23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 1998 CUMA HABERLER UTLU SAVAŞ'IN HAZIRLADICI SUSURLUK RAPORUNUN TAM METNİ - 3 Terörle mücadelede sahinler devri P KK ile mücadele 80'li yıilar boyunca Silahlı Kuvvetler'e terk edilmişti. Siyasi tartışmalarda bile, hükümetlerin terör konusunda bir tedbiri olmadığı bu konuyu askerlere tevdi ve terk ettiği tenkit olarak söylenegelmiştir. Ardından ve 1991 sonlannda iktidar değişince terörle mücadelede esasa müteallik bir değişimip gündeme geldiği söylenemez. Asgaride uyguJamalarda ve görünümde önemli bir fark ortaya çıkmamıştır. Zaten 1992 yılının hâkim faaliyetleri; devlette kadro değışiklikleri, Cumhurbaşkanı ile tartışmalar ve özellikle de Koskotas dosyalanydı. Gazetelerin ve basının en önemli haberleri ve hûkûmetin dikkati bu noktalardaydı. Daha sonra ve 1993 yılı köklü değişiklikleri gündeme getirdi ve terörle mücadelede sahinler devri başladı. Başbakan terörle mücadeleyi, ön plandaki faaliyeti olarak takdim etti. Emniyet Genel Müdürlüğü'ne Mehmet Ağar geldi ve ciddi bir tercih yapıldı; polis terörle mücadelede daha aktif olacak bir konuma getirildi ve Özel Harekât Timleri ön plana çıktı. çok glzli yönetmellk Özel Harekât TimlerTnın lehinde- aleyhinde çok şey söylenmiştir. Ancak Emniyefin dosyalanndaki rutin yazışmalara eğilince çok önemli bir görüntü öncelikle tespit edilmektedir. ll valileri özel güvenlik gerektiren her önemli olayda özel Harekât Timleri'nin görevi devralmasını, asgaride görevde olmasını talep etmektedirler. Hatta bir çok vali, tayinler sebebiyle eksilen kadrolann süratle doldurulmasmı talep eden çok sayıda yazıyı imzalamışlardır. Özel Harekât önceleri Merkezde Şube Müdürlüğü, Ankara-lstanbul-lzmir ıllerinde Bölge Grup Amirliği olarak teşkilatlanmıştı. Genel Müdürlük'te Asayiş Daire Başkanlığı'ndaki Şube Müdürlüğü daha sonra Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı bünyesinde yer almış 26.7.1993 tarihli olup, ancak Resmi Gazete'de yayımlanmayan Bakanlar Kurulu karan ile Özel Harekât Daire Başkanlığı kurulmuştur. Hatta 12.08.1993 tarihinde yayımlanan Kanun Hükmünde Karamame ile kanunda değişiklik yapılarak özel Harekât Polis Okulu açılmasına ve özel personel yetiştirilmesine imkân hazırlanmıştır. Dairenın çalışmalannı düzenleyen yönetmelik "Çokgjzli" işaretini taşımaktadır. Bu yönetmeliğe göre • daire doğrudan genel müdüre bağlanmıştır. Özel Harekât Dairesi " Devletin ekonomik. sosyal, siyasi ve hukuki temel anayasal düzeninin yıkdınasına, iilkesi \e mületiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve cumhurtyetin temel nitelikkrini değiştirmeye yöneük baskı, cebir, şiddet. korkutma, yıldırma. sindirme veya tehdit yöntemlerini kullanan terör örgütlerini meskûn \e_va kırsaJ kesimde etkisiz hale getirmek, rehin aldıklan kişi, uçak, araç ve yerieri kurtarmak için ani müdahale, pusu, keşif, baskın ve operasyon yapmak üzere" kurulmuştur. Kurs tamanjlayıp Özel Harekât birimlerine atanmış personel, atamaya yetkili amirin onayı olmaksızın branşı dışında bir hizmette çalıştınlamamaktadır. Pollse kırsal alanlar Özel Harekât Timleri ise en az yirmi Özel Harekât personelinden olusmakta. sorumluluk bölgeleri ise "illerin poBs mıntıkalan ve polis bölgesi dışındaki kırsal alanlardır". Ancak polis sorumluluk bölgeleri dışında askeri birimlerin talebi ve askeri makamlann sorumluluğunda görev yapmaktadırlar. Mevcut evTaklann tetkiki ve yazışmaiar Özel Harekât Dairesi'nin ayncalıklı durumu ve konumunu açıkça ortaya koymaktadır. Belli başlı problemler ise daırenin 30.06.1997 tarıhlı bnfing dosyasında da yer almıştır. PKK'linin canı da malı da... Yetiştirilen toplam personel sayısı 8443 kişidir. 2043 kişi çeşitli sebeplerle aynlmıştır. Timlerin çalışma. dinlenme. yıllık ızın şartlan genelde çok ağır ve zahmetlı uygulamalan gerektirir. Bu sebeple de tazminatlar ödenmektedir. (Birçok önemli operasyonda görevlendirilen ve ödüllendirilen ısımlerden sıkça rastlananlar dikkati çekmektedir. Açıkça ifade ve itiraf ermek gerekir: yakalanan veva ölü ele geçen PKK'lilerin üzerinde silah. mermi. teçhizat, patlayıcı. telsiz hatta bannaklarda çuvallarla yiyecek, giyecek bulunmakta, fakat asla para. dövız ele geçmemektedir. Hıç değılse yakalanan ve kod adı bile teşhis edilen bölge \e tim sorumlulannda dahi acıl ıhtiyaçlar ıçın para-dövız bulunamamaktadır. Bölgede görev yapmış görevliler haklı olarak PKK'li teröristin canı da malı da devlete helaldir görüşündedirler. Ancak daha sonra batı illerinde. doğrudan göç etmiş ve polis asayiş görevlilerince "rahat durmadıklan" belirtılen Kürt gruplan Özel Tim'in hedefı haline gelmektedirler. Gerçekten çarşı-pazan. yeraltı dünyasının çeşitli faaliyetlerini zorla ele geçiren Kürt gruplannı kontrol altına almak ve illegal kazançlanna ortak olmak "helal bir iş"i teşkil etmektedir Özellikle Doğu'daki korucu ve itirafçı gruplan gelecekleri belırsız olduğu için yaygın bir çeteleşme sürecindedirler. Bu işlerse Yeşilin "Akıllı otun. Yalnız başınıza yemeyin. Paylaşın. Aksi halde size bu kazancı yedirmezler. Kustururlar" anlayışı doğrultusunda paylaşmayı gereklı kılmaktadır. Böyle bir çeteleşme sürecı sadece Doğu ve Güneydoğu illeriyle sınıriı kalamazdı. \'e kalmadı. Büyük illere dogru genışlemeler oldu ve müesseselen -devletı tahrip eden- çürüten bir veçheye büründü. (Özel Harekât Timleri'nin operasyonlara sevk evraklannda "Bir görevin ifası" ibaresi kullanılmakta. daha sonra bir not veya açıklayıcı bir ızah yapmamakta ve "Merkeze dönüldüğünde" ifadesiyle yetinilmektedir.) Aylar süren görüşmelerimizin verdiği bir sonucu Sayın Başbakan'a arz etmek gerekir. Bu kirlilik içinde yer alan gruplar. mantıkiı -ama isbata ilişkin bir belge olmaksızın- bir sıralamaya tabi tutulabilir. Birkaç yüz kışıden ibaret olmalanna rağroen itirafçılar yaptıklan itibanylabir numaradırlar. Korucularçok kalabalık ve sayıca çok fazla illegal faaliyetin sahibı olmalanna karşılık oransal olarak ikinci sırayı almaktadırlar. Üçüncü sırada polis daha sonra da jandarma yer almaktadır. Burada hassas bir noktaya temas etmek gerekir. MlT'te Sayın Başbakan'ın başkanlığında yapılan toplantıda da açıkça izah edildiği üzere; görüştüğümüz resmi- sivil hiçbir görevli. sivil ve şahsımıza itımadını teyit eden hiçbir kişi, Genelkurmav'a bağlı -Jandarma dışındaki- birliklerin ve kumanda kademelerinin. bu eylemlerin içinde yer aldığına dair herhangi bir iddiayı gündeme getirmemişlerdir. SÜRECEK Kunıluşundan bu \ana özel tim polisleri hakkındaki tarüşmaJar bitmedi. Kuşkulu olaylarda da hep onlann adı geçri. Referanslar Şahin'den A yhanAkca,AyrtanÇark]n,Oğuz 7 i Yorutmaz, Ziya Bandırmalıoğ- lu, Ercan Ersoy. Bu isimler Susurluk olaylan sebebiyle kamuoyunca da tanınmışlardır. Özel Harekât'a alı- nanlann referansı ise çok kere fbra- him Şahin, Ayhan Akça ve CetaJ Er- taş'hr. Özel Harekât personelinin dağı- lnnmda kısa sürede ciddi problem- ler ortaya çıkmıştır. Süresini tamam- layan personelin atanması sonucu 1998 yılmda Türkiye genelinde ve bölge dışında 5 bin personel birike- cek, oysa Olağanüstü Hal Bölge- si'nde sadece 1600 personel kala- caktır. Personel tercihleri dikkate alındığında ise Baü'da 5 ilde talep- ler yoğunlaşmaktadır. lşte bu durum Özel Harekât Da- iresi'nin kısa bir dönemde bekknen fonksiyonunun dışına çıktığmı orta- ya sermektedir. Brifing raporunda açıkça "ÎBer- deki bu dengesiz dağdündan doiayı birimimi/jn asıl görev yoğunluğunun bulundugu Doğu ve Güneydoğu ille- rimizde büyük bir boşluğa sebep ola- cağı gibi Bad iüerimizde de personel saytsı kabank sorunlu şubeîer yara- tacağı gercektir. Bundan da arüaşda- cagı dbi yenî fcnrsfar açarak, Do- ğu'daki ihtiyacı karşılamak müm- kün oKı\or gibi görünse de Batı ille- riode yığdmanın önüne geçmek mümkün ohnayacaktır. Kaldı ki. ye- ni kurslann da gerirmiş olduğu mad- di külfet oldukça vüksektir" denil mektedir. Bu gerçekçi tespit Özel Harekât Dairesi'nin genel ve çözümleneme- yen problem yönûnü açıkiamakta- dır. Ancak bu personel probleminin beraberinde getirdiği ve birçok ilgi- linin "Güneydoğu Sendmmu" ifa- desiyle tanfîedıği dahadenn ve kök- lü birbaşka problem vardır: Güney- doğu'da silah elde. teröristlerle çar- pısan, teröreyardım ve yatakhk eden kişileri dağda, köyde ve mezrada ta- kip eden Özel Harekâtçt polis, Batı'- ya geldiğınde yine aynı insanlan gör- mektedir. Hatta arama yaptığı ücra köyden göç etmiş insanlann yeni ta- şındığı evin bir alt sokağmda ve yi- ne '"bir grup halinde" ikamet ettik- lerini görünce kendisi ve ailesi için "tedbir" almak zaruretini hisset- mektedir. Bir süre sonra Özel Hare- kât Timleri ama bu defa savunma sa- ikiyle oluşturulmaktadır. Burada kritık bır başka husus var- dır; Emniyet müdürleri atandıklan illere kendi ekipleri ile, şeçtiği yar- dımcılarve "Tnn"lerle gitmektedir- ler. Böylece Güneydoğu'daki "lîm* Batı'da bir ilde de oluşmakta eski da- yanışma ve "iBşkiler''' aynen sürdü- rülmektedir. llişkilerin sürdürüJme- sinde iki önemli unsur vardır; birin- cisi korunma ve güvenlik, ikincisi Olağanüstü Hal Bölgesi'nin yaygın ve tabii hale gelen kaçınılmazlığa bürünmüş işleri. ÜZ YAZIIORHAN BİRGİT Bir kabinenin en çok konuşan üye- sinin, "hükümet sözcüsü" olması do- ğaldır. Hükümet çalışmalannı kamuoyuna, medyatik bir açıdan yansıtmak; bun- lardan gerekli olanlan yorumlamak o- nun görevidir. Hatta, gerekiyorsa, us- ta bir biçimde karrıuoyundaki günde- mi değiştirmek için gerekli açıklama- lan gazete ve radyo-televizyonların pencerelerine ulaştırmakta... Direksiyondaki başbakan ve hükü- met bir koalisyonun oluşumu ise, di- ğer partilerin liderleri ile ortak bir uyum sağlayarak sözcülük görevini üstlen- miş bakan, kabineye artı puanlar sağ- lar. Peki, ya diğer bakanlar? Onlar, kendi görev alanlanna giren işlerde zaman zaman açıklamalar ya- parlar. Ama olay hükümetin görev kap- samına girdiği anda, top başbakana bırakılır. ANASOL-D hükümetinde, kamuoyu ile ilişkiler baştan itibaren zayıf yürütü- lüyor. Mesut Yılmaz, son rapor açık- lamasında bütün ülkenin ve dolayısıy- la bütün bir iletişim dünyamızın başba- kanı olduğunu unutarak, birtelevizyon kanalını sığınak yapınca elindeki bu- Bak Şu Konuşana... lunmaz olanağı adeta heba etti. Üstelik, hükümetin "ana" kanadın- da, sadece laf üretmek sevdalısı eski bir iki arkadaşının olur olmaz yerde, olur olmaz biçimde konuşmaları, "ANASOL-D" ye sadece puan kay- bettirmekle kalmıyor; sıkıntıya düşüre- cek gelişmelere de gebe bırakıyor. Üzerlerine düşen görevleri yapacak- lan yerde, kendi işlerini bir yana bıra- kıp, medya dünyasında görünme sev- dalılarının başında, Mesut Bey'in hem- şehrisi, eski yol arkadaşı Eyüp Aşık geliyor. TEKEL'in özelleştirilmesi ile ilgili söy- lentilerin altından çıkamayınca, Eyüp Aşık, televizyondan önceki dönemle- rin kahvehanelennde birbırieri ile atışa- rak ramazan gecelerini renklendiren ünlü halk âşıkları gibi, son uyaktan ye- ni bir hamle yaparak üste çıkmaya ça- balıyor. Dün eski arkadaşım Arcayürek de değinmişti. HalukKırcı'ya özel tim bi- nasında çay içiren o değil midir? Konuşma âşığı Eyüp Bey, bir hafta içinde birbiri peşine iki büyük açıkla- ma ile, başbakanın başını bayağı der- de sokacak türden saçmaladı. Ya da gerçeği söyledi. Saçmaladı diyorum. Çünkü TE- KEL'den Sorumlu Devlet Bakanı'nın, Susurluk olaylannın birinci derecede- ki başaktorlerinden Mahmut Yıldınm, yani JİTEM Türkçesi ile Yeşil ile ilgili açıklamasını kabine ve parti arkadaşı içişleri Bakanı Başesgioğlu doğrula- mıyor. Yılmaz da, susarak yalanlayacak ka- dar Karadenizlilik bağlarını zedeleme- meye çalışıyor. Yeşil, yani Mahmut Yıldınm, başba- kanın rsteği üzerine hazııianan Susur- luk raporuna göre tam dokuz eylem- den sorumlu tutuluyor. Bu eylemler arasında dokuz PKK'li- nin öldürülme olayı da var. "27 Mayıs 1992 Muş - 7Aralık 1992 Elazığ - 6 Ni- san 1994 Diyarbakır..." Hatırlayınız. Rapor, yargısız infaz olarak nitelendır- diği bu tur eylemler sırasında, oldüru- lenlerin hıçbirisinin üzerinden tek ku- ruş çıkmadığının altını da özenle çiz- mektedir. 27 Ocak 1993'te Tunceli'de bir yurttaştan PKK maskeli iki adamı aracılığı ile para isteyen de Yeşil. Emekli binbaşı Ahmet Cem Erse- ver ve iki arkadaşını öldürdüğü ileri sü- rülen de yine Yeşil'in kendisi olarak Başbakanhk Teftiş Kurulu raporunda isimlendiriliyor. Ölüm listesinde Bat- man Milletvekili Mehmet Sincar da var. Musa Anter ile Vedat Aydınh'nın Avukatlar Hüsniye Ölmez'in, Fethi Gümüş'ün, öğretmen Suphi Koç'un ölümlerinin planlayıcısı da, keza Mah- mut Yıldınm, Yeşil olarak gösteriliyor. Suç dosyası, bunlarta da bitmiyor. Raporda açıklanmayanlar var mı bil- mem. Ama açıklananların listesi, bu sütunu taşıracak haraçlan da içeriyor. Bir de, Mesut Yılmaz'a Macaris- tan'da yumruk atanlarla, Sedat Pe- ker, Sami.Hoştan, Abdullah Çatlı, Mehmet Özbay ve Ömer Lütfü To- pal'ın telefon konuşmalarının saptan- dığı iddiaları. Ve Yeşil, zaman zaman ileri sürül- düğüne göre devletin yasal güvenlik güçlerı tarafından bu sandıklar dolusu dosyalardaki eylemleri nedeniyle ara- nıyor. Yerı yurdu saptanıp da, savcılar önüne çıkartılmasını sağlamak için... Düne kadar bulunamıyordu. Ama TEKEL'den Sorumlu Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın bildirdiğine göre, Mahmut Yıldınm ya da Ahmet Demir veya kod ismi ile Yeşil'in yeri yurdu bi- liniyor. Dahası, devletteki kayıtlara gö- re "kontrol altında tutuluyor". Aşık ke- sin ve kısa konuşuyon "Yakında gelip ifade verecek..." Öyle anlaşılıyor ki -elli beşinci hü- kümet ilk gün bakanlar arasında görev bölümü yaparken, Eyüp Aşık'ı çok giz- li bazj işlerden de sorumlu tutmuş; a- ma çevrede bu görevi bilinmesin diye, kendisi "TEKEL'den sorumlu Devlet Bakanı" olarak kamuoyuna tanıtılmış- tır. Öyle olmasaydı, Haluk Kırcı'dan Ye- şil'e kadar bunca gizli bilgi üzerinde bizleri aydınlatmazdı. Ben Eyüp Bey'e inanıyorum. Yeşil devletin kontrolü altındadır. Yakında gelip ifade de verecektir. Mesut Bey de hemşehrisinin açık- lamalanna inanmıyorsa, Eyüp Bey'in ifadesini almalı... "Getir şu Yeşil'i nerede kontrolü- müz altındaysa" demeli... BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Bir Bayram Günunde Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün 5. yılındayız; Onat Kutlar'ınki 3. yılına girdi; Muammer Ak- soy'un, Turan Dursun'un, Bahriye Üçok'un ara- mızdan kopanlıp alınışları daha önceki yıllara gidi- yor. Hiçbirinin katili yakalanmış değil. Ne onlann, ne de listesinin okunuşu dakikalarca sürecek öte- ki "faili meçhul"\erin. Şu son onlu, yirmili yıllardan elimizde kalan bu! Daha önceki yılların, bu felâketli dönemi nasıl adım adım hazırladığını -uzun uzadıya- açıklama- nın anlamı yok. İnsanlan birden yakalayan, sade- ce doğal afetlerdir; ama toplumsal felâketler ani- den çökmüyor, ağır ağır oluşuyor ve patlak veriyor. Bizimkiler de öyle olmalı, öyle de... "Susurluk raporu" diye son günlerde tartışması yapılan belgenin eksikleri üzerinde duruluyor. Var- dır elbet! Ama bir yani var ki onun, o da, son yıllar- da üstümüze çöken felâketi en çarpıcı bir dille gö- zümüze sokmuş olması. Şu cümleyi buyurun yeniden okuyalım: .. - "Bütün bu çete faaliyetlerini Susurluk olayı adıy- la vasıflandırmaz ve topyekOun ıslah projeleri ele alınmazsa, mahalli çetelerin ve kabadayıların dev- lete dikleneceği zamanın çok uzakta olmadığını söylemek kehanet sayılmayacaktır." Ürpertici bir söyleyiş! Raporu yazan, Susurluk olayına tek başına bak- mamamızı öğütlüyor; buradan kalkıp bir reformlar hareketini başlatmamızı salık veriyor. Susuriuk'u elbette ne yapıp yapıp aydınlatalım; ama onunla beraber bir reformlar hareketini de örgütleyelim; yalnız yargılama ve adalette değil, devletin tüm et- kinliklerinde. Çürüyüş, bütün kurumlan sarmıştır, zehrini topluma da akıtıyor. Devletin yapısı ve işle- yişiyle toplumun sağlığı arasında yakın bir ilişki var; bunu görmek ve ona göre davranmak gerek. Reformlar, olanca ciddilik içinde reformlar! Mitolojinin ünlü kahramanı Herakles, Augias'ın -o kokusu ayyûka çıkan- ahırlarını temizlemek için, öyle bir ırmağı da yeterli görmemiş, söylendiğine göre tam yedi ırmağı salmış üzerlerine. Ama nasıl da anlamlı bir öyküdür o! Bir süreden beri, "bir reform rüzgân başlamıştır, esmeli bu!" derken, bizim de kastettiğimiz budur. Toptan birtemizleniş, birannıp paklanma! Bu çürümeye ancak böyle son verebiliriz... • Bu satırian, sizler, bayramın ikinci gününde oku- yorsunuz. Bayramlar, yalnız doyuncaya değin gülüp eğlen- diğimiz zaman durakları değildir sadece; kendi kendimize döndüğümüz, daha sakin, daha derin- liğine düşündüğümüz anlardır da. Geçmişe bır baş- ka gözle bakar, geleceğl bir başka gözle düşleriz böyle zamanlarda. Geçmişi hatırlayıp orada yığılıp kalarak tıkananlar olur; geleceğe kötümser bir göz- le bakarlar, kimi zaman düşünmek bile istemezler onu. Aptalca iyimserler de vardır. Vortaire, ölümsüz eseri Kandid'de, öyküsünün baş kahramanına, bu aptalca iyimserliğin bir eleş- tirisini yaptınr ki pek ünlüdür. Uşağı, "Nedir iyirrt-' serlik?" diye sorduğunda, Kandid, "Insanın pek kötü bir durumda olduğu bir sırada, her şeyin iyi olduğunu ileri sürme çılgınlığıdır" diye yanıtlar. Elbette böyle bir aptallık içinde olamayız. Ama geleceği zifiri bir karanlık olarak görmek de bir baş- ka çıkmazdır. Insansoyu, doğadaki canlılardan farklı olarak, geleceği düşleme ve onu yeniden kur- ma yeti ve yeteneğine sahiptir. Geleceği, güzel bir geleceği düşleyelim! Bu toplumun insanlan olarak, geçmişimizde, he- le hele çağdaş tarihimizde, bize heyecan verecek ve güç aşılayacak nice olumlu fikirler ve atılımların mirasçısıyız; büyük çöküşlerin içinden, daha iyiyi, daha güzeli bulup ayakları üstüne dikmiş kuşak- lardan geliyoruz. Böylece, geleceğe bakarken mut- lak bir kötümserlik içinde olamayız biz. Diyeceğim, bu engelleri de aşacağız. Yeter ki, onları aşmanın imecesine, seferberliği- ne hep beraber katılalım. Bayramlar, işte bu beraberlik ruhunu yeniden ta- zelediğımiz; dostluğun, kardeşlığin sıcaklığındabir kez daha ısındığımız eşsiz vesilelerdir. ^ r J Hamlıklanmız varsa böyle böyle pişeceğiz. Nice bayramlara diyorum sevgili okurlanm!.. ' ANAP Milletvekili Uzun Botaş için yatırım yapıyordu' HACERGEMÎCİ/ AKEVBODUR ADANA / İSKENDE- RUN - ANAP Kocaeli Milletvekili Hayrettin Unın, Abdullah Çatlı'nin şirketi BAYSA tarafından BOTAŞ'tan alınarak Star- gaz aracılığı ile İSDE- MlR'e satılan petrol ça- muru olayını "geteceğe yö- nelik bir yatınm" olarak değerlendırdı. Çatlı'nın bu ihaleyi alabilmek ıçın Ko- caeli Çetesı'nin lıden Ha- diÖzcan a villa teklif ettı- ğini öne süren Uzun. "An- ladığımız kadanyla Çatlı bu yolla BOT.\Ş'a bir şe- kilde adım atmak istivor- du. Petrol çamurunun çe- Idldiğj bir yerden zamanla petrol da çekilebilir. Çal- lı'nın gerek BOTAŞ gerek- se tSDEMİR'deki ihalele re girmesine tesadüf ola- rak bakmamalı" dedı. Susurluk kazasının bir numaralı ismi Abdullah Çatlı'nın BOTAŞ'm petrol çamuru ihalesine girmesi ve alınan bu ürünü İSDE- MlR'e satması konusunda o tarihlerde BOTAŞ Genel Müdürlüğü görevini yürü- ten ANAP Kocaeli Millet- vekili Hayrettin Uzun, "Çatlı'nın bu ihalelere ka- nlması tesadüf değildi" v o- rumunu vapü. Çath'nın kumarhanelerde bir gece- de 15-20 bin dolar harca- dığını kaydeden Uzun, BOTAŞ'ta genel müdür olduğu dönemde petrol ça- murunun temızlenmesi olaymın gündeme geldiği- ni anımsatarak konuyla il- gili olarak şunlan söyledi: "Bu sırada Güney Sa- navı ve ABAK adlı iki fir- ma. tonuna 150-200 bin ü- ra vererek bu çamuru ala- bileceklerini sö> lediler. An- cak bu sırada daha sonra- dan Çatfa'nın da ortak ol- duğunu öğrendiğimiz BAYSA şirketi çıkö \<e ton başına 10 dolar vereceğini bildirdi. thalesiz olarak bu işin BAYSA'\a verilmesüıe tepki gösteren diğer iki şir- ket yetkilileri bana gelerek görüştüler ve ihale açılırsa ton başuıa 15-20dolara ka- dar çıkan teklifler verecek- lerini sö> lediler. Bu de BO- TAŞ'ın kâr etmesini esas alarak bir ihale açtık ve üç nrmavı da\et ettik. Ancak diğer iki firma yetkiliteri bir anda geri adım arblar ve ihalede biri 7, diğeri ise 8 dolar verince çamuru BAYSA şirketi aklı." Uzun. BAYSA şırketi- nin ortaklan Ahmet Bay- dar ve Güven Sazak'ın Çatlf nın gerçek kimliğin- den haberdar olmadıklan gibi bır durumun söz ko- nusu dahi edilemeyeceği- ni de söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear