23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 AĞUSTOS 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Yönetmen, senarist, mimar, sahne tasanmcısı Duygu Sağıroğlu sinemacılığının unutulmasından yakınıyor Sinemayla tiyatro arasında bîr yaşam ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Yönetmen. senarist. mimar, sahne ta- sanmcısı... Bu sıfatlann hepsi tek birki- şiye. Duygu SağıroğluVıa ait. Türkiye'de sahne tasanmına yeni bir anlayış geti- ren, dekorun oyundan aynlmaz bir par- ça olduğunu ortaya koyduğu işlerle ka- nıtlayan Du>gu Sağıroğlu, Türk sinema tarihine de adını yazdırmış bir kişilik. Geçen aylarda geçirdigi kalp rahatsızlı- ğı nedeniyle sevenlerini üzen Sağıroğlu, eskisinden daha iyi hissediyor kendini... Yaşama sevincini yaptığı işlerde bulsa gerek, gelecek sezon için yapacağı dekor- lann fazlalığı bile şaşırtmıyor bizi. Duygu Sağıroğlu, daha Galatasaray Lisesi'ndeokurken başlar dekor y-apma- ya. 1953'lerde lstanbul Teknik Üniver- sitesi'nde mimarlık okurken bir yandan da şehir operasında sürdürür çalışmala- nnı... 1953-64 yıllan arasında 80'e ya- kın tiyatro ve opera tasanmı gerçekleş- tirir. 1963-64 yıllan arasında Rockefel- ler Foundation bursunun sağladığı bol olanak ve bol para ile dünyayı dolaştığı işte o yıllarda sinema serüveni de başlar. "O yıllarda sinema bana çok carip gd- meye başladı. Bu arada tiyarroda fena iş- leryapıimıyor değfldi. ama sinema gflji halk katmanlanyla >oğun ilişki içinde olamı- yordu. Sinema beni fena çarpü. Oyıllar- daTürkiye'de Sinematek filan yok tabii... Sinema tarihine ihşkin birçok şeyi bura- larda öğrendim ben. Nev> York, Fransa ve Amerika'da birçok sinemacıyla çalış- ma olanağı bııldum." Türkiye'ye dönünce artık sinema yap- maya karar \erir Duygu Sağıroğlu. Dön- dükten bir yıl sonra 'Bitmeyen Yol' fil- miyle sinemaya adım atar. 27 yıl tiyatro yapmaz, sadece sinema olur yaşamında. "Sinemaya başladıktan sonra vakit bula- madım... Sinema insanın zamanını alan, esir eden bir şey." Sinemadan tiyatroya donûş Sağıroğlu'nun. 'sorumluluğunu biz- zat kendisinin taşıdığı' 18 tane filmi var. Ama senaryosunu yazdığı, sanat yönet- meni olarak görev aldığı filmlerin sayı- sı yaklaşık 55 civannda. 1976'da, sine- manın dengesinin bozulduğu yıllarda, artık istedığı şeyleri yapamayacağını an- layan Sağıroğlu, uzaklaşmaya başlar si- nemadan. 1979'da öğretim göreylisi olmasmı tek- lif ederler Mimar Sinan Üniversitesi'nden. Kabul eder... Bu süre içinde asıl mesİ£ği olan mimarlık- tan kazamryaşamını. Tiyat- roya geri dönmesine Işıl Ka- sapoğlu neden olur."işıLKral Lear'i yapmıştı. O sıralar Fransa'daydım, o da benim evimde kalıyordu. Evde es- kizlerimi bulmuş, kanştır- mış.Gülriz Sururi'nin 'Tiyat- rocu' adlı oyunu için söz al- dı benden. Kıramadık, baş- ladık. Şimdi arûk yakamızı kurtaramıyoruz." Duygu Sağıroğlu, insan- lann her şeyi hemen unutma- sından, herşeyin günlük ya- şanmasından şikâyetci. He- le sinemacılığının zaman za- man unutuluyorolması üzü- yor onu, anlayamıyor bir tür- lü... "Garip bir bicimdebenim sinemacılığım unutuldu. Si- nema yaparken de tiyatrocu- luğum unurulmuşru. tçim- den şaşınrdım. Tıyatroyu iyi bilmeme rağmen, sinemay- la uğraştığım dönemlerde sanki ben ti\ atrodan hiç an- lamazmışun gibi beni dışlar- lardı. Şimdi aynı durum si- nema için geçeıii, Tiyatro çevrelerinde hiç künse sine- macılığımı hatuiamıyor. Bi- zim insanımızuı hafizası yok. Aziz Nesin'e yüzde yüz ka- ülıyorum. Gündemde olan şeylerin dışında hiçbir şey bilmiyorlar ve hatıriamıyor- lar. Dün tiyatroculuğumu, bugün sinemacıhğunı unu- tanlar avnı insanlar." inema yaptığım yıllarda tiyatroyu aramıyordum. Çok yoğun kitlelerle birlikte olmak güzeldi. Şimdiki sinema öyle değil. O zamanlar en kötü iş yapan film, en azından 3-4 milyon kişiyle buluşurdu. Fakat bugün en çok seyredilen oyunun izleyici sayısı 300 bini geçmez. Sinemada. masa başında tasarladığın şeyin sosyal katmanlara girip oturduğunu hissetmenin getirdiği keyif tiyatroda yok.' "Esld Yunan'da dekor yok, mekânın kendisinde oynanıyor oyun. Batı tiyatro- su bizim de kaynağımız. 20. yüzyıla doğ- ru bire bir oyunun kendi içinden doğan dckorlar oluşmaya başlıyor. Dekoratör tamamentivatrocu olmak zorunda, ama oyuncudan farklı becerileri de bulunma- b. Hacim duygusu, plastik duygusu, mi- mari duygusu, heykel duygusu nu iyi kul- lanmakzorunda. Dekoratöhin teknikalt- yapısı olmalı. ama asü mesele doğrudan doğruya riyatronun içinden gelmesi. Ti- yatro dekorunu, oy unun dramatik altya- pısıyla vüzde yüz uyuşacak, örtüşecek bir malzemeyle boya kullanmadan oluştur- maya çauşıyorum. Ama her zaman bula- mıyorsun. Bunlann hiçbiri ovunda yok, vualı değil, kendiniz buluyorsumız ne kul- lanacağınızı. Yazıh dekor yapmak iste- miyorum. Geçmişimde 100-150 opera de- koru olduğu için her türiü dekor üslubu- nun altından kalkabilecek kadardonanı- mını var. Doğrudan doğruya oyunda hiç olmay an, daha önce benim de bilmediğim bir şeyi oray a getirip oyunun dramau'k alt- yapısıy la örtüştürmek. o çağnsımlan ye- rine getirmek önemli. Bunun için malze- menin kendisini kullanıyorum." > Yönetmeni sevmek önemli'' Çalıştığıyönetmenlerlezorlukçekmı- yor Duygu Sağıroğlu, çünkü sevmediğı yönetmenieçalışmıyor Onun içın. dün- yalannın örtü^mesı çok önemli. Çalıştı- ğı kışilerle hem göniil hem de tiyatro ba- ğıvar. "Toskanı'ninbirlafivardın'Genç- lerin doğru çalma tutkusunu bir türlü an- lamıyorum'der. Her şeyi mükemmelyap- tığın zaman doğru oluyor, ama en önem- li taran eksik kalıyor. Bir şeyin olması için her şeyin doğru olması yetmiyor. Yönet- menleıie çok ka\ ga ediyoruz, ama onlar benim çok yakm arkadaşlanm. Sevme- diginı insanla dö\üşemem. Çünkü onun yaptığı ahmaklıktan sinirlenmiyonım. Yoğun bir şeye konsantre olunca elbette tansiyon geriliyor. Yer yok, para, adam. zaman yok... Örneğin salonsuzluktan 'Balkon'un dekorunu yanm saat kar- şımda görmedim. Olumsuzluklar bazen de iyi sonuç veriyor." Özel tıyatroların bunca olanaksızlık içinde iyi ışlerçıkarmalanna hayran Sa- ğıroğlu. Bu yıl Tiyatro Stüdyosu'nun 'Balkon' adlı oyununun dekoruyla aldı- ğı Afife Jale Tiyatro Ödülü törenınde söyleyemediği. ama içinde kalmış duy- guları bızım aracılıgımızla aktanyor: "Özel byatrolann bunca parasızlık için- de dekorlan yapmak için bana ayınhğı pa- raya ve zamana mutlaka teşekkür etme- liydim. Olağanüstü fedakârhk bana ayır- dıklan; bunca yokluğun içinde..." Sinema özlemini artık okulda ögren- cileriyle gideriyor Duygu Sağıroğlu. "Tam anlamıyla doyurmasa bfle muthı edi- yorbeni"dıyor. Bir zamanlar tiyatro için de bitti diyormuş, ama zamanın ne gös- tereceği belli mi; utandırmışonu. Şimdi aynı şey sinema için geçerli. "Buyaştan sonra yapabilir miyim, yapamaz mıyım, koşullar ne olur bilmem?" diyor ve ekli- yor: "Bir kere koşullara uy mak için film yapmam. Yüzde yiiz bana bağh bir ko- nuyu benim istediğim koşullarda çekebi- leceksem bu işe soy unurum. Filmler çok karmaşık ihşkiler içinde kotarüıyor. Içe- riden, dışandan bir sürü kurum var. O tür itişkilerden iğreniyorum, bu tür iliş- kileregiremem ben. Sevdiklerimden baş- ka kimselerleoturup kalkamam ben. Bü- rün bunlar yan yana gelince de film yap- ma şansım giderek azalıyor. Öğrenciler- le yaptığımız filmlerde uyuzumuzu kas»- yoruz. Sinema mı tiyatro mu? Son olarak klasık bir soru soruyoruz: Sinema mı, yoksa tiyatro mu ağır bası- yor? Düşünüyor, ama ikisi arasında bir seçım yapamıyor. "Sinema yaptığım yıl- larda tiyatroyu aramıyordum. Çok yo- ğun kidelerle. çok yoğun halk katmanla- nyla birlikte olmak güzeldi. Şimdiki sine- ma öyle değil. O zamanlar en kötü iş ya- pan fflm, en azından 3-4 milyon kişiyle bu- luşurdu. Fakat bugün en çok seyredilen oyunun izleyici sayısı 300 bini geçmez. Ama bunu bilmezsiniz.'Vay be! Ben ne- ler yapıyorum' dersiniz. Ama oturup he- sap kitap yaptığı nız zaman. evin arka av- lusunda kendi kendinize oy nadığınızı an- larsınız. Sinemada, masa başında tasar- ladığui şeyin sosyal katmanlara girip otur- duğunu hissetmenin getirdiği keyif tiyat- roda yok. Sinemada bugün tartışılan ye- rel veya evivnsel kav ramlar çok yanlış bi- liniyor. Bu laflar var, ama anlamlan çok kaypak. Aslında yeryüzünde yerel ola- mayan evrensel hiçbir yapıt yok. Edıth Piaf mı Fransız değikli, yoksa Dostoyev s- ki mi Rus değildi. Benim gönlümdeki, bi- zim olan sinema; değerleriınizi, variığunı- zı ortaya seren, buna razı olan dünya si- neması ve kendi halkıyla buluşan bir si- nema— Tiyatroyu da, sinemayı da birbi- rinden ay ırmayalım en iyisL İkisideonur- lu olsun yeter!" 'Dekoratör tamamen tiyatrocu olmalı'' 'DerinBirSolukAl'.'Bir Deünin Hanra Defteri".k Çöp- lük.Histeri.'Bir Tek Da- ha". 'İnsanlanm". 'Içimdeki Çığhk'. 'SimyBa', 'Perde Ar- kası". 'Bu Filmi Görmüş- tüm'. 'Abelard v« Heloise', 'Alacakhlar'. "Allahaısmar- ladıkCumhuriyrt' gıbi oyun- lann dekor tasanmıyla büyük ses getirdi Duygu Sağıroğ- lu. Quny Manasnn'nda yap- tığı 'Abelard ve Heloise' de- korunun ise onun için ayn bir yeri var. "Ouny manasbn muhteşem bir mekân. Bu- rada bununla savaşılmaz di- ye düşündüm. Eğer bir şey yapacaksam onunla yanş- madan yapmalıy dım. Deko- ru Fransa'da Komet'in atöl- yesinin avlusunda bire bir kendi elimkyapüm, çaresiz- likle Her şeyi sen yapınca mal daha çok senin oluyor. Aksanat ProdüksiyonTıyat- rosu'nun sahnelediği 'Abe- lard ve Heloise de ise çok küçük bir alanda çahştik." Peki bir oyunun dekorunu hazırlarken neler yapıyor Duygu Sağıroğlu? Salinger'ın esrar perdesi aralanryor • Uzun yıllar Salinger'la yaşayan Joyce Maynard'ın kitabma göre kitaplannın basılmasına izin vermeyen yazar sert ve insanlara güvenmeyen bir adam. Edebiyat ödüllerinden, edebi eleştirilerden, New York entelektüellerinden nefret ediyor. Bir de sinema yıldızlan gibi sürekli gündemde kalmaya çahşan yazarlardan. Ona göre bir yazann yüzü asla bilinmemeli. Evinden hiç çıkmamayı y eğleyen Salinger geçen ay da eşi Collen O Neil ile alışveriş yaparken gazetecilere yakalannuşü. Kültûr Servisi - Yaklaşık 45 yıldırNew Hampshire'daki evin- de gözlerden uzak yaşayan ve kı- taplannrn basılmasına izin verme- yen J. D. Salinger'Ia ilgili olarak bir kitap yazıldı. "At Home in The VVorid" (Dünyadaki Evde) adlı bu kitap ortalığı kanştıraca- ğa benziyor. Kitabın yazan ise Salinger'la uzun süre birlikte ya- şayan ve bu ilişkisi hakkında 25 yıldır tek bir kelime bile etmeyen Joyce Maynard. J. D Salinger... Dilimize "Gö- nülçelen" olarak çevrilen u Catc- her In The Rye"ın yazan. 1965 yılında da "rlapvrorth 16,1924" isimli öykü kitabının yeniden ba- sılmasına izin verdi. O tarihten bu yana yazdıklannın ve kendisi hak- kında yazılanlann yayımlanma- sına izin vermiyor. Edebiyat dün- yasının sunabileceği her şeyi - övgü. saygı, para- reddederek kendi iç dünyasında yaşıyor. Joyce Maynard, "At Home in The VVorkT adlı kitabın kendi yaşamıyla ilgili olduğunu söyle- se de aslında J. D. Salinger'ı an- lanyor. Maynard, Oz Büyücüsü gi- bi, Salinger'ın üzerindeki esrar perdesini birdenaralayarak Salin- ger'ın küçücük bir yaşamı oldu- ğunu iddia ediyor. Maynard"ın kitabına göre. J. D. Salinger. sert \ e insanlara gü- venmeyen bir adam. Edebiyat ödüllerinden. edebi eleştirilerden ve New York entelektüellerinden nefret ediyor. Bir de sinema yıl- dızlan gibi sürekli gündemde kal- maya çalışan yazarlardan. Salin- ger'a göre bir yazann yüzü asla bilinmemeli. Peki Salinger nelerden hoşla- nıyor? Hitchcock fümlerinden. "From Here to Eternity"den ve ilk Pembe Panter filmi" "The 39 Steps" \e u Thin Man'den. Av- nca Glenn Miller, Andrevvs Sis- ters. Mel Brooks. Johnny Car- son, DickVan Dy keve Mary Tyter Moore'u, sözün kısası televizyo- nu sevıyor. Salinger, abur cubur yemekten de nefret ediyor. Ör- neğin oğluyla birlikte pizza yemek zorunda kaldığında yediklerinı kusuyor. Ve en önemlısi de güven- lı odasında her gün düzenlı ola- rak yazıyor. Maynard, Salinger'ın yaşamı- na 1972 yılında gırdi. O dönem- de Salinger iki romanını bitirmiş- ti. Tahminlere göre Salinger'ın gün ışığına hiç çıkmamış 10 ki- tabı bulunuyor. Hiçbiri de ölü- münden önce basılamayacak. Maynard, bu gizemli yazann ya- şamına girdiğinde henüz ergen- lik dönemindeydi. Babası bir al- kolik olan ve küçük yaşta anne- sini kaybeden Maynard, Salin- ger'ın baba figüründen oldukça etkilenmişti. Ancak cinsel hayat- lannda yaşadıklan sorunlar sonu- cunda Salinger, Maynard'a ha- yatından çıkmasını söylemişti. İşte Maynard da 25 yıl aradan sonra sessızliğini bozarak bu ki- tabı yazdı. Bu belki de Maynard'ın ıntıkamı. Kitap yayımlandığında Ingıltere ve Amerika'da kitabın da- ğıtımı konusunda büyük yanşlar olacağa benziyor. Kitap piyasaya süriildüğünde bütün ilgileri üzerine çekecek olan Maynard şimdilik bu konu- dakonuşmayı istemiyor. Aslında bu konuda konuşmayı gerçekten de çok istediğini belirten Maynard, kitap basıldıktan sonra açıklama- Iarda bulunacağını anlatıyor. Ken- dısine sürekli olarak neden Salin- ger hakkında yazmak istediği so- ruluyor. Maynard'a gelen mektup- lardan birinde şöyle yazıyor: "Ne- den böyle bir kitap yazmayı ter- cih ettiğinizi anlamıyorum. Bu- güne dek sizinle ilgili birçok şey okudum, ama Salinger'la olan ilişkiniz ile ilgili hiçbir şey oku- madık. Neden o ölene kadar bek- lemediniz?" Maynard kıtabı hakkında konu- şurken "İnsanlar arasında Salin- ger hakkında bir kitap yazdığun inancı var. Kendi yaşamımı yaz- dım. Salinger benim yaşamıma girmeyi seçti ve bunu yazdım" dı- yor. 25 yıl boyunca Salinger'la olan ilişkisi hakkında sessiz kal- mayı yeğleyen Maynard, bu ses- sizliğini neden bozdu? Belki de artık kendi yaşamıyla ilgili yaza- cak bir şeyi kalmamıştır. 'Cumhuriyet' filminin çekimleri tamamlandı Cumhuriyetgösterime girdikten alt ay sonra TV'de izlenebilecek. Cumhuriyet'in kuruluşunun 75. yıldönümü nedeniyle TRT tarafından gerçekleştirilen. 'Cumhuriyet' filminin çekimleri tamamlandı. 1922-1933 yıllannı kapsayan, 'Kurculuş' filminin devamı nıteliğinı taşıyan filmin yönetmenliğini "Kurtuluş' filmine de imzasını atan Ziya Oztan. senaristliğini iseyine TurgutÖzakmanyaptı. Mart '98'de başlayan çekimlerde 300'e yakın başrol oyuncusu ve bınlerce fıgüran yer aldı Fılmde Atarürk'ü Rutkay Aziz. Ismet Inönü'yü Savaş Dınçel ve Halide Edip'i Ayda Aksel canlandırdı. Cumhuriyet filmi Isviçre'nin Lozan kasabasında, Moskova'da, TBMM'de, Afyon'da. Pembe Köşk'te. Izmir Kordonboyu'nda, Dolmabahçe'de olmak üzere yüzlerce mekânda çekildi. 75. yıl kutlamalan çerçevesinde 3 milyon dolara mal olan 'Cumhuriyet' filminin dışında, radyo programı, belgesel çekimleri, çocuk oyunlan, Türk müziği konserleri gibi 15 projeyi hayata geçıren TRT, filmi Umut Sinemacılık aracılığıyla 29 Ekim de tüm sinemalarda göstenme sunacak. Atatürk rolünü oynaması için Antonio Banderas'a teklif götürülmesi sonucu çıkan tartışmalara yönelik açıklama yapan filmin yönetmeni Ziya Öztan, "Bana kalsa, Antonio Banderas'ı, Atatürk'ün yaveri rolünde bile oynarmazdım. Bence bu role yakışan yaşam stiliyle de ruhuyla da Rutkay Aziz'dir" yorumunda bulundu. Film, vizyona girdikten altı ay ya da bir sene sonra da televizyonda gösterilecek. y X P Î Y 0 B L H ? Elvis Presley CD 'de kızıyla buluşacak EİVİS Presley ve kızı Lisa Marie aynı CD'de! 30 yaşındaki Lisa Marie, bilgisayarlar yardımıyla babasıyla düet yapacak. Robbie vvilllams önümüzdeki ay CardifF'te bir konser verecek. Ünlü pop yıldızına BBC radyosunun girişimleriyle vereceği konserinde Insh Band Ash eşlik edecek. Konseri Williams'ın on bin hayranının izlemesi bekleniyor. Meryl Streep '50 vıolins' ısımlı filmde Madonna tarafından canlandmlması beklenen rolü üstlendiği açıklandı. Madonna, filmin yönetmeni Wes Craven'la aralanndaki görüş aynlıklan nedeniyle projede yer almaktan vazgeçtiğıni belirtti. Streep filmde Manhattan'da yaşayan bir keman öğretmenini canlandıracak. Dustin Hofftnan 'Across the River and the Trees' adlı son filminde başrolü 19 yaşındaki bir ttalyan genç kızla paylaşacak. Hoffman, Anna adındaki genç yıldız adayını bir kafede çay içerken keşfetmiş. Anthony Hopkins Galler'in en yüksek dağı Snovvdon'm kurtanlması "•fin Natkmal Trust adlı çevre örgütüne bir milyon sterlin bağışlayacağını açıkladı. Galler'deki Port Talbot'da doğan Hopkins, Snovvdon dağına ait birçok çocukluk anısının olduğunu belirtti. James Deanin mezar taşı ait olduğu Fairmount Park mezarlığına geri götürüldü. Mezar taşı, yaklaşık bir ay önce çalınmış ve daha sonra bir kasaba yolunun kenannda bulunmuştu. Allen 5in çekimlerine başlanmak üzere. Joss Whedon'un senaryosunu yazacağı filmde Sigourney Weaver ve Winona Ryder'ın rol alması bekleniyor. Michael Hoffman Shakespe- are'in ünlü yapıtı Bir Yaz Gecesı Rüyası'nı beyazperdeye uyarladı Önümüzdeki yıl gösterime girrnesi planlanan filmde Ke\ in Kline, Michelle Pfeiffer. Rupert Everett ve Anna Fnel rol alıyor. Filmin çekimleri, Italya'da devam ediyor Joel Schumacher 8 MM adlı bir film çekiyor. Andrew Kevin Walker ve Nıcholas Kazan'ın senaryosunu yazdığı filmde Nichojâs Cage. Joaquın Phoenîx^ Cathenne Keener \&a") Peter Starmore rol , ~ " alıyor. Film .'. önümüzdeki kasım '..; ayında göstenme girecek. rm^m AA Milne nin yarattığı ünlü karaktey, Winnıe The Pooh'un! yasal haklarını satın alan Dısney, Milne'nm" bir üyesi oldugu Garnck Club'a 200 :] milyon pound ödemeşf* gündemde. ' < 2006 yılına dek \ Mılne'nın yapıtlannın telif hakkını satın alan Disney'ın ise 2006 yılında, sunacağı yeni ı bir teklifle bu sahipliğini sürdürmek istiyor. Cüzel ve çirkin sinemaya uyarlanacak. 1980'lennsevılen dizisıni beyazperdeye Republic Picture taşıyor. Filmde Ron Perlman ve Lında Hamilton gibi oyunculann rol aimaM bekleniyor. Craham Baker ; destan şıir klasıkleri arasında yer alan Beovvulf'u bevaz perdeye aktardı. Christopher Lambert. Rhena Mitra, Gotz Otto, Olıver Cotton ve Charlie Robinson'un rol aldığı film önrümüzdeki aylarda gösterime girecek. ISünümüı Sanatçılan lstanbul Sepgisi ne başvurular eylülde • Küitür Servisi - Resim ve Heykel Müzelen Derneği'nin düzenlediği 'Günümüz Sanatçılan tstanbul Sergisi'nin ondokuzuncusu Atatürk Küitür Merkezi salonlannda gerçekleştinlecek. Plastik sanatlar alanında çağdaş nitelikler taşıyan yapıtlan bir araya getirip genç sanatçılan desteklemek \e ülke sanatı dinamiğine katkıda bulunmak amacıyla açılacak serginin seçici kurulu Ali Akay. Ahu Antmen, Hasan Bülent Kahraman. Nilgün Özayten ve Yalçın Sadak'tan oluşuyor. Seçici kurulun belirlediği üç sanatçıya verilecek başan ödülünün yanı sıra belirlenen sanatçılan kapsayan bir katolog dabasılacak. Yapıtlar, 7-14 Eylül tarihlen arasında Kabataş Erkek Lisesi'nde teslim alınacak. Aynntıh bilgi için 249 39 94 numaralı telefon aranabilir. " ' Ağustos'98 müzayedesi ^ • Kühür Servisi - Artium Sungur Sanat Evi, sergi ve müzayede düzenliyor. 19-20-21-22-24 Ağusfos" " tarihlerinde, 11.00-19.00 saatleri arasında Salon _^^ 2'de gezilebilecek serginin dışında, Hotel Armada'da 31 Ağustos'ta saat 21.00'de de bir müzayede gerçekleştirilecek. 1. Fethiye Heykel Sempozyumu • Kühür Servisi - 1. Fethiye Heykel Sempozyumu-Î 15-30 Ağustos tanhleri arasında Fethiye Ûğur \ Mumcu Parkı'nda gerçekleştirilecek. Sempozyum,! Fethiye Belediyesi'nin katkılan ve Fethiye Lions j Kulübü'nün sponsorluğunda, Marmara Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü araştırma göreviisi Ferhat Kamil Satıcı danışmanlığında ^X yapılacak. Sempozyuma Ferhat Kamil Satıcı, HüjŞji Özdemir, Tufan YOcedağ, Pınar Sahin ve Osmaır 1- Yılmaz katılacak. Sanatçılan bir araya getırerek, »"« dostluk ve dayanışma ortamı yaratmak, sanatı ve.ji sanatçıyı desteklemek ve Fethiye'yi bir açıkhaval^t müzesi haline getirmeyi amaçlayan sempozyumdi; sanatçılar malzeme olarak yöre taşı ve beton _ »* kullanacaklar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear