23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 1998 PA2ARTES HABERLER Setzedelere banka kredisi • Haber Merkezi - Dev let Bakanı Hüsamettin Özkan. yaptığı yazılı açıklamada. 21 Mayıs'ta meydana gelen sel felaketi ile 2^ Haziran'da Adana ıli \eçevresinde meydana gelen deprem nedeniyle, işverleri zarar görenlere. Türkive Halk Bankası'ndankredi açılmasına başlandığını bildîrdi. Özkan, kredilerin, yüzde 20 faızli, iîk yıl anapara ve faız ödemesiz olmak üzere 3 yıl \adeli işletme kredisi ve 5 yıl vadeli tesis kredisi olarak kullandırılacağını kaydetti. 'Tüpban siyasi bir araç' • TRABZON (AA) - De\ lei Bakanı Hikmet Sami Türk. başörtüsünün bazı kesimler tarafından "türban" adı verilerek. siyasi bır mücadelenın aracı haline getirilmek ıstendiğini söyledi. Hikmet Sami Türk. Trabzon'da yaym yapan Akça TV'de yayımlanan bir programda yaptığı açıklamada. başörtüsü yasağının sadece kamu kurum ve kuruluşlan ile yükseköğretım kurumlanndaki kuralların gereği bulunduğunu hatırlatarak "Bunu herkes biliyor. Ancak sorun. bu konuyıı dini bir ideoloji haline getırmeye kalkanlann tahriklennden kaynaklanıyor" dedı. Bakan. bir siyasi parti ile bazı vakıf ve derneklerin sorunu sürekli körüklediklenne dikkati çektı ATO'dan IVIucize Şehir' albümü • ANKARA (AA) - Ankara Ticaret Odası(ATO). Çurhhuriyet ve Oda"nın 75. yı'fı nedeniyle Ankara ve Ajıkara ticaret hayatının dünü ve bugününü yansıtan ve "Mucıze Şehır'" adını taşıyan bir albüm hazırladı. ATÖ Genel Sekreter Yardımcısı Iskender Elverdi tarafından hazırlanan albümde, Ankara'nın ticari tarihi. Cumhurivetin ilk yıllanndan bugûne kadar ticaretin gelişme süreci gibi bölümler veralıvor. Ilk mesleki örgütlerden Ankara Ticaret Odası'na uzanan yol, Anadolu'daki ilk örgütlenmeler. dünya ve Türkive'de ilk kurulan odalar, albümün en ilgi çekicı bölümlerini oluşturuyor. Kendı alanında bir ilk olma özeliiğı taşıyan albüm. Ankara ticaret hayatına ilişkin bir belge niteliğinde. FP'de Savaş carkı I ANKARA (ANKA)- Kapatılan RP'nin Genel Başkanı Necmettın Erbakan ve 11 arkadaşının "Sahtekârlar çetesı" sözlerine karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Sa\aş hakkında açacakları lO'armilyarlık tazminat davası. parti içindeki görüş a>nlıklan nedenivle beklemeye alındı. FP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Menderes'in uyanstnın ardından hukukçulann da Vural Sa\aş hakkında açılacak bir davadan sonuç alınmasının "çok zor" olduğu görüşünü yönetime ılertiklen bildirildi. Pankart davası • ANKARA (ANKA) - Üniversite harçlanna yapılan zamlan protesto etmek amacıyla TBMM dinleyici localannda "Harçlara hayır" pankartı açtıklan gerekçesiyle yargılanan öğrencilerin de aralarında bulunduğu 12 sanıklı da\ada Ankara DGM karannı açıkJayacak. İlk yargılamada Ankara 2 No'lu DGM: Ahmet Aşkın Doğan. Bülent Karakaş. Özgür Tüfekçi. Metin Murat Kalyoncugü'e "örgüt üyeliği" suçundan 18 yıl 20'şergün ağır hapis ve 1 'er milyon lira da ağır para Cezası verdi. Mahmut Yılmaz'a ise "örgüt üyeliği vemolotofatmak" suçlanndan 12.5 yıl hapis cezası veren DGM: Deniz Kartal. Elıf Kahyaoğlu. Nurdan Bayşahan'a da TCK'nın 169. maddesi uyannca örgüte yardım ve yataklık suçundan 3 yıl 9"ar ay hapis cezası vermiş. Kahyaoğlu tahlıye edilmişti. Geriye kalan 7 sanık da beraat etmişti. Ancak Yargıtay, 8 öğrenciye verilen cezalan bozmuştu. Türkiye'den geldiniz bizinismen misiniz?- y ^ işkek'te Manas Havaalanı'ndan m 3 kent merkezine giderken Ahıs- M \ ka Türklerinden Bekir. Türki- -X_-^ ye'den geldiğimi söyledikten hemen sonra sordu: - Bizinismen misin? Almatı'da Ipek Yolu Caddesi'ndetanış- tığım Kazak genç. ben daha "Türkive" sözcüğünün sonunu getirmeden seslendi: - Sen bızınizmensin he mi? Taşkent'te meyvelerin, "otların". kuru gıdalann ayn böiümlerde satıldığı de\ açık pazarda bana iile de bir şey satmak isteyen genç kız. "Türkiye'denim" dev in- ce gülümseyip sordu: - Bizinizmensiniz siz'1 Geçen onyıllarda "işadamı" veya ben- zeri sözcük yerel dilde olmadığı için iş yapmak için gelen herkese. "bizinismen" di\orlar... Türkiye'den gelen herkese ilk sorulan bu olmalı ki. benzer durumda belki on kez karşılaştım. Bazılanna anlatmam güç oldu. "Gaze- teciyim, buralan görmeye geldim" deyın- ce kimileri sorusuna devaın etti: - Anladııım... Ne satmava geldin? Görünümün fazla yoruma gereksinimi yok. Bağımsızlık ilanıvla birlikte Türki- ye'den bölgeye öyle bir akın olmuş ki. ka- saba pazanna yeşil soğan satmava gider gibi... Dinlediğim onlarca öykünün "ana fikri" ay- nı: "Kapılar açıldı dedi- ler, geldik..." Sohbetin devamı ça- tallanıyor: "Bu ne biçim kardeş- lik? Varımızı yoğumuzu kaptırdtk. Önce beş bin dolanm gitti. Kurtar- mak için \cni işyapayım dedim. onu da kaybet- tim..." - Paranın yansı rüş\ e- te gidiyor. Sınınnı bilse- ler i\ i. ama kim ne kadar isteyeceğini bilmiyor. De\let dairesindeyiz... Yüz bin dolarlık bir iş için formalitelertamam- lanacak. Imza atacak memur, bu paranın yan- sını bana verirseniz hal- lederim. dedi. Anlattık. dinlemiyor. Üç gün uğ- raştık. Rü^\etin ne kadar olabileceğını anlatmaya çalıştık. Sonunda 500 dolara razı oldu. Aslında rüşvetin tariresi olsa çok rahatiayacağız. Kime ne kadar \ ermemiz gerektı- ğini bılinz. Olur biter... "Beş, iş denedim. FH rın, lokanta, biskü\i imalatu tekstü. otomobil ticarefi_ Sadecefirıntut- tu. Onunla idare edivo- ruz."' - Aslında Türkne'den gelenler ışi pek bilmi- vorlar. Burada. mafyay- la ortaklık kuracaksın. isj bitireceksın. O zaman kılına dokunan olmadığı gibi. itibarın da yükse- lir... "Ben Türkhe'den ge- lenler ne yaptu ne yapa- madı anlanıam. Benim işinı ravında. Lçiincü iş- \erini açı\orum. De\let dairesine gidince de beni tanırlar. "Yusufun işıni halledin' derler~" "Türkije'de işlerim kötü\e gitti, havdi bura- da deneyeyün dedim. Tuttu. Buradan or- taklar bulduk. İşi genişlettik. Şimdi mer- kez burası. Türİdye'de şube düşünüjo- ruz..." - Türkiye mallarının kötü şöhreti ol- muş. Çareyi Ingilizce etiketlerde bulduk. Türk malı devince alan yok. Ama. Avru- pa diyoruz. kapışılıyor. Hem ağlarım hem kalırım' Orta Asya'da iş yapanlar arasında mut- suzlann sayısı mutlulardan fazla. Bulun- duğu ülkeye ağza alınmayacak sözler e- den bir Türk'e sordum: - Peki neden terk etmiyorsun0 "Anlamadım...** - Madem burada iş yapmak bu kadar kötü. ya Türkiye'ye dön ya da başka bir ülkeyi dene... ••Birkaç bağlantımız daha var. Bakaiım onlardan ne çıkacak..." Siyasi alanda olduğu gibi ekonomide de ilk zamanlarda "duygusallık" belırleyici olmuş. "Kardeşiz" sözü senedin önüne geçmiş. Ancak zamanla yaşanan olum- suzluklar. "Kardeşlik bu mu" sorusunu gündeme getirmiş. Ekonomık ilışkilerde bugün kardeşiiğin. yerini akılcılığa bırak- maya başladığını söylevebiliriz. Bunun başlıca belirtileri arasında. işa- damlannın ortak dernekler kurrnası \ar. .Azerba>can'dan Kırgızistan'a kadar tüm ülkeferde Türkiye ile ilgili ülke işadamla- rı derneği kurulmuş. Anlatıldığına göre. bu derneklerin ağırlıgı fenadeğil. De\let başkanı düze>inde kabul görüyor. Türkiye'den giden ürünlerin "kalitesiz- lîği" konusuna farklı yaklaşımlar var. Ki- mi Türkler özeleştiriyle kanşık şunu söy- lüyor: "Ben öyle biskihi markalan gördiim ki, Türkije'de yok. Alıp tadına baktım. Göz- lerinizi kapatıp yeseniz ne olduğunu anla- mazsuuz. Bunu \apmanıalı\dık." Buna şöyle bir karşı çıkış geliyor: "Haklısuı, ama ilkzamaniar bu ülke in- sanları o kadar fakirdi ki, giyimden gıda- ya kadar temel tüketûn maddelerine a\ı- rabilecekleri para çok azdı. Buraya Yak- ko getirseydik kime satacaktık? Biz de bu- radaki fiyatlara göre ürünler getirdik. Aramızda kapkaççılar vardı. Ne \urur- sak kârdır, deyip geldiler, sattılar gittiler. Peki neden hem Türkive hem buradaki devletler bir dcnerim getirmedi? Eğer bir standart olsaydı bunlar vaşanmazdı." Orta Asya cumhuriyetlerindeki 50 bi- ne yakjn küçük-orta halli girişimcinin ge- nel yelpazesi böyle... Büyük girişimcilerden ileriye dönük önemli adımlar atanlar var. Bunlar ikiye aynlıyor: - Herhangi bir uluslararası ürünün Tür- kiye temsilcisi olup Orta Asya'da yatınm yapanlar. - Türkiye'de kendini kanıtlayıp aynı et- kiyi Orta Asya "da yapma\ a hazırlananlar. Firma, şirket adı gereksiz. Türkiye'nin önde gelen her büyük kuruluşunun bölge- de denemelen var. Ortaklıklan şöyle özet- levebiliriz: Türkive'yi temsil eden velpaze böyle. Hangısinin baskın olduğunu net olarak söylemek güç. Din-dil >akınlığının çok büyük bir avantaj olduğunu söylemeye gerek yok. Ancak bu iki unsurun kullanı- mı çok önemli: - Amaç mı araç mı? Amaç olunca ülke yönetimlerinin Tür- kive')e bakışı birden değişiyor. Bu iki zenginliğı ilişkilerin mükernmelleşmesin- de "araç*" olarak kullanmak daha sağlık- lı bir amaç... Konuyu biraz açmak gerekırse. "yanlış anlamaJann" pek çok örneği \ar. Ülke >önetımleri deyim yerindeyse artık "yeni ağabey" istemiyor. Cülen'in okulları Gezi ağustosta olduğu için bütün okul- lar kapalıydı. Bu yüzden gerek kamu- oyunda "Fethullah Gülen'in ükullan" ola- rak bilinen "Türk kolejleri**nde gerek Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullanndaki öğrencilerle. öğretmenlerle görüşme ola- nağı olmadı. Ancak bazı okullann ülke- deki temsilcileriyle, büyükelçiliklerimiz- deki ilgililerlevedolaştığımülkelerinko- nuyla ilgili yetkilileriyle sohbet ettim. Anlatılanlar "çok yeni" şeyler değil. Ancak bunlan bir bütün olarak alt alta ko- yunca şu kanı büyük ölçüde kesinleşiyor: MOLLA NASRETTİN - Bölge ülkelerinin kültür kökeni iç içe. Dede Korkut, Köroğlu. Nasrettin Hoca herkesin. Nasrettin Hoca'yla hemen her yerde karşılaşmak olası. Buhara'da Labi Havuz'un hemen yanında güzel bir Nas- reddin Hoca he\keli var. Eşeğin üzerinde sevimli sevimli gülümsüyor. Bir eli kulağında nanik yapar gibi. Çevresin- de çocuklar kıpır kıpır... Buradaki adı, Nasreddin Efendi. A/erba>can'daki adı ise Molla Nasreddin... Yüzde 49 kardeşlik. yüzde 51 akılcı- hk... Orta Asya cumhuriyetlerini ilk tanıyan ülke Türkiye oldu. Bu ayncalık Türki- ye'ye "Bir numaralı büyükelçilik" un\a- nı veriyor. Tüm ülkelerde bir numaralı ya- bancı temsilci Türkiye büyükelçisi. Aynı ayncalık genel olarak büyükelçi- lik binalanmıza da yansımış. Ozbekis- tan'daki büyükelçiliğimiz SSCB döne- minde Özbekistan Dışişleri Bakanlığı bi- nasıymjş. Resimli duvarlar. geniş merdi- venlerle alımlı birgörüntüsü var. Kırgızis- tan, tüm büyükelçilikleri Manas Bulva- n'na taşıyor. Manas Bulvan'nın ucu Dev- let Başkanı Akayev'in konutuna çıkıyor. Bulvann ön cephesinde iki büyükelçilik olacak. ötekiler içerideki caddelerde sıra- lanacak. O iki büyükelçilikten biri Türki- ye. öteki ABD... ABD inşaata başlamış bile. Inşaat sıra- sında bizım arsanın bir kısmını aimışlar. 1998 Ağustosu'nda sorun çözülmemişti. İnşaatı ise Türk firması vapıyor. ABD. Türk firmasına daha önce bir-iki resto- rasyon yaptırmış. memnun kalmış.. büyü- kelçiliği de yapın demiş. Elçiliklere atanan değişik alanlardakı temsiicilerimizegelince... Dördeavırabi- liriz: 1- Profesyonelce görevini yerine geti- renler. 2- Buraya atanmayı sürgün olarak de- ğerlendirip küsenler. 3- Yabancı dil bilmeyip, ancak bu ülke- lere atanabiliriz. diye düşünen \e sevinç- le gelenler. 4- Bölgeye yönelik ideolojisini sürekli diri tutanlar. Her şeye bu pencereden ba- kanlar. ~Bu okullar Türkiye Cumhuriyeti dev- letinin garanti belgesh le büyüyor." Yukarıda sözünü ettiğim ilgili kişilerin değerlendirmelerini yorum yapmaksızın alt alta aktaralım: - Büyükelçilik olarak devlet büyükleri- nin ziyaretlerini düzenliyoruz. Diyelim ki, buraya üç günlük birziyaret söz konu- su. Anİcara'dan programa mutlaka bu okullardan biri de konuyor. Üç gün içine rahatça sığdınyoruz. Sonra yeni düzenle- meleroluyor. Diyelim ki gezi birgüne ini- yor. Pek çok şeyi iptal ediyoruz. Anka- ra'dan uyanyorlar, "Sakınokulgezisini ip- tal etmeyin" diye. Biz de ona göre düzen- leme yapı>oruz. - Burada iş yapmak isteyen kişilere, ku- rumlara olabildiğince vardım ediyoruz. Mevzuat çoksıkdeğişiyor. Bunlan izlivo- ruz. Ama bu kişiler okul açmak için gel- diğinde. doğrudan de\let başkanıyla gö- rüşüvorlar. Eğer ilk kez geliyorlarsa. elle- rinde bizim Cumhurbaşkanı '11111 mektubu oluyor. Düşünün. Türkı>e Cumhuriyeti Cumhurbaşkam'nın mektubuylagelen bir kişi. burada nasıl karşılanır? Tabii bütün kapılar açılıyor. - Benım çocuğum da bu okullardan bi- rinde. Ders programını dikkatle incele- dim. Laiklik karşıtı herhangi birgirişime rastlamadım. Ama şu dikkati çekiyor: Haftada 8 saat Türkçe. 25 saat İngilizce. Bucoğrafyada Rusçanın hâlâ ağırlıgı \ar. Bunun kınlması için bu okullar önemli bir halka. Kanıtla derseniz bunun belgesi falan olmaz, ama bu okulların ABD'nin kontrolünde olduğunu düşünüyorum. ABD. kendisi olağanüstü çaba harcama- dan külrürünün yerleşmesini sağhyor. Bu- nu kim istemez? - Arkadaş ben onu bunu bilmem. bu okullarda hersabah bizim Istiklal Marşı- mız söyleniyormu? Söyleniyor. Bayrağı- mız göndere çekiliyor mu? Çekiliyor. Be- ni bu ilgilendiriyor. Bilmediğimiz başka bir gündemleri varsa zaten dev letimiz ica- bınabakar... - Milli Eğitim Bakanlığı "nın okullanna gönderilen öğretmenler ne yazık ki iste- nileni vermiyor. Çoğu torpilli geldiği için. yöneticiler onlara söz de geçiremiyor. Gü- len'in okullanna gelen öğretmenlerde ise misyoner tavn var. Adlan herhangi bir olumsuzluğa kanşmıyor. - Gülen'in okullannın ülke temsilcili- ğinın bulunduğu bir binaya gittim. 6-7 katlı bir bina. Katlann çoğunda uluslara- rası şirketler var. Birinde de IMF'nin bü- rosu. Bana ilginç geldi! - Özbekistan "da Zaman gazetesinin bü- roları kapatılınca okullarla ilgili birduru- mun da gündeme gelebileceğıni düşün- dük. Bir süre sonra okullann da kapatıl- rnası gündeme geldi. Ancak araya Türki- ye'den çok önemli sosyal demokrat bir yetkili girdi. Kerimovdüzeyindegirdi. Ve okullar devam etti. - Taşkent'te biz de Atatürkçü Grup adı altında örgütlenelim, dedik. Çünkü. Gü- len'in adamlan dışanya karşı çok iyi gö- rünüyor, ama kendi aralannda ayn biriliş- kileri var. O ilişkilere dışa- ndan kimseyi sokmuyorlar. Düşüncemiz olgunlaşırken arkadaşlar "Özbekler, Türkler ikiye bölündü der. Bunu yapmayalım" dedi ler. - Buradaki yönetimler la- iklik konusunda çok hassas. O yüzden bu okullar konu- sunda Türkiye için kaygıla- nacak bir şey yok. Alma- tı'da iki Amerikan okulun- da Hıristiyanlık propagan- dası yapıldığı saptandı. Okullan hemen kapattılar. Gülen'in okullan da çok sı- kı takipte. Türkiyede okuyanlar Orta Asya cumhuriyet- leı iOdeıı Türkiye'ye yöne- lik akın ise daha çok öğ- renim düzeyinde olmuştu. Türkiye çıtayı çok yüksek- te rutmuş, on bin öğrenci al- mayı kararlaştırmıştı. Gezi boyunca yer yer Türkiye'de eğitim görmüş ya da görmekte olan öğren- cilerle karşılaştım. Yaztatili olduğu için memleketlerine dönmüşler. Olumlu göz- lemleri de var. Ama olum- suz olanlann bir an önce çözümlenmesi gerekiyor. Bunlar satır başlanyla şöy- leydi: - Türkiye'ye giderken ailelerimiz çok para ala- cağımızı düşünmüş ol- malılar ki. "Verilen paranın tiimünü harcamayın, birik- tirin*" diye gönderdiler. A- ma verilen burs günlük gereksinmemizi bile kar- şılamıyordu. - Muhatap bulmakta çok güçlük çektik. Üniversite yöneticileri sanki biz zorla başlanna bela edilmişız gibi dav ranıyordu. - Uyum sorunlanmız ol- du. Keşke, bir ön hazırlık programı yapılmış olsaydı. Bir diplomatımız on bin öğrenci aimamızı eleştirdi. Şu yaklaşımı getirdi: "Amerika 100 öğrenci alıyor. Bunlann 90'ını çok iyi yetiştiriyor. Ülkelerine dön- düklerinde yansının iyi yerlereyerleşmesi için çaba harcıyor. Biz on bin aldık. ancak binde biri memnun olacak." Annem benl yetiştirdi' Doğası gereği kamuoyu gündeminde fazla yer almayan bir başka işbirliği daha derinden ve sağlam gidiyor. Türkiye'nin. Orta Asya cumhuriyetlerinin tümüyle as- keri işbirliği anlaşması var. Bu anlaşmalar gereği, bölge ülkelerinden askerler Tür- kiye'ye geliyor. Eğitim görüyor. Azerbaycan'la ise daha ileri bir ilişki \ar. Türk Silahlı Kuv-vetleri (TSK) tarafın- dan kurulan askeri okulda Türkiye "deki eğitim programı büyük ölçüde aynen uy- gulanıyor. Azerbaycan askerleri geçen bağımsız- lık gününde Bakû sokaklannda şu marş- la yürümüşler: "Annem beni yetiştirdi, bu ellereyolladı, boş oturma çalış dedi, hi/mct eyle vatana~" Taşkent'te ise daha farklı bir diyalog dinledim. Türkiye'de eğitim gören bir Öz- bek teğmen dönüşte. bir sohbet toplan- tısında şunu söylemiş: "Özbekistan'ı seviyorum, Tûrkiye'ji çok seviyorum." Neden divesormuşlar. Yanıtı şu olmuş: "Vatanı sevme duygusunu Türkiye'de öğrendim." Yarın: Orta Asya kentleri- Rusya için iç hatlar BÎZBİZE.., ERDAL ATABEK Okul Korkusu... Okulların açılmasıyla birlikte birçok sorun da orta- ya çıktı. Bunlann önemli birisi de çocuklarda görülen "okul korkusu "dur. ilkokula yeni başlayan çocuklar okula gitmekten korkarlar, bu gidişi engellemek için de çeşitli tepkiler gösterirîer. Kimi anne de hem ço- cuğunun korkusunu bastırmak hem de kendi duy- gularının itkisiyle çocuğundan aynlamaz, sınıfa kadar girer. oturur, çıkmak istemez. Bu durumun nedenle- ri nelerdir? Çocuklarda görülen "okul korkusu "nun en önem- li nedeni, çocuğun anneye karşı geliştirmiş otduğu aşırı bağımlılıktır. (Prof. Dr. Kayıhan Aydoğmuş, Doç. Dr. Ulviye Etaner -Psikiyatrı- ist. Üni. Ist. Tıp Fak. Ya- yını). Bu bağımlılık nedeniyle çocuk anneden aynlma- sı gereken her durumda huzursuzluk, tedirginlik duy- makta, annesinin hep yanında olmasını istemekte- dir. Bu nedenle özgüveni yetersiz kalmakta, sosyal gelişmesi sağlanamamaktadır. Peki, "anne bağımlılığı"nın nedeni nedir? Önemli konu budur ve anneye bağımlı çocukların anneleri- nin büyük bölümü de çocuklanna bağımlıdır. Böyle durumlarda bağımlılık karşılıklıdır, aslında çocuğa ve- rilen bağımlılık, annenin çocuğa olan bağımlılığıdır. Annelerin çocuklanna neden bağımlılık geliştirdiğine gelince, bunun arkasında bütün bir kültürü buluruz. Anne, kendi gelişiminde birey olamadığı için, güyen- siz kaldığı için, duygusal doyumu yeterince sağlana- madığı için, bütün bu yetersizliklerı çocuğuyla karşı- lıklı bağımlılık geliştirerek gidermeye çalışmaktadır (telafi "kornpensasyon" davranışı). Bu sosyal meka- nizma annelerin, elbette babaların da annelerinde aynı biçimde işlediği için de "anne-çocuk bağımlılı- ğı", kültürümüz içınde karşılıklı sevgi olarak benim- senmekte, ödüllendirilmektedir. Sevgisini bağımlılık biçiminde olmadan gösteren anneler "sosyal onay" dışında bırakılmakta, "sevgisiz anne" olarak nitelen- mektedir. "Anne bağımlılığı", sadece ilkokul çocuklarında değil, çocuğun ileri dönemlerinde de sürmektedir. Anneler bağımlılıklan nedeniyle (onlar buna sevgi de- mektedir), babalar da çocuklanyla gurur duymak is- tedikleri için (aile şerefi) çocukların her güçlüğü aile tarafından çözümlenmekte. bu da çocukta sorum- luluk duygusunun, sorun çözme yetisinin, özgüven kazanımının önünde buyük bir engel oluşturmakta- dır. Aslında bu durumdaki gençler göründüğünden çok daha güvensizdır ve ciddi olaylar karşısında ken- dilerinden beklenmedik panik reaksıyonları göster- mektedirler. Sorun çözme yetileri gelişmediği için her güçlükte yakınlanna başvurmakta. kendileri çözmek durumunda kaldıklarında da hata yapmaktan kurtu- lamamaktadırlar. Bütün bu sorunlann kaynağı "Aile kültürûmüzün bağımlılıktan ve bireyyetıştirememekten kurtulama- mış olmasıdır". En çağdaş sayılan, en kültüriü sayı- lan (kimi zaman da olan) aileler bile bu geleneksel davranış kalıplanndan kurtulamamaktadırtar. Burada, asıl sorunun, gerçekte geleneksel davranış kalıplan- nın sürüp gitmesi olduğunu görebilmek gerekiyor. Sorun, ilkokula başlayan çocukiarın "okul korkusu" gibi görünüyorsa da arkadakı fonun çözümlenrnesi, yaşanan başka.sorunlar olduğunu ortaya koyuypr, > Annelerin böyle bir bağımlılık geliştirmesirMn arka planmda da, kız çocuklarının geleneksel korkulaıia yetiştirilmesi yatmaktadır. Bu korkularneâeniyle "kâ- dın olma kimliği"n kazanamayan, özgüveni pekiş- meyen, hep bir otoriteye (önce baba, sonra koca) ba- ğımlı olarak davranması istenen genç kızlar, güven eksikliklerini "anne-çocuk bağımlılığrnı geliştirerek aşmayı denemektedirler. Bu durumun da çözüm ol- madığını gördükleri ve anladıklan zaman da bu ba- ğımlılıktan kurtulmak zorlaşmış olmaktadır. Bu olgunun gerisinde de "otoriter toplumsalyapı" vardır, bu yapıya özgü iletişim kodları vardır. Bu durumun Türkiye'de demokrasinin neden ge- lişemediği sorusuyla yakın bağlantısı bulunmaktadır. Toplumumuzun en güçlü sosyal kurumu olan "aile" içinde "otokratik ilişkilerağı" sürüp gittiği için, bütün aile bireyleri bu ağın içinde belirgin bir sosyal rol sa- hibi olmaktadır. Bu sosyal roller günümüzde de çok değişmemiştir. Bütün demokratik, eşitlikçi görünüme karşın erkekler gene otoriter bir rolü benimsemekte, kadınların kendileri tarafından korunmasını bekle- mektedirler. Kendini korunmaya muhtaç kadın duru- mundan kurtarmış kadın da erkekleri bu sosyal rol- leri nedeniyle rahatsız etmektedir. Kadınlar da hem eziklikten kurtulmak hem de erkeklerle geçinebilmek için kendilenne başka güven dayanakları aramakta- dırlar ki, çocuklanyla bağımlılık geliştirmek bunlann birisidir. Işte. "yetişkineğitimi", bunlan tartışmak için zoaın- ludur. FP Cenel Başkanı Kutan 6 Hükünıet, çetelerle soygunla baş edemez' ANK4RA (Cumhuri- yet Bürosu)-Fazilet Parti- "si(FP)Genel Başkanı Re- cai Kutan. 15 aydır "cek- caklarla konuşan" Başba- kan Mesut \*ılmaz'ın çe- telerle. volsuzluklarla ve soygunlarla baş edemeye- ceğini savundu. "Başba- kan'da bir hastalık araz oldu" di\en Kutan. başör- tüsü konusunda olduğu gibi sorunlan "yetkisi ol- madığı için" çözemediğı- ni sövleven \'ılmaz"ın milli iradeyi de tehdit et- tiğini kavdetti. Kutan. ırtı- cayı "hajali tehlike" ola- rak değerlendirdi. Partisinin Genel İdare Kurul (GİK) önce^ınde konuşan Kutan. hüküme- te ağır eleştiriler yönelttı. Konuşması sırasında dilı iki kez sürçen Kutan. 1990'hyıllardaANAP'ın önce SHP sonra DYP ile koalisyon kurduğunu sö> - leyerek. büviik bir pot kır- dı". Kutan. "RP'nin en çok oyu alsa bile iktidar ola- mayacağını belirten \ıl- maz. milli iradevi tehdit ediyor" cümlesıv le FP ye- rine RP deyince de ikinci kezgafyaptı. Kutan. Yıl- maz'ın çeteler \e organi- ze suç örgütlerine ilişkin yürütülen mücadeleyi an- lattığı basın toplantısını, "karakol amirinin açıkla- malanna" benzetti. Kutan, Uğur Mumcu cinayetinin ardından da tim kurulacağı yönünde açıklamalar olduğunu. an- cak bu suikastın hâlâ çö- zülemediğini vurguladı. "Susuriuk hadisesinde ne ortaya çıkanldı? Buda- peşte'de Yılmaz'a yapılan yumruk saldınsı çözüldü nıü? YUmaz. Budapeş- te'ye niye gitmişti? Yıl- maz, ktndisini yumrukla- \anlar için neden af yetki- sûıi kullandı. Alaattin Ça-. kıcı ola\ ında nereyegeUn- di? Neden kimse tahkjka- tın selanıeti açısından gö- revinden alınmadı?" diye soran Kutan. "Başba- kan'da bir hastalık araz oldu" yorumunu yaptı. Dün yapılan genel ida- re kurulu toplantısının ardından yayımlanan bil- diride. FPnin Vergi Ka- nununun bazı maddele- rinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru- da bulunacağı bildirildi. Hükümetin uyguladığı yanlış dış politikalar ne- deniyle Türkiye'nin yal- nızlığa itildiğine dikkat çekildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear