23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 -I AĞUSTOS 1998 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER tt/DEP Kcngresi'nde DGM devrede • İstanbul Haber Servisi - Istanbul DGM. HADEP'in ön>ceki gün Abdi tpekçi Spor Salonu'nda yapılan İstanbul İI K.ongresi\le ilgjli olarak Emniyet Müdürlüğü'nden kongreyle ilgili görüntü kasetlenni istedi. DGM Savcısı Ahmet Giirses. bu kasetlerin incelenmesinden sonra hukuki ışlem yapılıp yapılmavacağına karar vereceklerini söyledi. HADEP İstanbul İI Örgütü adına yapılan açıklamada ise kongrede açılan pankartların \e yapılan konuşmaların. banş içerikli olduğu vurgulandı. Yılmaz Güney adına park • SİVEREK(AA)- Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde yaptınlan parka Yılmaz Günev 'in adı verildi. Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Akçiçek. Belediye Meclisi karanyla 1786 metrekare alanda yapılan parka, Siverekli sanatçı Yılmaz Güney'in adınm verildiğini açıkladı. Akçiçek, "Meclis üyelerimiz. parka Yılmaz Güney'in adını \ererek sanata ve sanatçıya verdiği degeri göstermekle birlikte. hemşerisine sahip çıkmıştır. Böylesine ünlü bir sanatçının ismini yaşatmak erdemliliktir" dedi. İhsan Ada • İstanbul Haber Servisi - Türkıve Gazeteciler Sendikası'ndagenel başkanlık ve genel sekreterlik yapan eski CHP milletvekillerinden gazeteci-yazar ihsan Ada'nın cenazesi diin Karacaahmet Şehitlik Camii'nde kılman cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa venldi. sıkmtisıvar' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Halkbank Genel Müdürü Yenal Ansen. Türkiye'de bankacılık sisteminin içeriden ve dışandan topladığı kaynağı 60 milyar dolar olarak açıklayarak, bugün her zamankinden daha fazla kaynağa gereksinim olduğunu, bu kaynaklann da orta vadeli olması gerektiğini belirtti. Şahin bunalımı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DTP grubunun güvensizlik oyuna direnen Devlet Bakanı Refaiddin Şahin, "partisinden gelen tepkiler üzerine istifa karan aldığı ve ANAP'a katılacağı" yolundaki haberleri yalanladı. Başbakan Mesut Yılmaz'la geçen günlerde resmi konutta görüşen Refaiddin Şahin, görevinin başında olduğunu açıkladı. DTP grubunda verilen güvensizlık önergesinin gerekli yasal çoğunluk tarafından desteklenmediğini, Genel İdare Kurulu'nun da bu konuyu görüşmeyi reddettiğini kaydeden Şahin. diin yaptığı yazılı açıklamada. istifa ederek herhangi bir partiye geçmesinin söz konusu olmadıaını bildirdi. Prof. Mustafa Altıntaş, sosyal demokrat politikalann etnik kimlikle kurulamayacağını söyledi CHP raporu tarbşddıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -CH P. "Türkiye Projesi" çerçe\ esinde hazırladı- ğı "Demokratikleşme \e İnsan Hakları Raporu" ile "Doğu veGüneydoğu Refor- mu Raporu"nu diin Ankara "da sivil top- lum örgütleriyle tartıştı. Öğretim Elemanlan Deraeği Genel Başkan ı Prof. Dr. Mustafa Altıntaş. sos- yal demokrat politikalann etnik kimlik üzerine kurulamayacağını belirtirken; ts- tanbul Milletvekili ve MYK. üyesi Algan Hacaloğlu, Kürt sorununun temelinde ço- ğulcu demokrasinin olmayışının yattığı- nı, bu konuda herkesin düşüncesini ifade edebilmesi gerektigini söyledi. Parti üyelerine ve katılımcılara raporu açıklayan Algan Hacaloğlu. insan hakla- rı vedemokrasi sorununun belirli bir coğ- rafyanın değil, Türkiye'nin sorunu oldu- • İstanbul Milletvekili ve MYK üyesi Algan Hacaloğlu, Kürt sorununun temelinde çoğulcu demokrasinin olmayışının yattığını, bu konuda herkesin düşüncesini ifade edebilmesi gerektigini söyledi. ğunu söyledi. Türkiye'nin en önemli so- rununun düşüncenin ifade edilmesi öz- gürlüğünün engellenmesi olduğunu be- lirten Hacaloğlu. "Türkiye'nin en büyük ayıp alanı burasıdır. Bu olmadan demok- rasinin derinleştirilemeyeceğini hepimiz biliyoruz'" diye konuştu. Bu durumu sistemin yarattığını söyle- yen Hacaloğlu. belirli kişilere ve düşün- celere farkiı yaklaşıldığını da belirtti. Kürt sorununun da bu çerçevede ve katılımcı, çogulcu demokrasi anlayışıyla çözülebi- leceğini kaydeden Hacaloğlu, terörle, si- lahlı çatışmayla hiçbir sorunun çözüle- meyeceğini belirtti. Türkiye dışında yaşayan Kürtlerle ilgi- li olarak da Hacaloğlu "EzUeıuzamanza- man Saddam'ın gazabına uğrayan Kürt- ler'in haklannın sa\ unulması da uluslara- rası hukukun gereğkür" dedi. Algan Ha- caloğlu. ülkenin bütüniüğünden ödün ve- rilemeyeceğini bildirerek çözüm önerile- rini şöyle sıraladı: -Çogulcu demokrasi, insan haklan. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Erzincan Valisi hazıriadığı raporda, polis kökenli vaJilerin atanmasına tepki gösterdi. [ OCASI. O/ZDU'OA eşitlik. Etnik duyarlılıklara demokratik çözüm. Çoğulcu yerinden yönetim, katı- lımcı yerel demokrasi." Kürtçe yayın yapan radyo-televizyon kurulabilmesini ve Kürtçe eğitimi de sa- vunan Hacaloğlu. "Diyarbakır'dasekska- nalları, Almanca, Arapça yayın yapan programlar izlenebilecek. kendi dillerinde yayın yapan kanal olmayacak. Türkiye bu korkuyu aşmalfdır" diye konuştu. •'Derin devlet" sorunu çözülmeden Kürt sorunu veya başka sorunlann çözülemeyeceğini saviinan Hacaloğlu. İtalya ve İspanya'da Gladio tipi örgütlerin açığa çıkanlmasını örnek gösterdi. Rapor üzerine yapılan konuşmadan sonra söz alan Öğretim Elemanlan Der- neği Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Al- tıntaş, raporu eleştirerek etnik kimliği öne çıkarmakla ciddi bir sosyal de- mokrat hareket oluşturulama- yacağını söyledi. Kürt kimliği. Kürt sorunu diyerek aynmcılık yapıldığını söyleyen Altıntaş. "Etnisiteye, inanca dayalı politikalan kö- rüklersek Türkiye bölünür. Et- nisiteyi desteklerseniz Türkiye- liliği yaratamazsuuz" dedi. Ha- caloğlu'nun "Asimilasyon ya- pıldı" sözlerine tepki olarak Altıntaş'ın "Devlet asimilas- yoncu olsay dı Kürtçe konuşan- lar olur muydu" demesi. top- lantıda bulunan CHP'lilerin itirazlanna neden oldu. Altıntaş, Kürtlere resmi di- lin öğretilmesi gerektigini söy- leyerek sorunun siyasi değil, ekonomik ve bölgesel denge- sizlikten kaynaklandığını kay- detti. Eski CHP Milletvekili Erol Çevikçe de rapor üzerine yap- tığı konuşmada, işin içine terö- rün girmesiyle Kürt sorunun un nitelik değiştirdiğini belirt- ti. Sorunun çözüiememesinde en büyük etkenin partilerin ka- patılması olduğunu savunan Çevikçe. PKK'yi kastederek "Bildiğimiz hareket, sol ideolo- jiyle ortaya çıktı. Karşısında da başka bir güç \ardı. Bu güç CHP'ydi. 12 Eylül'de partiler kapatilınca sorun bu noktaya gektf" diye konuştu. V if£ Gazisanığı polisten avukmara tehdit AHMET ŞEFİK TRABZON - Trabzon Ağır Ceza Mah- kemesi'nde görülen "Gazi olaylarT dava- sında tanık olarak dinlenen Zülfü Livaneli: olaylar sırasında halkın polise güv enmedi- ğini. bu nedenle de asker istediğinı belirtti. Livaneli, "23 genç ve masum insan öldü. Eğer sorumlular bulunamazsa adalete olan say gı azabr ve bu faili meçhul cinayetler teş- vik edilir. Adalete güveniyoruz" dedi. 12-13 Mart 1995'teGazi Mahallesi'nde meydana gelen olaylarda 9 kişinin ölümü- ne neden olduklan gerekçesiyle 2'si tutuk- lu 20 polisin yargılanmasına Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Adli tatil dolayısıyla heyetin değiştiği mahke- mede başkanl ığı Dinçer Yazgan. üye yargıç- lık görevini de Niyazi Tokar ve AdU Sever yaptı. Ahmet Kufacı'nın savcı olarak görev yaptığı mahkemenin dünka 11. oturumun- da. sanık İsa Bostan hakkındaki gıyabı tu- tuklama karan vicahiye çevrıldi. Tutuklu sanıklar Adem .AlbayTak ve Mehmet Gün- doğan'ın hazir bulunduğu oturumda sorgu- su yapılan polis memuru İsa Bostan. olay- lar sırasında panzer içinde bulunduğunu ve görevinin su sıkmak olduğunu. bu nedenle de sılah kullanmasının mümkün olmadığı- nı belirtti. Daha sonra tanık olarak dinlenen Zülfü Livaneli, olay günü Millıyet'te çalış- tığını. aynı gazeteden Yalçın Doğan ve L- mur Talu ile birlikte Gazi Mahallesi'ne git- tigini anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "O gün halk bir tarafta. polis bir taraf- taydı. Gerilim vardı. Halk beni tanıdığı için arasına aldı. Burada konuşmalar yaptım \e halkı yatışhrmaya çalıştım. Halkta büyük bir güvensizlik vardı. Halk. polisi değil, as- keri istiyordu. Bana söylediklerine göre po- lise gü\enmi\orlardı. Geçmişte oradaki ka- rakoi ve emniyet yetkililerinin kendilerine çok sert da\ randıkiannı sö> lüyoıiardı. Ço- cuklannın korunması için askeri istiyorlar- ĞC Olay günü silah atıldığını, insanlann vu- rulduğunu göımediğini belirten Livaneli, "Orada yaptığım konuşmada. adaletin ge- reğini yapacağını söyledim. O zaman bu ka- darölünı yoktu. Ama 23 genç masum insan öldü. Eğer sorumlular bulunamazsa adale- te olan güven azalır. Bu. faili meçhul cina- yetleri de teşvik eder. Adalete güvenimiz tamdır"dedi. Gerginanlar Daha sonra söz alan müdahil avukatlar- dan Remzi Kazmaz, önceki orurum sanık- ların "Gazi halkı şerefsizdir" dediğini. bu sözlerin tutanağa geçirildiğini hatırlatarak Yiiksel: MGV gayriıneııkııl zengiııi ANKARA (UBA) - Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete YükseL kapatılan RP'ye yakmlığı ile tanınan Milli Gençlik Vakfı'nın (MGV) malvarlığını incelemeye aldı. Yüksel'in belirlemelerine göre MGV'nin gayrimenkul zengini olduğu ortaya çıktı. MGV aleyhine kapatma istemi ile dava açmaya hazırlanan Nuh Mete Yüksel. MGV'nin REFAHYOL hükümeti döneminde "kamu \aranna vakıP olmaya hazırlandığını ortaya çıkardı. Vergi muafıyetinden yararlanmak için MGV'nin Maliye Bakanlığı'na verdiği mal bildirimini isteyen Başsavcı Yüksel, kuruluşun 22 bin 854 metrekaresi Ankara'da olmak üzere 569 bin 854 metrekare gayrimenkule sahip olduğunu belirledi. Mal bildiriminde yeralan belgelerde 4O'ı Konya'da bulunan 113 gayrimenkulun, 89'unun hibe, 26"smın bağışlarla ahndığı ifade edilirken, gayrimenkullerin arasmda 13 öğrenci yurdunun bulunduğu ortaya çıktı. Yüksel. incelemesinde gayrimenkullerin 22 bin 854 metrekaresinin Ankara'da bulunduğunu belirlerken, 1996 yılı birim fiyatlanna göre 2 milyar 343 milyon 500 bin lira değer biçilen gayrimenkullerin Altındağ, Gölbaşı, Mamak ve Sincan ilçelerinde bulunmasına dikkat çekti. "Gazi halkı şerefsizdir diyenler şerefsizdir'" dedi. Bunun üzerine sanık polis Mehmet Gündoğan. yerinden kalkarak "Sen de şe- refsizsin" diye bağırdı. Müdahil avukatlar, bu sözlenn tutanağa geçirilmesini isterken diğer sanık polis Adem AlbayTak da müda- hil avukat Kazmaz'ı "Sana soracağım sa- na.~" diye tehdit etti. Müdahil avukatlann istemi doğrultusun- da söylenenlerin tutanağa geçirilmesi üze- rine sanık polislerin avukatı tlhami Yelek- çL "Devletin kolluk kuvvetlerine serefsiz di- yenlerin kendileri de şerefsizdir" dedi ve bunlann tutanağa geçirilmesini istedi. Bu sözler tutanağa geçirilirken salonda bulu- nan dinleyicilerin "katiller" demesi üzeri- ne gergin anlar yaşandı. Mahkeme, gıyabi tutukluluk karannı vi- cahiye çevirdiği Bostan 'm tahliyesine ka- rar verirken Adem Albayrak ile Mehmet Gündoğan'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma. 8 Eyiül 1998'e erte- lendi. Duruşmayı Gazi olaylarında ölenlerin yakınlannın yanı sıra Avrupa Alevi Birlik- leri Federasyonu, Fransa, Avusturya, Bal- kan, lngiltere, İsviçre Ale\i Demekleri. Hollanda Halk Der, Pir Sultan Abdal Der- nekleri, Hacıbektaş Külrür Derneği. Ana- dolu Kültür Derneği. Hüseyin Gazi ve Ga- zi Cemevi ve çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcileri izledi. Duruşmayı izle- yenler tarafından yapılan basın açıklamala- nnda, devletin katilleri koruduğu öne sürü- lerek banş çağnsı yapıldı. Konuşmacılar. davanın bu biçimde sürmesi durumunda adalete olan inançlarının giderek zayıf- layacağını açıkladılar. UZYAZIIORHAN BİRGİT Kemal Yazıcıoğlu'nu Emniyet Ge- nel Müdürü yapmak isteyen Başba- kan, uyumlu ortağı DSP Genel Başka- nı'nın direncini kıramayınca, hıncını Bakanlar Kurulu'nun toplantı salonun- da kendisine soru yönelten genç bir meslektaşımızdan aldı.. Perşembe günü toplantı başlarken Bakanlar Kurulu'nun gündeminde Or- du Valisi'nin, Emniyet Genel Müdürlü- ğü'ne atanması girişimine karşı, DSP kanadından gelen vetonun da bulu- nup bulunmadığını sormak isteyen ga- zeteciye Mesut Yılmaz'ın yanrtı ilginç- ti. "Bu bizim aramızdaki bir sorun, si- zi ilgilendirmez" diyordu Başbakan. Bir ülkede, özellikle çetelerin her gün gündemde olduğu bir ülkede, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi duyartı bir ma- kam için yapılacak görev değişikliği- nin, o ülkenin medyasını ilgilendirme- me$i düşünülebilir mi? Hele böyle bir atama girişimi, koalisyonun ahenkle çalışmasını istediğini her fırsatta orta- ya koyan Ecevit'in direncine takılmış ise... Çağımızın gazetecisi, halkın ha- 'Ülkücü Sanığı Kurtaran Polis../ ber alma hakkını kullanmasını sağla- yan bir mesleğin temsilcisi olarak gö- rülmüyor da, Bakanlar Kurulu toplan- tıları sona erdiği zaman hükümet söz- cülüğünü yapan üyenin söylediklerini bürosuna iletecek bir aracı sayılıyorsa, Sayın Yılmaz haklıdır. O tür görüşlerin geçerli olduğu ülkelerde, hükümet üyeleri, Ordu Valisi'nin Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanması önerisi üze- rinde görüşlerini bildirir, tartışırlar. Tar- tışma sona erdiği zaman, gazetecinin eline sonuçla ilgili bılgi lütfen verilir ve sorun biter. Bu, galiba bundan en az yarım yüzyıl öncenin gazeteciliğidir. Ni- tekim, ellibeşinci hükümetin Başba- kanı olarak Mesut Yılmaz da, bundan tam bir yıl bir ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde programını okurken, "halkın haber alma hakkının önündeki engelleri kaldırma" vaadin- de bulunmuş; bununla da yetinmeye- rek yasalarda yapılacak değişiklikler- le, alacakaranlıktan gün ışığına çıkıla- cağını da söylemişti. Halkın haber alma hakkının önünde- ki engeller de kaldırılmadı; alacaka- ranlıktan gün ışığına çıkılmasını sağla- yacak yasalarda da değişiklik çalış- maları sonuçlanamadı. Tam aksine, Emniyet Genel Müdür- lüğü gibi çok duyarlı bir görevde, bu gün o makamda bulunan Necati Bili- can için elle tutulur herhangi bir şikâ- yet yok iken, değişiklik yapılması için çapraz atama operasyonları düzen- lendi. CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in önceki gün bu konu ile ilgili olarak Başbakan'a yönelttiği bir soru önergesinde de yer alan ve merhum Alparslan Türkeş'in ölümü için açılan saygı defterine yazılan "Başbuğum, herşeyi senden öğrendim" satırlannın altındaki "Oğlun Kemal Yazıcıoğlu" imzasının sahibinin, 1978 yılında Bit- lis'te Emniyet Müdür Yardımcısı iken ülkücü bir katil sanığını adaletin elin- den kurtarmak için neler yaptığım Me- sut Yılmaz'a söyleyen olmadı mı? Mesut Yılmaz diyelim ki, eski ülkü- cü Ali Yurtaslan'ın "Itiraflar" adlı kita- bını okumadı. Ama, Başbakan olarak gazeteci Enis Berberoğlu'nun 24 O- cak 1997 günkü Hürriyet gazetesinde bu kitapla ilgili olarak "Ülkücü Sanığı Kurtaran Polis" başlığı altındayazılan- lan da mı görmedi... Ali Yurtaslan, Itiraflar'ının 74. sayfa- şında Burhan Ermiştekin adındaki bir Ülkücü Gençlik Derneği üyesinin, 1978 Ekimi'nde eşi ile yolda yürüyen Ali Bal'ı tabanca ile öldürdüğünü an- latır. Yurtaslan'ın görevi bu tür eylem- cileri kurtarmak için "partili hâkim ve mahkeme görevlileri" ile işbiriiği yap- maktır. Burhan yakalanmış ve suçunu itiraf etmiştir ama; devreye giren Yur- taslan ekibi Bitlis'li olan sanığın itiraf- larını değiştirecek belgeleri sağlama yolunu denemişlerdir. Burhan'ın olay günü Ankara'da de- ğil Bitlis'te olduğunu belgelemek için Kemal Yazıcıoğlu ile ilişki kurulur. Bit- lis Polis Müdür Yardımcısı, katilin cina- yetin işlendiği gün kentte bir otelde kaldığını gösteren belgelerin hazırlan- masında yardımcı olur ve iki polis me- murunun da bu amaçla tanık olarak isimlerini verir. Ve bir cinayet dosyası daha faili meçhullerarşivine kaldınlır. Burhan Er- miştekin serbest bırakılır. • • • Bugüne kadar bir kitap ve bir gaze- te yayınında yer almış, ama yalanlan- mamış savların özeti, sanırım Sayın Yılmaz'ın Emniyet Genel Müdürü ola- rak görmek istediği kimsenin atama olayına bizim genç meslektaşımızın ni- çin ilgi duyduğunu göstermeye yeter. Ama, aynı savlar Başbakan'ın Ordu Valisi ile ilgili değerlendirme notların- da bir değişikliğe yol açar mı? Göreceğiz... POLİTİKA GÜINLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA . . .Klaroslu Reşo Onlar Karadeniz'e fındık toplamaya gidiyorlar- dı... Çukurova'dan Ege'ye; Karacabey'den Or- du'ya dek fındık, sebze, pamuk toplayan onlar- dı... Adana-Ankara yolunun Niğde-Beştepeler yö- resinde zincirleme trafik kazası 18 can aldı... Ölenler onlardı: "Tarım işçileri..." Yaşamını yitirenlerin çoğunluğu kadınlar ve ço- cuklardı... Bir bozkır sabahında ölümü düşünmüşler miy- di? Hiç yazılmayan bir öyküyü dinlemişler miydi? 1996 yazında Izmir Gümüldür'de onlarla ko- nuşmuş, naylon çadırın içinde öykülerini dinle- miş, Hatice'yi, Güler'i, Ali'yi, Mehmet'i bir Gü- müldür akşamında tanımıştım... Çaylardemlenmiş, Ege'ninGümüldüryöresin- de gün batımını birlikte seyretmiştik... Aşağılarda masmavi Ege görülüyordu... Çadırların az ötesinde kasalar dolusu doma- tesler kamyonlardan boşaltılıyor, çocuklar an gi- bi çalışıyorlardı... Karşı tepelerin yamaçlarında zeytin ağaçları, narenciye bahçeleri Klaros antik kentinin yalnız- lığıyla buluşuyor gibiydi... Naylon çadırda çaylanmızı yudumlarken Reşo, bize öyküsünü anlatıyordu: "1989yılında göç ettirn Mardin'den. Bizim köy tümden boşaldı. Eğer buralara göç etmeseydim ya dağda olacaktım ya ölecektim ya da hapiste çile dolduracaktım." Sigarasını yakıyor, siyah gözlerini Ege Denizi'ne çeviriyor, Klaros kentinin yıkıntılarını gösteriyordu: "Bizim çadırlar oradaydı, ama muhtar isteme- di, bize terörist görmüş gibi baktı..." 50 yaşında sekiz çocuklu Reşo, gözlerini yumu- yordu... Sormuştum: "Ege'ye göç etmekten memnun musun?" > "Ben buraya göç edince, hemen habersaldırn, onlar da geldiler. Bizim kabile gelince, diğer köy- lerden de göç edenler oldu. Artık ben de Mardı'n- li Reşo değil, Klaroslu Reşo oldum..." - ; • • • İki yıl sonra bir ağustos sabahında Gümüldür'ün yamaçlarından antik Klaros kentinin yalnızlığını seyrediyorum... Reşo ve ailesi yok!.. Soruyorum: . ' ^ "Reşo bu yıl nerede ?" \ ', Yanrt: \ "Karacabey yöresinde sebze bahçelerinde..." Başka Kürt tarım işçileri çalışıyor Gümül- dür'de... Bir dışsatımcı anlatıyon "Bugün Güneydoğu'dan gelen Kürt kökenli yurttaşlarımız olmasa Ege ve Marmara Bölge- si'nde tarım olmaz, sebzeler tarlada, meyveler ağaçlarda çürüyüp gider; Karadeniz'de fındık , Reşo'nun iki yd önceki sözlerini anımsadrm tam o sırada: "Ben, çocuklanm dağa çıkmasın ve ölmesin diye geldim buralara. Ama öyle olaylaryaşıyoruz ki derdimizi kimseye anlatamıyoruz..." Güvenlik güçleri Ege'de, Akdeniz'de, Karade- niz'de, Marmara'da çalışan Kürt kökenli tarım iş- çilerini 'potansiyel suçlu' olarak görüyor hâlâ... Ordu Valisi Kemal Yazıcıoğlu, Kürt işçileri yö- reyesokmuyor.. Gerekçesi şu: "Bölge keşfiyapmaya gelen PKK casusu olma olasılıkları fazla..." Güneydoğu'lu olmak neden suç oluyor? Ne- den her Kürt yurttaşımız potansiyel suçlu görülü- yor? Onlar yaşam mücadelesi veriyor; onlar çocuk- ları dağa çıkmasın, ölmesin diye Karadeniz'e, Ege'ye geliyor... Yollarda ölüyor onlar... Niöde-Beştepeler'de trafik kazasında 18 kişi öl- dü. ölenlerin tümü kadınlar ve çocuklardı... • • • Kürt kökenli tarım işçilerinin Ordu yöresine gir- meleri yasak... Hani Türkiye demokratik bir hukuk devletiydi? Müslüm Paydaş adlı işçi bakın ne diyor: "Biz teröriste benziyor muyuz? Biz beş yıldır Karadeniz'de fındık topluyoruz, kime zarar ver- dik?" Ege sanki yanıyor... Televizyonlarda haberleri izliyorum: "ölenlerin çoğunluğu kadınlar ve çocuklar..." Gece oluyor, Sisam'ın ışıklan sanki Gümüldür'e göz kırpıyor... Kekik ve narenciye kokusu başımı döndürü- yor... Klaroslu Reşo'nun iki yıl önce söylediklerini anımsıyorum: "Ölmektense böyle yaşamak güzel!" hckaya(?< posta.cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 C A G D A S N L A R ÇAĞINIM TANIĞIÜ( YAZAR 2. BASI KUBİLAY OLAYI VE TARİKAT KAMnARI 4 B A S I • • . .- 550 0O0TL SANCIU YILLAR KUŞATILMIŞ SOKAKLAR 4. BASI «000011. •~\W KUZU POSTUNDA KURT 2. BASI ' \ : BOC JOOTL ; IAMBAK SANA DA BULAJTIKA* 2. BASI 8O0000TL DİNIARONUNIM KAZLARt 2. BASI 9OO0O0TL ÂJIK KADINLAR SOKAĞI 2. BASI . . > 8OCOO0TL v . f , HRİATMZAU . ,.,; BOOOOOTI - . t " ;?..-.! SEVDAMIN ADRESİ BELLİ DEĞİt 1 00O0OOTL Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Caddesi No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel: (0212) 514 01 96
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear