14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 1998 S/ OLAYLAR VE GORUŞLER "Çim Üniversitesi PAKİZE TÜRKOĞLU Egitimci Y ükseköğretimde insa- nı canevinden \uran öğrenci olaylan, tür- ban tartışmalan ve bın- bir sorun arasında gençlerin başka bir platformdaki yüzleri insana büyük umut ve güven veriyor. Üniversitelilerin, "ba- har şenlikkrPnde "Benim üniversitem senin üniversiteni takar" dercesineor- taya koyduklan ilginç etkinliklerden. Uludağ Üniversitesi 'nde gördüklerimi dile getirmek istiyorum. 4-10 Mayıs arasındaki bahar şenliği kapsamında yapılacak eğitim paneli için çağnlmıştım. Öğrenci Kulüpleri Kültür-Sanat ve Spor Şenlikleri Komi- tesi'nden Başar Giirbüz telefon etti. Faksla gelen bilginin altında komite başkanı Int Dr. Beyhan Işık'ın imzası. Gençliğin çağnsına gidilmez mi! Bursa'yı çoktandır. UÜ'yü hiç gör- memiştim. Büyük kentlerde sokak ara- lanna sıkışıp kalan ya da gecekondu ör- neği yamuk gelişen kimi üniversitele- ri bildiğimden olacak, UÜ'yü görünce şaşırdım doğrusu. 32 bin öğrencisi, sağlam yapılarıyla büyük bir alan üstüne serpilmiş olan bu kurumun, Bursa'yı yakında üniversite kenti ya da sanayi kenti olma yanşına sokacağı anlaşılıyor. Bursa, Anadolu sayılmasa da Anadolu'yu yüceltmek için yakıştınlan. "Çiçeğin iyisi dağda bi- ter" söylemi, tam Uludağ Üniversite- si içindi sanki. Açık hava etkinlikJerinin yapıldığı alan uzaktan kanncalar örneği kaynı- yordu. Yaklaştıkça binbir renk ve bır- çok çalışma serildi gözlerimin önüne. Beyhan Işık'la. paneli yönetecek Kim- ya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın Ul- \iyeÖzer'i bulduk önce. Konuşma çer- çevesini saptadık. Sonra dolaşarak et- kinlikleri izledim. Komitenin üçüncü kattaki odasından kuşbakışı gördüm yapılanlan. Görevli öğrenciler. büyük bir sorumluluk duygusuyla oradan ora- ya koşuyor. kimi öğretim elemanlan aralarda dolaşıp etkinlikleri izliyor ya da katılıyor. Izienceyi (programı) içe- ren tanıtım kitapçığının girişinde komi- te başkanının şenliği açış konuşması şöyle başlıyor: "Cumhuriyetimizin 75. yılı her za- mandan daha bir önemle kutlanıvor. Bu önemi. sonu sıfırlı ve beşli yıllarda ya da rejimi tehdit eden öğelerin artma- sıyta hatırlamak yeterli değil. 75 yıldan bu yana süregelen rejimin toplumsal bi- lince devri sürecine i\ me kazandırmak ancak eğitimle sağlanabilir. Bu neden- le şenlik komitesi olarak, ana izlefimi- n (temanuzı) 'Cumhuriyetin 75. yılın- da Türkiye'de eğitim' olarak seçiktik-. Bizler. Atatürk'ün 'ikinci savaşım' de- diği eğitim savaşımında bayrağı sonu- na kadartaşıyacağız*' diyerek sürüyor... Zengin, içi dolu bir izlencesi vardı şen- liğin. Açık alan etkinlikleri olarak re- sim, heykel, panayır stantlan; dergi ve kitap sergileri. açık hava konserleri. halk oyunlan, su sporu gösteri dalışla- n, dağcılık olarak doğa yürüyüşü, üni- versitelilerarası doruğa (zirveye) tır- manma yanşı, teleferik gezisi, atlı trac- king vb. sporlar. Foto ralli yanşması; şiir öykü vb. edebiyat söyleşileri, video ve dia gös- terimi, seminerler. (örneğin. tıp fakül- tesince ilk yardım semineri), konferans ve paneller. kapalı salon konserleri, ti- yatro ve sinema. Tüm etkinlikler çeşit- îi alanlarda ve kapalı yerlerde sürüyor- du. Rektörlük salonu. mavi salon. kır- mızı salon, A salonu. kent içindeki Tay- yare Kültür Merkezi, Eğitim Fakültesi vb. yerlerdoluptaşıyorolmalıydı. Be- nim katıldığım. "Cumhuriyetin 75. YH hnda Eğitim Arayışlan ve Sekiz Yıllık Eğitim" paneli akşam 20.30'da dopdo- lu olarak Tayyare Kültür Merkezi'nde yapıldı. Etkinliklere halkın katılması- na önem verildiği gibi. aşı kampanya- sı, nüfus planlaması vb. konularda öğ- renciler mahallelerde taramalar da ya- pıyordu sanıyorum. Görevli öğrenciler. tüm alanlarda dü- zeni hatta güvenliği sağlamak, kültü- rel etkinliğe yaraşır bir ortam yarat- mak için yönetimsel bir tutumla örgüt- lenmişlerdi. Onlann büyük bir sorum- luluk duygusuyla oradan oraya koştu- ğunu, yardım için birim müdürünün hep yanlannda olduğunu görünce, Köy Enstitüleri'ni anımsadım. Öğrenciler, bu etkinliklerle iyi bir eğitim ortamı yara- tılmasma katkıda bulunurken yönetime de katılmış oluyorlardı kendiliğinden. Düzenleyici olarak öyle canla başla ça- lışıyorlardı ki sanki tüm üniversitenin yükü üstlerindeydi. Eğitim kurumla- nnda güzellik yaratan, öğrenciyi etkin- leştiren; yönetici, öğretmen-öğrenci ilişkilerini güçlendiren açkılardan (anah- tarlardan)biridirböylebiriletişim. Üni- versitelerde yönetime katılma. işlere de böylesine içten katılımla sağlanabi- lir kanımca. 'Çim Üniversitesi' Şenliğin ilginç etkinliklerinden biri, hatta belirleyicisi "Çim Üniversite- si"ydi. Öteki stantlann arasında. çim üs- tüne gerilen beyaz tentenin altı. çeşitli konuların bilimsel anlamda, birlikte tartışıldığıbirplatformoluşturuyordu. "Çelişki Kültürü: MetropoT. "Tekno- loji: İnsan: Çevre" vb. yer alıyor prog- ramda. Tanıtım kitapçığının son sözün- de şunlar var bu konuda: "Bu yıl ilk kez öğrencilerce düzenle- nen bahar şenliklerinin temasını 'eği- tim' olarak belirlerken destekleyici pa- neller yanında tartışma ve eleştirinin bir adım ötesinde. üniversite eğitimi ko- nusunda çö/ümler oluşturmak ve çö- zümleri uygulama>a taşıyabilmek için (seçenek) eğitim modeli tasarladık... Gerçek hayatin pratiğinden bağlan ko- panlmış, sallanan bir eğitim anJayışı de- ğil isteğimiz. Sorgulay acı-eleştirel bakış açısını getirmek istiyoruz. Ezberci an- layışa karşı, 'özgürleşme pratiği olarak eğitim' diyoruz. "tnteraktif söyleşiler planladık. Sadeceöğretmenin,sadece öğ- rencinin olduğu klasik eğitim anlayışı- na karşı,öğretmen-öğrenci,öğren<iöğ- retmen ilişkisi içinde bir araya geüp' Bu- rada kimse ders vermez' sioganıyla eği- tim pratiği ni yaşamak ve üretmek için; "Çimlerin üstüne bekliyonız." Bu son derece anlamlı tartışma orta- mı. yüzlerce öğrencinin rektörlerini karşılanna alıp, düzensiz sorularla te- levizyonda günah çıkartmasından çok başka. bilimsel ve demokratça bir tar- tışma yaklaşımıdır. Yönetici. öğretmen ve ögrencisiyle. üniversiteliye böylesi yaraşır sanıyo- rum. Uludağ Üniversitesi gençliğinin başlattığı umut verici, "Çim Üniversi- tesi'' toplantılan sürmeli, tüm üniver- sitelere yayılmalı. Ancak. beyaz tenteli "Çim Üniver- sitesPnin arkasında bir de kara çadır var- dı. Özel Ortadoğu Lisesi'ndeçalıştığım yıllann ortaokul öğrencisi Völkan, ka- mu yönetimi üçüncü sınıfına gelmiş; be- ni bu çadıra götürdü "yöriik gelenekle- rimiz" diyerek. Üstünde kurt başı olan birbez asılıy- dı kapıda. tçindedirseklerine kadarsi- yah eldiven, tepeden tırnağa siyah ör- tüye büriinmüş gencecik bayan, Vol- kan'ın eşiymiş: o da kamu yönetimi okuyormuş. Aynı gıysiler içinde başka bir kız öğ- renci. Burdurluymuş. Içeri buyur etti- ler, girip oturdum. Bu gençler, yörük kız- lannın kadınlannın özgürce giyinip ku- şanmalannı, onlann kara değil, bir renk cümbüşü içinde olduklarını, kapalı baş bağlamadıklannı bilmiyorlardemek ki. Yörük kadınlan. kızlan eylem insanı- dıroysa; özgürlük örneğidirler. Kapan- ma, örtünme belirleyici sorunlan değil- dır asla. Onlar. renk renk yazmalannı, al al po- çulannı özgürce arkaya bağlarlar; be- liklerinin döşlerine. zülüflerinin yüzle- rine döküldüğü. türkülere geçmiştir. Dahası, sürüsünü kurttan korumak için ömür boyu savaşım veren yörük. kapı- sına kurt resmi asar mı? Bunlarda "Çim Üniversitesir> nin tar- tışma konusu olabilir. Özgür ortamda yapacaklan tartışma ve incelemelerle, toplumun geleneklerini. gerçeklerini masaya yatırabilirler; hangisinin elen- mekte, hangisinin yeni kuşaklara geç- mekte olduğunu görüp anlarlar. Böy- lece. Üniversitelerde öğretim elemanı ile öğrenci arasını açan sorunlann ve kimi ülke gerçeğinin kaynağına bilim- sel bakışla ulaşıp çözüm üretebilirler. Türk Boğazlannda Seyir Güvenliği •an 1 1-20 Mayıs 1998 tarihleri arasında yapılan ve Türk Boğazlannda ge- mi trafiği güvenli- ğinin de günde- minde olduğu. *IM(r Ulus- lararası Denizcilik Örgütü "MSC 1 Denizcilik Güven- lik Komitesi'nin 69. oturu- mu, tüm ulusumuzu ve onla- nn sesi olan basınımızı ve uluslararası NGO olarak bı- linen tüm sıvil toplum örgüt- lerini ilgılendiriyordu. Türkiye'nin, Bakû - Cey- han petrol boru hattı projesi- ni kabul ettirebilmek amacı ile. petrolün tankerterle Bo- ğazlanmızdan geçirilerek ta- şınması seçeneğini tıkamak için. güvenlik bahanesi ile Boğazlardan serbest geçişi Montreux Anlaşması'na kar- şın çıkardığı yönermelikler \e uygulamalarla engelledi- gini iddia eden birtakım ül- kelerin konuyu "IMO''nun "MS" komıtesinin gündemi- ne getirme gayretlerinin şim- dilik ertelenmesi yaşamsal sonınumuzu çözmemiştir. Bu iddiaların dayanağı, Türkiye'nin bir yandan bu petrolün Türkiye üzerinden geçecek boru hattı ile Akde- niz'e uJaştınlması projesine sahip çıkarken, öte yandan da Boğaztardan geçen gemi trafiginin yarattiğı riski gün- deme getirmesidir. Türkiye, bu riski azaitacak önlemler almaya çalışmıştır. Boğazlardaki seyir güven- liğini arttırmak üzere alınan önlemler içinde yürürlüğe koydugu kurallann bir kıs- mını tepki almamak amacı ile sadece Türk gemilerine inhisarettirmesine karşın, yi- ne de Boğazlardan geçiş kı- sıtlanıyor diye eleştirilere ma- ruz kalmıştır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Boğaz- larda, koşullara göre gemile- ajvgüvenJıgi ve kolaylıklatj içty gerni s«ytıı^ aüftnie* yen kural bazında önlemleri geçmişte de aimıştır. Bir za- manlar, gemilerin boyutlan küçük, makine güçlerinin dü- şük olduğu dönemde, Istan- bul Boğazı'nın akmtı durum- ları göz önünde tutularak Uluslararası Denizde Çatış- mayı Önleme Kurallan'na ters bir uygulama vardı. Da- ha sonra, gemilerin boylan büyüyüp güçleri de artınca Boğazlardaki trafığin gelişen yoğunluğunu da dikkate alan Türkiye, uluslararası trafik düzenine ters olan bu uygu- lamayı terk ederek bugünkü sağdan seyir kuralını yürür- lüğe koymuştur. Demek ki Türkiye. koşullara göre Bo- gaz trafi|inde kaza n>kını v îız#tac^fflaftnandı|i yeni tcu- ralfan her zâman yürürlüğe koymuştur. "IMO", "MSCnin 69. oturum toplantısmda bu ko- nu gündemden çıkanlmış ol- sada7-ll Aralık I998tarih- lerinde yapılması düşünülen 70. oturumda gündeme ge- lebilir. Hatta. bu yıl temmuz ayında toplanacak Seyir Gü- venliği Komitesi'nin (Navi- gational Safety Committee) 44. toplantısmda da ortaya konabilir. Öte yandan, Bogaz- lar ve Marmara'da uluslara- rası seyir ve sefer ile ilgili Montreux Antlaşması, 7 mad- desi ticaret gemileri, 15 mad- desisavaşgemileri, I madde- si uçaklar. diğerleri de genel olmak üzeje 29 maxide ve 3 ektenoiı^jr. Ingiftent.Av^t- ralya, Bulgarist^n, Fransa, Yunanistan, Japonya, Roman- ya, Sovyetler Birliği, Türki- S 0 N GÜN L E R YATAŞ DANIŞMA MERKEZLERI VE BAĞLI OLAN İLLER ADANA (0-322) 322 68 68 (HATAV) • AOAPAZARI (0-264) 278 10 79 • AFYON (0-272) 215 42 52 • AÛRI (0-472) 215 28 65 • AKSARAY (0-382) 212 59 54 • 213 26 06 • AMASYA (0-358) 513 33 67 • ANKARA (0-312) 351 88 00 (5 hal) (ÇANKIRI, ISPARTA.KIRIKKALE)- ANTAKYA (0-326) 218 15 94 • ANTALYA (0-242) 243 02 03 (BURDUR) • BALIKESİR (0-266) 245 93 14 • 242 31 31 • ÇORUM (0-364) 213 22 54- DEN1ZLİ (0-258) 261 39 15 • OIYARBAKIR (0-412) 221 50 60 - 221 24 49 (BATMAN, HAKKÂRI, MARDIN. SIIRT, ŞIRNAK) • ELAZIĞ (0-424) 218 34 72 • 237 88 91 (BİNGÛL BİTLİS, MUŞ. TUNCELİ. VAN) • ER2INCAN (0-446) 214 M 33 (3 hat) (ARDAHAN. 1ÛDIR, KARS) • ERZURUM (0-442) 218 82 02 - 235 05 40 • ESKİŞEHIR (0-222) 221 09 99 (BİLECİK, KÜTAHYA) • OAZİANTEP (0-342) 220 70 31 • 220 20 11 (KİÜS, $ANLIURFA) • GIRESUM (0^54) 212 74 19 (3 hat PBX) (ORDÜ) • İSTANBUL (0-216) 309 54 10 (PBX) (BARTIN, BOLU BURSA. ÇANAKKALE. EDİRNE. KARASÜK. KIRKLARELI. KOCAEUİ TEKİRDAĞ YALOVA. ZC5NGULDAK) • İZMİR (0-232) 853 1300-8531313(AYDIN MANISA, MUĞLA, UŞAK) • KAHRAMANMARAŞ (0-344) 231 42 19 • KARAMAN (0-338) 213 50 71 (2 hat) • KASTAMONU (0-366) 214 19 31- KAYSERİ (0-352) 245 04 00 (20 hat) (KIBRIS. KIRŞEHİR) • KONYA (0-332) 251 04 14 (2 hat) • MALATYA (0-422) 322 76 66 • 325 46 61-68 (ADIYAMAN) • MERSIN (0-324) 327 39 60 (5 hat) • NEVŞEHİR (0-384) 213 75 05 • NIĞOE (0-388) 213 44 26 • RİZE (0-464) 213 18 73 (3 hat) (ARTVİN) • SAMSUN I0-362) 266 67 29 (TOKAT) • SIVAS (0-346) 225 05 05 • SINOP (0-368) 261 1 5 44 • TRABZON (0-462) 321 22 03 • 321 1 7 36 (BAYBURT. GÜMÛŞHANE) • YOZGAT (0-354) 217 23 66 Bu kampınya T.C Sınıyı v« Tıc*rei Btkanhjı nm 2S M i y ı ı I İ 9 4 tırih ve 21V40 ııyıh tcbllğ hükOmltrln* ujrfun olarak yapılmaktadır Flyatlara KOV dahlldır V«rgi oranlartnda olabilteck ye ve Yugoslavya tarafından imzalanmıştır. Genel olarak Boğazlardan transit geçişin ve navigasyonun serbest ol- duğuna dairdir. Burada Bo- ğaziar. tstanbul. Çanakkale Boğazlan ve Marmara'yı kap- sar. Ancak. bu yazı içinde Montreux'nün imzalandığı tarihten bu güne; gerek Bo- ğazlardaki trafığin, gemi bo- yutlanndaki büyüme, gemi sayısındaki çoğalma, çapariz trafiğingelışmesiile 1936 yı- lında hayal dahi edilemeye- cek boyutta artan yogunlu- . ğu, gerekse Bogazlar çevre- sindeki yerleşimin yoğunlaş- masisoteyandan nîb. igaüvon • güvehli juiî sağFayan elekt- ronik aygıt ve sistemlerde el- deedilen yeni teknolojik ola- naklar ve de özellikle altını çizmek için yazıyorum, ulus- lararası çevre kaygısı. koşul- lan ve güncel durumu Türki- ye'nin lehine çok değiştır- miştir. Bugün, Uluslararası Kon- vansiyonlar çevre korumaya odaklanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Dev- leti, en az limanlanna uğra- yan gemiler kadar çevre">ı tehdit eden tehlikelere karşı yukanda değindiğim konvan- siyonlann "ft)rt State" yani gemilerin uğradıklan liman devletlerine verdiği haklar, hatta yükümlülükler nede- niyle Boğazlardan geçen ge- mileri denetlemek zorunda- dır. Bu Uluslararası Konvan- siyonlar 1936 yılında olma- dıgı için Montreux'de yeral- mamıştır. Montreux'yü ya- nılmıyorsam on ülke imzala- mıştır. Yukanda sözünü ettiğim denetlemeleri gerektiren Kon- vansiyon ve kurallar ise ulus- lararası elliden fazla katılımı ile Birleşmiş Milletler'in bir üriinüdür. VTSsJstemi 1936 yılından bugüne olan teknolojik gelişmelere gelin- ce, Boğazlanmız gibi dar ve muhataralı su yollannda ge- ni trafığini oldukça güven- celi yönetebilen. uluslarara- . sı denizcilik çevrelerinde "VTS" olarak bilinen bir bil- gisayar programı gelıştiril- miştir. Türkiye'de yetkili ağız- lardan bile radar sistemi ola- rak sözü edilen bu sistem. bir radar sistemi değil. bu amaç- la gelıştırilmış bir bilgisayar programıdır. Bu programın kullanılabilmesi için radarlar ve bilgisayarlarla bunlarara- sı iletişimi sağlayacak hertür- lü iletişim bağlantısı. bu prog- ramın kullanılabilmesine hiz- met ederler. Radarlar bu sis- tem içinde sadece bir sensor görevi görürler. Bir süre sonra, radarlann yerini DGPS ve transponder- t l H ^ t t Türkiye "VTS* sistemi alı- mı için 1980'den beri en az dört ihale açtı. Hemen belir- teyim ki bu gecikmeden Tür- kiye kazançlı çıkmıştır. Çün- kü, "\TS" sistemi program- lanndaki gelişmeler. hem sis- temi bugün daha kullanışlı ve güvenli kılmış hem de ma- liyet belki yandan fazla ucuz- lamıştır. Ancak. "VTS" sisteminin almışından önce, bu sistemin yüzde bir maliyetinde olan bir "VTS" simülatörünün alınmasj şarttır. Bu simüla- tör hem dosta düşmana kar- şı Türkiye'nin Boğazlarda ge- çiş seyir güvenlığine Türki- ye'nin ciddiyet ve kararlılık- la gittiğini göstererek bize za- man kazandıracak hem de "VTS"yi optimum etkinlik- le kullanacak operatörlerin eğitimini sağlayacaktır. Aynca "VTS"nin ön etü- dü için bir laboratuvar göre- vi de görebilir. Bu sistemin oaşansı kulla- nılan sofhvare. yani yazılı- mın mükemmelliğine bağlı- dır. Bilgisavar ya da radarla- nn. GPS ve transponderlerin markasmın fazla önemi yok- tur. Bunlar her zaman bu ekip- manlarda görülen hızlı tekno- lojik gelişmelere ayak uydur- mak için yenilenebilir. Bu sistem kazalan tama- men önler mi? Elbette hayır. Ancak. sistemi kullanacak operatörlerin eğitimlerı oranında kaza olasıhğını azal- tır. PENCERE Geriye Dönüş Olanaksız.•••• 28 Şubat 1997'de toplanan MGK (Milli Güve lik Kurulu) Türkiye'de yeni bir süreç başlattı. Asker, MGK toplantısmda, anayasal çerçever dışına düşmeden ağırlığını koydu. Mesut Yılmaz başbakanlığında kurulan hük met, 28 Şubat sürecinin ürünüdür. Anasol-D dr anılan koalisyon bir temel koşulla iktidara geç Milli Eğitim'de "sekiz yıllık zorunlu öğretim" ba latıldı. • "Üçlü koalisyon" ya da "Anasol-D" gerçi "s< kiz yıllıkzorunlu öğretim "\ başlattı; ama herkes t liyor ki asker ağırlığını koymasaydı, daha uzun y lar boyunca böyle bir karar alınamayacaktı. "Zı runlu sekiz yıllık eğitim" 1970'li yıllardan bu yar sürüncemedeydi; çünkü irtica cephesinin işir gelmiyordu. 1924'te "Öğretim Birliği Devrimi" yasalaşmı medrese eğitimi tarihe gömülmüştü. Çok partili dönemde ne yazık ki medrese eğit mi hortlatıldı; imam-hatip okulları meslek kururr ları niteliğinden çıkarıldı; temel öğretim kurumk nna dönüştürüldü. Çocuklarımız bu okullarda \i ik cumhuriyete düşmanlıkla yetiştiriliyorlardı. "Sekiz yıllık zorunlu eğitim" imam-hatip oku larının orta bölümlerini kaldırmıştır; çocuklarımı: akılcı ve bilimci öğretimin çarkından geçirmek içi gerekli koşulları yaratmak zorundayız. • Peki, diyelim ki altı ay ya da bir yıl sonra gent seçim yapıldı; Fazilet Partisi ile Doğru Yol Partı si'nin işbirliğiyle iktidar saptandı; iki parti anlaştı lar, yeni hükümeti kurdular. Sekiz yıllık zorunlu eğitimin özünü çiğneyere imam - hatip okullarının orta bölümlerini açabile cekler midir?.. Mürtecinin Türkiye'deki programı bellidir; kırk yıl dan beri uygulanıyor; nereden kaynaklandığı be lirsiz paralarla açılan Kuran kursları ve imam okul lannda laik cumhuriyete düşmanlıkla yetiştirilen ço cuklarımız "dinci siyasetin mücahitleh" olarak po litika cephesine sürülüyoriar. Refah Partisi'nin yüzde 20 oyla Türkiye'yi ele ge çirmesi, bu senaryonun ürünüydü. Türkiye bu senaryoya karşı çıfctı. Asker gereğini yerine getirdi. • Türkiye devrim-karşıdevrim çatışmasının sıcal 1 sürecini yaşıyor. Peki, aydınlarımız ne âlemde?.. Bu soruya yanıt vermeden önce, bir örnek su- nalım. Iran'da bugünkü şeriatçı düzenden önce la- ik bir rejim mi geçeriiydi?.. Humeyni'den önceki Iran, bir din devleti idi. 1907 tarihli anayasa "besmele" ile başlayıp daha birinci maddesinde şu kuralı koyuyordu: "Madde 1- Iran'ın resmi dini Islam dinidir." "Madde 2- Meclis 'in çıkardığı yasalann Islam dinine aykın olup oimadığını ulema (din bilginle- h)saptar." ... Dinçilere bu kurallar yetmedi; Şah diktasına kar- şı dincilerle birlikte savaşan solcular, aydınlar, ko- münistler, liberaller şimdi dizlerini dövüyorlar; ama artık iş işten geçmiştir. Türkiye bu tuzağa düşmeyecek!.. Üstelik Türkiye'de Şah diktatörlüğü yok ki sol- cular, aydınlar, liberaller dincilerle işbirliği yapsın- lar!.. Mesut Yılmaz başbakanlığındaki hükümet, için- de yaşadığımız sürecin tarihsel gerçekliğini yete- rince değerlendirebiliyor mu?.. Girilen yolun geriye dönüşü var mı?.. ECumhuriYet kitap kulübü Taksim Sergi Salonu TEMMUZ ÂYf ETKİNÜKLERÎ SOYLEŞİLİİMZA GÜNU 23 Temmuz Perşembe Saat: 18.00-20.00 NEBİL ÖZGENTÜRK Kitaplarını imzalayacak ve okurlarıyla söyleşecek. Istiklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 Sendikal Hareketin Büyük Önderi, DİSK ve T. MADEN-tŞ Genel Başkanı KEMAL TÜRKLER'İ Demokrasi Düşmanlannca Öldürülüşünün 18. yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz. BtRLEŞtK METAL-IŞ SENDİKASI 22 Temmuz 1998 Çarşamba günü saat 11 .OO'de Topkapı'dakı mezan başında anılacaktır. TEŞEKKÜR Ameliyatımı başan ile gerçekleştiren l.Ü. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü doktorlarından Sayın Dr. SERTAÇ DEMlREL, Dr. SERKAN tŞTER, Dr. DAMLA AKÇORA, hemşire AYTEN ŞENSES ile ameliyatımda emeği geçen tüm doktor ve hemşire arkadaşlara içten teşekkürlerimi sunanm. PINAR BAHÇEKAPILI Türkiye Gazetecıler Cemıyeti'nin yayınladığı günlük Bizim cazete Ülke sorunlarına ilişkın raporlarıyla, araştırmalanyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberlerıyle sıvil toplumların gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear