25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Prof. Dr. Engin Ataç, kaliteyi yükseltmek için çaba harcamak gerektiğini söylüyor 'Uretimsiz sanat eğitimi olmaz 9 ^AJİMETÇEMAL Içinde bulunduğumuzyıl. aynı zaman- tda Eskişehirdeki Anadoîu Ünıversite- ^s/ 'nin kırkıncı kuruluşyıh. Buyıldönümü pıedeniyle üniversitenin buyılgöreve baş- iayanyenirektörû Prof. Dr. Engin Ataç la sanat eğitimi veAnadolu Üniversitesi üze- r-ine konuştuk - Sa>ın Engin Ataç,rektörolmadan ön- ce, tam on yıl süreyle Anadolu Üniversite- si Giizel Sanaüar FaküJtesi'nin dekanlığ)- m yapnnız; bir anlamda bu fakültenin ku- rucususunuz. O yülardaki deneyimlerini- zx de dayanarak.birünivmitedesanateği- timi veren kurumlann bulunmasının, üni- v«rsitevi genelde nasd etkilediği konusun- d a ne düşünüvorsunuz? ENGİ1V ATAÇ - Anadolu Üniversitesi söz konusu oldugunda, biraz şanslı bir iiniversiteyle karşı karşıyayız; çünkü bil- diğinız gibi. Güzel Sanatlar Fakültesi'nden başka Devlet Konservatuvan var, Jletişim Bılimleri Fakültesi'nin Sinema ve Televiz- yon Bölümü var; yani burada neredeyse her sanat alanında eğitim veren kurumla- ra sahibiz. Yalnız bir nokta bence çok önemli: "Çağdaş sanat eğjtimi veren ku- nımJar" sövlemını vurgulamamız gere- kiyor. - Bunu biraz açar mısınız? Bundan, bugün gelışmiş ülkelerde na- sıl sanat eğitimi verıliyorsa. burada da böyle bir eğitimin verilmesi gerekliliğini anlıyomm. Yani sanatı evrensel çizgisin- de ele almak ve bu arada özellikle çagdaş sanatı eğitim sürecinde çok iyi yorumla- mak... Bunu çıkış noktası yaptıktan son- ra, sanatın; her türlü tutuculuğun, gerici- ligın panzehın olduğunu düşünüyorum. -Öteki bölümlerdeki öğretıcilerimizin sa- nat eğitimi alan öğrencilerimizledivalog kur- maJan genelde çok olumlu sonuçlar veri- yor. Csteiik bu oİdukça yogun bir diyalog. Genış bir yelpazede ele alınması gere- ken bir diyalog; yani öğretım üyelerinin kendi aralanndakı ilışkileri, ögrencilerle olan ilışkileri ve nihayet ögrencilerarasın- daki ılişkiler... Ve aynca diğer üniversite çalışanlanyla bunlann hepsinin ilişkileri. Güzel sanatlar bunlann tümünü de çok olumlu yönde etkilemekte. Bir defa her- keste be'llı bir estetık kaygısı ortaya çık- maya başlıyor. Insanlar, güzel sanatlan oluşturan öğelere ilgi duyuyorlar. Kampus içerisindeki çeşitli sergiler ve başkaca gös- terimler aracılıgıyla. bir anlamda sanatın kavTamJan yaygınlaşıyor. KavTamlar. gı- derek günlük yaşamm parcalanna dönü- şüyor ve bütün bunlar insanlann genelde sanata bakışlannı etkiliyor. estetik kaygı- lan ortaya çıkanyor. Oğrencikr, kenti olumlu etkiliyor - Bu arada sanat eğitimi veren birimle- redamşnra. oraiardan vardım alma gibiiüş- kiler de herhalde önemlL. Evet. ömegin bir tasanmıçin bir içmi- mara başvuruluyor. Şahsen bizim üniver- sitemizın en beğendigim taraflanndan bı- n de ünhersitedeki çeşitli işlerimiz için Gü- zel Sanatlar Fakültemızin öğretim üyele- rinden istediğimız yardımlan hep almış oluşumuzdur Ömegin konukevimizin bu- günkü halı, otelımızın bugünkü hali, çev- redeki heykeller, ıç mekânlanmızdakı re- simler. sonra afişlerimiz. broşürlerimiz ve davetıyelenmız... Bunlann hepsınde anı- lan sanat birimlerinin çok büyük katkısı vardır ve kanımcabu, bizim üniversitemi- zı biraz farklı kılan başlıca özelliklerden bın - Kanımca. bir de kenti etküeme olgusu var._ Elbette. bütün öğrencılerimız gibi sanat öğrencilerimiz de kentte yaşıyorlar. kılık- lanyla, eleştirileriyle belli bir etki yaratı- yorlar. Örnegin dükkânlann vitrinlerini anatı e\Tensel çizgisinde ele almak ve bu arada özellikle çağdaş sanatı eğitim sürecinde çok iyi yorumlamak... Bunu çıkış noktası yaptıktan sonra, sanatın: her türlü tutuculuğun. gericiliğin panzehirı olduğunu düşünüyorum." eleştiriyorlar. Veya çocuklar gidip vıtrin yapmaya başlıyorlar. Seçtikleri giysilerle öncülük yapıyorlar. Piyasa da talebe göre kendini yönlendirmek zorunda olduğu içm bu kez sanat öğrencilerinin istedikleri gel- meye başlıyor. Yani vitrinlerde farklı bir çeşitlilik, kafelenn iç dekorasyonu... - Yani farklı boyutİar-. Evet, bu arada tabii bizim "Palet* çok önemli bir olgu. Bu galerinin Eskışehir'e resim sanatını sevdirmek bakımından çok büyük katkısı olmuştur. Aynca bence bu- gün "Palet". Türkiye'nin en nıtelikli ga- lerilerinden bındir ve çok da iyi bir ızle- yici kitlesine sahıptir. Ömeğin benim ya- kın arkadaşlanm arasında, "PaJet" saye- sinde resim koleksiyonu yapmaya başla- yanlar oldu, ressamlarla dostluklar kurul- du. GSF'de çağdaş teknoloji - Birazövünmekgibiolacak,ama bizim Güzel Sanatlar Fakültemizin adı epe> yay- gın. Siz bu kurumu on yıl \onettiniz. Ayn- calığunız nedir sizce? Şimdı bizim GSF'miz üç kişiyle başla- mıştı, bunlardan biri de bendim.. - Sanınm daha bastan çok planlı bir g>- rişündL. Tabii, o zamankı rektörümüz Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, sanatı çok seven. sa- nata çok değer veren bir yöneticijdı; do- layısıyla onun bu faküJtenm î çok büyük katkılan olmuştur ve bu fakül- te hep çok desteklenmiştir. Pian ya da şans diyelim. her şeyden önce çok iyi bir kad- ro oluştu. GSF'de odacısından teknisyeni- ne, teknisyeninden asisianına, asistanından hocasına kadarçok iyi birkadro oluştu. Ve bu kadroda heyecan. hıç eksilmedi. Genel kanı, Istanbul dışında sanat olmaz, yolun- daydı. Bu kanı haklı gerekçelere de dayan- mış olabilir. Belkı Ankara ve tzmır'de de olabilir, ama başka yerde olmaz, deniyor- du. Biz, bu kanıvı yıktık. Zaten çok açık söyleyeyim. ben hıçbır zaman Istanbul'u kendime bir amaç ya da hedef olarak al- madım. Benım gözümdeki güzel sanatlar fakülteleri, gelişmiş ülkelerdekı güzel sa- natlar fakülteleriydi. Bu amaçla Ameri- ka'da. AvTupa'da görmediğimiz güzel sa- natlar fakültesi kalmadı diyebilinm. Bu de- neyimlerden çok esmlendik, grup olarak oturup tartıştık, bence bu fakültenin Es- kışehir'deolmasının daçok büyük biravan- tajı vardı; çünkü Eskişehir'de bütün arka- daşlartamgün çalışıyorlar. tamgün fakül- tedeolan ögrencilerle birlikteler; bunun öğ- renciye vermış olduğu motivasyon çok önemli. Zaten genelde inancım o ki. ken- di ıç dinamiklerinı ve rekabet ortammı ya- ratma açısından güzel sanatlarda tamgün eğitim, büyük önem taşıyor. Bence eğitim genelde ya tamgündür ya da voktur. Part- taym olmaz. Elbetşöyle olabilir: Üçayya da Bltr ay, ajrtH-tamgün üç yada altı ay, - - Bizim ayncalığımızı okışturan bir baş- ka önemli nokta da, çağdaş teknolojiyi Güzel Sanatlar Fakültemize taşımış olma- mız. Bcnim inancıma göre böyle bir ku- rumda A'dan Z'ye her şey. üretım sürecin- de öğrenılebilır. Onun ıçın de üretim sü- recı için gerekli bütün teknolojiyi getirdik. Seramikte. resimde. animasyonda, hey- kelde. grafikte... 'Sanat işi, burjuva işi.J -Türkiye'desanateğitimi veren kurum- lann sayısı gün geçtikçe arüvor. Sizce Tür- kive'de. sanat eğitiminin mutlaka aşüma- sı gereken sorunlan nderdir? Şımdi sanat eğitimi konusunu çok cid- di tartışmak gerekiyorsa, ta aıleye kadar gitmemiz gerekir. Unutmayalım ki sanat işı, burjuva ışı... - Hatta böyle alırsak, üniversitenin sa- nat eğitimi için çok gec bir aşama olduğu- nu da söyie>ebiliriz_ Evet, onun için söylüyorum, bu işe ta aileden başlamak gerekiyor. Çocuğun sa- natla ılışkisı kurulacaksa. bu ancak aile- de başlayabilir. Bu anlamda bir altyapı yoksa. bunu sonradan kazanabılmek çok zor. Ama bu altyapıyla gelınırse. ilkokul- da da ınsanı sanattan soğutmayacak bir eğitim verilirse, ömeğin güzel sanatlar lı- selen gıbı kurumlarda da bu ış dogru ya- pıldığı takdirde, fakültelere çok daha iyi -^oğrulmus. birögrenci kitlesi gelir. Eğitim Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Nilüfer Ergin İ UPSD genç söylemin önünü açtyor' KühürServy-üluslaraTası Plastik Sanatlar Der- negYnin geleneksel olarak gerçekleştirdiği 4 G « ^ Etkinlik' dördüncü kez buluştu izleyicilerle. TÜ- Y'^\P'ta başlayan etkinlik 5 Temmuz'a dek izlene- bilecek. Genç üretici insanm kendi sanatsal ve sos- yal üretim alanlannın dışındaki alanlarla ilişki kur- malanna olanak sağlayan Genç Etkinlik'te bu yıl resim, heykel ve enstalasyondan performansa. kı- sa metrajlı fîlmden müzik ve tiyatroya uzanan bir- çok sanat disiplinı bir araya gctirilıyor. Uluslarara- sı Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Nilüfer Ergin. cuma akşamı gerçekleşen açılışta derneğin etkin- likleriyle ilgili olarak şunlan söyledi: "Medekör- gürümüz, alanında çokönemli birişkvi yerine geti- riyor. Ankara ve İzmir'de de şubeterini acan llus- lararası PlastikSanaüar Derneğigenç sövtemin önû- nö açnon" Genç Etkinlik'in açılış töreninde Tiirki- ye plastik sanatlar ortamının oluşması ve gelişme- sinde gösterdikleri katkılar nedeni ile 10 sana^ıya da hizmet onur ödüllen verildi. de çok daha başanlı olur. Elbet burada çok iyi yetişmiş bir öğretim kadrosunun öneminı de unutmamak gerek. Aynı alt- yapıyı öğretim kadrosunun da taşıması gerekiyor. Sanatçı öğretim üyelerinin bi- raz işin bilim tarafıyla da ilgilenmesi şart. Ömeğin bizim ülkemizde güzel sanatlar fakültelerinin öğrencilere verebilecekleri yayınlarpek yoktur. Çok azdır. Bizim üni- versitemizdeki Güzel Sanat Fakültesi'nin bir ayncalığı da burada. Herhalde şu an- da en çok yaymı olan fakültelerden biri- dir... Güzel sanatlar eğıtimde çok önemli say- dığım bir nokta da şu: Belli alanlardan elemanlan belli süreler için sözleşmeli eleman olarak çalıştırabilme olanağı sağ- lanmalıdır. Ömeğin grafik ya da iç mima- ri alarüannda bir uzmanı bir dönem, iki dö- nem, ama tamgün çalışma yöntemiyle ve o kişiye uygun düşecek koşullarla buraya getırebilmeliyız. Özellikle Amerikan sis- teminde bu, çok sık kullanılan bir yoldur. - İsterseniz son olarak bizim için çok önemli olan bu >ildan, yani Anadolu L'ni- versitesi'nuı kırkıncı kuruluş vilından söz eddim. Siz, çokerken döneminden beri bu kurumdasımz. Hiç kuşkusuz çokşey amaç- lanmıştı. Bugün geriye baknğını/da. Ana- dolu İ nhersitesi'nin amaçlanna geniş öl- çüde ulaşoğını söyleyebilir misiniz? Her şeyden önce şunu rahatlıkla söyle- yebilirim: Anadolu Cniversitesi demokra- tik, laik, Atatürk ilkelerinden kesinlikle taviz vermeyen. hukuk devletine inanan bir çizgiyi hep korudu. Kırk yılda bu çız- giyi her açıdan çok iyi izledı. Bunun ya- nında Anadolu Üniversitesi, birçok ilk'e imza attı. ömeğin, Türkiye'de sivil pilot yetiştıren tek kurum, yani Sivil Havacılık Yüksek Okulu. üniversitemizde. Aynca buna bağlı olarak havaalanı olan tek üni- versiteyiz. Devlet Konsertuvanmız bünye- sınde ilk gençlik senfonı orkestrasını kur- duk; üyelerinin yaş ortalamaları 14-15 olan bir orkestra. Bu orkestra uluslarara- sı bir festivalde çaldı. Güzel sanatlarda animasyon bölümü bir tek bizde var ve şu anda başka bir fakültenin bu konuda bir girişimi bile yok. Aynca açıköğretim sis- temini Türkiye'ye getiren de yine Anado- lu Üniversitesi olmuştur. Bu örnekler çoğaltılabilır. Bana göre Anadolu Üniversitesi altyapısını şu anda artık tamamlamak üzeredir. Artık altyapı sorunu aşıldığma göre, bundan böyle eği- tim kalitemızi daha da yükseltmek için çaba harcamak zorundayız. Bunun için bu yıl başlattığunız oazı cok önemli projeler var. Ömeğin netvvork alryapımız tamam- landıktan sonra Intemet yoluyla her türlü ulusal ve uluslararası bağlantılara açık ola- cağız. Bu, yaklaşık 10-15 yıl ünıversıteyi götürebilecek kapasitede bir yatınm ola- rak planlandı. Tümüyle insana yatınm ola- rak geliştirilen bir proje. Aynca yabancı dil hazırlık sınıflannın geliştirilmesiyie il- gili programlanmız var. Bu yıl yaklaşık ye- di yüz kişi bu hizmetten yararlanacak. Önümüzdekı yıllarda bu program, bütün üniversiteyi kapsamına alacak. Kütüpha- nemizin kitap sayısmı arttırmak için bir ko- misyon kuruldu ve çalışmalanna başladı. - Anadolu L niversitesi'nin hep ük'lere imza attıgını sövlediniz. Ben. tarihe baktj- ğımda EskişehirM de bir "ilkler ülkesi" ola- rak görüvorum. Aynca çok farklı uygar- hklaruı kesşme noktasndayeralan bir k«ıt Bu ünivvrsite, bu konumuyta ve kozmopo- lit öğrenci kitlesiyle bir tür kühür sentezi de geliştirebüir diyedüşünüyorum. Bu gö- rüşe kaûlır mısınız? Elbette. Bir üniversitenin böyle bir kent- le bütünleşmesi, yirmi beş bin dolayında öğrenci banndırması, bence bu sentezi za- ten çok iyi sergiliyor. Bu kaynaşma, her- halde sözünü ettiğiniz sentezin sonuçlann- dan biri diye nitelendirilebilir... Sanatçıların Japon duyarhlığının aktanldığı sergide 55 ayrı kimlikgörmek mümkün... Çağdaş Japon seramikleri Türk-İslam Eserleri Müzesi'nde Prof. GtnNGÖR GÜNER 1990 yılında Japon Vakfi'mn bursuyla Japonya'da üç ay sürey- le Japon seramik dünyasını in- celeme olanağı bulmuş birisi olarak rahatlılda söyleyebilırim ki Japonya kadar yoğun, özgün seramiğin üretildiği ve tüketil- diği başka bir ülke yoktur. Evet! Seramik sanatı Japon- ya'da bıryaşam biçimidir. Orne- ğin Japon mutfağı, çeşitli yiye- cekJerin türüne ve rengine göre özenle seçilmiş çok sayıda öz- gün seramiklerle donatılmış bir seramik sergisi gibidir. Burada amaç sanki beslenmek ya da doymak değil de bu görsel şö- lenin sunulması ve algılanılma- sının sağlanabilmesidir! Bunun yanında Japon sakesi (prinç rakısı) seramik bir süra- hide muhafaza edilir ve sera- mik bir kadehten içilir. Japon çiçek yerleştirme sanatı (lkeba- na) ıçın özgün seramikler kul- lanılır. Japon ulusunun tek iba- deti olarak tanımlanan çay sera- monisinde de yine özgün sera- mik çay kâseleri kullanıhr. Dev- let dairelerinde. çok sayıdaki di- ğer işyerlerinde, sağınızda soiu- nuzda büyük ustalann seramik yapıtlannın sergilendiğine ta- nık. olursunuz. Ya da yemek ye- diğinız lokantanın bir duvann- da boydan boya büyük ustalann seramik yapıtlanndan oluşan koleksiyonun sergilendiğinı gö- rürsünüz. Japon yaşamı, seramik sanat yapıtlanyla iç içe bir yaşam bi- çimidir. Çeşitli modern sanat- lar müzelerindeki yapıtlann bü- yük bir bölümü seramik sanat ya- pıtlanndan oluşur. Yapıtlarda ulusaüık Bu sergi bize Japon seramik sanatından küçük bir kesit sunu- yor. Eserleriyle tanıştığımız sa- natçıların hemen hepsi devlet katında onurlandınlmış, yapıt- lan ulusal kültür varlıklan ola- rak degerlendirilen üst düzeyde bir sanatçılar grubudur. Sanat- çılann tüm Japon duyarlıhğını aktardıklan yapıtlannda malze- me ve teknolojiyle olan dansla- nndaki üstün egemenlik ve ba- şanya karşın. yani ulusallığa, teknolojiye karşın elli beş ayn kimliği hayranlıkla saptayabilı- yor ve izleyebiliyoruz. Ne kadar modern olursa olsun, ne kadar teknolojik olursa olsun. Japon sa- natı hiç zorlanmadan biryerden ulusallıgını yakalayabiliyor. Hepsi birbirinden degerli bu sanatçılann yaşadıklan ve ça- hştıklan yerier, ziyaret edilen Takuo Kato'nun üç renk sırlı olarak tanımlanan porselen vazosu. küçük saray yavrulan görkem- li malikânelerdir. Örneğin 14. kuşak Kaki- emon'un sunuş binası, içinde iri Japon balıklannın yüzdüğü ya- pay bir göletin ortasındadır. Ora- ya ancak çok zanf bir köprüyü aşarak ve gölün güzelligini al- gılayarak varabılirsıniz. Arka tarafta yer alan temiz atölyeler- de, geleneksel ahşap çömlekçi çarklarında Kakiemon porse- lehleri tek tek üretılmektedir. 14. kuşak Sakaida Kakiemon ve 7. kuşak Takuo Kato on yıl kadar önce de ülkemize gelmiş- ler. aynı tarihlerde Topkapı Sa- rayı Müzesi "nde Takuo Kato ki- şisel seramik sergisi; Kakiemon ise 14 kuşağı kapsayan bir ko- leksiyonu sergilemiştır. Takuo Kato. Topkapı Sarayı'nda kişi- sel sergi açabilen ilk sanatçı un- vanını da almıştır. Sanınm bu ay- ncalık ona bir Islam seramikle- ri araştıımacısı olduğu için ta- nınmıştır. Kendısı uzun yıllar Islam seramiklerini teknoloji- siyle birlikte incelemiş, yapıtla- nnda Japon-tslam sentezıni çok başanlı bir biçimde yorumla- mıştır. Japonya'da da Japonya dışında da bu özelligiyle tanın- maktadır. Nagoya yakınındaki bir seramik merkezi olan Taci- mi kentinde yan müze, yan ma- likâne olan bir saray yavrusun- da yaşamaktadır. Sergide yer alan diğer sanat- çılar: Arakavva Toyozo, Eguchi Katsumi, Ezaki, Issei, Fujimoto YöshimichL Fujiwara Kei, Fuji- wara Yu, Hara Kiyoshi, lchine, Motokazu. Imaizumi. Imeamon XII, Imaizumi Imeamon XIII, In- sue Mnaji, Ishıguro Munemaro, Ishıra Aİdra, Ito Metohiko, Ka- moda Sheji, Kaneshigo Toyo, Kanota Masamo. Kato Hajime, Kato Kozo, Kato Shiny a. Kimu- ra Vbshiro, KinjoJiro, Kıtaoji Ro- sanjin, Kiyomuzj Rokube, Kon- do Yuzo, Kozuro Rajime, Ku- bota Atsuko. KusubeYaichi, Ma- eda Akihiro, Matsui Kosei, Mi- ura Koheiji, Miva Eizo, Miwa Kvusetsu, Mma Kvuwa, Naka- da Kazuo, Nakajima Hiroshi. Nakamura Seiroku, Nakazata Muan,Okukawa Chuemon,Ska- kura Shinbei XIV, Shimaoka Tatsuzo, Shimizu l krhi. Shomu- ra Ken, Suzuki Osanıu, Tamu- ra Koichi Tokuda YasoldchL To- mimoto KenkichL, Tsukamoto Kaiji.Tsuji Seimei, l wataki Kat- suji, Yagi Akira, Yamada Jozan, Yamomoto Toshu, Yoshkla Mi- nori, Yashiga Taibi, Hamada ShojL Shoji Hamada Japonya'da da çok ünlü ve saygın olmasının yani sıra Japonya'nın dışında da en çok tanınan bir Japon sera- mik sanatçısıdır. Yabancılar ta- rafından da hakkında pek çok araştırma yapılmış ve kitap ola- rak yayımlanmıştır. Nedeni ln- giliz seramik sanatçısı Bemard Leach'in Çin'de seramik sana- tını ögrendikten sonra uzun yıl- lar Shoji Hamada ile onun atöl- yesinde birlikte çalışmış olma- landır. Bernard Leach, Uzak- dogu seramiği tarzınj Japonya dı- şına taşıyan ve tanıtan bir sa- natçıdır. Shoji Hamada yakm dostu ve çalışma arkadaşı oldu- gu için doğal olarak onun ünü de Bernard Leach vasıtasıyla Japonya dışına taşmıştır. Bugün artık ikisi de hayatta degiller- dir. Ancak ikisi hep birlikte anı- lırlar. Shoji Hamada ve Yuzo Kon- do'nun orijinal yapıtlanndan ör- nekler tstanbul'daki Japonya Başkonsoloslugu'nda bulun- maktadır. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Anıların İçinden Benim Klasiklerim...— Karşıyaka Halkevi'ndeki seçkınlerin yüzleri gü- lüyor sevinçten. Savaşın bıteceğı yolunda haber- ler mi var? Ekmeğin hasını mı yiyeceğiz? Henüz, Nazi ordularının Yunanistan'dan bile ge- ri püskürtülemediği yılları konuşuyorum. Tito'nun yiğitleri dağlarda. Sıcak savaşın içinde değilız ama bizim garipler 36 ay için veda ederek çıkıyor kö- yünden. Neyin sevinci bu öyleyse Halkevi'ndeki oku- muşların gözlerinde ışıyan? "Devlet Tıyatrosu Kral Oıdipus 'u sahneleyecek azizim.." Benim bir klasikle ilk tanışmam dipten vuran o kültür dalgasının eseridir. Kimdi bu çağlara meydan okuduğu söylenen ya- zar? - Sofokles Bugün gibi anımsıyorum denir ya, soluğumuzu kıskanır gibiyiz Izmir Fuarı'nın Açıkhava Tiyatro- su'nda Kral Oidıpus'u seyrederken. Meğer ne sözcükler varmış insanoğlunun yarat- tığı... • • • Cumhuriyet Kitap'a verdiğim bırkaç satırlık ko- nuşmada, 194O'lı yıllar Dogu - Batı klasıklerının dev- letçe yayımlanması olayını düşünsel bir eylem ola- rak nıtelemiştim. Sıradan bircoşku sözü gibi düşünmemelı bu yar- 9'y- Klasikler, yasakla özgürlük arasındakı gel-git'te bu ülkenin insanlarını kültür savaşımından kopar- mak isteyenlere karşı demokratikleşme dönemı- nin utkularından biridir çünkü. 1923'ten bilemediniz 20 yıl sonra Ömer Hayyam'ı, Nizami'sı, Taberi'sı, Şeyh Sadi sı. Mevlana sıyla Doğu... Montaigne ı, Descartes ı, Shakespe- are'ı, Rousseau'su, Goethe'sı, Balzac ı, Tols- toy'u, Dostoyevski sıyle Batı.. Yalnız saman altından su yürüten şeriatçı kafa- ların değil, uluslararası kapitalizmın kucağına otu- racağı zamanı kollayan yeni yetme burjuvazıyı de zıvanadan çıkaran, bu uygarlık anıtlarıydı kuşku- suz. llerleme bilincinin kaynağına ulaşma amacıy- dı. Sokrates in savunmasını. Goethe'yi dilimize ka- zandıran Niyazi Berkes, Pertev N. Boratav sol- cuymuş; Nâzım Hikmet "Harp ve Sulh"u Bursa Hapishanesi'ndeyken çevirmiş Zeki Baştımar la birlikte. Kültür savaşımına karşı olanlann, hareketi kamu- oyuna çarpıtarak tanıtmak için aradıkları bahane- lerdi bunlar. Asıl neden, düşünen kafaların çoğalacağı kor- kusu... Okumuş orta tabakanın tarıhsel bılincine ulaşacağı korkusu... Vedat Günyol'un eski bir yazısında karşıma çık- tı. 154 yıl önce "Yüzyıla kalmadan Doğu 'da harem kalkacak, kadınlarda roman oküyacaklar" demiş Gustave Flaubert. Romancının, ınsan kişiliğinden söküp koparıla- mayan ilerleme bilincine güveni olarak düşündüm bu sözleri. O, yüzyıla kalmadan erkek egemenliğindekı bir toplumda kadınların roman okuyacağı inancım öne sürüyordu. Yarım yüzyıl içinde ilk romanlarına ım- zalannı attı kadınlarımız. Fatma Aliye Hanım, Halide Edip kuşağından günümüze kadar kaç kadın romancıntn edebiyat- taki yerlerinı aldığını bilıyoruz bu ülkede. Klasikleri okumadan mı yarattılar o yapıtları... Festivalde Andre Watts Kühür Servisi- 26. Llus- lararası Müzık Festiv'ali, bu- gün saat 19.00'da AKM Bü- yük Salon'da ünlü piyanist AndreWatts'ı ağırlayacak. Sanatçı henüz 16 yaşınday- ken Leonard Bernstein'ın onu New York Filarmo- ni'nin düzenlediği 'Genç SanatçılarKonseri'nde çal- mak üzere davet etmesiyie müzık dünyasına girdi. Bemstein, iki hafta sonra da Watts'tan. aniden rahat- sızlanan Glenn Gould'un yerine Nevv York Filarmo- ni Orkestrası eşlığınde List'in Mi Bemol Majör Konçertosu'nu çalmasını istedi. Böylelikle 30 yıldan bu yana günümüzün en se- vilen piyanistlerinden biri olan Watts. her yıl dünya- nın en iyi orkestralan ve şefleriyle konserler verdi. resitallerinin biletleri he- men tükendi. Andre Watts'ın televiz- yonla ilişkisi de klasik mü- zik alanında bir ılki oluştur- du:1976yıhnda,PBStele- vızyonunun 'Lincoln Cen- ter'dan Canlı Yavın' dizi- sinde yayımlanan konseri ilk canlıresitalolmakla kal- madı, aynı zamanda ülke çapında tamamı naklen ya- yımlanan ilk resital oldu. Pek çok konseri TV'den ya- yımlanan sanatçınm Porto Rico'daki Casals Festiva- li'nin 38. v ılı kutlamalann- da gerçekleştirdiği kon.scr 'Kültür Programlanndaki En Üstün Kişisel Başan' dalında Emm> Ödülü"ne aday göstenldı. Andre VVatts'ın Telarc için yaptığı son kav ıtlar ara- sında. Andre» Litton vö- netimmdekı Dallas Senfo- nı ile Lıszt'in pıvano kon- çertoları ve MacDovvell'ın 2. Konçertosu. Vbel Levi'nin şefliğınde Atlanta Senfo- nı"yleÇa>kovîki'nın I. Kon- çertosu ve Saint Saens'ın 2. Konçertosu, solo kavıt- lan arasında EMI'den çı- kan Chopinresıtali \ e Schu- bertrcsıtalı bulunuyor. Sa- natçı. çeşitli >ardını kııru- luşlan için ücretsız konser- ler vermesinın>aniMra ül- ke çapında AIDS'e Karşı Gösteri Sanatlan adlı orga- nızasyonun çalı^malannda da aktıf ve öncü bir rol üst- lenıyor. Başlangıcm Sonrası • Kültür Servisi - Murat Kadıoğlu'nun yazdığı 'Başlangıcın Sonrası' adlı roman beyazperdeye aktanlıyor. tllegal bir siyasi örgütte yer alan. birbirine yoğun sevgi duyan bir çıftın değışen yaşamlannın konu edildiği romanı. yönetmcn Ümit Elçi ve dört kişilik uzman ekip tarafından senaryolaştmldı. Başrolü Yelda Kaymakçı Reynaud'nun oynayacağı filmin çekimleri sonbaharda başlayacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear