eklem ve kas içi kanamalann
yaptıgı hasarlar kemiklerde yumuşamaya neden
olur. Bu da kınklara neden olur.
• SıkJıkla kasık ve önkol sinirlerinde kanama-
lar görülür. Sinir içine olan kanamalar nadiren si-
nir felçlerine neden olabilir.
• Genellikle travma sonrası gelişen merkezi si-
nir sistemi kanamasının hayati önemı vardır.
• Ağız içinde görülen kanamalar.
• Sıklıkla olmasa da böbrek ve idrar yollannda
da kanama görülür.
• Yutak bölgesinde görülen kanamalarda, yut-
ma güçlüğü ilk haberci bulgudur.
Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan 1998 araştırmasına göre son on yılda 4.2'den 2.6'ya geriledi
Türldye'de doğuı^anlık hızı düştütstanbui Haber Servisi - Türkiye'deki
doğurganlık hızının son 10 yıl içinde
4.3'ten2.6"yadüştüğübelirlendi. Türki-
ye'deki evli kadın ve erkeklerin j-üzde
62'sinın başka çocuk istememesine kar-
şın modern korunma yöntemi kullanan-
lann oranı sadece yüzde 38 olarak gönî-
lüyor.
Hacettepe Üniversitesı Nürus Etütleri
Enstitüsü tarafından 1968 yıhndan bu
yana her 5 yılda bir yapılan "Nüfiıs Do-
ğurganlık AraştınnalarıT
'nın 1998 yılı
sonuçian belirlendi. Enstitü tarafından
hazırİanan ön rapor, Türkiye Aile Sağlı-
ğı ve Planlaması Vakfı'nda (TAP) dü-
zenlenen basın toplantısında açıklandı.
1998 yılının ağustos-kasım aylan içinde
Türkiye genelinde 8 bin 59 hanede yapı-
lan çahşmaya göre, kadınlann yüzde
17'si hiç eğitim görmemiş. Eğitimli ka-
dınlaraı yüzde 48'ı ise ilkokul mezunu.
Enstitüden Prof. Dr. AykutToros. Türki-
ye'de nüfus yapısının artık değiştiğini be-
lirterek "Esldden az geiişmiş ülkelerie kı-
yaslama yapardık, şimdi Avrupa Bûüği
ülkeleriyle nüfus uyumu var mı yok mu
ona batayoruz" dedi.
Araştırmay la ortaya çıkan bazı sonuç-
lar ise şöyle sıralanıyor:
• Evli kadın ve ve erkeklerin tamamı-
nın aile planlaması hakkında bilgisi var
ancak bunlan kullamm oranı 63.7.
• Evli kadınlann ve kocalann yüzde
62'si başka çocuk istemiyor. Ancak mo-
dern yöntem kullanımı sadece yüzde 38.
Çocuk istemediği halde etkili bır yön-
tem kullanmayanlann oranı yüzde 39
olarak karşımıza çıkıyor.
• Bebek ölüm hızı binde 42.7. Ancak
geiişmiş ülkelerdeki binde 6'lık rakam-
lara ulaşılması için daha çok şeyler ya-
pılması gerekiyor.
• Doğumu sırasında bir sağlık perso-
nelinden yararlanan kadın oranı yüzde
81. Halen her dört doğumdan biri evde
gerçekleşiyor. Batı bölgelerinde bu oran
yüzde 13, Doğu bölgelerinde ise yüzde
54 olarak karşımıza çıkıyor.
• Türkiye'de emziıme oranı yüksek
olarak kabul edilir. Gerçek anlamda an-
ne sütü ile beslenme. ilk 6 ay içinde an-
ne sütünden başka (su dahil) gıda veril-
memesıdir. Ülkemizde bu anlamda bes-
lenme ancak yüzde 9 olarak görülüyor.
• 12-23 aylık bebeklerin sadece yüz-
de 46'sına tam aşılama yaptınlmış. Hiç
aşı olmayan çocuklann oranı ise yüzde
4. Çocuklann aşılanmasında annelerin
eğitimlerinin büyük önemı var.
• Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ko-
nusunda kadınlann yüzde 35'i, erkekle-
rin yüzde 5'ü biraz bilgi sahibi. Cinsel
sorunlar konusunda erkekler kendi ara-
lannda konuşmayı tercih ediyor. Ancak
bilginin artması için uzmanlar, erkekle-
rin eşleriyle konuşması gerektiğini vur-
guluyorlar.
• AIDS'ten korunma konusunda ka-
dınlann yüzde 25'i, erkeklerin yüzde
20'si yanlış şeyler biliyorlar.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLÎ
Ey İnsan Sevdim
Seni...
1997'nin yazı. Yaratıcı Aklın Sentezi. Felse-
feye Giriş'i bitirmişim. Kitaptaki konularla ilgili
okuma parçaları seçiyorum. Baştaki "İnsan
Nedir?" bölümü için, bir de şiir olsun istiyorum.
Rastlantının güzelliği, baktım Adam Sanat'ta
Salâh Birsel'inyeni bir şiiri. Adı: Ey İnsan Sev-
dim Seni! Insanseveriiğe bizden ve evrensel
edebiyattan gösterebileceğimiz örnekleri az
çok tanırım. Birsel'inki farklı ve ilginç bir yakla-
şım. Almaya karar verdim. Telefonla kendisini
arayarak izin de istedim; severek verdi. Son ko-
nuşmamız da o oldu kendisiyle.
Kitap, o şiirle çıktı. Hatırlamak istemez misi-
niz?
Ben ölmem
Işimi bilirim ben
Ecel zangoçlannı bile
Bir çırpıda atlatırım.
Sıfır denize yuvariasanız ~ ı İ -
Lime lime doğrasanız kafamı .«,.,.
Bu odalardan bu kitaplardan •"4
'
Aynlmam aynlmam .•;....•.
Dört elle yapışınm sokaklara
Mavilere beyazlara abanınm
Güzellikler beni yormaz
Inan olsun yaşlandırmaz
Hiçbirşeyden ün\mem
Kim ne derse desin
Ey insan seni sevdim
Ben ölmem ben ölmem
Şiir, Salâh Birsel'in şiirinin de tipik bir örne-
ğidir: Yalın bir dil, abartmalı ve çarpıcı söyle-
yiş, ince bir alay. Nesrinde de bu vardır. 20. yüz-
yıl Türk edebiyatında, kendine özgü bir biçem
yaratmış nadir sanatçılardan biri de hiç kuşku-
suz odur. Gelecek kuşaklara büyük bir miras
bırakarak ayrıldı aramızdan. İnsan söz konusu
oldukta da, mesajı, şiirinin adında özetlenmiş-
tir. - r > s- -, ,i(. ,
Ey insan sevdim seni!
Hiç tükenmeyecek, hep yaşayacak bir me-
saj...
•
Yalnız o mu unutulmayacak olan?
16 Mart günlü Hürriyet'\n bir sayfasında bir
başlık: "Gizem7n adı sonsuza kadar yaşaya-
cak"; ve altında haberi.
Kim bu Gizem?
Gizem, yandaki fotoğrafından da belli, genç
ve güzel bir kızdır. 16 yaşında onulmaz bir has-
talığa yakalanır. Hekimler, çaresiz "beyin ölü-
mü"ne karar verirler. Ana-baba, Itten ve Ad-
j
nan Tuğtekin, bu dayanılrrraz acıya, yaşamnT
2
bir güzelliğini bağlamayı da bilirler: Biricik kız-
ları Gizem Damla'nın organlannı bağışlarlar ve
4 kişiyi yaşama döndürürler. Onunla da yetin-
mezler, Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı'na 3 mil-
yar liralık bağışta bulunurlar. Gizem'in adı da
vakıftaki tedavi odalarından birine verilir.
Bağış töreninde konuşan Vakıf Başkanı Prof.
Dr. Gündüz Gedikoğlu, şunlan söylüyor:
"Böylesine cesur, metanetli, pırtanta gönüllü
çiftin hem Türkiye 'ye hem de tüm dünyaya ör-
nek olmasını diliyorum. Böyle kişilere rastla-
mak zor. Ben bir Tün\ hekimi olarak Tuğtekin
çiftiyle tanışmaktan iftihar ediyorum. Bunun
gibi bağışlaria bugüne kadar 127 kemik iliği
nakJi yaptık. llten ve Adnan Tuğtekin çiftinin
bundan sonra da vakfımıza olan ılgilerinin sür-
mesi için onlan onursal üye olarak şemsiyemiz
altına alıyonız."
Şimdi Gizem'in öldüğüne inanabilir misiniz?
Hayır yaşıyor o! Temiz yüreği bir başka gö-
ğüste çarpıyor; gözleriyle görüyor, elleriyle tu-
tuyor, ayaklarıyla yürüyor bugün de. Ve ölüm-
den yaşama geçişin kapısını açan, o gerçek-
ten "Cesur, metanetli, pırianta gönüllü" ana-
babanın yaptıklarına da bakıp Salâh Birsel gi-
bi seslenmez olur musunuz?
Ey insan sevdim seni!
•
Yine aynı gazetenin 17 Mart günlü nüshasın-
da birinci sayfada. birbirine acılar içinde sokul-
muş iki kardeş. Mavi Çarşı saldırısının yürek pa-
ralayıcı görünümlerinden biri ve altında da bir
başlık: "Terör Kurbanı Öğretmenden Yaşam
Vasiyeti." Beraberinde de şu açıklama: "Mavi
Çarşı saldınsında ölen Ingilizce öğretmeni
UmrtAyyürek, öğrencileriyle her zaman dost,
özgüriükçü bir öğretmendi. Aynı 'Ölü Ozanlar
Derneği' filminde Robin Williams7n oynadığı
öğretmen gibi. Ve o da öğrencilerine hep ay-
nı öğüdü verdi: 'Carpe diem' (Günü yaşaytn).
öğrencileri ona 'Carpediem' öğüdünü yazdık-
lan notlaria veda ederken, masasını çiçekler-
le donattılar." ;
Yaşamın onca düşmanının kol gezdiği bir ül-.
kede, öğrencilerine yaşam öğüdü vermiş Ümit
öğretmenin arkasından, anısına sunacağınız
çiçek demetine biryazacağınız da şu değil mi?
Ey insan sevdim seni!.. . . . • :
NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR
Mesut Yılmaz'ın başbakan-
lığındaki 55. hükümet dönemin-
de, Türk Ceza Yasası'nda (TCY)
bazı küçük iyileştirmeler amaç-
layan birtasan hazırianmıştı. Bu
tasanyı hazırlayanlar, bu deği-
şikliğin önemli nedenlerinden
birisinin Türkiye'nin altına imza
attığı Avrupa İnsan Haklan Söz-
leşmesi'nin 10. maddesiyle
uyum sağlamak oldugunu be-
lirtmişlerdi. Tasarının genel ge-
rekçesinde de bu ifade edilmiş-
ti. Dört maddeyi içeren bu de-
ğişiklik, Türk Ceza Yasası'nda
yapılması gereken köklü deği-
şiklik gerçekleşene kadar bir
önlem amacını da taşıyordu.
312. madde ve Terörie Müca-
dele Yasası'nın fTMY) 8. mad-
desinin 1. fıkrasında ne gibi de-
ğişiklikler yapılıyor, önce bunu
bilmek gerekiyor: TMY'nin 8/1.
maddesi şu anda 1 ile 3 yıl ara-
sında bir ceza öngörüyor. Deği-
şiklik tasansı süreyi 6 ayla 2 yıl
arasına indiriyor. Türk Ceza Ya-
sası'nın 312. maddesi de aynı
şekilde 1 ile 3 yıl yerine 6 ayla 2
yıl arasına indiriliyor. Yani söy-
lendiği gibi cezalann ortadan
kaldınlması değil, bir hafifletme
söz konusu.
Bu maddeier, iddia edildiği gi-
bi ne 'şehatla mücadele "yi, ne
de 'terörie mücadele'yi içeriyor.
Bu maddeier, doğrudan doğru-
ya düşünceyi hedef alan mad-
deier, bu yüzden Türkiye'nin im-
zaladığı uluslararası sözleşme-
lere aykın sayıldığı için tepkile-
re neden oluyor. İyileştirmeler
TCY 312. Madde ve TMY 8. Madde
de, bu dengesizliği bir ölçüde
hafifletmeyi amaçlıyordu.
lstanbul milletvekili Ercan
Karakaş, dün düzenlediği ba-
sın toplantısında kamuoyuna
yanlış akseden bu değişiklik ko-
nusunda şunlan söylüyor: "Al-
tında Sayın Mesut Yılmaz'ın ve
Sayın Büient Ecevit'/'n de im-
zaları olan bu tasarılar üzerinde
Adalet Komisyonu'nda uzlaş-
ma sağlanmış ve komisyon ta-
rafından oybirliğiyle 'öncelikle'
görüşülmesi için genel kurula
gönderilmiştir.
TCY'nin 312. maddesiyle ilgi-
li olarak kamuoyu yanlış bilgi-
lendihlmektedir. Bir kere bu
maddelerin yürühükten kalk-
ması yönünde TBMM günde-
minde herhangi bir tasarı ve
teklif yoktur."
Karakaş, yanlış bilinen konu-
lardadaaçıklamalaryaptı: "Bu
tasan, 312'nin yanı sıra Türk
Ceza Yasası'nın 17. ve 159.
maddeleh ile Terörle Mücade-
le Yasası'nın 8. maddesini ye-
niden düzenlemektedir. Tasan-
nın genel gerekçesinde yer al-
dığı gibi bu değişiklikler, ana-
yasanın 13. ve Avrupa İnsan
Haklan Sözleşmesi'nin 10.
maddesi gereği olarak yapılmış
olup yine gerekçede belirtildiği
gibi bu ctoğişiklikler, ülkemizde
demokratikleşme yolunda bir
adım olacaktır. Hukukçulann da
üzerinde hemfikir olduklan gibi
Türk Ceza Yasası'nın 312. mad-
desi, 'irtica ile mücadele aracı'
değildir. Terörie Mücadele Ya-
sası'nın 8. maddesi de şiddet-
le, terörie uzaktan yakından il-
gisi olmayanlan da cezalandı-
ran bir maddedir."
Ercan Karakaş'ın sözleri, ül-
kemizdeki gerçeği yansrtıyor.
Şimdiye kadar, 'irticai' eylemler
nedeniyle 312. maddeden açıl-
mış bir dava söz konusu değil.
Refah Partisi yöneticilerinin ko-
nuşmalan nedeniyle açılmış ve
sonuçlanmış davalar da irtica
eylem\eh yüzünden değildi. Za-
ten bu maddeier genellikle, Ya-
şar Kemal, Ahmet Attan gibi
aydınlara yönelik olarak uygula-
nryor.
Çok sayıda sol görüşlü kişi bu
madddelerden yargı önüne çı-
kıyor. Terörie Mücadele Yasa-
sı'nın 8/1. maddesi ise tam an-
lamıyla yazı ve yayın hayatını
hedef alıyor.
Tartışmanın 312 ve TMY'nin
8. maddesinde yoğunlaşması-
nın nedeni bu maddelerin böy-
le bir içerik yerine direkt düşün-
ceye yönelmiş olması. Bu ülke-
deteröre başvuranı, terörü des-
tekleyen ve öveni cezalandır-
mak için yeni maddeier icat et-
meye hiç ihtiyaç yok, ceza ya-
salarında bundan bolca mev-
cut. Aynı şey irtica ile ilgili de
söylenebilir. Bu ülkede din
esaslarına dayalı devlet kuıma-
ya kalkışmayı cezalandıracak
sayısız madde var. Zaten 312.
maddenin içeriğinde de 'irtica'
falan yok.
Buradaki tartışmanın temel,
mantığı; Türkiye'nin geleceğiy-'
le ilgili. Demokrasi ve çok sesli
bir Türkiye için elverişli bir dö-
neme girdik. Bu dönemden ya-
rarianıp, eski günleri geride bı-
rakacak yeni adımlar atacak mı-
yız, yoksa şiddete dayalı iç stra-
tejiye devam mı edeceğiz? Öz-
gürlük yönünde ileriemek için,
elimizdeki olanaklan kullanacak
mıyız, kullanmayacak mıyız?
Sorun burada. Açmaz da bura-
da...