25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeC lmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yajın Yönetmenı Orhan trinç #Genel Yayın Koordınatöru HikmetÇe- tinkaya • Yazıışlen Muduru İbrabim Yıldız 9 Sorumlu Müdür Fikret İlkiz 9 Haber Merkezı Müdürü Hakan Kara 9 Gorsel Yonetmen Fikret Eser Istıhbarat Cengiz Yüdırun 9 Ekonomı Mehmet Saraç 9 Küitur Handan Şenköken 9 Spor. Abdülkadir \ ücetman 9 Makaleler Sami Karaören 9 Duzelıme \bdullah \ aacı 9 Fotoöaf Erdoğan Köseoğlu 9 Bılgı-Belge Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın Kurulu tlban Selçuk (Başkan). Orhan Erinç. Oktaj Kurtböke. Hikmet Çetinkaya. Şfikran Soner. Ergun Balcı, tbrahim Yıldız, Orhan BursaJı. Mustafa Balba>. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay AtatürkBuhanNo- 125, Kat 4. Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat). Faks. 4195027 9 Izmır Temsılcısı. Serdar Kızık, H. Zıya Blv 1352 S. 2 3 Tel 4411220, Faks: 4419117 9 Adana Temsilcisi Çeön Yiğenoğlu, InönüCd 1 ) 9 S NorlKatl, Tel 363 12 11, Faks 363 12 15 Muessese Müdurü Üstfln Akmen 9 Koordınator Ahmet Korulsan # Muhasebe Bülem Yener#ldare Hüseyin Gûrer • Işlctmc Önder ÇeUk • Bıfgı- îşlenr N«il İnal # Bılgısavar Sıstem Mirihet Çikr#Saüş FazüetKuza MEDYA C: • Yonetım Kunılı Başkanı - Genel Müdûr Gülbîı Erduran # Koordınator Rehs Işıtman % Genel Mudur Yardımcısı SevdaÇoban Tel 514 07 53 5139580-5138460-61,Faks 5138463 Yıyımlayan ve Basao: Yenı Gûn Haber Ajansı. Basın \e Yayuıcılık A Ş TurkocagıCad 39 41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 istanbul Tel lü 212) 512 05 05 ,20 hatl Faks 10 212ı 513 85 95 26EYLÜL1998 îmsak:5.21 Güneş: 6.48 öğle: 13.03 Ikindi: 16.23 Akşam: 19.03 Yatsı: 20.25 www.cumhuriyet.com.ti Heri saat uygulaması • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ilen saat uygulaması 25 Ekim 1998 Pazar gününe kadar uzatıldı. Her yıl mart a> ının son pazar günü saat 01.00'de başlayıp eylül aymın son pazar günü saat 02.00'ye kadar süren "ıleri saat uygulaması "nın, 27.02.1998 tanh ve 98/10733 sayıh Bakanlar Kurulu karan ile uzatıldığı açikfandı. Kasırga etkisini süpdürüyop • Dış Haberier Servisi - Karayipler'de beş günde 186 kişinin ölümüne neden olan on binlerce kişiyı de evsiz bırakan Georges kasu"gası, bu sefer de Güney Florida'yı etkisi altına aldı. Yetkililer olağanüsfü hal ılan edilen merkez ve Güney Florida'da 2 bin 800 askerin kurtarma operasyonlan için tetikte olduğunu açıkladı. Düne kadar zaman zaman saatte maksımum 145 kılometre hıza ulaşan kasırganın hızının saatte 185 kılometreye kadar çıkması bekleniyor. Kasırganın en fazla zarara neden olduğu Domınık Cumhuriyeti'nde 125 kişinin öldüğü, binlerce kişinin de yaralandığı bildirılıyor. Ek kontenjan başvurulan • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ünıversiteye ginş sınavı sonucunda herhangi bir programa yerleşemeyen adaylar, boş kontenjanlar ıçin 1-7 Ekım tarihleri arasında başvuruda bulunabılecek. Açıköğretim Fakültes'ini ve yetenekle öğrenci alan programları kazanan öğrenciler de ek kontenjandan yararlanabılecek. Seramik sergisi • İstanbul Haber Servisi - Eczacıbaşı Topluluğu kurucusu Dr. Nejat Eczacıbaşı'nın 5. ölüm yıldönümü anraa etkinlikleri kapsamında, "Seramikte Gelenek ve Çağdaşlık" konulu seramık sergısı 2 Ekım'de Türk-tslam Eserleri Müzesi'nde ziyarete açılacak. Sahil temizJiği • İstanbui Haber Servisi - Dün\a denızlerinın \e sahıllennin temizlığinı amaçlayan American Marine Conservation Center'm çevre projesıne destek vermek amacıyla British International School öğrencılen. bugün Gümüşdere Plajı'nda sahil temızlıği yapacaklar. Okullara yardım • İstanbul Haber Servisi - llaç firması Pfizer, yardıma muhtaç okullara malzeme kampanyası düzenledi. 15-18 Eylül tanhleri arasında düzenlenen kampanyada Kâğıthane'de buîunan Mehmet Rıfat, Gazi Osman Bey. Imece ve Hacı Ethem ilköğretim okullanna malzeme yardımı yapıldı. AÜ'ye kayıtlap • ANKARA (UBA) - Anadolu Üniversıtesi'nin uzaktan eğitım sistemı uygulayan Iktisat ve tşletme fakültelenne kayıtlar 28 Eylül'de başlıyor. Kayıtlar 13 Ekım'e kadar sürecek. Açıköğretim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Mehmet Kesim. adaylara. ka> ıt evraklan ve kılavuzunun posta ıle gönderilmekte olduğunu belirtti. îlaç hammaddesinde, menopoz dönemindeki rahibelerin idran yerine Çin farelerinden alman hücre kullanılıyor Rahibeler artık kısırhğa çözüm değilSERDAR KIZIK AMSTERDAM - Menopoza gir- miş Katolik rahibeler günlük rutin koşuşturmalann uzağında artık. Her ne kadar yeni bir yaşama katkıda bu- lunmanın ruhanı doyumunu yaşamı- yorlarsa da o her sabah kilisenin önü- ne gelen servis aracına kavanozlarda bıriktirdikleri günlük idrarlannı ye- tiştirmenin telaşından kurtuldular. Olan. kavanozlan fabrikaya taşıyan servıs sürücülerine oldu, işsiz kaldı- lar... Kjsırlık sorununtm çözümünde ilaç hammaddesi olarak kullanılan me- nopoz dönemindeki rahibelerin kali- teli idranna (cinsel hastalık ve kan bu- laşma riski olmayan) artık gereksinim yok. 1980'li yıllann başından beri sürdürülen çalışmalar iki yıl önce so- nuç verdi. Bu kez devreye Çin hamster'lan girdi. Yani Çin farelerinden alınan bir hücre, embriyonun oluşmasında idrar yerine taşıyıcı işlev görüyor. Bu hücreden yapılan ilaç, tüp bebek söz konusu olduğunda yumurta elde edil- mesinde idrara göre iki kat daha et- kin. Hollanda'nın Oss kentınde Orga- non'un uluslararası medikal danış- manı Dr. Henk Jan Out Avrupa ve ABD'de kullanılan Puregon'un ge- lecek yıl Türkiyecle de satışa sunu- lacağını söylerken bir yanıyla dünya ilaç tekellennin stratejilerini de orta- ya koydu. Buna göre üç temel alan söz konusu: Bınncisi kısırlık sorunlannın aşıl- ması. Çünkü, Dün>a Sağlık Örgü- tü'nün (WHO) verilenne göre; in- sanlık, yüzde 15 dolayında bu soru- nuyaşıyor. Yaklaşık6kişiden l'i is- •Çin farelerinden alınan bir hücre, embriyonun oluşmasında idrar yerine taşıyıcı işlev görüyor. Bu hücreden yapılan ilaç, tüp bebek söz konusu olduğunda yumurta elde edilmesinde idrara göre iki kat daha etkin. tediğı halde çocuk sahibi olamıyor. Dr. Out, şu anda üstünde çalışılan yeni bir ürünün tüp bebek öncesi kısırlık te- davısinde dünyada büyük ses getire- ceğini söylüyor. Umut çöpte Ikincisi, doğum kontrolü. Yine WH0 verilenne göre, dünyada bütün hamileliklerin yüzde 64'ü istenmeden oluşuyor. Her yıl 228 milyon isten- meyen hamilelik gelişiyor ve yılda 100 bin kadın kürtaj nedeniyle yaşa- mını yitiriyor. AIDS dışında her yıl 300 milyon insan cinsel hastalığa ya- kalanıyor. ABD'de 3 milyon isten- meyen hamileliğin yansı düşükle so- nuçlanıyor. Bu çerçevede ilaç tekel- lerinin etkinliği daha yüksek; daha az yan etkisi olan yöntemler ve ürünler konusunda arayışlannı sürdürüyor- lar. Dr. Out, doğum kontrolünde üs- tünde çalıştıklan iki yöntemin bu alanda çığır açacağı görüşünde. llki Hollanda'da iki ay önce ruhsatlandı- nlan Implanon. Kibrit çöpü büyük- lüğündeki bu araç, deri altına yerleş- tiriliyor. 30 saniyede uygulanıyor ve 3 yıl doğum kontrolü sağlıyor. Ancak kanamalarda düzensizliğe yol açıyor. Örneğin bu yöntemi kullanan kadın- lann yüzde 25'i hiç regl olmuyor. Çöp çıkanldığında 4-5 günde yu- murtlama başlıyor. Bu yöntemin er- keklere de uygulanması için çalış- malar yürütülüyor. Aynca yine er- kekJerin kullanacağı bir doğum kont- rol hapı üstünde çalışmalar sürüyor ve 2005 yılında tamamlanması bek- leniyor. Halka geliyor Bu alandaki ikinci ürün olan 'va- ginal ring' üzerinde 20 yıldır çalışı- lıyor. Bu, çapı 4 santim kadar olan, plastikten yapılmış bir halka. Kadın- lar, yardıma gereksinim olmadan yön- temi uygulayabiliyorlar. 21 gün uy- gulandıktan sonra çıkanlıyor ve 28. gün yeniden takılıyor. Tatil ya da di- ğer zorunluluklarda halka çıkanlmı- yor ve böyiece regl ertelenebiliyor. Bu ürünle ilgili çalışmalar gelecek yıl tamamlanacak ve 2001 yılında paza- ra sunulacak. Diğer temel alanlardan üçüncüsü depresyonla ilgili. Bu alandaki veri- ler giderek daha çok sayıda insanın depresyonla yüz yüze kaldığını gös- teriyor. Bilimsel çalışmalarda şizof- reni ve depresyona yol açan gen grup- lan saptandı. Ancak hangi genin asıl sorumlu olduğu henüz bilinmiyor. Organon yetkilileri, 3 yıl içinde bu ge- ni ortaya çıkaracaklarını savunuyor- lar. Yine de saptanacak gendeki bo- zukluğu giderecek ilacın üretilip üre- tilemeyeceği kuşkulu. Sonuç olarak insanlık, üreme ve kısırlık sorunlanndan, yeni ve daha güvenilir yöntemlerle kurtulacak. Robert Redford, Atlara Fısıldayan Adam'la yeniden adından söz ettiriyor i atlardan öğrendim'Çeviri Servisi - Robert Redford Amerika ve Avrupa'da vizyona giren Atlara Fısıldayan Adam'la bir kez daha kendinden söz ettirmeyı başardı. Uzun yıllardır Ban Amerika'dakı çıftlığınde doğa ile yaşamayı secmiş olan ünlü aktör, Focus dergısı ıle yaptığı söyleşide yeni fılminde kendini bulduğunu söylüyor. Focus: Siz Atlara Kısıldavaj) Adam'da ilk kez oyuncu Redford'u canlandırmaduuz. efsane Redford'u da yani yalmz romantik kahraman Redford'u canlandırdmız. Redford: Ben olaya tabu öyle bakmıyorum, bu bir genelleme. Konu ılgimi çektı, ben taşrayı tanıyor, batıda oturuyorum. New York'a da gelıp gidiyorum ancak atlan tanıyorum ve sevıyorum, bir çiftlikte yaşıyorum ve dağlardayım. Öte yandan tiyatroya New York'ta başladım, çocuklanmı orada okuttum ve bu nedenle Manhattan'lı dergi yönetmeni Annıe'yı de anlayabılıyorum. Bu fılmin benim açımdan mitlerle bir ilgısi yok, yaşamın ıçınden tanıdığım insanlarla ilgısi var. Focus: Siz romantik bir karaktere sahip misiniz? Redford: E\et hem de tüm yanlışlarıvla. Focus: Atlan seviyorsunuz. atlardan neler öğrendiniz? Redford: Boyun eğmeyı ve bağlılığı. Insanoğlu bir gün atlan kendı çıkarlan ıçm kuilanmaya karar vermiş. O noktada atın ehlileştınlmesı ve terbıyesi sürecınde bir kjnlma meydana gelmış ve boyun eğme, yani emir altına girme güvenı yok etmiş. Tom. filmde bunu fark ederek süreci tersine ışletmeye başlıyor. Atın söyleyeceklerini dınlemeye başlıyor Focus: Filminizde çok az se> işme sahnesi bulunuyor. bunun partneriniz Knstin Scott Thomas'la aniasamamanızla da ilgisi var mı? Redford: Hayır, ıkımiz gayet iyı anlaşıyorduk. Ancak dığer karakterlerin gelişmesi ıçin se\ işme sahnelenne yeterli zaman yoktu. Orada tüm karakterler arasında bir ilişki gelişiyor, bunlann tek tek işleranesi zaman alıyor. Focus: Siz ama zaten başmdan beri seks sahneleri istemi>ordunuz?_ Redford: Çekimler sırasında öyle gelıştı Aynca filmde cınsellik yüklü sahneler var. bardaki dans sahnesınde, se> ırci bızı sadece yatakta göımüyor. Focus: Bu yaşta kendinia ranat hissetmiyor olabiMr misiniz? Redford: Hayır böyle bir problem yok bunu çok da sık yaptım, seyirci ıstemeseydi onu da bilirdim. Ancak sorun başka yerde. Filmin sonu, kitaptan, zamanı açısmdan aynlıyor. Senaryoda Tom ile Annie arasında geçen ilişkiji de >Tjmuşatmaya karar verdim. Focus: Neden? Redford: Yaşanamamış sevgilen daha dramatık bulujorum. Tom, içgüdülerin adamı. böyle bir sevgiyi yasarsa vereceği zaran bildiği için ondan uzak duruyor. Focus: Fihn, ham haliyle 45 saat sürii\ordu. Bir gün bu uzun versiyonu da seyredebilecek mijiz? Redford: Uzun zaman filmi neresinden kısaltacağıma karar veremedim. 4.5 saatti ve her karesi gerekliydı. Sonunda oturdum ve 2 saatlik bir bölümünü attım. Ha>atımın en zor işiydi. Ama sanıyorum, uzun haliyle de bir gün oynayacak. Türkiye'de özelleştirme uygulamalannın sağlık hizmetlerini de tehdit ettiği vurgulandı 'Sagbk sistemi sosyalleştirilıneK'İstanbul Haber Servisi - Türkıye'de sağ- lık hizmetlerinın özelleştınlmesı eğiliminin arttığı vurgulanarak sağlık hizmetlerinin herkese yeterince sunulabılmesı ıçin sosyal devletin işletilmesi gerektiğı belirtıldi. Marmara Ünıversitesı \ e Vehbı Koç \"ak- fı'nca Holıday tnn Otelı'nde düzenlenen 1 L'lusal Evde Bakım Kongresi kapsamında "Evde Bakım Gereksinimi Olan Hasta ve Yakınlannın Deneyimleri" konulu birpanel düzenlendı. Panelde konuşan Hacettepe Üru- versıtesi Hemşırelik Yüksekokulu öğretım üyesi Prof. Dr. Saadet Clker. sağlık sorun- lannın mevcut sıstem içinde mevzuat değı- şikliği ıle çözülemeyeceğıni belirterek Sağ- lık Bakanlığfnın 1992'den bu yana sağlık hizmetlerini özelleştırmeye yönelik politi- ka ızlemesını eleştirdı. Ülker, sağlık sıstemınde en önemli so- runlardan bınnın. hekımlerin hasta yakınla- nna karşı olumsuz tavırlan olduğunu belir- terek kongre süresınce ABD sağlık mode- lının dayatılmaya çalışıldığını. sağlık siste- minde son yıllarda yapılan altyapı yatınm- lannın da özelleştirmeye hazırlık amacı ta- şıdığını söyledi. Evde bakımın profesyonel- lik gerektirdığini v urgulayan Ülker, hemşi- relerin me\ cut sıstem içinde kendilerine bi- çılen rolü benimseyıp benimsemeyeceklen- nı kendilerine sorması gerektiğini savundu. Gazetemızin Yayın Kurulu Başkanı Ühan SeJçukda konuşmasında, Türkiye'de ve dün- yada "sağlık hizmetleri sosyalleşsin mi, özel- kşsin mi" arayışlannın sürdüğünü belirterek parası olanın sağlık hızmetlennden yararlan- ması anlayışının reddedilmesi gerektiğini vurguladı. Sağlık hizmetlennin kaliteli bir şekılde tüm % atandaşlara venlmesinde sos- yal devletin önemini v urgulayan Selçuk, Türkiye'de parası olanlar için çok pahalı sağ- lık merkezleri kurulmaya başlandığını, an- cak gerekli olanın, kitlelerin kaliteli sağlık hızmetinden yetennce yararlanduılması ol- duğunu ıfade ettı A\rupa ülkelerinin de sağ- lık hizmetlerini sosvalleştirdifıni ve bun- dan vazgeçmediğini vurgulayan Selçuk, sis- temdeki sorunlann ancak sosyal devletin iş- letilmesiyle çözülebileceğinı söyledi. Sinema sanatçısı Perihan Savaş da kaybet- tiği eşi YılmazZafer'ın hastalığı dönemin- de hekimlerin bir hasta yakını olarak kendi- sinı bilgilendirmemelen ve yol göstermeme- lerini eleştırdi. Savaş, hekimlerin hasta ya- kınlanyla konuşmadıklantıı, hasta yakınla- nnın da bu nedenle hekimlerle konuşmaya cesaret edemediklerini söyledi. Kanada basını Akkuyu düellosuENGtN AŞKIN TORONTO - Kana- da'run en büyük gazetesi Toronto Star, "Görüşler'' bölümünde Akkuyu'da ku- rulması tasarlanan olası nükJeerenerjı reaktörüyle bağlamlı olan ve karşıt gö- rüşleri savunan kapsamlı 2 yazı yayımladı. u Kanada Türkjyıe'ye Nüldeer Reak- töıier Satmaya Girişmeü mi?" başlığıyla sunulan ve 2 ünlü uzmanın saptama- lannı belirleyen yazıda, "evet" yanıtı veren Larry Shevvchuk adlı uzman, Candu adlı Kanada reak- törlerinı üreten Atomic Energy Of Canada adlı fir- manın basın temsilcisi ola- rak, "Nükleer enerjinin mavigökler içinyeşüener- ji olduğunu" ılerı sürdü. Türkiye'ye reaktör satımı- nı şiddetle kmayan Nükle- er Bilgilendirme Örgürü Araştırma Direktörü David R Martin ıse."Yöğun dep- rem tehlikesi olan Türki- ye'nin,tasannm gerçekteş- mesiyle. Akkuyu'da çok yaygm bir felakeüe karşn laşacağuu" behrttı. David H. Martin, Toron- to Star'da, "Hayır" başlı- ğıyla sunulan yazısında, "Türk ordusunun ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun nükleer enerji programının'strate- jik' yanıyla olan ilgisini açıkçavurguladığuu vebu ilginin, Ortadoğu'daki atom silahlan yanşmasını aJevlendireceğini'' belirtti. Shewchuk, Türkiye'nin elektrik kaynaklı CO2 ze- hirli emisyonunun yılda 160.5 milyon ton olduğu- nu, oysa CANDU'nun yıl- lık zehirli salgı emisyonu- nun sıfirla açıklanabilece- fini belirterek, CANDU teknolojisinin, 150özel sektör fırmasma iş alanı olanağı yarattığını ve yal- mz Çin'e satılan 2 reak- törle ilgili olarak 27 bin Kanadahya çok iyi ücret- li iş sağlayacağıru söyledi. e-posta : tan (a prizma. net. tr Okumayt yazmayı çok seven bir mılletiz ama bir türlü değerimiz bilinmiyor. Bakın. kimımiz içinden okur kımimiz dışından, gene de çev- remize okurluğumuzu beğendireme- yiz. Tamam, kitap okumayı pek sevi- yoruz ama geçen hafta açıkladık ki okumaya zamanımız kalmıyor. Za- man dediğın kanatlı bir kuş olmuş, geçip gidiyor. Okumak dediğin çok za- man ıstiyor. o da bizde yok. Şimdi yazmak meselesi de öyle. Mektup yaz- mak desen zahmetli. bir yere iki satır yazacaksın, kalem bulamazsın. Bir ara du\arlara yazı yazammız pek bol- du. o da kalmadı. Ancak yazanmız pek çoktur, A\Tupa da artık bunu an- İasın da bizi dışlamasın diyoruz. Akıl defterlne yazanlar... ızde kâğıda yazanlar çok azdır da akıl defterine yazanlar pek çoktur. Öyle kı, akıl defterine yazılanlar ora- da kalır, pek ortalara çıkamaz. 'Neden?' derseniz. herkesm aklı bir yerdedir. Şimdi oraya > azılanı bulacaksın, ne za- man yazıldığını bıleceksin. neden ya- zıldığını ka\Ta\ acaksın. veniden orta- ya çıkanp 'Bak, ben bunu akıl defte- rime yaznuştınr dıyeceksın. Doğru- su pek uzun bir iş. Zaten öyle şeyler olup bitiyor ki ınsanda akıl kalmıyor. Sonra herkesm aldı bir yerınde. Kimi- nin aklı cebinde, kiminin aklı evde. kj- minin aklı bılmem neresinde. Orala- MESELA DEDİK ERDAL ATABEK Yazar mısınız?.. ra gidıp kalmış akılda hangi defteri bu- lacaksın ki nereye ne vazılmış çıka- racaksm? Dememız odur kı. akıl def- teri bakkal defteri değildir, oraya her yazılanı bulup çıkaramazsın. Yani siz şimdi akıl defterine yazılanlara pek gü- \ enme> ın. Biz her şey ı bir yerlere ya- zanz da sonra nereye yazdığımızı pek bilemeyiz. lyisı mı. siz siz olun, akil defterinize bir şey yazmayın. Bırakın da akıl deftenniz boş kalsın. Zaran yok, kimse size oraya ne yazdığınızı sor- maz. Yazar kasa ne yazar?.. S~ioV ünlü > azarlarımızdan binsı de \-s 'Yazar Kasa'dır. Bu yazanmız ışını hiç aksatmadan sabahtan akşama kadar yazar. Öyle bildiğiniz türden yazılar yazmaz. Onun yazdıklan 'Ki- taplan Taniyalım' köşelerinde ele alın- maz ama onun da bunlara aldırdığı görühnemiştir. Yazar Kasa hiçbır za- man ün peşinde koşmamıştır. Öyle edebıyat dunyasına ginp çıkmışhğa ku- lak asmaz. Hayata başlayışı da tanta- nalı olmamıştır. Çalışmaya atölyeler- de başladığı için erken olgunlaşmış, paranm hayattaki yerinı erkenden öğ- renmiştir. Onun için de sabahtan akşama ka- dar parayla uğraşır, kim nerden ne al- mış, yazar durur. Alınanın tutan, yüz- desı. alındığı yer gibi en önemli bil- giler onun yazılanndan geçer. Yazıla- nnda psikolojik derinliklere inmez, öyle uzun anlatılar yer almaz. Son de- rece ekonomik bilgilerle sorunu açık- ça ortaya koyar. Aslında insanlaronun yazdıklanna önem verip okusalar ha- yatlannı öğrenırler de nerede bunu bilecek insanlar' 'Bir günün nasü geç- miş?', 'Bir haftan naalgeçmiş?'. aç Ya- zar Kasa'nın yazdıklanru, anla neler yaptıklarını. Bu kendi halinde yaza- nmızın önünden geçmeyen kımse yok- tur da gene Yazar Kasa'nın burnu bü- yümez. Dansı öbür eli kalem tutanla- nn başma. Köşelerin yazarları... K^oşelerin yazarlan, yaman yazar- / V lardır. Her köşenin ayn bir yaza- n vardır. Kimileri Şazkösesi' yazan- dır kı her satınndan püfür püfür esin- tiler gelir, kimisi de 'kış köşesi' yaza- n olup firtınalar estırir, karlar yağdı- nr. Baş köşe yazarlan ağırbaşlı olup her konuya kalem açmazlar. Dip kö- şe yazarlan kimin eteğinin altında ne varmışı eşeleyip dururlar. Zaman za- man köşe kapmaca oyunu oynanır ki seyri pek şaşırtıcıdır. Birisi bu köşe- den öbür köşeye geçerken, öteki de baş- kabir köşeye atlayıverir. Kımi köşe ya- zan da köşebent gibi yerinde sağlam durur da köşe kapmaca gibi oyunla- ra. köşe dönme gibi heveslere uzak du- rur. Köşede yazarken köşke çıkma he- veslıleri de sıkça görülür. Kimileri de köşelerde yazmayı köşe dönmenin bir yolu yapar, bunlan bir o köşede, bir bu köşede görürsünüz. Refahtan dört köşe olmak böyle yazarlann pek sev- diği bir şeydir. Köşede yazıp da kö- şeli yazanlar olduğu gibi köşesınde zigzaklarçizmeye, yuvarlak yuvarlak yazmaya meraklılaı da bulunmakta- dır. Aslında köşelerin yazarlan deği- şik açılardan ele ahnabilir de bunu er- babına bırakmak daha dogru olur. Biz kendi köşemizden hoşnutuz. Siz de 'benim kösem neresi' diye sorarsanız gereken kolaylıgı gösteririz. Sağlıcak- la kalın.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear