Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17KASIM1998 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Amerikalı yazar hem feminizm hem de işkence için mücadelede sürekli dayaruşmadan yana
Aykırı bir kadnı Kate MfllettGÜL ERÇETft»
Düırya kadın hareketınin efsane ismi
Kate Millett korkulanmızla üzerini ört-
tüğümüz konulan açıyor, irdeliyor; her
türlü şiddetle mücadele ediyor otuz yıl-
dır. Kadinlann bağımsızlık hareketinde
üstlendiğı önderligını, yazdıklanyla
söylediklerini yaşantısına taşıyarak güç-
lendiriyor. 1970 yılında yayımlanan
Cinsel Politika ile başlayan mücadelesi
akademisyenlikten düşüncelerinin, ey-
lemlerinin normallerinkine benzetilmesi
için kapatıldığı tımarhaneye kadar uza-
nıyor.
1934 yılında ABD'de dünyaya gelen ya-
zar, Minnesota Üniversitesi ve Oxford
Üniversitesi'nin Ingiliz Edebiyatı bölüm-
lerini bitirdikten sonra 1961 'de heykeltı-
raşlık yapmak için Japonya'ya gitti. Ja-
ponya"da tanıştığı heykeltıraş Fumino
Yoshimura ıle 1965 yılında evlendi ve
yirmi yıl evli kaldı.
Irk Eşıtliği Kongresı ve Ulusal Kadın
Örgütü'ne katıldığı için Bamard Colle-
ge'den atılınca Columbıa Üniversitesi'nde
doktora tezi olarak Cinsel Politika'yı yaz-
dı ve ikinci dalga femınızmının en önem-
lı isimlennden bin halıne geldi. Yapıtta
kadınlara yönelik baskılann, ataerkil dii-
zenin kadına yakıştırdığı ıkıncıl konu-
mun edebivat ve felsefedekı örneklerini
Kate Millet 'Zulüm PoMkalan'ru yazarken devletingücünön kendisini dehsetedüşürdüğünü söylüyor. (UĞUR DEMİR)
inceliyordu. Sokak kadınlannın ele alın-
dığı The Prostutions Papers'ın ardından
çizmeyi aştığı düşünülmüş olacak ki pek
çok saldınya uğradı. llk yaşamöyküsünü
l çmakadlı yapıtında ulaştırdı okurlara.
İkinci yaşamöyküsü ise bir Hintli kadına
aşkını dile getirdiği, dolayısıyla lezbiyen
yönünü açıga vurdugu Sita idi.
Kadınlar için verdigi mücadeleyi Iran'a
kadar tasıdı Millett. lran'dan Humeyni
yanlılannca kovulduktan sonra bu ülke-
deki kadm haklan mücadelesini de 'tran'a
Gitmek' adlı yapıtında kaleme aldı. Mü-
cadeleci, aykın yaşamının karşılığını iki
kez ttmarhaneye kapatılarak aldı. Ancak
normalleştiremedüer Millett'i. 'Tımar-
hane Yokuhığu'nu yazarak 'normallik' ve
'delilik' kavramlannı irdeledi.
1994'te yayımlanan Zulüm PotitikaJa-
n'nda da ilk elden tanıklıklara dayanarak
dünya üzerindeki zulüm politikalannı, iş-
kenceyi paylaştı okurlanyla. Yazann bu
yapın BerflEyûboğhı'nunçevirisiyle Me-
tts Yayınlan'ndan çıktı.
Ne o anlayabiliyordu toplumu ne de
toplum onu. Bu kez kendisi gibi olanlar-
la yaşama yolunu seçti. Poughkeepie'de
Borusan Sanat Galerisi'nde 'htanbul Gidiş-Dönüş' başlıklı sergi 12 Aralık'a dekyeralıyor
Gönüllü sürgünlerIstanbul'da
ESRA ALİÇAVUŞOGLU
Borusan Sanat Galerisi, bu kez
Batı metropollennde yaşayan Türk
sanatçıların yapıtlannı izleyicı-
lerie buluşturuyor. 'LstanbulGidiş-
Döoüş/Ban MetropoUerinde Ya-
şayan Türk Sanatçılar' başlıklı
sergı, yaşamlannı yurtdışında sür-
düren Türk sanatçılar ıle lstanbul-
lu sanatseverlen bir araya getiri-
yor. Küratörlügünü Beral Mad-
ra'nın üstlendiğı sergiye, Şükran
Moral. Cem Aydoğan, Fatih Ay-
doğdu, Ergin Çav uşoğlu \ e Melek
Vlaacı kanlıyor. Sergı 12 AraJık
tarihirie dek izlenebilecelc.
5. Istanbul Bienali'ndejıneko-
lojik bir muayene koltuğunda vü-
cudunu hem araç hem de sanat
yapıtı olarak kullanarak dikkat çe-
ken Şükran Moral. bu kez 'Ha-
mam' başlıklı video enstalasyo-
nundan bölümlerle çıkıyor izle-
yıcinin karşısına. Hemen her işin-
de kendi bedenini kullanarak ger-
çekleştirdiği performanslarla fe-
tişizm. pornografi, sadizm gibi
kavramlan irdeleyen Moral. bu
çalışmasının klasik bir dıli oldu-
gu görüşünde. Gerek perförmans-
lan gerekse vıdeo enstalasyonla-
nyla izleyiciyi şaşırtan Moral'ı,
estetik bir arayışın içinde görüyo-
ruz bu sergide. "İroniden önce es-
tetikaraşörmayı öne çıkanyorum
bu kez. Videoda her karedondu-
rularak bakılırsa aldığım klasik
eğitimin sonuçlannı da görebili-
rtz. Kendi bedenimi kuflanıyorum.
Sembollerle çahşıyorum. Viicu-
dum birsimge... Vücudunıu siyah,
beyaz, u/unluk. yüksektik geniş-
lik ve ruh olarak görebilirsiniz.
Vücudum heryerdeoiabitir: erkek-
ler hanıamında. genelevde, akıl
hastanesinde~."
Şükran Moral bienalde yer alan
çalışmalannın özellikle kadınlar
tarafından tepkıyle karşılandığını
belirtiyor. Uyumlu ışler yapmak
zorunda olmadığının altinı çizen
'Çok kültürlü' sergi'tstanbul Gidiş-Dönüs. / Batı
MetropoUerinde Yaşayan Türk
Sanatçılar' başlıklı serginin küratörü
BeraJMadra Borusan Sanat
Galerisi'nin sergilerin sürekliliğine
önem verdigine ve sergi dizileri
oluşturduğuna dikkat çekiyor:
M
Bu
bağlamda yurtdışında yaşayan Türk
sanatçılan her yıl sergilemek yararh
biryaklaşım. Bu sanatcüann
yapıtiarmı tstanbul izteyicisine
. .. jbuutmak önemli. Setfjye katılan
sanatçılan sürekli izliyorum, onlaruı
yeni yapıtlar ürertiklerini bflhonım,
onlann yaşadıklan sonrâlan ve
bulduklan çözümleri biüyonım.
Hangi sanatçılaruı yan yana
gekbUeceklerini biliyorum ve sonuçta
bir birlestirme gerçekleşjyoı:''
Scrgi içeriğinin, sanatçının iki ülkede
birden yaşamasının sonuçlan ile ilgili s
olduğunu belirten Beral Madra, bu î
durumun 'çok küHürfü' oJmamn
özelliklerini taşıdığını savunuyon
"Araşünlması gereken, üstyapılar ve
airyapılar arasmdald üişkiler vc
bunlann birbirlerini nasıl etkilediğf."
Beral Madra sergideki işlerin
özelliklerini; Tûrkiye'riin güncel
gelişmelerini izlemek ve bu
-g|Jişmelere karşı tepkilep.yansıtmak^.^
sahatçılann kendi yaşamı ile ilgili
aynntılannı, yani altyapılannı
yaşadıklan ülke ve anavatandaki
ûstyapılar içindekı yerini belirleme,
uluslararası sanat geüşmeleri içindeki
güncelliğı yakalayan bir estetik ve
düşünsel yapı olarak sırahyor.
stanbul Gidiş-Dönüş/Batı MetropoUerinde Yaşayan Tûrk Sanatçılar'
başlıklı sergi, yaşamlannı yurtdışında sürdüren Türk sanatçılar ile
Istanbullu sanatseverleri bir araya getiriyor. Küratörlügünü Beral
Madra'nın üstlendiğı sergiye, Şükran Moral, Cem Aydogan, Fatih
Aydoğdu, Ergin Çavuşoğlu ve Melek Mazıcı katılıyor. Ergin Çavuşoğlu'nun 'İşaret' isimb' çalışması.
sanatçı, ille de onaylanmak ıste-
mediğini viirguluyor.
Yapıtlannda organik formlara,
çiçekJere ve manzaralara yer ve-
ren Melek Mazıcı, bütün bunlann,
anlatmak istediği şeyler için bir
araç olduğunu savunuyor. Sanat-
çının çalışmalannda çiçek figür-
lerinin rrukroskopik bir bakış açı-
sıyla soyut formlara dönüştüğüne
tanık oluyoruz. Bu soyut formJar,
ınsan bedenine yönelmiş bir 'iç
bakış'm ürettiği imgelerden olu-
şuyor. "Benim amacım kendimi
anlatmav'a çahşmak; kadın ola-
rak, insan olarak. beni orta> a çı-
karmak. Bunun için dederüzin di-
bine dalar gibi bilinçalüma dalıp
bulduklannu yüzeye çıkanyorum.
Bukhıklarun bir anlamda özei, bir
anlamda anonim. Inanrvorum ki;
her şeyin kökünde insan oünanuz
yaöyorT
Kişisel ve kültürel kimlik
Sergiye katılan sanatçıların tü-
münün Türkiye hatıralannın ya-
pıtlanna yansıdığı görüşünde olan
Melek Mazıcı, sanatçının doğdu-
ğu-büyüdüğü ve yaşadığı yer ol-
mak üzere iki kimligi olduğunu be-
lirtiyor. "tki dü. iki kültür arasın-
da bircok şey öğreniyorsunuz ve
bunlaryapırJannızayansryor. Tek
kimliğimiz yok. Türklüğümüzü
ka>betmedik. ama başka kültür-
lerden çok şeyler aldık."
Ergin Çavuşoğlu'nun sergide
yer alan çahşmalannın hemen hep-
sinde Türkiye'den izlenimler göz-
lemliyoruz. Sanatçının fotograf
ve dijital ortamda müdahale edil-
miş fotoğraflardan oluşan işlen
kişisel ve kültürel kımliğin deği-
şik yönlerini sorguluyor. Sanat
eğitimini Sofya ve Londra'da ta-
mamlayan sanatçı, figüratif kom-
pozisyonlar ve portrelerin yanı sı-
ra ıç vedış mekânlardan oluşan gö-
rüntüleri de kullaruyor. Kimi za-
man figürün ön plana çıktığı ça-
lışmalannı, sanatçı, yanbelgesel
politik manzaralar olarak adlandı-
nyor. Çavuşoğlu çalışmalannda
yok edilen doğanın yanı sıra met-
ropol gerçeklerini de yansıtıyor.
Sergiye New York'tan katılan
Cem Aydoğan'ın "Fazla Bagaj'
adlı yapıtı, özellikle 'sokak ço-
cuklan' izleyicisinin en rağbet et-
tiği çalışma olarak dikkat çeki-
yor. Plastik diş, beyaz çikolata,
hamur ve ışıktan meydana gelen
çalışma, gönüllü ya da gönülsüz
sürgüne eleştirel bir bakış açısıy-
la yaklaşıyor.
Viyana'da yaşayan Fatih Ay-
doğdu'nun video ve ses enstalas-
yonu ıse Türkiye'ye özgü aynn-
tılan izleyiciyle buluşturuyor. 'Açık
RadjoCİdası'. 'Taranan Zaman',
'PerformansYapanMekân', 'Za-
man Alanlan' ve son olarak Istan-
bul"da geçen yıl düzenlenen 'So-
mut Öngörüler' sergisinde 'Arc-
hitextures' başlıklı yapıtlarla ka-
tılan Aydoğdu, enstalasyonlann-
da vıdeo, ışık, animasyon gibi tek-
nikler ve bilgisayarolanaklanndan
yararlanıyor.
Drhan Pamuk, yazım süreci en uzun olan yeni romanı 'Benim Adım Kırmızı'yı tanıttı
6
Dk kez iyîmserlik üzerine bir ldtap
9
Kültür Servisi - Orhan Pamuk, aralık
ymda Iletişim Yayınlan tarafından yayım-
ınacak olan "Betum Adım Kumızı' adlı ki-
ıbını tanıttı. 17. Istanbul TÜYAP Kitap Fu-
n çerçevesinde gerçekleştirilen söyleşide Or-
an Pamuk, dört yıl bojunca üzerinde çalış-
ğı 'Benim Adım Kırnua' adlı kitabından
ölümlerokudu ve kitabm yazım süreci hak-
ında bilgiler verdi. 159O'lı yıllarda geçen
>manın kahramanlan kitap süsleyen Os-
ıanlı nakkaşlan. 'Benim Adım Kırmızı'yı
luştururken Şehname'den, Firdevsi ve Ni-
ami'den deyararlandığını söylüyor Pamuk.
470 sayfahk kitap 'Cevdet Be> ve Oğulla-
ı'ndan sonra en uzun romanı Pamuk"un.
azar. 'Yeni Hayat'tan önce başladığı ve al-
yılını verdiği kıtabı "Yazım süreci de en
mn süren romanım" dıye niteliyor: "Bd-
i de hiç bilmediğim bir konuya kitaplardan
ku\arak girdiğim için bö\le olmuştur. As-
nda bilmediğim kelimesini abarbyonım.
enim Adım Kırmızu 15. yüzyınn başından
î vüzyıl başına kadar olan dönemde kitap-
aa resim yapan insanlan anlaüyor. 16. yüz-
1da yaşamak hakkında, sanat hakkında,
uatçının düması. çilesi bakkında bir kitap.
ir vandan da genel olarak hayat hakkında,
^IÖ de ilk kez ivimstrtik hakkında bir ki-
• 'Benim Adım
Kırmızı'nın
kahramanlan Osmanh
Nakkaşlan. Birbirine
geçmiş iki öyküden
oluşan kitap, lö.yüzyılda
yaşamak, sanat,
sanatçının dünyası ve
çilesi hakkında.
Birbirine geçmiş iki öyküden oluşuyor
Benim Adım Kırmızı. Bir yanıyla da cina-
yet romanı yapıt. Nakkaşlann öyküsü, ara-
lannda sürekli kavga eden iki oğlu olan gü-
zel Şeküre'nin kocasımn savaştan 4 yıl dön-
memesi üzerine kendisine bir sevgili bul-
ma, yeni bir hayat kurma çabasıyla kesişi-
yor romanda. Bu iki öyküyü birleştiren or-
tak nokta ise Şeküre'nin koca bulmak için
seyrettıği damat adaylannın hepsinin nakkaş
olması. Nakkaşlar, güzel Şeküre'nin baba-
sının gizlice yaptırmakta olduğu kıtabı nak-
şetmeye gelirler. Şeküre de gizlice onlan iz-
ler ve uygun koca adayı bulmaya çalışır.
Benim Adım Kırmızı, bir ölünün konuş-
masıyla başlıyor. Kitaplann başlangıcının
kendisi için çok önemli olduğunadeğinen Pa-
muk, "Kitabın başındaokuyucuyu sarsmak.
aynı zamanda kitabın tonunu, edasını özet-
lemek. hissettirmek,okuyucunun nelerlekar-
şılasacağmı biraz olsun hissettirmek gerek-
U" diyor.
Romanın anlatım tekniği 'SessizEv'e ben-
ziyor. Sessiz Ev'de olduğu gibi birden fazla
anlatıcı var. Yine Sessiz Ev'deki gibi bu an-
latıcılar gerçeğin tümünü anlatmıyor ya da
yalan söylüyor olabilirler ve okuru şaşırta-
bilirler. Yapısal olarak da 'Kara Kitapa ben-
ziyor. Her gece nakkaşlann gittiğı. bugün-
kü ifadeyle sanatçılar kahvesi diyebileceği-
miz bir kahvede bir meddah her gece duva-
ra bir resim asarak sağı solu iğneleyen öy-
küler anlarıyor. Bir anlamda da bugünkü po-
litik ortama göndermeler yapıyor yapıt.
Tarihi roman yazma eğilimi olan Orhan
Pamuk, henüz 23 yaşındayken yazdığı ilk öy-
künün de tarihi olduğunu anlarıyor. Bir eleş-
tirmenin neden tarihi roman dendiğinde söy-
ledıği "şündiden kaçmak, şimdinin karma-
şasından, ima ettiği sorumJuluklardan ima-
lardan kaçmak" sözlerini anımsatarak "Bel-
kidetemel bu. Hep birdahatarihiromanyaz-
ma> acağun derim ama hep kendimi tarih ki-
taplannı kanşûnrken bulurum. Tarihi roman
yazmak risklidir. tçtenlikle >azdığınız, ken-
dinizi ortaya koyduğunuz bir romanda VBD-
nğmız saçma sapan bir tarih hatası kitabın
tüm ruhunu bir anda öldürebilir. Ancak ta-
rih bana 'romantik' diyebileceğinı. kendimi
kolayhkla ortaya koyabileceğim bir hayal
dünyası veriyor. Tarihi imgelerle oynarken
okuıian oanki beklentilerinin dışına çıkara-
biliyorum ve kendi dünyamı daha kolay ifa-
deedebüjyorum. Bu ashnda bir dürtüdür.An-
latmak istediğim ansiklopedik bilgiyi doğru-
dan söyiemek yerine bir hikâyey le içten bir
şekDde söylemcyi tercih ederim" diyor.
Artık daha kısa sürelerde okurlanyla
buluşmak istiyor Pamuk. Önünde yazmak
istediği 2 yeni tarihi kitap var. İçinde duy-
duğu enerjiyi ve yazma isteğini kaybet-
meden en kısa zamanda yazmaya baş-
lamak niyetınde.
bir çıftlik acarak Kadm Sanatçılar Kolo-
nisi kurdu. Her sanat dalından konuklan
ağırlayan çiftliğin masraflan yetiştirilen
noel agaçlanndan saglanıyor. Konuklarsa-
bahtan ağaç dikiyor, ağaçlann bakımıy-
la ilgileniyor. Hep birlikte yenen akşam
ve öğle yemelderi arasuıda herkes kendi
sanaöyla uğraşıyor. Sonunda kendi küçük
dünyasuıı kuran yazarla TÜYAP sırasın-
da konuşruk:
- Feminizmin başyapıtiarından Cinsel
Potitika'vı yazmanmn üzerindenyaklaşık
otuzyilgeçtL Bugün feminizmin gekUgj nok-
tayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadinlann toplum içindeki yerleri, in-
sanlann kadına bakış açısı bir bakıma
çok değişti, bir bakıma da hiç değişme-
di. Pek çok önemli adımlar atıldı, ama tam
bir dönüşüm sağlanamadı. Amenka'da-
ki başanlar beni tatmin etmiyor. Bugün
dünyanın dört bir yanında kadınlar hâlâ
eziliyorlar. Iran'da. Afrika'da, Hindis-
tan'da çok zor bir yaşam sürüyor kadın-
lar. Bu nedenle küresel bağlamda baktı-
ğımızda feminizmin tam bir başanya ulaş-
tığı söylenemez. Amerika'da da başanlı
olamadığımız noktalar var. Yasal olarak
kürtaj yaptırma, çocuk sahibi olmama,
kendi bedenimiz üzerinde söz sahibi ol-
ma hakkımızı elde ertik, ancak kürtaj kar-
şıtı radikaller artık kürtaj yapan doktor-
lan, kürtaj yaptıran kadınlan öldürerek bu
^mm
^^ uygulamadan vazgeçirme-
yeçalışıyorlar kadınlan. Ka-
dının söz hakkını ilkel, terö-
rist eylemlerle elinden al-
maya çalışıyorlar. Sonuç ola-
rak dünyanın dört bir yanın-
daki kadinlann bir araya ge-
lerek, el ele vererek müca-
delelerini, eylemlerini sür-
dürmeleri gerekiyor.
- Feminizm mücadelenizi
sürdürürken sizi Zulüm Po-
Htikaian'nı yuzmaya iten şey
neydi? Kitabı yazma süreci-
nizi anlaür mtsınız?
Hiçbirzaman kendimi zo-
runlu hissetmediğim süre-
ce, dayanamayacağım bir
duygusal baskı oiuşmazsa
yazamam. Zulüm Politikala-
n'nda da dünyada en çok
korktuğum konuyu, işken-
ceyi yazdım. özünde beni
bu kitabı yazmaya iten gü-
dü korkuydu. Kitap üzerine
yogunlastığım yedi yıl benim
için duygusal olarak çok mo-
ral bozucu, çok zor btr dö-1,
nemdi. Beni dehşete düşü-
ren asıl konu da işkencenin
ne kadar acı bir şey olduğu
değil de devletin gücüydü.
- DevletJe işkence arasm-
dald üişkiyi açar mısınız?
Her türlü ideolojideki devie-
tiyurttaşlanna işkenceyap-
maya iten ortak neden ne?
İşkence özünde devletin
mutlak gücünün bir göster-
gesi. Devlet yirminci yüz-
yıl boyunca teknolojinin de
desteğiyle çok güçlendi. Bu
gücü elinde tutabilmek için
de 18. ve 19. yüzyıllarda ka-
nunlar, sözleşmeler aracılı-
ğıyla yasakJanmış olan iş-
kenceye başvurdu devlet.
Üstelik Roma hukukunda,
engizisyonda bile görülme-
dik türden uygulamalardı
bunlar. Devletin yurttaşlan-
na terör uygulayarak halkı
korkuyla sindirme politika-
sıdır işkence. Bu nedenle
devletle birebir ilişkisi var-
dır. Devletin hangi ıdeoloji-
ye hizmet ettiği hiç fark et-
mez. lşkenceyi haİdı kılan
gerekçe kimi zaman ulusal
güvenlik, kimi zaman anti-
komünizm politikası, kimi
zaman da devrimin destek-
lenmesidir. Gittikçe artan bir
güce sahip olan devletin ken-
disini sarhoş eden bu gücü
kaybetme korkusundan kay-
naklanır işkence. Bu nokta-
da pek çok çelişki var aslın-
da. Halkından aldığı paray-
lagüçleniyor devlet. Istihba-
rat servisleri, ordular, özel
timler. hapishaneler, polis
birimleri kuruyor. Muazzam
bir güce kavuştuktan sonra
da yurttaşlanndan korkma-
ya başlıyor.
- Peki gücü giderek artan
devletinbu çağdışı uyçutoma-
sryla başa çıkabümenin bir
yolu varmı?
Dünyadaki bütün insan-
lann ortak mücadelesi ge-
rekli işkenceyle başa çıkabil-
mek için. Sürekli bir ileti-
şim agı ve dayanışma sağlan-
malı. Devletle, ülke içinde si-
viltoplumörgütleri mücade-
le etmeli. Ancak baskmın
çok arttığı durumlarda bu
örgütler de tamamen etkisiz
kalabiliyor. Bu nedenle asıl
çözüm birülkedeki insanla-
nn haklannın başka devlet-
ler ve başka halklar tarafın-
dan korunması bence. Ör-
neğin Türkiye'ye geldığim-
de Cumartesi Anneleri'nin
öyküsünü dinledim. Şili'de
annelerin şiddetle mücade-
lesinin çok etkin bir rol oy-
nadığını görüp sevinmiştik.
Türkiye'de halkın. bu anne-
leri yalnız bırakması çok il-
ginç. Sanınm bu konuda
uluslararası desteğe ihtiyacı
var Türkiye'deki annelerin.
CD ile Çağdaş Türk
Müziğinden Soluklar dizisi
Kühur Servisi- BiIkent
Senfoni Orkestrası (BAS-
SO), bugün şefRodolfo
Bonucci yönetiminde bir
konser verecek. UhiCe-
mal Erkin'in Ba>ram
U\ertürü ve Keman Kon-
çertosu'nun seslendirile-
ceği konserin solisti ise
Rus keman sanatçısı
Anastasia Chebotareva.
O. Respighi'nin Roma
Çeşmesi ve Roma Bay-
ramı adlı yapıtlannın da
seslendirileceği konsenn
canlı ses kaydı >apıla-
cak. Daha sonra gerçek-
leştirilecek olan stüdyo
çalışmalanyla ise L'lvı
Cemal Erkin'in Bayram
U\ertürü ve Keman Kon-
çertosu, Chebotareva'nın
yorumuyla müzıksever-
lere sunulacak.
Bilkent Üniversitesi
Müzik ve Sahne Sanatla-
n Fakültesi, Cumhuriye-
tın 75. yılı etkinlikleri
kapsamında, Bilkent
Akademik Konserler Di-
zisi'ne katılan yabancı
sanatçılan Türk besteci-
lerin yapıtlannı yorumla-
maya yönlendiriyor.
Türk bestecilerinın ya-
pıtlannı jabancı sanatçı-
lara benimsetmek, reper-
tuvarlanna aldırmak \e
uluslararası tanıtımda
dünyada olumlu sonuçlar
ahnmış yeni bir yöntem
geliştirmek üzere başla-
tılan bu yönlendirmede
'uluslararası üne sahip
sanatçılarla", uluslarara-
sı yanşmalarda derece-
leri bulunan, şimdiden
tanınan ve büyük bir ge-
lecek vaat ede/ı yorumcu-
lar temel olarak alınıyor.
Çağdaş Türk Müz^in-
den Soluklar başlıklı se-
ride gerçekleştirilecek
olan CD'lerin yurtıçinde
ve yurtdışında da dağıtı-
mı, değışık evrelerinin
yayın katologlannda yer
alması planlanıyor. 2000
yılına dek çok sayıda
Türk eseri bu kapsama
alınacak.
Bu tarihe dek sağlana-
cak olan birikimle. BAS-
SO ile 2000 yılındager-
çekleştirecek tüm etkin-
likler, Türk \e yabancı
sanatçıların yorumu ile
Türk bestecilerine aynla-
cak.
Aynca, Bilkent Müzik
ve Sahne Sanatları Fa-
kültesi ve Müzık Hazır-
lık Okulu eğitımınde de
ağırlıklı olarak Türk bes-
tecilennin yapıtlannın in-
celeneceği, eğitim, sınav
ve öğrencı konserlen dü-
zeyinde de Türk besteci-
lerinın yapıtlannın ses-
lendirileceği çeşitli kon-
ferans, panel \e imza
günleri gibi etkinlikler
gerçekleştirilecek. Bil-
kent Müzik ve Sahne Sa-
natlan Fakültesi Dekanı
Ersin Onay, fakülte adına
2000 yılını müzikte
'Türk BestecflerT >i lı ola-
rak kutlama çağnsı ya-
pıyor.
BHgi'de Sinema :
• Kültür Servisi - Istanbul Bilgi Üniversitesi'nde
16 Kasım-30 Aralık tarihleri arasında
sinematografik etkinlik ve gösterileri
gerçekleştirilecek. Türk filmlerinin de
gösterileceği etkinlikler çerçevesinde Türk
yönetmenlerin katılacağı paneller yoluvla da Türk
sineması üzerine sağlıklı bir tartışma ortamı
yarahlması planlanıyor. Umut Sanat Ürünleri ile
olan işbirliği çerçevesinde Seven, Leavıng La
Vegas, The Pillovv Book, Germinal, Dalgalan
Aşmak gibi filmler yeniden gösterilecek.
'Designer's Aphrodısıac' adlı bölümde günümüz
beklentilerine ve oluşan yeni ilgi alanlanna göre
seçilen avangard. deneysel ve underground
filmlerden oluşuyor Cumhunyet'in 75. yılı
etkinlikleri kapsamında Türsak \e Tarih Vakfı
işbirliğiyle gerçekleşen 'Uluslararası Sinema-Tarih
Bulusması' Film Festivali Brian Lappıng'in
yönettiği belgeseller \e Türk ve yabancı belgesel
yapımcılannın katılacağı seminerler
düzenlenecek. (286 10 60)
Türk resminde soyut egilimler
• Küitür Servisi - Dışbank tarafından Atatürk
Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 'Türk
Resminde Soyut Egılimler" başlıklı sergi 4 Aralık'a
dek görülebilir. Organizasyonu Galeri Baraz
tarafından yapılan sergi. Türk resim dinamiklen
içinde 1950 yıllanndan itibaren başlayan soyut
sanat ifadelerinin özgün örneklerini. zengın bir
sunuşla topluma tanıtmayı amaçlıyor. Sergide 61
sanatçının yapıtlan yer alıyor.
Dulcinea'dan caz konserleri
• Kültür Senisi - Geleneksel Dulcinea Konserleri
devam ediyor. 1998-99 sezonunda caz müzıği
ve günümüz ritimleriyie cazın kaynaştığı dıger
müzık türlerini müzıkseverlerle buluşturan
Dulcinea Cafe ikinci konserini 19 Kasım
Perşembe günü gerçekleştırecek.
Saat 23.00'te baslayacak konserde; Sarp Maden,
Mahmut Yalay, Ateş Sezer ve tmer Demirer'den
olusan Sarp Maden Group cazseverlerle
buluşacak. ilk konserlerini Akbank
8. Uluslararası Caz Festivali kapsamında
ve Pozitif organizatörlügürıde gerçekleştiren
Dulcinea; sezona Türkiye'den ve tüm dünyadan
seçkin caz müzisyenlerinin katılacağı konserlerle
devam edecek. (245 10 39)
BUGÜN
• AKSAINAT'ta Viyana Filarmoni Orkesrrası'nm
Mozart'ın 'Coronation Mass' adlı eserini
seslendirdiği konser saat 12.30'da. Berlin Filarmoni
Orkestrasf nın Beethown'ın 6. ve 7. senfonilerini
seslendirdiği konser ise saat I9.00'da laser-disc'ten
izlenebilir/252 55 00)
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da, akordeonda Muammer Ketencioğlu.
kanunda Halil Karaduman eşliğınde Semanın
sunacağı 'Sema Mustafa Kemal İçin Söylüyor'
başlıklı konser yer alıyor. (292 06 55)
M NÂZLM HtKMET KÜLTÜR VAKFI nda Nevzat
Şenol, Konur Ertop, Kemal Bek, Esat Kural ve
Tuğrul Tanyol'un konuşmacı oiarak katıldıklan
'Ölümünün 40. Yılında Yataya Kemal' başlıklı
söyleşi saat 18.30'dan itibaren ızknebilir.
(292 09 69)
• CRR'de saat 19.30'da Rus Devlet Oda
Korosu'nun 17. ve 20. yüzyıl koro müziğinden
örnekleri seslendirecekleri konser izlenebılır.
(231 54 98)