Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 1998 CUMA
HABERLER
UTLU SAVAŞ'IN HAZIRLADICI SUSURLUK RAPORUNUN TAM METNİ - 3
Terörle mücadelede sahinler devri
P
KK ile mücadele 80'li yıilar
boyunca Silahlı Kuvvetler'e
terk edilmişti. Siyasi
tartışmalarda bile,
hükümetlerin terör konusunda bir
tedbiri olmadığı bu konuyu askerlere
tevdi ve terk ettiği tenkit olarak
söylenegelmiştir. Ardından ve 1991
sonlannda iktidar değişince terörle
mücadelede esasa müteallik bir
değişimip gündeme geldiği
söylenemez. Asgaride uyguJamalarda
ve görünümde önemli bir fark ortaya
çıkmamıştır. Zaten 1992 yılının
hâkim faaliyetleri; devlette kadro
değışiklikleri, Cumhurbaşkanı ile
tartışmalar ve özellikle de Koskotas
dosyalanydı. Gazetelerin ve basının
en önemli haberleri ve hûkûmetin
dikkati bu noktalardaydı. Daha sonra
ve 1993 yılı köklü değişiklikleri
gündeme getirdi ve terörle
mücadelede sahinler devri başladı.
Başbakan terörle mücadeleyi, ön
plandaki faaliyeti olarak takdim etti.
Emniyet Genel Müdürlüğü'ne
Mehmet Ağar geldi ve ciddi bir tercih
yapıldı; polis terörle mücadelede daha
aktif olacak bir konuma getirildi ve
Özel Harekât Timleri ön plana çıktı.
çok glzli yönetmellk
Özel Harekât TimlerTnın lehinde-
aleyhinde çok şey söylenmiştir.
Ancak Emniyefin dosyalanndaki
rutin yazışmalara eğilince çok önemli
bir görüntü öncelikle tespit
edilmektedir. ll valileri özel güvenlik
gerektiren her önemli olayda özel
Harekât Timleri'nin görevi
devralmasını, asgaride görevde
olmasını talep etmektedirler. Hatta bir
çok vali, tayinler sebebiyle eksilen
kadrolann süratle doldurulmasmı
talep eden çok sayıda yazıyı
imzalamışlardır. Özel Harekât
önceleri Merkezde Şube Müdürlüğü,
Ankara-lstanbul-lzmir ıllerinde Bölge
Grup Amirliği olarak teşkilatlanmıştı.
Genel Müdürlük'te Asayiş Daire
Başkanlığı'ndaki Şube Müdürlüğü
daha sonra Terörle Mücadele ve
Harekât Dairesi Başkanlığı
bünyesinde yer almış 26.7.1993 tarihli
olup, ancak Resmi Gazete'de
yayımlanmayan Bakanlar Kurulu
karan ile Özel Harekât Daire
Başkanlığı kurulmuştur. Hatta
12.08.1993 tarihinde yayımlanan
Kanun Hükmünde Karamame ile
kanunda değişiklik yapılarak özel
Harekât Polis Okulu açılmasına ve
özel personel yetiştirilmesine imkân
hazırlanmıştır.
Dairenın çalışmalannı düzenleyen
yönetmelik "Çokgjzli" işaretini
taşımaktadır. Bu yönetmeliğe göre •
daire doğrudan genel müdüre
bağlanmıştır. Özel Harekât Dairesi
" Devletin ekonomik. sosyal, siyasi ve
hukuki temel anayasal düzeninin
yıkdınasına, iilkesi \e mületiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve
cumhurtyetin temel nitelikkrini
değiştirmeye yöneük baskı, cebir,
şiddet. korkutma, yıldırma. sindirme
veya tehdit yöntemlerini kullanan
terör örgütlerini meskûn \e_va kırsaJ
kesimde etkisiz hale getirmek, rehin
aldıklan kişi, uçak, araç ve yerieri
kurtarmak için ani müdahale, pusu,
keşif, baskın ve operasyon yapmak
üzere" kurulmuştur. Kurs tamanjlayıp
Özel Harekât birimlerine atanmış
personel, atamaya yetkili amirin onayı
olmaksızın branşı dışında bir hizmette
çalıştınlamamaktadır.
Pollse kırsal alanlar
Özel Harekât Timleri ise en az yirmi
Özel Harekât personelinden
olusmakta. sorumluluk bölgeleri ise
"illerin poBs mıntıkalan ve polis
bölgesi dışındaki kırsal alanlardır".
Ancak polis sorumluluk bölgeleri
dışında askeri birimlerin talebi ve
askeri makamlann sorumluluğunda
görev yapmaktadırlar.
Mevcut evTaklann tetkiki ve
yazışmaiar Özel Harekât Dairesi'nin
ayncalıklı durumu ve konumunu
açıkça ortaya koymaktadır.
Belli başlı problemler ise daırenin
30.06.1997 tarıhlı bnfing dosyasında
da yer almıştır.
PKK'linin canı da malı da...
Yetiştirilen toplam personel sayısı
8443 kişidir. 2043 kişi çeşitli
sebeplerle aynlmıştır.
Timlerin çalışma. dinlenme. yıllık ızın
şartlan genelde çok ağır ve zahmetlı
uygulamalan gerektirir. Bu sebeple de
tazminatlar ödenmektedir. (Birçok
önemli operasyonda görevlendirilen
ve ödüllendirilen ısımlerden sıkça
rastlananlar dikkati çekmektedir.
Açıkça ifade ve itiraf ermek gerekir:
yakalanan veva ölü ele geçen
PKK'lilerin üzerinde silah. mermi.
teçhizat, patlayıcı. telsiz hatta
bannaklarda çuvallarla yiyecek,
giyecek bulunmakta, fakat asla para.
dövız ele geçmemektedir. Hıç değılse
yakalanan ve kod adı bile teşhis
edilen bölge \e tim sorumlulannda
dahi acıl ıhtiyaçlar ıçın para-dövız
bulunamamaktadır. Bölgede görev
yapmış görevliler haklı olarak PKK'li
teröristin canı da malı da devlete
helaldir görüşündedirler.
Ancak daha sonra batı illerinde.
doğrudan göç etmiş ve polis asayiş
görevlilerince "rahat durmadıklan"
belirtılen Kürt gruplan Özel Tim'in
hedefı haline gelmektedirler.
Gerçekten çarşı-pazan. yeraltı
dünyasının çeşitli faaliyetlerini zorla
ele geçiren Kürt gruplannı kontrol
altına almak ve illegal kazançlanna
ortak olmak "helal bir iş"i teşkil
etmektedir Özellikle Doğu'daki
korucu ve itirafçı gruplan gelecekleri
belırsız olduğu için yaygın bir
çeteleşme sürecindedirler. Bu işlerse
Yeşilin "Akıllı otun. Yalnız başınıza
yemeyin. Paylaşın. Aksi halde size bu
kazancı yedirmezler. Kustururlar"
anlayışı doğrultusunda paylaşmayı
gereklı kılmaktadır.
Böyle bir çeteleşme sürecı sadece
Doğu ve Güneydoğu illeriyle sınıriı
kalamazdı. \'e kalmadı. Büyük illere
dogru genışlemeler oldu ve
müesseselen -devletı tahrip eden-
çürüten bir veçheye büründü. (Özel
Harekât Timleri'nin operasyonlara
sevk evraklannda "Bir görevin ifası"
ibaresi kullanılmakta. daha sonra bir
not veya açıklayıcı bir ızah
yapmamakta ve "Merkeze
dönüldüğünde" ifadesiyle
yetinilmektedir.)
Aylar süren görüşmelerimizin verdiği
bir sonucu Sayın Başbakan'a arz
etmek gerekir. Bu kirlilik içinde yer
alan gruplar. mantıkiı -ama isbata
ilişkin bir belge olmaksızın- bir
sıralamaya tabi tutulabilir. Birkaç yüz
kışıden ibaret olmalanna rağroen
itirafçılar yaptıklan itibanylabir
numaradırlar. Korucularçok kalabalık
ve sayıca çok fazla illegal faaliyetin
sahibı olmalanna karşılık oransal
olarak ikinci sırayı almaktadırlar.
Üçüncü sırada polis daha sonra da
jandarma yer almaktadır.
Burada hassas bir noktaya temas
etmek gerekir. MlT'te Sayın
Başbakan'ın başkanlığında yapılan
toplantıda da açıkça izah edildiği
üzere; görüştüğümüz resmi- sivil
hiçbir görevli. sivil ve şahsımıza
itımadını teyit eden hiçbir kişi,
Genelkurmav'a bağlı -Jandarma
dışındaki- birliklerin ve kumanda
kademelerinin. bu eylemlerin içinde
yer aldığına dair herhangi bir iddiayı
gündeme getirmemişlerdir.
SÜRECEK
Kunıluşundan bu \ana özel tim polisleri hakkındaki tarüşmaJar bitmedi. Kuşkulu olaylarda da hep onlann adı geçri.
Referanslar
Şahin'den
A yhanAkca,AyrtanÇark]n,Oğuz
7 i Yorutmaz, Ziya Bandırmalıoğ-
lu, Ercan Ersoy. Bu isimler Susurluk
olaylan sebebiyle kamuoyunca da
tanınmışlardır. Özel Harekât'a alı-
nanlann referansı ise çok kere fbra-
him Şahin, Ayhan Akça ve CetaJ Er-
taş'hr.
Özel Harekât personelinin dağı-
lnnmda kısa sürede ciddi problem-
ler ortaya çıkmıştır. Süresini tamam-
layan personelin atanması sonucu
1998 yılmda Türkiye genelinde ve
bölge dışında 5 bin personel birike-
cek, oysa Olağanüstü Hal Bölge-
si'nde sadece 1600 personel kala-
caktır. Personel tercihleri dikkate
alındığında ise Baü'da 5 ilde talep-
ler yoğunlaşmaktadır.
lşte bu durum Özel Harekât Da-
iresi'nin kısa bir dönemde bekknen
fonksiyonunun dışına çıktığmı orta-
ya sermektedir.
Brifing raporunda açıkça "ÎBer-
deki bu dengesiz dağdündan doiayı
birimimi/jn asıl görev yoğunluğunun
bulundugu Doğu ve Güneydoğu ille-
rimizde büyük bir boşluğa sebep ola-
cağı gibi Bad iüerimizde de personel
saytsı kabank sorunlu şubeîer yara-
tacağı gercektir. Bundan da arüaşda-
cagı dbi yenî fcnrsfar açarak, Do-
ğu'daki ihtiyacı karşılamak müm-
kün oKı\or gibi görünse de Batı ille-
riode yığdmanın önüne geçmek
mümkün ohnayacaktır. Kaldı ki. ye-
ni kurslann da gerirmiş olduğu mad-
di külfet oldukça vüksektir" denil
mektedir.
Bu gerçekçi tespit Özel Harekât
Dairesi'nin genel ve çözümleneme-
yen problem yönûnü açıkiamakta-
dır. Ancak bu personel probleminin
beraberinde getirdiği ve birçok ilgi-
linin "Güneydoğu Sendmmu" ifa-
desiyle tanfîedıği dahadenn ve kök-
lü birbaşka problem vardır: Güney-
doğu'da silah elde. teröristlerle çar-
pısan, teröreyardım ve yatakhk eden
kişileri dağda, köyde ve mezrada ta-
kip eden Özel Harekâtçt polis, Batı'-
ya geldiğınde yine aynı insanlan gör-
mektedir. Hatta arama yaptığı ücra
köyden göç etmiş insanlann yeni ta-
şındığı evin bir alt sokağmda ve yi-
ne '"bir grup halinde" ikamet ettik-
lerini görünce kendisi ve ailesi için
"tedbir" almak zaruretini hisset-
mektedir. Bir süre sonra Özel Hare-
kât Timleri ama bu defa savunma sa-
ikiyle oluşturulmaktadır.
Burada kritık bır başka husus var-
dır; Emniyet müdürleri atandıklan
illere kendi ekipleri ile, şeçtiği yar-
dımcılarve "Tnn"lerle gitmektedir-
ler. Böylece Güneydoğu'daki "lîm*
Batı'da bir ilde de oluşmakta eski da-
yanışma ve "iBşkiler''' aynen sürdü-
rülmektedir. llişkilerin sürdürüJme-
sinde iki önemli unsur vardır; birin-
cisi korunma ve güvenlik, ikincisi
Olağanüstü Hal Bölgesi'nin yaygın
ve tabii hale gelen kaçınılmazlığa
bürünmüş işleri.
ÜZ YAZIIORHAN BİRGİT
Bir kabinenin en çok konuşan üye-
sinin, "hükümet sözcüsü" olması do-
ğaldır.
Hükümet çalışmalannı kamuoyuna,
medyatik bir açıdan yansıtmak; bun-
lardan gerekli olanlan yorumlamak o-
nun görevidir. Hatta, gerekiyorsa, us-
ta bir biçimde karrıuoyundaki günde-
mi değiştirmek için gerekli açıklama-
lan gazete ve radyo-televizyonların
pencerelerine ulaştırmakta...
Direksiyondaki başbakan ve hükü-
met bir koalisyonun oluşumu ise, di-
ğer partilerin liderleri ile ortak bir uyum
sağlayarak sözcülük görevini üstlen-
miş bakan, kabineye artı puanlar sağ-
lar.
Peki, ya diğer bakanlar?
Onlar, kendi görev alanlanna giren
işlerde zaman zaman açıklamalar ya-
parlar. Ama olay hükümetin görev kap-
samına girdiği anda, top başbakana
bırakılır.
ANASOL-D hükümetinde, kamuoyu
ile ilişkiler baştan itibaren zayıf yürütü-
lüyor. Mesut Yılmaz, son rapor açık-
lamasında bütün ülkenin ve dolayısıy-
la bütün bir iletişim dünyamızın başba-
kanı olduğunu unutarak, birtelevizyon
kanalını sığınak yapınca elindeki bu-
Bak Şu Konuşana...
lunmaz olanağı adeta heba etti.
Üstelik, hükümetin "ana" kanadın-
da, sadece laf üretmek sevdalısı eski
bir iki arkadaşının olur olmaz yerde,
olur olmaz biçimde konuşmaları,
"ANASOL-D" ye sadece puan kay-
bettirmekle kalmıyor; sıkıntıya düşüre-
cek gelişmelere de gebe bırakıyor.
Üzerlerine düşen görevleri yapacak-
lan yerde, kendi işlerini bir yana bıra-
kıp, medya dünyasında görünme sev-
dalılarının başında, Mesut Bey'in hem-
şehrisi, eski yol arkadaşı Eyüp Aşık
geliyor.
TEKEL'in özelleştirilmesi ile ilgili söy-
lentilerin altından çıkamayınca, Eyüp
Aşık, televizyondan önceki dönemle-
rin kahvehanelennde birbırieri ile atışa-
rak ramazan gecelerini renklendiren
ünlü halk âşıkları gibi, son uyaktan ye-
ni bir hamle yaparak üste çıkmaya ça-
balıyor.
Dün eski arkadaşım Arcayürek de
değinmişti. HalukKırcı'ya özel tim bi-
nasında çay içiren o değil midir?
Konuşma âşığı Eyüp Bey, bir hafta
içinde birbiri peşine iki büyük açıkla-
ma ile, başbakanın başını bayağı der-
de sokacak türden saçmaladı.
Ya da gerçeği söyledi.
Saçmaladı diyorum. Çünkü TE-
KEL'den Sorumlu Devlet Bakanı'nın,
Susurluk olaylannın birinci derecede-
ki başaktorlerinden Mahmut Yıldınm,
yani JİTEM Türkçesi ile Yeşil ile ilgili
açıklamasını kabine ve parti arkadaşı
içişleri Bakanı Başesgioğlu doğrula-
mıyor.
Yılmaz da, susarak yalanlayacak ka-
dar Karadenizlilik bağlarını zedeleme-
meye çalışıyor.
Yeşil, yani Mahmut Yıldınm, başba-
kanın rsteği üzerine hazııianan Susur-
luk raporuna göre tam dokuz eylem-
den sorumlu tutuluyor.
Bu eylemler arasında dokuz PKK'li-
nin öldürülme olayı da var. "27 Mayıs
1992 Muş - 7Aralık 1992 Elazığ - 6 Ni-
san 1994 Diyarbakır..." Hatırlayınız.
Rapor, yargısız infaz olarak nitelendır-
diği bu tur eylemler sırasında, oldüru-
lenlerin hıçbirisinin üzerinden tek ku-
ruş çıkmadığının altını da özenle çiz-
mektedir. 27 Ocak 1993'te Tunceli'de
bir yurttaştan PKK maskeli iki adamı
aracılığı ile para isteyen de Yeşil.
Emekli binbaşı Ahmet Cem Erse-
ver ve iki arkadaşını öldürdüğü ileri sü-
rülen de yine Yeşil'in kendisi olarak
Başbakanhk Teftiş Kurulu raporunda
isimlendiriliyor. Ölüm listesinde Bat-
man Milletvekili Mehmet Sincar da
var. Musa Anter ile Vedat Aydınh'nın
Avukatlar Hüsniye Ölmez'in, Fethi
Gümüş'ün, öğretmen Suphi Koç'un
ölümlerinin planlayıcısı da, keza Mah-
mut Yıldınm, Yeşil olarak gösteriliyor.
Suç dosyası, bunlarta da bitmiyor.
Raporda açıklanmayanlar var mı bil-
mem. Ama açıklananların listesi, bu
sütunu taşıracak haraçlan da içeriyor.
Bir de, Mesut Yılmaz'a Macaris-
tan'da yumruk atanlarla, Sedat Pe-
ker, Sami.Hoştan, Abdullah Çatlı,
Mehmet Özbay ve Ömer Lütfü To-
pal'ın telefon konuşmalarının saptan-
dığı iddiaları.
Ve Yeşil, zaman zaman ileri sürül-
düğüne göre devletin yasal güvenlik
güçlerı tarafından bu sandıklar dolusu
dosyalardaki eylemleri nedeniyle ara-
nıyor. Yerı yurdu saptanıp da, savcılar
önüne çıkartılmasını sağlamak için...
Düne kadar bulunamıyordu.
Ama TEKEL'den Sorumlu Devlet
Bakanı Eyüp Aşık'ın bildirdiğine göre,
Mahmut Yıldınm ya da Ahmet Demir
veya kod ismi ile Yeşil'in yeri yurdu bi-
liniyor. Dahası, devletteki kayıtlara gö-
re "kontrol altında tutuluyor". Aşık ke-
sin ve kısa konuşuyon
"Yakında gelip ifade verecek..."
Öyle anlaşılıyor ki -elli beşinci hü-
kümet ilk gün bakanlar arasında görev
bölümü yaparken, Eyüp Aşık'ı çok giz-
li bazj işlerden de sorumlu tutmuş; a-
ma çevrede bu görevi bilinmesin diye,
kendisi "TEKEL'den sorumlu Devlet
Bakanı" olarak kamuoyuna tanıtılmış-
tır.
Öyle olmasaydı, Haluk Kırcı'dan Ye-
şil'e kadar bunca gizli bilgi üzerinde
bizleri aydınlatmazdı.
Ben Eyüp Bey'e inanıyorum. Yeşil
devletin kontrolü altındadır. Yakında
gelip ifade de verecektir.
Mesut Bey de hemşehrisinin açık-
lamalanna inanmıyorsa, Eyüp Bey'in
ifadesini almalı...
"Getir şu Yeşil'i nerede kontrolü-
müz altındaysa" demeli...
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Bir Bayram Günunde
Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün 5. yılındayız;
Onat Kutlar'ınki 3. yılına girdi; Muammer Ak-
soy'un, Turan Dursun'un, Bahriye Üçok'un ara-
mızdan kopanlıp alınışları daha önceki yıllara gidi-
yor. Hiçbirinin katili yakalanmış değil. Ne onlann,
ne de listesinin okunuşu dakikalarca sürecek öte-
ki "faili meçhul"\erin.
Şu son onlu, yirmili yıllardan elimizde kalan bu!
Daha önceki yılların, bu felâketli dönemi nasıl
adım adım hazırladığını -uzun uzadıya- açıklama-
nın anlamı yok. İnsanlan birden yakalayan, sade-
ce doğal afetlerdir; ama toplumsal felâketler ani-
den çökmüyor, ağır ağır oluşuyor ve patlak veriyor.
Bizimkiler de öyle olmalı, öyle de...
"Susurluk raporu" diye son günlerde tartışması
yapılan belgenin eksikleri üzerinde duruluyor. Var-
dır elbet! Ama bir yani var ki onun, o da, son yıllar-
da üstümüze çöken felâketi en çarpıcı bir dille gö-
zümüze sokmuş olması.
Şu cümleyi buyurun yeniden okuyalım: .. -
"Bütün bu çete faaliyetlerini Susurluk olayı adıy-
la vasıflandırmaz ve topyekOun ıslah projeleri ele
alınmazsa, mahalli çetelerin ve kabadayıların dev-
lete dikleneceği zamanın çok uzakta olmadığını
söylemek kehanet sayılmayacaktır."
Ürpertici bir söyleyiş!
Raporu yazan, Susurluk olayına tek başına bak-
mamamızı öğütlüyor; buradan kalkıp bir reformlar
hareketini başlatmamızı salık veriyor. Susuriuk'u
elbette ne yapıp yapıp aydınlatalım; ama onunla
beraber bir reformlar hareketini de örgütleyelim;
yalnız yargılama ve adalette değil, devletin tüm et-
kinliklerinde. Çürüyüş, bütün kurumlan sarmıştır,
zehrini topluma da akıtıyor. Devletin yapısı ve işle-
yişiyle toplumun sağlığı arasında yakın bir ilişki var;
bunu görmek ve ona göre davranmak gerek.
Reformlar, olanca ciddilik içinde reformlar!
Mitolojinin ünlü kahramanı Herakles, Augias'ın
-o kokusu ayyûka çıkan- ahırlarını temizlemek için,
öyle bir ırmağı da yeterli görmemiş, söylendiğine
göre tam yedi ırmağı salmış üzerlerine.
Ama nasıl da anlamlı bir öyküdür o!
Bir süreden beri, "bir reform rüzgân başlamıştır,
esmeli bu!" derken, bizim de kastettiğimiz budur.
Toptan birtemizleniş, birannıp paklanma!
Bu çürümeye ancak böyle son verebiliriz...
•
Bu satırian, sizler, bayramın ikinci gününde oku-
yorsunuz.
Bayramlar, yalnız doyuncaya değin gülüp eğlen-
diğimiz zaman durakları değildir sadece; kendi
kendimize döndüğümüz, daha sakin, daha derin-
liğine düşündüğümüz anlardır da. Geçmişe bır baş-
ka gözle bakar, geleceğl bir başka gözle düşleriz
böyle zamanlarda. Geçmişi hatırlayıp orada yığılıp
kalarak tıkananlar olur; geleceğe kötümser bir göz-
le bakarlar, kimi zaman düşünmek bile istemezler
onu.
Aptalca iyimserler de vardır.
Vortaire, ölümsüz eseri Kandid'de, öyküsünün
baş kahramanına, bu aptalca iyimserliğin bir eleş-
tirisini yaptınr ki pek ünlüdür. Uşağı, "Nedir iyirrt-'
serlik?" diye sorduğunda, Kandid, "Insanın pek
kötü bir durumda olduğu bir sırada, her şeyin iyi
olduğunu ileri sürme çılgınlığıdır" diye yanıtlar.
Elbette böyle bir aptallık içinde olamayız. Ama
geleceği zifiri bir karanlık olarak görmek de bir baş-
ka çıkmazdır. Insansoyu, doğadaki canlılardan
farklı olarak, geleceği düşleme ve onu yeniden kur-
ma yeti ve yeteneğine sahiptir.
Geleceği, güzel bir geleceği düşleyelim!
Bu toplumun insanlan olarak, geçmişimizde, he-
le hele çağdaş tarihimizde, bize heyecan verecek
ve güç aşılayacak nice olumlu fikirler ve atılımların
mirasçısıyız; büyük çöküşlerin içinden, daha iyiyi,
daha güzeli bulup ayakları üstüne dikmiş kuşak-
lardan geliyoruz. Böylece, geleceğe bakarken mut-
lak bir kötümserlik içinde olamayız biz.
Diyeceğim, bu engelleri de aşacağız.
Yeter ki, onları aşmanın imecesine, seferberliği-
ne hep beraber katılalım.
Bayramlar, işte bu beraberlik ruhunu yeniden ta-
zelediğımiz; dostluğun, kardeşlığin sıcaklığındabir
kez daha ısındığımız eşsiz vesilelerdir. ^ r J
Hamlıklanmız varsa böyle böyle pişeceğiz.
Nice bayramlara diyorum sevgili okurlanm!.. '
ANAP Milletvekili Uzun
Botaş için
yatırım yapıyordu'
HACERGEMÎCİ/
AKEVBODUR
ADANA / İSKENDE-
RUN - ANAP Kocaeli
Milletvekili Hayrettin
Unın, Abdullah Çatlı'nin
şirketi BAYSA tarafından
BOTAŞ'tan alınarak Star-
gaz aracılığı ile İSDE-
MlR'e satılan petrol ça-
muru olayını "geteceğe yö-
nelik bir yatınm" olarak
değerlendırdı. Çatlı'nın bu
ihaleyi alabilmek ıçın Ko-
caeli Çetesı'nin lıden Ha-
diÖzcan a villa teklif ettı-
ğini öne süren Uzun. "An-
ladığımız kadanyla Çatlı
bu yolla BOT.\Ş'a bir şe-
kilde adım atmak istivor-
du. Petrol çamurunun çe-
Idldiğj bir yerden zamanla
petrol da çekilebilir. Çal-
lı'nın gerek BOTAŞ gerek-
se tSDEMİR'deki ihalele
re girmesine tesadüf ola-
rak bakmamalı" dedı.
Susurluk kazasının bir
numaralı ismi Abdullah
Çatlı'nın BOTAŞ'm petrol
çamuru ihalesine girmesi
ve alınan bu ürünü İSDE-
MlR'e satması konusunda
o tarihlerde BOTAŞ Genel
Müdürlüğü görevini yürü-
ten ANAP Kocaeli Millet-
vekili Hayrettin Uzun,
"Çatlı'nın bu ihalelere ka-
nlması tesadüf değildi" v o-
rumunu vapü. Çath'nın
kumarhanelerde bir gece-
de 15-20 bin dolar harca-
dığını kaydeden Uzun,
BOTAŞ'ta genel müdür
olduğu dönemde petrol ça-
murunun temızlenmesi
olaymın gündeme geldiği-
ni anımsatarak konuyla il-
gili olarak şunlan söyledi:
"Bu sırada Güney Sa-
navı ve ABAK adlı iki fir-
ma. tonuna 150-200 bin ü-
ra vererek bu çamuru ala-
bileceklerini sö> lediler. An-
cak bu sırada daha sonra-
dan Çatfa'nın da ortak ol-
duğunu öğrendiğimiz
BAYSA şirketi çıkö \<e ton
başına 10 dolar vereceğini
bildirdi. thalesiz olarak bu
işin BAYSA'\a verilmesüıe
tepki gösteren diğer iki şir-
ket yetkilileri bana gelerek
görüştüler ve ihale açılırsa
ton başuıa 15-20dolara ka-
dar çıkan teklifler verecek-
lerini sö> lediler. Bu de BO-
TAŞ'ın kâr etmesini esas
alarak bir ihale açtık ve üç
nrmavı da\et ettik. Ancak
diğer iki firma yetkiliteri
bir anda geri adım arblar
ve ihalede biri 7, diğeri ise
8 dolar verince çamuru
BAYSA şirketi aklı."
Uzun. BAYSA şırketi-
nin ortaklan Ahmet Bay-
dar ve Güven Sazak'ın
Çatlf nın gerçek kimliğin-
den haberdar olmadıklan
gibi bır durumun söz ko-
nusu dahi edilemeyeceği-
ni de söyledi.