Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 EYLÜL 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYGARLIKLIKLARIN IZINDE OKTAY EKİNCİ
Akyaka'ya kimlik veren binalar 'kültür varlığı' olarak güvence bekliyor
ÇaİGrhan evleri konımııaİL..
Kopenhag'dan mektup
Karanlık dönemde,
aydmlık bir ödül
(Ts'ailÇakırhan, Akyaka'dainşa ettiğievindeyöresel
mimarhk kültürüne olan bağlılığı ve saygısı nedeniyle
1983 yılı Ağa Han Mimarhk Ûdülü'nü aldığında.
"kimi mimarlar" btma tepkı duymuşlardı. Dahası,
"kimi hocalar" da Çakırhan m "solcu" kimliğinı,
dönemin Devlet Başkanı Org. Kenan Evren e
anımsalarak Topkapı Sarayı 'nda yapılacak ödül
töreni öncesinde 12 Eylül lıderini "uyarmışlardı"...
Işte böylesi bır dönemde. Çahrhan 'a ve onun ödül
almasına belki de en anlamlı desteği, Muğla daki bir
avuç mtmarla birlikte Mimarlar Odası gösterdi. Aynı
dönemin Mimarlar Odası Genel Başkanı olan AbduBah
Tunçel, şimdi vaşamakta olduğu Danimarkanın
Kopenhag kentmden gönderdiği bir mektupla 1983 'te
olanı biteniyeniden ammsatıyor ...)
"Ağa Han Mimarhk Ödülİeri Vakfi ödül dağıtım
törenınin tstanbul'da düzenlendiği 1983 yıhnda
Mimarlar Odası. tarihinin en zor ve bunalımlı
dönemlerinden birisini yaşıyordu. Çünkü, 12 Eylül
yönetimınin emir-kumanda zinciri altında çalışan ve
Danışma Meclisi adı ile bilinen garip topluluk.
TMMOB ve bağlı odalannın k'apatılmalanna ilişkin
bir yasa taslagını onaylamaya çahşıyordu.
Törenin lstanbul'da yapılacağı bilgısı Mimarlar
Odası'na geldığı zaman sevinmiştik. 12 Eylül
Halet Çambel Nail Çakırhan
karanlığını tüm koyuluğu ile yaşamakta olduğumuz
günlerde bir akademik tartışma ortamı doğmuştu.
Hiç olmazsa aydın gruplann -ki ürkek, yılgın ve sessiz
idijer- biraz canlanabılmeleri umudu yaratılmıştı.
Ödül dağıtım programma paralel bır etkinlik olarak
mimarhk öğrencıleri arasında ulusal ölçekte bir de
yanşma düzenledik.
u
2000 Vılında Cumahkızık"
adındaki yanşma. Bursa'nın "Cumalıkızık" kövünün
2000 yılında nasıl olacağına ılişkindı. Derken. Ağa
Han Mimarhk Ödülİeri açıklandı ve Türkiye'den "Nail
Çakırhan EvTnin ödül aldığı belli oldu. llk tepkiler
"Nail Çakırhan mimar değQ! Mimar olmayan kişhe
ödül nasıl veriHr?" türünden eleştiriler idi. Şaşırdık.
Ödül dağıtım biçiminde hiçbir değişiklik yapılmamıştı
ki! Daha önceki yıllarda Türkiye'de bu ödülü mimarlann
ürettiği yapılar almışlardı ama aynı yıllarda diğer
ülkelerın kazandığı ödüllerin bır bölümü de mimarhk
diploması olmayan kişilerin ürünü yapılara v erilmişti
ve Türkiye'den hiçbir eleştıri olmamıştı.
Biz (Oda yöneticı kadrosu). bir yandan tartışmalan
rayına oturtmaya çalışırken öte yandan tartışma
düzeyinı yükseltme çabasına girdik. Olabildiği kadar
da başanlı olduk. Bu konuda Cumhuriyet gazetesinın
katkısı yadsınamaz. Cumhurivet'in düzetılediği açık
oturumda Sayın Prof. Afîfe Batur, Sayın Turgut
Canse\
r
er ve Mimarlar Odası adına ben, hem konuyu
genış bıçımde irdeledik hem de tartışmalan gerçek
düzeyine oturtmayı başardık. Ödül töreni yapılmadan
önce kim oldulannı çok iyi bildiğimiz "muhbir"ler
Kenan Evren'e haber salarak "Nail Çakırhan
komünisttir! Ödülünü sizin elinizden ahnasın!" dediler.
Bu kişiler hiç farkında olmadan Sayın Çakırhan'a
büyük bır iyılık etmekte olduklannı düşünemediler.
Çünkü dünyaya Nail Çakırhan E\ i'ni armağan etmiş
olan ellerin, ödül töreninde yanlış elleri sıkmak zorunda
kalmalan engellenmiş oldu..."
Abdullah TunçeL Y. Mimar, Kopenhag
AKYAKA (MUĞLA-ULA) - Tarih 19 Ağus-
tos 1998, Çarşamba... Gökova Körfezi'nin tıpkı
kendısine benzeyen "Gökova" ile kucaklaştığı KH
ranDağlaneteklerini süsleyen Akyaka köyünde-
yız... Bırzamanlar Muğla'nın ve LÎa ilçesının kü-
çük bir "iskele mahallesi" olan bu köy, aslında
şimdi artık bir "belde". Yani, beledıyesı olan bır
yerleşme... Ne var ki yine de bizim ve burayı se-
ven herkesin gözünde ve gönlünde hâlâ bır "köy"~
Hem de "Nail ÇalarhanKöyü"-.
Daha önce de galiba yazmıştım. Akyaka'nın
duyarlı belediyesi, güzel bir "vefa" örneği sergi-
leyerek iskeleye giden ana yoldaki PTT bınası-
nın yanından Çakırhan'ın 1983'te Ağa Han Mi-
marlık Ödülü'nü aldığı evıne doğru ınen yokuşun
adını "Nail Çakırhan SokağT koymuş.. Ancak.
o zaman da söylemiştim "bu yetmez" dıye. Ak-
yaka'nın bu "mahaDesinin" adı Çakırhan olmalı.
Zaten "fiilidurum"dabu değil mi? Öyle bir ma-
halle ki nereye baksan bir ya da birkaç "Çakır-
han Evi". Kimi yan yana, ki-
mi karşı karşıya, kimileri de
bir sokağın iki yanına sıralan-
mışlar, bulunduklan mahal-
leye hem güzellik, hem de
"künlik"katıyorlar...
O kadar ki Akyaka'nın imar
planını yapan Özel Çevre Ko-
ruma Bölgesi Başkanlığı bile
bu köyde inşa edilecek her ye-
ni binanın taşıması gereken
mimari özelliklerini belirler-
ken, plan notlannı ve yerel
imar yönetmeliğinı "Çakır-
han evlerini tanımlayarak"
geliştirmiş. Akyaka'da artık
her yeni ev sahibi ve her mi-
mar, bu kültür ve doğa belde-
sinde bir bina yapma hakkını
ancak Çakırhan'ın başlattığı
"yöresel mimariçizgaere" bağ-
lı kalmak koşuluyla elde ede-
biliyor. Bahçe içinde, en çok
iki katlı, geleneksel pencere ve
kapı oranlan kullanılarak, bü-
yük kütleli olmayan, önü ve-
randalı, balkonu varsa ahşap
dırbazanh, tüm ahşap eleman-
lan zarif ve işlevsel, dikmele-
ri ince, geniş tahta saçaklı ve
mutlaka kiremit çatılı, "Muğ-
la bacab"_
lşte o gün, Nail Çakırhanve
arkeoloji dünyamızın en bü-
yük isımlerinden eşi Halet
Çambel, 1983 'teki ödülü alan
evlerinin bahçesınde yaptıkla-
rı ve yine her ikısinin de adı-
nı taşıyan Kültür ve Sanat
Evi'ni hizmete açtılar.
Daha gerçekçi bir deyişle,
yıllardır güzelliklerini sun-
duklan bu talihli beldeye ve
belde sakinlerine eşi bulun-
maz bir özveriyi daha "arma-
ğan" ettiler...l910 doğumlu
Nail Çakırhan. bu armağanı yi-
ne yöresel mıman çızgılerde
ve "alçakgönüllü bir büyük-
lük" ıçınde ınşaederken. san-
• Geleneksel mimarinin sadece eski
binalar restore edilerek değil, yeni
uygulamalarla da yaşatılabileceği
yönünde anlamlı ve özverili bir
örnek çabayı ve ustalığı simgeleyen
Akyaka'daki Nail Çakırhan evleri,
2863 sayılı Koruma Yasası
kapsamına alınıp birer "kültür
mirasf' olarak bahçeleriyle birlikte
tescil edilmeli...
Çakırhan değil miydi?..
Akyaka'da 'devTİm' yaşanıyor
Halet Çambel - Nail Çakırhan Kültür ve Sanat
E\i'nin açılış töreni nedeniyle Gökova - Akya-
ka'yı Sevenler Derneği tarafından düzenlenen et-
kinlikler. Sanat Evi'nin ilk sergisi olarak "Çakır-
Çakırhan'ın "tescilli olmavan" geleneksel evi...
ki o gençlik yıllanndaki Nâzım Hikmet'le olan ar-
kadaşlığını yine yaşarcasına bir coşku ve derin bir
yurtseverlik duygusu içindeydi.
1916 doğumlu Halet Çambel de aynı armağanı
Akyaka halkıyla birlikte kucaklama>a gelen ko-
nuklannı ağırlarken, sanki yine o gençlik yıllann-
dan bu yana yaşamını adadığı Adana'nın Kadir-
li ılçesındeki Karatepe kazılannda ülkemize ve ın-
sanlığa kazandırdığı AslantaşAçıkHava Müzesi'nin
1957"lerdekı kuruluşunda duyduğu heyecanı şim-
di bir kez daha yaşıyor gibiydi...
Zaten. Karatepe Müzesi'nin de o bugün bile
her yeni gören mimari ve mühendisı şaşırtan "çıp-
lak beton geniş gölgeliklerini" akıl almaz bir zara-
fet ve işlevsellik içinde gerçekleştiren, yine Nail
Halet Hanım ve Nail Be> Kültür ve Sanat Evi'nin önünde.
hanMimarisiFotoğrafSergisi" ilebaşladı. Fotoğ-
raf sergisını gezenler, Akyaka'nın zaten bır "açık
miize" gıbi oian genel "Çakırhan görüntüsüyle"
de birlikte bu sergıdekı "mimari aynntılan" in-
celediklerinde. sadece bir ustalık göstensivle de-
ğil. aynı zamanda bir "kültür ve sanat eylemiyle"
de tanıştıklarını fark ettiler. Nitekım. avnı akşam
yine Çakırhan'ın çizgilerini taşıv, an YücelenOte-
li'nin açık spor alanındaki "Nail Çakırhan ve Sa-
nan" konulu panele katılan konuşmacılar da özel-
likle bu "devrimci eylemin" üzerinde durdular.
Akyaka'da vaşanan göz kamaştıncı gerçeği şöy-
le özetlemek mümkündü: "Burada, Türkhe'nin
başka hiçbiryöresindeolmay an bir süreç i/Jeniyor.
Sadece eskiden kalma özgün binalann korunma-
sı olayı yok. Yeni inşa edilen her yapı, yöresel kül-
türe ve geleneksel mimarlık sanatına bağlı vetarih
ile doğav a say gı içinde tasarianıp inşa ediliyor. Bu-
nu ancak bir devrimci başlatabilirdi v e Nail Çakır-
han başlarb. şimdi herkes bu devrimiy aşatmakiçin
güç ve gönül biıiiği içinde.»"
Konuşmacılafdan Oktay Akbal, tüm katılımcı-
lann alkışlanyla karşılanan "Çakırhan'ın hejke-
li dikilsin" önerisinı, paneli yöneten Şadan Göko-
vah'ya ilettiğinde, hemen orada alınacak "kara-
nn" da ne denli anlamlı olacağını hiç kuşkusuz
önceden bılmıyordu. Muğla Belediye Başkanı Or-
han Çakır, bu tarihsel öneri üzerine söz alarak
yaptığı konuşmasında: "Muğla"daki Nâzım Hik-
met Parkı'nda Nâzım'ın heykeli ileÇakırhan'ın hev-
keü van vanaduracak" deyınce. Oktay Akbal'ı des-
tekleyen alkışlar sanki bır "kutlama törenine" dö-
nüştü. Hele Mina L'rgan'ın o kısa fakat dolu do-
lu sözleri arasında; "Nail ile Halet'i ben tanıştır-
dım ve evlenmelerini sagladım. Galiba havanmın
en olumlu işini yapımşım_"
şeklindeki açıklamasıyla bir-
likte yeniden yükselen alkış-
lar ise Halet Çambel'in kıza-
ran yanaklanyla birlikte pane-
lin belki de en duygulu anla-
rını yaşatmış oldu...
Panelin öbür konuşmacıla-
n tlhan SeJçuk, Eldn Duru,
Nursel Duruer. Hamdi Yücel
Gürsm; Ali Ozgentürk, Er-
man Şahin, Ünal Türkeş ve
Teoman Ünüsan da Nail Ça-
kırhan ıçin unutulmaz tanım-
lar yaptılar. Fıkret Alan şiir-
lerini seslendirdi.
Muğla'nın alçakgönüllü
devnmci ozanı HüsnüÖzbU-
gi de Çakırhan'ın aynı şiırle-
rinden ezgıler sundu. Yine
Muğla'nın kültür zenginliği-
ne sevdalı genç mimarlardan
Ernığrul Aladağ ıse bu tarihi
etkinlige Çakırhan'ın mimar-
hk uygulamalannı tanıtan bir
saydam gösterisiyle katıldı...
Peki. bundan sonra artık ne
yapılmalıydı; Nail Çakır-
han'm evlenni de tıpkı ken-
disi gibı ölümsüz kılmak için,
fotoğraf sergisi ya da slaytlar,
yazılar, belgesel fılmler, kitap-
lar.. acaba yeterli miydi?.. Bu
sorunun yanıtı olarak yine ay-
nı akşam Akyaka'da dile getir-
dığim öneriyi Cumhuriyet
okurlarıyla ve tüm "ilgUi"
kişiierle de paylaşmak is-
tiyorum.
Nail Çakırhan evleri, birer
"kültür varlığı" olarak tescil
edilmeli ve bahçeleriyle bir-
likte korunmayaalınmalı. lz-
mir 2 Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıkları Koruma
Kurulu'na böyle bir baş-
\uruyu Akyaka Belediyesi,
Muğla Mimarlar Odası Tem-
silciliği, Akyaka Derneği ve tl
Kültür Müdürlüğü birlikte
yapmalı.
Başvuru dosyasına da "tescil gerekçesi" olarak
şunlaryazılmalı: "Eskieserniteliğitaşımasalarbile,
geleneksel mimariyi yaşatma ve yeni gelişen bir
yerleşmenin (Akyaka'nın) yöresel mimari kimliği
sürdürerekyapılaşmasını sağlamayönünde örnek
veözverili bir çabanın ve ustalığın ürünleri olan bu
evler. gelecek kuşaklara da esin kav nağı olmalan
ve Çakırhan'ın doğav a saygüı mimarhk anlayışını
gelecekyüzyıllara da taşımalan için; her türlü olası
imarduyarsızlığına ve vefasız v cni vapılaşma talep-
lerinin tahrip edici baskı ve tehditlerine karşı da
korunmak ve yaşatılmak üzere, korunması gerek-
li srvil mimarlıkörnekleri olarak kültürel miras kap-
samında tescil edilmeUdin.."
Türkiye İş Bankası Galerileri sezonu iki sergiyle açıyor
Soyut ve gerçekçi ifadeler
• Türkiye îş Bankası
Istanbul Parmakkapı
Sanat Galerisi'nde
sezonun ilk
sergisinde Güven
Zeyrek'i ağırlıyor.
Ankara'daki galeride
açılan sergide ise
sanatseverlere Ahmet
Vural'ın resimleri
sunuluyor.
Kültür Servisi - Türkiye
tş Bankası Istanbul ve Aıı-
kara Sanat galerilerinde ye-
ni sezon başlıyor.
tstanbul'daki Türkiye Iş
Bankası Parmakkapı Sanat
Galerisi, sezonun ilk sergi-
sinde ressam Güven Zey-
rek'i sanatseverlerlebuluş-
turuyor. Yapıtlannda bilinç
ile bilinçdışı olanın. birey-
sel ile toplumsalın, arkaik ile
çağdaşın, yöresel ve evren-
selin uyumlu bütünlüğünün
izlerini süren Zeyrek'in ser-
gisi 15-30 Eylül tarihleri
arasında açık kalacak.
Zeyrek'in yapıtlannın ana
ızleğı 'insanvarhğı'. Sanat-
sal yaşamı boyunca bırey-
sel varoluşun koşullannı ya-
ratma çabasında olan Zey-
rek, yapıtlannda yaratma
sürecini irdelerken, insan
varlığının ölüm ve yokluk
gibi kavramlar karşısında-
Ahmet Vural resimlerinde toplumsal mesaj veriyor.
ki konumunu ve varolma
savaşımını da yorumJuyor.
Sanatçının Parmakkapı
Sanat Galerisi'nde yer ala-
cak sergisinin ana teması
•tnsan ve Doğa'. Zeyrek, do-
ğa ve insanı ele alırken ar-
kaik ve soyut biçim, taş do-
kusu, yalınlık gibi yan tema-
lardan da besleniyor.
1935 Ayvalık doğumlu
olan ve ortaöğrenimi sırasın-
da ressam Adnan Turani ile
tanışan Zeyrek'in küçük
yaşlarda başlayan sanat sev-
gisi daha sonralan bir tut-
kuya dönüşmüş. Gazi Eğı-
tim Enstitüsü Resim Bölü-
mü'nde eğitim gördükten
sonra çeşitli kişisel sergiler
açmış, 1983yılındagirdiği
Akatünvel Sanat Toplulu-
ğu bünyesinde bireysel ça-
lışmalannı sürdürmüş. Zey-
rek, sanat yaşamını şekil-
lendiren bu topluluğun ilke-
leri çerçevesinde, yaratıcı
sanatçının, bireysel olarak
gerçek varoluşunu yaratma
bilincine sahip olması gerek-
tiğine inanıyor. 1957 >ıhn-
dan bu yana yaşamını Iz-
mir'de sürdüren sanatçının
yapıtlan çeşitli kuruluş ve
özel koleksiyonlarda yer alı-
yor.
Türkiye İş Bankası Anka-
ra Sanat Galerisi ise sezo-
nun ilk sergisinde ressam
Ahmet Vural'ı ağırhyor. Vu-
ral, soyut ve gerçekçi bir
ifadeyle gerçekleştirdiği re-
simlerini 8-17 Eylül tanh-
leri arasında sergileyecek.
Halen Kültür Bakanlığı
Güzel Sanatlar Müdürlü-
ğü'nde görev yapan Vural.
1996 yıhnda Hacettepe Üni-
versıtesi Güzel Sanatlar Fa-
kültesi Zafer Gençaydın Re-
sim Atölyesi'nden mezun
oldu. Bugüne dek üç kişi-
sel sergi açan Vural. resim-
lerine konu olan objelerin,
bir yandan bireyin kendi-
siyle kurduğu çelişik diya-
logu yansıtırken, bir yan-
dan da toplumlararası diya-
loglardakı karmaşayı yansıt-
ma çabası içinde olduklan-
nı vurguluyor.
Tablolanndaki yüzeyin
diyagonal biçimlerle oluş-
tuğunu belirten Vural. tu-
val üzerindeki objenin yal-
nızca bir araç olduğunu, bi-
çimlerle ilişkilendiıdiği top-
lumsal mesajlann kendısi-
ni daha çok ilgilendirdiği-
nı ıfade ediyor. Moderniz-
min ve globalleşmenin be-
raberinde getırdiği sorun-
lar üzerinde düşünen sanat-
çı, resimlerine malzeme ola-
rak giren objeleri seçerken
hiçbir estetik kaygı taşıma-
dığını da vurguluyor. Vu-
ral'ın seçtiği objeler tek-
noloji atıklan, hurdalar ve
benzeri malzemeler
olabiliyor.
Da Mnci'nin 'Mona Lisa'adlı tablosuna restorasyon yapüması tartışmalara yol açıyor.
Başarının kurbanıMonaLisa
Kültür Servisi - Dünya resim sanatının en
önemli örneklerinden biri olarak kabul edi-
len Leonardo da Vınci'nin 'Mona Lisa' adlı
tablosuna aıt eski bir tartışma yeniden alev-
leniyor. Geçen günlerde Turin'de Nicola La-
boratuv an bi lgısayar üzennde Mona Lisa'nın
arkasındaki manzarada oluşan kir ve vernik
tabakasını temızledi. Bu işlem iki ayda bir ya-
yımlanan Fransız sanat dergisı Le Jounal des
Arts'da okuyuculara sunuldu. Ancak resme
uyggulanan bu yöntem Leonardo da Vin-
ci'nin gece ışığı v e firtınayı anlattığı arka pla-
nın gerçek renkleriyle ortaya çıkmasına ne-
den oldu. Sanat tarihi literatürüne Mona Li-
sa olarak geçen Leonardo da Vinci'nin 'La
Gioconda' adlı yapıtının restorasyon tartışma-
lan işte bu v ayından sonra yeniden şiddetlen-
di. Geçmişte Mona Lisa'nın temizlenmesı
görüşünü savunan Leonardo uzmanlanndan
Jacques Franck, temızleme işleminin göze-
nekli yüzey çözücülerle yapılarak, kınlgan
pigmentlere zarar vereceğinden korktuğunu
belirtiyor: "Mona Lisa'nın restorasyonu çok
ciddi bir çalışma. Bu işlemin çözücü madde-
lerie yapılarak resme zarar verip vermeyece-
ğinin hiçbir garantisi vok. Resme istemeden
de olsa verilecek zarann bir daha asla onan-
lanıavacağının bilinmesi gerekrvor."
Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa'sı başa-
nnın kurbanı... Resme aıt tartışmalar aslında
çok geçmışe uzanıyor. 1625'te Fransız mah-
kemesinden ziyarete gelen uzmanlar resmin
oldukça kötü göründüğünü belirtmişlerdi.
Sonuç olarak Louvre Müzesi'nde sergile-
nen Mona Lisa'nın yakın zamanda restoras-
yona gırmesi beklenmiyor. Uzmanlann çoğu
restorasyon sonunda Mona Lisa'nın gizemli
gülüşünün kaybolacağı endişesini taşıyor. Lo-
uvre Müzesi'nin restorasyon yönetmeni Je-
an- Gabriel Goulinat, "Eğer bir restoratörü
intihara sürüklemek istiyorsanız ona Mona
Lisa'yı restore etmesini söyleyin." diyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Nehir-Romanlardaki
Adacıklar...
Kimileri, yaşamın aslında bir nehir-roman oldu-
ğunu, öyle olması gerektiğini hep unutmakta ya da
belki bu gerçeğin bilincine hiç varamamak gibi
çok acı bir yazgıya kurban gitmekte.
Oysa yaşam, hiçbir insanın ve dönemin yaşa-
mı, tek tek olaylar üzerinde odaklanıp yalnızca on-
larla sınırlı kalarak adına yaşamışlık ve yaşanmış-
lık dediğimiz doruklara ulaşamaz. Sonucu belirle-
yen, büyük hesabı çıkartan, hep bütün olup biten-
lerin sonunda insanoğlunun yaşam denen o bü-
yük akışlan nasıl belirlediği, hanginokialara yönelt-
tiğidir. insanın bütün bir yaşamın sonunda, her
şeyden önce kendi kendini aklayabilmesi, kendi
kişisel tarihi bağlamında "yaşadıklanm, insancay-
dı ve değmişti.." diyebilmesi, yaşantılarını kendi
yöreselliğinden kendi evrenselliğine götürebilmiş
olup olmadığına bağlıdır.
Istersen hiçbir zaman son bulmayacağın için
çok büyüksün" diye seslenir insanoğluna Goet-
he. Dile getirmek istediği, yaşamını hemen yarın
unutulacak olayların sıradanlığında bırakmanın ya
da bütün yannlara şu ya da bu biçimde seslene-
bilecek bir nehir-romana dönüştürmenin, insanın
kendi iktidarındaoluşudur. Ve insanoğlu, böyle bir
ıktidara sahip bulunduğu içindir ki Goethe'nin di-
le getirdiği anlamdaki büyüklüğe erişme gizilgü-
cünü de hep içinde taşır.
Bu bağlamda tarih, yine insanın seçimleri doğ-
rultusunda, onun düşmanı ya da sonsuzluğudur
Bertolt Brecht'in -sonradan opera olarak da bes-
telenen- ünlü oyunu "Lukullus'un Sorgulanma-
s;"nda öbür dünyanın halk mahkemesi, bir za-
manlar koskoca Roma Imparatorluğu'nun anlı şan-
lı generali olan Lukullus'u, yeryüzünde yapıp et-
tiklerinin hesabını çıkardıktan sonra, hıçliğe mah-
kûm eder. Generali böyle bir yazgıdan ne sayısız
fetihleri, ne Roma'ya kazandırdığı onca şan ve ga-
nimet ne de bir zamanlar yönettiği koskoca ordu-
lar kurtarabilir. Çünkü sonuçta bütün bunlar, ya-
şama bir hizmet, yaşatmaya bir katkı anlamını ta-
şımamaktadır. Buna karşılık tek bir eylem, gene-
ralin çoktan unuttuğu bir aynntı, Roma'ya kiraz ağa-
cını getirişi, yargıçlaragöre olumludur; çünkü ağaç,
yaşamın ve yaşatmanın simgesidir.
Kendisinden yarına ne kalacağının, yaşamını
nelerin hep okunacak bir nehir-romana çevirebi-
leceğinin ayırdına varabilmek, insanoğlunun elin-
dedir; yeter ki günlük yaşamın sıradanlığına kapı-
lıp geçici ne varsa kalıcı ve değerli saymaya kal-
kışmasın; bir nehir-romanın tek tek adacıklarıyla
yaşamın bütünselliğini özdeş kılmasın!
Ingilizlerin ünlü amirali Horatio Nelson'ın Tra-
falgar Deniz Savaşı'nda ölmesinden sonra, çok bü-
yük bir aşk yaşadığı sevgilisi Lady Hamilton, ami-
ralin eşiyle karşılaşır. "Tepeden tırnağa bir leydi-
siniz" der, onun küçümseyici bakışları karşısında;
"Ama neyi merak ediyorum, biliyor musunuz?
Bundan yüz yıf sonra, acaba tarih hangimizi ya-
zacak?"
Nelson'ın kansını anımsayanın kalmadığı günü-
müzde, tarihin bugüne kurduğu köprüden yalnız"-
ca Leydi Hamilton geçebilmişse eğer, bunun tek
nedeni tarihin, sadece bütün olumsuz koşullara kar-
şın yaşadığının ahlakını savunabilmeyi başarmış
bir insanın yaşamını nehir-roman saymaya layık bul-
muş oluşudur...
Veyine bugün, çevremize bakındığımızda, fark-
lı manzaralarla mı karşılaşmaktayız?
Hayır. Manzara hep aynı.
Kimileri kapağı attıklan adacıklan -bunlar ister ser-
vet, ister akla gelebilecek her türlü "makam" ol-
sun- sıradağ dorukları sanıp öteki insanları göre-
bilmek için hep aşağıya bakmayı, yaşamak say-
maktalar. Kendilerince o ınsanlan yönettiklerini,
onlan bir yerlere çağırdıklannı, atadıklarını, sonra
daoralardan "uzaklaştırmakla"', Gülliver'in cüce-
lerininkinden bile daha hazin yanılsamalara kapı-
lıp güçlerini pekiştirdiklerini sanmaktalar.
Geçicilik ve kalıcılık - en geç Gılgamış'tan bu
yana insanoğlunun ikilemi.
Ve böyle bir ikilemi çözebilmek, elbette ruh cü-
celerinin hiç mi hiç harcı değil!
Norveç Rlm
Festivali'nin kraliçesi
• OSLO (Cumhuri>'et) - Norveç'in en büyük film
festivali olan Amanda Festivali'nde "Dedektifler
Kraliçesi' unvanıyla anılan kadın yazar Anne Holt'ın
'Susuyanlar Kutsansın' adlı romanından
beyazperdeye aynı adla uyarlanan film, festivalin
büyük ödülünü kazandı. Filmde. Holt'un lezbiyen
dedektif kahramanı Hanne Wilhelmseri rolünü
oynayan Kjersti Elvik en iyi kadın oyuncu. "Kanbağı'
adlı filmdeki rolüyle de Sverre Anker Ousdal en iyi
erkek oyuncu ödülünü aldı. Bu yılın jüri onur ödülüne
65 uzun filmin müzığini bestelemiş olan 70 yaşındaki
Egil Monn-Iversen layık görüldü. Televızyonda canlı
yayımlanan ödül töreni sırasında televizyon
izleyicilerinin gönderdikleri oylarla. 'Titanic' en iyi
yabancı film seçildi.
Hollanda'da Türk
Sineması' günleri
• Kültür Servisi - Hollanda'da 9-30 Eylül günleri
arasında 'Türk Sineması' adıyla Türk filmleri toplu
gösterisi düzenliyor. 'Masumiyet' fılmiyle
başlayacak gösterim programı çerçevesinde,
Türkiye'de son üç yıl içinde çekılmiş en iyi filmler
arasından seçilen 19 film, yedi ayn kentte toplam
dokuz sinema salonunda izleyicilere sunulacak.
Amsterdam, Middelburg, Hoorn, Rotterdam, Breda.
Nijmegen ve Eindhoven kentlerinde Hollandalı ve
Türk seyircilerle buluşacak fılmler arasında
'Eşkıya', 'Akrebin Yolculuğu'. 'Tabutta Rövaşata',
'Masumiyet', 'Nihavent Mucize', 'Usta Beni
Öldürsene' gibi son dönemlerde Türkiye'de büyük
ilgi gören filmler yer alıyor. Türkan Şoray. Uğur
Yücel, Derya Alabora, Atıf Yılmaz, Omer Kav^ır ve
Banş Pirhasan etkinlik programına katılarak
izleyicilerle filmler üzerine görüş alışverişinde
bulunacaklar.
BUGUN
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 19.00'da videodan
Mireılle Mathieu konseri dinlenebilir.
• İFSAK'ta 19.30 ve 20.15 saatlerinde Muhsın
Divan'ın konuk olduğu 'Malta'nın Renkleri"
saydam gösterisi izlenebilir.
• HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU'nda Genç
Pamukbank Sanat Etkinlikleri kapsamında, St.
Petersburg Bale Tiyatrosu kendi orkestrası eşliğinde
"Red Giselle-Bir Balerinin Öyküsü' adlı yapıtı
sahneleyecek.