Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 1998 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Atatürk'ün Kurduğu CHP 75 Yaşında
Pnof. Dr. MjUSTAFA OZYURT Lhıdağ Cmversitesı Tıp
Fakiilıesi Öğretim Cyesi
Y
eniciler nasıl düşünür birnıakanı milJetin kaderinehâkimola-
bijnıcm. ama bana gö-
re Mustafa Kemal \e
arkadaşlannm kurduğu
CHP. yetmişbeşyaşın-
da. Cumhurivetimizle
yaşdaş. 9 Eylül. birölüm-kalım boğaz-
laşması olan Kurtuluş Savaşfnın nok-
talandığı 1922 Eylülü'nde. IzmirHükü-
metKonağı'nınnıerdıvenlerini koşarak
çıkan subayı, Yunaıı bayrağımn indirı-
lişini. şanlı bayrağrmızırı göndere çeki-
lişini anımsamamak olası mı? Işte 9 Ey-
lül denilince hep bu duy gu dolu tablo ge-
lirgözümüzünönüııe. Amabuutku.gü-
nümüzden tam bir yıl sonra 9 Eylül
1923'teGazi Mustafa Kemal Paşa. son-
raki adıyla Cuıııhuri>et Halk Partisini
(CHP), başlangıçtaki adı> la Halk Fırka-
sı'nı kurmuştur. CHP'nin kuruluşgünü.
Izıııir'inkıırtuluşuvedüşmanın Ege De-
mzi'ne döküldüğü güııün ikinci yıiına
rastladığından hep geri planda kalmış-
tır. Gerçi Türkiye Cumhuriveti'ni kuran-
ların. Sıvas Kongresi'ni CHP'nin ilk
kurultayı, Izmir'in kurtuluşunun birin-
ci yıldönümünü de. partinin kuruluş gü-
nü olarak saptamaları bir rastlantı değil-
dir. Cünkü Gazi Mustafa Kemal. daha
ücak 1923'te Izmit'te yaptığı bir ko-
nuşmada "kuracaği partinin. bütün mH-
k'tin fikir »e emefk'rinin hülasası" ola-
caöıııı bıldıriNordu. Özetleonungözün-
dc kuracağı Halk Partisi. bütün ulusun
pattisi olacaktı. Bir başka deyişle parti.
ulus oluvoıdıı sanki. Partinin dokuz il-
kesi, 8 Nisiirı l92.Vte>avımlandı Bırin-
ci 11kedc ~I lâkinmet hila kayd-ü şart mU-
İetindir. İdare usulü halkın mukaddera-
tını biz/at \e bilfiil ted\ ir ctınesi esasına
müsteniddir. Miüctin hakiki ve yegâne
mümessiti TBıMM'dir. r'BMM'nin ha-
ricisinde hiçbirfcrt, hiçbir kuvvetve hiç-
maz" ilkesi bulunmaktadır. Aslında bu
ilke günümüzdeki anlatımıyla demok-
rasinin vazgeçilmez koşuludur.
Halk Fırkası fikri. 7 Eylül 1923"te
Gazi Mustafa Kemal'in Anadolu Ajan-
sı 'na yaptığı bir açıklama ile orta>a atıl-
mışoldu. "•Şükürierobunkimilletkah-
ramanca mücadele ettikten sonra istik-
laline sahip olmuştur. Suihun yeıieşme-
sinden sonra, halkçılık esası üzerine,
Halk Fırkası namı aJtında. sivasi bir fır-
ka teşkil etmek niyetindeyim" der açık-
lamasında, 9 Eylül 1923'te ise parti res-
men kurulmuş ve nizamnamesi yayım-
lanmıştır. Bu siyasal oluşum. "Anado-
lu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk" örgü-
tünün parti adını almasından başka bir
şey değildi.
O yüzden Halk Fırkası da. tıpkı Mü-
dafaa-i Hukuk gibi, ulusal kurtuluş gün-
lerinin coşkulu ürünüdür. 1 Kasım
1923'te partinin adına "Cumhuriyet"
sözcüğü eklendi ve 19 Kasım 1924'te
partinin genel başkan vekilliğine geti-
rilen İsnıet Paşa, yaptığı yazılı bir açık-
lama ile Müdafaa-i Hukuk örgütünün tü-
müyle Halk Partisi'ne katıldıgını ilan
etti. Bütün gelişmeler gösteriyor ki,
Cumhuriyet Halk Partisi. tarikat düze-
nine dayalı. şeyh ov lanna el açarak ku-
rulmuş bir parti değildır. Bu görüşü
Mustafa Kemal. 1924'te Trabzon'da yap-
tığı bir konuşmada dile getirmiştir:
"Cumhuriyet Halk Partisi; hiçbirsafsa-
taya iltifat etmeyerek Tiirkiye Cunıhu-
riyetTni kuran inkılapçı bir ruhun. bü-
tün millete tecelli ve teazzm udur."
CHP'niıTâtiİıimİan
Iktidarda doğnıuş ve kuruluşunu ik-
tidarda tamamlamış bir parti olarak
CHP'nin. pek çok olumlu atılımda im-
zası \ardır.
Yalnız 1924-1926 yıllan arasında dü-
zenleme biçiminde yapılan değişiklik-
ler. hiçbir siyasal kuruluşun göze alama-
yacağı kadarköklü kararlardır. L'ygula-
masından vazgeçtik, TBMM'den geçi-
rilmesi bile başlı başına birolay olan se-
kiz yıllık temel öğretim yasası daha
1924'te. 430 sayılı yasa ile maarifın mU-
li ve tek mektep sistemine (tev hid-i ted-
risat) dayandırılmasını benimsemiştir.
Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldınlmış,
yerine başbakana bağlı Diyanet İşleri
Baş.kanlığıkurulmuşrur(3 Mart 1924ve
429 sayılı yasa). 1924 Mart ayının bir
başka önemli olayı. yaklaşık 400 yıl-
danbuyanaOsmanlıhanedanınabirel-
bise gibi sonradan giydirilmiş olan hi-
lafetin kaldınlmasıdır (3 Mart 1924 ve
431 sayılı yasa). Aradan 75 yıl geçmiş
olmasına karşın ordu politikanın içinde
mi yoksa dışında mı tartışması daha 19
Aralık 1923'te çıkanlan 385 sayılı ya-
sayla çözüme bağlannıış, ordu mensup-
lannın siyasi görevleriy le askeri görev -
lerini birlikte sürdüremeyecekleri ilke-
si getirilmiştir. Belki de Batılılaşmanın
köşe başı sayılacak şapka yasası, 28 Ka-
sım 1925'te 671 sayılı yasaylayürürlü-
ğe girmiştir. Tekke ve zav iyelerle türbe-
lerin seddine ve türbedarlıklarla birta-
kım unvanlann kaldınlmasına ilişkin
677 sayılı yasa 13 Aralık 1925'te kabul
edilmiştir.
Kapatılırken kitaplan. müzik aletleri
ve çok değerli tabloları "alanda kalan.
semerdekolan"olan Halkev leri'nin ku-
ruluşu 19 Şubat 1932'dır. Temel amaç
Türkdevrimini köylü. gençlik başta ol-
mak üzere tüm halka benimsetmektir.
Bunda başanlı olmuş pek çok genç. Hal-
kev len'nden yararlanarak yetişmiştir.
Köy çocuklannı şehre taşıyarak eği-
tim vermeye çaliştığımız günümüzden
tam 58 yıl önce. 17Nisan 1940'ta, 146
milletvekilinin birleşime katılmayarak
protesto ettikleri Köy Enstitüleri Yasa-
sı, 248 oyla TBMM'de kabul edilmiş-
tir. O dönemde ilköğretim yaşına gelen
çocukJarın şehirde ve kasabalarda > üz-
de 80'i. köylerde ise ancak yüzde 20"si
okulagidebilmekteydi.31 binköyümüz
okulsuz ve öğretmensizdi. Köy Enstitü-
leri'nin yılmaz savaşımcılan başta Cum-
hurbaskanı Jsmet İnönü. Milli Eğirim Ba-
kanı Hasan Âü V'ücel ve ilköğretim Ge-
nel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç üçlü-
südür. Üzerinde pek çok polemik yapı-
lan Köy Enstitüleri. köye öğretmen ve
bilaili eleman yetiştirmek ana kuruluş
amaçlarını çok aşmış ve kırsal kesimde
yaşayanlann sorunlannı ortaya koyan,
ilerici. aydın bir kuşağın yetişmesinde
başhca etken olmuş. seçkin yazarlar ye-
tiştirmiştir.
Bu atılım yıllan içinde bütün dünya-
yı kasıp kavuran tkinci Dünya Savaşı,
Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlanna ka-
dar dayanmıştı. Başta Cumhurbaşkanı
Ismet İnönü veCHPyöneticileri busa-
vaşın bittiği 1945 yıiına değin tüm bas-
kılara göğüs gerdi ve savaşa girmeme-
yi başardı.
Savaşın sonunda Ismet İnönü, belirli
ilkelerin sınırladığı. daha açık anlatım-
la Atatürk ilke ve devrımlerine bağlı
kalmak koşuluyla. CHP'ye seçenek bir
parti kuruimasını istiyordu. Böy lece ba-
zılarının diktatörlük diye tanımladığı
CHP'nin tek parti dönemi. 7 Ocak
1946'da Demokrat Parti 'nin kurulmasiy-
la son buldu. Ülkemizde gerçek demok-
rasinin yerleşmesini istediğine yürek-
ten inandığım CHP Genel Başkanı Is-
met tnönü, 1950 seçimlerinde bu inan-
cını aşagıdaki tümcelerle ortaya koy-
muştur.
"İnsafınıza müracaat ederim, bir se-
çim zamanında her gün memleketin en
azotuz verinde toplanblaryapılan bir dik-
tatörlük ülkesi görülınüş miidür? Seçim
zamanında diyar diyar dolaşarak ken-
disini vatandaşlanna beğendirmeye ça-
lışan diktatör işitihniş midir?"
'Çoğunluk sistemi' yanJış
Bütün bu sosyal ve ekonomik olum-
lu kalkınma aşamasında CHP'nin yap-
tıklan yadsınamaz. Ancak iktidannın
sonlanna doğru DP'nin tüm çabalanna
karşın CHP'nin dayatmasıyla seçim ya-
sasında çoğunluk sisteminin kabul edil-
miş olması Türkiye Cumhuriyeti'nin
son elli yılını ters yönde etkilemiştir.
Bu da nereden çıktı demeyin. tşte sayı-
sal verilerle ortada: 1950 seçiminde
DP'nin aldığı oy yüzde 54.91 olmasına
karşın çıkardığı milletvekili oranı yüz-
de 84.90'dır (DP'nin 408 milletvekili,
CHP'nin 69 milletvekili). Muhalefet
yıllan boyunca CHP. seçim sistemini
DP'nin istediği gibi değiştirmesine kar-
şı sav aş v erdi durdu. Ama bu kez de DP
istemiyordu. Biraniçin 1950seçiminin
nispi sistemle yapıldığını bir düşünün:
N'e 27 Mayıs, ne 12 Mart ne de 12 Ey-
lül olurdu.
Kısaca demokrasi denemesinde iki
ileri bir geri mehter yürüyüşü olmaz ve
irtica böylesine hiçbir zaman palazlan-
mazdı.
Son yerel seçimde sosyal demokrat
eğılimdeki iki parti (DSP ve CHP) inat-
laşmayı bir kenara bırakıp tek adayda an-
laşabilselerdi, ne tstanbul Belediyesi'nin
başında Fazilet Partili Recep TayyipEr-
doğan. ne tzmir'de su katılmamış dev-
rimci Nadir Nadi'nin büstündeki yazı-
lan kazıtacak kadar bağnaz bir Burhan
Özfatura ve ne de Atatürk'ün gözbebe-
ği Ankarası'ndaki belediye başkanı ola-
rak MelihGökçekbulunurdu. Önümüz-
deki seçimde debenzer sonuçlannalın-
masını yine bu iki partinin tutumu ya-
kından etkileyecektir. lnatlaşma sürüp
gidecek olursa seçim sonrasmda geriye
yapılacak tek bir iş kalacağından hiç
kuşkumuz olmasın: Kına yakmak!
ARADABİR
YETKİIN AKÖZ SODEi'(SosvalDemokrasi
Hık/ı) Genel Sekıvteri
Sakıncalı Seçimler ve
Solduyu Eksikliği
S/yaset bilımcilerimizin, köşe yazarlarımızın ve
politikacılarımızın günlerdir dile getirmelerine kar-
şın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal. anlaşılma-
sı zor bir mantıkla yerel ve genel seçimlerin bir ara-
da yapılmasında direnrcıektedir. Kendisiyle birlik-
te iktidar partilerini de böyîfe bir sarmalın içirre
çekmekte, 1995 seçimlerindeki yanlışını bir kez
daha yinelemeye aday görülmektedir.'Partili be-
lediye başkanlarının. olası sakıncalarını kendile-
rine bir kez daha anlatmış olmaları bile sonucu de-
ğiştirmeye yetmemektedir. CHP ve Sayın Baykal'ın
'dönüşü olmayan yol'a gitmeye kararlı olduğu
anlaşılıyor.
Söylenenlerçok açıktır. Yerel seçimler, yerel so-
runlann öne çıkarıldığı, projelerin bakış açılarının
tartışıldığı, guvenırlık etkeninin daha bir öne çık-
tığı seçimlerdir. Bu seçimlerde seçmenin yüzde
60'a varan bir bölümü aday'a oy vermektedir.
Bunlar istatıstıkıO sonuçlardır. Bu olgu, genel se-
çimlerde daha az oy alan partıleri yerel seçimler-
de daha şanslı kılmaktadır. Genel seçimle yerel
seçimlerin birlikte yapılması, 'yerelseçim' koşui-
larını ortadan kaldırmakta, oyların kemikleşippar-
f//ere göre verilmesine yol açmakta, bu da büyük
partilerın işine yaramaktadır.
Bir başka büyük sakıncası da, Türkiye gibi nü-
fusu genç ve devingen olan, oylarını sınama-ya-
nılma yöntemıyle veren bir seçmen yapısında yö-
netimlere karşı gösterilecek olası tepkilerin yasal
sınırları zorlayabileceğidir. Olağan koşullardafark-
\ı tarihlerde yapılan yerel ve genel seçimlerde tep-
kisini sandığa yansıtabilen seçmenin bu olanak
beş yıllığına elinden alınmaktadır. Yasal yollardan
sonuç alma kapıları adeta yüzüne kapatılmakta-
dır. Partiler için öngörülen rahatlık kitleler için ön-
görülen tepkileşime dönüşmektedir!
Seçim ve Siyasal Partiler Yasalannı değiştirme-
yen. birbirını suçlayarak durumu geçiştiren (ida-
re eden) partiler, seçmeni yine 'bir şey' yerine
koymakta, çeşitli gerekçeler öne sürerek merkez
yoklaması yapmaya. liderler sultasını bir dönem
daha sürdürmeye hazırlanmaktadırlar. Hem de
iki seçimi birden aradan çıkartarak!
Bu hesabın tutmayacağını ne zaman görecek-
ler?
Cumhuriyetimizin 75. Yılında 'Hanedan' Ozlemcileri!
Dr. SAMİ EREN Farmakoloji L:manı
• • nce ağıt nıteligi taşıyan bir dizi do-
O
kunaklı vazının kaleme alınmasıv-
la başladı süreç. Sonra "iade-i iti-
bar" kapsamında bazı çevrelerin
katıldığı ve •
4
TCKültürBakanı"nın
da çelenk göndernıckte hiçbir sa-
kınca görmediği cenaze törenleri düzenlendi "sul-
tan"lar için. şimdi de hanedan üyelen kendileri için
özel mezarlık alanı "istiyorlarmış'". Yannartık ne-
lerin istenebileceğinı sezebılmek için ise çok faz-
la veriye gerek kalmıyor.
Bu türden tav ırlar. türlü güçlük \e olumsuzluk-
lar içinde kurulan Cumhuriyetimizin bu gününde
drfrk antipatik birgereksizlik olduğu kadar, başta
Atatürkolnıak üzere, ülkemiz ve özgürlük için ta-
nımı olanaksız özverilerle sav aşan, yaşamını ya da
sevdiklerini yitiren. yıllannı bu hanedanın neden
olduğu büyük ve çok yönlü tahribatı devrimlerle
onarmaya aday an onca öncüye karşı yapılan birsay-
gısızlık ve değerbilmezlıktir de.
Hem ekonomik baskılann milyonlan umut ve
güvenceden yoksun bıraktığı; hukuk ve adaletin
sarsıldıgı: ortahğın asalaklara, tarikatlara. arsızla-
ra ve hırsızlara kaldığı böylesi bir dönemde isbir-
likçi son padişahın günümüzdeki yakınlannın ya-
şamlan ve ne yaptıklan mı merak ediliyor sanılı-
yor ki. sık sık kendileri ile ilgili haberlerle
u
bilgi-
lendiriliyoruz?'" Yüzyillardan beri bu topraklarda
yaşayanlan sömüren, zorla v e hoyratlıkla gerici ida-
resi altında yaşamav a mecbur bırakan, y aptıği tek
şey çilekeş Anadolu insanmı cepheden cepheye koş-
turmak olan, ama bütün bunlara karşın da sınırla-
nndan içeri bilim. aydınlanma. özgürlük ve eşit-
liği sokmayan birhanedanlığın uzantılanndan ne-
redeyse "aS-t şahane" dilenme durumuna getiri-
liyoruz. Sonuçta, bu kişilere "hiç hak etmedikle-
ri" ayncalıklann verilmesi için gösterilen bunca
garip çaba yalnızca tarihle banşmak adına mı ya-
pıhyordersiniz?
!lk önce şunu irdeleyelim; ne demek Osmanlı
hanedanına iade-i itibar? 20. yüzyılı bitirirken hâ-
lâ hangi hanedandan ve onun zaten halkın naza-
nnda gerçekte hiçbirzaman olmayan saygınlığın-
dan bahsedilebiliyor? "Saygınhk*" ile "korkusal-
mak" çok farklı kavramlardır. Sadece tarihsel ko-
şullann ve fırsatlann sağladığı birerki koyu birte-
okratik mutlakiyete dönüştürerek Anadolu insa-
nını boyunduruğu altına alan birzümrenin miras-
çılanna bugün artık hangi saygıyı hangi gerekçey-
le göstermemiz isteniyor? Sık olarak örnek gös-
terilen divan şiın ve Osmanlı müziginin bile -bir-
kaç şair ve müzisyen padişah dışında- Osmanlı ha-
nedanıyla neden-sonuç ilişkisınin boyutlannı bu
ölçüde abartmak ve tümüyle hanedanlık kurumu-
nun tekeline mal etmek doğru mudur? Nedim, It-
rî, Evliya Çelebi, Naima. Mimar Sinan yoksa ha-
nedan üyeleri miydiler? Elbette bazılan saray ta-
rafından kollanmı^ ve teşv ik edilmişlerdir. ama o
çağlarda sanat ve bilım zaten ancak otoritenin,
zenginlenn desteğinde var olabiliyordu. Örnegin
Kepler, Bacon, J. S. Bach, A. Vivaldi de otorite
(krallıkyadakilise)tarafındankorunmuş. kollan-
mışvada kendilerineyaşamlannı sürdürecekpa-
rasal destek verilnııştir. Ama bugün hiç kimse on-
lan çağdaşlan olan hanedanlar ile birlikte anma-
dıgı gibi yaptıkları da bir sülaleye ya da bir yöne-
tim zümresine mal edilmiyor. Bizde de divan şi-
iri. saray müzigı. hat sanatı, halk müzıgi. masal-
lar, söylenceler. mimari, zanaat, halk oyunları.
Türk mutfağı. gelenek ve görenekler, v b. hep bir-
likte elbette "Osmanlı küJtürii"dür. Ama bazıla-
nnın söylediği ya da ima ettiği gibi salt Osmanlı
hanedanına ait ya da onun sayesinde oluşmuş bir
kültür olmayıp tersine büyük oranda hatta tümüy-
le. Osmanlı devleti sınırlan içinde yaşayanlann MÖ
9000 v ılmdan beri atalanndan aldıklanna ve baş-
ka topraklardan getirdiklerine her kuşaktaeklerya-
parak oluşturduğu bir ".\nadolu kühürü
1
"dür.
Osmanlı hanedanı ile Osmanlı kültürünü aynı
kefeye koyma çabalannın saptanabilir "açık siya-
sal öğeleri*
1
dışında, bunu egemenliğin gerçek ve
tek sahibi olan TC vatandaşlanna kabul ettirme ve
kanıksattırma saplantısının bilinçaltı gizleri. tari-
himiz boyunca süregelen "hanedan/asalet/doğuş-
tansosyalayncaük" tutkulannda saklıdırkanım-
ca. Kültür Bakanı. bırakımz her Türk vatandaşı-
nın cenazesıne. Güneydoğu'da yaşamını yitiren
Mehmetçiğin cenazesine bile çelenk gönderiyor
mu? Eğergöndermiyorsa acaba nedeni,
U
TC Kül-
tür BakanlrçjTnın sıradan bir TC vatandaşını yurt-
dışında (ya da yurtiçindel yaşayan bir hanedan
mensubundan daha az "asiT va da daha az "küJ-
türlü"' varsaymasından mıdır
1
' Elimizde olanlar
bile. örnegin bir Dolmabahçe Sarayı içindeki tüm
tanhsel değerler ile birlikte yıkılmak üzereyken.
kalkıp bir tek mühürün peşindegünlervemilyar-
lar harcıyonız v e sonunda da bu "gayretkr'" abar-
tılı törenlerle ödüllendiriliyor. Yoksa Dolmabah-
çe'nin bodrumlannda ya da tavan aralannda çü-
rümeye terk edilen yüzlerce eşya ve belgenin. gös-
terilmesi gereken asgari bir özen ve saygıyla ol-
sun korunup gelecek kuşaklara devTedilmesi, Ab-
dülhamit'ın mührünün ülkemize getirtilmesinden
daha az fivakalı bir kültür hamlesi olarak mı ka-
bul ediliyor da. Sayın U. Dündar'ın programında
izlediğimiz utanç tablosuyla karşılaşıyoruz? "Ya
toprak alândan gün ışığuıa çıkanimayi bekleyen
onca antik site; çıkanlan ama hoyratça tahrip edi-
len yığınla buluntu ve yapı; Ankara Kalesi'nin yı-
kık surlan; Ege'nin eski taş binalan ve vd değir-
menleri; bodrumlara yığılan ve okunınayı bekle-
yen yüzlerce çivi yazılı tablet; Atatürk'ün Akaref-
ler'deki cv1 Çanakkale Şehitliği ve uzak/yakın ola-
ğanüstü geçmişimize tanıklık eden birçok bina ve
mekân için KültürBakanhgı nıiNarlarharcamaya-
caksa nereienk kullanacak ödeneğini? Yalnızca
"Son Osmanlılar'ın cenaze törenlerinde ya da öz-
gütenmesi (tahsisedSnıesi) talepedilen mezarhkalan-
lannın süslenmesinde mi?" Bu türden tuhafgiri-
şimlereönayak olanlann ya da destekleyicilerinin
düşünce evriminin türlü çıkmaz sokaklanna sap-
lanıpkalanlarilezahmetsizayncalıklar peşinde ko-
şanlar olabilecegini tahmin etmek hiç zor değilse
de, anlaşılmaz olan, yuzyıllar boyunca bu toprak-
larda önceki uygarlıklarla harmanlanan ve yavaş
yavaş damıtılarak oluşan Anadolu kültürünü salt
sarayahanedanlığa indirgemek ve bu ölçüsüzcö-
mertüğın sonucu olarak da söz konusu kişilere
özel işlem yapılmasını önerebilmeye şaşmamak ve
tepkısiz kalmaktır.
Atatürk'ün neredeyse tek başına kurduğu Cum-
huriyet sayesinde "özgür, eşit" ve "ayncalıksz" doğ-
muş olanlarca bu türden girişimler asla kabulle-
nilemez ve tepkisizlik de onaylanamaz. Gerçek-
ten. acaba hangi gerekçe ve yetkiyle bu kişileri top-
lumda ayncalıklı konumlara yerleştirme girişi-
minde bulunulabiliyor? Yoksa, şeyh, şıh, tarikat li-
deri türünden yobazlann yeniden baş köşelere yer-
leştirildiği ülkemizde, TC'nin 75. yıldönümü söz-
de "sultan" unvanlı kişilerin yüksek himayeleri
ya da katılımlan ile mi kutlanmak isteniyor? Soy-
luluk (asalet) unvanlannın hâlâ doğuştan ve dola-
yısıyla Tann'dan geldiğini varsayarak ortalıkta do-
laşan zevat mı tek eksiğimiz?
Başta zat-ı şahanenin ardıllan olmak üzere, soy-
luluk (?) ve kraliyet (padişahlık) gibi çağ dışı kav-
ramlaralcurumJara 21. yüzyıl eşiğinde bile psiko-
patolojik bir hayranlık duyabilen soyluluk kolek-
siyonculan ve tacirleri şunu kesinlikle iyice öğren-
melidirier. "Uydurukunvanlardoğuştangetmeınek-
tedirartık.'" Bilimde, sanatta v e devlet yönetimin-
de yapılan katkıJar. buluşlar ve yaratılardır insan-
lan biradım öne geçiren; diğerlerinden ve sonsu-
za değin onurlu unvanlar kazandıran. Tıpkı Ata-
türk gibi; L. Pasteur. L. V! Beethoven, Piri Rets, L.
da Vinci gibi: Eudides, F. Dostmevski, A. Fleming,
Halikarnas Bahkçısı gibi; Cahif Arf, Hulusi Beh-
çet Cahit Kükbi ve İdil Biret gibi...
PENCERE
Türkiye'de Sol
Ne Yapmalı?..
Son günlerde gazete sayfalannda çok görülen ra-
kamlardan bir küçük demet:
• Yer yuvarlağındaki mal ve hizmet üretiminin
yüzde 80'lni dünya nüfusunun yüzde 20'si tüketi-
yor. Bu demektir ki geriye kalan yüzde 80 nüfus
ancak üretimin yüzde 20'siyle yetiniyor.
• Dünyanın en zengin ilk üç kişisinin serveti, en
yoksul 48 ülkenin ulusal gelirini aşıyor.
• Herkese temel eğitim vermek için yılda 6 mil-
yardolara, temelbesin sağlamakiçin 13rnilyardo-
lara gerek var. Oysa Avrupa'da parfümlere 12mil-
yar dolar, Avrupa ve ABD 'de kedi köpek maması-
na 17 milyar dolar harcanıyor.
• Dünyanın en zengin 225 kişisinin toplam ser-
veti 1 trilyon doları aşıyor; bu rakam dünya nüfu-
sununyaklaşıkyansını (yüzde 47) oluşturan 2.5 mil-
yar insanın yıllık geliridir.
• ABD dünya nüfusunun yüzde 5'ine sahip,
ama, dünya hammadde kaynaklannın yaklaşıkyüz-
de 40'mı tek başına harcıyor.
9 Dünyada üretilen petrolün yüzde 35'ini kul-
lanan otomotiv sektörünün ürettiği 400 milyon do-
layındaki otomobilin yaklaşık yüzde 807 kuzey ya-
nmküresinde bulunuyor.
Yeni Dünya Düzeni çıkalı, yeryüzünde iki hızlı sü-
reç yaşandı;
Kuzey-Güney çelişkisi keskinleşti, yoksul daha
yoksul, zengin daha zengin oldu. Zengin ülkeler-
de de toplumsal çelişki eskisine oranla derinleşti.
Nasıl oldu bu?..
'Soğuk Savaş'tan yengiyle çıkan Batı'nın egeme-
ni ABD, 1991 'de 'Yeni Dünya Düzeni'n\ dayattı:
"Serbest piyasa her sorunu çözer..
Devlet piyasaya müdahale etmesin..
KlT'ler özelleştirilmeli..
Sosyal devlete paydos..
Ekonomide planlama olamaz..
Dünya tek pazara dönüşecek..
Sermayeye sınırsız özgürlük..."
Peki, emek ne olacak?..
Küreselleşme'yle birlikte YDD (Yeni Dünya Dü-
zeni) kapsamında dayatılan kurala göre 'serma-
ye' için ulusal sınırlar açık...
Emek için kapalı.
Yeryüzünde tek süper gücün dayatmasıyla yü-
rürlüğe giren bu modele karşı çıkmak kimin had-
dineydi?..
Ne var ki tarihsel zamana göre birkaç dakika bi-
le sayılamayacak bir kısa sürede model iflas etti.
Asya'da patlak veren bunalım büyüdü, dünyayı sil-
keledi; 21 'inci yüzyıla insanlık bir başka görüş açı-
sıyla giriyor.
•
Sol, 199O'lı yıllarda, 'Süper Güç'ün dayatma-
sıyla yürürlüğe konan model içinde sıkışmıştı.
Ne var ki -kapitalizm değil- ama, Yeni Dünya Dü-
zeni ifiasın eşiğinde...
YDD'nin iflası, dünyanın solunu da sağını da
kökünden etkileyecektir.
Ingiltere'deki tuzu kuru Tony Biair bile dönüşüm-
den payını alacak uuı.ı ••»• •• ••:<•
Ya Türkiye ne olacak?.. , > ı
•
Adaletsizliği keskinleştiren, eşitsizliği derinleş-
tiren, halkı yoksullaştıran hiçbir düzen ayakta ka-
lamaz; Tarih Baba'nın bize öğrettiği budur.
Peki, Türkiye solu ne zaman kendine gelecek?..
Öküze özenen kurbağa gibi Avrupa solunu tak-
lit ederek Müslüman mahallesinde salyangoz ya
da körler çarşısında ayna satmakla solculuk yü-
rümüyor.
Ülkemizde sol, sağın ardına takılan vagon olmak-
tan kurtulmalı...
İLAN
T.C.
BEYKOZ SULH HUKUK
HÂKJMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 997,56
Ecvet Melih Altınışık tarafından davalılar Musta-
fa Fethi Özcan, Cernal Aydın Özcan, Melike Semra
Azimzade ve Sema Özcan Ekber Çınar aleyhine açı-
lan izale-i şuyuu davasında;
Beykoz Göksu mahallesi Kuyu sokak 7 pafta, 26
ada. 4 parselde kayıtlı taşınmazın hissedarlanndan
Melike Semra Azimzade ve Sema Özcan Ekber'e
dava dilekçesi tüm aramalara rağmen bulunamadı-
gından adı geçen davalılann duruşma günü olan
22.9.1998 gününde mahkemede bizzat hazır bulun-
malan veya kendilerini bir vekil ile temsil ettirmele-
ri, aksi halde yokluklannda karar verileceği hususu
dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ
olunur.
Basm: 41976
0 800 21140 68
K j h l c l c . l l d i Kıty> Hıtll
0800 21140 21
• GÜNEYDOĞU BÖLGESİ ADANA 8ÖLGE MÜDÜRLÜĞÛ Tel: (0-322) 435 80 71 - 435 54 60 • OHTA ANADOLU BÖLGESJ ANKARA BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ Tei: (0-312) 348 19 61 - 348 64 73
• MARMARA BÖLGESİ İSTANBUL BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ Te): (0-216) 390 87 70 (3 Hat) • TRAKYA BÖLGESİ İSTANBUL BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ Tel: (0-212) 266 34 27 - 266 61 57
• EGE BÖLGESİ İZMİR BÖLGE MÜDÜRLÜĞÛ Tel: (0-232) 435 90 48 (4 Hat) • ANTALYA BÖLGESİ DEPO Tel: (0-242) 322 12 45 (2 Hat)
• DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ SAMSUN BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ Tel: (0-362) 231 35 70 (4 Hat)