Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 1998 PAZARTESİ
HABERLER
1930 tarihli Belediye Yasası, şimdiki 'reform' taslağından daha demokratik
SUNUŞ:
Son on yıl
içerisinde
hemen her
hükümetin
öncelikli program hedefleri arasında yer
alan "Yerel Yönetim Reformu" bir
süredir yeniden gündemde.
İgişleri Bakanlığı 'na bağlı Mahalli
Idareler GenelMüdürlüğü tarafından
Ekim/1997tarihiyle kitap şeklinde
yayımlanan "Mahalli Idareler Reformu
Kanun Taslakları", merkezi ve yerel
yönetimler arasındaki göre\- ve yetki
paylaşımının yeniden belirlen/nesine
yönelik bir "çerçeveyasa" ile birlikte
toplam "31 kanunda" yeni
düzenlemeleri öngören "yasa
değişiklikleripaketinden " oluşuyordu.
llerleyen aylarda bu büyük paket
üzerindeki eleştiriler göz önüne alınarak
"reform taslağı" küçültüldü ve tek bir
yasal düzenleme\e indirgendi. "Merkezi
İdare ile Mahalli
Idareler Arasında Gö'rev Bölüşümü ve
Hizmet İlişkilerinin Esaslarınm
Belirlenmesi ve Çeşitli Kanunlarda
Mahalli İdarelerle İlgili Değişiklikler
Yapüması Hakkmda Kanun Taslağı"
başlığı altında da Mart (1998) ayında
Bakanlar Kurulu'nun onayına sıınuldu.
Hükümetin "prensip " olarak ııygım
gördüğünü açıklaaığı ve kesin şeklinin
verilmesini TBMMaeki komisyonlarda
ve genel kurulda yapılacak çalışmalara
bıraktığı bu son tasıak, "reform " denilen
yenilikleri yaşama geçirebilmek için bu
kez "14 kanunda " değişiklik ve ekleme
öngörüvor. Ne var ki teklif edilen yeni
yasal düzenlemelerin yerel yönetimlerde
gerçekten bir reform anlamına mı
f eldiği; yoksa tam tersine reform
eklenirken bir "karşı devrim " mi
yaratılmak istendiği ise ciddi bir
tartışma konusu.
Son sayıma göre ülke nüfusunun artık
"yüzde 70'inin"yerel yönetim düzenine
bağlı olarak "belediye nüfusunu "
oluşturduğu dikkate alınırsa,
"demokrasinin beşiği" denilen
belediyelerde böylesine geniş bir
yeniden yapılanma çok daha önem
kazamvor. Çünkü eğer söylendiği gibi bu
yasa değişiklikleri merkezi yönetimin
etkisini azaltıp halkın yöresel ve
demokratik örgütlenmesini
güçlendirecekse Türkiye 21. yüzyıla
gerçekten bir "yerel demokrasi
devrimiyle " girecek demektir.
Ancak söylem böyle olsa bile hazırlanan
taslağa bakıldığında asıl güçlendirilen
yönetimin yine merkezi iktidar
temsilcileri olduğu açıkça
görülebiliyorsa, Türkiye 'nin 21. yüzyıla
demokrasi atılımıyla girebilmesi için bu
kez aynı reform paketini de
"engellemesi" gerekecektir.
Işte böylesine yaşamsal önem taşıyan bir
hazırhğm güncel haber ya da hsayazı
metinlehnde tartışılmasının yeterli bir
toplumsal değerlendirme oriamı
yaratamayacağım düşünerek, konuyu
tüm boyutlanvla irdeleyen biryazı
dizisini Cumhuriyet okurlarına ve
kamuoyuna sunmayı gerekli gördük. Bu
dizide hem hükümetin taslağını
ayrıntılarıyla tanıtacağız, hem de
gerçekten bunun bir reform olup
olmadığım, demokrasiye ve yöresel
kalkınmaya hizmet edip etmeyeceğini
değerlendireceğiz.
Reform taslağına karşı takınılması
gereken tutum ise elbette ki bu
değerlendirmelerin de üzerinde
geîişecek tartışmalarla belirlenecek.
Cumhuriyet'in 'belediyecileri' vardı
F
erel yönetimlerle ilgili hemen
her tartışmada kimilerince
"artık eskidiği" ileri sürülen
1580 sayılı Belediye Kanunu, Resmi
Gazete"de 3 Nisan 1930 tarihinde
yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Yani tam "68 yıl" önce.
Cumhuriyet'in ilanından ise yaklaşık
6.5 yıl sonra...
Aslına bakılırsa. sadece yürürlüğe
giriş tarihi açısından değil. asıl
önemlisi "içeriğir
' ve "hedefleri"
bakımından dahemen heryönüyle
Cumhuriyet'in bir "devrim kanunu"
nitelığıni taşıyan bu yasa.
• belediyeciliği hâlâ bir "kent ve
toplum hizmeti" olarak gören ve bu
nedenle de "çok seven" birçok gerçek
belediyecinin gözünde "eskimiş"
sayılmaz. Tam tersine onlar, 68 yıllık
böylesi bir yasanın yine hâlâ nasıl da
hizmet verdiğini "Cumhuriyet'in
halkçı ilkeJeriyle" tanımlayarak,
1580 sayılı kanuna değil, onu
yeterince uygulama) an ve
değiştirmek isteyenlere "kuşkuyla"
bakarlar...
Nitekim aynı yasanın 1930'daki
TBMM görüşmelen sırasında
yaşanan kimi tartışmalar da böylesi
bir bağlılığın "tarihsel gerekeelerini"
göstermesi bakımından her zaman
sevgiyle anımsanır ve saygıyla
yorumlanır.
'Emlr' yerine davet
Örneğin, TBMM tutanaklanna göre
o yılın (1930) Mart ayında Meclis'in
görüştüğü taslak, belediye
mecliskrinin "Belediye başkanının
emriyle" toplanacağını yazıyor.
"Dahiliye VekiH" (lçişleri Bakanı)
Şiikrii Kaya Bey tasanyı hazırlayan
taraf olarak bunu Meclis'e sunarken
neye uğradığını şaşınyor. Çünkü
başta Ağaoğlu Ahmet Bey ve birçok
milletvekili aynı maddeye öylesine
şiddetle karşı çıkıyorlar ki tartışma
"demokrasi anlayışının
sorgulanmasına" dönüşüyor.
Maddeyi eleştirenler. taslaktaki
"emriyle'"sözcüğüyerine "dsvetiyle
r>
denilmesini öneriyorlar ve sonunda
kabul ettiriyorlar. "Halkın oyuyla"
göreve gelen belediye meclis
üyelerine "kimsenin emir
veremeyecegini'' söylüyorlar;
belediye başkanı olsa bile...
Işte o "tek partili" dönemin yine o
"demokrasi öneesi" denilen yıllara
ait TBMM'deki bu "demokratik
duyarhhk" yüzündendir ki 68 yıldır
belediye başkanlan yerel meclis
üyelerini emirle değil. davetle
toplantılara çağınyorlar. Bu yasayı
artık eskimiş kabul eden ve "çağa
uyarlanmasını" isteyen bugünün
kimi belediye başkanlan da
kendilerini belediye meclisinin
"komutanr gibi görerek, çoğu
kararlan meclis gündemine bile
je Şöyleniyor? Ne Yapîîp
OKTAYEKİNCİ
sokmadan "emirle" uygulamaya
sokuyorlar. (1)
Hadi başkanlar neyse. ama birçok
belediye meclisi üyesi de yine
1930'lann ruhundan ve yasadaki
ifadelerden habersiz olarak, belediye
başkanlannın buyruklannı
"emredersiniz" diyerek yerine
getirmiyorlar mı? Ostelik bu
buyruklar, hukuka ve kamu çıkanna
aykın. kent ve toplum yaranna ters
bile olsa...
'DemoKraslnin' kralları
Yine 1930'lardaki 1580 sayılı yasaya
yansıyan "yerel yönetim
anlayışlanndan" biri de yasanın ilk
yürürlüğe girdiği dönemlerde kabul
ettiği. "belediye başkanının belediye
/pugün "eskidiği" söylenen 68 yıllık Belediye Yasası'nm ilk
D dönemlerinde Belediye Başkanı tek dereceli bile değil, Belediye
Meclisi'nin içinden ve meclis üyelerince seçiliyordu. 1950'lerle
birlikte "demokrasi" adına bu kural terk edilirİcen, şimdi de iki turlu
seçimle yerel meclisin başına "siyasi krallar" getirilmek isteniyor.
r ) eform taslağı iki rurlu seçim sistemiyle halkoyunun
J\ çoğunluğuna sahip belediye başkanlan öngörürken, bu
başkanlann karar ve uygulama yetkilerine ise "valilik ambargosu"
getiriyor. Yani deyim yerindeyse bir tür yetkisiz imparatorluklar
yaratılmak isteniyor...
"kent bayrağının" da mutlaka
dalgalanması.. işte 1950 sonrasındaki
"demokrasi" döneminin yasalarla
yarattığı bu "yerel krallık"
kültürünün ürünleridir.
Yetklslz Imparatorlar
Şimdi de hükümetin TBMM'de
savunmaya hazırlandığı "Yerel
Yönetim Reformu" adlı yasa
değişiklikleri paketinde, 1930'lann
anlayışından daha da uzaklaşıldığı
gibi belediye başkanlan için "iki
turlu seçün" benimsenerek bu kez de
"salt çoğunluğun" oylanyla göreve
seçilecek bir tür "yerel imparatorlar"
tanımlanıyor. Ne var ki yine
hükümetin taslağına göre bu
imparatorlar halkoyu çoğunluğunu
arkalanna alruış olsalar bile sanıldjğ)
gibi süper güçlerle donatılmış bir -
başkanlık pek yapamayacaklar.
Çünkü merkezi hükümete ait birçok
yetki ve kaynak. aslında belediyelere
aktanlmıyor. Reform paketi
hazırlanırken birdenbire "yerel
yönetim"(!) olduklan anımsanan
"valilikler" ve "kaymakamhklar"
güçlendiriliyor.
Yani denilebilir ki, yerelleşen,
demokrasi değil "Ankara" oluyor.
Ankara'daki yetkiler, yine
Ankara'nın illerdeki ve ilçelerdeki
"atanmış temsilcikrine" aktanhyor.
Belediyelere de hükümetle diyalog
kurma ve "isteklerde bulunma"
konusunda "yeni yerel başvuru
adresi" olarak bakanlıklar yerine
vilayetlerdeki valiye bağlı "genel
sekreterlikler" gösteriliyor...
Böylesi bir yerel yönetim
reformunun gerçekten yerel
demokrasiye mi; yoksa belediyelerde
"göstermelik imparatorlarla"
yaratılacak bir "karşı devrime" mi
yol açacağını, reform taslağının
aynntılanna girince daha açık olarak
göreceğız...
1980 sonrasındaki Bihükşehir Beledhe hukuku, gecekondulaşma\ı kaçak kentleşmeye dönüştürdü. Yeni belediye hu-
kukunu beliıieyen reform taslağında bu temel sorunu giderecek önlemler yine yer almıyor.
meclisi üveleri arasından ve meclis
üyelerince seçilmesi" ilkesiydi.
(1954'ten bu yana uygulanan Türk
Mühendis ve Mimar Odalan Büiiği
(TMMOB) yasasmda da meslek
odalannın genel başkanlan ile şube
ve temsilcilik başkanlannın
belirlenmesi yöntemi olarak bu kural
yürürlüktedir. Mimar ve mühendisler,
genel kurullannı toplayarak
"yönetim kurullannr seçerler. Her
yönetim kurulu da kendi arasından
başkanı belirler \e yetkilendirir...)
Işte bu demokratik ilke, yine tek parti
döneminde 1580 sayılı Belediye
Yasasf yla tanımlanırken. "çokpartili
demokrasiye" geçişle birlikte terk
edildi. Yasada değişiklik yapılarak.
belediye başkanlannın meclis
içinden değil. aynca tek dereceli
olarak ve doğrudan "başkan adayı
kimliğiyle" seçildiği bugünkü
uygulama getirildi.
llerleyen yıllarda yapılan diğer
birçok yasa değişikliğiyle de birlikte
başkanlar üzerindeki "meclis
denetimi" zayıflatılarak ve başkanlık
yetkileri de güçlendirilerek, yerel
demokrasi adına "yerel monarşiler"
yaratıldı. Belediye binalannın bile
giderek "belediye sarayı" şeklinde
tanımlanmasının hızla
yaygınlaşması, bu saraylar içinde,
özellikle başkanlık çalışma
odalannın birçok ülkedeki
başbakanlarda bile olmayan
görkemde düzenlenip dekore
edilmeleri, yine aynı başkanlara ait
örneğin gösterişli makam
arabalannda Türk bayrağıyla birlikte
SÜRECEK
(1) 1580 sayılı Belediye Yasasf ndaki
1930'lann yerel demokrasi anlayışı
için bkz: "Dünden Bugüne tstanbul
DosyalarT/Oktay Ekinci - Anahtar
Kitaplar, syf. 94-98
B a ş k a n l a r n e d i y o r ?
'Demokrasi yerine yağmaya yarayacak'
AYFERATAY
Beşiktaş Belediye Başkanı
7asa taslağının amaç bölümünde,
yerel nitelikli hizmetlerin; yerinden
yönetim, verimlilik. açıklık ve
demokratik katılım ilkelerine uygun
olarak yürütûlmesini sağlamak olduğu
belirtilmektedir.
Hizmetlerin görûlmesinde bu sözü
edilen ilkeler hiç kuşkusuz kulağa hoş
gelmektedir.
Ancak yasa değişikliğinin içeriğine
baktığımızda merkezi yönetimin yerel
nitelikli bazı hizmetleri valilikler ve
kaymakamlıklar eliyle yürütmek
amacında olduğunu görmekteyiz.
Merkezi yönetim tarafindan atanan vali
ve kaymakamlar eliyle götürülecek
hizmetlerin, her ne kadar yeniden
biçimlendirilecek il meclisleri
tarafından yönlendirileceği ve
denetleneceği öngörülse de bu,
sistemin bir merkezi idare sistemi
olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Yasa da sözü edilen bu il meclislerine,
katılımı sağlanan üniversite rektörleri
ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlan başkanlan "fahri" üye
olarak kabul edilmekte ve ancak kendi
ihtisas konulan içinde sadece görüş
beUrtmelerine olanak verilmektedir.
Bu da yasanın amaç bölümündeki
"demokratik katibm" ilkesini
karşılıyor olmalı.
Yasa taslağında muhtarlann ve sivil
toplum örgütlerinin adı sadece
kaymakamın oluşturacağı bir danışma
meclisinde geçiyor.
Bu yasa kesinlikle bir reform değildir,
bir demokratikleşme de içermiyor.
Bugün dünyada, yerel yönetimler
alamndaki tüm tartışmalarda sivil
toplum örgütlerinin sadece görüşlerinin
ahnması değil, sorumluluk ve karara
katılmanın çok ötesinde bir ortakhk
kavTamı geliştirilmektedir.
Yasa taslağını kaleme alanlann, tüm bu
demokratik gelişmelerden değil, ama
Hazine arazilerinden olağanüstü
haberdar olduklan anlaşıhyor.
Hazine arazileriyle ilgili olarak "imarh
hale getirilmek suretiyte
değerlendiriHr" denilen yasada,
bunlann üçüncü kişilere satışından,
kiralanmasından nasıl yararlanılacağı
belirtiliyor. Yasanın belki de
en önemli maddesi bu. Kamu
arazilerinin değerlendirilmesi konusu,
bugün belli bir demokratik ortamdan
geçmesüıe rağmen (parlamento,
Bakanlar Kurulu, belediye meclisleri
vb. gibi) büyük tartışmalara neden
olmaktadır. (Turizm alanlan
tartışması gibi.)
Vergi ile kapatamadığımız kamu
açıklanm yine kamu arazilerini
yağmalayarak kapatmanın yine bir
türlü tamamlatamadığımız sermaye
birikimini kent ve arazi rantlan üzerine
dayandırma politikalannm hâlâ
sürdürülüyor olması endişe vericidir.
Yerel yönetimler reformu olarak
sunulan yasa taslağında şimdilik
görûnüm budur.
BÎZBÎZE...
ERDAL ATABEK
Mazeret Yok...
Trafik kazasının mazereti var, trafik canavarı.
Enflasyonun mazereti aynı, enflasyon canavarı.
Helikopter mi düştü, mazereti var, lanetli.
Başaramadın mı.. mazereti var, talih rast gitme-
di.
Işler mi kötü, mazereti hazır, kötü kader.
Herkesin bir mazereti var, her şeyin bir mazere-
ti var.
Toplantıya geç kaldınsa, erken başlamışlar.
Bir yere yetişemezsen, işin başından aşkın.
Yorulma, mazeretin var.
Üzülme, mazeretin var.
Sıkılma, mazeretin var.
Aldırma, mazeretin var.
• • •
Plan yapmayı sevmiyorsun.
Program desen insanı sınırlandınyor. ;•
Önceden sonunu düşünmek, sıkıcı.
Çalışmayı planlamak, yorucu. ' -•
"Yoksa hatam mı var" demek, üzücü.
Hedefıni seçmek, daraltıcı.
Zamanını kullanmak, kısıtlayıcı.
Başaramadın mı? Talihin yok.
Işler mi kötü? Alın yazısı.
Dün dündür, geçmiş gitmiş,
Gelecek nedir? Kimse bilmez.
Gününe bak.. gününe.
Keyfini koy önüne.
•••
Jay Rifenbary, yapıtının adını böyle koymuş,
"Mazeret Yok."
Kitabı dilimize çeviren Ulaş Kaplan, "lise yılla-
nnda kitaplarıyla bana ilham veren " bir yazara çe-
virdiği kitabı göndermiş.
Kitabın orijinal adı da bu, "No Excuse" (Maze-
ret Yok).
Kaplan'ı hem kutluyorum, hem teşekkür ediyo-
rum.
Kitap, editörlüğünü Doğan Cüceloğlu'nun yap-
tığı diziden Sistem Yayıncılık'tan çıkmış.
Kitabı daha okumadan, adından ötürü sevdim.
Yıllardır anlatmaya çalıştığım budur.
Bu "mazeret kültürü"nü bırakmalıyız.
Hiç kimsenin mazereti olmamalıdır.
Hiçbir işin mazereti olmamalıdır.
Mazeret, elden gelen her şey yapıldıktan, akılcı
her yol denendikten, yapma iradesi sonuna kadar
kullanıldıktan sonra geçerli olabilir. Böyle olmadı-
ğı zaman, mazeret denen şeyin adı, bahane bul-
maktır.
"Mazeret kültürü", sorumluluk alamayanların
kültürüdür.
"Mazeret kültürü'', kendini geliştiremeyenlerin
kültürüdür.
Bu kültür, tembellerin, kaygısızların, aldırmazla-
nn, işi arsızlığa vuranların kültürüdür.
Bu kültür, sonra da başaramayınca, işleri kötü
gidince, olaylan yönetemeyince işi edepsizliğe vu-
ranların, kendinden başka herkesi suçlayanların
kültürüdür.
"Mazeret kültürü", birtoplumun en büyük uyuş-
turucusudur.
Q "Mazeret kültürü", kendini yönetmekten aciz
^vlanla>ırFtJaşkaları tarafından yönetilmeyi haket-'
Vkleri kültürdür.
Bu kültürde yaşayanlar, kendilerine değer ver-
medikleri için başkalarına değer vermeyi de bil-
mezler. Kendilerini sevmedikleri için başkalarını
sevmeyi de bilmezler.
Gelin, bu kültürie mücadele edelim, bu kültür-
den kurtulalım.
"Mazeret kültürü"nden kurtulamayan bir top-
lum, uygarlık kültürüne ulaşamaz.
Uygarlığı Avrupa'da, Amerika'da, dünyanın her-
hangi bir yerinde aramak boşunadır.
Uygarlık, önce ınsan kafalarının içinde, sonra
da toplumun içinde olacaktır. Uygarlık buralarda
kurulacak, buralarda yaşatılacaktır.
Uygarlığın ithalatı ihracatı olmaz.
Uygarlık bir toplumun kendi kültürü içinde olur.
Ve uygarlık, "mazeret kültürü"nün terk edilme-
siyle başlar.
CHP'li Sinan Yerlikaya
'Velit Hüseyin'i
çete öldürdü'
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - CHP Genel
Sekreter Yardımcısı Si-
nan Yerlikaya. gazetemiz
yazan L'ğurMumcu'nun
katledilmesi olayına ka-
nştığı iddia edilen Velit
Hüseyin'in devletle bağ-
lantısı olan çeteler tara-
fından öldürüldüğünü sa-
vundu.
Yerlikaya, dün düzen-
lediği basın toplantısın-
da. bir süre önce Silopi "de
ölü bulunan Velit Hüse-
yin'in, Uğur Mumcu ci-
nayetinin baş kahraman-
lanndan olduğunu söyle-
di. Yerlikaya. "Bukişinin.
Allah'ın emri> le ölmediği
açıktır. Velit Hüseyin'i
devletle bağlanbsı olan
çeteler öldürdü. Çünkü
bu insan ilerde herhangi
bir makam önüneçıkanl-
dığında, dev letin bazı bi-
rimlerinde görev almış Id-
şiler hakkmda ithamlar-
da bulunacaktı. Böylece
devlet-çete-faili meçhul
dna>erler zinciri ispatian-
mrçolacakn" dıyekonuş-
tu.
Devletin, olaylan ay-
dınlarmak amacıyla ku-
nılan komisyonlara ver-
diği bilgilerin yanlışlığı-
nın da ortaya çıktığını
vurgulayan Yerlikaya, ba-
zı devlet kurumlannın
çok ağır görev kusurunda
bulunduklannı ve olayla-
nn açığa çıkmasında du-
yarsız davTandıklannı
söyledi.
"Yeşfl"in çeşitli illerde
görüldüğü haberlerinin
basına yansıdığını belir-
ten Yerlikaya, Yeşil'in
yurtdışına rahatlıkla gi-
dip gelebildiğini, ancak
hâlâ hakkmda yakalama
emri verilmediğini kay-
deni. Yerlikaya. "Devlet
isterse bu insanı bulur, a-
ma bulmak istemiyor.
Çünkü bu insanuı mah-
keme önüne getirilmesi
devletin başını \akacak-
nr. De\ let bu insanı araya-
cağına önce \akalama
emri versin. Tüm kimlik-
lerini açıklayıpbunlan ip-
taletsin" dedı.
Yerlikaya. gündeme
gelen bazı konularla ilgi-
li kurumlann "ciddi bir
suskunluk ve alınganlık"
gösterdiklerinı. bunun da
olayların aydınlatılması-
na engel olduğunu ileri
sürerek şöyle konuştu:
"İsmi birçok olaya ka-
nşmış Tuğgeneral Veli
Küçük hakkında doğru
düriist soruşturma yapıl-
madı. Bu konu gıindem*?
geldiğinde Genelkurmay
üç satırlık bir yazıyla
'Böyle olaylara lîanştıgı
görülmemiştir' deyip,
aklama yoluna gidhor.
'Hukuk mekanızmaları
çalıştınlsın" dedi^imi/de
>^ Milli Güvenlil Kuru-
lu ya Genelkurma> veya
emniyet derhal bir ahn-
ganlık, usule uygun olma-
yan tehditvari yalınlama-
larla olaylan kapatmak
isthor. Böyle olunca olay-
lar avdınlanır mı""