23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
.1 Cumhuriyel İmtiyaz Sabibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya 0 Yazıişlen Müdürü: Ibrahim Yıldız • Sorumlu Müdür Fikret Ilkiz 0 Haber Merkezı Müdürü Hakan Kara # Görsel Yönetmerr Fikret Eser Istihbarat: Cengiz Yıldınm 9 Ekonomı Özlem Yüzak 0 Kültür Handan Şenköken 0 Spor Abdülkadir Yücclman 0 Makaleler Sami Karaörcn 0 Düzeltme Abdullah Yazıcı 0 Fotograf Erdoğan Köseoğlu 0 Bilgı-Belge: Edibe Buğra 0 Yurt Haberleri: Mehmet Faraç Yayın ICurulu: Ilhan Selçuk (Başkan), Ortuuı Erinç, Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Balcı, tbrahim Yıldız, Orhan Bursak, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi. Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 01zmırTemsilcisi: SerdarKızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117 0AdanaTemsilcisi:Çetin Yiğenoğlu, InönüCd. 119 S No:l Kat:l,Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Mudürii Üstüjı Akmen # Koordmalâr Ahmet Konıkan 9 Muha- sebe Bülent Yener • tdare Hüuyin Görer • Işletme Önder ÇeUk • Bılgı- tşlem N«ii lnıl • Bılgısayar Sıstem Mflrüvet Çikr^Sans F«ziletKua MEDYA C: • Yonetım Kunı Başkanı - Genel Mudür Gölb Erduran • Koordınatör Rel Işıtman 9 Genel MüdurYanlımcL SevdaÇoban Tel 514 07 53 5139580-5I384«Wl,Faks 5138* Yayımlatan ve Basan: Yeru Gün Haber Ajansı, Basm ve Yayıncılık A Ş Türkocağı Cad 39 41 Cagalogtu 34334 Ist PK246 Islanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 bat) Faks (0 212)513 85 95 28KASIM1998 Imsak: 5.27 Güneş: 6.59 Öğle: 11.59 Ikindi: 14.23 Akşam: 16.45 Yatsı: 18.12 www.cumhuriyet.com.l İsrailli Dünya Giizell • Dış Haberler Servisi - Israil Güzeli Linor Abargil, önceki gün Seyşel Adalan'nda yapılan Dünya Güzellik Yanşmasrnda, 1998 Dünya Güzeli seçildi. Fransız Güzeli Veronik Caloc ikinci, Malezya Güzeli Pick Lim Lina Tech ise üçüncü sırayı aldılar. Trafik cezalan arttırılıyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Trafikte uygulanan para cezalan, 1 Ocak 1999tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 77.8 arttınlacak. 3 milyon 200 bin Iira olan emniyet kemeri bulundurmama ve kullanmama cezası 5 milyon 600 bin liraya, 6 milyon 400 bin Iira olan kırmızı ışıkta geçme cezası 11 milyon 300 bin liraya, 12 milyon 900 bin Iira olan ehliyetsiz olarak araç kullanmanın cezası da 22 milyon 900 bin liraya yükselecek. Araçlannı park yasağı bulunan yerlere park edenlere ve taşıma sınınnın üzerinde yolcu alanlara 5 milyon 600 bin Iira, çevredekiferi rahatsız edecek şekilde araç kullananlara 11 milyon 300 bin Iira, alkollü olarak araç kullananlara 22 milyon 900 bin Iira, uyuşturucu ve keyif verici madde almış halde araç kullananlara 92 milyon 200 bin Iira ceza verilecek. Validen örnek davranış • TRABZON(AA)- Trabzon Valisi Ismet Gürbüz Civelek, isminin verildiği okulun adının '75. Yıl Jlköğretim Okulu' olmasını istedi. ll merkezinde bulunan tskenderpaşa tlköğretim Okulu'nun bahçesinde inşaatına başlanan okula, daha önce Milli Eğitim Müdürlüğü Ad Verme Komisyonu tarafindan Vali Ismet Gürbüz Civelek'in adının verilmesi kararlaştınldı. Vali Civelek "Içinde bulunduğumuz yılın Cumhuriyetimizin 75"inci yılma tesadüf etmesi nedeniyle yeni okulun adının '75. Yıl İlköğretim Okulu' olarak degiştirilmesini teklif ederim" dedi. 3 okula ödül • İZMİR(AA)- Avnıpa Çevre Eğitim Vakfi. Çocuklara Çevre Uyumu Projesi (Eco- schools) kapsamında Ankara'daki Yükseliş ilköğretim Okulu, Bilim Koleji İlköğretim Okulu ve Göktürk llköğretim Okulu'na 'Yeşil bayrak' ödülü verdi. TRT Yönetim Kurulu üyesi Tülay Ancı, dildeki yozlaşmanm büyük boyutlara ulaştığmı vurguladı ' Yabancıya özenti Türkçeyi bozdu'BAHAR TA.\RISEVER ANKARA - TRT'nin oluşturduğu "geçid dü kurulu" toplantısında Türk- çenin yalınlığını giderek daha fazla tehdit eden yabancı sözcük fazlalığı tartışıldı. TRT Yönetim Kurulu üye- si Tülay Ancı dilde yozlaşmanm gi- derek arttığına dikkat çekerek yasal önlemler önerdi. Ancı, hostes yeri- ne "Gök konuksal avrat", Istiklal Marşı yerine "Ulusal Düttürü" gibi türetmelerin de öz Türkçeleştirmek olmadığını söyledi. Eğitimci ve sanatçı Tülay Ancı,. TRT tarafindan düzenlenen "Radyo TcJcvizyon Yayınlannda Türk Dili- nin KuİlanımT konulu geçici danış- ma kurulu toplantısına sunduğu "Di- limizdeyabancılaşmanın tarihse) bo- yutu" başlıkJı bildirisınde, bir toplu- mun geçmişini, geleceğini, öyküle- rini ve türkülerini ortak bir dille ko- ruyabileceğine ışaret etti. Ancı, "Özentili bir isim secme modası hız- la yayıinuş, çarşı, sokak, işyeri hatta TV kanallan ve programlannın isim- leribikyabancı sözcüklerdensoçilme- ye başlânnuştır" dedi. Ancı, eskiden, "Artörma hıznu, öksüz koyma kıanı", "ŞofBrlerdese- ver", "Havan batsın" gibı yazılann yer aldığı arabalarda artık, "Don't foüowroe","Are you crazy?", "I l«v ve giris bırt more than my car" gibi sözlere rastlandığına dikkat çekti. Günlük yaşamda kullandığımız sözcûkler Türkçenin kültür bilim dili olma özelliklerini geliştirebilmek için ye- ni önlem ve önerilere gereksinim bu- lunduğunu anlatan Ancı'nın verdi- ği bilgiye göre günlük yaşamda kul- • TRT Yönetim Kurulu üyesi Tülay Ancı, "Dilimizde yabancılaşmanın tarihsel boyutu" başlıklı bildirisinde, bir toplumun geçmişini, geleceğini, öykülerini ve türkülerini ortak bir dille koruyabileceğine işaret etti. lanılan yabancı sözcükler şöyle: Arapça: Mahalle, arsa, millet, ti- caret. kehme, dua, vali, kaymakam, ihtiyar, ilaç, insan, imza, maymun, mercan, Azrail, leylak, zambak, men- dil, mektup, şiir, hayat, elmas, züm- rüt, meclis, nefes, makas, sanat, re- sim, şemsiye, zaman, sene, saat, da- kika, esir. vatan, ders, eser,fitil,şey, kırmızı, beyaz, mavi, defter, kalem, kitap, nane, zeytin. Farsça: Hiç, her, hem, para, lale, sümbül, henüz, can, hafta, rüzgâr, ayna, duvar, horoz, sepet, pilav, ni- şan, çarşı, nohut, pirinç, nilüfer, te- beşir, tahta, beste, çerçeve, çeşme, tıraş, işkembe, cambaz, bostan, bül- bül, cadı, ağustos, mayıs, mart, renk, pembe, siyah, kâğıt, sebze, meyve, şeftali, karpuz. Yunanca: Çerez, paydos,fidan,ti- fo, çiroz, kokoreç, liman, lüfer, efen- di, lamba, barut, loğusa, lağım, takoz, cımbız, karanfıl, papatya, pide, akas- ya, mengene, sünger, demet, körfez, kiremit, mantar, bodrum, gübre, yu- laf, kümes, panayır, kerata, palamut, fistan, pilaki, huri, fiske, limon, ki- raz, kestane, fasulye, ıspanak, laha- na, pırasa, ıhlamur, maydonoz. Fransızca: Kamyon, otomobil, ba- raj, burs, kalite, kontrol, vitrin, pat- ron, parti, mayo, parfüm, taksi, tra- fik, şans, şantaj, televizyon, plan, pantolon, bluz, torpil, tramvay, buket, elektrik, transit, trampet, triko, kra- vat, kasket, karton, enerji. sekreter, kast, tuzak, lise, polis, plaj, telgraf, pilot, robot, roman, tansiyon, kon- sene, teknik, otel, konser. beton. Ingilizce: Motel, hostes, sprey, spi- ker, süpermarket, kokteyl, sandviç, bloknot, blucin, blöf, kep, karavan, briç, stres, torpido, ketçap, karfo, tor- nistan, otostop, brifing, film,jet, tank, panel, formika,jilet, smokin, kampus. ttalyanca: Lira, pasta, tavla, berber, bira, parola, kasa, masa, tempo, pe- çe. banyo, kampanya, bravo, bomba, banka, piyango, politika, kolonya, kanca, parlamento, kadırga, pipo, kart, vida, patent, gardiyan, karyola, gazino, kaptan, paso, sigorta, villa, tor- navida, salça, piyano, kopya, pırlan- ta, gazete, koraa, peçete, pirzola, is konto, pilaka, posta, iskele,jandarma mandalina. "Şapka (Rusca), patika (Bulgar ca), çikolata (Meksikaca). tekvandc (Konece), otoban (Almanca), kanar- ya (İspanvolea), soba (Macarca), ça> (Çince), şubat, nisan ve haziran (Siir- yanice), vişne (Slavca),portakal (Por- tekjzce)." Tülay Ancı, halk diline yerleşmiş bu sözcüklerin karşısına artık eşan- lamda bir söz bulunamayacağını be- lirterek, "İsriklal Marşj yerine 'Ulu- sal Düttürü'jhostesyerinede 'Gök ko- nuksal avrat" dijereksözciiklertüret- mek de Türkçeleşmek demek degiJ- dir. Dilimizin >ahn güzeOiğinialayaal- mak vekiiçümsemek bu isin önemi fle bağdaşamaz. Güzel dilimizdaha fazla bozulmadan yeni yasalar çıkanlmalı ve kurallar konulmalıdır" dedi. Kişi içine kapanıyor, çevresindekilerden uzaklaşıyor, hiçbir şeyden zevk alamıyor Günlerinhsidmasıbunahmasokuyor• Uzmanlar, kış depresyonu adı verilen ve genellikle sonbaharda başlayıp ilkbaharda sona eren rahatsızlığın psikologlarca tedavi edilmesi gerektiğini yoksa kronikleşebileceğini belirtiyorlar. Çeviri S«rvisi - Endüstri ülke- yon olaylan ciddi biçimde artıyor. lerinde gün geçtikçe yaygınlasan depresyon, uzmanlartarafindan 'ru- hun kalp krizi' olarak niteleniyor. Resmi kayıtlara göre Amerika, Al- manya, Ingiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinde ortalama her dört kişi- den biri depresif. Aşın korku hal- leri ve panik ataklar gibi ruhsal ra- hatsızlıklann oranı da adı geçen ül- kelerde ciddi bir artış gösteriyor. Özellikle günlerin kısalmaya baş- ladığı sonbaharmevsimindedepres- Sevgisiz aile ortanu küçük yaşta cinsel taciz gibi faktörter ileri yaşlarda depresyona ortam hazırlryor. Depresyon anketi Cinsel arzunuz azaldı mı? Münih Max Planck Enstitüsü Psikiyatri Bölümü tarafindan hazırlanan bu sorularla depresyonu tanımlamak mümkün. • Kendinizi sürekli üzgün ve sıkıntıh mı hissediyorsunuz? • tştahınız kesik mi? • Uyku bozukluğu çekiyor musunuz? • Insanlarla konuşmaktan ve hareket et- melcten kaçınıyor musunuz? • Cinsel arzunuz azaldı mı? • Kendinize güveniniz kayboldu mu? • Konsantrasyon bozukluğu yaşıyor mu- sunuz? • Işinize olan ilginizi kaybettıniz mi? • Sık sık ölümü düşünüyor musunuz? Yukandaki sorulardan sadece dön tane- sine bile, bildiğiniz başka bir nedeni olmak- sızın (ilaç kullanmak, bir hastalıktan ötürü yorgun düşmüş olmak gibi) 'evet' şeklinde yarutladjysanız, bir psiîcoloğa görünmeniz yararlı olabilir. Uzmanlar, depresyon geçiren in- sanlann yüzde 70'inin terapilere yanıt verdiğini söylüyor. Ancak depresyon hastalan, belirtilerönce- den de var olduğu halde, genellik- lebirölüm, aynhk ya da benzeri bü- yük acı sonrasında arok yaşamla baş edemez duruma geldiklerinde bir psikoloğa başvuruyorlar. Depresyon belirtileri arasındabaş ağnlan, kalp ve mide rahatsızlıklan, uyku ve konsantrasyon bozukluklan bulu- nuyor. Ancak kişinin aşın içe kapandığı, in- sanlardan uzaklaştığı, hiçbir şeyden zevk al- maz hale geldiği du- rumlarda da acilen bir psikoloğun yardımına başvurması gerekiyor. Uzmanlar, kış depresyo- nu adı verilen ve genel- likle sonbaharda başla- yıp Ukbaharda sonaeren rahatsızlığın da tedavi edilmesi gerektiğini yoksa kronikleşebile- ceğini belirtiyorlar. Depresyonun kökle- ri genellikle çocukluk dönemine uzanıyor. Sevgisiz aile ortamı, parçalanmış aile olgu- su, küçük yaşta cinsel taciz gibi faktörler ile- ride depresyona ortam hazırlıyor. Ancak sü- rekli stres altuıda yaşa- mak ve genetik unsur- lar da depresyona ne- den olan etkenlerarasın- da sayılıyor. Bergama halkının yürüttüğü hukuk mücadelesi Danıştay'ın karanyla zaferle sonuçlandı Yargıdan siyanüre son ııoktaİZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Çev- re Bakanlığı'nın, Bergama Ovacık'ta altın madeni üretimine izin veren işlemini iptal eden Danıştay ve Izmir Idare Mahkeme- si'ninkararlanna yönelik temyiz istemi, Da- nıştay 6. Dairesi'nce reddedildi. Böylece Bergama'daki siyanüriü altın madenciliğine karşı yürütülen hukuksal süreç tamamlandı ve siyanüriü altın üretimine izin vermeyen mahkeme kararlan kesinleşti. Bergamalı köylülerin Avukatı Senih Öz^ 1 , mahkeme ka- rarlannın bir an önce uygulanarak madenin kapatılmasını istedi. Çe\Te Bakanlığı'nın Bergama Ovacık yö- resinde siyanüriü altın faaliyetine izin veren işleminin iptali için köylüler tarafindan açı- lan davada, Izmir Idare Mahkemesi'nin al- dığı kararDanıştay 6. Dairesi tarafindan bo- zulmuş, daha sonra tzmir 1. Idare Mahke- mesi de bozma karanna uyarak madenin iş- letilmesi iznini iptal etmişti. Ancak Çevre Bakanlığı, karan temyiz ederek düzeltilme- sini istemişti. Danıştay 6. Dairesi ise 11.11.1998 tarihin- de aldığı kararla Çevre Bakanlığı'nın "tas- hihi karar" istemini reddetti. Avukat Senih Özay, ÇevTe Bakanlığı'nın "tashihi karar" isteminin reddedilmesiyle Bergama'daki si- yanüriü altın madenciliğine verilen iznin ip- taline ilişkin önce Danıştay 6. Dairesi ve ar- dmdan Izmir 1. Idare Mahkemesi'nin aldı- ğı kararlann kesinleştiğini bildirdi. Özay, bugüne kadar mahkeme kararlannı "hüküm kesinleşmedi" diye uygulamayan yetkilile- rin bir an önce karann gereğini yerine ge- tinnelerini istedi. Avukat Ozay şöyle ko- nuştu: "Arnk Bergamacivannda Çevre Ba- kanhğVnın burada altın işletilmesinin mah- zuru vok diyen işlemi, hiçbiritirazkalmama- casınaortadan kalkn. Artıkorada hiçbirça- hşmanın >apılmaması gerekiyor. Ancak,öy- le samyonım ki maden şirketieri. siyanür yöntemiyle değfl daha zararsız bir yöntem- le çauşahm diye bir kamuoyu çıkışı yapani- Brler. Bir an önce bu mahkeme karannınye- rinegetirümesiııi beUhoruz. Bu karardan soo- ra hâlâ ağzuıı açacak bir de> let memuru gö- rürsek vatana ihanet suçlaması yapacağız." italya krizi etkili oldu '1999'daturizmde patlama olacak' BÜLENT ECEVİT GÖYNÜK-TurizmBa- kanlığı Müsteşan Fermani Uygun, PKK ve Abdullah Ocalan konusunda başta İtalyaolmak üzere tüm dün- yada Türkiye'nin büyük reklamının yapıldığını, bu- nun da 1999 turizminde patlama yaratacağını söy- ledi. Almanya'nın büyük tur operatörleri arasında olan Öger Holding'in da- nışmanı Hüsevin Baraner de özellikle ttalya'dan bü- yük turist akını bekledikle- rini bildirdi. Grand KemerVista Ote- li'nde Türkiye Araştırma- lar Merkezi, Thomas Mo- rus Akademisi ve Öger To- ur'un birlikte düzenlediği "Tûrldye Turizmi" konulu toplantı nedeniyle Antal- ya'da bulunan Uygun, dü- zenlediği basın toplantısın- da, dünyadaki ekonomik krize karşın Türk turizmi- nin küçük de olsa bir artış yakalamış olmasının sevin- dirici olduğunu söyledi. Uygun Türkiye'deki ya- takkapasitesinin 15-16 mil- yon turisti banndırabilecek büyüklükte olduğunu anım- satırken 1999 yılı bütçe- sinde tanıtım için aynlan 15 milyon dolann, yeni hü- kümet tarafindan yapıla- cak bütçede de korunması- nı istedi. Kayak ve îpek Yo- lu projelerini geliştinnek için çalıştıklannı anlatan Uygun, İ999 sezonu için kötümser olmadığını be- lirtti. Bir Alman firması olan ve tur operatörleri arasın- da ilk sıralarda bulunan Öger Holding'in danışma- nı Hüseyin Baranerde PKK ve Abdullah Ocalan saye- sinde Türkiye'nin reklamı- nın yapıldığını belirtti. Basın toplantısına katı- lan. merkezi Almanya'da bulunan Türkiye Araştır- mala'r Merkezi Başkanı Prof. Dr. FarukŞen, Avru- pa ve dünyada turizm ha- reketiyle ilgili verdiği ra- kamlarla Türkiye'nin ilk 20 ülke arasına girdiği an- lattı. Prof. Şen, turist sayısı bakamından Türkiye'nin 19. sırada, turizm gelirleri bakımından da 15. sırada bulunduğunu söyledi. e-posta : tan (« prizma. net. tr /^rtalıkta çok film oynuyor. Insan- V_/larda kendi hayatlannıfilmgi- bi ızleyip kimi zaman seviniyor, ki- mi zaman üzülüyor. Aslında film iz- lendiği zaman sonunda iz bırakıp bir ibret dersi de vermesi gerekiyor ama ortada böyle bir etki görülmüyor. tn- sanlar aynı filmleri izliyor, izliyor, bıkmadan usanmadan izliyor. Film bitınce hiçbir şey izlememiş gibi günlük hayatlanna dönüyorlar. Biz de bu hafta "hangi fîlmi seviyorsu- nuz" diye bir soru soruyoruz. Başkanın Adamları... MESELA DEDIK ERDAL ATABEK Hangi filmi seviyorsunuz?..bir entrika fılmi. Başkan, el- J. bette Amerika Birleşik Devlet- leri Başkanı. Hoş, tonton, çevresine gülücüİder yağdıran, cin bakışlı baş- kan çocuklan çok seviyor. Adamla- n da şık giyimli, soğuk bakışlı, bir- biriyle gözleriyle anlaşan tam bir ekip. Filmin başında birbiriyle bağ- lantısız görünen birçok olay izleni- yor. Izlenip bir köşede öldürülen bir adam, bir ofiste tartışan insanlar, dö- vülen bir kadın, bombayla uçurulan bir araba. Olaya kanşan bir gazete- ci görülüyor. Gazeteci bu olaylann birini incelemeye başladığı zaman çevresinde garip olaylar başladığını fark ediyor. Evine gizlice girilip not- lan çahnıyor, fotograf makinesinde- ki filmi almıyor. Bunlara anlam ve- remeyen gazeteci yavaş yavaş pe- şindekilerin "görevfiler" olduğunu anlamaya başlıyor. Olaylann birbi- riyle bağlan ortaya çıkmaya başla- dığı zaman, başkanın adamlan ara- sındaki çekişmeler, klikleşmeler su yüzüne çıkıyor. Filmin sonuna doğru, bütün bu olaylann bir çıkar şebekesinin işi ol- duğu, başkamn adamlannın bu işin içinde ve ortağı olduğu, başkanın da bütün olan bitenden haberli olduğu ortaya çıkıyor. Orası Amerika, böy- le şeyler olabilir. Nasıl, bufilmisev- diniz mi? Ahlaksız Teklif... D u da değişık bir film. Bir adam, D kendini beğenen, güzel, sosyal konumu saygın bir kadına "ahlaksu birtekBT* yapıyor. Kendisiylebirke- re yatarsa 1 milyon (yazıyla bir mil- yon) dolar vereceğini söylüyor. Ka- dın bu teklifin nasıl bir cüretle ken- dine yapılabildiğini anlayamıyor, şa- şınyor. tepkiyle reddediyor. Buraya kadan iyi, beklenen bir şey. Ama burada kalsa fihn de olma- yacak. Derken efendim, şeytan ka- dının aklına giriyor. Paranın miktan kolayca bir kena- ra atılacak gibi değil. Kadın, aklına giren bir milyon dolan düşünmeden edemiyor. Herkese de anasından bu miktarda para kalmaz ki. Çalışmak- la kazanılacak bir rakam da değil. Hem bu işi bir kerecik yapmakla ka- dının nesi aşmır ki? Şeytan insanın aklını böyle çeler. Orasından tutup burasından yoklamaya başlayınca, bu iş kadına hiç de olmaz gibi gel- memeye başlar. Sonrası tahmin edi- Ieceği gibi gelişir. Ahlaksız teklif gi- derek sıradan bir iş teklifi gibi gö- rünmeye başlar. Bu işler genelde de bir kez yapmaya bakar, sonrası çok normal gelir. Bu film de birçok bakımdan öğ- retici ve uyancıdır. Böylece, demek ister ki, kımin hangi teklifi kabul edeceği önceden hiç belli olmaz. Siz bir kez teklif etmeyi deneyin. Ama reddedemeyecegi bir teklif olsun. Bakın bakahm, sizin güvendiğiniz in- san bu teklifi kabul ediyor mu etmi- yor mu? İnsan tabıatına pek güvenil- mez. Deneyimliler "herkesin bir flyaö vardır, marifet o rakamı buhnakta" demişlerdir. Siz de bu filmi seçerse- niz anlamı var demektir. şirket... TYı film de siyasal partilerin nasıl D şirket gibi yönetildıği üzerine ku- rulmuştur. Iki siyasal partinin başkan- lan birbiri hakkındadosya tutmakta, bu dosyalan tehdit aracı olarak kullan- maktadırlar. Amaçlan hiçbir zaman gerçeklerin ortaya çıkması değildir. Tam tersine, bütün amaçlan gerçekle- ri saklamak, onun yerine yapay görün- tülerle toplumu oyalamaktır. Saklanan gerçeklerin içinde kendilerinin de çev- relerinin de çıkarlan vardır, bunu açık- lamak da hiç işlerine gehnemektedir. Onun için de, ittifak yaptıklan zaman birbirlerinin üzerindeki suçlamalan kaldırmakta, uzlaşmazlık durumunda ise birbirlerini ciddi ciddi suçlamakta- dırlar. lkisi de partilerini şirket gibi yö- netmekte, kendi kârlannı gözeterek çevrelerine de belirlı paylar vermekte- dirler. Halk ise olan bitenden kimi za- man habersiz, kimi zaman da "bir şey değişmez" diye kaygısız davrandığı içinbu siyasal partilerin hiçbir şeyi de- ğişmeden ülkeyi yönetebilmektedirler. Fihn, elbette her zaman olduğu gibi Amerika'da geçmekte, bizim gibi ül- keleri ilgilendirmemektedir. Bu filmi sinemalarda görüp de "ne memleket- ler var yahu, herhalde oradaki insan- lar iyke aptal ki hem bunlan görüyor hem de gene onlan başa getirijıor'' di- ye söylene söylene gezenlerfilmian- lamış sayılıyorlar. Burası Türkiye, yok öyle...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear