28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 1999 SALJ HABERLER Gündeş'iı sağhk durumu • İstanbul Haber Servisi - Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi'nde 2 önemli beyin ameliyaü geçiren şarkıcı Ebru Gündeş'in, bu sabah yoğun bakım servisinden çıkaniarak normal bir odaya aluıabileceği belirtildi. Gündeş'in ameliyatlannı gerçekleştiren nöroşirurji uzmanı Prof. Dr. Cengiz Kuday yaptığı açıklamada, Gündeş'in sağlık dunımunda, arzu edilen doğrultuda bir iyileşmenın devam ettiğını bildırdı. 5 bii öğretici alınacak • ANKARA(AA)-Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulamasının ihtiyaç duydugu 5 bin Ingilizce dil öğreticisi alınacak. tngılızce dil öğreticisi olarak Ingılizce Öğretmenliği Bölümü, tngiliz Dili ve Edebiyatı, Amerikan Kültürü ve Edebiyaü, en az 30 kredilik İngilizce eğitimi aldığını belgelendirmek kaydıyla Dil Bilimi bölümleri, fngüizce Mütercim Tercümanlık bölümleri, yabancı dille öğretim yapan yükseköğretim kurumlannın lisans düzeyinde lngilizce öğretim yapan bölümlerinden mezun olanlar başvurabilecekler. 'Atatürkçü Düşünce Gençfiğf • İstanbul Haber Servisi - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)Gençlik Komisyonlan ve Atatürkçü Düşünce Kulüpleri (ADK), yaptıklan yazılı açıklamada, Türkiye"ıün bağımsızlığına ve Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmak amacıyla "Atatürkçü Düşünce Gençliği" adı altında birleştiklenni belirttiler. ADD Kadıköy, Maltepe, Üsküdar. Esenler. Bakırköy, Ümraniye. Bayrampaşa şubeleri gençlik komisyonlan ve tÜ. Çapa Tıp Fakültesi, Marmara Üniversitesi'nin Göztepe, Hukuk. İletişim ve tktisadi ve tdari Bılimler Fakülteleri, Boğaziçi ADK'lerinin bu kuruluşa katıldıklan belirtildi. U.VakıfHaftası kutlanıyor • İstanbul Haber Servisi - n.VakıfHaftası kutlamalan. tstanbul Vakıflar Bölge Müdürü Ümit Çoban ve bazı özel vakıf temsilcilerinin Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk koymasıyla başladı. Hafta nedenıyle Vakıflar Bölge Müdürlüğü Hizmet Binası'nda konuşan Çoban, '•1983yılmdanberi kutlanmakta olan Vakıflar Haftası'nın. bu yıl 12 Arahk'a kadar süreceğini" söyledi. İnsan hakları konferansı • tstanbul Haber Servisi - İstanbul îl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü. 10 Aralık İnsan Haklan Günü nedeniyle "însan Haklannın Evrensel Boyutlan ve Türkiye " konulu bir panel düzenliyor. İstanbul Bılgı Cniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serap Yazıcı'nın vereceği konferans il halk kütüphanesinin konferans salonunda saat 14.00'te gerçekleşecek. Denizotobüsü ek seferlepi • İstanbul Haber Senisi - İstanbul Büyükşehır Belediyesi Başkanlığı, deniz otobüslen seferlerinde, perşembe gününden itibaren mevcut iş günleri tarifesine ek seferler koyacağını ve bazı seferlerin saatlerinde değişiklıkler yapacağıru belirtti. Ek seferler Bostancı- Kabataş, Kabataş-Bostancı, Karaköy, Eminönü ve Yenikapı-Bostancı arasmda uygulanacak Gerek güneş enerjisi gerekse de rüzgâr enerjisi kullanımı, şimdikiyle kıyaslanamayacak düzeylere tırmanacak -1 Nükleer enerji ve TüridyeProf. Dr. TOLGA YARMAN Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, eski Nük- leer Güvenlik Komitesi ve Danışma Kurulu üyesi, Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Konuya girmeden önce, bfeni anlayışla kar- şüayacaklanna güvenerek, çevreci dostlara bir iki eleştirimi yönelteyim istiyorum. Hiçbir eylem, doğru dürüst bir ideoloji (fi- kirbilim) üstüne oturmadıkça etkili ve kalıcı olamaz. Bu ise, fıkirlerde düzgün bir dennlık ve tu- tarhlık, ayru zamanda da, derli toplu bir söy- lemi gerektirir. Her fırsatta, güzel duygula- nnı haykırma eğilimini taşıyan, sorurnluluk duygusu kuvvetli, yüreği pek çevreci dostla- nn, hemen hepsinin duyarlılıklanna çok sem- pati duyuyorum. Ne var ki, daha önceki örnekleri itıbanyla sergilendiğine tanık olduğumuz, içtenlikli, ancak "kaotik" her türlü gelişme, amaçla- nan eylernin gücünü azaltacak, eylemcilerin inandıncılığına gölge düşürecektir. Alınganlık konusu yapılmayacağına inana- rak ifade edeyim, oturmuş hiçbir toplumsal hareketin can vereceği etkinlikte; hareket sözcüsü yanı sıra, hareket merkez kurul üye- lerinin, hepsinin; o arada, hareketin hemen neredeyse tüm mensuplannm konuştuğuna; konuşanlann, bunu üstelik ıyice dağınık bir biçimde yapnklanna tanık olmayız; değil mi? Diğer yandan, çok kere yazdığım, söyle- di ğim bir çerçevede... Ne tek başına "nükte- er enerji ûretimine karşı durmak" Daha olumsuzu... Tam öyle olmasa bile, daha çok bır^saplanti'tabtosucagnşöraıubeDibirdıı- yarhnktan kök ahyor olsa da, geneide tatmin- kâr bir içerik sergilemeyen, "Balıklan öldü- reeek!", "Akdeniz'i ısrtacak!" gibi, "gerçek- lerie de hiç bağdaşmayan iddialarla nükleere ve sırf nûkleere karşı çıkmak"... Böyle bir sürüklenme içinde söz edilişe, şaşınyor ve üzülüyor olarak beürteyim, "Akkuyu'ya şün- diden gömülmüş oldağu iddia edilecek, ya- bana menşeeli nükleer ankiardan dolayı,çev- rede kanser vakalannın çoğaldığını", aslı as- tan olmadan gazete manşetine taşıyacak bir gürlükte savlamak... Ne de hatta (elbette ön- ceki yaklaşımla hiç kıyaslanmayacak, tersi- ne gayet saygıdeğer bir çızgıde sayılacak a- ma) toplumumuzda ve dünyamızda yaşanan olumsuzluklan "görecefi önemleriyle" birlik- te gözetmeyen. "salt çevred", daha da kötü- sü, "sah nükleer karşıtı" bir profıl çizip, ey- lem yapmak... "Geniş kitlelerin özkmJeriyle örtüşnıe", dolayısıyla da "idtleseUeşme'", bu- na da bağlı olarak "yapünmcı olma" kıstas- lannı sağlayamama tehlikesi ile karşı karşı- yadır. Buna önemle dikkat çekmek isterim. Bakıyorum, çevreci dostlann birçoğu, bir- birlerini "nükleer karşra" olarak anıyor, bu isımle çağınyorlar. Bana göre, kendilerini tasnifte, farkında olmasalar da, hafife alıyor ve eksik tanımlıyor oluyorlar. İnsan tabii, "nûkleere karşı" olabilir. Bu, herhangi baş- ka bir demokratik tavır gibi, çok saygıdeğer- dir. Ama mücadele biçirm işte bu ve yalmz- ca bu olguya raptoluyorsa; burada, üzerinde durulması gerekli, bir dengesizlik mevcut de- mektir. "Nûkleere karşrtuk", geniş bir ideoloj inin, olsa olsa bir bölümünü, hatta belki, böyle bir ideolojinin, "enerji görüşü bölümünün" bir "alt böhlmünü" oluşturabilır. tşaret ettiğim derinliklere ulaşümaz ise; kimse ahnmasın, etraftaki farklı farklı doğrulrulardaki, ama son toplamda "malum alarurkalıkortakpay- dasında kesişen" çokça eylemle, aynı basiret özrüne sıkışüır. Önemli bir diğer nokta da kanımca şu: Nükleer karşıtlan, kendi bakış açılan itıba- nyla ve doğallıkla, nükleer enerjiye, kesin- kes karşı çıkıyorlar. Bu çerçevede de, salt nükleer enerji üretiminin olumsuzluklanna dönük argümanlara yoğunlaşıyorlar. (Bu, on- lar açısından, dediğün gibi, anlaşüır olmak- tadır.) Nedir ki, böyle davrarurken, nükleer beylere birçok koz verdikleri bir yana, onla- nn, birazdan dikkate getireceğim, birbirinden vahim yanlışlanna karşı çıkmaktan, farkın- da bile olmadan uzak düşüyorlar. Bunu, kit- leselleşmenin önünde duran, bir yaklaşım za- afi olarak tasnif etmenin yerinde olacağmı düşünüyorum. Ayrmtılı bir bakış açısını, bü- tünselliği, nihayette de kitleselleşmeyi içeren bir siyasallaşma, hemen yakalanamayabilir. Ama böyle bir amaca dönük durma gereğini ıskalamanın bedeli, ulaşılmak istenen kitle tarafından, son toplamda maalesef benim- senmemek olur. Çevreci kaygılar ~W~ y e r halükârda şunu belirteyim ki, çev- M—M reci dostlann, ne denli abartılı bulu- M. M. nursa bulunsun, hassasiyetlerinin, esas olarak ise safiyaneliklerinin, toplumsal bir güven kaynağı olarak gözetilmesi gerek- tiğini düşünüyorum. Şu iki hususu da kaycjetmezsem çevreci dostlara haksızlık etmiş olunım: Birincisi, onaylayalun onaylamayalım, "nûkleere kar- şrthk" çerçevesinde çevTecilerin, sırf, nükle- er gelişmeleri takibe dönük olarak sergiledik- leri "teyakkuzgsyreti'' dahi, başlı başına, tam zamanlı bir çaba gerektirmektedir. Bu çaba, kökteki yargı ne olursa olsun, gayet saygıde- gerdir; "demokrasinin", dolayısıyla da, böy- le bir zeminde, yurttaşlann gerçekleştirecek- leri "iş bölûmünün" gereği sayılmalıdır ve kutlanmalıdır. İkincisi, çevreci dostlann bü- yük bir bölümü, bir bütünsellik arayışı için- dedir; özellikle de *^enflenebüır enerji kay- naklannm" bugünkünden daha çok kulla- nım alanına dahil edilmesi konusunda siya- salar geliştirmeye özen sarfetmektedirler. Yazının bu aşamasında, yıllardır dikkate getirdiğim, ne ki, hâlâ özellikle "nükleer ma- cera" peşindeki beylerce, kavrandığını hiç sanmadığım, görüşleri (bir çır- pıda sayılamayacak kadar çok yazı-çıziden, bakınız örneğin, "Türldye'de Güneş Enerjisi Umudu", Milliyet, 24 Ağustos 1979, "Nükleer Enerji Gözden Neden Düşüyor?", Cumhuri- yet, 21-23 Temmuz 1984, "Nükleer Santral Seçim Kara- n Arük Siyasal Niteliklidir!", Milliyet, 29 Eylül 1984, "Tür- krye'de Güneş Enerjisi", Cum- huriyet, 4-7 Kasım 1984, "SPD Enerji Poütikası ve Türkiye", Cumhuriyet, 1 Ekim 1986, "Geçmişte ve Bugün Nükleer Enerji Tarüşması", Kitap, Esin Yayınevı, 1995, "Nükteer Sant- ralMevknOlarak Akkuva Üze- rine Görüş", TMMOBİnşaat Mûhendisleri Odası, Sayı 31, Mart 1997, "Un Systeme de Croyance Cosmkjue", Kitap, Editions Quorum, Belçika, 1997, "Orta As>«'da Nükleer Detaset, Orta Doğu \e Türki)«", MiUiyet, 3 Haziran 1998, "Deprem ve Nükleer Santral Projesi", Makale, Cunhuriyet, 1 Temmuz 1998, "Kökten Nükleerci Yaklasımın Dayand- maz Yantaşlan", Cumhunyet, 5-6 Temmuz 1998, "Nudear Power in Turke>", Toronto Star, 20 Ocak 1999, "NuckarPnmer in Turkey: Debating VVheather To Build The Country's Fırst Nuclear Pw*er Plant", Nuclear WorldScan, No. 9-10, Eylül- Ekim 1999), hızlıca özetleye- yim istiyorum. Temel nükleer teoremler f öz konusu çerçevede, ev- velce dikkatlere sundu- ğumşuw temelteoremle- ri" hatrrlatacağım: • Türkiye'de, nükleer enerji üretimi, bugün; 1970'lerinbaş- lanndan bugünlere bakıldığm- da ("talep,maalesef,bugün kul- lanmakta olduğumuz enerji hacminin iki kaü daha yüksek" olarak hesabedildiği, o arada talebi karşılayacak "hidronk ve kömür kaynaklannıızın". elektrik üretiminde üstlenecek- leri "pay", bugün belirlenenden "yaklaşık yanyanya daha az" olarak öngörüldüğü, ay- nca örneğın "Sibirya doğalgaa'" gibi, günde- me epeydir girmiş birçok seçenek, o günler- den bugünlere bakıldığında, stoklarda bulun- madığı için), sanıldığından iyice farklı ola- rak, "teknikbirzorunhüuk", değildir; "siya- sibirtercih konusu veseçenektir"; "teknikzo- rnnluhıkolduğuna" daır iddialar, deyımı ba- ğışlayın, "safeatadn-" ya da (ınanın kimler- dir, biliyor değilim, ancak) ağurlıklı birileri- nin çıkar dümeninde, herhalde entrika ağır- lıklı. "örtülü bir siyasi manevra* aracıdır. • Keban barajımızuı ürettıği kadar bır elektrik enerjisi sağlayacak ilk nükleer sant- ral (1000 MW) (tasarlandığı şekliyle) devre- ye alındığında (hiç olacak gibi görünmüyor, ancak, mutasavvır olarak 2005), Türkiye'nin elektrik kurulu (net) gücü, yuvarlak 40.000 MW kadar olacaktır. Bu açıdan, Türkiye'de (kırkta birlik, yani göreneklerimizde, kırkta birlik, "zekât" düzeyindeki) nükleer enerji üretirrıinin, "zornnlu" olduğunu iddia etmek, "kavrayışta maluliyet" demektir. • Nükleer santral satın alınarak, nükleer teknoloji sahibi olunmaz. • Atom bombası da yapılamaz. • Aynca Türkiye, "NI ökleer Silahlann Ya- yılınasının Önlenmesi Anlaşması"na (NPT) imza koymuş ülkelerden biridir. Yanı nükle- er silah yapmayacağmı taahhüt etmiş bulun- maktadır. • Nükleer yakıt üzerme "strateji" kurul- maz; çünkü nükleer yakıt; o da reaktöre ko- nacak hale getirilmiş (yani, u ham ipek" ba- zında bir benzetme yapacak olursak, "ipekli knmaştan" da öte, "ipekK gtysi" haline dö- nüştürühnüş gibi) olarak; nükleer santral ku- ruluş masrafianmn içinde, yaklaşık yüzde birlik bir yer işgal eder. Uranyum rezervl emekki, Türkiye'nin, 10.000 tondü- zeyindeki uranyum rezervi, olsa ol- sa(oda Keban Barajı kadar bir nük- leer santrala bir ömür boyu, yani otuz yıl bir süreyle, ancak yetecek) "taktik", hatta tam o bile değil, (tabiatıyla son toplamda belli bir önemi haiz, ancak işte katiyen stratejik önem- de olmayan) "teknik bir parametre" oluştu- rur. • Türkiye'nin toryum rezervlerinden, bu çerçevede bahis ise abestir; çünkü toryum "fısfl" (nükleer olarak. "doğnıdan yanabi- Br") değildir. (Toryum "fertfldir", yani "do- ğurgandır", doğrudan yanmaz, yanacak nük- leer maddenin oluşturulmasına yataklık eder.) • Diğer bir yandan (ülkemizdeki 400.000 ton tutanndaki, gerçekten çarpıcı bir hacimde olmakla beraber), "toryıımdan" bahis ile, doğal uranyum içinde (yüzde 1 'den az "fisfl uran- yum" yanında yer alan), yüz- de 99'dan bıraz fazla bir oran- daki (plütonyum üretilebilir) "doğurgan uranyumdan" ba- his, özdeştir. (Çünkü işte, bu her iki madde de, "nükleer olarak yanabiKr madde" üre- timine yataklık edebilmekte- dir.) • Böyle bir açıdan, Türki- ye'nin yuvarlak 10.000 ton tutanndaki uranyum rezervi, nazari olarak, yaklaşık 10.000 tonluk plütonynma gebedir. Bu ise, yıne nazari olarak, Keban Barajımız gü- cündeki yus'arlak 300 nükle- er santrala, bunlann ömürle- ri boyunca (yaklaşık 30 yıl) yeterdir; ama, bu bir "fanta- ziden" ibarettir; çünkü bızim, doğal uranyumdan hareketle plütonyum üretmemize, ya- kın bır gelecekte pratikçe im- kânyoktur. • Şunu da belirteyim ki, geneide böyle bir yaklaşım, sözünü ettiğun hacimde ola- rak, yakın bir gelecek için, diinya devleri açısından da fevkalade zordur; dolayısıyla (nükleer bomba üretımıne dönük yaklaşunlar dışında), çoğunlukla terk edilmiş bir teknolojiyi işaret etmektedir. Yanlı; tutum •r/r ısacası, "uranyumu- mL muzungebeolabikce- -M.M* gi plütonyumdan" bahis, ne kadar gerçek dışıy- sa, "toryum rezenierimia" öne çekerek şişinmek, hele bunu bir nükleer strateji ko- nusu olarak gözetmek, işte o kadar abestir. • Toryum konusunun, nükleer beylerimizce ortaya atıhnası ise dehşetli bir vu- kufsuzluktur. • Bu işlere çok fazla me- raklı olup, çok fazla umutlar bağlayan, ama "teknik adam" olsalar da, bir türlü akıl erdiremeyen- ler için, hadi bari şunu da kaydedeyim: 1 ki- logram (kg) "fisfl uramTimla", Keban Bara- jı'mn (1000 MW) bütün bir gün boyunca ürettiği kadar çok "enerji" üretilebilir; "sant- ral verimi", yani, "net olarak üretilen ekkrik enerjisinin, toplam olarak üretilen ısıl enerji- ye oranı", geneide olduğu gıbı, yaklaşık 0.3 düzeyindeyse, 1 kg tt fjsiluranyuinla"demek ki kabaca, dediğirnin (yani, Keban Barajı'nın bütün bir gün boyunca ürettiği elektrik ener- jisinin) üçte biri kadar, "elektrik enerjisi" üretilebilir. O halde, yaklaşık 1000 kg "flsfl uranyumla" Keban Barajı'nın bütün bir yıl- da ürettiği kadar çok elektrik enerjisi üretile- bilir. Doğal uranyumda yaklaşık yüzde 1 fi- sil uranyum bulunduğuna göre, 1000 kg fı- sil uranyum, nükleer enerji kapasitesi itıba- nyla, yuvarlak 100 ton doğal uranyuma eş- değer olur. Bu da, işte demek ki, Keban Ba- rajı kadar elektrik enerjisi üreten bir nükleer santralın, yuvarlak "bir yilbk yakıt gereksin- mesini" oluşturur. Yukarıda, yurdumuzdaki uranyum ve toryum gizillerimize dönük ola- rak dikkate getirdiğım (ve şımdilerde üniver- site birinci sınıf öğrencilerimizin bile bilebil- diği) olgular ve çıkarsamalar, böylelikle uma- nm, daha kolay kavranabilecektir. • Diğer bir yandan, nükleer santrallar, ko- şullann dayatması uzantısmda, kabuk değiş- tinnektedir. Gerek ABD'de, gerekse de Av- rupa'da, bugünkülere oranla, daha küçük, da- ha güvenli, daha ucuz, nükleer reaktör sis- temleri üzerinde çalışmalar, araşnrmalar ya- pılmaktadır; girişimler geliştirilrnektedir. # Aym çerçevede; olası kazalara dönük güvenlik önlemlerinin arttuıhnası; lisans iş- lemlerinin demokratik uygulamalar itibany- la uzadıkça uzayan süreler gerektirmesi; nük- leer santralın ömrünün sonundaki söküm masraflannm; keza, nükleer anklann defin meselelerine dönük yatırım ve harcamalann, astan yüzünden pahalıya gelmesi; neticede de gitgide artan kamuoyu baskısı dolayısıy- la, nükleer enerji üretimi, bütün dünyada du- raksamaktadır. Batı'da halen, inşa halinde olan ya da sipariş edilmiş bulunan tek bir nükleer santral yoktur. • . ,.•; : Kredl olanakları u süreçte, zor durumda kalmış şirket- lerin ülkemize getirdikleri kredı ola- naklanndan yararlanmayı seçmek, tabu bir stratejidir. • Ancak, gerekmesı durumuna dönük ola- rak, yeni nesil nükleer santrallann, keza baş- ka enerji olanaklanrun gelişmesıni beklemek de bir stratejidir; bu arada Rus, İran, Türk- memstan ve Katar doğalgazınm fevkalade önemli bir "kavşak mevkii" olduğumuza ya da olmakta bulunduğumuza göre, şimdiler- de bolca (aynca nûkleere oranla, her halde yan yanya daha ucuz) doğal gaza yönelmek de, kuşkusuz, akılcı görünen bir stratejidir. 9 Buna rağmen, nûkleere yönelmek ise; bize doğal gaz vermek isteyecekleri, müşte- rileri ne denli çok olursa olsun, nispi yakın- lığunız ve tüketim güvencemiz dolayısıyla, başta Rusya'yı, özellikle de Türkmenistan'ı, açıklaması ve savunması güç biçimde, "kûs- türmek" demek olmaktadır. ~W y a l e n yuvarlak, yılhk, 10 milyon ton m—M petrol eşdeğeri olan doğal gaz tüke- JLJL tımımızın, yırmı yılda, rahatlıkla bunun sekiz kauna gelebileceğinin hesaplan- dığı, o arada Türkiye'nin, doğal gaz itibariy- le yalnızca "stratejik bir kavşak" değil, aynı zamanda "sancısını seçebilecek obna aynca- hğı" dolayısıyla, "pazarnk kabih'yetF olduk- ça yüksek bu" "muşteri" konumuna yüksel- mekte olduğu, herhalde, önemle vurgulan- maluttr. % Diğer bir yandan, ülkemızde, ilerideki yıllarda, gerek güneş enerjisi gerelcse de rüz- gâr enerjisi kullanımının, şimdikiyle kıyas- lanamayacak düzeylere tırmanabileceği de belirtilemelidir. • Bu sözlerimle; "Nükleer obnasm!" de- medığimi, ama, "nükleerin de ülkemizde,bu- gün arük hiç bir biçimde bir zorunluhık ol- madıguu", işaret ettiğimi belirtmek isterim. Akkuyu Mevkii'ne Gelince... Nükleer santral mevkii olarak, çeyrek yüz- yıl önce, bilhassa tstanbul odaklı "yük mer- ziııe yalanhgı", o arada "deprem açısından fazlaca etkin olmamaa", sebeplenyle göze- tilen, Trakya Bölgemiz'in Karadeniz sahille- ri; o zamanlar Doğu Bloku üyesi Bulgaristan ile, NATO müttefikmüz, ancak, beraberinde sorunlar yaşadığımız Yunanistan'a yaknıhğı dolayısıyla, başka bir deyişle "stratejik mü- lahazalarla", terkedilmek gerekince; Akku- yu mevkiine yakmsanmıştı. Bu mevkiinin, özellikle "deprem" açısmdan, uygun olduğu düşünülmüştü. Ama burası, bugün için hiç uygun değildir. Çünkü, bir defa "konjonktür" (Türkiye'de ve Dünya'daki yapısal özellikler) değişmiş- tir; Doğu Bloku yıkümışnr. Yunanistan ile so- runlar hâlâ vardır, ama, Güney'de Kıbns ile de sorunlar vardır. Hatta, bir bakıma Akku- yu, Kıbns'a, ya da Girit'e yerleştirümesi gün- deme gelmiş olan "orta menziUi fuzeler" do- layısıyla, daha da stratejik bır mevkii özelli- ği edinmektedir, denilebiür. Başka bir deyişle, Trakya Bölgemiz artık, stratejik mülahazalar yüzünden dışlanmak zorunluluğu ile karşı karşıya değildir. Ve e- sas Akkuyu, belki öyle bir sebeple dışlan- mak durumundadır. Enerji kayıpları :: -••• i A ynca Akkuyu, Yük Merkezi'nden / • "görecett" olarak uzaktır. Bu durum- Â M. da, enerji taşınması sırasında kayıp- lar artar. Diğer bir yandan, Akkuyu, aşağı- da dikkate getirdiğim ("turizmimize olumsuz etki" ve sair), nedenler dolayısıyla da, bugün için, hiç uygun bir yer seçimi oluşturmamak- tadn-. Bir nükleer santral kurulmasına, siya- seten muhakkak ve muhakkak karar verili- yorsa, demek ki uygun yer, Trakya'mn Ka- radeniz sahillerindedir. Bu aşamada, behemahal, "Akkuyu, o za- man uygun bulundu da şimdi neden uygun olmuyormuş ki!", sorusunu, "Ya 'sıfir' ya 'bir', 'bir' değilse 'sıfirdır', 'sıfır' değilse 'birdir', ne 'sıfir' ne 'bir' olamaz, hem 'sıfir' hem 'bir' de olamaz, bunun dışında ise, bir- şey katiyen olamaz!", "teneke mantık" kur- gusundan çıkamayarak, bu çerçevede ve mu- hakkak cevaplandırmak isteyeceklere, şunu söylemeliyım ki, sözgelişı, "Kanuni zama- nuıda, şimdiki Taksim Meydanı'nnı yerine, bir 'hamam' yapılması uygun bulunmustur" da. "böyle bir girişim bugün artık için hiç uy- gun olmayabinT", değil mı!.. Dolayısıyla, Ka- nuni zamanında Taksim'e hamam kurma ruhsatı verihnişse, böyle bir tasarruf, bugün oraya hamam kurmak uygun olmayacak di- ye, muhakkak yanlış bir tasarruf ohışturma kıskacında, değildir. Aynca şu da görülse iyi olur ki, hamam kurma ruhsatı, hamamın ku- rulacak olması zorunluluğu yolunda bir fer- man, değildir; ruhsat istihsalinden sonra, ha- mam kurula da bilir, kuruunaya da bilir. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear