Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 OCAK 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Gazi davası
'Panzer
aydınlattı,
ateş
başladı'
AHMET ŞEFtK
TRABZON - tstanbul'da
l2-l3Mart I995'te
meydana gelen Gazi
olaylan sırasında 7
vatandaşın ölümüne neden
olduklan gerekçesiyle 20
polisin yargılanmasına
Trabzon Ağır Ceza
Mahkemesf nde devam
edildi. Sanık polislerden
ikisi tahliye oldu. 13 Mart
günü saat'04.00-04.30
sırasında Gazi Mahallesi
Cemevi önünde Hasan
Gürgen'in ölümüyle
sonuçlanan olaylan anlatan
görgü tanıklan. cemevinden
dağılmakta olan kalabalığın
üzerine polis panzerinin
aniden ateşe başladığını
söylediler. Gürgen'in
öldürülmesine neden
oidugu iddia ediien
panzerin görevlilerinden
sanık Sedat Özenir, oiaylar
sırasında Gazi
Mahallesi'nde
havaalanından gelen ve su
tertibatı olmayan dördüncü
bir panzer olduğunu
söyledi. Duruşmayı,
aralannda Sınır Tanımayan
A\ ukatlar Örgütü
görevlilerinin de bulunduğu
çeşitli ülkelere mensup 21
yabancı da izledi. Dursun
Kaya Güleç başkanlığında
sürdürülen davanın beşinci
duruşması dolayısıyla
sabahın erken saatlerinden
itibaren Trabzon'da
olağanüstü güvenlik
önlemlen alındı. 9
otobüsten oiuşan mağdur
yakınlannın Trabzon'a
gelışi sırasında daha
öncekiler gibi engellemeler
olmadı. Polisin oldukça
yumuşak davrandığı
gözlendi. Duruşmaya, Sınır
Tanımayan A\ ukatlar
Örgütü'nden Belçikalı
a\ ukatlar Georges Henri
Beauthier ve Yves
Osehinsoy'm da aralannda
bulunduğu Almanya,
Ingiltere, Yunanistan,
HtUlanda, Ispanyol ve
Avusturyalı avukatlar ve
gazeteciler de katıldı.
Konvoyun adlıye önüne
gelmesi sırasında polis
kimlik kontroiü yaptı ve
dedektörle mağdur
yakınlannı aradı. Polisin
kimlıkleri kaydetme
gırişimi üzerine tartışma
çıktı. Daha sonra Trabzon
Emniyet Müdürii ZeyneJ
Abidin Ayhan'ın talimatı
üzenne bu uygulamadan
vazgeçildi. Daha sonra
tanıklann ifadelerine
geçildi. Tanıkiardan Sadık
Bakır. cemevi yöneticisi
olduğunu, kahvehanelerin
taranıp Halii Kaya'nın
öldiirüldüğünün anlaşılması
üzenne olay yerine
gittiklerini, yaralılan
taşıdıklannı, daha sonra
durum değerlendirmesi
yapıp cenazenin nasıl
kaîdınlacağının tartışılması
için ceme\ inde toplanmaya
karar verdiklerini söyledi.
Halkı sakin olmaya
çağırdıklannı belirten
Bakır. sabaha karşı 04.00
civarlannda ceme\ inin
önünde bulunan ve
dağılmaya hazırlanan
kalabalıgı bir panzerin
ışıklannı yakarak
aydınlattığınj, bu sırada
ateşin başladığını, otomatik
sıîahlarla bu yönden ateş
edildiğini bildirdi.
Aynı olava ilişkin ifade
veren tanık Hıdır Flmas da
olaylan şöyle anlattı:
•*Ğece saa't O4.(KM)4 J0
arasında Doğu Kıraathanesi
ile Kelleci adını taşıyan
beyaz eşj a dükkânı
önünden önce ışık yandı,
hemen ardından silah sesleri
duvuldu. Bir arkadaş
panzer diye bağınp içeri
koşttı. Silah sesleri başladı.
Ben o sırada içerde>dim,
pencereden eğilerek baktun.
Bir kişi camın önündeki
kumun üzerine vığıJmış
yatıyordu. O anda sadece
Tempo dergisinden bir
arkadaş vardı orada. Bu
}lay biiyük paniğe yol açt ve
ılavlar büyiidü. Hasan
jürgen adındaki arkadaş
laha ölmemişti. Ambulans
ılıp götürdü. Ancak yolda
xılLs engellemesi olduğu için
.an kaybından öldü."
)uruşma sonunda tutuklu
anıklardan Hamdi Özata ve
lasan Yavuz'un
ıhliyelenne diğer 5 sanığın
Jtukluluk halinin devamına
arar veren mahkeme
umşmayı 27şubata
-teledi.
Adil düzen teorisyenlerinden bazılan nisanda yeni bir parti kurmak için harekete geçti
RP'de çözübne süreciCELAL YILMAZ
İZMİR - RP'nın kapatılmasının ardın-
dan çözülme süreciyle birlikte yeni partı
arayışlan gündeme geldi. RP tarafından or-
taya atılan "Adil Düzen'"in teorisyenlerin-
den Süleyman KaragüDe. Erbakan'ın RE-
FAHYOL iktidannda bu uygulamadan vaz-
geçtiğini belirrti.
Aynı teorinin yaratıcılanndan. son genel
seçimde millletvekili adayı olan ve son ye-
rel seçimlerde de RP İzmir Büyükşehir Be-
lediye Başkanlığına adaylığını koyan Doç.
Dr. Süleyman Akdemir. Erbakan'ı takıyye
yapmakîa suçlayarak artık kenara çekilme-
si gerektiğini belirrti ve "Partinin kapatd-
ması Anayasa Mahkemesi'nin karan değil,
Allah'ın cezasıdır" dedı.
Refah Partisi'nin kapatılma kararıyla
birlikte partinin eski kadrolannda yeni ara-
yışlar gündeme geldi. RP'nin boşluğunda
doğabilecek partilenn kuruculan arasında
gösterilen adil düzen teonsinın kuramcıia-
nndan bir bölümü. yeni partı için harekete
geçti. Kuracaklan yeni partinin hazırhkla-
nnı sürdüren Süleyman Karagülle şunlan
söyledi:
u
Türkiye"de hukuk sistemi yok. Olma-
yınca da Erbakan'a git dhecekler, Mesut'u
getirecekler. RP. adil düzeni öğrenip prob-
femJeri çözeceğine, tam tersine 'vazgeçtim'
dedi. Ama, dünya ve ülke vazgeçmedi. Sol
sdylemdeki hakça düzenie, adil düzen ara-
sındaki fark şudur: Onlar, "Zengınden ala-
lım fakıre verehm' diyoriar; biz ise "Fakir-
leri de zengin edelim' ama 'Zenginler de
zengın kalsın" diyonız. AnadoUı sermayesi
kasıtlı biçimde 'tarikat sermayesi' olarak
gö'steriidi. RP de buna karşı tedbir alama-
ĞL Medvayı kendi istikamea'ne çeviremedj,
yenildi. Medya \e arkasındaki güçler RE-
FAHYOL'u devirerek ANASOL- D'\igetir-
diler. Susuriuk'ta çıban patladığında RE-
FAHYOL adil düzeni uygulamabvdı. Bu-
nun prensiplerini bilen Erbakan. projesini
bilmiyor. Bizimle temas ctmesini de engelkv
diler. RP'nin tabaıuvla Erbakan arasında-
kiyönetici kadro bunu istemedi. Çünkü. biz
gelirsek onlara gerek kalnıa>acakü.~
"Yeniden Türkiye demekle Türkiye'nin
kurtulamayacağııu" vurgulayan Karagülle
şeriatın gerçek demokrasi olduğunu öne sü-
rerek "Müslümanhkta iki sistem var. Birin-
cisi tarikatlar. Burada şe>hler, müritJer ve
evüyalar var. Yani insan var. Şeriatta ise de-
lil ve ilim \ar. Biz Erbakan"la birlikte Milli
Nizam Partisi'ni kurarken tarikatlarla be-
raber olmak zorunda>dık. Sönra Erbakan
tarikatsistemine hâkinı oldu, Şeriatçüarsin-
di, etkisiz hale geldik" dedi.
Şeriatı uygulayanlann başanlı olacağını.
bu yüzden bunu anlayan ikinci bir partiye
ihtiyaç olduğunu kaydeden Karagülle. bu
parti için tabanın hazır oiduğunu söyledi.
Belgedeki eksiği kabul etti
Özer Çiller: Bir
yanlışlık oldu
A.NKARA (Çumhuri-
yet Bürosu) - Özer Uçu-
ran Çiller. eşi Tansu Çil-
ler hakkında "kanun ve
genel ahlaka avkın şeldl-
de mal edindiği ve görevi-
ni kötüye kullandığı" sav-
lannı soruşturmak üzere
TBMM'de kurulan So-
ruşturma Komisyonu'na
verdiği resmi belgede
sahtecilik yaptığı gerek-
çesiyle sanık sandalyesi-
ne oturdu. Özer Çiller,
"Bügimdtşuıda sehven o(-
muştur" diyerek belgede-
ki eksikliği kabul etti.
2yıl3aydan8yıl6aya
kadar hapsi istenen Özer
Çiller. Ankara 7. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki
duruşmada suçlamalan
reddederken, mal bildiri-
minde bulunması gere-
ken kişinin eşi Tansu Çil-
ler olduğunu belirterek,
komisyona verilen Türk-
çe metnin "sehven bir
sayfa eksik olabüeceguıT
söyledi. Çiller. haksız ser-
vet edinmesine ilışkın
savlarla ilgili Mahkeme
Başkanı .Mehmet Batıı ta-
rafından soru yağmuruna
turulurken, oldukça sıkın-
tılı anlar yaşadı. Çiller,
dava konusu olayın TB-
MM'nin 9 4 No'lu Soruş-
turma Komisyonu'na
verdiği belge ile ilgili ol-
duğunu anımsatarak, ko-
misyonun kendisine bir
yazı gönderdiğini ve
Amerika'daki GSD Inc.
şirketinden bazı bilgileri
istediğini bildirdi. Eşi ile
yüzde 50"şer hisse olarak
sahibi buhınduğu Marsan
Holding'e durumu ilerti-
ğini ve Marsan Hol-
ding'in Amerikaclaki
GSD tnc. şirketinden bu
bilgileri faksla istediğini
anlatan Çiller, Marsan
Holding'in hukuk büro-
sunun Ingilizce olarak
gelen metni Türkçe'ye
tercüme ettirerek kendi-
sinin imzasını taşıyan bir
üst yazı ile komisyona
ilettiğini belirtti.
Çiller. tercüme ediien
belgeleri okumadığını id-
dia ederek. "Benim habe-
rim. basında çıkan haber-
lerden sonra oldu. Ben ne
noteri, ne de tercüme bü-
rosundaküeri tanHTm"
dedi. Duruşma ıleri bir
taıifie ertelendi.
ÇtZMEDEN YUKARI MUSA KART
3&MIM 3İLP/ĞIM.
İ
LUiuiuiAviLı vıuunya JIIKIII laı ıııt tı ıtıtnui-
Eski MİT'çi Mehmet Eymür, Kutlu Savaş'ın Susurluk raporunu Cumhuriyet'e değerlendirdi
'Devlet sırları orlaya döküldü'
FUATKOZLUKLU
W4SHINGTON-Millı Istih-
barat Teşkilatrnın (MlT) kilit is-
mi Mehmet Eymür. Susurluk
RaponTnda ortaya konanlan.
kendisinin yıllar önce gördüğü-
nü savunarak "Bana atfedilen bi-
rinci ve ikinci MİT raporlanna
bakılırsa. Başbakan'ın dedikle-
rini benim on yıl önce söylediğim
göriilür**dedi. Yakiaşık 3 ay ön-
ce bir tür "gözden uzaklaşürma"
amacıyla ABD'ye gönderilen ve
Türkiye'nin VVashington Büyü-
kelçiliği'nde "hukuk müşaviri"
olarak görev yapan Eymür, ken-
disi için "ÇUfcr'lerinadamı" de-
nemeyeceğini. bugüne kadar
hiçbir siyasi oluşumdan yana ta-
raf olmadıgını söyledi. Eymür,
Susurluk Raporu'yla ilgili soru-
lanmıza şu yanıtlan verdi:
- Susurluk Raporu, genel hat-
lan\ la artık açığa çıktı sanınm.
Başbakan Mesut Yılmaz'ın açık-
lamalannı ve raporu nasıl değer-
lendiriyorsunuz ?
EYMÜR - Bir bütün olarak
Başbakan Mesut Yılmaz'ın söy-
lediklerine katılıyorum. Bunun
üzerine gidilmesi lazım. Ancak.
Sayın Başbakan'ın söylediği ba-
zı şeylerde yanlış enformasyon
ve degerlendirmeler var
- Bunu hangi hağlamda söylü-
yorsunuz?
EYMITI-Ben konulan bilen
birisi olarak. bazı bilgilerin yan-
lış ve yönlendirme oidugu kana-
atindeyim. Bazı bilgilerin doğru-
sunun tam saptanmadığını düşü-
nüyorum.
- Buna örnek verir misiniz?
EYMC
T
R - Bunlann neler ol-
duğu konusunda açıklama yap-
mak istemem. Ancak, benim ge-
rek Susurluk Komisyonu'nda
gerek mahkemede \erdığim bıl-
gilere bakılırsa bu konuyu zaten
açıkladığım görülecektir.
-Susurluk Raporu'nda sık sık.
'Yeşil" olarak bilinen ve çok sa-
yıda kod adı bulunan Mahmut
Yıldınm"dansözedili\wr. Rapor-
da, kimliklerinde psikolojik sa-
\aş u/manı denmesine karşın asıl
işinin cinayet işlemek olduğuna
dikkat çekiliyor. Ziraat Banka-
sı'nda açrırdığı hesabında mil-
\arlarca İiralık ödemelere ait bil-
gilerden sözedili>or. Ardından o-
nun sizinle bağlantısı oidugu. ^e-
şil'i emnivetçilerin elinden alıp
kolladığınız anlafılnor.
EYMÜR-Ben Emni>et Genel
Müdürlüğü İstihbarat Dairesi
Başkan Yardımcısı Hanefı Av-
cı'yla olan davamın mahkeme-
sinde kaşıtlara geçen görüşleri-
mi tekrar etmek istiyorum. Bu
konuyu ben daha önce açıkla-
mıştım. \'eşil olayını tenkıt eden
adamım. Madem bu Yeşil'i em-
niyete aldılar. > akaladılar. Bu ka-
dar para geliyordu he.sabına, nı-
ye işlem yapmadılar? Ben bun-
lan sürekli sövledım.
Susurluk Raporu'nda dönüp
dolaşılıp. "Veşil'i Mehmet Ey-
mür kurtardı"\a getirmışler.
Halbuki tamamen tersi... Bize o
tarihte Yeşil'i monte etmeye ça-
lıştılar... Istemedik biz onu. Ye-
medik yani...
Ankara Emniyet Müdürii Or-
han Taşanlar telefon etti. "Işte
bu sizin adamınızmış... Gelin
alın" tl Ian... "Birisini yolla akur"
filan diye. "Hmır, yok" dedim.
"O bizim adamımız falan değil~
dedim... Istemedik..
- Susurluk Raporu'nun " Ye-
şil "le ilgili değerlendirme bölü-
münde yer alan ifadelerden bi-
rinde,Yeşirinsize"Baba", '"Ba-
bacığım " dediğinc dikkat çekili-
yor...
EYMÜR - Yani birisinin bana
babacığım demesinden ne çıkı-
yor?. Babacıfım lafı Türkiye'de
birçok kişiye söyleniyor. Konu-
şanın kendi stili. Babacığım la-
fını Türkiye'de çok kişı kullanı-
yor. Çok kişiye babacığım deni-
yor. Yani ben bunları doğrudur
manasında söylemıyorum. sade-
ce tabirden söz ettiniz diye söy-
lüyorum. Ben böyle bir konuşma
hatırlamıyorum. Böyle iddia edi-
liyor. Ama babacığım dendiyse
bana. herhangi birböyle band fi-
lan varsa bu neyi ispat eder, onu
merak edi>orum. Yani Mehmet
Evmür'ün bir hırsızlıgı. arsızlı-
ğı var mı? Onu söylesinler. Var-
sa onun da işlemini şapsınlar.
- Yeşil'in kontrolden çıktığı ve
bunda MİT'in rolünün olduğu
iddialan var?
EVMÜR-Yanlış. Bakın. is-
tihbaratın kendine has yazılı
yöntemleri \ardır. Bu konuda is-
tihbaratçı olmayan bir kişinin
yorum yapması son derece yan-
lış olur. Biz istihbaratı kendimiz
yaratmadık. Evrensel prosedürü
vardır. Ve bunlar da talimatlara
ve yönetmeliklere bağlıdır.
MİT'te bilmem şöyle adam kul-
lanılır. bö\ le adam kullanılır di-
ye bir kaide yok. Her tip adam
kullanılır. Ülkenin menfaatleri
bu... Türkiye'nin menfaatleri
önemlidir.
IRMIKIAYDIN ENGİN
Tamaaaam, bu iş de bitti.
Önceki gece Arena'da Susur-
luk Raporu'nun bilmemize izin
verildiğı kadannı dinledik, izle-
dik, okuduk, öğrendik.
Zaten bildiklerimiz pekişti.
Resmi olarak bilmemiz uygun
görülmeyen "ASALA'ya karşı
kurşun sıkan vatansever katil-
ler" bölümünü, Azerbaycan'da
Altyev ı devirip Elçibey'e işba-
şı yaptırmayı amaçlayan darbe
girişiminde "MlT - Ülkücü ka-
tiller kooperasyonu"nu ve
Adapazan-Hendek-Düzce üç-
geninde PKK destekçisi Kürt
işadamlarının yok edilmeleriy-
le sonuçlanan (ön)yargılı infaz-
ların içyüzünü de artık "gayri
resmi" olarak bilmekle yetine-
ceğiz.
Bu arada yiğidin hakkını yi-
ğide verelim, Kutlu Savaş'ın
raporunda. kamu bankalannı
elegeçirmiş, mermi yerine kre-
di, Kalaşnikov yerine mark, do-
lar kullanan bir başka çetenin
de varlığını öğrendik. Bu en
azından bizim için yeniydi.
Resmi birraporun birTVek-
ranında gayri resmi açıklanışın-
da, devlet adabı açısından bir
kusur varsa onu hükümet or-
Faili Malum-Amiri Meçhul
takları, siyasetçi takımı düşün-
sün. Biz özenli bir TV programı
aracılığıyla raporun hiç olmaz-
sa bir (ama büyücek bir) bölü-
münü öğrenmekten bayağı
hoşnutuz.
Arena yapımcıları dışında
sorularıyla programa katılan
meslektaşlarımızın çoğunun
(hepsinin değil çoğunun) ciddi
soruları vardı. Başbakan Me-
sut Yılmaz bunlara yer yer ka-
çamak yanıtlar vermiş de olsa.
soruna oldukça cesur ve ol-
dukça ilkeli yaklaştığının da al-
tını çizelim ve...
...Ve ne raporda. ne Başba-
kan'ın açıklamalannda yanıtını
bulamadığımız, Arena progra-
mına katılan meslektaşlarımı-
zın üstelemelerine rağmen ya-
nıtsız kalan soruya gelelim.
Kutlu Savaş'ın raporu. res-
men açıklanan bölümlerinde
de, gayri resmi bilinen bölüm-
lerinde de devlet adına ya da
kişisel çıkar uğruna işlenen
suçların faillerini meçhul ol-
maktan çıkarıyor.
Örneğin artık "Topal cina-
yeff'nin tetikçileri, planlayıcıla-
n resmen de meçhul değil.
Örneğin Abdullah Çatlı ve
çetesinin MİT tarafından, son-
ra Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından "görevlendirildikle-
rini" biliyoruz.
Örneğin Yeşil denen uğur-
suzun JİTEM. MİT ve Emniyet
Genel Müdürlüğü tezgâhların-
dan geçtiği. göreve koşuldu-
ğu, kollandığı. korunduğu res-
men açıklandı.
Örneğin devlet görevlisi
Cem Ersever'in. devlet görev-
lilerince ortadan kaldırıldığı
devlet raporuyla sabit oldu.
Örneğin Kürt işadamlarının.
devlet görevlilerınce öldürül-
düklerini (resmen bilmezden
gelmek koşuluyla) biliyoruz.
Örneğin...
Anlaşıldı herhalde.
Çatlfsı, Kırcı'sı, Oral Çelik'i.
Yeşil'i, adları buraya sığmaya-
cak itirafçılar ordusu, özel tim-
cisi, mafya tetikçisi. devlet me-
muru, falanı filanı ile "failler"
devlet raporuyla saptandı.
Artık failler meçhul değil.
Ama amirler meçhul!
Öyle ya bunca cinayeti işte-
yen, bunca karanlık ve kırli işi
çeviren. haraç alan, adam vu-
ran, yargısız infazlar gerçekleş-
tiren "memur" faillerin amirleri
olsa gerek. Onlara "Öldür. Ka-
çır. Işkence et. Ortadan kaldır.
Kurşunla. Haraç al. Aldığını
getir. Darbe tezgâhla. Şu yeşil
pasaportu al ve şuraya gidip
şunu şunuyap..." diye emir ve-
ren birileri. emir verebılecek ko-
num ve yetkide "amirler" ol-
rnalı.
Raporda bu amirlere rastla-
yamadık.
Rastlayamadığımız için de
içimizde korkularbüyütüyoruz.
O "amirler" ortada dolandıkça.
yeni "memurlar" bulmaları iş-
ten bile değil.
Ülkü Ocaklan'nda stajını ta-
mamlamış. mafya örgütlerinde
ayakçıl/ktan tetikçiliğe terfi
edecek kıvamda bir sürü "me-
mur" alesta bekliyor. Yeşil tas-
fiye edildiyse, itirafçı kadroları-
nın içinde bol bol kırmızı, san.
mor, san. lacivert. kavuniçi var.
Özel tım tetikçileri içeri atılıriar-
sa, yerlerini kolayca ve liyakat-
la dolduracak yüzlerce para-
noyak Rambo işaret bekliyor.
İş bu sorunla da bıtmiyor. Bir
de "amirlerin amiri" var.
Onun, "amirlerin amiri"nin
sözünü bile eden yok. Yakala-
maksa mümkün değil. Çünkü
soyut.
Amirlerin amiri bir zihniyet.
Bir devlet anlayışı. Toplumun
her kesiminde, siyasetçiler ara-
sında, emniyet örgütünde, as-
kerler arasında, MÎT'te, üniver-
sitelerde, medyada, sokakta,
her yerde bu zihniyetin temsil-
cileri var.
Tanımak zor değil: Suç kav-
ramına çifte anlam yüklüyorlar.
Kişisel çıkar için suç işleyenle-
rin tepesine binilmesinden ya-
nalar. Aynı ya da eşdeğen bir
suç "devletadtna" ışlenmişse
selamlıyorlar, bu kadarını yü-
rekleri kaldırmazsa susuyorlar.
Ama sonuçta suç'u aklıyorlar.
"Amirler amirini" tepeleye-
mezsek, bu zihniyeti, bu dev-
let anlayışını siyasal yaşamdan
kazıyamazsak biz daha çoook
Susurluk raporlan yazanz, oku-
ruz, dinleriz, izleriz, tartışınz...
POIİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Devletin Duvam...
Başbakan Mesut Yılmaz önceki gece Uğur
Oündar'ın 'Arena 'programında 'Susurluk Rapo-
ru'nun bir bölümünü kamuoyuna açıkladı...
Elbet Uğur Dündar için bu bir gazetecilik başa-
rısıdır...
Acaba Başbakan Yılmaz'ın Arena'da yaptığı
açıklamalar kamuoyunu tatmin etmiş midir? Ha-
yır!..
Kamuoyunun çok yakından izlediği 'devlet için-
de örgütlü silahlı fifüç'le ilgili gelişmeler, Başba-
kan Yılmaz'ın önceki gün saat 21.30'dan 23.30'a
kadar yaptığı açıklamalar kamuoyunun bildiği şey-
lerdi...
Başbakan Yılmaz, programın başında yaptığı
konuşmada 'Arena'yı niçin seçtiğini şöyle açıkla-
dı:
"Arena 'yı ödüllendirmek istedik!"
Yılmaz' ın böyle ciddi bir olayı sulandırmaya hak-
kı var mıdır? Böyle bir olay gecenin bir saatinde
mi açıklanır?
Başbakan Yılmaz, tıpkı Turgut Özal gibi. Özal
da kimi gazetecileri Çankaya'ya çağınp ödüllen-
dirirdi...
Kamuoyunun çok yakından ilgilendiği 'Susur-
luk çetelen'ne ilişkin Kutlu Savaş'ın hazırtadığı ra-
por bir basın toplantısıyla yerli ve yabancı basın
mensuplanna, televizyonculara niçin açıklanmı-
yor?
Mesut Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin başba-
kanıdır... Türkiye Cumhuriyeti de demokratik bir
hukuk devletidir... Bir hukuk devletinde din, dil, ırk,
mezhep ayrımı yapılmayacağı gibi 'gazeteciler ve
televizyoncular' arasında da ayrım yapılmaz...
Mesut Yılmaz dedi ki:
"Oiaylar 1993'te ivme kazanıp, 1996'ya dek
sürmüştür..."
Bu dönem Tansu Çiller'in başbakanlığı döne-
midir...
Ne demektir bunun Türkçesi:
"Devlet içindeki örgütlü çete, suçlan 1993-96
arasında işlemiştir..."
Oysa Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve diğerleri
1970'li yıllarda, 1980'lerde Abdi Ipekçi cinayeti
ve Bahçelievler katliamı sanığı olarak aranmıyor-
lar mıydı? Abdullah Çatlı, 1980'li yıllarda bir
ANAP'lı bakanla görüşmemiş miydi?..
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü alçakça kat-
ledildi...
O dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Baş-
bakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcı-
sı Erdal İnönü, Içişleri Bakanı Ismet Sezgin de-
ğil miydi?
Uğur'un öldürülmesinden sonra işlenen cina-
yetlere bir bakalım:
4 Eylül 1993 günü DEP Milletvekili Mehmet
Sincar, DEP Batman ll Yönetim Kurulu üyesi Me-
tin Özdemir...
4 Ekim 1993 Cem Ersever, itirafçı Mustafa
Deniz, Mahsune Dguebe... '
15 Ocak 1994'te Behçet Cantürk, ardından
Savaş Buldan...
• • •
TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Ra-
poru 1994 yılının Nisan ayında hazırlanmadı mı?
Evet!..
Raporda, faili meçhul cinayetlerin 13 Haziran
1991 yılındaMardin'in Midyat ılçesınde Ramazan
Aslan'ın öldürülmesiyle başladığı, HEP Diyarba-
kır ll Başkanı Vedat Aydın'ın öldürülmesiyle ivme
kazandığı, Musa Anter'in katledilmesiyle ses ge-
tirdiği yazılıdır...
AGİK, Avrupa Konseyi. BM gibi uluslararası ku-
ruluşlara gönderilen raporfara göre 1992-1993 yıl-
larında 827 kişi, 1994'ün ilk 6 ayında 457 kişi fa-
ili meçhul saldırılar sonucu öldü...
Faili Meçhul Cinayetler Batman, Diyarbakır, Sil-
van, Nusaybin, Kızıltepe'de yoğunlaşırken, An-
kara'daavukatYusufZiyaEkinci'nin, ıstanbul'da
Kürt işadamlarının ardından avukat Medet Ser-
hat'ın öldürülmesi dikkat çekiciydi...
O tarihlerde kamuoyunda kulaktan kulağa söy-
lentiler dolaştı:
"Devlet içinde bir güç, cinayetleri işliyor..."
Cem Ersever'in öldürülmesi ise bir ilginç geliş-
meyi beraberinde getirmişti:
"Devlet içindeki çeteler hesaplaşıyor. Çatışma,
uyuşturucudan elde ediienparanınpaylaşımıyü-
zünden çıkıyor..."
Bu arada Tansu Çiller'in Hürriyet Ankara Tem-
silcisi Sedat Ergin'e söyledikleri ilginç:
"Kendi aralannda bir iç hesaplaşma olduğu an-
laşılıyor..."
• • •
Bugün24Ocak 1998...
Sevgili Uğur Mumcu, 5 yıl önce bugün alçakça
katledildi...
Mehmet Ağar'ın Uğur'un eşi Güldal Mum-
cu'ya söylediklerini anımsıyorum:
"Eğer devlet isterse Uğur Mumcu cinayeti çö-
zülür. Duvardan bir tuğla çekerseniz, duvar yıkı-
lır..."
Güldal Mumcu:
"O tuğlayı çekin o zaman!"
Mehmet Ağar:
"Çekemem..."
Başbakan Mesut Yılmaz, önceki gece ne diyor-
du Uğur Dündar'a:
"Ben tek başıma bu işi çözemem, yardım bek-
liyorum..."
Demek ki 'Susurluk Çetesi' ahtapotun kollan gi-
bi laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nı sarmış...
Abdi Ipekçi cinayetiyle, 'ilk işini yapan çete'
şimdilerde Başbakan Mesut Yılmaz'a bile meydan
okuyor!..
Ama Başbakan, böyle ciddi bir konuyu sadece
bir televizyon kanalını ödüllendirmek için ele alı-
yor, kamuoyunun bildiği gerçekleri yüreklice değil,
üstü kapalı tartışmaya açıyor...
Şimdi hep biriikte bir bardak soğuk Susurluk ay-
ranı içerken, Uğur Mumcu'nun 26 Eylül 1985 gü-
nü Cumhuriyet'te yayımlanan 'Devlet İçinde Dev-
let' yazısının son bölümünü okuyalım isterseniz:
"Kendisine bağlı haberalma örgütünü yönete-
meyen bir hükümet, zamanla farkında olmadan,
bu haberalma örgütünceyönetilir..."
Ne diyorsunuz Sayın Yılmaz?..
E. Posta: Hikmet.Cetinkaya (a raksnet.com
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98