25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLUL 1997 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Bu Kaçmcı Bahar. HALÎT ÇELENK Hukukçu • nsan haklanmn izlenmesı. ko- I runması ve geliştirilmesi ama- cıyla oluşturulan İnsan Haklan Koordinatör Üst Kurulu, yenı hükümetın Devlet Bakanı Hik- metSamiTürk'ün başkanlığında toplantılannı sürdürüyor. Sayın Türk. yaptığı açıklamada. "Demokratikleş- menin önünde engel olarak göriilen ba- a yasalardaki sınırlayıcı hükümlerde de- ğişiklik yapmayı hedeflediklerini" söy- lüyor. Türkiye ınsanı, özellikle yanm yüz- yıla yakın bir süredenberi insan hakla- n ve demokrası özlemivle "Bu kaçıncı bahar.. ne zaman gdeceksin" şarkısını söylüyor. Gerçekten iktidara gelen hü- küme'tler. bol bol demokrasi ve insan haklanndan. demokratikleşmeden. de- mokratikleşme programlanndan söz ediyorlar. ama bu programlar ya daha hazırlanırken ya da hazırlandıktan son- ra insan haklanru \e demokratık ilkele- ri dayandıklan sınıfların çıkarlanna ay- kırı gören siyasal partiler tarafından yozlaştınlıyor ve komisyonlarda sürün- cemede bırakılıyor. Kimi kez de Mec- lis'e kadar ulaşan yasa tasanlan. amacı- na aykın bir doğrultuya sokuluyor ve göstermelik bir nitelik kazanıyor (CMUKgibi). Yaşadığımız bu son koalisyon döne- minde yenı bir ginşim ıle karşı karşıy a- yız. Konuşmalar yapılıyor, sıvil toplum örgütlennin yönetıcileri toplantılara çağnlarak dınlenıyor. Bu iç açıcı gelış- melere karşın. elli yıldanberi sütten ağ- zımız yandığı içın yoğurdu üfleyerek yemeye hazırlanıyoruz. Acaba bu da ge- çıci baharlardan bın midir? Demokratık. laik cumhurivete sahip çıkan kamuoyunun. basının ve sivil top- lum örgütlennin savaşımı ile Türkiye'yı karanlığa sürükleyecek şeriat devieti tehlıkesı ortadan kalktıktan sonra kuru- lan \e sekız yıllık kesıntisiz eğitım ya- sası çalışmalanyla demokrat \e ilenci kamuoyu \ e basından büyük destek gö- ren yeni koalisyon hükümeti. demokra- si ve insan haklan konusunda ciddi. ta- vızsiz. kalıcı adımlar atabilecek midir? Yoksa bu, sermaye çevrelerinin çıkarla- nnı yakından ilgilendiren AB toplantı- sı öncesi için bir gösteri hazırlığı mıdır? Anımsatalun ki sekiz yıllık kesintisiz eğitım konusunda hükûmetin başanlı bir sınav verememesı. Eğıt-Der Genel Başkanı. CHP Partı Meclısi üyesi. eği- timci Mustafa Gazakı'nın söyledigi gi- bi yeni Kuran kursu yönetmeliğinin anayasanın 42. maddesine aykın olarak düzenlenmesı. böylece sekiz yıllık ke- sıntisiz eğitim ilkesinin de bözulması, örtülü bıçimde bir 5^3 anlayışmın orta- >a çıkması. Türkiye içın bövlesine ya- şamsal önemde bir sorunun cesaretle ve gerektığı gibi çözülememesı rahatsızlı- ğımızı arttırmıştır. Bız burada insan haklanmn ön plan- da gördüğümüz kimı sorunlanyla ilgıli öneri \e düşüncelerimizi açıklamakta yarar görüyoruz: 1- Bu konuda göstermelik ışler yap- ma alışkanlığına kapılmamalı. içten. doğru, sonuç alıcı ve kalıcı çalışmalar yapılmalı, geçmış deneyımlerden yarar- lanılmaltdır. 2- Türkiye'de insan haklan ihlalleri- nin başında işkence ve ölfim cezası gel- mektedir. işkence olgusu, üst yöneticı- lerin de kabul ettığı gıbı ülkemizin ya- şamsal bir sorunudur. Bu ınsanlık suçu- nun kesinlikle önlenmesi zorunludur. A- Bu konuda daha önce eski Sayın Adalet Bakanı Seyfi Okta>' tarafından hazırlanan. ancak yasalaşamayan ada- let koDuğu yasa tasansı yeniden ele alın- malı, eksıkleri giderilmeli (biz bu tasa- nyı kimi yönlerden eleştirmıştik). ama- ca uygun bir niteliğe kav uşturularak ya- salaşması sağlanmalıdır. Böylece gö- zaltma alınanlann sorgusu emniyet ta- rafından değil. cumhuriyet savcılan ta- rafından yapılacak, emniyetin görevi iz- leme, arama. yakalama, mesken ve iş- verinde arama yapma, kanıt toplama. kimlik saptama \e hazırlanan dosyayı sorgu yapmak üzere cumhuriyet savcı- sına vermek olduğundan emniyette iş- kence yapılmasını gerektiren bır durum kalmayacaktır. B- Öliim cezası; çağdışı bir cezadır. Yaşam hakkını ortadan kaldıran. bu nı- teliğiyle insan haklannı ınkâr eden bir yaptınmdır. Öç alma gibi ilkel bır ceza anlayışına dayanan. hata halinde dönü- şü olmayan. caydıncılığı bulunmayan. ünlü düşünürlerce "önceden düşünül- müş. tasarianmış \e planlanmış bir cina- yet" olarak nitelenen bu vahşet. yasala- nmızdan çıkanlmalıdır. C- CMUK denilen ve Ceza Yargıla- malan Usulü Yasamızda değişiklikler \apan yasa, yeniden ele alınmalı, yasa- da yer alan. eşıtlik ilkesine aykın. çift standartlı hükümlerçıkanlmalı, bir kez daha gözden geçirılerek amacına uygun hale getinlmelidir. Böylece sanık gö- zaltına alındığı andan ıtibaren savnn- manın güvencesi altına girecek işkence ve baskı olasılıklan en aza indirilebıle- cektir. Tansu Çiller'in başbakanlığı dö- neminde karakollardaki işkence aletle- rinın kaldınlması yönünde emniyete ta- limat \erildigı, karakollann sürekli de- netleneceğı, işkenceye son verileceği basına açıklanmışsa da daha sonra böy- le bir uygulama ve denetlemenin yapı- Iıpyapılmadığına. negibi sonuçlaralın- dığına ilişkin bir bilgi edinilememiştır. İşkencenin. siyasal propaganda aracı olarak kullantlamavacak kadar ciddi ve yaşamsal bir konu olduğunun bilincine ulaşılmalıdır. 4- Osmanlı döneminden kalma. ana- yasanın eşitiik. yargı birliği, gûçler ayrı- lığı ılkelerine aykın olan Memurlann Yargüanma Yasası)( Memurin Muhake- matı hakkında kanunu muvakkat) kal- dınlmalıdır. 5- Düşünce özgürlüğü ıle ılgisi olma- yan. şeriat devletı kurma çalışmalannı yaptınma bağlayan ve niteliği bilinme- diği için daha önce kaldınlan TCY'nin 163. maddesi yerine şeriat yanlısı ve la- iklik karşıtı eylemleri cezalandıran bir hüküm düzenlenmelidir. 6- Sorumlu yönetmenleri. genel ya- yın müdürlennı vazar \e çızerle birlik- te cezalandıran hükümlerle Terörle Mü- cadele Yasası'nın düşünceyi suç sayan hükümleri kaldınlmalıdır. 7- Polısin çift standartlı uygulamala- nnın önlenmesi için emniyet kadrolan incelenmelı ve bu uygulamanın eğıtsel yönü üzennde çalışmalar yapılmalıdır. 8- Yaşam hakkını hiçe sayan yargısız infazlar. faili meçhul cinayetler, kayıp- lar vb gündeme alınmalı, yasa ve uygu- lama açılarından irdelenmeli, gerekli önlemler alınmalıdır. Ülkemizdeki çok çeşıtli insan hakla- n ihlallerini anımsatmanın bile böyle bir yazının çerçevesıni aşacağı açıktır. Gelişmelere göre konuya yeniden dön- mek istiyoruz. Aklmı Başına Toplamak Bir Erdemdir AYŞE İLHAN 4 -^r -^r~ ' m s e cennete bilet kesemez; o, I ^r AUah'ın bileceği iştir: İmam- WS hatiplercenneti kolaylaştınr.' Şu konuşmalara bakınız! He- sap-kitap. ölçü adamlan. ül- kmizi yöncten. ne yazık kı "yakamızdan bir türlü düşmeven" değerli mühen- dısler bunlar... Ya o sağcı partililerin bir bölüğü, oy kazanmak için bunca yıl Retah'a yol döşeyiveren. oluşturdukJanoydepolannaşeriatçılanbuyureden- ler; hâlâ o depodan (uyandıımaya korktuklan o in- sanlardan) pay umduklan için mılletın geleceğini tehlikeye atmak pahasına "muhafazakâr-milliyetçi (!)mukaddcsatçı"(!) geçinenler.firsatçıkmışken gü- nah çıkaracaklan yerde birazcık ileri adım atma- makta direnıyor ve 8 yıllık kesıntisiz temel eğitim yasasını didiideyıp tırmalıyorlar. Biz. Hıristiyanlığın. kılisenın ortaçağını yaşıyo- nız galiba. Aklımız başımıza gelmezse yakında, hırstan moraranlar cennetten arsa toprak satacaklar; Oktay Ekinci'nın ışı çok zor (!) Refah'ın bandırası belli; ötekilere ne oluyor. nı- çin olumlu gidişın tekerine çomak sokuyorlar? Bir yıldır olanlan gördükten sonra nıçin yenı yapılan- maya tuğla taşımıyorlar? Anday'ı nasıl anımsamam (yazılannı pek özledim); bir yazısında Ecevifin sı- yaset anlayışını, politika tarzını överken \en geldi- ği için kımilerinin ise bu ışi şan olsun dıye çançan etmekbiçımindealgıladığını söylüyor ve^onunder- di konuşmak, bırakın konuşsun!" diyordu. Bılinen bir fıkradır ama yine de anlatacağım: Adam bırisine ayakkabı vermiş. Alan ayağma geçi- rip yürümeye koyulmuş. Ne var kı veren. pesjni bı- rakinıyor: "Oradan gitme. çamura batacaksın. ku- ru >ana geL dikkat et, bak çarpün papucun burnu- nu", vb diye söyleniyoımuş durmadân. Sabır'a ta- kati kalmayan kişi dayanamayarak çıkanp fırlatmış ayakkabılan; papuç pahalı... Oysa, bir düşünmek gerekmez mi? Ne yol. ne ayakkabı ne de \erecek bir kımse kalacaktı ortada; soluk alabılecek miydi bu millet: Türkçeyi biryana ıtip Kuran'ı Arapça okuya oku- ya; demek dinini anlamamakta, anlamadan ağlayıp sızlamakta dırenmiş durmuşuz Buna karşın "kin- k'rini dipdiri a>*akta tutanlar" bacak kadar kızlan bi- le sunsıkı örterek. oğlanlan cüppe ve sanklarla do- natarak Kuran kurslanna hapis edenler, Aziz Ne- sın'in verdiği oranı bozmamak. bataklığı kurutma- yıp oy depolannı zengûıkştirmek için yapmadıkla- nm birakmanuşlardır. 8 yıla bunca sinirlenmek ni- ye? Çünkü. o umarsız insanlanmızın doldurduğu oy deposu okuyup uyanmaya. aydınlanmaya hiç gele- mez erir. Bu ülke ne zaman ımamsız kalmış kı! Ana- dolu'nun o güzel Müslümanlan üzerine ne hoş fık- ralar anlatılır bu konuda: Imamsız kalan bir köyde. kadın adı olan Ümmü ile Arapça karacahil anlamı- na gelen ümmi sözcüklerinin kanştınlmasından or- taya çıkan bir fıkrayı bilenler anımsayıp gülsünler: benim yerim yetmez anlatmaya, 8 yıllık eğitim üze- rine gazetemizde ne anlamlı karikatürler yayımlan- dı. Avusturya'da akraba ve dostlarla (sevgilı Sozfler onlar) yaptığımız konuşmalarda ben vüreğım yana yana onlann bugünkü uygarlık ve yaşam düzeyi üzerine sorularyöneltıyor \e genellikİe şu yanıtı alı- yordum: " Bu işin kökünde 200 >ılı aşkın bir süre ön- ce başlaülmış olan parasız, kesintisiz, zorunlu temel öğretim vatmaktadır>eAvustunabunu Habsburg- lann en ileri göriişlü hükümdarı II. Josefe (yönetı- mi. 1765- 1790) borçludur. 18.yüzyıldakıaydınlan- ma çağının felsefesirii anlamış. ona uygun reform- lan gerçekleştirmiş olan Josefin. saymakla bitme- \ecek başanlan arasında birini anlatmadan edeme- yeceğim: Büyük malıkânelennın parklannı halka açtırdığı zaman soylular onu eleştinrken "Buralar- da kimlerle biriikte dolaşacağınıızı hiç düşündünüz mü" dedıklennde "Ben. sadece kendim gibilerle do- laşmak istersem. mezarlıklarda gezmetiyim" yanıtı- nı vermiş. Her yenilikte hep nal mı toplayacağız? Gelecek- te, bizim gibi yüzyıllarca geride kaldığını görerek dizlerini dövmemek için uygar dünya neredeyse Mars'ta modern okullan deneyecek (!) Yüreğimızi burkan şeyler bir değil, on değil... An- talya yangını. hele Marmaris yangını beni kahretti. Bir de gazetemizde bir uzmarun yazısını okuyunca içim iyicedaraldı: % 'OnnanJaryanıyorve>«nacak" diyor. nedenlerini de söylüyordu. Sokağımızın görebildiğim kadan ıle en ağaçlı bahçesi bizim apartmanınki (arka yönde elbette). Uygulanan inşaat biçimı nedeniyle çevTesi betonla- narak arabalara bannak yapılamamış, aman ne iyi olmuş... Bahçemizın çevresinde bize soluk veren 23 ağaç % ar. Bunlann yok olduğunu düşündüğümde, yanan ormanlann vatanı da yok ettiğini daha ıyi anlıyorum. Ağaçlardan binnin adı (onunla benim aramda elbet- te) "Sabahattin Ali'nin kirazı"dır. Her ilkyaz çiçek- lerle donandığmda Göztepe'de biriikte gördüğümüz şaşırarak birbırimıze baktığımızı anımsanm. Saba- hattin gibi çılelidir de bu bizim ağaç! Her yıl mey- velerine saldınr: kolunu kanadını kırarlar. Ama o, yine her bahar donanır da donanır; bol meyve verir. Yapraklar iyice seyreldı (bu ninemin sözü); o gü- zelim koku azaldı; çünkü ağaçlann her biri koynun- da güzü saklıyor. Antalya da Marmaris de yanarken geceleri rüzgârda küçük ormanımızın çıkardığı gi- zemli sesi dinlerken hep ağladım. ARADABİR MUZEHHER ALOGLU Yazm Öğretmenı Kırmızı Kaplı Defter Bizim kadınlarımız, acıyla baş başa, çaresizlik suyuylaboğulan kadınlarımız... "Bugünevliliğimi- zin birinciyılı. Acı dolu biryılgeride kaldı. Bundan sonraki günler de bundan farklı olmayacak. Çok mutsuzum" diyor Selda, M. Naci Ünver'in "Kır- mızı Kaplı Defter" adlı kitabında, aynı adlı öykü- sünde. Bizde; binlerce kadının, binlerce genç kızın ayrı bir öyküsü var yazılası. Umutlara, hayallere dala- madan, yaşayamadan güzellıkleri, çırkinliklerle ka- lıveren kadınlanmızın, bilinmesi gereken öyküleri- ni sunmuş bu kitapta M. Naci Ünver. Yedi ayrı öy- kü, yedi ayrı acı yaşam! Bu acılara yargıcın son ve- rişini, baskıdan boğuntudan kurtarışını bulacaksı- nız. Hepsi yaşanmış, çevremizde duyduğumuz, gördüğümüz öyküler. Kandırılmış, dayaklasindiril- miş, söz hakkı olmayan suskun, elinden her şeyi alınıp öylece kalıveren kadınlar. Büyük suçlar ışle- mişçesine tutsak kadınlar... Sevgi ile dünyayı ku- caklamak isteyip de eli-kolu kalkmayan, duygula- n yüreklerinde ağlayan kadınlar... Böylesi tutsaklığı "Mühih 'te BırHapishane'' ad- lı öyküde Elif yaşıyor. Genç kızın "Avrupa'ya gelin gitmek de az şey değil'' sevinciyle karar verdiği ev- lilik düşü, Münih'te karabasana (kâbusa) dönüşür. Biri gece eve gelen hemşerisı Rüçhan sayesinde, babasına haber gönderebilir. Uzun bir bekleyişten sonra Aksaraydan Münih'e onu kurtarmaya ge- len babası ile eski sevincini yeniden yakalar. Hat- ta sürekli dayak yediği sindirildiği eşine ve onun ai- lesine diklenip "Aklım başıma yeni geldi. Dayak atıp hapsedecek başka birini bulun kendinize " di- yecek güce erişir. Elif'e, babası arka çıkıp mahkûmluktan kurtar- mış ama, ölene dek kurtaracak birini bekleyenler ne olacak? Notu iletecek dost bulamayanlar, da- yak yemeye devam mı edecek? Üzerine kapıların kilitlendiği kızını kurtarmaya gitmeyen "biz az mı çektik" deyiveren ana-babaların gelin ettiği kızlar nasıl kurtulacak? Yıllardır kadınlarımızı kurtarma- ya çalışıyoruz. Kurtanlacak kadınları doğuran da kadın, mahkûm edeni, dayak atan erkeği de! Aklı başına gelen de yanlış akıl veren de kadın. Yüreği ezilip, ömrü çürüyen kadın, çıkış nokta- sını nasıl bulacak? Bu labirentten nasıl kurtulacak. Sağlıklı yaşama nasıl kavuşacak? Doğru evlılikle- ri ne zaman yaşayacak? "Kırmızı Kaplı Defter"\e, M. Naci Ünver, toplumumuzdaki "evlilikler" yara- sının ne tez sarılması gerekliğini vurguluyor. Ger- çek yaşamöyküleri ile dikkatimizi çekip "Erkekler nerede? Kadınlar ne durumda'' diyor. M. Naci Ünver, öbür yapıtlarının çoğunda da ka- dın sorunlarını işleyen bir hukukçu (yargıç) yazar. Örneğin Evlenme Cüzdanı, Özgür Sevi adlı ro- manlarında da bu sorunları değişik biçimlerde yan- sıtıyor. Ozanın Öldüğü Gün adlı romanında, Gün- yüzü Yargıcı adlı kitaplaşmış uzun öykü niteliğin- deki yapıtında, erkeklere yön veren, onları yürek- lendiren, çileleri paylaşan yiğit kadınlar var. Kapadokya Efsanesi adlı kitaplaşmış belgesel öyküsündeki Fransız Marie bıle bunlardan birisi. Dahası Yağmurla Gel Bana adlı son şiir kıtabın- daki dizelerde kadınları anlatıyor. Ancak Kırmızı Kaplı Defter, hepsinin önüne geçmiş gibi... t 'a f-i li H €""} u 1 til [ J \1 r \ Wc"" f a s ı ••mm JESSICA T MKLANB G Gtm B U G Ü N SAAT: 21.00 Altmış yaştndaki huysuz bir işçinin, PENCERE Masal Masal Matitas... Prensesne?.. •. J. Prens ne?.. Çağdaş insanı kasıklannı tuta tuta güldürecek iki "unvan" değil mı!.. Padişahı sülalesiyle biriikte kov- muş bir ülkede, tarihine ve kendisine birazcık say- gısı olan insan, ortaçağdan kalma fosil kalıntılarının ne olduğunu ve ne ışe yaradığını bilmez mi?.. Brezilya kökenli "pembe dizi"\ere kendini kaptır- mış cahil kızcağız, zavallı rüyalarında bir prensle gerdeğe girdiğini görür; hinoğlu hinlerin pazarladı- ğı güncel masalların gerı zekâyla yontulmuş beşi- ğini tüm yaşamında tıngır mıngır sallar. Ancak ma- salların tümü "Pamuk Prenses" ya da 'Sinderella' gibi uçuk olmaz ki!.. Bilgeliğin özünü aklın örsünde döverek biçimlen- diren masallar da vardır. • Kelile, Dımne'ye anlatır: Her duası kabul olunan eski zaman bilgesi bir gün deniz kıyısında otururken gökten pençesinde fare yavrusu taşıyan bir çaylak geçiyormuş. Vahşi kuş nasılsa sıçanı düşürmüş... Bilge, fare yavrusuna acımış, güzel bir kız çocu- ğuna dönüşmesı için dua etmiş... Fare öyle güzel bir kız olmuş ki bakmaya kıya- mazsın!.. Bilge, kızı evine götürmüş, çocuğu yeri- ne koymuş; yıllar geçip de evlenme çağı gelince karşısına alarak: - Kızım, demiş, artık yetiştin, kimi istiyorsan seç, seni ona vereyim!.. Kız: - En güçlü olan, demiş, kocam olsun!.. " Bilge düşünmüş taşınmış; güneşten güçlü ne var?.. Kalkıp güneşe gitmiş: - Ey güneş!.. Kızım 'En güçlü olan kocam olsun' dedi, seni Allah 'm emriyle kızıma istiyorum. Güneş dile gelmiş: ' - Bulut benden güçlüdür, aydınlığımı gölgeleye- bilecek kuvvetı vardır. Bilge buluta başvurmuş, güneşin söylediklerini aktarmış. Bulut düşünmüş: - Hayır, demiş, sana benden güçlü olanı göste- receğim, sen rüzgâra git!.. Çünkü o beni ıstediği yöne sürükleyebilecek kuvvete sahiptır. Bilge rüzgârı yakalamış. derdini anlatmış, kızıyla evlenmesini istemiş; ama, rüzgâr gülmüş: - An, diye içini çekmiş, ben de sanayerinden oy- natamadığım güçlüyü göstereyım... -Nediro?.. - DağL. Bilge dağa gitmiş; bu kez de hiç beklemediği bir yanıtla karşılaşmış: - Ben bir dağım, güçlüyüm, ama, içimi delerek bağrımda yuva yapan fareye karşı çaresızim. Bilge fareye varmış: - Kızımı alırmısın?.. - Benim yuvam çok dar olduğu için alamam, er- kek fare ancak dışi fareyi alır. Bu masal nasıl biter?.. Bilge dua eder, duası kabul olunur, kız yeniden fare olur, fareyle evlenir. • Prens-prenses çeşitlemeleri çağımızda geri ze- kâlılann uğraşıdır. Özgür kadın çalışan, başaran, yaşayan, erkekle eşitJiği savuna/ı bağımsrz Insan* dır. Mutluluğu bir prehsın "prerısesliğinde âra^fr zavallılartarihegömütüyorlâi'.' f ' " "'' "*"••' "' Sevgili HÜLYA Seni yitirişimizin 5. yılında yine aramızdasın. Çalışma Arkadaşların ÖLÜM İLANI Köksal ve Akçalı Ailelerfnin torunu, PINAR ve CAN AKÇALI'nın oğlu, İPEK'in kardeşi GÖKHAN AKÇALPyı yitirdik. Cenazesi 6 Eylül Cumartesi günü Karşıyaka Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Devlet Tiyatrolan sanatçısı, değerli sanat adamı, iyi insan, sevgili dost ALEV SEZER'İ kaybettik. Tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. ' Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği Hepimiz sadece >aptıklarımızdan değil, vapmadıklarımızdan da sorumlu>uz. Çünkü sessiz kalıyoruz. Çünkü sevirci kalıyoruz. Çağdaş eğitim için sessiz kalnıayalım... ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFI Tel: 0212-2-6 28 99 Fah: 0212-286 13 54 \ akıftmnk Etiler Şb. Çev Bağış Hesap \o: 2012"6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear