Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 ŞUBAT 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Benzincide
mescit
istanbul'da E-5 yolu
uzerınde, Kozyatağı
sapağında bır
akaryakıt ıstasyonu...
Türkpetrol bayısı...
Bayıde, bır taraftan 24
saat akaryakıt satılıyor
bır taraftan da ıkıncı
katında açılan
mescıtten hoparlorle
beş vakıt ezan
okunuyor. Hanı, dağ
başında bır yol
kenarında neyse de
her yanı camı otan
şehrın orta yerındekı
akaryakıt
istasyonunda mescit
biraz anlamsız kaçıyor.
Ya da başka anlamlar
kazanıyor! Konu,
Turkpetrol'ün genel
merkezı Turcas
Petrolculuk'e yansıyor.
Genel Satışlar Muduru
Cabbar Yılmaz, hem
yazıyla hem bayıye
kadar gıderek sozlu
uyansını yapıyor. Bayı,
akaryakıt
ıstasyonundan
hoparlorle ezan
okumayı durduruyor
ve mescit ıçın
kullandıkları yerı
kapatacaklarını
söyiüyor. Herkes
aslı ışının başına
dönüyor...
O M U R İ L İ K
Sırp aşçı Arnavut
ciğeri yapıyor,
NATO afıyetle yıyor!
Ömür E Kurum
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: som@posta.cumhuriyetcom.tr
- tşverenler adalette
kapsamlı reform ıstemış..
"Kaçak işadamlanna
aenel af!"
o
nce sekız yıl gerıye gıdelım Karadenız
Teknık Unıversıtesı'ne bağlı Fatıh Eğıtım
Fakultesı'nde araştırma gorevlısı olarak ça-
lışan Nurcan Gokçekan bolum sorumlu-
su Ismaıl Ozçelık ın verdıgı odev gereğı ılk, orta ve
yuksek oğretımde rehberlık konusu uzerıne bır ça-
lışma yapıyor
Gokçekan, Mart 1991 'de bıtırdığı çalışmasını Oz-
çelık'e teslım edıyor
Aradan dort yıl geçıyor
Ekım1995'te"Çağdaş Eğıtım" dergısınde"llkoğ-
retım Danışman" başlıklı bır yazı yayımlanıyor
Dergıdekı yazıda, Karadenız Teknık Unıversıte-
sı'ne bağlı Fatıh Eğıtım Fakultesı'nde araştırma go-
revlısı olarak çalışan Hatice Odacı nın ımzası bu-
lunuyor
Nurcan Gokçekan dergıde Hatice Odacı'nın ya-
zısını okuyunca dort yıl once hazırladığı odevın ay-
nısı olduğunu goruyor ve Trabzon 2 Aslıye Ceza Mah-
Ihtiyaçkemesı'ne gıdıp, 5846 sayılı Fıkır ve Sanat Eserlerı
Yasası'na gore dava açıyor
Mahkeme, uç kışılık bılırkışı heyetı oluşturuyor ve
Gokçekan'ın odevı ıle Odacı'nın yazısını ıncelettırı-
yor Bılırkışı heyetı gerekçelı raporunda, dergıdekı ya-
zının odevın aynısı olduğuna karar verıyor
Odacı, savunmasında Gokçekan'ın eşının bulun-
duğu bır jurı onunde sınava gırdığını ve kazandırıl-
madığını dolayısıyla kendısıne kasıtlı davranıldığını
soyluyor ama tanık ıfadelennı de dıkkate alan mah-
keme Hatice Odacı'yı başkasının esennı kendı ese-
rı gıbı gostermekten 3 ay hapıs ve 300 mılyon lıra
ağır para cezasına çarptırıyor
Mahkeme, sanığın duruşmadakı lyı halını nede-
nıyle ve ılerıde suç ışlemekten çekıneceğı kanaatı-
ne vararak cezasını ertelıyor
Hatice Odacı, karara ıtırazedıp Yargıtay'agıdıyor
Ancak Yargıtay, Nısan 1998'de mahkemenın kara-
nnı onaylıyor ve Hatice Odacı'nın "bılım hırsızlığı"
kesınleşıyor
"Bılım hırsızlığı"ndan sabıkalı Hatice Odacı Trab-
zon'dakı Karadenız Teknık Unıversıtesı'nden ayrılıp
Samsun'dakı Ondokuz Mayıs Unıversıtesı'ne geçı-
yor ve Eğıtım Fakultesı Eğıtım Bılımlen Enstıtusu'nde
bu kez oğretım gorevlısı olarak çalışmaya başlıyor
Halen doktora çalışmasını surduren Hatice Oda-
cı'nın bır sure sonra doçent ve ardından profesor
olması beklemyor
Dr Benjamın Spock'ın çocuk bakımı kıtabını
Turkçe'ye çevınp kendı adıyla yayımlayan Prof Dr
İhsan Doğramacı'nın ozene bezene kurduğu ve
başında şımdılerde Kemal Gürüz'un bulunduğu
YOK sayesınde unıversıtelenn boylesı "bılım hırsız-
ları"na olan ıhtıyacı her geçen gun artıyor
SESSÎZSEDASIZ(.f) NVMÎKmTCEBE
Yüksek Yenltm Hattı
Erdinç UTKU
Seçım zaten ıkı turlu Çoğu seçmen mukerrer
ya2ildığı ıçın ıkı kez oy kullanacak'
Basın Yayın'ın masası Ağın'a gltti
Ankara'da Basın Yayın ve Enfor-
masyon Genel Mudurluğu'nde mu-
tercım olarak çalışırken uç yıl once HA-
BİTAT toplantısı nedenıyle Istanbul ll
Mudurluğu'ne geçıcı gorevle atanı-
yor Bulent Uğur
Bır sure sonra kadrosu gelıyor ve
mutercım Bulent Uğur şef bıle olma- İ
dan Basın Yayın Istanbul ll Mudurlu- *
ğune yukselıyor
Mudur Uğur, tanhı Sepetçıler Kas-
rı'ndakı ll Mudurluğu'nde oturup bır
yandan memleketın basın, yayın ve en-
formasyonuyla ılgılı çalışmalar yapar-
ken bır yandan da kullanılmayan ba-
zı buro malzemelenn Ağın Beledıye
Başkanlığı'na bağışlanmasını uygun
buluyor Şu rastlantıya bakın kı ken-
dılerı Elazığ'ın Ağın ılçesınden oluyor
Istanbul çevresınde malzeme sıkın-
tısı çeken bırçok kamu kurumu bulu-
nuyor ama sonuçta Ağınımız da mem-
leketın bır parçası olduğu ıçın ıkı kam-
yon dolusu malzeme Elazığ'ın Ağın ıl-
çesıne gondenlıyor Ne kı Mudur Bey'ın
kullanmakta olduğu ahşap masa da
Istanbul'dan Ağın'a gonderılen "kul-
lanılmayan malzemeler" arasında
bulunuyor Makam masası memleke-
tıne gıttığı ıçın Mudur Uğur, gurbet el-
lerde açıkta kalınca hemen Teşvıkı-
ye'dekı bır mobılya mağazasının yo-
lunu tutup, kurumun kasasından 600
mılyon lıraya kendıne yenı bır masa alı-
yor Şu rastlantıya bakın kı, Mudur
Bey'ın eşı Nuray Uğur Teşvıkıye'de-
kı mobılya mağazasında satış elema-
nı olarak çalışıyor
1
GÖRÜŞ
Prof, Dr. GERTRUDE DURUSOY*
Avrupa Amerika Ohıayacaktr
Ekonomıde Avrupa Bırlığı
(AB), 1 1 1999 tanhınde Eu-
ro nun yuruıiuğe gırmesı ıle be-
raber gıtgıde bırleşık devletler
halını alsa da ulkelenn kullandık-
lan dıl bakımından hıçbırzaman
tngitaeenın hegemonyasını ıs-
temezler Nedenı mfi Avrupa'nın
ozellığı her ulkenın kulturu ve
dılını canlı tutarak her Avrupa va-
tandaşının kendı dılını konuşa-
rak kendı kımlığını daha doğal
bır bıçımde rfade edebılmesı-
dır Bu nedenle Avrupa ıçın han-
gısı olursa olsun tek bır dılın te-
kelınde kalmak soz konusu de-
ğıldır ve hedefte yoktur
Bunu daha lyı kavrayabılmek
ıçın bıraz Avrupa ulkelennın bır-
leşme tanhçesıne dıl açısından
bakalım 1951 yılında dort dıl
kullanılıyordu, Fransızca, Al-
manca, Hollandaca ve Italyan-
ca Bu durum yırmı yıl devam et-
mış, ancak 1973'te Ingıltere ve
Danımarka'ntn katılımıylabu ul-
kelerın dıllen eklenmıştır 1981
yılında Yunanıstan'ın katılımı ıle
Yunanca, 1986 yılında ispanya
ve Portekız ın katılımıyla Ispan-
yolca ve Portekızce ve 1995 yı-
lında Isveççe ve Fınce eklenmış-
tır Bugun on beş uye ulkesı bu-
lunan AB toplantılannda on bır
çalışma dılını kullanmaktadır
Avrupa Parlamentosu'nda sı-
multane (anında) çevın ıçın yır-
mı bır kabın vardır Tum resmı
metınler, ıkı dılde yanı Fransız-
ca ve Ingılızce olarak yayımla-
nır ve sonra ılgılı ulke onlan ay-
nca kendı dılınde okuma olana-
ğını yaratır Burada soımak ge-
rek Turkıye, gumruk bırlığıne
gırerken acaba onunla ılgılı tum
hukuk mevzuatı metınlennı ken-
dı anadılıne çevırtmış mıydı'?
Yabancı dıl oğrenme yaşı ne-
dır9
Bırıncı yabancı dıl oğrenme
konusunda Avrupa Bırlığı Eğı-
tım Daıresı'nce (Dırectıon XXII)
en uygun yaş, uç ıle dokuz ara-
sı kabul edılır Yanı anaokulun-
da şarkılarla oyunlaria yenı bır
dıle başlanabılır demek, ama
şart değıl Şımdıye kadar ken-
dı anadılının dışında lıse sonu-
na kadar ıkı yabancı dıl bılmek
şartı, artık yavaş yavaş uç dıl bıl-
mek şartıyla değıştınlmektedır
Bu ne demek? Bu, Avrupa kı-
tasında Turkıye'mızın komşu-
larında olsun, Baltıkulkelennde
olsun, artık 2000 yılından 'son-
ra tek yabancı dıl ve sırf Ingılız-
ce ıle yetışen gençlerın kalma-
yacağı demek Herkes ıkı, uç
dıl ve okulda, evet resmı okul-
da bu dıllere kavuşmaktadır
Pekı, isvıçre ne yapıyor^ is-
vıçre şanslı bır ulke, çunku bı-
lındığı gıbı dort resmı mıllı dılı var-
dır Hukumetın ısteğı uzerıne
Basel Unıversıtesı uzmanlan,
değışen kuresel surecınde dıl
oncelıklerını saptamış oldular,
buna gore bır İsvıçrelı çocuk,
omeğın Zunh te oturuyorsa ana-
dılı olarak Almanca, sonra ıkın-
cı bır mıllı dıl (dıyelım Fransız-
ca) sonra ingılızce, sonra uçun-
cu bır mıllı dıl (Italyanca) veya
okulunun sunduğu başka bır
yabancı dıl oğrenmek zorunda
kalacak (Avrupa Konseyı 21'ın-
cı Yuzyıl Dıl Polıtıkası toplantı-
sından ozet bılgı)
Goruluyor kı başka ulkeler
yabancı dıl oğretmek ıçın unı-
versıte yaşını beklememekte-
dırler Yetışkınlerde tabıı kı ba-
şan yıne mumkun, fakat gence-
cık beyınlenn kolay kaptığı ye-
nılık ılerleyen yaşta daha buyuk
bır zahmetle elde edılmektedır
Yakında toplanacak olan Mıllı
Eğıtım Şûrası, ne gıbı bır dıl po-
lıtıkası onerecek acaba
7
Şımdı gelelım Resmı Gaze-
te de 14 Ocak gunu yayımlanan
ve 5000 Ingılızce oğretıcılığı kad-
rolanna
ilk once vurgulamak ıstedı-
ğım bır nokta var, ulkemızde nı-
hayet yabancı dıl oğrenme ya-
şını daha erkene alması son
derece olumlu bır olgudur Zıra
bılımsel olarak herkes bılmek-
tedırkı bır çocuk anadılını bır yıl
okuduktan sonra rahatlıkla bı-
rıncı yabancı dıle başlayabılır
Sekız yıllık temel eğıtımı, her
çocuğa ıkı dıl oğrenme fırsatını
vermelıdır Nasîl mı? Tıpkı baş-
ka ulkelerde olduğu gıbı bırıncı
dılı uçuncu sınıfta, ıkıncı dılı al-
tıncı sınıfta devreye sokarak
Zorunlu eğıtım suresı on bır yıl
olan ulkelerde dokuzuncu sı-
nıfta uçuncu dıl veya meslekı
derslere başlatılmaktadırlar
Oğretılen ılk yabancı dılın ılla
Ingılızce mı olması gerek? ll ve
ılçelerde Almanca ve Fransızca
bolum mezunlan dururken ve
yıllarca Mıllı Eğıtım Bakanlığı ta-
rafından atanmazken nıçın o
hazır yetışmış elemanlar, dor-
duncu sınıflarda Almanca veya
Fransızca oğretmesın9
Ikı-uç
yıl ıçınde ingılızce oğretmen açı-
ğı daha kolay kapatılır ve o ıl ve
ılçelerdekı çocuklanmız ingı-
lızceyı ıkıncı dıl olarak oğrenır-
ler OzellıkleAlmanya'dabuyu-
yen gençlerımız yurda donup,
Alman Dılı ve Edebıyatı bolum-
lerıne kaydolurken o branşta
oğretmen olmak ısterler, ingılız-
ce oğretmenı değıl1
Yuksekoğretım sıstemımız,
belırlı branşlarda, ozellıkle dun-
yayla devamlı temasta olan ıle-
tışım bılımlerı bunyesınde kaç
yabancı dıl onermekte'? Şımdı-
kı kuşak, maalesef ortaoğre-
tımde gormedığı dıllen telafi et-
mek zorundadır Uluslararası
ılışkıler bolumlennde Bırleşmtş
Mılletler resmı dıllen olan Ingı-
lızce, ispanyolca, Fransızca
Rusça Arapça ve Çınce'den
kaç tanesını sunmaktadır'? iktı-
sat alanında Amenkalılar bıle
muşten çekmek ıçın belırlı ko-
nularda Hollandaca ve Korece
web sayfalan sunduğuna gore
ulkemız nıçın hâlâ tek bır ya-
bancı dıle bağlı kalsm
9
Evet 2Vıncıyuzyılda oğren-
cılenmızden nıçın dunyada her-
kesle rekabet etme olanağını
esırgıyoruz
7
Nıçın Turkçe'dekı
guzel deyımı "Bırlısan, bınnsan"
canlı tutmuyoruz?
O EU Edb Fak Alman Dılı ve Ede
bıyatı Bolum Bagka/?/ ve EU Avrupa
Dıllen ve Edebıyatlan Araştırma ve
Uygulama Merkezı Muduru
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfn turk.net
ÇtZGİLİK KÂMtL \l\SAK\Cl
HARBİ SEMİH PORO\
ı—r^
r
v
ÇoK R*5îiU ^W$AL Y/I^MüJ j
• r
/ /
BULUT BEBEK vı/uı çtnçt
Miki Bcy »N'aapıyasun ?
-t_r
Kırmtı
arıvorum
abi...
TARİHTE BLGÜN 3 Şubat
SİRKECİ'DS YIKIMl
194O'7X SU6ÛH, ıSTAMSUL 'UN SttZKECJ SEMTİN-
PB BELEPlYE TARAFIN&AN YAPILACAtC OLAN
YIKIMLA 1L6ILI UABE£,BASfUPA YE& ALMtŞ-
77 SlRti£CI 'DeN CAĞALOĞLU WA POG&U
ÇlKAM YOL (_ÇtW>ll£l AAJK4/SA CAPDESl\ ÛZ£-
RlNPE, rHEN &ARININ ONUMET UZAİKN
BÖLUM, YAKINOA YIKJLACAKTI KONUYA lU$-
klN 8ıLt>ıl&l-EIZ. SrUALABA VAPtŞrf/e/LMIŞ,
MAL SAMPLERME HAgBfS ve&lLMlŞn Yl~
KJM &EOELLEKINE KA<ZŞt ÇrKAN BıNA
BAÇYU&4glLieDt BU YIKIMIN AMACI, YOL
USTUUDEKı TRAMVAY RAYLAIZtNtN
DEM PÛZENLEMM£Sl VE GAR.IKI ONÛNOB-
fCI ALANtfJ &ENtŞLETtLME£tYt>/ .
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
Hastanede 'Refakatçi' Olmak!
Hemşırenın, hastamın yattığı servısle kat kondoru
nu ayıran plastık kapıyı aralayarak soyadımı çağırdığı
anda orada bulunmam bır rastlantıydı Bıraz şaşkın
bıraz da heyecanlı, kendısıne doğru yonelınce "Refa-
katçı mısınız?" dıye sordu Sonra yanttımı bekleme-
den, elıme bır reçete tutuşturup, buyurgan bır sesle
"Bunlan alıp getınni" dedı Hastane merdıvenlennden
ınerken 'tam zamanında gelmışım ' dıye duşunuyor
dum O anda orada olmayabılır, ya da o gun hastane-
ye hıç gıtmemış olabılırdım
Hastanenın boşalmaya yuz tuttuğu saatlerdı Polık-
lınıklerde muayeneler bıtmış doktoriar gorevlerını ta-
mamlamışlardı Muayeneye gelmış hastalarla yakın-
lan gruplar halınde hastaneyı terk edıyorlardı Elımde
ılaçlar, gen donduğumde bıraz once dolu olan gırış ka-
tı boşalmıştı Zaman ıçınde buyuyerek dev bır 'komp-
leks'e donuşen hastanenın ana bınasıyla daha son-
ra yapılan ek bınalar arasında bır labırenh andıran ko-
rıdorların gırışını tutan resmı gıysılı 'guvenhk gorevlı-
sı'nıgorunceurkmuştum Yanınayaklaştığımda goz-
lerıne bakmamaya ozen gostererek kendıne guvenen
ınsanlara ozgu yuksek bır sesle "Mertıaba
1
" dedım Se-
sım yeterınce ınandırıcı çıkmamış olacak kı, "Dur>"
dedı "Refakatçı m/s/n'" Bıraz once servıs hemşıresı-
nın de aynı soruyu sorduğunu duşunerek "Evet", de-
dım, "Refakatçıyımi" Demek, 'refe^cafç/'olmasambe-
nı ıçerı bırakmayacaktı
1
'Refakatçılık', burada, bır
'mesiek mensubu olmak' gıbı bır şeydı
1
Gınş katının tersıne ust kat korıdorlan kımılerı san-
dalyelere oturmuş, kımılerı duvar dıplerıne çomelmış
ınsanlarla doluydu Kımılerı de ellenndekı plastık çay
ya da ayran bardaklan ayakta duruyorlar bırbırlerıy-
le sohbet edıyorlardı Bana reçeteyı veren hemşıreye
ılaçlan teslım ederken yanlışanlaşılmamayadıkkatede-
rek usulca, "Kım bunlar?" dıye sorduğumda aldığım
yanıt benı şaşırtmıştı "Refakatçıler' " Hemşıre bunu
soyterken yuzume 'bu da soru/ur mu?' gıbtsınden
bakmış, sorduğum sorunun 'abukluğundan' utanç
duymuştum Ama ne yalan soyleyeyım o gune ka-
dar 'refakatçılığın' hastanelerde boylesıne onemlı ış-
levlenolan yerleşmış gelenekselleşmış, vazgeçılmez
bır 'kurum olduğunu bılmıyordum Bunu aradan ge-
çen gunler ıçınde yaşayarak, gozlemleyerek oğrene-
cektım
Hastane personelı ıçın her hastanın ayak altında bır
'refakatçsının' bulunması, mutlakaolması gereken, eger
yoksa 'hayref edılen' bır durumdu 'Refakatçısız' has-
talara acınıyor 'kımsesız muamelest yapılıyordu On-
lar da bu 'psıkolo/ık ortamda' kendılerını, 'yakınlan ta-
rafından ıhanete uğramış hıssedıyordu Sıstem her
hastanın yırmı dort saat yanında kalacak, 'ışsız guç-
süz' bır yakınının varlığını dolayısıyla da hastalarınkı
kadar bır'relafeafç/'sayısınıongormuştu Nevarkı has-
tane ınşa edılırken doğal olarak 'hasta/ar'esas alındı-
ğından refakatçıler' kondorlarda duvar dıplerınde
perışan oluyorlardı Hastanenın, 'personel pıramıdı'
hıçbır Batı ulkesınde benzerıne rastlanmayan bır go-
runtuye sahıptı En tepede anabılım dalı başkanlan, on-
ların altında yardımcıları, onlann altında uzman he-
kımler, onlann attında da stajyer hekımler olmak uze-
re, 'pıramıt' aşağıya doğru uyumlu bır bıçımde genış-
lerken, sıra hemşırelere geldı mı bırden daralmaya
başlıyor, hastabakıcılarda ıse neredeyse ana bılım da-
lı başkanlannın sayısına eşıt bır goruntu ortaya çıkı-
yordu 'Refakatçılık' denılen kurum bu goruntu sonu-
cu doğmuştu
Hastalar ozellıkle gecelerı, büyuk çogunluğu erkek
olan egıtımsız 'hastabakıcılar' ile 'fefakatçıler'm ellen-
ne teslım edılıyordu Hastabakıcılartn nezaretındekı
'refakatçıler' hastalarını tuvalete goturuyorlar, altlan-
na surgu suruyorlar temızlıklennı yapıyorlar, sonra bır
yer bulurlarsa kıvrılıp uyumaya çalışıyorlardı Gunduz
oldu mu, hastalarına su taşımak yıyecek bır şeyler al-
mak, hastane-eczane arası koşuşturmak yıne onlann
ışıydı Bakımlan uzun suren hastaların 'refakatçılerı',
kışılıklennden ufaktefekodunlervermepahasına has-
tanenın ıç ışleyışıne uyum sağlamışlardı Kımıne 'gu-
leç', kımıne 'hotzot davranışlarla ortalarda dolaşan
hastabakıcılann suyuna gıdıyorlar kendılenne 'Sen
1
sen'" dıye seslenılmesıne ses çıkartmıyorlar, gecele-
n uzennde uyuklayacaklan sandalyelerı 'sağlama al-
mak' ıçın, onlan uç beş kuruşla 'memnun edıyorlar-
dı Yakınlan olmayan hastalar ıse başka hastaların 're-
fakatçılennın' ınayetlennden medet ummakzorunday
dılar Sağlık sıstemımız yırmı bınncıyuzyılıneşığınde
ışın 'tababef yanını buyuk olçude başarmış ama ce-
bınde yeteıiı parası da olsa bır unıversıte hastanesın-
de yatan hastaya, onun ıçın yaşamsal onemdekı bır
ılacı, bır şışe ıçme suyunu refakatçı' yardımı olmak-
sızın sağlayabılme yeteneğını gelıştırememıştı
Herkes bu durumdan şıkâyet edıyor ama kımsenın
aklına şıkâyetçı olduğu bu sıstemı sorgulamak karşı
çıkmak, değıştırmek ıçın uğraş vermek gelmıyordu Bu
gerçek, hastane dışındakı yaşam ıçın de geçerlı değıl
mıydı'? Bu hastalar doktoriar hemşıreler hastabakı-
cılar, bu 'refakatçıler' seçımlerde oy kullanacaklardı
Buyuk olasılıkla geçmış seçımlerde olduğu gıbı oyla-
nnı yıne şıkâyet ettıklen sıstemın sorumlusu olan par-
tılere, çalıştıklan yattıkları korıdorlarında surunduk-
lerı bu hastanenın kapısından adımlannı atmamış,
kendılenne yabancılaşmış polıtıkacılara vereceklerdı
"Insan layık olduğu duzende yaşar1
" sozu yıne doğ-
rulanacaktı
(Faks:0 216-418 8419)
BULMACA SEDİTMŞİIA*
1 2 3 4 5 6 7SOLD41NSAĞA:
1/ Gemılerde
cankurtaran tılı
kalannı oturtmak
ıçın gu\ertelere
konuîansehpa 2/
Içınde bulaşık vı-
kanan musluk
teknesı Yığıt,
kahraman 3/
Oruç avı 4/ Bır 6
gozrengı Agaç- j
larda mantarlann
oluşturduğu bır 8
tur çurume ba$- g
langıcı 5/ Erzu-
rum un bır ılçesı 6/ <\ta-
sozlenne da>anan dıdak-
tık Çm şıın Avuç ıçı
Baâışlama 7/Anadolu'da 2
kurulmuş eskı uvgarlık 3
Yemış koparırken dallan
çekme\e va da kovandan
bal almaya varavan araç
8/ Makbul bır sıcak ulke
mev\esı 9/"—Tıyatro
Bertoll Brecht m oncu-
lugunu > aptığı nyatro an
lavışı Eİdnen \e gı>sı
yapımında kullanılan bır rur vumuşak derı
YUK\RIDANAŞAĞIY4:
1/ Denıze dogru uzanan uşlık burun 2/ 'Aptal, salak" anla-
mındaaı^osozcuk Pavlama, azarlama 3/"Nevelkennedı-
rekgormemış— Nasılgozvaşlannıdokersekuma Ovleses-
sızgelıpkonarruhuma Dallan kuşlan sestenbırorman (11-
han Berk) Kuçuk erkek kardeş 4/ H ınstıv an ermışlenne ve-
rılen san Bır haber ajansının sımgesı Bır renk 5/ Dogu-
mun doğal olmadıgı durumlarda kann ve dol>atagmın kesı-
lerek bebeğın ahnmasi 6/ Hedıye >a da odul 7/ Gemılenn
mızana dıreğının gensmdekı yelken Bır peygamber 8/ Al
datmaışt hıle In kart 9/lskambıldekımaçarengıneverı
len bır başka ad Tantal elementının sımgesı