Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26 OCAK 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
2 9 . U L U S L A R A R A S I H 1 N D 1 S TA N F İ L M F E S T 1 VA L 1
Devlete rağmen başardı festivaldiGÖNÜL DÖNMEZ - COLtV
YENİ DELHt - Faks makine-
sinden çıkan çağnda Hindistan
Hükümeti Haber ve Yayın Bakan-
lığı yazılıydı kocaman harflerle.
Dünyanın pek az ülkesinde geçer-
li olan bu yöntem. 29'uncu yıldö-
nümünü kutladı bu yıl. Hindis-
tan'tn en belli başlı ve Asya'nın en
eski film festivali Yeni Delhi
Uluslararası Film Festivali'nden
söz ediyorum. Konu sanata gelin-
ce kulaldan çınlamadan kuş bile
uçurtmayan bakanlı|ın her beş
yılda birbaşka bir göreve atandık-
lanndan hiçbir konuda evcilleşe-
meyen genörgütçüleri bir festival
daha sundu Hollyvvood dışında
Batı sinemasına, aç izleyiciye. Ba-
kan da dahil olmak üzere birçok
üstiln görevli her fırsatta boy gös-
terip "Filmler evTensel bir dil ko-
nuşmalT, "Önemli bir araç ola-
rak sinema, ülkenin gelişmesi ve
toplumsal konularda halkj bilinç-
lendirme amacı gütmefi" gibi bey-
lik laflar etmefirsatmıkaçırmadı-
lar.
71 yaşındaki Wajda
Her kapı agzında, her salon gı-
rişinde erkeklerin erkek konukla-
n metal bulucu ile, kadınlann da
kadınlan el yordamıyla bir güzel
elden geçirdikleri, çantaların,
plastık torbalann didik didik edil-
diği, gazetecilerin bile festival sa-
lonlanna kamera sokamadığı bir
ortamda izledik fılmleri on gün
boyu. Rajiv Gandhi devnnde -ba-
şına gelecekler sanki içine doğ-
muştu başbakanın- sahneden
namlular üzenmize dönük izledi-
ğimız bir açılış gecesi anımsıyo-
rum. Bu yılki festival pek farklı
değıldi. Yalnız o yıllarda Hindis-
tan'ın Hollyvvood'u, nam-ı diğer
Bollywood (Bombay Tecimsel Si-
neması) uçak dolusu yıldız taşır-
dı buraya. Kapıdan atılınca baca-
dan ınen paparazzileri izlemek bi-
le yeterdi şenlik havasına girme-
ye.
Seçimlerin yakın olması kadar
starlann yok olması da gişeyi et-
kiledi bu yıl. Oysa yalnız özel
kartlılann girebildiği Sri Fort
kompleksi her zaman doluydu.
Hele bu kalabalığın büyük bir bö-
lümünün ülkenin her bir köşesin-
den koşup gelmiş gençlerden
oluşması umut vericiydi.
Bollyvvood starlan gibi fotoje-
nik olmasa da başkonuk Carios
Saura büyük ilgi topladı. Son fil-
mi 'Pajario' ile festivali açan Sa-
ura "dan 'Kanlı Düğün' (1981) ve
'Carmen'i de (1983) içeren yedi
estivalde Bollywood starlan gibi fotojenik olmasa da başkonuk
Carios Saura büyük ilgi topladı. Kansı ve kızına adadığı son filmi
'Pajario' Saura'nın en duygusal, şiirsel filmi. Andrej Wajda'ya
aynlan bölüm ise başlı başma bir şölendi. Hintli izleyiciyi tam
anlamıyla büyüledi usta yönetmen. Asya Filmleri Yanşmalı
Bölümü'nde Altın Tavuskuşu para ödülü Çinli yönetmen Wu
Tianming'in 'Maskeler Kralı" adlı filmine verildi.
film daha izledik. Sanat ve tecim-
selin bıçakla yanlmış gibi ikiye
aynldığı Hindistan'da meraklısı,
beklenen soruyu sordu Carios Sa-
ura'ya: "Pajarico sanatfilmimiy-
di yoksa tecimsel bir film miydi?"
Ustanın yanıtı ne filmi olduğunu
bilmediği, yalnızca bu filmin. ka-
nsı ve kızına adadığı başanlı bir
film olduğuydu. Kendi senaryo-
sundan yola çıkarak gerçekleştir-
diği bu film için Saura'nın en duy-
gulu, en şiirsel filmi diyebiliriz.
Ülkesindeki siyasal ve kültürel
değişikliklerin film endüstrisini
etkileyip etkilemediği konusunda
ise şöyle diyordu Saura: "lspan-
yol sineması degisik devhierde de-
ğişikyöntemlerden geçmişti, deği-
şik yönetmenler elinde. Bugün ar-
ük sansürün kalkmış olmasıyla
gençyönetmenlereyepyeniolanak
kapılan açıldı. Parasal sorunlar
henüz çözülmemis, olsa bile."
Saura'dan hiç aşağı kalmayacak
bir başka ustaya aynlan bölüm ise
başlı başına bir şölendi. Hintli iz-
leyiciyi tam anlamıyh büyüledi
Polonyalı Andrej Wajda. Genç
Roman Potanskiv ı başrole çıkar-
dığı ilk filmi 'Bir Kuşak' ülkenin
düş kınklığına uğramış gençliği-
ne ayna tutan önemli bir yapıt ola-
rak göklere çıkanlmıştı eleştir-
menlerce. 1957yılindagerçekleş-
tirdiği 'Kanal' Nazi boyundurugu
altındaki Polonya'da Eylül 1944
başkaldınsının son günlerini can-
landınyordu \e nasıl ilk filminde
"vatan uğnına boynumuz kıldan
ince" kavramını sorgulamışsa bu
filminde de "Yaşamın en büyük
anlamı cephede şefait diismektir"
inancmı altüstetmişti. Savaş üçlü-
sünün sonuncusu "Küuer ve Pır-
lantalar' ise Polonya direniş eyle-
mini anlatıyordu. Tüm fılmleri sa-
vaş üzerine değildi \Vajda'nın, ör-
neğin 'SuçsuzBüyücüler' ergenlık
çağı cinselliğini inceden hicvedi-
yordu. 'Sinek Avlarken' 1960'lar
Varşovası'nı ders vermeden eleş-
tiriyordu. 'Düğün' filminde su gi-
bi akan şiirsel fantezilerde sanat-
çının rolünü irdeliyordu. 1981
Cannes Film Festivali'nde Altın
Palmiye alan 'Demir Adam". bir
yönetmenin doğruyu söyleme gö-
'Maskeier Kralı' İstanbul Film Festrvali'nde Alün Lale almışü.
revini kutlayan 'Mermer Adam'ı
izliyordu. 'Demir Adam'da Lech
NV'alesa da ufak bir rol almıştı. 20
filmini ızlediğimizWajda.40'ıaş-
kın filme imza atmış şimdiye dek,
tiyatro çalışmalan da var. Bugün
71 yaşında olmasına karşın dur-
mak bilmiyor.
Egoyan'ın ilginç filmi
Wajda'nın 'meımeketlisi'
Krystof Zanusside saygıdeğer ko-
nuklar arasındaydı ve yine her za-
manki gibi filmlerinden çok söy-
ledikleriyle etkiledi izleyiciyi.
Hindistan Uluslararası Film
Festivali'nin yeni birözelliği. As-
ya Filmleri Yanşmalı Bölü-
mü'ydü. Asya'nın hemen herül-
kesinden film gösterildi bu bö-
lümde. Çok festival gezmemekar-
şın daha önce örneklerine hiç rast-
lamadığım Afganistan ve Malez-
ya bile unutulmamıştı. Adına bir
retrospektif de düzenlenen Iranlı
kadın yönetmen Rakhshan Bani-
Etemad'ın da arasında olduğu jü-
ri, 'Altın Tavuskuşu' parasal ödü-
lünü Çinli yönetmen Wu Tîan-
ming'in sekiz yıl aradan ve uzun
politik acılardan sonra suya sabu-
na dokunmamaya karariı olarak
yarattığı 'MaskekrKralT filmine
verdi. Bu film İstanbul Uluslara-
rası Film Festivali'nde Altın Lale
aldığında. dediğim gibi ustanın
1987yılındagerçekleştırdıği 'Es-
ki Kuyu' ile boy ölçüşemeyecek.
izlemesi kolay hoş bir film. Festi-
val büvük ödülünü alacak film
olup olmadığı ise tartışma konu-
su bence.
Ev sahibi ülkeden de iki film
yanştı bu bölümde. Hint sinema-
sınıri yurtiçi ve dışında ünlü ve ba-
şarılı yönetmenlerinden Govind
Nihalini'nın '1084 Numaranın
Anası' yapıtı, 1970'lerin politik
çalkantılar yaşayan Kalkütası'n-
da kayıp oğlunu ararken morgda
üstüne 1084 numaralı etiket ya-
pıştınlmış olarak bulan birananm
öyküsünü anlatıyordu. Uluslara-
rası jüri. ikinci Hint filmi, Assam-
lı genç kadın yönetmen (ve çocuk
doktoru) Santvvana Bardoloi'nın
'Kaçış' filmine 'GümüşTavusku-
şu1
parasal ödülünü verdi. 'Kaçış'
filmi, Hindistan'ın en önemli top-
lumsal sorunlanndan biri olan dul
kadınlann konumunu ele almıştı.
Bu bölümde en çok beğenilen
film. tranh IVIajid Majidi'nin
"Cennetin Çocuklan' filmiydi.
Kayıp bir ayakkabının yol açtığı
karmaşık olaylan duygulu ve hi-
civli bir açıdan veren bu filmi es
geçen jüri, yine Iranlı başka bir
yönetmeni, Farhad Mehranfar'ı
en umut verici genç yönetmen pa-
rasal ödülüyle onurlandırdı. Meh-
ranfar" m 'Kâğıt Lçaklar' yapıtı da
hemen tüm lran filmleri gibi ço-
cuklann öyküsüydü, ama yaşam
ve de sinema için pek çok şey söy-
lüyordu.
Dünya Sinemasından Ömek-
ler'de Atonı Egoyan'ın 'Tatlı Son-
ralar' filmi ile Wim VVttMİers'ın
'Vahşetin Sonu' filmi büyük ilgi
topladı. Ermeni kökenli Kanada
vatandaşı Egoyan'ın Cannes Fes-
tivali 'nde üç ödül alan yapıtı, okul
taşıtınm geçirdiği kaza sonucu ço-
cuklannı yıtiren kasabalılan anla-
tırken çağımızın yitirilmış gençlı-
ğine göndermeleryapması açısın-
dan çok ilginç bir fılmdi. Öte yan-
dan son zamanlarda Hindistan'ın
iki ayn bölgesinde benzer kazalar
olması. kimi eleştirmenlerin aklı-
na, neden bizim yönetmenler böy-
le filmler yapmıyor gibi sorular
getirdi.
Belki de festivalin Hindistan
Panoraması bölümünde gösterilen
tüm filmler için söylenecek söz
buydu. Aile geçimsizliklerini,
yaşlı genç, zengin fakir, kadın er-
kek çatışmalannı ele alan bir alay
filmin belki biri dışında hemen
hepsi kırsal kesimde gerçeklerden
uzak ortamlarda geçiyordu. Oysa
on yıl içinde karabasana dönmüş
Delhi kentinin trafiğinde kara du-
man püsküren otobüsler, motosik-
letler ve özel sürücülü arabalar
arasında üç tekerlekli, kapısız
camsız araçta nefesimi tuttuğum-
da, neden kimse bu üç tekerlekli
sürücüsünün filmini yapmıyor di-
ye düşünmüştüm ben de. Otuzu-
na varmadan ciğer kanserine tutu-
lan. oradan buradan gelen üç beş
rupi ile gecekonduya ekmek taşı-
yan adamın öyküsünü anlatmıyor
kimse? Clkenin eşsiz doğal güzel-
liğinden hep bol bol yararlanan
yönetmenler, sanki bir kırsal folk-
lor vanşındaydılar.
Hükûmetin makası
Festival 29. yılmı kutlarken
Hindistan, Ingiliz boyundurufun-
dan kurtuluşunun 50. yılını kutlu-
yordu. Bağımsızlık konusu bir
başka konuyu, ülkenin bölünme-
sini anımsattyordu. Gazeteci
Singh'ın 'Pakistan'a Giden Tren'
adlı ünlü romanmı görüntülemiş-
ti PameJa Rooks adlı bir genç ka-
dın. Yıllardır bu konu ile ilgile-
nen yönetmen çoktu gerçekte (ls-
mail Marchant, Satyajit Rav, Aki-
ra Kurosawa). Ama her defasında
hükümet önlemişti. Pakistan hü-
kümeti ise öyküde değişiklikler
yapılmasını istemişti. Sonunda
film gerçekleşti. Hükümet, 38 ye-
rinden makaslamak istedi. Dava
açıldı. Bir iki makas darbesiyle iş
halloldu. Ufak tefek eksiklikleri-
ne karşın önemli olan, filmin bir
yerlere ulaşabilme olanaklan.
Açılışta yazannın dediği gibi te-
dirgin edici bir fılmdi. Amaç buy-
du. Çünkü 50 yıl önce olanlar bir
daha olmamalıydı.
Hindistan Uluslararası Film
Festivali, on gün boyunca geniş
bir panorama açtı. Yerliler başka
koşullarda izleyemeyecekleri bir
alay film ızleyerek dağarcıklanm
doldurdular. hiç değilse bir süre
için. Yabancı konuklar ülke sine-
masına yakın bir göz atabildi. Fes-
tival bahçesinde kahve. çay, baha-
ratlı böreklerle geç saatlere dek
süren tartışmalar, düşünce alışve-
rişleri çok verimliydi.
Kısacası, başanlı bir festivaldi
29'uncu Uluslararası Yeni Delhi
Festivali. Sayın Attilâ llhan'ın bir
söyleşisinde (9' 1 1998)dediği gi-
bi HüdâyH Nâbit' bir başanydı
bu: Devletin yardımıyla değiî,
devlete rağmen.
InsancûyönlertyleAtatiirk
Recep Bilginer 'in 'Savaştan Barışa Aşktan
Kavgaya' adlı oyunu Ankara 'da sahneleniyor
AYŞEYILDIRIM
Atatürk ilk kez bütün boyutlany-
la tiyatro sahnesınde. Devlet adamı
ve kavgacı yanlannın yanı sıra in-
sancıl yönleri. ufak tefek kusurlan,
yanhşlan ve aşklanyla izleyıcinin
karşısında. Üstelik ağlıyor...
Recep Bilginer'in > azdıgı "Sava?-
tan Banşa Aşktan Kavgaya" adlı
eser geçen yıl Atatürk Araştırma
Merkezi'nin sanat ödülünü almıştı.
Devlet Tiyatrolan ve İstanbul Şehir
Tiyatrosu piyesi kabul etmişti. An-
cak "Atatürk'ü oyna>T
acak o>uncu
bulunamadıgı" gerekçesiyle geçen
yıl o>Tin sahnelenmedi. Bu yıl ise
Devlet Tiyatrolan tarafindan Anka-
ra'da sahnelenmeye başlanan oyun
büyük bir ilgi görunce, Kültür Ba-
kanlığı piyesi Kıbns ve tüm Türki-
ye'de oynatma karan aldı.
Gerek kullanılan multivizyon gö-
rüntüleri, gerekse konusu ile yeni bir
döneme imza atan oyunun "Ata-
türk'ü tanımadan Atatürk'e düş-
man olanlara Atatürk'ü tamtmayı
amaçladığmı" belirten Recep Bilgi-
ner, Atatürk'e olan ilgisizlikten ya-
kınıyor:
"Bu oyun ödül aldıgında kimse U-
gilenmedi. Ne özeltiyatrolarne de ki-
tabımı gönderdiğim köşe yazarlan.
AtarürkçüvTim drye Atatürk karşıü
siyasi kuniluşlara ateş püskürenler
Atatürk'ü bütün boyuüanyla ilk kez
tiyatro sahnesinde canlandıran bir
ovunla neden Ugüenmrvorlar?"
Oyunda Atatürk'ü sadece milli
bayramlarda dile getirilen bir insan
olmanın ötesinde duygulanyla an-
latmaya çalıştıklannı vurgulayan
Bilginer, oyundan bölümler aktan-
yon
"Bir gece tramvaya binmck isti-
)(or îzmir'de. Daha Latife Hamm'la
e\1i değil. Diyor ki Tramvay müdü-
rünü uyandır, tramvaya binmek isti-
yorum.' 'Aman paşam bu saatte?'
Dijor ki 'Bu saat daha iyi. tenha.'
Çünkü o zaman am tramvay. Tram-
vaya biniyor, tramvay ın önündeld
vatman an mütemadhen kamçıhyor.
'Ver o kamçıyı' diyor. 'Ama efen-
dim kamçısız at yürümez' diyor.
Kamçıyı anyor. Kamçısız atı idare
ediyor. DiyorId' Ben cephede on bin-
leri idare ettim ama kamçı kullanma-
dım. Memleketi idare ederken kam-
çı kullanmayacaksın' diyor. Birnok-
tada Latife Harum diyor Id Ben de
biletçi olayım." 'Biletçi ol ama para-
lan cebine atma' diyor. 'Ne demek
istediniz paşam' diyor. 'Söz yerini
buldu' diyor, kimsenin milletin para-
sını cebine atmasuu istemiyor. 'Rüş-
vetsiz, dürüst bir idare kurmak isti-
yorum' diyor, daha cumburbaşkanı
ohnadan. Atatürk'ün böyle yanlan
var.
Düşman Sakarya'da, Ankara'ya
yaklaştığı zaman .Ankara'da öğret-
menler kurultayını topluyor. Ve bu
toplannda kadınlar ayn. erkekier ay-
Recep Bilginer
noluncakıyametikopanyor; 'Birbi-
rinize güveniniz mi yok' diyor. Ata-
türk. evinde Latife Hanım'ın kapris-
lerine rağmen yumuşak.yani bugün-
kü erkeklerin bile uygulayamadığı
şeküde hoşgörülü. ta sonuna kadar."
Oyunu izleyenlerin Atatürk'ü çok
daha iyi tanıyacaklannı belirten Bil-
giner, "Sevenler çok daha fazla se>«-
cekler. Nefret edenlerde utançduya-
caklar" diyor.
Peki aşklan9
Atatürk'ün etrafındaki üç kadmı
anlatıyor Bilginer. Biri annesi, bü-
yük bir aşkla bağlı. saygısında hiç
kusuretmediği...
Diğeri Flkriye, annesinin akraba-
sı. Ankara'ya geldiğinden beri Ata-
türk'ün yanında, onun kahnnı çeki-
yor. Atatürk'e hayran. Atatürk'ün ise
Fikriye'ye şefkati ve saygısı var ama
âşık oldugu belirtisi yok. Fikriye'yı
-isökbaldeki aydın Türk kadınuıin
ömeği'' olarak benimsiyor.
Ve Latife Hanım... Aşklan, fırtı-
nalı evlilikleri, kavgalan...
Ve Atatürk'ün gözyaşı döktüğü
sahneler. Fikriye'nin intihan üzeri-
ne "ZavaUı Flkriye çok aa çekti" dı-
yen Atatürk ağlıyor...
Bir toplantıda bir kadın tarafin-
dan kendisine yöneltilen "Raşam hiç
âşık oldunuz mu" sorusu üzerine.
"Ne yani, ben askersem benim kal-
bim yok mu" diyor ve başını çevirip
iki damla gözyaşı döküyor. Ardın-
dan havayı değişrirmek için birden
ayağa kalkıyor, "Çal bir harmanda-
h" diyor ve harmandalı oynamaya
başlıyor. Bilginer, "Biz, Atatürk'ü
bu boyudanyla vermeye çalışdk.
Bunlan da öyİe hamasi değil drama-
tik yapı içinde vermeye çaiışbk" di-
yor oyunu anlatırken.
Lanetükri y^ayor
Tiyatro yazarlarına yöneltilen
eleştirilerden veduyarsızlıktan yakı-
nıyor Bilginer: "Işin en kolayı 'Tür-
kiye'de yazar yok. yazar yetişmiyor.
İyi piyes yazılmıyor" demek. filal-
dun Dormen de '60'larda yazar var-
dı ama şimdilerde yazar yok' diyor.
Acaba kendisi birTürkyazanna baş-
VTirup 'Ben birTürk piyesi oynamak
istiyorum' dedi mi? O da kendine
göre bir hizmet yapıyor ama bunu
yaparken kendisi Türk yazarlanna
kucak açmayan birtiyatroyönetme-
ni, Türk yazar yok dememeü."
Bilginer, "Tarihin Aynasında La-
nediler" adlı bir oyun hazırlığı için-
de. Bu oyunda da son birkaç yılın
Türkiyesi'nin fotoğrafmı vereceğıni
belirtıyor:
"Yapoklan işle lanerJenecekonlar.
Çok büyük sandığımız. çok itihar et-
tiğimiz. ulusal olarak bel bağladığı-
mız insanlann aslında Türk milleri-
ne kapalı - açık. biünçli - biünçsiz
yaptıklan kötülükleri dile gcrirece-
ğim. Bunu yazmam gerekiyor."
Yönetmen Aydın Bağardı bakanlıktan yanıt bekllyor
NURDANCtHANŞÜMUL
Yönetmen Aydın Bağardı, Türk balesinin 50
yıllık geçmişini konu alan bir belgesel hazırlı-
ğı içinde. Madame NinetteDe Valois'nın Türki-
ye'ye gelmesi ve balenm temellerini atmasından
sonra ilk yetişen dansçılara. koreograflara, de-
kor ve kostüm tasanmcılanna ve bale eleştir-
menlenne dek balenin içinde olan kişilerle ya-
pılacak söyleşilerden oluşacak olan belgeselde
yer yer eski fotoğraflar, kostümler ve telev izyon
kayıtlan da kullanılacak. Aydın Bağardı.
1997'nin sonlannda filmi çekebilmek için Kül-
tür Bakanlığı'na başvurmuş, henüz
bir sonuç alamasa da 1998'den
umutlu.
Bağardı. bale fotografının bile ge-
lışmediği bir ülkede bale belgeseli
yapmanın kolay olmadığını belirti-
yor: "Türkiye'deki konsenatuvar-
larda yetişip yurtdışında koreografi-
de, önemli dans tiyatrolannda ve
topluluklannda çalısan sanatçılan-
mız var. Bunlarla biıîikte artık dün-
ya balesinin genel kıyaslamaya alın-
dığı bir noktada en azından kıyıda
köşede bir yerde değiliz. Ancak bilgi. befge. do-
kümantasyon. hafıza geleneğimiz olmadıgı. sü-
rekli yaşadıklanmızı silebilen bir geleneğe sahip
olduğumuz için bilgi belge toplama gibi bir ge-
lenekten de uzaklaş.mış.ız."
Bağardı, belgeselde bir bale eleştirmeni man-
tığıyla değil. bizzat bu işin içinde olanlann ağ-
zından 'Neredeyiz, kimiz ve nereye gidiyoruz'
sorulanna yanıt verecek olan röportajlann yer
alacağmı, bunun yanı sıra eski fotoğraflar, eski
filmler. eski telev izyon kayıtlan gibi kaynaklar-
dan da yararlanarak bir anlamda balede 'Nere-
deydik_ nereye geldik' sorulanna yanıt arayacak-
lannı belırtiyor: "Örneğin dekor, kostüm tasa-
runcısı Osman Şengezer \ar. Türk balesinde bir-
çok yapıta imza atmış bir sanatçı. Neler düşün-
Türk
balesinin
belgeseli
yapılacak
dü, bugün neleri düşiüyor? Bir eserde, bir yara-
tımda hangi soruniarla karşılaştı? Sanata deste-
ğin artık sponsorlar kanalıyla mı yoksa devlet ka-
nalıyla mı yapılması gerektiği noktasında özgün
bale kumpanyalan olabilir mi? Olabilirse bun-
lann yaşama şansı nedir? Bunlan sanatçılar,
dansçüar ve koreograflaria yapüan röpoıtajlar-
dan ögreneceğiz."
Belgeseli, bakanlıktan yanıt alamadığı için
Dünya Dans Günü olan 29 Nisan'a yetiştireme-
yeceğini söylüyor: "Sayın Cumhurbaşkanımız
ve Kültür Bakanımızın balenin 50. yılında Ma-
dame Ninette de Yaiois'yi liyakat nişanıy la ödül-
lendirmesi çok güzel. Belgeseli yap-
mayi düşünürken. amacım, şimdi-
ye kadar önemsenmemiş ve gelen
her hükûmetin tokat afüğı bir kül-
tür olayı olan balenin, 50. yilında
gerçek bir sanat olayı olarak değer-
îendirilmesini sağlamaktı. 50 yıldır
ihmal edilen bu konuda bu işin için-
de olan kişilerle birlikte yola çıkarak
bir şeyler yapmak isnyorum."
Bağardı, projenin ön araştırma
bazında tamamlandığını, bundan
sonraki aşamada verilecek bütçey-
le birlikte Devlet Opera ve Balesi Genel Müdü-
rü Hüseyin Akbulut. İstanbul Devlet Opera ve
Balesi Müdürü Yekta Kara. ilk bale sanatçıla-
rımızın yanı sıra günümüz dansçılan. bale eleş-
tirmenleri ile yapılacak olan röportajlann ger-
çekleştirileceğini belırtiyor.
Bağardı. devletle birlikte yola çıkarsa belge-
sele başlayabileceğine değiniyor: " Benim için
önemli olan devletin ve Kültür BakanhğTnın des-
teği. Sonuçta var olan bütün koreograflar, dans-
çılar devletin sözleşmeli memuru. AKM'nin ka-
pılan açılmazsa, DevletOpera ve Balesi'nin kos-
tüm ve dekor depolan, geçmişte yapılanlan bei-
gelemek adına onlann korudukJan arşK bana
sunulmazsa, belgeseli nasıl gerçekleştirebili-
rim?"
• Çekimler
için 150 bin
dolara gerek
olduğunu
belirten
Bağardı,
devletin önayak
olmasını
istiyor.
BU AŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKLL
Bir de Neyzen Tevfik
Vardı...
"Dikkat!... Yakasıkalkıkceketinin içinden birsi-
lah namlusu gibi omuzuna yaslanmış neyi ile pa-
sajın kemeri altında Neyzen Tevfik görünür.
Körler çarşısında ayna sattırdın felek.. demeye
gelmiş gibi bir hali var, hışımlı..
Yüzünde perde perde dertler ürperir, Neyzen
halk adamıdır, görkemlidir, üç boyutludur, saldı-
racak bir boğa gibidir. Burnundan solumaktadır.
Belki, çok geçmeden uyaklı küfürleri kentin su-
ratına çarpacak, belki de hiç belli olmaz bir ma-
saya çökecek ney üfleyecektir, bir uşak dörtlüsü-
ne girip.
Ney kan dolu biryoldan bahsetmede."
Abidin Dino'nun yazısına aldığı dızeyi bir kez
daha okumak istiyorum:
"Ney, kan dolu biryoldan bahsetmede."
Neden kan dolu bir yol?
Yanıtı Neyzen'in iki dizesinde arayalım.
"Aksedince gönlüme şems-i hakikat gölgesi
Meyde Bektaşi göründüm, neyde oldum Mev-
levi."
Şems-i hakikat, yani gerçeğin güneşini Alevilik-
Sünnilik ayrışmasına inat kendi birlikteliğinde gö-
rerek yobazın karşıt görüşleri kavgaya, kine dö-
nüştürmesini reddeder Neyzen.
Ney'in bahsettiği yol, bu kavganın, kinin yarat-
tığı_sıkıntılarla kan içinde kalmıştır.
Âşık Veysel de okuyacağımız dizelerle yalnız tx-
rakmaz Neyzen'i:
"Hayyam'a görünmüş kadehte, meyde,
Neyzen'e görünmüş kamışta, neyde.."
Yazısında "uyaklı küfürleri kentin suratına çarp-
tı çarpacak" diyor Abidin.
Gerçekten de uyak, tepkileri göğsünü daralttığı
zaman, bir protesto aracı olur çıkar Neyzen'de.
Kanh yol uzayıp gitmiş dünyayı içine almıştır.
Olumsuzluk deryasına dönmüştür. Sesin ve ezgi-
nin yakınmalarıyla yetinmeyerek Neyzen'in söze
başvurma gereksinimi başlamıştır.
Sözün gücüyle uyarmak, sarsmak..
Dönemin bireyi kuşatan "disiplinliözgürlük" an-
layışına karşın gözünü budaktan sakınmayan yer-
gi adamını böyle tanımlayabiliriz.
Neyzen Tevfik 1879-1953 yılları arasında yaşa-
dı.
Ayn özellikleri olan dört ayn dönemi içinde taşı-
yan 74 yıllık bir zaman dilimi bu.
Neyzen'in çocukluğu, gençliği, dünyayı ve dü-
zeni algılama yaşları II. Abdülhamid'in saltçı ikti-
dar döneminde geçmiştir.
Bilindiği gibi bu dönemin başat özelliği çöküş
sürecine giren imparatorluğun yarı sömürge du-
rumuna düşürülmesiydi.
Yıllar süren özgürlük savaşımı sonunda iktida-
ra geçen Ittihat ve Terakki Fırkası'nın demokratik-
leşmenin yasa zoruyla önünü kesmesi gerçeğini
algılayarak kimlik arayışları, ilk yergi dizelerine gö-
türür Neyzen'i.
"Şimdide kalmadınakdin nazarımda kadri,
Kirti ellerde görunce, paradan iğrendim."
Yergi yolu açılınca Ittihat ve Terakki'nin dış po-
litikasını kimi yöneticilerin tutumlannı sergileyerek,
dizelerle aşağılamaktan çekinmez Neyzen.
Alman imparatoru Kayser'e hitaben 1916'da
yazdığı dörtlükte de görürüz bunu:
"Anlaşıldı hal-ü tavnndan Yahudi olduğun!.
Vaz-ı yet ettin cihanın garbına hem şarkına.
Tilki bilmez, bilmiş ol, âlemde dehrin bildiğin,
Pek güvenme Kayser'in Bismark'ına, pis mar-
kına."
• • •
Tek parti dönemi ve 1945 sonrasında yöneten-
lere de, yönetilenlere de, haksızlık erbabına da,
haksızlığa uğrayana da, çağdaş sanatın öncüleri-
ne de izleyicilerine de kimliğini kabul ettiren Ney-
zen, toplumsal bir dokunulmazlık kazanmıştır.
Içini dökebildiğince rahat. Yazdıklarının etkisini
gördükçe mutlu.
Adı Demokrat olan partinin iktidara geçer geç-
mez demokrasiye çelme takmasını da sessizlikle
karşılamaz Neyzen. Çünkü cumhuriyetin yanın-
dadır. Mustafa Kemal Paşa'nın yanındadır. Iha-
net kokusunu duyarak, yeni dönemin egemenle-
rini yergi gücünün tezgâhına alır.
"Karşında Koraltan duruyor işte Paşam bak:
Hâlâ o eğilmez başı dimdiktir efendim
- 'Birses verAtam, şanlı izinden sana geldim'
Bir ses duyulur kubbede: hassiktir efendim."
Neyzen Tevfik, 45 yıl önce, 28 Ocak 1953'te öl-
müştü. 45 yıl sonra okuduğumuz dörtlükte adı ge-
çen devletlinin yerine nice politika esnafının adını
koyabiliriz.
I. Arkeoloji Fihnlerf
Festivali'nden ödül
• Kültür Servisi - Italyan Kültür Merkezi ve
Mediterraneo Kültür Derneği işbirliğiyle
düzenlenen '1.Uluslararası İstanbul Arkeoloji
Filmleri Festivali' kapsamında göstenlen 2 belgesel
film ödüle layık görüldü. Italyan Kültür
Merkezi'nde düzenlenen festivalde. 6sı Türk yapımı
olmak üzere çeşitli ülkelerden toplam 32 belgesel
film gösterildi. Seçici kurulun. festival kapsamında
gösterilen belgesel filmlerle ilgilı yaptığı
değerlendirme sonucu. Fransız yapımı "Dünyanın
Yedinci Harikası' adlı film birincilige. Ingiliz
yapımı 'Buz Adam' adlı film de ikinciliğe değer
görüldü.
Mısır'da'Yumıs Emre
Oratoryosu' çalınamadı
• ANKARA (Cumhuri>et Bürosu)- Mısır'da 14-20
Ocak tarihleri arasında Hikmet Şimşek'yönetiminde
Kahire Senfoni Orkestrasf nın seslendireceği
"Yunus Emre Oratoryosu". koronun yetersizliği
nedeniyle çalınamadı. Hikmet Şimşek. konseri
değerlendirirken, "Hayatımı Yunus Emre için riske
ettim. Ama ne yazık ki gerçekleşemedi" diye
konuştu.
Atatürk Albümü
I Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı. Cumhuriyet'in
kuruluşunun 75. ve Atatürk'ün ölümünün 60. yılı
anısına, 'Mustafa Kemal Atatürk' albümü bastırdı.
Kültür Bakanı İstemihan Talav albümü tanıtarak.
albümün bir 'belge kitap' nitelığinde olduğunu
belirtti. Albümde 35O'si ilk kez basılan toplam 700
fotoğraf var. Cumhuriyetin kuruluşunun 75. ve
Atatürk'ün ölümünün 60. yılını çeşitli etkinliklerle
anacaklannı belirten Kültür Bakanı Talay. etkinlik '
projeleri arasında Ankara. Kırgızistan ve
Kazakistan'a birer Atatürk heykeli kazandırmak
bulunduğunu belirtti.