Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE
HABERLER
ANAP'a talimat
Yılmaz:
Seçime
hazır olun
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Seçim
baskısından bunalan
Başbakan Mesut Yılmaz,
ANAP'a "seçime hanr
olun" talimatı verdi.
Yılmaz, "Hükümet olarak
hiç seçim olmayacakmış
gibi icraatımıza devam
edeceğiz ama srvasi parti
olarak bir a> sonra seçim
olacakmış gibi çahşmak
zorundayız. Başka çare
yoktur* dedi. ANAP'ın
dün gerçekleştirilen grup
toplantısında. Gaziantep'in
Islahıye ve Sıvas'ın Ulaş
ilçelerinin CHP"li belediye
başkanlan ile Rıze ve
Konya'ya bağlı bazı belde
belediye başkanlan ile
belediye meclisı üyeleri
ANAP'a katıldı. Başbakan
Yılmaz da konuşmasında
erken seçim
spekülasyonlanna
değinirken hükümetin
programında erken seçim,
Türkıye'nın I998'de
seçime götürülmesı
bulunmadığını söyledı.
Yılmaz. sözlerinı şöyle
sürdürdü: u
Ama. maalesef
seçim karan vermek bizim
elimizde dcğil. Hükümet
olarak hiç seçim
olmayacakmış gibi çalışıp.
başladığımız işlere de\am
edeceğiz. Siyasi parti
olarak da bir ay sonra
seçim olacakmış gibi
çalışmak zorundayız.
Başka çare yoktur. Biz,
hiçbir zaman seçim
olma\acakmış gibi salim
kafayla çalışnıa lüksüne
sahip olma\acağız. Bizi
devirip ülkeyi seçime
götürmek isteyenleıie
seçim ortamında
_ kozumuzu paylaşacağmuzı
akhnuzdan
çıkarmamalıyız."
Koalısyon ortaklannın
ulkenin öncelıkleri
konusunda uzlaşma içinde
olduğunu belirten Yılmaz,
bu anlamda hükümetin
uyum içinde olduğunu. tek
• parti gib*yollanna devam
edeceklenni kaydetti.
Türkrye "de artık şiyasetin
yenıden yapılanmak
zorunda olduğunu belirten
Başbakan Yılmaz.
Atatürk'ün kurduğu laik,
demokratik cumhuriyetı
yıkmak ve sıyasette rejim
değişikhgı hedefleyenlerin
siyaset >apma şansı
kalmayacağın! söyledi.
Türkiye'nin bir hukuk
devletı olduğunu
\Tjrgulayan Yılmaz. "Bir
devir kapandı yeni bir
devir başladı. Bundan
sonra hiç kimse kendi
çıkarlannı dcvlct çıkarlan
di\e \urrurama\acak.
Devleti çiftlik gibi gören,
ehliyetsiz ve livakatsız
Irîşilerin geleceği
olmayacak" dedı.
Enflasyon savunması
Başbakan Mesut Yılmaz,
ocak ayı enflasyonunun
beklentilerinin üstünde
çıktığmı belirtirken bu
konuda RP'li belediyelerle
birlikte ramazan ayı
nedenıyle gıda stoku
yapan yurttaşlann da rolü
olduğunu savundu.
Yılmaz, hükümetin
enflasyonla mücadele
kararlılığının sürdügünü,
yılsonu hedeflennın yüzde
50 olduğunu belırterek
"Bu enflasyon oranını
mutlaka tutturacağız.
Benim \e bakanlann
sözlerini çarpıtanlar
enflas\onun düşmesini
isteme\enlerdiı" dedi.
Almanya Büyükelçisi Dr. Hans-Joachim Vergau Cumhuriyel e konuştu
'Türidye'den yok'MtYASE İLKNUR
Türkiye ile Almanya arasında
son iki yıldan beri soğuk rüzgâr-
laresiyor.REFAHYOL hüküme-
ti döneminde gerek Çiller ve
Kohl'urt, gerekse dönemin İçiş-
leri Bakanı MeralAkşener ile Al-
man Dışişleri Bakanı Klaus Kin-
kel'ın karşılıklı açıklamalanyla
gerginlik doruğa tırmanrraştı. Ger-
ginliğin Mesut Yılmaz hükümeti
döneminde sona ereceği sanılmış-
tı. Ancak bu kez de AB'nin Lük-
semburg zirvesinde alınan karar-
lara Federal Alman Savcısı
Nehm'in PKK'yi terörist örgüt ta-
nımlamasından çıkaran karan ek-
lenınce ilişkiler donma noktasına
geldi. Almanya ile ilişkilerin kop-
masına yol açan PKK, Kürt Zir-
vesı ve AB gibi konulan Büyükel-
çi Vergau ile konuştuk.
-Avrupalı politikacılann tıhıs-
lararası bir Kürt Konferansı dü-
zenlemeönerileri hakkında ne dû-
şünüyorsunuz?
Vergau: "Hiçbir şey...Türki-
ye'nin görevi. Türkiye'nin Gü-
neydoğusu'ndakı halkın Türk de-
mokrasısine entegrasyonudur. Tür-
kiye'deki kamuoyu da böyle dü-
şünmektedir. Türk siyasıler ve uz-
manlar. bunun için ekonomik. sos-
yal ve kültürel yapılanma önlem-
lerine ihtiyaç duyulduğunu her
defasında ikna edicı bir şekilde
ifade ediyorlar. Söz konusu olan,
imkânlar dahılinde somut adım
atma stratejisidır. Bu politikayı
gerçekçi buluyorum. Burada ne
devletin niteliklerini belirleyen te-
mel ilkelerin tekrarlanması ne de
etnık ütopyalardaha ılen götürür.
Komşu devletler Kürt kökenli
nüfuslannın sorunlannı kendile-
rı çözümlemelidir. Uluslararası
topluluk bu konuda yardımcı ola-
bilir. Konferansa ihtiyaç olduğu-
nu sanmıyorum."
-Yani Kürt sorununun evren-
seueştirflmesi sözkonusu degfl. Ya-
şanan son göçmen dalgası Kürt
konusunu, özeUikle Almanya'da
yine gündeme getirmedi mi?
'PKK'yi uyardık^
Vergau: "Kuzey Irak ve Türki-
ye'den gelen Kürtlerin illegal göç
dalgasından en çok Almanya et-.
kilenmekiBiBİra göçmenlerinço*
ı a
ğu Almanya'ya gitmeyi hedefli-
yor_ Göç olayında insan tâcirleri-'
nin parmagı var. Birçok göçmen
ekonomik sıkıntıdan kurtulmak
üzere gelirken. diğerlerinin fark-
lı motifleri olduğu görülüyor.
AB'ye göç veren ülkelerle etkin
bir işbirliğine ihtiyaç var. Türki-
ye bu işbirliğine hazır ve Alman-
ya tarafindan çok takdir edilen et-
kin önlemler başlatmıştir. Türki-
ye"den gelen göçmenler konusun-
da Güneydoğu'daki ekonomik,
sosyal ve kültürel reform önlem-
leriyle ilgili izlenecek bir politi-
kanın. Türkıye'den kaynaklanan
göç baskısım azaltacağına kuşku
yok. Hükümetin. Güneydoğu'da-
ki ve Güneydoğu'dan gelen halkın
sorunlannın çözümüyle ilgili ola-
rak çabalannı desteklemekteyiz.
Bundan bağımsız olarak komşu
de\ letlerin Kürt kökenli insanla-
nyla sorunlan vardır. Bunlan bir-
birinden ayn olarak görmekte-
yiz."
-Bölücü güçleri güçlendirmek
ve böylece Türkiye karşısında Or-
tadoğu'da daha çok nüfuz kazan-
mak amacıyla Avrupaülann özel-
likle Almaırya'nın Kürt konusunu
abartüğı yönünde Türkiye'de bir
kuşku var. Bununla ilgili olarak
ne düşünüyorsunuz?
Vergau: "Bunu insanın hafıza-
sı almıyor. Burada bazı gazeteci-
ler fazla casus romanı okumuş ol-
malı. Macera dolu uyanlar yapı-
lıyor. 'Türidye'ye daha iyi hük-
metmekiçin AB bölücülüğü tesvik
ediyormuş'. Bosna örnek olarak
göstenliyor. Sevr anımsatılıyor,
ancak bu arada Almanya'nın Tür-
kiye'nin tarafinda, Sevr Anlaşma-
sı'na karşı olanlar arasında yer al-
dığı herhalde tamamen unutulu-
yor. İstanbul'dakı büyük gazetele-
rin redaksiyonlannda ciddiye al-
dığım bazı yazarların okurlara
böyle yanıltmalarla seslenmele-
rine çok şaşırdım. Hatta bu ya-
nıltmalar bir bakan tarafmdan ale-
ni bir şekilde dile getırilirse işın
şaka götürür tarafı kalmaz. Türk
diplomasisinin yüksek düzeyine
hayranız ve bu geleneğini sürdü-
recegine inanıyoruz.
Almanya, Türkiye'de ıstikrar-
dan yana olup, onu Avrupa Birli-
ği'ne almak istiyor. Bölücülük bu
büyük ilgiyle bağdaşacak en son
şeydir."
-Buna ragmen,tasvip gibi görü-
nen gizli Alman-PKK temaslan
oldu.
Vergau: "Türk hükümetinden
gizleyecek hiçbir şeyimiz yok. ll-
lmanya'nm
Ankara
Büyükelçisi
Vergau, PKK'ye
bakış açısında bir
değişiklik
olmadığmı ve
hükümetinin
PKK'yi bir
terörist örgüt
olarak gördüğünü
söyledi.
PKK ile:
- pazarhk
yapmadıklannı
ve
yapmayacaklannı
belirten Vergau,
"Almanya'da
şiddet
eylemlerini
sürdürmemesi
için Alman
güvenlik
makamları PKK
yönetimini ciddi
şekilde
uyarmıştır.
Siyasi tanımadan
söz edilemez.
Teröristlerle
biz de pazarhk
etmeyiz"
.% -:*••>. dedi.
"giîî yerler bunlann tümünden ha-
berdar.
Almanya'daki aşın Türklerin
Türk hemşehrilerimize ve polise
karşı şiddet olaylan 1996 yılı ön-
cesi kamuoyunda ve poliste büyük
endişe uyandıracak bir boyuta
ulaşmıştı. Şiddet olaylannın baş ak-
törlennın tümü Türkiye'nin Gü-
neydoğusu'ndan olmak üzere PKK
militanıydı. Güneydoğu sorunu-
nu ve böylece terörizmin ana ne-
denini bertaraf etmek üzere Tür-
kiye'nin ikna edici önlemlerini
görmedik. Alman güvenlik ma-
kamlan bu durumda PKK yöne-
timine ciddi uyanda bulunarak.
Almanya'daki terörü sürdürmesı
halinde, Almanya'daki Türk nüfu-
sunun önemli bÖlümünü ciddi bir
şekilde etkileyebilecek karşı ön-
lemlerin sertleştirileceğini göze
alması gerektiğini anlatmıştır. PKK
şimdilik bunun doğurabileceği so-
nuçlan görmüştür. Durum bun-
dan ibaret. Siyasi tanımadan söz
edilemez. Teröristlerle biz de pa-
zarhk etmeyiz.
Türk tarafı bizzat çözüm bula-
bilecek durumda olmadığından,
kendi güvenliğımiz için uygun
adımlar atmamız hususunda anla-
yış bekliyoruz."
-Fazla anlayış beklenmiyor mu?
Federal Başsavcının PKK •terö-
rist örgüt değildir' şekündeki açık-
laması ne anlama geliyor?
Vergau: "Federal hükümete gö-
re PKK suç işleyen bir terör örgü-
tüdür. PKK yasaktır \e öyle de
kalacaktır.
Federal Başsavcı Nehm bir hu-
kuk uzmanı olarak Alman Ceza
Kanunu'nun 129 (a) sayılı mad-
desinin uygulanabilirliğinden. ya-
ni Almanya'da kimlerin terörist
faaliyetler (Almanya'da cinayet
ve kundakçıhk) planlan yaptığı-
nın delillendirilmsinden söz et-
mıştir. Federal Başsavcının görü-
şününe göre, bu hüküm yalnızca
Alman topraklan üzerinde güdü-
len hedeflen kapsamaktadır. Sav-
cı, bu delilin son zamanlarda Al-
manya'daki PKK için gösterile-
meyeceğıni tespit etmekle birlik-
te. şantaj. çocuk kaçırma ve uyuş-
tunıcu ticareti gibi cürümler ko-
nusunda delillerin varlığının altı-
nı çizerek ifade etmektedir. Bu
nedenle PKK'nin Almanya'daki
hedefleri nedeniyle onu terörist
bir örgüt olarak değil. bir suç ola-
rak değerlendirmektedir.
larak üyeük sürednden dışlanıyor.
Hayal kınklığunızı anlıyor musu-
nuz?
Vergau: "Evet. Kişisel görüşü-
me göre, metinde son dakikada
eklenen bazı konulann altı tek
yönlü olarak çizilmektedir. An-
cak bunlar önkoşul değil. Türk ta-
rafı kızgınlığı nedeniyle Lüksem-
burg kararlannın olumlu özünü
küçümsemekte.
Birincisi: llk kez bir AB Zirve-
si Türkiye'nin AB adaylığını tes-
pit etmiştir. A\rupa Konferansı
için yapılan davetiyeden bu açık-
ça anlaşılmaktadır.
tkincisi: AB Zirvesi eşit kriter-
lerintüm adaylarca aynı şekilde ye-
rine getirilmesinin üyelik için ön-
koşul olduğunu ve Türkıye'yı AB
Bu, PKK'nin Türkiye'deki ey-
lemlerine ilişkin bir değeriendir-
me değildir. Terörist faaliyetlerde
bulunduğu Alman mahİcemele-
rince kanıtlanan herkes terörist
olarak yargılanır. Sayın Nehm'in
tutumu bunu değiştirmez. Polisin
kovuşturma önlemlennde bir de-
ğişiklik söz konusu değil. Bir kez
daha tekrarlamak istiyorum: Al-
man Hükümeti Türkiye ile birlik-
te uluslararası terönzmle mücade-
le etmekte ve PKK'yi terörist bir
örgüt olarak görmektedir."
t
PKK terör drgütüdür'
-Alman Dışişleri Bakanı Kin-
kel, 'Eğer bir örgüt silahlannı bı-
rakırsa onunla pazarlığa oturula-
bilir" demişti-.
Vergau: "Bunun PKK ile bir ıl-
gisi yoktu. PKK'yi bir terör örgü-
tü olarak görüyoruz. Onunla pa-
zarhk etmeyeceğiz.
Eğer siyasi bir grup. her ne ad
altmda olursa olsun, banşçı ve de-
mokratik yollardan nüfusun bîr
bölümünü ya da bölgeyi ilgilen-
diren bir konu hakkında fikir alış-
verişinde bulunmak istiyorsa, bu
görüşmeyı reddetmemek gerekir.
Bu sadece Almanya'nın görüşü
olmayıp Avrupa standardıdır. Ay-
nca, Türkiye"deki kamuoyunun
ve tanıdığım tüm gazetecilerin gö-
rüşü bu yöndedir. Türk Hüküme-
tı'nin böyle birgörüşmeyi redde-
deceğine ınanmıyorum. Ancak
PKK'nin durumunda, bu ne Türk
Hükümeti ne de bizim için gün-
demdedir."
-Lüksemburgdaki .\B zirvesi
Türkiye'nin beklentilerine cevap
vermedi. Türkiye a> nmcılıkyapı-
üyeliği yolunda teşviketmek için
bir strateji teklif edildiğini teyit
etmiştir.
Türkiye'ye müzakerelerin baş-
langıcı konusunda somut olarak
söz verilmediği için Türkiye'nin
üyelik sürecinden dışlandığını id-
dia etmek mantıklı değil. Kesın
olan, knterlenn yerine getirilece-
ği anlaşıldığı an üyelik müzake-
relerinin başlayacağıdır. Bu du-
rum, Türk tarafindan da bizzat ka-
bul edildiğı gibi, bugün için söz
konusu değil.
Ikinci aday grubuyla fark bura-
dadır. Bu beş ülke kriterleri gele-
cek yıllarda yerine getirecektir.
Bunun için AB tarafindan hazır-
lanan bir yardım konsepti de kat-
kıda bulunacak, zira bu ülkeler
nispeten küçük ve ÂB'nin kom-
şuluk ve güvenlik nedeniyle bu
ülkelenn üyehğinin teşvikinde ya-
şamsal çıkan var. Buna karşın Tür-
kiye olağanüstü öz potansiyeli
olan bir devdir. Türkiye'de çoktan-
dır yapılması gereken reformlan
AB bugün fınanse edebilecek kay-
nağa sahip değildir. Türkiye'nin bu
tür yardıma ihtiyacı yok ve kendi-
sinden böyle bir talep de gelme-
miştir. AB'nin farklı olana farklı
davranma hakkı vardır. Bunda bir
aynmcılık söz konusu değildir.
Kriterler herkes için eşit şekilde
geçerlidir.
Türkiye gelecek için rotasmı
çızdi:
-AB'ye üye olma konusunda
karariılığı devam ediyor,
-Ortaklık statüsü ve Gümrük
Bırliği'ni sürdürecek ve bunu ge-
lıştirecek.
Her ikısı de bizim hedefleri-
mizle örtüşmektedir. Dışişleri Ba-
kanı İsmail Cem ile Dışişleri Ba-
kanı Klaus Kinkel'in 27 Ocak gü-
nü Bonn'da yaptıklan görüşme bi-
zi yüreklendirdi. AB yakında stra-
tejiye ilişkin önerilerde buluna-
cak. Lüksemburg karar metninin
yorumunda Türkiye'ye yardımcı
olacak ve Avrupa Konferansı'na
çağnsı halen geçerlidir."
-Ankara'nın AB Zirvesi'ne gös-
terdiği tepkisinde Alman>a Fede-
ral Başbakanı Kohl'ün sözünü tut-
madığı> önünde birsitem vardL Bu
siteme basın geniş yer verdi. Bu-
nunla ilgili olarak ne düşünüyor-
sunuz?
Vergau: "Yapılan sitem yalnız-
ca dayanaksız olmayıp özellikle Fe-
deral Başbakanın Türkiye'nin
Gümrük Birliği'ne alınması için
gösterdiği önemli kişisel çabala-
nndan dolayı kıncı bir çıkıştır. Al-
manya Federal Başbakanı. met-
nini Başbakan Mesut Yılmaz ile
birlikte kararlaştırdığı bir açıkla-
mayı 30 Eylül 1997 günü Bonn'da
yayımladı. Açıklamada şöyle de-
nilmekte:
'Federal Başbakan, Başbakan
Yılmaz'a Türkiye'nin Avrupa'ya
ait olduğunu teyit etmiştir. Kohl,
Türkiye'nin daha sonra gereekle-
şecek olan AB'ye üyelik hedefini
desteklediğini bildirmiştir. Türki-
ye'nin bu hedefe ulaşmak için
AB'nin hedefleri dogrultusunda
üzerine düsen yükümlüJükleri ye-
rine getireceğine inanmaktadır.
Federal hükümet, imkânlan çer-
çe\esinde geleneksel Türk-.41ınan
dosttugu anlayişı içerisinde yar-
dım edecektir.'
'Suçlulan dışarda
aramayın'
Federal Başbakan sözünü tuttu
ve verdiği söze sadık kalmaya de-
vam edecektır. Türkiye, kriterle-
rin yerine getirilmesine yoğunlaş-
mak yerine, en iyi dostlannı hak-
sız yere eleştirerek ve suçlulan
dışanda arayarak ilerleme kayde-
demez. Bu kriterler içerisinde eko-
nominin dışında diğer bir AB üye-
siyle ilişkilerin, Güneydoğu so-
rununun ve insan haklannın uy-
gulanmaya konulmasının bu den-
li önemli rol oynamasında bizim
kabahatimiz yok. Türkiye bu ba-
kımdan diğer AB aday âkeleny-
le kıyaslaaamaz. Buradabiraynm-
cılık sözkonusu değildir."
-Türkiye'nin Avrupa Birtiği ta-
rafindan Yunanistan'ın çıkartan
karşısında ihmal edilmesine daha
ne kadar kadanması bekleniyor?
Vergau: "Türkiye'ye yapılma-
sı öngörülen AB mali yardımırun
bloke edilmesine Almanya bilin-
diği üzere kesin bir şekilde kar-
şı çıkmaktadır. Ancak isteğimi-
zi sopayla gerçekleştiremeyiz.
Mevcut AB kurallan oldukça ra-
hatsızlık verebilir. Üye olmak is-
teyen, bunu anlamayı öğrenme-
hdir.
Her aile. bireyierinden binsiy-
le ihtilaflı durumdaki birini aile-
ye yeni kabul ederken tereddüt
eder. Bununla söz konusu ihtila-
fın kusur ve nedenlen hakkında
bir şey söylemek istemiyorum.
Türkiye ve Yunanistan birbir-
lerine yaklaşmalıdırlar. Bu ko-
nuda kendilerim destekleyece-
ğiz. Başbakan Yılmaz'ın kap-
samlı diyalog teklifiyle cesaret-
lendirici bir adım attığını özellik-
le takdir etmekteyiz. 'Akil Adam-
lar Konseyi' fıkrini memnuniyet-
le karşılamaktayız. Madrid ve
Girit'te önemli temaslar yapıldı.
Anlaşmaya dönük her adım tı-
tızlikledeğerlendirilmelidir. Yu-
nan dışişleri bakanı geçen gün-
lerde yalnızca belirli tartışma ko-
nulannın değil, bütün önemli tar-
tışma konuîarının uluslararası
tahkıme götürülmesinden yana
olduklanndan söz etti. Bu şekil-
de diyalog için önkoşullar iyileş-
miş olabilir. Federal Hükümet,
Yunanistan'ın tutumundaki bu
gelişmeye Türk tarafının yapıcı
bir şekilde yönelme niyetini des-
teklemektedir."
FI& NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(g raksnet.com
Bu ülkede, resmi rakamlara göre 3 bin,
başka araştırmalara göre 10 bın civa-
nnda faili meçhul cinayet ışlendi ve iş-
lenmeye devam ediyor. Kutlu Savaş,
failı meçhul ctnayetlerın faillennin meç-
hul olmadığmı, devlet görevlilerinin mer-
kezi bir politıka sonucu bu cınayetleri
ışledığını raporuna açık açık yazdı.
TBMM Susurluk Komisyonu raporu
da, faıli meçhullenn devlet görevlilerin-
ce ışlendığine dıkkat çekmıştı. Zaten
bu raportar yazmasa da Susurluk ka-
zasından sonra ortaya dökülen bilgi ve
belgeler, faili meçhullerin arkasınclaki
elin, devlet olduğunu gösteriyordu. Bir
dönemin MİT Başkanı, Geneikurmay
Genel Sekreter Yardımcısı, Jandarma
Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Ku-
rulu üyesı emeklı Orgeneral Teoman
Koman'ın NTVde soytedikteri size inan-
dırıcı geldi mi? En kritik dönemlerde, en
kritik görevteri üstlenmiş bir devlet gö-
revlisi, gazetecilerin sorduklan sorula-
ra, sanki uzaydan yeni gelmiş gibi ce-
vap veriyordu. Susurluk kazasıyla orta-
Koman, Uzaydan Gelmiş Gibiydi
ya çıkan gerçeklerve binlercefaıh meç-
hul cinayet sanki başka bir ülkede iş-
lenmişti. Bu nedenle, ne Koman'ın dos-
yalan arasında ve ne de onun ilgi alanı
arasında bunlann hiç yer almadığı gö-
rüiüyordu.
O zaman kimdi bunca faili meçhul ci-
nayetin sorumlusu? Üç beş baldın çıp-
lak kendi keyfi için mi binlerce insanı öl-
dürmüştü? Cinayetlerden sonra ciddi bir
araştırma neden yapılmamıştj? İki üç iti-
rafçı bu kadar güçlü müydü ki, bütün
araştırma ve soruşturmalan engelle-
mışlerdı? NTV programına katılan ga-
zeteciler, bu sorulan ne yazık ki açıklık
ve netlik içinde sormadılar. Koman'ın in-
cirçekirdeğini doldurmayan cevaplan-
na, kahkahalar atarak, gülerek karşılık
verdiler.
Ortada gülecek değil, ağlanacak bir
durum vardı. Binlerce insanımız; evle-
rinden, sokak ortasından alınıp işken-
celer yapılarak kurşuna dızılmıştı. Bu
korkunç tablo yüreğımizi yakıyor. Sa-
vaş Buldan'ın. Mehmet Sincar'ın ve
Vedat Aydın'ın eşlerıni hep birlikte ız-
ledik. Bu cinayetlerı devlet görevlileri
veya onlann yönlendırdiğı birtakım ka-
tillerin yaptığı artık kesinleşti. O zaman
da, hemen herkesın ortak kanaatı; ci-
nayetlerin, devletin merkezi kararları
sonucu işlendiğı yönündeydi.
Bütün bu dönemlerde en sorumlu
koltuklarda oturan Teoman Koman, cid-
di hiçbir soruşturma yapmadıklarını,
olayların üzerine gitmediklerini, hatta
bir anlamda bu durumdan memnun ol-
duklarını ifade eder gibiydi. Gazeteci-
lerin sorusu üzenne, katillehn yer değiş-
tirmesini "Belki de doyuma ulaşılmış-
tır, onun için yer değiştirmişlerdir" gibi
bircevapla karşılıyorvegülümsüyordu.
Veli Küçük konusunda yaptığı açık-
lama ise akıl alır gibi değıldi. Küçük,
Çatlı ile bırkaç kez çok kısa sürelerle gö-
rüşmüş, bu kadarcık bir şey ıçın soruş-
turma açılamazmış. Birjandarma komu-
tanı, 7 kişinin katili olarak aranan, çok
sayıda öldürme olayına adı kanşmış bir
kişiyte acaba neden görüşmüştü? Onu
yakalaması gerekirken, onunla temas
kurması acaba nasıl açıklanıyordu? Ga-
zeteciler bunu da sormadılar.
Üç cep telefonu konuşması resmi
kayıtlara geçmışti. Başka ne gibi ilişki-
leri olduğunu biz bilmiyoruz, acaba bun-
lan Teoman Koman araştırmış mıydı?
Abdullah Çatlı, Velı Küçük'ün cep tele-
fonunu nereden bıliyordu ve ne amaç-
la üç kez onu aramıştı? Hiçbir şey ol-
masa, aranan bir şuçluyu emniyete ha-
ber vermemesi bile bir takibatı gerek-
tirirdi.
Bütün bu sorulara cevap vermesi ge^
reken sorumlu bir komutanın, emekli
olurolmaz, elinde medya gücü bulunan
bir holdıngın yönetimine getirilmesi de
garip değil mi? Koman, daha resmi el-
bısesini çıkarmadan üst düzey bir hol-
ding yönetıcılığıne hangı özelliklenylege-
tirildi? Ekonomist değil, teknık bilgileri
olan birisi değil. Onun görevleri istihba-
rat ve güvenlik. Bu alanda da binlerce
faili meçhul cinayet işlenmış ve hiçbiri-
nin sorumlusu ortaya çıkanlamamış. O
zaman hangi özelliği onun bu koltuğa
oturtulmasına yol açmış? Düşündüm,
düşündüm bir cevap bulamadım.
Sonunda, yeni göreve geldiği holdin-
gin TV kanalına çıkarak, bu yatınmın
bir anlamı olduğunu kanrttadı. Siz, Te-
oman Koman'ın anlattıklanndan tatmin
oldunuz mu? En sorumlu güvenlik ve
istihbarat kurumlannın başında bulun-
muş bir devlet görevlisı, sanki hiçbir
şeyden haberi yokmuş gibi konuşuyor-
du. Faili meçhul cinayetlerı ve Susur-
luk kazasıyla ortaya çıkan konulan da
Milli Güvenlik Kurulu'nda ele almadık-
lannı itiraf etti. Sizce bütün bu açıkla-
malar güven verici ve inandıncı mı?
PERŞEMBE
ORHAJN BURSALI
Enayi
Hiç düşünmediğimiz, duyduğumuzda ise kendimi-
ze kızıp (bizim alt kattaki minik kedimizin adı zıpzıp)
"Tüh Allah kahretsin, bunu biz nıçin akıl etmedik?"
diye kısa bir dövünmeden sonra, ama kendımizi hız-
la toparlayarak; devletçe, milletçe, bilhassa ve özel-
likle de medyaca üzerine atladığımız "Irak'ın bizi de
bombalayabileceği" gerçeğini bize bahşettiğı için
Kilinton'a minnettarlıktan öte ne yapabiliriz dıye (ör-
neğin, oradaki Oval Ofis'te harekât alanı çok daral-
dığı için kimsenın kendisini rahatsız etmeyeceği ve
pipisi dışarda huzur içinde gezebileceği bir Türkiye
Oval Ofisi hazıriamak gibi) ınşallah bizden birileri ka-
fa yoruyoriardır. işte gerçek dost dediğin böyle kara
günlerde belli olur ve çevremizde savaş bulutlannın
kol gezdiği böyle bir anda, Pentagonun çekmece-
lerinde yıllardır gizli tutulan, Irak silahlarının menzili
içinde olduğumuzu yazan Top Secret raporun en can
alıcı bölümlerini, Pentagon generallennin "Ne yapı-
yorsunuz Sayın Başkan!" şeklinde gösterdikleri şid-
detli muhalefete göğüs gererek, üstelik bütün so-
rumluluğu üstüne ve her şeyi göze alarak, Cumhur-
başkanımıza bir mektupla bildirir.
Irak'ın silahları bizi de vurabilir ha! Namussuz he-
rif.
Kilinton'un bu büyük ifşasına paralel, iyi ki devle-
timizin silahlı kanadı da Irak'ın Türkıye'yi bombala-
ma gücü üzerine bilgileri açıkladı da ve yazılı ve gör-
sel medyamız da bunlan sürmanşet çekti de gaflet
uykusundan uyandık. Şimdi televizyonlanmızda ha-
ber spikerlerimiz, bu önemli haberi ve gerçeği atla-
manın sıkıntısı ve suçluluğu içinde, boğazlannı şişi-
rerek, gözleri fartaşı gibi açık, kaşlan yay gibi, çene-
leri aşağıya düşmüş ve yüzleri uzamış bir halde, el-
leri kollanyla çırpınarak ve basbar bağırarak, biz hal-
kı uyandırmak ve uyarmak görevlenni ifa etmeye ça-
lışıyorlar. Onlan böyle seyrettikçe, bugüne kadar za-
ten uyumuş olmanın telaşıyla daha çok korkuyorum.
Tüyierim bir haftadır hâlâ diken diken. Savaşın tam
içinde olduğumuz halde, bugüne kadar savaş dışın-
daymış gibi davranmamızın, varsa Freudiyen; yok-
sa biyolojik, psikiyatrik veya her iki açıdan nedenle-
rinin açıklamasını değerii uzmanlanmızdan bekleyip,
bizi henüz savaş başlamadan (Yoksa savaşın başla-
dığı benden saklanıyor mu?) tam bir savaş atmosfe-
ri içine büyük bir başanyla sokarak hazııiıklı kılan
medyamızın yeni Türk büyüklerine, bu hizmetlerin-
den dolayı oval ofis madalyalan verilmesı gerektiği-
ni burada belirtiyorum.
Hemen her kanalda her haberi 10 sözcükte bir ke-
serek; savaş gemilerinden havalanan ve uzaydatak-
lalar atarak uçan, hedefi görünce kilitlenen ve bom-
balannı atan savaş uçaklannı ve hemen arkasından
altta kopan kıyametin alametlerini seyrettiren ha-
ber/görüntü kurguculanna da nasıl teşekkür edece-
ğimi bilemiyorum. Onlar sayesinde haberin ne oldu-
ğunun değil, görüntünün ne olduğunun önemini kav-
radım ve gazetecilik ve yazarlık mesleğimde bana ye-
ni ufuklar açıldı.
Sonra Kilinton'un milletçe kafamızda yaktığı am-
pulün etkisiyle, birden benim düşüncemde de, sa-
dece Irak'ın füzeleri ve gaz bombalannın değil, Çin
füzelerinin de bizi vurabileceği ampulü yanıyor. "Hin-
distan bize uzaydan birbomba sallayamaz mı?" di-
ye yanan başka bir ampulün ışığında düşünmeye
başhyonım. Hadi, Yunan lobisi Beyaz Saray üzerin-
de çok etkilroldoğu için, Yunanistan uçaklan ve bom-
balannırr da Türkiye'yi vurabileceği gerçeğini bize
açıklamamasını anlayışla karşılanz; ama Hindistan ve
Çin'in Türkiye için taşıdığı tehlikeleri Kilinton'un biz-
den niçin sakladığını izah edemıyorum. Benim aklı-
ma gelmeseydi, Kilinton bu gerçeği bizden hep sak-
layacak mıydı diye içimi bir kurt kemirip duruyor.
Ama şimdi bir ampul daha yanıyor, Irak olayında
verdiği iyi sınavı düşünerekteselli oluyor ve "Herhal-
de her şeyin bir zamanı ve Kilinton'un da bir bildiği
vardır" diye düşünüyorum.
Kanat'ı kimler koruyor?
Itirafçı koğuşunda
faili meçhul cinayet
Yurt Haberleri Servisi -
Diyarbakır E Tipi
Cezaevinde, siyasi
koğuşlardan ıtirafçı
koğuşuna geçen PKK'li
tutuklu Sinar Er'i
öldürdükleri iddıasıyla
haklannda dava açılan
11 PKK itirafçısının,
Diyarbakır Ağır Ceza ve
Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin an arda
görevsızlik karan
vermesi nedeniyle 5
yıldan bu yana
yargılanamadıklan
belirlendi. Sanık
itirafçılardan
Abdülhaldm Bakır.
Er'in, PKK ıtırafçısı
Alaattin Kanat
tarafindan işkence
edilerek öldürüldüğünü
öne sürerken Kanat'ın
bu iddialarla ilgili
sorgulanmaması dikkat
çekti.
1993 yılında Diyarbakır
ETipi Cezaevi'nde
siyasi koğuşlardan
itirafçı koğuşuna geçen
PKK'li tutuklu Sinan Er,
itirafçı koğuşunda
işkence edilerek
öldürülmüş halde
bulundu. PKK itirafçılan
M. Güneş. Kasım
Çatsak, Hattt Aslan,
AhmetTosun. Ramazan
Soylu, M. Yüksel Önen,
Mahmut Estaş. Aslan
Asal, Abdülhakım Bakır,
Ahmet Aslan ve Veysi
Bayın hakkında
soruşturma başlatıldı.
Ancak açılan dava
Diyarbakır'daki
mahkemeler arasında
gidip geliyor ve 5 yıldan
bu yana
sonuçlandınlamıyor.
Savcıhğın soruşturmanın
ardından ilk davayı
açtığı Diyarbakır 2. Ağır
Ceza Mahkemesı,
görevsizlik karan
vererek dosyayı
Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi'ne
gönderdi. Diyarbakır
DGM ise davanın
görüleceği yerin kendi
mahkemeleri olmadığını
belirterek görevsizlik
karan verdi ve dosya
yenıden 2. Ağır Ceza
Mahkemesine
gönderildi. üzun bir süre
sürüncemede kalan ve
mahkemeler arasında
gidip gelen dosya en
sonunda "mahkemeler
arasında devam eden
uyuşmazlıgın çözümü
için" geçen yıl kasım
ayında Yargıtay'a
gönderildi. Davanın
hangi mahkemede
görüleceğıne Yargıtay
karar verecek.
'Kanat öldürdü'
Cinayet davası
sanıklanndan PKK
itirafçısı Abdülhakım
Bakır. tutuklu Sinan
Er'in "General Zinnar"
kod adlı PKK itirafçısı
Alaattin Kanat
tarafindan işkence
edilerek öldürüldüğünü
söyledi. Abdülhakım
Bakır'ın ifadelerine
karşın o dönemde
Diyarbaktr E Tipi
Cezaevi'nde tutuklu olan
Alaattin Kanat'm
cinayetle ilgili
sorgulanmaması ve
suçlamalann dışında
tutulması dikkat çekti.
Susurluk Raporu'nda
HEP Milletvekili
Mehmet Sincar'ı
öldürmekle de suçlanan
Kanat'uı bu davada
kimler tarafindan
korunduğu sorusu da
bugüne kadar açıklık
kazanmadı.