Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
'Eşkıya'nın gişe başansıyla başlayan rüya, yeni projeler gündeme geldiğinde bozuldu
Yeşflçam gerçeğîyle yüz yüzeCUMHUR CANBAZOĞLU
1997"de medyada daha fazla
yer bulan ve pop müzik kadar
kamuoyunun ilgisini çekmeyi
başaran Yeşilçam, buna rağmen
1998'de film adedi, olanaklann
bollaşması, yatınmlar açısın-
dan bekJenen sıçramayı göste-
remiyor. Birkaç filmin yüksek
tiraj yapmasıyla medya tarafin-
dan patladığına karar verilen,
yine kalitenin tamamen fazla
seyirci toplamayla özdeşleştiri-
len, seyircinin çıplakhk dolu
karelerin yanında modern tanı-
tım teknikleriyle de salona çe-
kilmeye çahşıldığı bir ortamda
yönetmenlerin işi hıç kolay de-
gil-
Umur Turagay'm Kanşık
Pizza'sı ve Erden Kıral'ın Av-
cı'sıyla 1998 sezonunu açan
yerli sinemada kamera arkası-
na geçmeye hazırlanan sekiz
yönetmenden projelerini ve ge-
çen yıl Yeşilçam'daki değişik-
likleri nasıl degerlendirdikleri-
ni öğrendik.
'Sinemamız kurtulmadı'
Zİ\'AÖZTAN: tki buçuk sa-
atlik Cumhuriyet filmi çekece-
ğiz. Senaryo 1922-1933 yıllan-
nı kapsıyor. Bu arada Lozan
Banş Konferansı, Cumhuriye-
tın ilanı. Saltanatın Kaldınlma-
sı gibi dönemli olaylar, devrim-
lerden Şeyh Sait Isyanı'na ya-
ni Cumhuriyet'in temel taşlan-
nın oturmasına dek süren bir
film olacak. Teknik kadromuz-
da CoBn Mounier görüntü yö-
netmeni, Metin Denizgenel sa-
nat yönetmenimiz, Tlırgut
Özakman senaryomuzu yazı-
yor, müzikleri Muammer Sun
yapıyor. Oyunculanmız arasın-
da Rutkay Aziz, Savaş DinçeL
Ayda Aksel, Murat Karasu,
Hüiya Aksular var. 16 Mart'ta
Çankaya Köşkü'yle çekimlere
başlıyoruz. lş Bankası'nın ver-
diği 350 milyarla prodüksiyona
başlıyoruz. Lozan bölümünün
eklenmesiyle genel bütçemiz
ortaya çıkacak...
Insanlan sinemaya çekerken
tek gözlükle bakmamak gerek
olaylara. Türk sınemasımn ge-
1
lişmesi sadece popüler sinema-
dan geçmiyor. Çok öznel, kişi-
sel sinemalar da yaşamalı, bu
kavramlarbirbirini dengeleme-
li. Yoksa iş sadece Amerikan
taklidi sinemaya dönüşür. Sine-
manın bir tarafiyla görsel şov
oldugunu yadsımıyorum, an-
cak işin sinematografik yönünü
unutmak. Lütfîi Akad'lar gibi
büyük ustalanna saygısızlık
oluyor. Daha alt düzeyde bir si-
nematografık çabayla reklamı
birleştirip Tûrk sinemasını ye-
niden yaratmaya kalkışmak
haddini bilmez hedef bence.
SEÇKTN YASAR: Projemin
adı Sevgilim lstanbul. Senar-
yoyuNedimGürsel'in iki hikâ-
• Kamera arkasına geçmeye hazırlanan sekiz yönetmene, projelerini ve geçen yıl sinemamızdaki
değişiklikleri nasıl değerlendirdiklerini sorduk. Sponsorlarla ve sinema destekleme fonlanyla ürün
verebilen sinemamızda, başannın ölçütünün 'gişe' olmadığmı savunan yönetmenlerin çoğu
ortak yapımla gerçekleştirebilecek filmlerini. 'Eşkıya'nın başansından sonra
beklenildiği gibi özel sektörün sinemaya girmediği ve
seyircinin talep artışının genel değil, özel
olduğu görüşündeler.
TURK
SİNEMASI '98
f-Atff Vı/maz 2-
3-Rutkay Aziz 4-lrfan Tözüm
S-Tunç Saşaran 6-Turgut Yasalar
7-Seçkin Yasar S-Zıya Oztan
yesınden yola çıkarak kendisiy-
le birlikte yazdık. Oyuncular-
dan kadın gazeteci Irini'yi Kar-
yofyllia Karabeti oynayacak.
Dıger başrol oyunculan henüz
kesmleşmedı. Görüntü yönet-
menlıgini François Lartigue,
müzikleri Nikos Kanakis yapa-
cak.
Bir Yunan gazeteciyle ünlü
Türk meslektaşının tstanbul'da
başlayan aşkını. bir süre sonra
Türk gazetetecinin kaybolma-
sından sonra kadın gazetecinin
sevgilisini arama serüvenini an-
latacağız. Türk-Yunan-Bulgar
ortak yapımı olacak film için
Eurimages'dan destek aldık...
Türk sineması ürünlerinin iyi
iş yapması, bundan sonra film
yapacaklann daha kolay fi-
nansman bulabilmesınin ve
fılmlerinin güçlü dağıtım şir-
ketleri kanalıyla dagıtılmasının
önünü açacağı için elbette
olumlu bir olgu. Türk sinema-
sı kurtuldu tarzı yorumlara ge-
lince, buna katılmadığımı be-
lirtmeliyım. Çünkü, bunu diye-
bilmemiz için bu durumun sü-
'rçkiîTDc k&zânma'sı,ürünlerimi-
zın yenı ürünlen finanse eder
hale gelmesi lazım, yani sine-
manın kapıtalıst bir sektör ha-
line gelmesinden söz ediyo-
nım. Oysa sinemamız halen
sponsorlarla ve sinema destek-
leme fonlanyla ürün veren bir
sektör. Böyle bir oluşum. sek-
tör dışı ürün vermek isteyen ba-
ğımsız sinemacılann da lehine-
dir, çünkü bu durumda tican si-
nema. sponsor ve fonlardan ya-
rarlanma ihtiyacı duymayacağı
için bu tür kurumlardan yalnız-
ca bağımsız sınemacılar yarar-
lanabileceklerdir. Ben kendi
adıma, sinema üriinlerimizin iş
yapmasına sevindiğim kadar.
NuriBilgeCeylan'ın kendı ım-
kânlanyla yaptığı, şiirsel Kasa-
ba filmini de Türk sineması
adına hayranlıkla selamlıyo-
rum.
Ozei sektörün Bgisi yok
TUNÇ BAŞARAN: Nisan
ayının ortasında başlamayı dü-
şünüyoruz Kaçıklık Diploma-
sı'na. Türk prodüktörler Mine
Film ve Magnum'Ia. Macar ve
Fransızlar arasında Eurimages
destekli ortak yapım olacak. Şu
anda görüntü yönetmenimiz
Colin Mounier: müzikleri de
Nedim Otyam yapacak. Bun-
dan önceki film gibi sesçıler
Fransa'dan gelecek. Macarlar
ortak stüdyo işlemlerini üstle-
necek. Oyunculardan belirle-
nen tek isim Tiirkan Şorav™
Sinema seyircisiz olmaz, se-
yirci gelecek ve para geri döne-
cek. Ancak başannın, kalitenin
gelen seyirci sayısıyla ölçüle-
bilecegini düşünmüyorum. Her
yönetmen gibi iyi film yapmak
için yola çıkıyorum: inandığım,
kafamdaki fılm seyirci çekerse
ne âlâ.
RUTKAY AZtZ: Ziverbey
Köşkü projem için bekledigim
bazı kaynaklar vardı. Ancak çe-
şitli nedenlerle bunlar yaşama
geçmedi. Siyasal bırfilm olma-
sı nedeniyle açıkçası yeterli pa-
rayı toparlayamadım. sponsor
bulmayı da beceremedim. Böy-
le olunca, bir ay önce Kültür
Bakanlığı'na başvurup verdik-
leri krediyi ödemek istediğimi
söyledim. Nitelikli ve emeğin
sömürülmeyeceğı bir ışın altı-
na gırersenız 60-70 mılyar ge-
rekiyor. Ancak tabii ki umudu-
mu yaşatacağım. Uzun vadede
yapılması gereken bence Euri-
mages yolunu denemek.
Diğer konuya gelince. topla-
dığı seyirciye göre filmlere de-ıjıuıınıııuuuııa ın ııvı ını\a- oııuııu <n,aı_agı i(,ın cıocııc ıiun Dugc »-cyısın ın Kcııuı ım- geien seyirci sayısıyla Oiçuie- uıgı scyırcıyc gorc ıı
Egon Schiele, ölümünden 80 yıl sonra hukuksal bir savaşın merkezinde
'Olü Kenf ve '\Vally', New York'ta tııtsaLKültür Servisi - Ünlü Avustur-
yalı dışavurumcu ressam Egon
Schiele'nin resimleri, müzecilik
alanında uluslararası bir tartışma
yarattı. Geçen yılın ekiminden bu
yıl ocak ayına dek New York Mo-
dern Sanatlar Müzesi"nde kap-
samlı bir sergiyle gündeme gelen
Schiele'nin resimleri şu an New
York'ta alıkonmuş durumda:
Avusturya hükümeti, ülkenin kül-
türel mirası sayılan resimlerin ge-
ri gelmesini beklerken, New
York'ta yaşayan iki Yahudi ailesi,
sergide yer alan iki resmin tkinci
Dünya Savaşı sırasmda Alman-
ya'da Nazilerce kendi yakmlann-
dan çalındığı gerekçesiyle suç du-
yurusunda bulununca sonışturma
açıldı. Schiele'nin resimlerinin
akıbeti, 5 Mart'ta Nevv York'ta
toplanacak yüksek jürinin mah-
kemede vereceği kararla belli ola-
cak.
Söylentiye göre. ölüm döşeğindeyken
kız kardeşine "Arük savaş sona eriyor.
Ben gitmeliyim... Ama resimlerim, bü-
tün dünya müzelerindc sergüenecek" de-
mişti Egon Schiele. Yüzyıl başında
Avusturya'da yeni sanatm öncülerinden
biriydi ünlü ressam; kısa yaşamı boyun-
ca (1890-1918) insan fıgürünü derinlik-
li kavrayışı ve erotik temalara kışkırtıcı
yaklaşımıyla nam salmıştı. Resimleri.
dünyanın çeşitli müzelerinde sergilendi
gerçekten de. Hatta Avusturya'nın, kül-
türel mirasının önemli bir parçası haline
geldi. Şu sıralar Nevv York sanat dünya-
smı sarsan 'Schiele otayı' ise, sanat tari-
hinin bu en i lginç sanatçılanndan birinin
resimlerinin nasıl, hangi yollarla kolek-
siyonlara girdiğine dair soru işaretlen
uyandırdı. Pek çok açıdan epik bir roma-
nı andıran Schiele'nin öyküsü, Ikinci
Dünya Savaşf nda Nazilerin sanat yapıt-
New York'ta yaşayan iki
Yahudi ailesi, sergideki iki
resmin savaş sırasında
Nazilerce yakınlanndan
çalındığı gerekçesiyle suç
duyurusunda buîundu.
Schiele'nin resimlerinin
akıbeti, 5 Mart'ta
mahkemenin vereceği
kararla belli olacak.
lannı yağmaladığı yıllara götürüyor biz-
leri... Ölümünden 80 yıl sonra, hukuksal
bir savaşın merkezinde yer alıyor Egon
Schiele.
Bu iki resim gerçekte kime ait?
Egon Schiele olayı, bu yıl ocak ayın-
da Nevv York Modern Sanatlar Müze-
si 'nde açılan "Egon Schiele: Leopold Ko-
leksiyonu" sergisinın yenıden Avrupa'ya
götürülmesi için toparlandığı sırada baş-
lamış. Nevv York'ta yaşayan iki Yahudi
ailesinin iddia ettığine göre. koleksıyon-
da yer alan yapıtlardan "NVafiV ile u
ÖIü
KentlII". tkinci Dünya Savaşı sırasında
Nazilerin eline geçti. Resimlerin bugün-
kü sahibi Dr. Rudolph Leopold. resimle-
ri yasal yollarla satın aldığında ısrarlı.
Hatta uluslararası bir mahkemenin. re-
simleri araştırabilecegi yolunda bir açık-
lama bile yaptı. Ancak Manhattan bölge
savcılanndan Robert Morgenthau, so-
ruşfurma açarak resimlerin Viyana'ya
dönmesini engelleyince. bu açıklaması-
nı geri çekti Rudolph Leopold. Bu şahıs.
Schiele'nin kısa yaşamından geriye ka-
lan çoğu resim ve deseni toparlayan ki-
şi; elindeki koleksiyonu, uygun bir anlaş-
ma karşılıgı Avusturya hükümetine sat-
mış. Nevv York Modern Sanatlar Müze-
si. resimlerin bir an önce Avusturya'ya
iade edilmesi gerektiğini öne sürüyor a-
ma, 5 Mart'taki mahkeme karanna dek
herkesin eli kolu bağlı... Bundan sonra
Avrupalı koleksiyoncular Amerika'daki
müzelere resimlerini ödünç verebilecek-
ler mi? İşin müzeciteri ilgilendiren
önemli bir ayağını da bu konu oluşturu-
yor.
Egon Schiele'nin Leopold koleksiyo-
nunda yer alan "Ölü Kent" başlıklı res-
mı, Ikinci Dünya Savaşı'nm patlak ver-
diği yıllarda FritzGrunbaum'a aitti. Ya-
hudi bir sanat koleksiyoncusu olan Grun-
baum. 1940 yılında Dachau top-
lama kampmda öldü. Grunba-
um'un akrabası olan Nevv York
Times sanat muhabirlerinden
Rita Reif, resmin, Grunba-
um'un vârislerine iade edilme-
sıni ıstedı. 'Schieleolayı'nı ateş-
leyen ikinci resim ise Schi-
ele'nin sevgilisi Wally'nin port-
resı... Bu resmin de 1938 yılın-
da Naziler Avusturya'yı işgal et-
tiğinde Yahudi bir sanat tüccan
olan LeaBondiJaray'e ait oldu-
ğu söylenıyor. Bondı ailesi de
resmin iade edilmesıni istiyor.
Her iki aile de avukatlığı bıra-
kıp. tüm zamanını sanat hırsız-
lıgı olaylanna ayıran Wîlli Kor-
te'yi resimlerin peşine takmış...
Schiele olayının ilgınç oyun-
culanndan bıri de Nev\ York
Modern Sanatlar Müzesi Yöne-
tim Kurulu Başkanı RonaldLa-
Estee Lauder kozmetik ımpara-
torluğunun vârisi olan Lauder de bir
Schiele hayranı. Müzedeki serginin ger-
çekleşebilmesi için sergi masraflannın
yarısını karşılayan Ronald Lauder, il-
ginçtir ki lkincı Dünya Savaşı sırasında
Yahudilerden çalınan sanat yapıtlannm
bulunup. iade edilmesıni sağlayan ko-
misyonun da yönetim kurulunda... La-
uder. konuyla ilgili henüz bir açıklama
yapmamış.
Egon Schiele'nin bu iki resmi, iddia
edildiği gibi söz konusu ailelere mi ait
gerçekten? Eğeröyleyse, gerçek sahiple-
rine kavuşabilecek mi bu resimler? Ko-
leksiyoncu Leopold resimleri Avustur-
ya'ya geri götürebilmek için mahkeme-
nin karannı beklerken, resimlerin kendi-
lerine ait oldugunu iddia eden aileler bir
dönemin korkunç anılannı geri getiren
resimlerin, bir haksızlığın giderilmesı
için kendılerine iade edilmesıni umuyor...
uder.
ğer biçmek bence sakat bir yak-
laşım. Bu yöndekı baskı kor-
kunç hüzün verici ve umut kı-
ncı.
İRFA1S TÖZÜM: Filmin adı
Mum; Türk-Macar-Yunan or-
tak yapımı olacak. Yunanistan
kanadı projeye evet derse yüz-
de otuzunu karşılayacak. Birin-
cil rol için Elena Karabetti yı
düşünüyoruz, Eleni Karaind-
rou'yla da müzikler için bağ-
lantıdayız. Macaristan bölümü
post-productionu >üklenecek.
Görüntü yönetmenimiz Ayte-
kinÇakmakçı olacak.
Filminizi Avrupa'da gösteri-
me sokabilmek. dağıtımcıyı ve
seyirçiyi heyecanlandırabilmek
için iyi film yapmak yetmiyor,
çok iyi bir kast lazım. Bu ne-
denle Juliette Binochela görüş-
melerimiz sürü>or. Programı
uygunsa olabilir.
Benim hedefim haziranda
başlamak. Yunanistan projeye
katılmazsa o zaman Eurimages
desteğiyle kendi olanaklanmla
çekecegim filmi. Ekip de daha
bizden olacak...
. Sinemamızm şu anda sesli
çekmek, büyük prodüksiyonlar
yapmak, bir endüstriye gitmek
gibi dertleri v ar, ama bunun ya-
nında popüler sinema isteyen-
ler de var. Seçimdir, katı bak-
mamak lazım. Ancak durum
pek parlak değil bence. Eşkı-
ya'dan sonra özel sektör sine-
maya girecektir diyorlardı. Or-
tada bir şey yok.
'Gerilla usulü çekecegim1
TURGUT YASALAR: Fıl-
mimin adı Leopar'ın Kuyrugu,
senaryoyu ben yazdım. Adı,
'Leopann kuvruğunu asla tut-
ma, tutarsan asla bırakma". di-
ye bir Afrika atasözü var. ora-
dan geliyor. Beş temel Türk
oyuncu ve bir de Amerikalı
oyuncudan oluşuyor listemiz.
Türklerden dört isim belli, Yet-
Idn Dikinciler, Devrim Nas, Ha-
kan Pişidn, Ümit Çırak. Tardu
Flordun la görüşüyorum. Bir
de Amerikalı ovoıncu bulmam
gerekiyor. Görüntü yönetmen-
ligini ben üstleniyorum, müzik-
leri de Cengiz Onuraryapıyör.
Film gece bir otomobil içinde
başlıyor, orada devam ediyor ve
Susurluk sokaklarında bitiyor.
Para için Kültür Bakanlığı 'na
başvurdum, ayrıca bağlantida
olduğum dört yapımcı var. on-
larla görüşüyorum. Hedefim
mayısta çekimlere başlamak...
Doğrusu, yeni yapılacak
filmler için bir baskı oluştu.
Ben de ısterim en yüksek kali-
tede çekmeyi. Ancak bulaca-
gım para beni bir tür gerilla
usulü çekmeye yöneltirse öyle
yapacağım. Filmimm çok insa-
na ulaşmasını istiyorum tabii,
ancak filmde hiç kadın yok,
erotizm yok, yani filmi izlettir-
mek için yapay kartianm yok.
ATIF YILMAZ: Muska ve
Yıkhnm Türker'in En Uzun
Yol Hikâyeleri diye iki proje var
elimde. Şu anda hangisine ön-
celik vereceğimiz belli değil...
Seyircinin talep artışı yaşa-
nıyor sinemada. ama bunun ya-
nında Ömer Kavur'un Akrebin
Yolculuğu, YavuzÖzkan'ın Bir
Erkeğin Anatomisi. Banş'ın
Filmi, Kasaba gibi özenilmiş
filmler hiç seyirci bulamıyor.
Talebin genel değil, özel oldu-
gunu düşünüyorum. Sinema
bence bir tarafı sanat, bir tarafı
endüstn, ticaret olan bir şey.
Ancak filmin seyredilmesini
tek mezıyetı olarak degerlen-
dirmenin çok yanıltıcı oldugu-
nu düşünüyorum. Tanıdıgım
arkadaşlann bazı tip filmler iş
yapıyor diye tıcan sinema niye-
tiyle yola çıkacağını zannetmi-
yorum.
TOMRİS GtRtTLİOGLU:
Filmimizin adı Salkım Hanı-
mın Taneleri. Zuhal Olcay. Ha-
luk Bilginer, Derya Alabora var
kadroda. Ben hep iki görüntü
yönetmeniyle çalışıyorum. Ya-
vuz Türkeli ve Ercan Yılmaz.
Müzikleri de Goran Bregoviç
yapacak. Senaryoyu Etyen
Mahcupyanla yazdık. Çekim-
lere martta başlamayı planlı-
yorduk. ancak Bregoviç süre is-
tedı. bizim de ön hazırlıga biraz
daha zaman ayırmamız gereki-
yor. Eylülü hedefledik şimdi...
Yönetmenin temel amacı se-
yirciyle buluşmak, ama bilet
benı ilgilendirmiyor, duygu an-
lamında bunun peşındeyim.
Ironısi ve hüznü olan bir film
Salkım Hanımın Taneleri. Böy-
le bir filme şu anda reytingi bol
oyunculan seçmek benim için
kolay yol olurdu, seyirci onlan
izlemeye gelirdi. Ancak ben o
zaman sahiciliğime ihanet et-
miş olurdum. Ticari sinemaya
karşı değilim, bir yönetmen sa-
mimiyetle reytingi yüksek bir
film yapacağım diyorsa ben o-
nun da yanındayım.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Yaratıcı Yazarlık!
Kuram "kitap dizisi" imeceyle çıkan amatör ruhlu
bir yayın ("dergi"). Dergi biçimindeki bu kitap dizisi,
on altıncı kitabına ulaştı. Eşı az bulunur bir yetkinlik-
le hazırlanıyor. Özenerek ve kılı kırk yararak...
Başta yayın yönetmeni Yurdanur Salman'ın yıllar-
dır süren kararlılığı ve yazı kurulunun emekleriyle çık-
mayı sürdürüyor.
Adının da imlediği gibi "kuram"\ içeren bu tür ede-
biyat içi dergi ve yayınlara, edebıyatın "sağlığı" açı-
sından çok çok ihtiyaç var.
Bu tür yayınlar, edebiyatı besler, tartışma alanlan
açar ve özellikle inceleme ve eleştiri kulvannda "ya-
nşmayı "sağlar.
Ne var ki, hep maddi olanaksızlıklar içindedir. Ser-
maye pek yanaşmaz. Birer Don Kişot örneğindeki
parayı koyanlann da parası sınırlıdır; ancak bilgileri
vardır. Bir kısır döngüdür; sürer gider.
Zaten, medyatik yaşam alanımızda edebiyat gide-
rek az yer tutmaya başladığından; edebiyatın pabu-
cu Boğaz'ın dibine atıldığından; ya da popüler ede-
biyata doğru yeni bir serüven başladığından birkaç
kişi ve kuruluşun dışında kimse böyle "garip" şeyler-
le uğraşmaz!
• • •
Kuram'ın onaltıncı kıtabında, Amerikalı yazar John
Barth, Deniz Hakyemez tarafından çevrilen dene-
mesinde "Yaratıcı yazarlık: öğretilebilir mi?" sorunu-
nu/ soaısunu irdeliyor.
Amerika'daki yüzlerce "yaratıcı yazarlık progra-
mı"n ömekleyen Barth, bu tür programlara tama-
men karşı durmamakla birlikte; bu programlara katı-
lanlann daha çok "iyi bir okur" olabilecegi üzerinde
duruyor.
Yaratıcı yazarlığın -tabii ki- öğrenilebilecegi ama
kendi kendine de öğrenebileceği hatta yaratıcı yazar-
lık programlan bir kenara ünıversitelerin ortaya çık-
madan çok çok önce, yazarlann belli başlı dört yolla
"mesleklerini" edindiklerinı yazıyor:
Birincisi, yaşamda ortaya çıkan deneyimlere özei
bir dikkatle yaklaşarak ve yasayarak; ikincisi, yazılı di-
li araç olarak kullanan, büyük küçük seleflerinin ya-
pıtlanna özel bir dikkatle yaklaşarak (yalnızca okuya-
rak); üçüncüsü, dili, uygulamalı olarak kendileri kul-
lanarak, (çok çok uygulayarak) ve dördüncüsü, özel-
likle çıraklık dönemi yapıtlarını, tartışılması ve eleşti-
rilmesi için, "meslektaşlanndan" birkaçına ya da da-
ha deneyimlı bırilerine okutarak...
• • •
Kısaca dıyebiliriz kı, Barth'ın gönlü "eski" ama es-
kimeyen yöntemde. John Barth'a gönülden katılma-
mak elde değil. Bizde henüz böylesine yaratıcı yazar-
lık programı yok (umalım ki olmasın!).
Olmasın, çünkü "edebiyat"ın yalınkat bir yol iztedi-
ği ve yalınkat bir okur "bulduğu" bu yol ayrımında kim
bilir, kimler "yazar"' adıyla ortaya çıkar...
Aslında, John Barth, okul içi eğitime doğal olarak
karşı değil. Doğrudur, çünkü, yalnız yazarlık egitimi
değil, "sosyal bilgiler" eğitimi, yazarlık için önemli ola-
naklar sağlar. Aslında her türlü bilgi de öyle.
Tüm bunlara karşın yine de pek tanımını yapama-
dığımız bir "özellik" insanı sanatçı ya da yazar yapar,
diyebiliriz: hiç kuşkusuz ki öğrenmenin ve çalışmanın
, bâşan için en büyük "silah" olduğunun altını çize-
rek...
Yani Barth'ın dedikleriyle açımlayabiliriz, pekâlâ:
"Evet, evet, evet: Yazarlık öğretilebilir, şuradayada
burada. Size öğretilebilir mi? Kim bilir? Şalgamı sı-
karak kan çıkaramayız; ama şalgam suyunun akma-
ya başlamasını sağlayabiliriz ya da buna yardımcı
olabiliriz; elbette şalgamın içinde gerçekten su var-
sa!"
• • •
Kuram'ın on altıncı kitabında, Barth'ın yazısı gibi bir-
birinden ilginç (ve önemli) başka yazılar da var.
Örneğin, Salman Rushdie'nın 1982 yılında yazdı-
ğı "Hayalı Vatanlar"; Jacques Dupin'nin "Alberto
Giacometti ya da Yazının Sonsuzluğu"; Nilüfer
M.Reddy'nin "Pierre Loti'nin Türkiye Romanlan: Bir
Okuma Yolculuğu" gibi...
Önermesi bizden...
Stockhausen'ın doğumunun
7O.yılı kutlanıyor
• Kültür Senisi - Çagımızın yaşayan en önemli
bestecilerinden biri olan Karlheinz Stockhausen'ın 70.
doğum yılı, dünyanın çeşitli yerlerinde konserler,
konferanslar gibi türlü etkinlıklerle kutlanıyor. Ankara
Üniversitesi öğretım üyelennden Dr. Ümit Gültekın,
24 Şubat Salı günü saat 19.00'da, Fotoğraf Sanatı
Kurumu'nun Menekşe Sokak 10/10 adresindeki
salonunda bir konferans sunacak. Etkinlikte bestecinin
verimi irdelenecek: yapıtlarından örnekler banttan
sunulacak. Bestecinin yaşamından kesitler ise
saydamlarla yansıtılacak.
Meral Ugurhı'nun konseri CRR'de
• Kültür Senisi - Meral Uğurlu, 22 Şubat Pazar
akşamı saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda Kklasik
Türk müzığı konsen verecek. Klasik ekole ve klasik
repertuvara bağlılığı ile tanınan Uğurlu. lstanbul
Beledıye Konservatuvan'nı bıtırdı. Özel öğreocisi
olduğu Münir Nureddin Selçuk'un pek çok konserine
korist ve solist olarak katıldı. lstanbul Devlet Klasik
Türk Müziği Korosu'nda görev aldı. Daha sonra bir
süre ÎTÜ Türk Musikısı Devlet Konservatuvan'nda
öğretım görevlısı olarak çalıştı. lran, Irak. Afganistan,
Almanya. Tunus. Cezayir, Mısır, KKTC ve Fransa'da
konserlere katıldı \e solo konserler verdi. ABD'de de
solo konserler verdi ve CD çalışmalan yaptı. 1977
yılında îstanbul Devlet Klasik Türk Müziği
Korosu'ndan kendı isteğı ile emekli oldu. Sanatçının
yaşamından kesitler ise saydamlarla yansıtılacak.
BUGUN
• tDOB'da saat 20.00'de G. Bizefnin 'Carmen' adlı
yapıtı ızlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ nde Ahmet
Güncrın katıldığı 'John Cage, Müziği, Yaşamı ve
EtkilerT başlıklı söyleşı yer alıyor. (292 06 55)
• tFSAK'ta saat 19.30"da Ömer Bakan'ın katıldığı
'Baküğunı Görüyorum. Gördüğüme Bakıyorum'
(John Berger'in Görme Biçimlen Kitabı Üzerine)
başlıklı dialı sövleşi izlenebilir. (292 18 07)
• DEVLETTIYATROLARI AKM Oda
Tiyatrosu'nda 'Kozalar Ölüler Konuşmak İsterler',
AKM Aziz Nesin Sahnesi'nde 'Bir Casusa Ağrt',
Taksim Sahnesi'nde 'Bir Anarşistin Kaza Sonucu
Ölümü' adlı oyıınlar izlenebilir. (292 39 00)
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ nde Heinrich
BöUGünleri kapsamında saat 18.30'da Mahmut
Karakuş, tlknur Özdemir \e Fügen Uğur'un
katıldığı 'Heinrich Böü-Estetikve AhJak Aynlmaz'
başlıklı konferans yer alıyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-disc'ten Gipsy
Kings 'Us Tour 90' pop konseri. saat 18.00'de Orhan
Türker'in katıldığı 'Aynaroz Manastnian' başlıklı
seminer-dia gösterisı izlenebılır.(252 35 00)