23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 OCAK 1998 PAZARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 TURKIYE Istanbul PB 7 Sınop K 6 Adana Edirne PB 6 Samsun K Kocaeli PB 7 Trabzon Çanakkale PB 9 Gıresun Izmir A TT Ankara PB -1 Manisa _9 Eskışehir PB Aydın Denizli A 11 Konya PB 7 Sıvas Zonguldak K 6 Antalya A 12 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van A K PB K K K K g 2 4 4 4 -3 -2 K -8 Yurdun kuzey ve doğu kesımleri parçalı ve çok bulutlu, Batı Karadenız kıyıiarı, Orta ve Doğu Karadeniz, Iç Anado- lu'nun kuzeydoğusu, Doğu Anadolu'nun ku- zey ve doğusu ıte Gü- ney Anadolu'nun do- ğusu karta kanşık yağ- mur ve kar yağışlı, öte- kı yerier az bulutlu ge- çecek. Hava sıcaklığın- da önemli bır değişıklik olmayacak Oslo Helsmkı PB 0 Stockholm PB 4 Londra Y 14 Amsterdam PB 11 Brüksel PB 13 Paris PB 14 Bonn PB 14 Münih PB 13 Zünh Berlın Budapeşte Madrıd Vjyana Belgrad Sofya Roma Atina PB PB PB PB PB PB AB A 10 10 13 8 11 11 17 17 PB 7 ASTA Moskova Aşkabal Akmola Taşkent Bakû Bışkek Tiflis Kahire K PB PB PB K PB K A -1 4 -15 4 4 1 1 15 Şam 10 Parçalı bulutlu Sıslı B u l u t l u ^ Çok bulutlu > Yağmurlu Kart Sulu kar k Gok gurultulü îsmail Cem: Türkiye haıııi peşinde değîl • Baştarafi 1. Sayfada rupalı mı, Asyalı mı olduğu konusunun gündeme geldiğıni belırten Cem, Türkı- ye'nin her iki larafa da ait olduğunu be- lirtti. Cem, "Eğer coğrafya vetarihse Avru- palı tanınu, biz Avrupalıytz. Avrupalı ta- mmı bir kiiltür meselesiyse, orada iki noktavar. Avrupalı tanımı din veırk esa- sına dayandırdıyorsa bizim onlaria bir alışverişimiz olanıaz. Avrupalı olacağız diye dinimizi değiştirecek değiliz. Ama AB'nin açıkladığı gibi bir anlayış, de- mokrasi, laiklik, insan haklan meseie- siyse biz elbette Avrupalryız'*' dıye ko- nuştu. Türkiye'nin önünde son dönemler- de ilginç açılımlann çıkmaya başladığı- ıu da bildiren Ismail Cem, "Şimdi AB olmadu ABD olsun anlayışınuz yok. Biz hami, ağabey peşinde değiliz. AB olayı daha iyi sonuçlamay dı bile biz ufkumu- zu açacaktık. Türkiye olarak kendimizi iyi şekilde değertendireceğiz... Çok dik- katli dış politikalar oluştunnamız, dış politikada ezeli düşmanlar var diye dü- şünmememiz lazım. Eğer komşulan- mızdan bize karşı bir olumlu adım aö- lırsa.. biz buna iki adımla karşdık veri- riz" diye konuştu. Dışişleri BakanhğTnda ortaya koy- duklan en büyük anlayış değişiklikle- rinden birinin de ekonomiye yaklaşım olduğunu vurgulayan Ismail Cem, Tür- kiye'nin ekonomide de önünü açmaya çahştıklannı dile getirdi. Dışişleri Ba- kanlığı'nm bu konuda bir reorganizas- yona giriştiğine dikkat çeken Cem, 4 aylık süre içinde dış ülkelerle iş yapan işadamlanna ilişkide bulunduklan ülke- lerle ilgili istedikleri tümbilgileri vere- cek bir merkez oluşturduklannı bildir- di. Bu arada tüm büyükelçiliklere de bir talımat gönderildiğini ve göre\ li bulun- duklan ülkelerde iş yapan işadamlan- na sahip çıkılmasının istendiğini belir- ten Cem, bunun yanı sıra Türkiye'nin ilişkide olmadığı ülkelerle ekonomik ilişki için çahştıklannı söyledi. Rusya. Hindistan. Çin, Japonya ve ABD gıbi büyük pazarlarda Türki- ye'nin hemen hemen hiç olmadığını be- lirten Ismail Cem. bu ülkelerde ne gibi işler yapılacağı konusunun araştmldığı- nı söyledi. Türkiye'nin ABD'den müyarlarca dolarlık alım yapmasına karşın ihracat- ta başanlı olamadığıru da bildiren Cem, "Tekstil kotası biraz daha arttınlsın di- yeçahşıyoruz. Bu yıl bağlantısı yapılmış, ancak kotalann dolması yüzünden 900 milyon dolarlık malı gönderemedik. ABD'nin tekstil ithalatında bizim payv- mız 1.6. Eğer 900 milyon dolarhk ek ko- ta kabul edilseydi bu oran yüzde 2 bile oknayacaktı ozaman.Önemliolan bun- lan mesele bilip bunlarla uğraşmakür" diye konuştu. Türkiye'nin başta dış politika olmak üzere hedeflerinın belirlenmesinin ge- rekliliğini belirten tsmail Cem, bu ko- nuda siyaseti de eleştirdi. Cem şunlan söyledi: "Siyasetçi olarak siyasetin müessese- ler içinde en geride kaknğını görmemiz lazım. 1970'lerin başında biz insan hak- lan. demokrasi solun tekelinde diye ba- kardık, Bugün bir işadamu bir TÜSİ- AD, ben ne kadar demokratsam onlar da okadar demokrat Siyaset müessese- sigeride kakh. Lğitim, üniversiteler, sen- dikalar, işadamİan, iş dûnyası geliyor. Tüm müesseseleri etkileme konumun- dayız biz. Araa çok geride kaldık.. geli- şemedik. 20 yıl önce neysek. bugün de oyuz ayıptır söylemesL. Şimdi hep bir- ükte omuz omuza verip Türkiye'y i bazı ayıplanndan da kurtararak farklı bir konuma çekme dönemi geldi." AB'de Kıbns zoriaması Lüksemburg'da yapılan AB zirvesin- de Türkiye'nin beklediği kararlann çık- madığını, ancak önemli adımlann atıl- dığını belirten Cem, bunlan geçmiş dö- nemlerde olduğu gibi başan gibi sunup Türk halkmı kandırmaya yönelmedik- lerini belirtti. Kıbns konusunda Türki- ye'nin önüne konulan olaym kabul edi- lemez olduğunu belirten Cem şöyle ko- nuştu: "Eğer biz konferansa katüsaydık, Kıbns Rum kesimini dolaylı olarak ta- nımış olacaktık. Yunanistan, AB'nin Türkiye konusundaki yaklaşunlannı ipotekaltına almış durumda. Bizi her şe- kildeengeUemeyeçabşıyoriar. Bizim me- selemiz AB'yi oluşturan tek tek ülkeler- le değiL İkiü iflşküerimizde bir şey yok. Şimdi bakın.. biz Türkiye olarak güm- rük biriiği için gerekli taahhütlerimize sadığız,sahip çıkıyoruz. AB'nin ise Tür- Idye'ye 3 milyar dolar bir borcu >"ar. Bu parayı şiddede gündeme getirmeye baş- ladık. Ancak Yunan vetosu yüzünden bu parayı alamıyoruz. Almanya Dışişle- ri Bakanı Kinkel, 'Utanıyorum' dedL Çalışmalanmızı bu konuda yoğunlaş- ürdık." 1937 de Hazine'ye devredilen arazi yağmalandı Özel yasa bile Atatürk Orman Çiftliği'ni korumaya yetmedi ANKARA (W) - Atatürk'ün örel mül- kü olarak kurulan ve daha sonra 1937 yı- lmda Hazine'ye devredüen Atatürk Orman Çiftliği, özel koruma yasasına rağmen ka- mu kurum ve kuruluşlan tarafmdan geçen süre içerisinde adeta yağmalandı. Hazine'ye 102 bın dekar olarak devre- düen AOÇ'tan geriye sadece 33 bın 851 de- karlık alan kaldı. AOÇ, Ankara'nın baş- kent olmasından hemen sonraki süreçte yö- redeki tanmsal potansiyeli geliştirmek. di- ğer işletmelere örnek olmak ve destekle- mek, Orta Anadolu'nun ekolojik koşulla- nnda tanmın uygulanabileceğini göster- ek amacıyla Atatürk'ün kışisel mülkü ği" olarak kuruldu. Ilk kurulduğunda 152 bin dekarlık bir alanı kaplayan çiftlik alanı daha sonra Ata- türk tarafından 1937 yılında 102 bin dekar olarak Hazine'ye devredildi. Atatürk'ün ölümünden sonra çiftlik alanı. kamu kurum ve kuruluşlan tarafından ağır ağırparçalan- maya başladı. AOÇ'tan ılk parçayı 340 de- karla Ankara Belediyesi kopardı. Bugün- kü Büyükşehir Belediyesi Fen Işleri Daire Başkanlığı ve EGO Genel Müdürlüğü'nün bulunduğu alan AOÇ'tan ilk kopanlan ara- zi oldu. Daha sonraki yıllarda Türk Kuşu, Tekel Bira Fabrikası, Sümerbank Dokuma Sanayu gıbı kamu kuruluşlanna binlerce dekarlık alanlar aktanldı. 1937-1950 yılla- n arasında Devlet Ziraat lşletmelen Kuru- mu bünyesinde yer alan AOÇ, 1950 yılın- da 5659 sayılı yasayla Tanm Bakanlığı'na bağlı özerk bir kurum haline getirildi ve ya- sayla özel koruma altına alındı. AOÇ'un yasayla koruma altına alınma- sından sonra da kamu kurum \e kuruluş- lan tarafından yağmalanması durmadı. 1950'den 1960'a kadar geçen 10 yıllık sü- re içerisinde Karayollan, MSB. MKE, T- MO, Etibank. Hazine, DSİ, TCDD gibi ku- ruluşlar AOÇ'tan binlerce dekarlık alanı daha kopardılar. 1960'yıhndan 1980 yılı- na kadar geçen 20 yıllık sürede ise bu kez Orman Genel Müdürlüğü, Şap Enstitüsü, Bayındırijk Bakanlığı, MTA, Havagazı 6azi ^yHj^T r j^rirHftf^inK'ç^ıy^-. T P A n v r <ftyjij^i rau kurumlannırf tojmanlan için yine yüz- lerce dekarlık alan AOÇ'tan alındı. 1980 yılından sonra AOÇ'tan kopanlan alanın aslan payını MSB aldı. AOÇ arazisinden 12 Eylül yönetimi sırasında 1981 yılında 1540 dekarlık, 1983 yılında da 1256 dekar- lık alan Milli Savunma Bakanlığı'na dev- redildi. Böylece, yıllar boyu özel koruma yasasına karşın arazisinin yüzde 70'ini çe- şitli kamu kuruluşlanna kaptıran Atatürk Orman Çiftliği'nin elinde 33 bin 851 de- karlık alan kaldı. AOÇ'un bugün elinde bulunan arazisinin 20 bin 312 dekan tarla. 247 dekan meyvelik, 4 bin 531 dekarlık alanı çayır ve meralık, 2 bin 325 dekarlık alanı ise orman. park, hayvanat bahçesi ve yol olarak kullanıhyor. w m Ozefleştirmeler yargıyı karartb I Baştarafi 1. Sayfada mayı Devlet Bakanı Hüsamettin Öz- kan'a bırakması dikkat çekti. DSP, satış sonucunu değiştirmeyecek ol- masına karşın özelleştirilecek tesis- lerin arazilerinin ayn satılmasını iste- yerek "arsa ranü"nm önüne geçilebi- leceğini sa\ f undu. Hükümet, yalnızca mahkeme ka- rarlannı yok saymakla kalmayan hu- kuk tanımaz özelleştirme uygulama- lannda, yasal düzenlemeleri de gör- mezden gelerek limanlardan TE- KEL'e, enerji santrallanndan maden ocaklanna kadar uzanan stratejik ku- ruluşlan da hedef aldı. Bu özelleştİT- me uygulamalannda "çıg" gibi bü- yüyen hukuk dışı uygulamalar şöyle: Limanlar: Anayasa Mahkeme- si'nin anayasayö'apkin olan hü^,üm- leri uyannca gerçekleştırildi. Liman- lş'in dava dilekçesinde, yüksek mah- kemenin özelleştirme uygulamalan için yapılacak değer tespit yöntemle- ri ile değer tespit komisyonlannın oluşumunda yasama organının yetki- lı olduğu karanna dikkat çekildi. Özelleştirme Yasasfna ve genel hu- kuk ilkelerine göre kamu hizmeti gö- ren limanlann işletme hakkının dev- rinin imtiyaz sözleşmesıyle yapılma- sı gerekmesine karşın "adi sözleşme- lerie" devir gerçekleştirildi. TEKEL: Özelleştirme Yasası uya- nnca, kamu iktisadi kuruluşu (KlK) statüsünde olması nedeniyle özel bir yasa gerekmesine karşın Bakanlar Kurulu'nun "ortakhk payına ya da yabancı sermayeye sımr koy mayan" İcaranyla "ortakhklar" adı altında TEKEL'in satış yolu açıldı. TE- KELae işletme hakkının devrinin an- cak "imtiyaz sözJeşmesi" ile gerçek- leştirilebileceği vurgulandı. Ancak hükümet, imtiyaz sözleşmelerini Da- nıştay denetimine tabi tutan anayasa- nın 155. maddesini değiştırme çaba- sı içine girdi. Yine TEKEL, 233 sayılı kanun hükmünde kararname çerçevesinde Ekonomik Işler Yüksek Koordinas- yon Kurulu'nun karanyla belli ortak- lıklar kurabilecek konumda bulundu- ğu da göz ardı edilirken Yabancı Ser- mayeyi Teşvik Yasası ile Özelleştirme Yasasf nda değişiklik yapan yasada- ki yabancı sermayçuin ülke çapında tekel teşkil edecek kuruluşlarda ço- • ğunluk hissesine sahip olamayacağı hükmü de yok sayıldı. Akhisar Sigara Fabrikası'nın yüz- de 50'nin üzerinde hisse payı British American Tobacco'ya (BAT) devre- diliyor. BAT'a Yeni Harman ve Sam- sun sigaralannın isim hakkı da dev- redilmesine karşın, bu satışlar için ihale bile açılmadı. Enerji santrallan: Bakanlar Kuru- lu'nun yapması gerekmesine karşın santral ihalelerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı gerçekleştirdi. İşletme haklannın devrinin, yap-iş- let-devret ihalesiyle yapılmasının ya- salara aykm olduğu belirtiliyor. Ba- kanlığın, "yap-iştet-devret" modeliy- le gerçekleştirmek istediği santral ihaleleri iptal edilirken "yap-işlet" modeliyle gerçekleştirilen termik santral ihalelerinin de Danıştay'dan dönmesi bekleniyor. Bakanlık. yargı kararlan karşısın- da 12 termik santral ve 25 elektrik dağıtım şebekesinin özelleştirmesini de "işletme hakkı devri" yoluyla ger- çekleştirirken hukukçular bu ihaleler hakkında süren davalardan da ıptal karan çıkmasını bekliyorlar. Hukuk- çular, 3096 sayılı yasanın anayasaya aykın olduğunu, aynca ihalelerde bu yasanın da pek çok hükmünün ihlal edildiğini belirtiyorlar. Hükümetler, bugüne dek çıkanlan yasalara, enerjideki özelleştirmelerin "imtiyaz sözleşmesi" juteiiğinde qfc madıgı maddesini koyarak uluslara-' rası sermayenin, anlaşmazlıklann uluslararası tahkimde görüşülmesine dönük istemlerini gerçekleştirmeye çalıştılar. Çıkanlan yasalarla özelleş- tirmeler Damştay incelemesinden ka- çınlmak istendi. Maden ocaklan: Termik santrallar- la birlikte hiçbir bedel karşılığı ol- maksızın maden ocaklannın da "be- dava" devri öngöriilüyor. Bu duru- mda, yasada devletin işletmesi gere- ken yerier arasında sayılan maden ocaklan da hukukta yeri olmayan "maden sahalannın ruhsat devri ol- maksızın işletmehakkınındevri" kav- ramıyla özelleştirilmeye çalışılıyor. Modern zamanların en uzun.ve ,en kanlı çatışmasının öyküsü... .? -; Vietnam Savaşı'nın iç yüzü CTV'de. llctvB U A K Ş A M 2 3 : 1 0 B E L G E S E L TEKEL neden yabancıya satıhyor? • Baştarafi 1. Sayfada kiye Ziraatçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı tbrahim YetJdn, devıi "peş- keş" olarak nitelerken, es- ki TEKEL Genel Müdürü MustafaGüçlü, Samsun ve Yeni Harman sigaralannın isim hakkının devrine dik- katleri çekerek. piyasada marka yaratmanm zor ol- duğunu vurguladı. 1986 da TurgutÖzal ta- rafından başlatılan ve yine ANAP' ın iktidan dönemin- de TEKECde başlayan sa- tışlar, birçok soruyu da be- raberinde getirdi. TEKEL ile BAT arasında yapılan anlaşma uyannca TE- KEL'in yüzde 48, BAT'm da yüzde 52 hissesiyle ku- rulacak 280 milyon dolar sermayeli ortak şirket he- saplan kafalan kanştırma- ya başladı. TEKEL'in BAT'adevredeceği Akhisar Sigara Fabrikası ile Samsun ve Yeni Harman sigaralan- nın isim haklan karşılığın- da istediği toplam 140 mil- yon dolar, kurulacak yeni şirketin sermayesini ancak karşılıyor. Buna göre TE- KEL 140 milyon dolann 134 milyon dolannı yeni kurulacak şirketin sermaye- si için ayırmak zorunda. Böylece TEKEL. iki sigara- nın isim hakkıyla, Akhi- sar'da fabrika yapılacak bi- nayı sennaye olarak ortak şirkete devredecek ve bura- da azınlık hissesine sahip olacak. Türkiye Ziraatçılar Bırli- ği Başkanı tbrahim Yetkın, bu tip bir devrin "peşkeş" anlamına geldiğini söyledi. "Bunun adı devleti kiiçült- me adına yapılan, anıa biri- lerine hizmet eden, birileri- nin farklı bir biçimde karnı- nı doyuran bir olay" diyen Yetkin sözlerini şöyle sür- dürdü: "Devleti küçültelim. kurtulalım, bizim sorumlu- luğumuz olmasın diyorlar. Bunu diyerek birilerine alet oluyorlar. tlla özelleştirmek mi istiyorsun? Neden yerli sermayeye venmiyorsun? Rakamlar, bu olaym TE- KEL'e kâr getirmediğini açıkça gösteriyor. TEKEL'e kâr getirmiyorsa neden ve- riyorsun? Senin aldığın pa- ra TEKEL'in üç ayda ka- zandığı para. İyi niyetiiysen, TEKEL'i üç ay kâr etmedi say ve parayı buraya yatır. İsim haklannın peşkeş çe- kilmesi, ulusal anlamda bir bağımlılığı beraberinde ge- tiriyor." Eskı TEKEL Genel Mü- dürü Mustafa Güçlü de. TEKELdeki operasyonun özelleştirme olmadığını söyledi. Güçlü. "Burada yeni bir şirket kurulmakta- dır. Bu şirkete yabancı siga- ra şirketi ve TEKEL ortak oluyor. Yeni bir şirket oluş- maktadır. Bu şirket TE- KEL'in Akhisar fabrikası- nın binasını satın alacakür. 100 milyon bedelle markala- n saün alacak" dedi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada Türkiye'de cezaevine girmesi gerekenler Mec- lis'e gidiyor. Türkiye Büyük Maliyet Meclisi'nin "ye"ni!enmesinde yaşeınanlar, gelinen noktanın çoknet birfotoğrafı. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere kimi ke- simler, "Aman Meclis'in saygınlığınızedeleyecek noktaya gitmeyin" uyansını yapıyor. Örterek gö- rüntüyü belki kurtarabilirsiniz ama, kokuyu ne yapacaksınız? Burnunuzu tıkasanız nefes alamı- yorsunuz, parfüm sıksanız koku ağırlaşıyor. Türkiye'nin bu noktaya gelişini anımsatalım: 1970'lerde yeğenler yiyordu. 1980'lerde oğutlar başladı. Köşemra Sultan'ın bir dikili ağacı olmayan oğullan televizyon kanal- ları dikti. iş kanalizasyona döndü. 1990'lardaaile başladı. Kan-koca... Yukanda sıraladığımız her on yıl, "dönem zen- ginleri" yarattı. Kimileri, işini öylesine rayına oturttu ki, hiç karaya oturmadı. Her dönemin adamı oldu. Genel bir annma gerekiyor. Meclis'te olup bitenlere biraz da böyle bakma- lı. Salt üç-beş olayla yetinmemeli. Geçen per- şembe günü TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu beş milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırdı. Bunlann arasında DYP Isparta Milletve- kili Ömer Bilgin de var. Bilgin'inTURBAN Genel Müdürlüğü dönemin- de olup-bitenlere ilişkin halen devam etmekte olan 160'a yakın dava var. Belgelenmiş yolsuz- luklann bugünkü değerle boyutu, 50 trilyonu ge- çiyor. Çok kaba bir hesapla Meclis'teki yolsuz- luğun üç-dört katı. Geçen yıl TURBAN'a ilişkin dosyalara bakıp kendimce yeni bir "yazın türiı" denemeye karar verdim: Hırsıziye roman... Türkiye'de polisiye roman için malzeme çok. Ya hırsıziye roman için? Böyle şey mi olur deyip geçmeyin. Öylesine akla hayale gelmeyecek yöntemler bulmuşlar ki, rekorlar kitabına girer. Bu kurumda yaşananları, "TURBAN Kime Kurban" adı altındatopladığımda, kitabı okuyan dostlanm Ergun Oruç, AN Ekber Yıldınm sor- madan edemediler: -Bunlar gerçek mi? -Boyutlan bu kadar korkunç muydu? Pişkin Ömer Ömer Bilgin çpkjyi siyasal eğjtimalmış bir ki- şi. Ohu şöyle tanımlayabiliriz: - Üniversite eğitimini Yahya Demirel'in yanın- da yaptı. - Doktoratezini Süleyman Demirerietamam- ladı. - Doçentlik sınavını Tansu- Özer Çiller'in hu- zurunda verdi. O şimdi siyasetin profesörü. Akademisyenler- den özürdiliyoruz. Onların değerterini kullanıyo- ruz ama, siyasette onlannki geçer akçe olmadı- ğı için, burada profesörlük böyle gerçekleşiyor. TURBAN'da Tansu-Özer Çiller'in kontrolü, Ömer Bilgin'in taşeronluğu altında yapılanlardan birkaç demet sunalım: - Yasal olmayan yöntemlerle 300 kişi alındı. Bunlann tek görevi, Çiller'in gittiği mitinglerde alanın en önünde saf tutup, "Anamız, bacımız" diye slogan atmaktı. Böylece halkımız Çiller'in gittiği yerde büyük sevinçle karşılandığını "gö- rüyordu". - Ömer Bilgin, Isparta'dan milletvekili adayı ol- duğunda, yüzü aşkın TURBAN çalışanını kuru- mun Antalya'daki tesislerine getirdi. Devlet pa- rasıyla yedirip içirdi, seçim kazandı. Altı milyar- lık faturayı Türkiye'deki öteki TURBAN'larla de- mokratik biçimde paylaştırdı. - Müyarlarca liralık hayali inşaatı yapılmış gibi gösterip fatura kestirdi. TURBAN bütçesinden Çiller ailesinin yalısının bakımını, helikopter pis- ti yapımını, Kuşadası'ndaki çiftliğin altyapı har- camalannı karşıladı. Yeniden altını çizelim, bütün bunlar belgeli. Bu hafta Bilgin hakkında yeni bir dava açılması bek- leniyor. Omer Bilgin daha çok şu adla çağnlıyor. - Pişkin Ömer... Dileriz bu lakap tüm Meclis'e yakıştınlmaz... Azerbaycan'la askeri işbirliği • Baştarafi 1. Sayfada li Nobelkardeşlere, Bakû'ya geldikle- rinde hem işyeri merkezi hem de ko- nut görcvi yapmış olması. Yani işlcvi değişmemiş, hep petrol şirketlerinin merkezi ohnuş.. Ama burada bir fark- la... Geçenyüzyüda Al&edNobel'in Ba- kû'daki petrol yataklannı kontrol eden kuruluşu "The House of Nobd" (No- bel Evi) ev sahipliği yapmış. Petrol, Azerbaycan için her şey anlamına ge- liyor. ÜstelikAzeri petrolününyüksek oktanlı obnası nedeniylekalitesi de ar- tıyor. Uzun bir aradan sonra Bakû pet- roüerininyenidenakmayabaşlamış ol- ması da Azerbaycan için çok önemli. Yenidenpetrol gelirierinekavuşup bü- yük zenginlikler kazanacak. Buaradaboruhatöndanakacakpet- rolün vanasuu elinde tutacak olan Azerbaijani Intemational Oil Com- pany'nin (AIOC) ortaklan olan Baülı şirketler ise daha çokparsakapma pe- şinde koşacak. Bakû'da bir hükümet yetkilisine Azerb^can'ın neden şün- diye kadar bir petrol stratejisi geliştir- mediğini, petrolünü kendi çıkaıacak yerde bu işi neden Batıh şirketlerden oluşan bir konsorsiyuma bıraktıgını soruyoruz: Aldığrmız yanıt şöyle olu- yor "BiamnepanunHnt'dcelimtale- ki teknoloji bu işi tek başınnza yapma- nuzayeterJ' Aldığımız buyanıtbizepekde inan- dıncı gelmiyor. Daha önceki gözlem- lerimizden çıkardığımız sonuçta ısrar ediyonız. O da şu: Aslında Azerbaycanlılar bu işle uğ- raşmak istemiyorlar. Amaçlan Ha- zar'dançıkanpetrolden. hiçbirzahme- te girmeden para kazanmak. Bu arada Azerbaycan'la ilgili ola- rakbizidüşündürenbirnokta dabu ül- kenin başına, öbürpetrol zengini ülke- lerinbaşlannageleningehnemesi. Ya- ni sadece petrol gelirlerine bağımlı ka- lıpbaşkakaynaklardangelireldeeöne ya daüretinıiçeşitlendirmeyoluna git- mekten vazgeçme. Bu konuyu Ba- kû'dagörüştüğümüz kişilerietartışıyo- ruz. Birkısmı bize katılıyor. Ancakbi- zim karşunızdakigörüş de şöyle şekil- leniyor.Azerbaycan doğal kaynaklar bakuTimdan son derece zengin bir ül- ke. Üstelik topraklan son derece ve- rimli. Dolayısıylabuinsanlarkesinlik- lepetrole sırtlannı dayamayacaklardır. Bakû'dabulunduğumuz süre içinde Türkiye'nin ve Türk işadaırjLİannın Azerbaycan'daki etidlerini büyük bir netlikle görüyoruz. Piyasada zaten Türk mallanndan geçümiyor. Bir de Bakû-Ceyhanpetrol boru hattı hayata geçtiği takdirde Türkiye'nin boru hat- tını kontrol eden uluslararası konsor- siyumdaki payı yüzde 6.75 olacak. Bu da sevindirici bir gelişme. Türkiye ile Azerbaycan'ın askeri alandaki ilişkileri de çok iyi, özellikle de personel eğitimi konusunda... Konuyubilenlere askeri işbirüğinin ne zaman başladığım soruyoruz. "1992'de başladL Daha çok o dönem Azerbaycan'dan Türkiye'deki askeri okullara Öğrenci akiMÜ. Şimdiki hedef, Türkiye'deki askeri eğitim kurumlan- nm aymsmı Azerbaycan'da kurmak" yanıtinı alıyoruz. Burada hemen Azerbaycan'da Tür- kiye'nin dışında başka bir yabancı ül- kenin askeri gücü olup olmadığını so- ruyoruz. "Tûrldye, askeri baknndan burada tek" yanıtım alıyoruz. Azeri- ler, bağımsızİıklannı ilan ettikten son- ra Rusya'dan bütün kuvvetlerini çek- mesini istemişler. Bugün bir tek Rus askeri bile yok. Öte yandan öğren- diğimiz ilginç bir nokta da Azerbay- can Silahlı Kuvvetleri'ne ASELSAN yapımı telsizler, telefonlar veyeni tek- nolojiyle üretilmiş başka malzemenin girmesi. Bunun hangi paraylabaşanl- dığmı soruyoruz. Meğer Türkiye'den b t bankabu iş içinbaşlangıç olarak 20 milyon dolar kredi vernüş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear