Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KASIM 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Çakıcı'ya
bandrol!
Birkaç hafta önce
Tempo dergisi, ülkücü
mafya babası Alaattin
Çakıcı'nın işadamlan
ve siyasilerie yaptığı
telefon
görüşmelerinin
bantlannı bir kasette
toplayıp "Best of
Çakıcı" adıyla olarak
okurlanna dağıttı. llgili
yasa, "eğitim" amaçlı
kasetfer dışında her
türlü kasete bandrol
alınmasını öngördüğü
halde, Çakıcı'nın
kasetinin bandrolu
yoktu. Bu konuda
Kültür Bakanlığı'ndan
bir açıklama yapılır
diye bekledik ama
olmadı. Yasaya
bakarsak, Çakıcı'nın
telif hakkı doğuyor.
Hatta kasette
konuşması geçen
siyasiler ve işadamlan
da telif isteyebilir!
Yasa böyle diyor ama
bakanlık bir şey
demiyor. Neden
demiyor? Çünkü bu
işler nazik işler!
Çünkü Kültür
Bakanlığı'nın
koridorlarında
1
büyük bir
_ gazetenin genel
^ yayın yönetmeni
aracılığıyla Çakıcı ile
ilişkili bir işadamı
adına SİT alanlarıyla
ilgili görüşme yapmak
üzere Kültür Bakanı
istemihan Talay'dan
alınan randevu
konuşuluyor!
tiektronik posta: som@posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97
- Enflasyon hedefi yine
tutmamış...
"Son hedef karavana!"
nkara'dan dostumuz Mustafa Yıldırım,
"Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı" sıfatıyla yap-
tığı araştırma sonunda Atatürk'ün bir sö-
zünün çarpıtıldığını söylüyor. Yıldırım, Ata-
türk'ün 30 Ağustos 1925'te Kastamonu'da halka
yeni ve çağdaş devletin kuruluş ilkelerini anlatırken
şöyie dediğini bildiriyor:
"Efendiler ve ey millet! Iyi biliniz ki, Türkiye Cum-
huriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar mem-
leketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat (yol), me-
deniyet tarikatıdır (yoludur). Medeniyetin gerekleri-
ni yerine getirmek, insan olmak için yeterlidir."
Bildik bir söz... Ama küçük bir fark var.
Mustafa Yıldırım anlatıyor:
"Tahrifat, 'mensuplar' sözcüğünün yerine 'mec-
zuplar' sözcüğü konarak yapıldı. Böylece mezne-
be dayalı cemaatların, yayılmacı devletlerin maşa-
sı olmaktan kaçınmayan etnik camialann, kuralları-
nı kendilerine göre koyup işlettikleri hangi yapılan-
Mensuplar
maysa ona ait olduğunu varsaydıkiarı insanları, Tür-
kiye Cumhuriyeti yurttaşlığının da önünde gelen
kimlikleriyle kurtarmış oldular."
Atatürk'ün konuşmasında öne çıkan mensupluk
konusu, meczupluk sözcüğü ile nörolojik bir vaka
olarak uçuk-kaçıklık sorununa dönüştürüldü.
Yurttaş olmaktan övünç duymak yerine, iyi mez-
hebe, iyi tarikata mensup olmaktan söz edebilme-
nin ortamı yaratıldı.
Sonra "meczupluk" anlamsız bir şekilde havada
kaldı vetümcenin içinden atıldı. Ne mensupluk kal-
dı, ne meczupluk...
Yıldırım, Atatürk'ün aynı konuşmasında mensup-
luk konusunun altını özellikle çizdiğini söylüyor. Ata-
türk konuşuyor:
"Özellikle bu gibi cahiller, bazı yerlerde halkın tem-
silcileriymiş gibi onların önüne düşüyorlar. HaJkla doğ-
rudan doğruya ilişkiye geçilmesine adeta bir engel
oluşturmak sevdasında bulunuyorlar.
Bu gibilere sormak istiyorum. Bu görev ve yetki-
yi kimden, nereden almışlardır?
Bilindiğine göre, milletin temsilcileri, seçtikleri me-
buslar ve onlardan oluşan TürkJye Büyük Millet Mec-
lisi ve Meclis'in güvenini kazanmış Cumhuriyet Hü-
kümeti'dir. Bir de mahalli olarak seçilmiş belediye
reisleri ve heyetleri vardır.
Millete hatırlatmak isterim ki, bu laubaliliğe izin ver-
mek asla uygun değildir."
Türk Tarih Kurumu kapatıldığı için mensupluk ko-
nusundaki tahrifatla ilgili aynntıları öğrenecek ma-
kam kalmadı... Kenan Evren'in kurduğu kurum ise
kendinden menkul...
Kaldı ki, "mensuplar"ın hükümetten belediyelere
kadar sızdığı da herkesin bildiği bir gerçek!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Baba, çocuğunun ödevinden şikâyetçi
Bir ilköğretim okulu öğrencisi evde
defterini açmış ödev yapıyor. Babası
ödeve bakıyor...
Çocuk, "Biz Atatürk'ü çokseveriz"
cümlesini yazmaya çalışıyor.
Baba, okulun müdürüne telefon edi-
yor:
- Ne biçim Ödev bu? Biz, sizin Ata-
türk'ünüzü sevmeye mecbur muyuz!
Müdür:
- Şikâyetiniz varsa Milli Eğitim Ba-
kanlığı'na bildirin, değiştirsinler bu
cümleyi...
Babanın, Milli Eğitim Bakanlığı'na te-
lefon edip etmediği bilinmiyor
ama devletin bir üniversitenin j
tıp fakültesinde doktorluk ve
aynı zamanda üniversitede rek-
tör yardımcılığı yaptığı ve dahi
Bediüzzaman Said-i Nursi adıyla
anılan Kürt Sait'in tarikatından oldu-
ğu biliniyor!
Levenfteki camiden ne yayını yapılıyor?
23 Kasım'daAnkara'da2. Din
Şûrası toplanıyormuş. Diyanet
Işleri Başkanı Mehmet Nuri
Yılmaz'dan rica etsek, toplantı-
dan önce Istanbul'a teşrif etseler ve
Levent'ten Etiler'e giderken Petrol Si-
tesi'ndeki camiye bir uğrasalar.
Çevre sakinlerinin anlattığına göre,
hastaları-bebekleri yataklarından fır-
latacak denli hoparlörün sesini aça-
rak ezana benzer bir şeyler okuyan
müezzinin maksadının ne olduğunu ve
de cuma günleri sabahtan akşama
kadar çevreye yapılan Arapça benze-
ri yayının ne anlama geldiğini acaba
bir tebliğ konusu yapabilirler mi?
6 müdüre ödül verildi
Okullarda
deprem eğitimi
fstanbul Haber Servisi - ts-
tanbul 11 Milli Eğitim Müdürlüğü,
geçen öğretim yılında öğrencile-
rini doğal afetlere karşı bilgilen-
dı'ren 6 okul müdürüne ödül ver-
di.
Istanbul ll Milli Eğitim Müdü-
rü Ömer Balıbey, dün müdürlük
binasuıda düzenlenen törende yap-
tığı konuşmada, depremin Türki-
ye'de çok hassas, ancak bir o ka-
dar da ihmal edilmiş bir konu ol-
duğunu söyledi. Balıbey. Istan-
bul'daki öğrencilerin doğal afet
öncesi. sırası ve sonrasında neler
yapılacağını öğrenmeleri gerekti-
ğini kaydetti. Istanbul'dabulunan
540 okuldan sadece 6"sında dep-
rem konusunda iyi eğitim verildi-
ğini vurgulayan Balıbey. bu sayı-
nın yükseltilmesi gerektiğini söy-
ledi.
Kandilli Rasathanesi Deprem
Araştırmalan Enstitüsü Müdürü
Ahmet Işıkara da depremin za-
rarlannın azaltılmasının eğitim-
den geçtiğinin altını çizdi. Işıka-
ra, "Biz, 1 çocuk 3 kişi mantığıy-
la yola çıktık. Okulda deprem ko-
nusunda bilgilenen öğrenci. evi-
ne gittiğinde anne ve babasina
da öğrendiklerini aktarıyor. Bu
eğitim tüm Türkiye'de ya> gınlaş-
malı" diye konuştu. Deprem ko-
nusunda tüm kamu binalannın en-
vanterinın çıkanlmasma başlan-
dığını belirten Işıkara, önümüz-
deki günlerde bu araştırmanın so-
nuçlannı açıklayacaklannı kay-
detti.
lstanbul 11 Milli Eğitim Müdü-
rü Ömer Balıbey. deprem konu-
sunda yaptığı çalışmalanndan do-
layı Küçükçekmece Mustafa Ke-
malpaşa llköğretim. Pendik Mil-
li Eğitim Vakfı llköğretim Okulu.
Pendik Orhan Sinan Hamzaoğlu îl-
köğretim. Şişli Handan Ziya Öniş
llköğretim, Ümraniye Mehmet-
çik Lisesi ve Kadıköy İstek Se-
miha Şakir Lisesi müdürlerine
ödül verdı.
ÇİZGİLİK KİMtL MASARACI
HARBİ SEMtn
w/V?
\v xz
POROY
« HAWİ /..
y
ever/.
/
BULUT BEBEK MRAYÇIFTÇI
Millet Mektepleri uyanıyor
,e MÜ'nnü 75. yıl kutlamaları kapsamında düzenlediği, "Kadı-
iöy'ün 28 Mahallesinde. 28 Millet Mektebi Açma Projesi" bir pa-
ıeİle tanıtıldı. Panelin sonunda düzenlenen törenlerin ilkinde.
Millet Mektepleri'nde görev alacak 18 ve onları eğitecek 10 öğ-
•etmene sertifikaları veriJdi. İkinci törende ise geçen yıl Kadıköy
îelediyesi Aile Danışma Merkezi'nce düzenelene okuma-yazma kurs-
arını başarıyla tamamlavan 16 kursiyere belgeleri verildi.
Oemiryolu idareleri başkanları toplandı
Demiryolları
yeniden gündemde
fstanbul Haber Servisi -
rCDD Genel Müdürü Hasan
Mollaoğlu. demiryollannın za-
nan zaman ihmal edildiğini, an-
;ak son yıllarda gerek çevresel
caygılar, gerekse ekonomik etki-
er \üzünden yeniden gündeme
»elûiğini söyledi.
Ekonomik Işbirliği Teşkila-
ı'nın (EİT) 8. Bölgesel Planla-
na Konseyi toplantısında 2 yıl-
la bir yapılması kararlaştınlan
ieniryolu İdareleri Başkanları
L Tsplantısı başladı. TCDD'nin
:
enerbahçe Tesisleri'nde 3 gün
.ûrecek olan toplantının açış ko-
ıuşmasını yapan Mollaoğlu, iş-
birliği içinde olan bölge ülkele-
rinin sosyo-kültürel ve ekono-
mik açılardan kalkınmasının ara-
lanndakı ulaşım ağının gelişme-
sine bağlı olduğunu belirtti.
Demiryolu taşımacılığında Ba-
tılı ülkelerle bölge ülkeleri ara-
sındaki farklann giderilmesinin
dünyanın içinde bulunduğu glo-
balleşme süreci açısından önemi-
nin büyük olduğuna dikkat çeken
TCDD Genel Müdürü Mollaoğ-
lu, modern ülkelerde hızla geli-
şimi devam eden demiryolları
sektörünün. bölge ülkelerinde
aynı hızda gelişmeye devam ede-
mediğini kaydetti.
TARÎHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 4 Kasım
SON OSMANLI HOKOMETL
1922'DE BUBüfJ.SON OSMANLI HÜKÛUETİ İSTİFA £T-
T/. İSTAHgUL MKİ SADRA2AM TEVPİK PAŞA (SOLDA"), EKİM
AftNIN SOUUMCA, İTİıAP P£VLSTl£KİHDEN GELEN
BARIŞ KONPG&AHS1 ÖHEtÜSiNİ KASuL STM/fTİ. rİİKKİ-
YEA&INA HAREKET e&£REK,BUNl>AH MUST7VA K£-
MAL fHÇA'Yl VE ANKARA HÜIOİUETİUİ HABEMDA&
ETMESİ BÜyÜK. ÖFKE YA&HTıto/Çn.
TDPLAHAA1 7ÜRJÜYE BÜYÜK. MİLLBT AAECUSİ'N&£
AÇlfUAMALAR YAPAAI MUS7MGA Z&AAL, SAL7*-
WTTN HİLAFB7TBN AYR/LMAS/M \/B PAOfÇAHU-
6(*J KALPfRdM^srftf ö/veeor. Ar/vr eo/v YACA-
LAÇAN BU KAfZARLA, ISmUSUL HÜ/aJ**eT7 t>e / f -
LEt/İHİ y/77İeCf/f OiMYORPU- TASAHIN TBMM'MDE
ONAyLAMAAAStMOAAl ÛÇ 6ÜAJ SOH&A, SON OSMAH
Ll HLHCÛMETİ İSTİF* EPYO&PU
İLAN
T.C.
ARAÇ KADASTRO
HÂKIMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1992/10
KararNo: 1997/78
Davacı Araç Orman Işletme Müdürlüğü vekili Av. Yalçın Vz
tarafmdan davalılar Satılmış Küçüksavcı ve arkadaşlan aleyhine
Haliloba köy-ü 309 parsel hakkında açılan kadastro tespitine iti-
raz davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
Davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş ve ka-
rar, davacı vekili tarafınıdan temyiz edilmiştir.
Karar ve temyiz dilekçesi tüm aramalara rağmen davalılardan
Araç Haliloba köyünden Mehmet kızı Fatma Ziyaretçi, Çamaltı
köyü nüfusuna kayıtlı Abdullah Taşçı eşi Hasibe Taşçı. Abdul-
lah oğlu Adil Taşçı. Osman oğlu Sami Taşçı, Recep oğlu Umut
Devnm Taşçı. Recep kızı Demet Evrim Taşçı ve Abdullah kızı
Behiye Taşçı'ya teblig edilememiş ve ilanen tebliğine karar ve-
rilmiştir. Adı geçen şahıslann ilan tarihınden ıtıbaren 15 gün içe-
risinde karara. 10 gün içerisınde temyiz dilekçesine karşı diye-
ceklerini bildinneleri, aksi takdirde karann bu şahıslar açısından
kesinleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur.
Basın: 51692
ILAN
T.C.
KAHRAMANMARAŞ SULH HUKUK
MAHKEMESİ SATIŞ
MEMURLLĞU'NDAN
Dosya No: 998/3
Davacı Ilhan Özdemir ile davalılar Şaban Kuş. Ali Topal,
Güngör Yıldız, Makbule Çıngılı ve Sabri Saka mirasçılan arala-
nndaki izaleyi şüyuu davasının sonunda verilen karar gereğin-
ce:
Dava konusu K. Maraş merkez Serintepe Mahallesi 1941 ada
3 parsel numaralı 865 m2. büyüklügünde 2. 162.500.000 TL
muhammen bedelli arsa, açık arttırma ile satılacaktır.
1. Satış 1.12.1998 günüsaat 09.00 ile 09.15 arasında K. Ma-
raş Adliyesi Hukuk Mah. Yazı Işlen Müdürü odasında yapıla-
caktır. Bu satışta talip çıkmaz veya muhammen değerin %75'ini
bulmazsa 11.12.1998 Cuma günü aynı yerde ve aynı saatler ara-
sında 2.nci satış yapılacaktır. Ihaleye gireceklerin kıymetin yüz-
de 20'sinı teminat olarak yatırmalan gerekir. Şartname 26.10.
1998 tarihinden itibaren dairede açıktır. Bu ilan taraflara tebligat
yerine de geçerlidir. Daha fazla bilgi almak isteyenlerin 998/3
sayılı dosyaya müracaatlan ilan olunur. 8.10.1998
Basın: 51675
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
'Bekârar
Amcam Faik Kavukçuoğlu, 1. Dünya Savaşı yıl-
lannda Malta'ya sürgün gönderilmiş, sonuna doğru
"Milli Mücadele"ye katılıp 4. Ordu Kumandanlığı yap-
mış, daha sonra da Demokrat Parti'den Afyon Millet-
vekili seçilmiş Ali Ihsan Sabis Paşa'nın lstanbul Maç-
ka'da, Şakayık Şokağf ndaki konağının giriş katında
babaannemlebirlikteotururdu. tki fakülte bitirmiş, üç
dört yabancı dil bilen ilginç bir insandı. "Kuran Tefsi-
n"nden "Yeni Ev Doktorv"na, "Rüya Tabirteri"nden
"AyakkabıcılarDerneğiAlmanağı"r\a kadar çeşitli ko-
nularda kitaplar "kaleme alır", bunlann telif ücretle-
riyle geçinirdi. 1950'li yıllarda Ali ihsan Paşa'nın ağ-
zından cilt cilt "Harb Hatıralan" yazıyor, karşılığında
paşanın konağında kira ödemeden oturuyordu.
Arada bir beni yanına alır gezdirirdi. llk matbaa ma-
kinesini, onun birsüre "narn-/müstear"ileyazdığı Dün-
ya gazetesını gezerken görmüştüm. Ne Falih Rıfkı'yı
ne de Bedii Faik'i sever, ama yine de Dünya'da ya-
zardı. Bütün gece dolaşır, ben uykusuzluktan perişan,
sabaha karşı eve dönerdik. Evinin duvarları, yerler ki-
taplarla doluydu. Dergilerini, kitaplarını karıştırmama
hiç ses çıkartmaz, her soruma mutlaka yanıt verirdi.
Nâzım Hikmet adıyla da ilk kez amcamın evinde raf-
lardan birınden gelişi güzel çekip aldığım, yapraklan
sararmış bir kitabın kapağında tanışmıştım. O, sırtın-
da rengi atmış "robe de chambre"\, önünde kırmızı
şarabı, parmaklarının arasında Kulüp sigarası, masa-
sına oturmuş, yazı yazıyordu. Bir ara bana baktığın-
da elimdeki kitabı görünce gülmüş, "Sana birşiiroku-
yayım" demişti. Çok güzel şiir okurdu. Ben, "Peki"
deyince, kalın camlı, siyah çerçeveli gözlüğünü takıp,
okumaya başlamıştı. "Zekeriya zikrini bir sonsuz aha
verdi, I Doğdu Isa, bikrini Meryem Allah'a verdi..."
Dinlediğim şiirden hiçbir şey anlamamıştım. "2i-
kir", "biklr" gibi sözcükleri ilk kez duyuyordum. Biraz
saygıdan, daha çok da korkudan -çünkü çok ters bir
adamdı-, bu uzun şiiri hiç ses çıkarmadan sonuna ka-
dar dinlemiştim. Şiir sona erince ben, "Pek anlama-
dım" deyince, yavaş yavaş anlatmaya başlamıştı. An-
lattığı onca şey arasında nedense en çok "bikir" de-
nilen "şey" ilgimi çekmişti. Anlattıklarından, bunun
yalnızca kızlarda bulunan, dokununca hemen bozu-
luveren, çok değerli bir "şey" olduğunu anlamıştım.
Ben, "Nasılgörebilirim" diye sorunca, yüzü birden de-
ğişmiş. Istersen bu bahsi burada kapatalım, ileride
nasılolsa öğreneceksin" deyip, başka bir konuya geç-
mişti. Ne var ki bu, merakımı daha da arttırmıştı. Teş-
vikiye Camii'nin önünden bindiğim Taksim tramvayın-
da, yol boyunca "Bu işin esasını nasıl öğrenebilirim"
sorusuna, "pratik" bir yanıt arıyordum.
Belki mahalledeki kızlar bana yardımcı olabilirler-
di. Taksim'de tramvaydan inip biraz yürüdükten son-
ra Sıraselviler'den Arslan Yatağı'na saptığımda "çö-
züm"ü bulmuştum. Gül'e soracaktım. Gül, bizim So-
muncularsokağındakievimizin karşısında, IspiroAm-
ca'nın bakkalının üst katında oturuyordu. Benden bir
iki yaş büyük, en fazla on iki yaşında, kara kuru bir
kızdı. CihangirCaddesi'ndenfavukuçmaz'ın Kazan-
cı Yokuşu'yla kesiştiği köşe başına inen merdivenli so-
kağımızın geniş sahanlığında, biz oğlanlar misket, ga-
zoz kapağı, "kovboyculuk" oynarken, o da kız arka-
daşlarıyla ipatlar, "kukalısaklambaç"oynardı. Bir ke-
resinde bizi, yanımızdaki iki katlı, boş duran ahşap evin
üst katında kurşun boru "çalarken" yakalamıştı. "8e-
niöpersenizkimseye söylemem" deyip, önce Varcrf'a,
Birol'a, sonra Alman komşumuzun oğlu Horst'a, en
sonra da bana dudaklarını uzatıp, öptürmüştü. Böy-
le bir şey ilk kez, başımıza geliyordu. Hem şaşırmış,
hem de çok heyecanlanmıştık. Aynen filmlerdeki gi-
bıydi! Çaldığımız borulan, sokaktan geçen eskiciye ve-
rip, karşılığında "leblebihelvası"alırken, yanımızagel-
miş, helvamıza ortak olmuştu. Gözlerinin içi gülüyor-
du.
O gün, "Leblebi helvası ister misin" diye sordu-
ğumda, yanıt vermeden oturduğu eşikten kalkmış, pe-
şim sıra ahşap eve gelmişti. Her zaman yaptığımız gi-
bi yine kurşun çalacağız sanıyor, "gerçek" niyetimi bil-
miyordu. Kapıdangirergirmez, kolunututmuş, heye-
canla amcamdan duyduklanmı anlatmaya başlamış-
tım. Fakat beni dinlemiyordu. Aklı fikri kurşun boru-
lardaydı. Baktım olmuyor, elimi eteğine doğru atmış,
atar atmaz da suratıma tokadı yemiştim! Demek ki bu
"bekâret meselesi"riı öğrenmek sandığım kadar ko-
lay olmayacaktı. Aynı yıl Anadolu yakasına taşındık.
Gül'ü bir daha görmedim. Aradan geçen, "neyin ne
olduğunu" öğrendiğim yıllarda ne zaman gazeteler-
de bekâret" nedeniyle işlenmiş bir cinayet haberi
okusam, sinemalarda "Hâkim bey, uyandığımda her
şey bitmişti" yollu "dramatik" bir "Yeşilçam filmi" \z-
lesem, hep aklıma Gül'den yediğim o tokat geldi.
Güldüm. Son günlerde ünlü kişilerarasında patlak ve-
ren "bekâret tartışmalan"na ilişkin haberleri duyduk-
ça yine Gül'ü anımsıyorum. Ona bir rastlasam, şim-
di yerinde yeller esen o ahşap evdeki niyetimin o gün
ne kadar masum olduğunu söyleyeceğim. Herhalde
inanır bana! Hem niçin inanmasın? O yaşlarda hepi-
miz masum değil miydik? Hepimiz sonradan bozul-
madık mı?
(Faks:0216-4188410)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7SOLDANSAĞA:
1/ Yağmurdan
ya da güneşten
korunmak için
yapılan ve arka-
sıbirduvarave-
rilen çatı. II Is- .
panyollar'ın se-
vinç sözü... Bir
gezegen. 3/ Çu-
ha kumaşının
sanldığı top...
Birnota. 4/ Mil-
li Edebiyat dö- 8
neminde "Ru- g
bap" dergisi et-
rafinda toplanan şairle-
rin meydana getirdiğı
topluluk. 5/ Osmanlı-
lar'dagecebekçisi...Es- 2
ki dilde yüz, çehre. 6/ 3
Olumsuzluk belirten bir 4
önek... Bagışlama... "Sa-
na ibret gerek ise ' Gel
göresin bu - - -'leri" (Yu-
nus Emre). 7/ Serbest 7
meslek adamlannı için- g
de toplayan resmi bir- _
lik... Büyük ve süslü ça-
dır. 8/ Uvey anne. 9/ Metin Toker tarafindan yayımla-
nan haftalık haber dergisi... Bir mal ya da paranın emek
verilmeden sağladığı gelir.
YUKAR1DAN AŞAGIYA:
1/ Kadın ya da genç erkeklerde en ince ses. 2/ Muğla'nın
bir ilçesi... lçine ok konulan torba ya da kılıf. 3/ "Halk
içinde muteber bir yok devlet gibi / Olmaya devlet
cihanda bir nefes sıhhat gibi" (Kanuni Sultan Süley-
man)... Kars yakmlanndaki ünlü antik kent. 4/ Czüntülü
düşünce durumu... Iskambilde bir kâğıt. 5/ Eski Türkler'de
çocuklan koruyan tannça... Tavuğun istenilen yere yu-
murtlamasını sağlamak için kullanılan beyaz taş. 6/ Okul,
kışla gibi yerlerde hastalar için avnlmış bölüm... Ulusla-
rarası alanda mal taşımacılığında kullanılan büyük kam-
yon. 7/ Tıp dilinde "manyetik rezonans" işleminin kısa
yazılışı... Zambiya'nın başkenti. 8/ En küçük sosyolojik
birim... Pamuk, yün gibi şeyleri eğirmekte kullanılan
araç. 9/ Obur... Bilgisiz, kültürsüz kimse.