14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 OCAK 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Bakû sadece mimarisiyle değil, yaşamı ve halkıyla da bir Avrupa kenti gibi... Doğu dünyasında Batı uygarlığı "Azerbaycan'm Gözbebeği" BAKÛ O K T A Y E K I N C İ A zerbaycan'ın başkentı Bakû'da / I bulunduğumuz günler (3-7 Aralık 1999), Â-M yenı bır yılm ılk haftasıyla birlikte aynı .JL -A. zamanda "Ramazan"ayı... Bu nedenle, Azeri halkının ve özellikle de Bakûlulann günlük yaşamlarında ve kültürlennde "dinsel kundlara" karşı olan tutumlannı da daha bır açıklıkla gözlemek olanağını buluyonız. Kentı ve kentteki sosyal, kültürel yaşamı daha yakından tanımaya çalışmak için ayırdığımız üçüncü günümüzde hemen dikkatimizı çeken şey. anacaddelere asılan "Vfeni tiiniz Mübarek", "Yeni tle Hoş Arzularla"_ yazılı büyük bez afişler ve tarihi meydanlarda çocuklan eğiendiren gösterileriyle kırmızı kaftanlı ve ak sakallı "Nod Babaiar Yine hemen tüm anacaddelerin kesiştiği köşelerle bırhkte yayalara aynlan sokak ve meydancıklar da renk renk ışıklarla ve zengin süslerle bezenmış "Noel ağaçlanyta" donatılmış... I999'u kutlayan afişlerdekı "yeni iHniz" yazısının "yeni yüınız" anlamına geldiğini gruptaki hemen herkes bu üçüncü günde artık kolayca kavrıyor. Bakû ziyaretimize Bursa'dakı "Gûndem 21" çalışmalan adina katılan mimar Orhan Efe'nın, "Anlaşüan birim sjyasetçiler burayı da, gclip il yapmışlar" şeklindeki espnsi ise güne neşeyle başlamamızı sağlıyor. Zaten Bakû'dakı hemen her anımız, (toplantılar ve yoğun görüşme oturumlan da içinde olmak üzere) Azeri dostlanmızın sıcak, sevimli ve şakacı kimlikleriyle genelde hep neşeli bir havada geçiyor. Özellikle akşam yemeklerindekı "tamata" (masa beyi) yönetimınde sırayla söz alınarak dıle getirilen övücü sözler ve coşkulu açıklamalar. her söz alışın ardından kaldınlan kadehlerin de neşe ve umut dolu bir yaşama ortak dileklerle anlam katmasını sağlıyor.. •Vaktlyle' Istanbul gibi... Yeniden cadde ve meydanlardaki "Nod görûntûJerine'" dönersek, örneğin Istanbul'un Emmönü, Üsküdar gibi tarihsel alanlanna kurulan ve her iftar saatine doğru bınlerce ınsanın uzun - •fcuvTuklar oluşturup yemek strasım srrdikleri' ^ "iftarçadırtan'\verine Bakû'da yenfyıl ' -""••- kutlamaları içın oluşturulan müzik ve eğlence köşeleri var. Bu görüntülerin parklan ve yaya bölgelerini kaplaması, birbakıma yine Istanbul'da 1980'lere dek yaşanan o renkli ve coşkulu yılbaşı ortamlannı anımsatıyor. Yine aynı cadde ve meydanlarda hemen her yaştan Bakûlunun sanki bir "bayram havası" içinde en güzel giysileriyle dolaşmalan. seyyar satıcılardan aldıklan yıyecek ve içeceklerle açık havadaki resim sergılerinı gezmeleri ve tiyatrolar önünde uzun ku>Tuklar oluşturmalan, hatta müzik dükkânlanndan v e kasetçilerden yükselen neşeli Azeri şarkılanna ayaküstü eşlık edip "müziğuı ritmine" de uyarak neşelerini oyuna dönüştürmeleri ise kenti bezeyen 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlanna ait gösterişlı yapılarla birlikte sankı "Ramazan ayında bir Avrupa kentind*" bulunduğumuz ve yilbaşmı da > ine "BanlT bir kentte geçirdiğimiz izleniminı veriyor... Bu arada, hemen şunu da eklemeliyim kı Bakû'da geçirdiğimiz üç gün boyunca ne bir çarşaflı kadına, ne bir türbanlıya ne de şalvarh, sanklı, sakallı kişilere rasthyoruz. Bazı yaşlı bayanlann ender de olsa başlanna aldıklan renkli şallann dışında tüm genç kızlar ve tüm bayanlar. yine bır Batılı kentın sakinlerı gibi başlan açık ve modern giysiler içındeler. Erkeklenn çoğunun ellerinde "sigara" bulunması ise tipık bır "3. Dünya" göruntüsü vermekle birlikte. yine Ramazan ayında olduğumuzu anımsadığımızda dinsel kurallarla olan bağlannın tutuculuk düzeyinde olmadığım da kanıtlıyor. Zaten, sadece akşam yemeklerimizde değil. öğle yemeklerinde bile "uzun sohbetlere" eşlik eden votka kadehlerinın masadan ve ellerden eksik olmaması, diğer Müslüman halklann yanında Azerilerin yaşama kültürlerindekı "farklannın" da bir başka göstergesi... Sanat ve mimarlık kenti Bütün bu gözlemlen en yoğun olarak ızlediğimiz tarihi kent alanlan arasında "Nizami Meydanı" ve bu meydana açilan sokaklann özel bir yeri var. Nizamı'nin heykeli meydana kimlik katarken. sokak ressamlan, sanatçılann sergı bankolan. kitapçılar. antikacılar ve çocuklan eğiendiren göstericiler.. bu bölgenın gün boyu süren renkli yasamını hep canlı ve hareketli kılıyorlar... Bakû'daki hemen herparkı \e meydanı süsleyen ünlü yazarlara, şairlere. sanat ve edebıyat insanlanna ait heykeller, bu alanlara bakan kimı binalann cephelenne de sıralanmışlar ve kent halkının kültür yaşamına adeta "biz de buradayız" dercesine katılmış oluyorlar. Bakû Ünhersitesi'nin yanı sıra. aralannda ünlü Azerbaycan Bilimlcr Akademisi de bulunan ve petrol-kımya alanından mimarlık, mühendislik ve diğer teknık ve sanat ağırlıklı disiplınlere kadar hemen her alanda eğitim yapılan 10 kadar yükseköğrenim kurumu da birbirinden gösterişlı tarihi bınalarda bulunuyor. Sayılan 22'yı bulan "müze" ve sergi salonlan. 11 "tiyatro", 4 tt filarmoııi" konser salonu, 23 "sinema", konser \e gösten salonu da Bakû'nun değişik semtlerindeki çoğunlukla yine tarihi değer taşıyan eski binalannda kent kültürüne hizmet veriyorlar. Bunlar arasında, Azerbaycan mimarlannm "Blam Mimar Sinan'ımız" diyerek övgü ve gururla andıklan mimar Mikaii Aleskeroviç Hüse>inov'un (1905- 1992) tasanmı olan binalardan ise aynca söz etmek gerek. Çoğunluğu Rus. Polonyalı. Fransız ve Italyan mimarlannca gerçekleştirilen ve 19. DÜZYAZI ORHAJN BİRGÎT Bakû'daki tüm tarihsel kent mekânlannda sanat \e edebiyat tarihi dc ünlü yazar ve düşünürlerin heykeflerivle simgelenryor. yüzyıl sonlanyla 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki "petrol zenginliğr yıllannda ınşa edılen "neo- kİasik" vapılar arasında Hüseyinov'un yapıtları hem "ulusaT bir mimari kımliğin arayışını simgehyor. hem de yine Avrupa kökenli akımlann Bakû'daki tarihsel kent mimarısinı kucaklayan bır yorumla karnu binalanna taşınmasının "ustalıguır sergiliyor. Örneğin Nizami Sinemasu Nizami Müzesi ve Ahundov Kütüphanesi gibi kültür ve sanat ışlevlı binalan, özellikle dış cephelerindeki heykeller ve etkileyıci mimari oyunlarla kent içinde başlıbaşına birer "tasanm gösterisi" şeklinde yer alırlarken, çok sayıda otel. ofıs • / Sabir*in heykeli lçerişehir"i çcvrelm'iı tarihi sur- lann önündeki kent parkuıda. binalan ve egitim kurumu yapılan da ışlevlerine uygun olarak hem daha yalın. ancak kimlik v urgulamaları yine güçlü ve etkilı mimarlık örneklen olarak Bakû'yu süslüvorlar... 'Değirmencinin sarayı' SÖ7 mımarlardan açılmışken Azerbaycan Mimarlık Ittıfakf nın küçük bir saray yavrusunu andıran merkez bınasını da anmadan geçmeyelim. Bakû'dakı son gecemızi bodrum katındaki kafeteryasında geç saatlere kadar yemek yiyip Azeri şarkılar söyleyerek geçirdiğimiz tarihi bina. Dilerseniz, Bakû'yu gezerken özellik Sâbh i *ıh heykelinin önünde dvnTna'nfö neyen olan "Gorhmuram" adh şiirinin tarrt ve onjinaî metninı, bu yazı dizisi içinde de yayımlayarak, böylesı bir "aydınlanmacı şairi" hep birlikte anrnış olalnn: GORHLRAM Payi piyade düşürem çöllere, Hari müğilan görürem gorbmuram. Seyr edirem berrü biyabanlan, Güli biyaban görürem, gorhmuram. Gâh oluram behrde zövregnişin, Dalğalı tufan görOrem gorhmuram. Gâh çıhıram sahile her yanda min, Vehşi\i ğerran görürem gorhmuram. Gâh şefeg tek düşürem dağlara. Yanğılı vulkan görürem, gorhmuram. Gâh enirem saye tek ormanlara, Yırtıcı heyvan görfirem, gorhmuram. Üz goyuram gâh neyistanlara, Bir sürü aslan görürem gorhmuram. Megberclikde edirem gâh mekân, Gebrde hortdan görürem gorhmuram. Menzil olur gâh mene viraneler. Cin görürem, can görürem gorhmuram. Bu kürei arzde mcn mühteser Mübtelif elvan görürem gorhmuram. llarici mülkünde de hetta gezib, Çoh tuhaf, insan görürem gorhmuram. Leyk bu gorhmazlıg ile doğrusu, A\ dadaş, vallahı, billahı. tallahı Harda müselman görürem gorhuram... Bisebeb gorhmayıram. \echi var: Nejlejim ahır, bu >oh olmuşların Fikrini gan gan görürem, gorhuram Gorhuram, gorhuram. gorhuram. Edebiyatkentive Sabir'in heykeli"HeykeT ve •'mimarhk'".. Bu iki sözcük Bakû kentinin özeti sayilabüir. Ancak. söz gelimi St. Peterd»rg gibı. ya da Vîyana, Floransa gibi kentler ıçin de heykel ve mimarlığın aynı bütünleşmesinden söz edilebileceğine göre. Bakû'yu onlardan ayıran temel özelliğin de "edebiyat rutkusu" olduğu söylenebilır... Çünkü Azerbaycan'm hem halk edebiyatına bem de klasik edebiyatına imza atan hemen tüm yazarlann, şairlerin ve âşıklann heykelleri Bakû'nun meydanlannı, parklannı. caddelerini ve hatta tiyatro-konser-sinema binalannm cephelerini süslüyor. Sayısız tarihi binanın cephesinde ve kaldınmda durup okuyabileceğiniz bir yükseklikte de. vaktiyle o binada kısa ya da uzun süre yaşamış edebiyatçılann portrelerini ve kimlik bilgilerini taşıyan büyük plaketler var... Yani Bakû'da gezerken, eğer bu heykellerin ve plaketlerin kimlere ait olduğunu da görüp, düşünerek gezerseniz, sankı kent ölçeğinde bir Azerbaycan edebiyat tarihi müzesinde dolaşıyor gibi olursunuz... Suremiz sınırlı olduğu için bunu yapamasak bile, biz de hiç değilse Türkiye'den tanıdığimız kimi edebiyatçılann heykellerinde duruyoruz. Örneğin Mirze Elekber Sabir_ (Mirza Ali Ekber SabirV Tûrkiye'de Ymiız Top, Musa ' Eroghı ve Sıvas'taki Vfadımak Oteli'nde yakılan ozanlanmızdan Muhlis Akarsu'nun ortak kasetlermdeki bıriikte seslendirdikleri "Gorhmuram" (Korkmuyorum) adlı şiirinden anımsadığımız Sabir'in heykeli, tçerişehir'i çevreleyen tarihi suriann hemen önünde ve "Goşa Kapı" (çift kapı) denilen suriçine ana giriş kapısma yakm birparkın içinde... Sabir, 1862'de Şanıahı kentinde doğmuş, Bakû'da da gözledığimiz, "dinsel tutuculuğu reddeden" halk kültürünün en seviien ve sayılan ozanı olarak. daha sekiz yaşındaki medrese eğitimi sırasında bakın nasıl şiir yazmış. "Tutdum orucu iramazanda Gakh iki gözierim gazanda MftUam da döğür yazı \azanda_" (1870) * Sabır, babasının engelleme çabaiarına rağmen şiirde kendısini öy lesine geliştirmiş ki evini terk edip Horasan'a gittiğinde geçimini de şiir yazarak saglarruş;. Derken 1910'lardaBakû'yayerleşip edebiyat öğretmenliğı yapmış. O yıllann ünlü mizah dergisi Molla Nesreddin (Nasrettin Hoca) yazı ailesine de katılarak, ünlü "Hophopname" adlı toplumsal eleştiriye döniik uzun şiinni Azeri edebiyatına ve haikına armağan edip 1911 "de yaşamını noktalamış... yine 20. yüzyıl başlanna ait ve ilk sahibinin bir "değirmeiicr olduğu söyleniyor. Binanın dış ve iç bezemeleri ile özellikle yerleşik dekorasyonu ve mekân zenginlıği ise bu değirmencinin oldukça varhklı \e soylu bır kişi olduğunu gösteriyor. Hele üst katlanndaki odalann dövme demirden yapılmış süslü tavan kaplamalannda. ızgara şeklinde bölünmüş kare ve dikdörtgen yüzeyler üzerinde "eski İstanbul manzaralannın" renkli çızımlerle ışlenmış olması da Bakû'daki İstanbul sevgisınin tarihsel bırbelgesi gibi... Sultanahmet Meydanı'ndan Kız Kulesi'ne, Küçüksu Kasn ve çeşmesinden Emınönü'ne kadar 19. yüzyıl sonlanndakı lstanbul'a ait değişik görüntülerin demir tabla üzerine kalem işi şeklinde özenle işlendiğı bu resimlere doyasıya bakabilmek içın başımızı yukan kaldınp boynumuz ağnyıncaya kadar tavana bakıyoruz. Sonra da duvardakı Atatürk fotoğrafını gördüğümüzde, boyun ağnsını unııtup yeniden resimlere dalıyoruz... Azerbaycan'a sevdalı mlmarlar 1936'da kurulan .Azerbaycan Mimarlar Ittifakı'nın eski başkanları arasında. başta yine büyük ustalan Mıkail Hüseyınov olmak üzere Kahraman Vtemmedov. Sadık Dadaşov. Hanife Aleskerov, Hasan Mecidov gibı Bakû ve diğer kentlerde önemlı yapıtlan olan ünlü mimarlar var. Yaklaşık 700 mtmann üye olduğu ve Azerbaycan'ın 5 kentinde aynca şubelen bulunan ıttifakın başkan ve yöneticileri 5 yıl süren görevlenne seçimle gelıyorlar. Başkanlar iki dönemden (10 yıl) fazla bu görevi yapamazken yönetım kurulu üyelen de değişik konularda sorumluluk üstlenıyorlar. Örneğin. Başkan Ilhanı .\li>ev'ın yardımcısı (2. başkan) E>r. Nariman A. AUyev aynı zamanda mimarlık eğitiminden sorumlu. Dıger bir yönetici olan Dr. Uğur Miralay da "Mimarlık" adlı dergıyi yönetiyor. Bakû'da bızlerle birlikte olan öbür yönetıcilerden Fahreddin Miralay ise aynı zamanda ".Azerbaycan Respubfikası Mimarlık Abideleri Muhafaza ve Berpa (Bakım-Onanm) Komitesi" sorumlusuyken (Türkıye'deki Anıtlar Yüksek Kurulu). mimar Peniz Aliye> ile mimar Şogaev Hacımurad da. kendilen gibı yine ittifakın etbn üyelerinden Bakû Başmıman İlbay Enveroğlu'nun yardımcılan konumundalar... Bütün bu görevler ve ilişkiler, Azerbaycan'daki mimarlık kuruluşunun resmi görev alanlanyla ıç içe olduğunu gösteriyor olsa bile Mimarlar tttifakf nın "rauhalefet" kimliği tıpkı bizdekı Mimarlar Odası gibi varlığinı sürdürüyor. Çünkü, Bakû'da kentin doğal ve kültürel dokusuna uygun olmayan yapılaşmalar. ılginçtır. yine tıpkı bizdeki gibi "siyasal vönetimin mimarlık kurumlanna daıuşmadan verdiği kararlarla" gerçekleşıyor. lttifak bu gibı tutumlara muhalefet ertiği için de yasal gelır kaynaklan oldukça kısıtlı, hükümetten destek bulmuyorlar ve nıtekim ek gelir kaynağı elde edebilmek ıçin de güzelim binalannın bodrum katındaki kafeteryayı bır işletmeciye kiraya vermişler. şirvanları' tükettik, Memmetleri1 sakladık... O gece İrtıfak'ın kafeteryasında geç saatlere kadar "aynlış yemeği'" yedıkten sonra sabah 6.00'da kalkacak uçağa binebilmek için hiç uyumadan, önce otele uğradık, sonra da havaalanına geldik. Cebımizde kalan son "manatlan" (1 dolar. vaklaşık 4000 manat) büfede harcarken. artık biz de Azen halkı gibı paralan, üzenndeki çok sıfırlı rakamlanyla değil, "resimleriyie'' anmayı öğrenmiştik. Azenler, örneğin 10.000 manatlık banknota, üzerindeki "Şirvanşahlar Sarayı" resminden ötürü "bir şirvan" dıyorlar. 1000 manatın üzerinde ise Mehmet Emin Resulzade'nin (Cumhurıyetin kurucusu) resmi var, bu nedenle adı da "bir memmed"™ Büfeden aldığımız 1 paket sigaraya 40.000 manat yenne "dört sû-van" (1 dolar) öderken memmedleri ise hatıra olarak saklıyoruz. Azerilerin, "enflasyona1 " kar^ı da kendi halk kültürleri içinde bulduklan para birimi çözümünün belgelen olarak... BİTTİ Çiller Nereye Koşuyor Radikal Gazetesı dünkü sayısında DYP'nin Fazilet Partisinın tabanına çengel attığı ve aralannda isma- il Ağa cemaatı temsilcısi, Akıncılar Derneği Başkanı gibı kimselerin de bulunduğu bazı Millı Göruş sahıp- lerini 18 Nisan seçimleri içın aday göstermek amacı ile transfer edeceği yazılıyordu. Benzer bır haber dün Kayseri'den geldı ve kapatı- lan Refah Partisi'nin gençlik kollan gibi çalışan "Akın- cılar Derneği"n\n kımi yöneticılerinin topluca Tansu Çiller'in partisine geçtıği öğrenildi. Benzer bir başka ilişkiyi DYP'nin Süleymancılar ve Nurcularla sürdürdüğü bilinıyor. Ve 1995 seçimlerinde DYP nin kapılarını eski MHP hlere açarak kimisini genel başkan yardımcılığına, kı- misinı milletvekilliğıne ya da ıl başkanlığına oturtan Çiller. şimdı Fazilet Partisi'nin tabanına göz dıkme operasyonunu, "46 ruhunun DYP de canlanacağı "nı söyleyerek açıklamaya yöneliyor. 1946 ruhu, dönemin tek partisi olan CHP'ye karşı "Soz Mılletindir" sloganı ile o partiden aynlan Celal Bayar ve arkadaşlarının kurduklan o günün muhale- fet partisi içın yanı Demokrat Parti için yakıştınlan bır sımgedır. Celal Bayar, partisinı kurarken Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı Ismet Inönü'yü zıyaret eder. inönü, eski yol arkadaşına bıraz da kuşkulu olarak bır soru yöneltır ve partinin programında "itıkadı dinıye ile ılgıli bır hüküm olup olmadığım" öğrenmek ıster. Aldığı yanıttan da memnun olur. Demokrat Parti kuruculan, kısa bır süre aynı çatı al- tında toplandıkları Mareşal Fevzi Çakmak, Sadık Aldoğan, Fuat Arna, Hüseyin Avni Ulaş ve Enis Akaygen gibı kimi dinsel kimı radikal milliyetçilık yö- nünden sağda bulunan kımselerie yol ayırımına gir- mekte gecikmedi. Özellikle Celal Bayar, dinin polıtı- kaya bulaştınlmasını ıstemedı. Ama Adnan Mende- res'in önce Ticanilerie, daha sonra da Nurcular- la kurduğu ilişkiler hele Necip Fazıl Kısakürek'ın kalemının Ismet inönu'ye yönelen ağır hucumlar içın kiralanmasından sonra DP'nin kaçınılmaz sonunu ha- zırladı. Tansu Çiller'in yaşının bunlan yeterince bilmeye el verişli olmadığı doğru. Ama politik kültürü, hiç mi es- ki gazete koleksıyonlannı olsun kanştırma hevesinı DYP Genel Başkanı'na vermiyor. • • • Dıyelim ki Tansu Hanım'ın öyle bır okuma alışkan- lığı da yok. Ama bizim çok yakın geçmışimizde, üs- telik kendısının başbakan yardımcısı olarak katıldığı elli dördüncü hükümet döneminde o türlü heveslerın ülkeyi nerelere götürmekte olduğunun en yakın tanık- larından bınsi bızzat DYP Genel Başkanı değil mıdır? Şimdi başkentin politika kulisierinde ısraria gızlı bır Erbakan-Çillersözleşmesinden bahsedılıyor. O söz- leşmeye göre 18 Nisan seçimlerinde Doğru Yol ve Fa- zilet partilennin belirli konularda dirsek temasını sak- lı tutarak gırecekleri pariamentoda blok halınde ha- reket etmeleri amaçlanıyor. Geçenlerde Fazilet Partisi'nin Genel Başkanı Re- cai Kutan açıklamıştı. FP yüzde otuzluk birsonuç ya- kalayamaz ise öteki partilerin oluşturacağı blok FP'ye hükümeti kurması içın görev verdirtmez. Kutan da Erbakan da biliyorlar ki Faziletin birıncı parti olsa bile öyle bir yüzdeye ulaşması olanaksız- dır, O zaman Çiller'in partisi ile uzun süreli bir parlamen- to işbirliğine girmenin yollannı şımdiden açmak. DYP Genel Başkanı'na "Sen bir FP-DYP koalısyonunda başbakan ol. Erbakan'ın seçilme yasağını kaldıralım ve Hoca 'mızı da iki yıl sonra yapılacak seçimlerde Çankaya'ya taşıyalım" önerisini götürmek. Bu amaca ulaşmayı güvence altına almak içın de DYP lıstelerine olabildiğınce Milli Görüş temsilcısıni yerleştırmek. Millı Güvenlik Kurulu, yarın yapacağı toplantının başlıca gündem maddesı olarak 18 Nisan seçim kam- panyasında dinsel malzemelerin kullanılmaması ko- nusunu ele alırken acaba bu tür ortaklıklan da hesap ediyor mu? faks:0212-6770762 E-Mail: obirgiti cumhuriyetcom.tr. Şükrü Üstün alkıslarla uğurlandı Tiyatrodan bir yıldız kaydı AN- KARA (Cumhu- riyet Bü- rosu) Yakalan- dığı has- talık ne- denıyle önceki gün yaşa- mını yitiren tiyatro sanat- çısı Şükrü Üstfin. yakınla- n, sanatçılar ve sevenleri- nin alkışlanyla uğurlandı. Devlet Tiyatrolan sanat- çısı Şükrü Üstün için dün Büyük Tiyatro sahnesınde tören düzenlendi. Törene, Kültür Bakanı Istemihan Talay, Kültür Bakanhğı Müsteşar Yardımcısı Ab- dullah Dörtlemez. Devlet Tiyatrolan (DT) Genel Müdürü Lemi Bilgin, ge- nel müdür yardımcılan Rahmi Dilligiİ ve Mustafa NuriGüler, Üstünün aıle- si, yakınları, sevenleri ve çok sayıda sanatçı katıldı. Törende konuşan Kül- tür Bakanı Talay, fiziksel olarak yok olan bir insan- dan geriye yalnızca duy- gular, anılar, sevgı ve gele- ceğe dönük umutlann kal- dığını söyledi. Üstün'ün değerli bir sanatçı olduğu- nu kaydeden Talay, "tnanı- yorum kifîzikselanlamda aramızdan av nlsa da sana- öyla.sanannı coşkuv la sür- düren diğer sanatçılann anılannda ve yüreklerinde yaşayacaktır" dedi DT Genel Müdür Yar- dımcısı Rahmi Dilligiİ, sa- natçılann mutlu ve kötü günlerinde hep sahnede ol- duklannı belirterek "Şük- rü ağabey artık aramizda yok. Kaybettiğimiz bir sü- rü değer var. O da bunlar- dan birisi. O, bu sahnenin emekçisiydi" dıye konuş- tu. Daha sonra sanatçılar tek tek sahneye çıkarak. Üstün'ün cenazesı önün- den saygı geçışi yaptılar. Alkışlar arasında tiyatro- dan çıkanlan cenaze. Mal- tepe Camisı'nde öğle na- mazı kılınmasından sonra Karşıyaka Mezarlığı'na defhedıldi. 1953 yılında Kozan'da doğan Şükrü Üstün, sana- tına 1955 yılında Adana Beledıyesi Şehir Tiyatro- su'nda başladı. Bır süre "GûMzSururi-Engin Cez- zar Topluluğu" ve Halk Oyunculan Topluluğu ile tiyatro çalışmalan yaptı. 1971 yıhnda Devlet Tiyat- rolan'na gıren sanatçı, bu- güne kadar 50'ye yakın oyunda rol aldı. Son ola- rak Recep Bilginer'ın yaz- dığı Raik Alınaçıkın yö- nettiği "SaN-aştan Banşa Aşktan Kavgava-Mustafa Kemal" adlı yapıtta oyna- dı. Üstün'ün görev aldığı oyunlardan bazılan şöyle: "Çığ, Ay Işığında Şama- ta,Cumhuriyet Kın. Bunu Yapan iki Kişi. Düşler Yo- lu. Ferhad ile Şirin, Bahar Noktası, İstanbul Efendisi, Pusuda, Cephede PiknikT Evli ve 2 çocuk sahibi olan Şükrü Üstün'ün "An- dız" adlı bir şiir kitabı ya- vımlandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear