25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 TEMMUZ 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLECRO EVİN tLYASOĞLU Festival, çağımızın sesleriyle sona erdi26. fstanbul Müzik Festivali, Ensembie Intercontemporain' in çağdaş müzik konseri ile sona erdi. Böylece 21. yüzyıla biraz da- ha yaklaşırken bu yılki festival- le çagımız müzik sanatına da bi- raz daha yaklaşmış olduk. Pier- re Boukz'in kurdugu Parisli 31 kişilik topluluk, değişik boyut- larda yapıtlan seslendirebiliyor. tstanbul'daki konserlerine Bo- ulez'in 1955> tetamamladığı "Le Marteau sans Maitre" başlıklı yapıtla başladılar. Rene Char'ın gerçeküstü dizelerine dayanan yapıt, dizisel yöntemin içinde, ksilofon ve vibrofonlann döşedi- ği bir ray üstünde ilerliyordu. Mezzosoprano yer yer solist olu- yor, yer yer orkestranın herhan- gi bir çalgı üyesi gibi yer alıyor- du. tç rutarlılıgı ve dengesi ile çağımızın ikinci yansında bes- telenen yapıtlar arasında bir te- mel taşı sayılıyor. Intercontemporain topluluğu- nun başanyla sunduğu ikinci ya- pıt, Macar asıllı György Lige- ti'nın 13 çalgı için Oda Konçer- tosu idi. 1970'de tamamlanmış. Piyano, çelesta, org ve klavsen- le birlikte üfleme ve yaylı çalgı- lara yer veriyor. Bu yapıt. günü- müz müziğinde alışageldiğimiz melodi olmasa da çalgı renkleriy- le işlenen bir müziğin etkili ola- bileceğini karutladı. Akustik çal- gılann yer yer eiektronik gibi tın- ladığı, her bir çalgının kendi ses rengine göre ince ince işlendiği, soluk kesici bir çalışma. Konse- rin son yapıtı ltalyan besteci Lu- igi Berio'nun Haİk Şarkılan idi. 1964'teyaptıği bu 11 şarkılıkdü- zenlemeler doga) ki Berio'nun gerçek kimliğini sergilemiyor- EnsemUe Intercontemporain X>nsemble Intercontemporain'in konseriyle sona eren festivalde çağımız müzik sanatına da biraz daha yaklaşmış olduk. Suisse Romande Orkestrası'nın konserinde son derece başanlı bir viyolacıyı Kim Kashkashian'ı tanımış olduk. 818SUMMS1 tSTMItffl MtZİKfESThMlİ Adnan Saygun'un eşi Nilüfer Hanım, Istanbul'da öldü. Saygun'lann Ulus'taki evi ve tarihin bir sayfası da böylece kapanmış oldu. du. Ancak böylesi bir konserde çağdaş müziğe çok alışık olma- yan bir ortam için doğru seçilmiş- ti. Mezzosoprano Monica BaceJ- IL gereğinde ses hacmıni küçük rutarak yeni müziğin çalgılan ara- sınakatılmayı başarmış. Şef Da- vid Robertson \ e topluluğun üye- leri yeni müzigin ustalan olmuş- lar. Suisse Romande Orkestrasf nın ilk konsen belki de en çarpıcı et- kinliği idi festivalin. Saydam bir orkestra, net ve titiz bir şef (Fa- bio Luisi) ve ateş gibi bir solist, yiyolacı Kim Kashkashian! Bar- tok'un viyola konçertosunda so- list, çalgısını hiç elinden bırak- ma fırsatı bulamaz. Ancak Kash- kashian, notada yazıldığı için de- ğil, kendi bedeniyle özdeşleştir- diği için bırakamıyordu. Müzika- litesi ve ritmik gücü ile son de- rece başanlı bir viyolacı tanımış olduk. İsviçreli besteci Arthur Honegger'in üçüncü senfonisi de tstanbul dinleyicisinin tanımadı- gı bir çağdaş yapıttı. Öylesine başanlı seslendirildi ki, donık- larda değil kıyılarda sönerken keşke biraz daha sürse, hiç bitme- se, dedik. Anlaşılan, çağdaş yapıtlar ni- telikli seslendirildiğinde pekâlâ geniş dinleyici kitlesinin de ilgi- sini çekiyor. Gerek Suisse Ro- mande Orkestrası'nın konserin- de, gerekse Intercontemporain'in konserinde son derece yoğun bir ilgi vardı. Amerikalı piyanist Andera Watts, doruklara tırmanmış, ünü- nü uzun süre gündemde tutmuş bir sanatçı. Onun için piyano çal- mak. sanki doğasında var olan bir şey. Bu kolaylıgından yarar- lanmayı ve tüm bedenini kullan- mayı biliyor. Parlak bir teknik sergiledi Schubertve Cbopin'in yapıtlannda. Piyanoyu zengin bir çalgı olarak sundu. Ancak ne Schubert'in Viyanalı ezgisi ne de Chopin'in Polonyah duygula- n vardı. Bütün çaldığı parçalar VVatts'ın kendisine ait olmuştu. Mlûfer SayguıTu yitirdik Ahmed Adnan Saygun'un eşi Nilüfer Hanım. Istanbul'da öldü. Saygun'lann Ulus'taki evi ve ta- rihin bir sayfası da böylece kapan- mış oldu. Neyse ki, şimdi o cad- denin adı Saygun Caddesi ve kö- şede kocaman bir heykeli dikili bu öncü bestecimizin. Notalan. piyanosu ve tüm özel eşyası da Bilkent'in konıması altında bir müze halinde sergileniyor. Nilü- fer Hanım bütün bunlara sevin- mişti. Ama kocasının yapıtlan sık sık çalınmıyor ve onu artık kimse aramıyor diye üzülüp dur- du son yıllannda. Macaristan'da dogmuş, Peşte Müzik Akademisi'nde şan oku- muş ve bir grup arkadaşıyla sa- vaştan korkup 1936'da Türki- ye'yegelmiş. Bir grup konserva- tuvarlı genç kız... Kimi dans et- miş, kimi tef çalmış, kimi şarkı söylemiş. Bir topluluk oluştur- muşlar. Neşeli klasik müzik par- çalanyla Ankara'daki Karpiç'te çalar söylerlermiş. Sonra Adnan Bey gelip karşısına oturmaya baş- lamış her gece. Ilk flört dönemi- ni anlatırken. "Benim çokaz Fran- socam,Adnan'ın da biraz Macar- cası vardı. Yanımızda sözlük ta- şırdık aniaşabilmek için" diyor- du. 1940yılındaevlenmişler. En yakın dostlannı anlatmıştı Nilü- fer Hanım: Mithat Fenmen. Ah- met Muhip Dıranas. Aüf Kap- tan, Halii Bedii V önetken ve se- fırler. O zamanın Ankara'sında- ki aydın insanlar. Bela Bartok'la yaşadıklannı, Hindemith'ı anla- tıyordu. Tam otuz üç yıl Anka- ra'da yaşamışlar, sonra Istanbul'a taşınmışlar. Nilüfer Hanım 90'ına dayanmıştı. Bir baştan bir başa yirminci yüzyılı yaşayanlardan- dı. Ve Berat Günçıkan'ın "Göl- gedeki Kadınlar" kıtabının bir kahramanıydı. Cıımhuriyetimizin 75. yıhnda müzil AHMETSAY ANKARA-Cumhuriyetimizin 75. yı- lı dolayısıyla gazetelerde, radyo ve tele- vizyonlarda yer alan reklamlara dıkkat et- tiniz mi? "Cumhuriyetinıiz 1 yaşuıda gi- bi genç, 1000 yaşında gibi köklü ve güç- lü~" Yakıştırmacı, biçimci biryaklaşım. Yakıştırmanın daha güzeli, daha "yerine oruran"ı da belki yapılabilir, bunu tartış- mak istemiyoruz. Aynca, her biçimci yaklaşım, "içerik" sorununu da birlikte getirir. Üç çeyrek yüzyıllık bir zaman dilimi- ni kapsayan cumhuriyetimizin üzerine yapılacak "içerik" irdelemesi, en başta bir aynmı gerektirir: Ilk çeyrek yüzyıl ile onu izleyen iki çeyrek yüzyıl, belki "bı- çakla kesilmis"gibı değil. ama özü bakı- • "Şanlıurfa konservatuvan mezunlannın opera ve bale gösterisi..." Ne dersiniz? 2023 yılında, cumhuriyetin 100. yılında böyle birgösteri gerçekleşebilir mi? Olabilir mi? Yekten söyleyelim: Kültür politikalan açısından son 50 yıhn çizgisi izlenirse olamaz. Bu bir yanılsamadır. mından derin farklılıklar gösterir. Mü- zikte de böyledir. Hatta müzikte, daha kesin çizgilerle böyledir: "Kuruluş" dö- neminde çağdaş anlamda müzikçi yetiş- tirmeye ve müzik kurumlan oluşturma- ya sıfirdan başlanmış. yokluk ve kıtlık yıl- lannda atılımlar gerçekleştirilmiş, oysa 1950'li yıllardan günümüze aynı gelişim çizgisi izlenmemiş. yapılanlarbozulmuş- tur. Çoksesli müziğin yaygınlaştınlması ve benimsetilmesi yolunda atılan köklü bir adım olan "Halkev1eri"nin kapatu 1 - ması. sadece bu kıyıcılık bile değişen yö- rüngenin göstergesı sayılmalıdır. Pferşembenin gelişi... Reklam spotlannda cumhuriyetin ge- lişimini ve yapıcı gücünü vurgulamak amacıyla umut aşilayan birdizi "projek- siyon"a da başvuruluyor: Bunlarda bin müziğe ilişkin: "Şanİıurfa konservatu- van mezunlannın opera ve bale gösteri- si..." Ne dersiniz? 2023 yılında. cumhu- riyetin 100. yılında böyle birgösteri ger- çekleşebilir mi? Olabilir mi? Yekten söyleyelim: Kültür politikala- n açısından son 50 yılın çizgisi izlenirse olamaz. Bu bir yanılsamadır. Öteyandan "kuruluş"döneminin kül- tür politikalan sil baştan uygulanırsa olur efendim, bal gibi olur! Yoksa bu reklam spotu, kuruluş döne- minin "kültürseferberliğTni mi öngörü- yor? Meger ne güzel bir spotmuş bu! Bilimsel biryöntem olarak geliştirilen "projeksiyon'', mevcut verilerden yola çı- kar. Şanlıurfa ve Anadolu'nun öteki kent- lerinde gerçekliği yansıtan ne gibi veri- Paris Orkestrası ve Academy ofSt Martin in the Fields îzmir'deydi Iki cünletinin düşündürdükleri lerden yola çıkıyor ki konservatuvann "sahnesanaüan bölümü" mezunlan ope- ra ve bale gösterisi gerçekleştirebilsin? Halkevlerinin kapatılmasında bu yana, Şanlıurfa îda müzik ve sahne sanatlan dal- lannda konservatuvann açılmasınadaya- nak olacak hangi gelişimler yaşandı? Söyleyelim: 1990 yılında Kültür Bakan- lığı tarafindan bu ilimizde bir TürkHalk Vlüzigi Topluhığu" kuruldu. Oysa bu top- luluk, o gün bugündür sıkıntılar çekmek- te, halkla bütünleşme açısından bekle- nen verimi sağlayamamaktadır. Bu dene- me, kurucusu Kültür Bakanlıgı tarafin- dan yeterince desteklenmemiş, amaçlan bile belirgin biçimde saptanamamıştır. Konservatuvan bırakalım, yöresel özel- liklerin geliştirilmesi amacıyla Şanlıur- fa'da bir "şan okulu"nun açılması bile _ _ _ _ düşünülmemiştir. "Projek- sKon"a halk dilinde "per- şembenin geiişi çarşamba- dan beüidir'' denmez mi? ÖNDER KÜTAHYALI tZMİR-Fransız müziğinden esen yel- ler, 28 Haziran akşamı Efes'in büyük ti- yatrosunu dolduran sanatseverlenn yürek- lerini bir kez daha serinletti. Dinlediği- miz topluluk. şef Rafael Fruhbeck de Burgos'un yönettiği "Paris Orkestra- s"ydı. Önce G. Bizet'nin Carmen süit- lerini, ardından L. H. Berüoz'un "Fa- ust'un Lanetienmesi"nden üç rjarçayı çal- dılar. Söz konusu üç parçanm sonuncu- su, ünlü "Rakoczi Marşı"ydı ve herkesi coşturdu. Içeriği daha yüklü olan ikinci yanda ise CA. Debussy'nin "Deniz" (la Mer) başlıklı senfonisiyle M. Ravel'in "DaphnisveChloe" balesinden 2. süiti ses- lendirdiler. "Paris Orkestrası"nın yaptığı müzik kusursuzdu. Fransız sanatındaki incelik- ler en küçük aynntısına dek yansıtıldı. Göz doldurucu ve görkemli renkleri kullanma- da eli sıkı davranan şef, yumuşak tmılar- la ve esnek tempolarla yorumunu süsle- di. Carmen süitlerindeki içtenlikle halka yakınlık, Debussy'nin "Deniz"mdeki do- ğa betimlemeleri heyecan vericiydi. Ra- vel'in bale süitini başlatan "Gün Doğu- şu" sahnesi resim gibiydi. Aynı süitin "Pandomim" ve "GenelDans" kesimle- rini dinlerken duyduğum mutluluk ise sözle anlatılamaz. Çalgılarda yûksek nitelik Türkiye'de senfoni orkestrasıyla ilgili ilk adımlar, 19'uncu yüzyılın ortalann- da atıldı. Dört senfoni orkestramızın bu- gün ulastığı sanat düzeyi oldukça yüksek- tir, ancak daha da gelişmemiz gerek. "Pa- ris Orkestrası"nın tarihçesi, özlemini duyduğumuz gelişime ışık tutan özellik- Ier taşımaktadır. Topluluk 1967'de, dönemin Fransız Kültür Bakaru, yazar Andre Malraus'nun ve MarcelLandovvski'nin çabalanyla ku- ruldu; ama değişik adlar altındaki geçmi- şi. 1828'de etkinlige başlayan "Konser- vatuvar Konseıieri Kurumu Orkesrra- a'na dek uzanmaktadır. Fransız hükümeti ile Paris Belediye- si'nce desteklenen orkestranın amacı. Raris Orkestrası'nın yaptığı müzik kusursuzdu. Fransız sanatındaki incelikler en küçük aynntısına dek yansıtıldı. Eşsiz bir topluluk olan Academy of St Martin in the Fields Orkestrası'nın şefinin kurduğu ilginç koro Efes'te bir konser verdi. "Paris'in ve bütün ülkenin yasamında ön- cü görev yapmak ve ülke dışında Fran- sa'nın müziksel varlığı üzerinde olumlu izlenimler yaratmakr 'tır. Konuşmalanna kulak misafiri oiduğum birkonuğun söy- lediğine göre orkestraya değerli sponsor- lar da destek \ ermektedir. Bu sayede en ünlü sanatçılar, kunımun müzik müdür- lügünü ya da danışmanlığını yapabilmiş- tir. Listede, Charİes Munch'ün. Herbert Vbn Karajan'ın. SirGeorgSolti'nin ve Da- niel Barenboim'un adları var. Şimdiki müzik müdürü ise Semyon Bychkov'dur. Bu durumda orkestranın üyeleri de seç- kin müzikçilerden oluşturulmuştur. Topluluğun aldığı desteğin bence en önemli belirtilerinden biri de çalgılarda- ki yüksek nitelikti. Yaylılar, tahta \e ba- kır üflemeler, en dolgun tınılarda bile yu- muşak ve okşayıcıydı. Bizdeki senfoni orkestralan devlet des- teği ile yaşar; ancak fzmir'de tanık oldu- ğumuz gelişmelere bakılarak önümüz- deki yıllarda özel girişim ile sanat \akıf- lanndan gelen desteğin artacağı düşünü- lebilir. Bu durumda orkestralanmız, ka- buk degıştirmenin yolunu aramalı. onla- ra çağdaş görünüm kazandıracak olan yeni bir yasa çıkanlmalı ve orkestralan- mız. bürokratik engellerden anndınlma- hdır. Koro doyurucu değildi Eşsiz bir topluluk olan "Academy Of St Martin in The Fields Orkestrası"nın şefi Sir .Neville Mariner, aynı güzellikle- ri veren bir de koro kurmak istedi ve 1975'te amacına ulaştı. Sir Neville ile Laszlo Heltay'ın yönettiği koro. Avru- pa'da dinletiler vermektedir. Bach'ın si mi- nör Missa'sıyla, Mendelsonhn'un Elijah Orotaryosuyla ve VValton'un "Henry V başlıklı yapıtıyla gerçekleştirilen CD ka- yıtlan. koronun öbür etkinlikleri arasın- dadır. Bu ilginç koro, Efes tiyatrosunda Lasz- lo Haltay yönetiminde verdiği dinletiyle 12. "Uluslararası tzmir Festivali''ne renk kattı. Seslendirilen yapıtlar: Elgar'ın "Ba^yera Ya\lalanndan" başlıklı şarkı dizisi. Barber'ın "Üç Diriliş Şartası", Rossini'nin "Din Dışı İki ŞarkTsı Rauta- vaara'nın "Lorca Süiti", Brittenın "Dört ÇiçekŞarkısı'" başlıklı süiti ve Brahms'ın "Aşk Şarkılan Valsleri"ydi. Topluluğa, Portenav* piyano ikilisi eşlik etti. Parçalan teknik ve müzik yönlerinden güzel söylemesine karşın koro beni do- yurmadı. Bunun nedeni olarak sanatçı sayısının azlığı ve Efes tiyatrosunun akus- tik koşullan verilebilir. Bizde 1970'li yıllarda. Walter Stra- uss'unçalıştırdığı "TRT AnkaraRadyo- su Çoksesli Korosu" ve kurulduğu ilk yıl- larda "Ankara Devlet Çoksesli Korosu", nitelik yönünden Efes'te dinlediğim top- luluğun üzerindeydi. Adını verdiğim top- luluklardan ilkinin üye sayısı iyice azal- mıştır. İkincisini ise son zamanlarda hiç dinlemedim. Öyle görünüyor ki tngiliz- ler. orta karar bir ses topluluğu ile dün- yayı gezerken biz. kendi sanat kaynakla- nmızı eskitip yıpratmanın çabası için- deyiz. Helva? Bursa, nüfusu ıki milyona dogru hızla yol alan bir sa- nayi kenti konumundadır, oy- sa konservatuvan yoktur. Uludağ Üniversitesi yöneti- cilerinin girişimiyle Bursa da konservatuvann kurulması çalişmalanna yeni başlan- mıştir. Daha da ilginç olanı. kentsel olanaklarla kunılmuş bulunan "Bursa Senfoni Or- kestrasr'nın yasal ve aynı zamanda müziksel bir çer- çeve içinde "devlet senfo- ni"ye dönüştürülmesindeki gecikmedir. Kuruluş döne- mindeki kültür politikası kav- rayışı geçerli olsaydı, zaman yitirilir miydi? Bursa Senfoni, Bursa Bü- yükşehir Belediyesi ile Ulu- dağ Üniversitesi Rektörlü- ğü'nün yapıcı destekleriyle kurulmuştur. Üniversitenin vebelediyenin sağladıgı kad- rolardan yararlanarak orkest- ranın çalgı sanatçılan bir yıl- dan beri bu kuruluşu ayakta tutmaktadır. Kurum için ge- rekli olan çalgılar ahnmış, hazır edilmiştir. Dinleyici desteği, Bursa'ya yaraşan boyutlardadır. Sözün kısası yağ, şeker, un vardır, "helva- yı yapan" yoktur. Kendili- ğinden yükselen bu oluşu- mun "devlet senfoni orkest- raa"na dönüşmesi için neden gecikilmektedir? Kültür Ba- kanlığı'nın bu yolda Başba- kanlık Devlet Personel Da- iresi'ne öneride bulunduğu- nu duyduk. Ötesi? "Bürok- ratikprosedür" denen işlem- ler yığını bakın nasıl işler: Başbakanlık öneriyi onayla- yacak, Devlet Planlama Teş- kilatı da bu onayı destekle- yecek. sonra Maliye Bakan- lığı'ndan kadrolarçıkacaktır. Acaba yine aylar, yıllar bo- yunca beklemek mi gereke- cektir? Bu ülkede "kuruluş" dö- neminin coşkusunu yaşayan ilgililer ve yetkililer yok mu? Bu ne biçim "perşembe?" Leyla Pamir'den 'Müzikte Geniş Soluklar' • Kültür Servisi - Leyla Pamir'in müzikte yaratıcılığın geniş soluklu evrimini izlediği; 18. yüzyılın ortasından 20. yüzyılın onalanna kadar müziğin gelişimine. değişimine, çağdaşlıga dönüşümüne egildiği 'Müzikte Geniş Soluklar' adlı kitabının genişletilmiş ikinci baskısı Boyut Kıtaplan Müzik Dizisi'nden çıktı. Onat Kutlar, ilk baskısı çıktıgında Pamir'in kitabını şu sözlerle degerlendiriyordu: "Leyla Pamir 'Müzikte Geniş Soluklar'... ile giderek bir ses çöplüğüne dönüşen günlük müzik dünyamızda bir 'vaha', bu yozlaşmadan ötürü sürekli 'getto'laşan kaliteli müzik çevremize de bir geniş soluk alma fırsatı oluşturuyor.Mutlakaöğrenilmesi. anlaşılması gereken büyük çağdaş müzik yapıtlanna yaklaşmak isteyenler, Leyla Pamir'in 'Müzikte Geniş Soluklar' kitabını mutlaka okumalılar." Ege'nin son yüzyılı belgeselde • Kültür Servisi - Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı. Cumhuriyet'in 75. yıl kutlamalan kapsamında. Cumhuriyet'i hazırlayan koşullar ve Cumhuriyet'in kuruluş, gelişme dönemlerinde Ege'nin önemini vurguluyan birbelgesel hazırladı. Dört bölümden oluşan belgesel dizi, 19. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak, Izmir ve Ege'yi günümüze kadar inceliyor. Savaş yıllan o günlere tanıklık etmiş, dönemin ve günümüzün önde gelen isimlerinin anılanyla seyirciye aktanlıyor. Yönetmenliğini Enis Rıza. yapım yönetmenliğini Nalan Sakızlı'nın üstlendiği Ege Belgeseli'ni Sacit Onan seslendiriyor. Cengiz Onural'ın özgün müziklerini yaptığı belgeselin danışmanlan ise Boğaziçi Üniversitesi Oğretim üyesi Prof. Dr.Zafer Toprak, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Sabri Yetkin ve arkeolog araştırmacı Şükrü Tül. Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri • Kültür Servisi -Varlık Dergisinin bu yıl sekizincisini düzenlediği Yaşar Nabı Nayır Gençlik Ödüllen sonuçlandı. Hilmi Yavuz, Kemal Özer, Sennur Sezer, Hulki Aktunç ve Enver Ercan'dan oluşan şiir seçici kurulu Tarkan Çeper'i şiir ödülüne değer buldu. Leyla Erbil, Adnan Özyalçıner, Orhan " Duru. Sulhi Dölek ve Tank Dursun K.'dan oluşan öykü seçici kurulu da Karin Karakaşlı'yı ödüle değer buldu. Madonna, tiyatro sahnesinde • Kültür Servisi - Ünlü pop yıldızı ve oyuncu Madonna, Londra'da sahnelenecek olan 'Cat on a Hot Thin Roof' adlı oyunda rol alacak. Madonna. Fennessee NVilliams'ın yazdığı ojunda 'Maggie The Cat' karakterini canlandıracak. Oyun önümüzdeki yaz Piccadilly tiyatrosu tarafindan sahneye koyulacak. Yapılan açıklamada Madonna'nın oyunda rol almayı kabul ettigi ve alacağı ücretin minimum düzeyde olacağı belirtildi. Cezanne ve Van Gogh'un çalınan tabloları bulundu • Kültür Servisi - Roma Modern Sanatlar Müzesi'nden mayıs ayında çalınan Vincent Van Gogh ve Paul Cezanne'nin üç tablosu bulundu. Tablolardan ikisi Roma'da, diğeri ise Torino'da ele geçirildi. Van Gogh'un 'The Gardener' ve 'The Woman From Arles' ve Cezanne'nin 'Jourdan's Cabin' adlı tablolan mayıs ayında kimliği belirlenemeyen üç kişi tarafından çalınmıştı. Yapılan açıklamaya göre. tutuklananlar arasında müzede çalışan bir koruma görev lisi bulunuyor. Aynca çalınan tablolara hiçbir zarar verilmemiş. Italya Kültür bakanı VValter Veltroni'nin önümüzdeki günlerde bu konuda bir açıklama yapması bekleniyor. BLGUIV • .\KSANAT'ta saat 12.00 ve 18.00'de laserdiskten Beethoven ve Brahms'ın yapıtlan dinlenebilir. • BORUSAN KÜLTÜR \T. SANAT MERKEZİ'nda saat 17.30'da videodan Bartokadlı belgesel izlenebilir. • NÂZIM KÜLTÜRE\l'nde saat 17.00"de Luis Bunuel'in yönettiği "Burjuvazüıin Gizli Çekiciliği" adlı fılm gösteriliyor. 5. ULUSLARARASI ISTANBUL CAZ FESTİVALİ BUGÜN • CRR Konser Salonu'nda saat 19.00'da Lee Konnhz, Paul Bley ve Charlie Haden'den oluşan Kenny VVerner Üçlüsü bir konser verecek. • Roxy'de Ilhan Erşahin ve V\ax Poetic saat 23.30"da müzikseverlerle buluşacak. • Gramofon'da saat 23.00'te Slide Hampton, Gradj Tate, Hakan BehliL Davvn Thompson v e John Nugent konser verecek. * YARIN • Harbiye Açıkhava Tiyatrosu nda saat 21,00'de Terence Blanchard Quintet müzikseverlerle buluşacak. • CRR Konser Salonu'nda saat 19.00'da Dave Holland Quintet konser verecek. • Roxy'de tlhan Erşahin ve Wax Poetic saat 23.30'da müzikseverlerle buluşacak. • AKMBüyükSalon'da KODO saat 19 00da konser verecek. • Gramofon da saat 23.00'te Tahsin İ nüvar Dörtlüsü konser verecek. 12. ULUSLARARASI IZMİR FESTİVALİ BUGÜN • Çeşme Açıkhava Tiyatrosu "nda saat 21,30'da The Blues Brothers Band konser verecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear