23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7KASIM1998SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ıfeni bir ilke karanyla, SİT ilanlannın 'önceden ve kesinleşmeden duyurulması' kuralı getirildi SIT kararlanna 6 önlem paketT)KTAY EKİINCİ Koruma KuruDan'nca son yıllarda alı- an bazı SİT kararlannın Kültûr Bakanlı- ı tarafından "durdurulmasT nedenıyle iregelen tartışmalar, yine SlT'lerle ilgili karar öncesi haorlık sürecine" aynntılı urallar getıren 602 sayılı ilke karanyla enı bır boyut kazandı. Koruma Yüksek Kurulu'nun 14 Tem- ıuz 1998 tanhlı toplantısında kabul edıl- ığı duyurulan bu son ilke karanna göre, İT ilan edilecek bölgeler ıçin ılk aşama larak "öneri tespit(saptama) alanlan" be- rlenecek. Bu "kesn obnayan" SlTönen- :nne ait "tasJak" haritalar valiliklere ve elediyelere ıletılecek ve ilgili tüm kamu urumlanndan teknik elemanlann "tespit ahşmalarma katümalan" istenecek. Yine enüz önen durumundaki StT alanına gi- ;n kültür ve doğa değerleriyle mevcut di- er yeni yapılaşma belgelenerek. ilgili yö- :lerde "ilanT " edilecek. Bu çalışmalann im dokümanlan ve raporlan Koruma Ku- jllan'na sunulduktan sonra yine ilgili di- er kurumlann görüşleri de ırdelenerek kesin SİT karan" almabılecek... 602 sa- ilı ilke karan, bu yeni kurallann yanı sıra, nen tespit alanlan valilik ve belediyelere ildirilince bu bölgelerdekı altyapı hizmet- leri dışında u tüm imar uygulamalannın- da durdurulmasını öngörüyor. Kûltür var- lığı niteliğindeki bınalannrestorasyonudı- şında tüm yeni yapılaşmaya da "izin veril- memesT koşulunu getıriyor. 'Ömerfi-Darhk' örnegL. ~ Kültür Bakanhğı yönetımlerince sıyasi ve bürokratik baskıyla durdurulan SİT ka- rarlan arasında ılk önemlı örnek Ömerfi- Darhk su havzası ve orman kuşağıyla ilgi- li karardı. Istanbul II Numarab konıma Kurulu'nun 1996 yılı Mart aymda aldığı karar, daha önceki yıllarda özellikle İS- Kl'nin isteğine ve buna bağlı olarak genel müdürlükçe yapılan aynntılı tespit çalış- malanna dayanmasına rağmen, dönemın Kültür Bakanı Agah Oktay Güner ve Ko- ruma Genel Müdürü Altan Akat'm kurul müdürüne yaptıkian baskı sonucunda "da- ğramı engeuenerek" durdurulmuştu. Oysa bu SÎT karan. I995'te ilan edilen Sanyer- Beykoz doğal SlT alanlannın "devamı" konumundakı bölgelerin de korunmasını öngörüyor, böylece lstanbul'un kuzeyin- dekı "yeşil kuşak" denen orman ve doğal yaşam alanlannı bır "bütünseUik" içinde ı- mar baskısına karşı yasal güvenceye alma- yı hedefliyordu. Yakın geçmişte duyarlı çevrelerin tepkı gösterdikJeri diğer bir en- gelleme olayı da "Kordonboyu SİT kara- nnda" yaşandı. Izmir 1 Numaralı Koru- ma Kurulu'nun, hem beledıyece yapılan yasadışı deniz dolgusunun yarattığı alanı bir "tarih ve kıyı parkT haline dönüştür- mek, hem de yansı zaten SlT olan Kordon- boyu'nun artik bir bütün olarak korunma- sını saglamak amacıyla aldığı karar, yine dağıtımı durdurularak bakanlıkça "işlev- sz" kılındı. Ardından, aynı karann yeniden alınmaması için de kurul üyeleri değiştiril- ch_. 'Kûçûkçekmece' operasyonu Bu uygulamalar içinde özellikle Kork- maz Yîğit'e ait yeni yatınm alanlannı da ıçerdıği için kamuoyunda büyük yankı uyandıran son örnek ise Istanbul II Numa- ralı Koruma Kurulu'nca 12.03.1998 tarih- li kararla "kesinJeştirOen" Küçükçekmece- Sazlıdere doğal SIT ilanının yine bakanlık yönetımince'işlemekonııknadan'' engel- lenmesi oldu. Gerçi, tıpkı Ömerli-Darlık gibi tstanbul'un su havzalanyla birlikte ko- runması gerekli tanm ve orman alanlannı da içeren bu yöre için ilk SİT çalışmalan 1996'da başlamıştı. Ancak dönemin bakan- lık yönetimlennce de benzer baskılar ya- pıldğından SlT ılanı sonuçlanmamıştı. Son olarak Koruma Kurulu yeniden ve artık "kesiıı karar" şeklinde SlT alanını belırle- yince, geleneksel "ayasi refleks* bir kez daha harekete geçtı ve tüm bölge "koruma- yıiçenneven'' imarmevzuatının elinde kal- dı... ~Ve, 602 sayıh 'önlem' Işte bütün bu örnekierie birlikte şimdi devreye sokulan 602 sayılı ilke karan "bir büriin olarak" ırdelendiğmde, SlT kararla- nna karşı "ouunsuz" bakan ve hatta Koru- ma Kurullan'nın yasal yetkılerine müdaha- le edecek kadar da "tepkiseT bir politika İ2İeyen siyasal otontenin aynı amaca para- lel bir "önlem paketini* bu kez de Yüksek Kurul onayıyla yürürlüğe soktuğu ızlenimi daha bır ağır basıyor. Çünkü bu ilke kara- n, ilgili tüm kurumlan "çahşmayaortaket- mek" gibi temelde çok da yanlış görülme- yecek bir anlayışı içeriyor olsa bile, bu or- taklığm giderek "SIT karaıiarmı önceden engeflemeye" dönük bir bürokratik tıkanık- lığa ve hatta "direııişe" dönüşmesine de açık bır "ortam" hazırlıyor. Dahası, yine aynı SfT hazırlıklannda siyasal baskılann da "öncedenörgûtJenerek". bakanlık kana- lıyla Koruma Kurullan üzerinde bir dene- tim ve durdurma sürecını yaratmalanna "zamanlama oJanag?" bıle sağlıyor. Aynca, henüz SlT karan kesinleşmeden. yani sadece "öneri" aşamasmdayken imar uygulamalannın durdurulması gibi "radi- kal" bir görüntü veren koruma önlemi ise "yasal dayanaktan yoksun" olduğu için, 602 sayılı ilke kararının "SfTflanlannızDr- laşona" içeriğine kannaşık hukuk sorun- lannı da eklemiş oluyor. Hele bir de söz ge- limi "öneri SİT alanı" ile "kesinleşen SIT alanı" arasında olası "farkhhklann" orta- ya çıkması durumunda, bu farkın "nereden kaynaklandığT yönündeki sorulann ilgili Koruma Kurullan'nı ne denli -yıprataca- ğV ise aynca düşünülmesi gereken bır du- rum. Benzer şekılde "önceden ilan edilen" öneri tespitlerdeki kültür \ e doğa varlıkla- nnın tümünün sonrakı StT karan ekınde yer almaması durumunda ise "bilimseloto- ritenin sarsılacağını" şimdiden görmek zor olmasagerek... Evet. Korumacılann gün- deminde şimdı de böylesi bir ilke karan var. Bu gibi "kaûJnncüık" öneren kararla- nn. ilgili meslek odalanyla, üniversiteler- le ve hatta doğrudan koruma kurulu üyele- n ve teknik elemanlanyla önceden tartışı- larak. "biBmselvedemokratik bir karar or- tanunda neden almmadığı" ise aslmda en temel soru olarak önemini ve önceliğini koruyor... Sorunun muhatabı ise sadece bakanlık değil, aynı zamanda Koruma Yüksek Kurulu değil midir?.. Suç islediği gerekçesiyle sınır dışı edildi MuhtisAriyAimanya y ya dönmek istiyorstanbul Haber Senisi - Çok sayıda suç islediği gerekçesiyle Almanya'dan sınır dışı edilerek Türkıye'ye göndenlen 14 ya^ındaki Muhlis An, "En kısa zamanda Almanya'ya geri dönmek isti>wunT dedı. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esırgeme Kurumu Istanbul ll Müdürü Kahraman Eroğhı. Muhlis Arı'nın Almanya'ya gen gönderilmesi için girişimlerinin olduğunu. bu girişimlerden sonuç alınamaması durumunda bakımevinde kalabileceğini söyledi. Türk ve Alman gazete ve televizyon muhabırlerinın yoğun ilgi gösterdiği Muhlis An, kendisiyle ilgili iddialann doğru olmadığını anlattı. Akrabalannın sahıp çıkmaması üzerine Kadıköy Belediyesi Umut Çocuklan Ilk Adım Istasyonu Bakımevi'ne yerleştırilen Muhlis An, iddia edildiği gibi 60'ın üzerinde suç işlemedığini, işledığı suç sayısının 5'i geçmediğini savundu. An, bu suçlann da arkadaşlanyla yaptığı gençlık kavgalan ve bisildet caüna gibi suçlar olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Ben normal bir hayat \aşamak isfjyorum. Ha>aQ ciddiye alı>orum: ise giden. calışan biri olmak isti)«rum. Kavga etrigim. dövdüğüm çocuklann telefonlan var bende. Onlan aradıio, özür diledim. Işlediğim suçlardan dola>ı üzgünüm, pişmanlık duyuyorum. Bana bir firsat verirlerse kendimi ispaüamak istiyorum." Tekirdağ'a bağlı Büyükyoncalı Köyü'deki akrabalanmn yanına giden, ancak akrabalannın sahıp çıkmaması üzerine bakımevine geri dönen MuhJis An, Türk hükümetinden; Almanya'ya, "kendisinin Almama'da doğup büyüdüğünü, Türkıye'ye yabana olduğunu ve burada yaşayaıııayacağı" mesajuıı vermesini istedi. Kendisinin "abarüküğı gSbi bir dev olmadığını" vurgulayan Muhiis An'yı, Alman kız arkadaşı Jasmin Kommel yalnız bırakmayıp onunla Istanbul'a geldi. An, " Şu anda tek isteğim stvgilirnle rahat bir şekûde gezmek" diye konuştu. 'OIB k;d«lııılııuıir CİGEM Başkanı Mümtaz Soysal, özelleştirmelerin cara para aklama aracına dönüştüğünü söyledi ANKARA (Cum- luriyet Bürosu) - Ka- IU Işletmeciîiğini Ge- ştirme Merkezı V'ak- ı (KİGEM) Başkanı, ağımsız Zonguldak -fillervekilı Mümtaz •oysal, özelleştırme apsamındaki tüm ku- uluşlann Özelleştir- ıe tdareşi Başkanlı- ı'ndan (ÖtB) alınma- ını istedi. Soysal, bu- üne kadar yapılan zelleştirmelerin. kara ara aklama aracı ve rsizlik aracı olduğunu Dyledi. KİGEM Başkanı oysal, dün genel mer- szde düzenlediği ba- n toplantısıyla hükü- letin özelleştirme ka- ırianm \e yanlışlan- ı değerlendırdi. Ozel- ştirmenin doğru yoî madığını söyledikle- ııi anımsatan Soysal, Ne istendi ne oldu 4 Özefleştirmeden geBr sağianamadı. Türkrye'nin iç \ç dış borcu da azalmadı, art- 0. Çiinku özeflestirme, bir kajnak sağkma yöntemi değfl. tam tersine özd kesime kay- nak aktarma yöntemiydi • Oretim artmadı, azaldı. Üç yıl üretim şartıyla satılan 14 ORÛS işletmesiııden 13'ü, löSümerHoldingişletmesinden 13'ü, 11 EBK işletmesinden 9'u kapah. 4 tstihdam oknağı sağlanmadı. Bazı KTnerişçiazdevredBdL • Şeffaflık ilkesi yalnızca ihalelerin te- levizyondan yayımlanmasindan ibaret kaidı. • ÖzdlejtirmeldaresiBaşkanlığL Türki- >ç'nin en büyük KTTi oldu. Kendisine bağ- lı tüm kuruluşan feiç etti, • Anayasaya aykınlık devam etti. Mah- keme kararlan uygulanmadı. 4 Yargı baskı al&na alUMu. Bu dönemde, Türk \argı sistemi üzerinde içten ve dıştan, dola>İHİnla>sız baskı oiuşturuldu. Bugüne kadar \apüanözeDeştirme;birkaraparaak- iama aracı olmuş, üretimsizlik araa ofamş, tşsizlik araa obnuştur. ârkiye'nin bugünkü ıruma gehnesinde özelleştirmelerin etkili ol- ığunu belirtti. KlGEM'in özelleştirmelerle îrkiye'nin kurtanlamayacağuıı savunduğunu lydeden Soysal, "Çünkü, özeUeştirme, tanımı gereği basta KTT'ler olmaküzeredevlete ait her şeyin özel kesime devredilmesi demek- tir"dedi. Özelleştinne kapsa- mmdaki tüm kuruluş- lann ÖlB'den almma- sını öneren Soysal, "ÖtBlağvedilmeüdir. Bu kuruluşlar tesisleri hakkındakendi karar- lannı kendileri verme- lidir" diye konuştu. Soysal, Başbakan MesutYılmaz'ı eleşti- nrken de şunlan söy- ledi: "Başbakan. bir vandan üç alanda sa- vaş verdiğini, bölücü terör, çetelerve irticai terör ile savaşüğını söylemekte, diğer yandan her üçüne de maddi kavnak sağla- yan ve üçünün de ak- lanmasına neden olan özelieştirmeyi sürdürmektedir." Soysal, Türkiye'de sol partilerin özelleştirme- lere karşı çıkmadığmı, sağ partilerin dümen su- yundan gittiklerini belirtti. Mafya uzmanı mrokratın isyanı VİNGÖKTAŞ ANKARA-Adalet Bakanhgı Adlı Sıcil ve Is- istk Genel Müdürü Dr. Mustafa Tören Yü- l, rnafya ve çetelerin kara para yöntemleri ko- sunda iki yıl önce ortaya koyduğu araştırma- karşuı önlem alınmamasını eleştirdi. Yücel, "Türk Ceza Siyaseti Kriminolojisi'' lı kitabında Türkıye'dekı mafya ve çeteler ile ra para aklama yöntemlenni oldukça bilim- bırşekilde ortaya serdığıni şunlan söyledi: ara. evrak ve elektronik kayıtiann dunyayı la&abilmesi için günler değiL artık dakikalar «rS. Suçlandıncı nitelikteki ka> ıtlarda kolaj- la süinebilmektedir. Kara para aklanması fa- bir çember niteliğindedir. Yurtdışına çıkan- ı paralar başka bir biçimdeyurtiçinedöflmek- »e bugünün organize suç örgütieri de banka -nakyerine. tıpkı şimdi olduğu gibi banka sa- Maunayi>eğjemektedirier. Organize suçhıluk, ır vehukuk tanımayan bir düşmandır. Ilk he- f ber ülkevi tetıdit etmekte olan kara paranuı Lanması ile mücadeledir. Çünkü bu, organize ;lıiugun havat damandır." 'Santral ihaleleri incelensin' ÖZCANÖZGÜR MUĞLA - Korkmaz Yiğit'in açıklamalan ile Türkbank ihalesinde ortaya çıkan mafya- siyasetçi-işadamı üişkileri nedeniyle gözleren büyük özelleştinne operasyonunun yapıldığı termik santrallara çevrildi. Damştay, DGM'nin ifadesini aldığı Kâmu- ran Çörtük'ün sahibi olduğu Bayındır Hol- ding'in kazandığı Yatağan, Yeniköy ve Göko- va termik santrallan ihalelerini inceliyor. Tes-Iş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Erol Soğana. bütün santral ihalelerinin inceleme- ye alınması gerektiğini savunurken eski Kİ- GEM Genel Sekreteri Öker Ertuğrul da yine Bayındır Holding'in kazandığı POAŞ ihalesi- nin incelenmesinin de doğru olacağını söyle- di. Dıaleleri Başbakanlığa bağlı Rekabet Ku- rulu tarafmdan onaylanan, ancak işletme hak- lannın devri için Danıştay 10. Dairesi'nden hâlâ bir karar çıkmaması sonucu özelleştiril- meleri tamamlanamayan termik santrallardan Yatağan, Yeniköy ve Gökova termik santralla- n ihaleleri mercek altına alındı. An, akrabaJanrun sahip çıkmaması üzerine Umut Çocuklan İlk Adım tstasyonu Bakımevi'ne yerleştirikü E Ş İ N C I Y I L ' A ff^İR M A O M IM T Ü R K P L A S T İ K S A N A T L A R I S E R G İ S İ Y A Ş A Y A N 3 K U Ş A K B İ R A R A D A , 1 6 0 S A N A T Ç I N I N K A T I L I M I Y L A 2 6 K A S I M - 1 0 A R A L I K 1 9 9 8 D O L M A B A H Ç E K Ü L T Ü R M E R K E Z I B E Ş İ K T A Ş - İ S T A N B U L T E L E F O N : ( O 2 1 2 ) 2 5 8 5 5 4 4 ( 4 H A T ) B İ L İ M S A N A T G A L E R İ S f İ L E T ( Ş I M T E L • ( O 2 1 6 ) 4 1 4 0 2 2 6 - 2 6 J)f RNANSBANK Cumhurfyef ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ 'Son'un Başlangıcı Abdullah Öcalan'ın Surıye'den sonra, Rusya'ya da sığınamayarak Italya'ya geçmesi ve orada bir tür gözaltına alınması, bazılanmızda "Buiş bitti"gibisin- den yanlış sonuçlara varılmasına neden oldu. Oysa ki, "kazın ayağı" hıç öyle değil. Öcalan'ın tasfiyesı, elbette "Kürdistan işçi Parti- s/"ne (PKK) vurulan büyük bir darbedır ve hiç kuşku- suz, "sonun başlangıcı''dır. Fakat bu süreç, zaten Suriye'nin Öcalan'a sırt çevirmesiyle başlamıştı. Ve şimdi, "merkeziyönetimden"yoksun kalan PKKha- reketinin gücünü çok önemli ölçüde yitıreceği açık- tır. Fakat, tümüyle sona ereceğini beklemek yanlıştır. Şimdi PKK'yı bir "parçalanma süreci" beklemek- tedirve ardından yeni birtakım isimler ortaya çıkacak ve "PKK'nin mirasına" sahıp çıkmaya çabalayacak- tır. Ve muhtemelen bunlardan bırkaçı, bu mırastan önemli paylar kopartacaklardır. Ve bunlardan bır bo- lümü kırsal kesimdeki direnışlenni sürdurmeye çaba- larken, muhtemelen bir bölümü de kentlere yönele- ceklerdir. Bu hareketin tümüyle dağılacağını tahmin etmeme- min üç nedeni var. Bunlardan bınncısı, PKK'nin yurt- dışı desteğıdir. Avrupalı kimi aydınlar "PKK sempa- tizanı" olmayı, aydın olmalarının bir göstergesı gibi değerlendırmektedırler. Hoş, buna benzer bırtutumu, bizim "süper zekâlı" aydınlarımızın bir kısmında da görmüyor muyuz? Dış destek, salt kimi aydınlann sempatisinden iba- ret de değildır. Yurtdışındaki Kürt kökenli vatandaş- lanmızdan toplanan bağışlar ve kaçakçılık gelirteri, çok önemli bir meblağ tutmaktadır ve salt bu para- ya el koyabilmek için çeşitli çabalar ortaya çıkacak- tır. Bu hareketin sürecegıni tahmin etmemın ıkıncı ne- deni, bırıncı nedenden daha önemlıdır ve ABD'nın dünyaya dayatmakta olduğu "Yeni Dunya Duzeni" içindeki, "Yeni Demokrasi" anlayışıyla ılgılıdır. Gerçekten; bu anlayış, "yerel ağırlıklı, yan doğnj- dan ve ait kimliklerin ön plana çıkartıldığı" bir demok- rasi önermektedir ki; bu ait kimliklerin en önde gele- nı, hiç kuşkusuz "etnik" ve "dinsel-mezhepsel" kim- liktir. Eğer böyle bir demokrasi anlayışı egemen kılınmak isteniyorsa, hiç kuşku yoktur ki, "Kürt kimliği" ön pla- na çıkartılmak istenecektir. Ve bu çerçeve içinde, ka- çınılmaz "çatışma" ve "sürfü£/neter"yaşanacaktır. Ve Kürt hareketı, PKK'nin uygulamaları bıçıminde olma- sa bile, bir başka biçimde karşımıza çıkacaktır. Kaldı ki; Yeni Dünya Düzeni adı verılen aldatmaca bir yana, ABD bu bölgede zaman zaman masaya sürdüğü "KürtKartından", hiçbır biçimde vazgeçme- yecektir. Eski senaryolarınm uygulanamaz olması ve Guam'ataşınan binlerce "CIA Kürdünü"geri getire- meyeceğını bılmesine karşın, yeni senaryolar üretme- yeceğini beklemek büyük bır yanılgı olur. Hem pet- rol ve hem de Israil'ın varlığı, ABD için Ortadoğu'yu, "vazgeçilmez" kılmaktadır. Bu hareketin tümüyle dağılacağını tahmin etmeme- min üçüncü ve belkı de en önemli nedeni, memleke- timizdeki siyasal, toplumsal ve ekonomik yapı ile il- gılidır. Gerçekten, PKK hareketı bence bir "Kürt hareke- ti" olmaktan çok, bir "Güneydoğu" harekefa ıdi ve böi- genin sosyo-ekonomık koşullanndan kaynaklanmak- taydı. Bölgedekı gençlerın önemli bır bolumü ıçtn "dağa çıkmak"Xan başka çare yoktu ve onlar da bu- nu yapıyorlardı. Bugün, sadece Istanbul metropo- lünde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısı. Olağanüstü Hal Bölgesi'ndeki 14 vilayette yaşayan Kürt kökenli vatandaşlanmızdan fazladır. Buna kar- şın, PKK Istanbul'da taban bulamamıştı ve etkısı son derece az olmuştu. Fakat Güneydoğu bölgemizin ekonomik koşulla- nnı düzeltemezsek ve oralarda yaşayan vatandaşla- nmıza, "Sevinçte ve tasada bırlık" mesaıımızı inan- dıncı bir biçimde veremezsek, tepki ve patlamalar ka- çınılmaz olacaktır. Burada HADEP'e çok önemli bir görevve büyük bir sorumluluk düşmektedır. Abdullah Öcalan'ın baskısını üzerierinden attıklanna göre (ya da atabile- ceklerine göre), artık HADER PKK'nin ve Öcalan'ın partisi değil, "Türkiye'ninpartisi" olma fırsatını yaka- iamıştır. Bu fırsatı çok iyı kullanmalan mümkündür. Sayın Murat Bozlak'ın bunu başarabilecek guçte ve bu durumu değerlendırebılecek bır basirette olduğu- nu umut ediyorum. GAP, birkaç sene içinde o bölgedeki vatandaşlan- mızın yüzlerini güldürebilecek bır potansıyele sahıp- tir. Eğer oranın rantını birkaç kişiye peşkeş çekmez- sek, buradan kaynaklanacak refah paylaşımının et- kileri, Abdullah Öcalan'ın yakalanışının oiumlu et- kilerinin çok daha üzerinde olacaktır. RTUK şimdi de 4 reklamlar'a el ath ANKARA (ÜBA)-Ekran karartma cezalanyla tepkile- ri üzerine çeken Radyo ve Te- levizyon Üst Kurulu (RTÜK) şimdi de televizyon yayınla- nndaki reklam ıhlallerine el attı. Yayın kuruluşlanna yazı gönderen RTÜK. bundan sonra reklam yayınlannın da izleneceğini ve reklam ihlal- lerinin devamı halinde gere- ken yaptınmın uygulanaca- ğını bildirdi. RTÜK'ün, değişik zaman- larda yaptığı reklam ihlalle- rini kapsayan 253 izleme ra- porunda belirlediği ihlaller şunlar: - 253 reklam ihlalinin 32'sinde 3984 sayılı yasanın 19. maddesinde yer alan "reklamlann günlük yayın süresinin jüzde 15'ini geçe- meyeceği'' hükmüne aykın olarak. süre j'üzde 20'yi aştı, ürünlerin alımmı, satımmı, kiralanmasmı veya bizmetle- ri halka doğrudan sunan tür- deki reklamlann yayını gün- de bir saati aştı. - 39'unda yasanın 20. maddesinde yer alan "bflin- çara ile algüanan reklamlara izin verilme>ecektir'' hükmü- ne aykın olarak bilinçaltı ile algılanan tarzda reklam ya- pıldı. - 86'sında yasanın 21. maddesinde yer alan "Rek- lamlar program arasına yer- leştirüir" hükmüne aykın olarak, reklamlar, program- lann bütünlüğünü bozacak şekılde yerleştinldı, maç ya- yınlannda sadece devre ara- sında değil müsabaka sürer- ken dereklamyayını yapıldı, reklamlar arasında bulunma- sı gereken 20 dakıkalık süre- ye uyulmadı, süreleri 45 da- kikadan fazla olan konulu filmlere veya televizyon filmlerine reklam yerleştın- lirken kanunun öngördüğü sürelere özen gösterilmedi. - 8'inde, yasanın 22. mad- desinde yer alan "Alkolvetü- tün ürüoJeri reklamlarına izin verilmez'" hükmüne ay- kın olarak. alkol, tütün üriin- Ieri ve reçete ile satışına izin verilen ılaç ve tedavilerin reklamı yapıldı. - 29'unda yasanın 22. maddesinde yer alan hüküm- lere aykın olarak. mali destek gören programlarda. destek veren veya üçüncü bır kişiye ait mal ve hizmetlere atıfta bulunuldu, bunlann alınma- sı. satılması \e kiralanması teşvik edildi. - 26'sının. yasanın 4. mad- desinin "Yayuılarda adalet ve tarafsızhğa. yasalara saygıb olma esasma" ılışkın (ı) ben- dı, "Özel amaç ve çıkariara hizmeteden vchaksc re. 1 . te yol açKi yaym yapıimar.:a- sı esasma" ilişkin (k> bendi- ne aykın nitelikte olduğu, di- ğerlerinin ise reklam yayınla- nyla ilgili esaslan düzenle- yen yönetmelığın çeşitli hü- kümlenne aykınlık gösterdı- gi saptandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear