22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 ALLEGRO EVIN ILYASOGLU Yapı KredFden kültür şöleniYapı Kredi, II. Leyla Gencer Şan Yanş- ması ve bu yılki Sanat Festivali ile 1997 yılı kültür tarihimize çok önemli hizmet- lergetirmekte. Önce coşkuy la ızlediğimiz şan yanşmasına değınelim: Dünyanın her- hangi bir sanat merkezinde yer alabilecek birşan yanşması örneğinin 1995 'te ilk kez düzenlenmesi ve 1997'de devam ettirilerek bir gelenek haline dönüştürülmesi kıvanç verici. Nice 'ük'ler başlatılmış ve sürdü- rülememiştir. Bu nedenle başta AydınGün olmak üzere Yapı Kredi'nin kültüre des- tek veren aydınlanıu alkışlıyoruz. Her şey- den önce Avrupa'nın temel opera kuruluş- lanndan derlenen jün üyeleri bu yanşma- nın güveruni ve önemıni arttırmakta. La Scala, Covent Garden, Paris Opera Ko- mik, Bologne Comunale Tiyatrosu gibi kurumlardan gelen saygın adlann yargıla- n genç yeteneklerin özgeçmışinde önem- li bir yer tutmakta. Bu yanşmada derece almak harika bir şey. Ancak. katılımcıla- nn dereceye giremese de böylesi bir jün önünde söylemiş olmalan; onlann değer- lendirmesine kulaklannı açmalan yine bü- yükkazanç. Son derece profesyonel yanşma Son derece profesyonel düzenlenen II. Leyla Gencer yanşmasında nice aynntıya özen gösterilmiştı: Cemal Reşit Rey Salo- nu'nun fuayesinde açılan Leyla Gencer kostümleri sergisi; duyuru kıtapçığı, ilan- lar, davetiyeler ve piyanistlerin elindeki nota kapaklanna kadar aynntılar gözetil- mişti. Odül töreni ve Cem Mansur'un yö- nettiği Bilkent Orkestrası eşliğindeki Ga- la Konseri ayn bir şenlikti. Leyla Gencer Şan Yanşmalan'yla yal- nız dünyanın çeşitli köşelerinden gençle- ri ülkemize çekmekte kalmıyoruz. kendi yeteneklerimizi de özendirerek gün yüzü- ne çıkanyoruz. Örneğm bu yanşmada mansiyona değer bulunan gencecik ıki ye- teneğımizi keşfettik: Bariton Güneş Gür- le ve tenor Şakir Şenol Talınlı Güneş Gür- le'nin yan fınalden Gala gecesine doğru giderek sahneye alışmasını ve konsantras- yonunu alkışladık. Talınh'yı özellikle La Boheme aryasıyla tatlı ses rengı. teknigi ve apı Kredi, II. Leyla Gencer Şan Yanşması ve bu yılki Sanat Festivali ile 1997 yılı kültür tarihimize çok önemli hizmetler getirmekte. 1995'te ilk kez düzenlenen yanşmanın bu yıl da sürdürülerek bir gelenek haline dönüştürülmesi kıvanç verici.Ödül töreni,ve Cem Mansur'un yönettiği Bilkent Orkestrası eşliğindeki Gala Konseri ayn bir şenlikti. sahneye yakışan görkerai ile alkışladık. Norveçli soprano Hege Gustava Tjonn, sevimliliği, sesini kullanmadakı doğallığı. gösterişsiz. fılozofik yaklaşımı, ses dina- miklerine özeni ile haklı bir birincilik el- de etti. tkinciliği kazanan Italyan soprano Paola Cigna da tatlı sesı, kendine güveniy- le deneyımli bir şan sanatçısı olduğunu ka- nıtladı. Hele yan final gecesi seslendirdi- ği Handel aryası uzun bir süre kulaklan- mızdan silinmemişti. Üçüncülügü Gürcü tenor ile paylaşan Yugoslav Bariton Nikola Mijailovic sah- nedeki se\imliliği ile Gala gecesinin en parlak sanatçısıydı. Gürcü tenor LashaNi- kabadze'nin dereceye girmesi ise sürpriz oldu. Derece alan bu sanatçılann şimdiden sonra ödüle adı verilen Leyia Gencer'ı in- celemeleri, onu kendilerine örnek almala- n gerekiyor. Leyla Gencer'in tutkusunu, operaya aşkını, durupdinlenmek bilmeden yeni bir şeyleri keşfe çıkmastnı, çalışkan- lığını, zora gelince yenilmemek için ver- diği savaşlan hep öğrenmeliler. Leyla Gencer onlara yalnız yaşam boyu özgeç- mışlerinde taşıyacaklan iyi bir kaynak sunmadı. Onun kişiliğini örnek alarak, ya- şamından ders çıkartabilen genç bir sanat- çı, nice kaımaşadan kolaylıkla kurtulabi- lir. Bu vesile ile hâlâ okumayanJara Zey- nepOral'ın Tutku 'nun Romanı başlıklı ki- tabını yeniden salık verelim. Leyla Gen- cer adının neden bu denli büyük oldugu- nu belgelerle, fotoğraflarla kanıtlayan bu kitabın Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan yeni baskısını önerelim. Bizler Leyla Gen- cer adının efsanesiyle büyüdük. Onun ba- şandan başanya uçtuğunu duyardık. An- cak çalıştığı opera ev lerini, sahneyı paylaş- tığı sanatçılan, eşliğindeki orkestra ve şef- leri ve de kimlerle rekabet ettigini öğren- dikçe onun değerini daha iyı anladık. Kor- san kayıtlardaki sesini daha son üç beş yıl- dır duymaktayız. lşteyıllar boyu dünyanın Talay, müzik tarihine geçmîştîr AHMETSAY ^ ANKARA- Kendini yasalann dışında sanarak yasaya aykırı emirler yağdıran Kültür Bakanı İstemihan Talay, lstanbul Dev- let Senfonı Orkestrası'nın "se- çmTle gelmiş yönetim kurulunu yerle bir etmiştir. Şu anda orkest- ra "lağv edilmiş" gibidir. Bakan- lığıngönderdiği "tebligatlar"la- n, yazılan bile "tebellüğ" edecek yetkili yoktur. Fakslar, masanın üzerinde kalmaktadır. Çünkü Bay Talay, orkestralar yasasını çiğneyerek "Orkestra müdü- rü"nü görevden alınca. beş kişi- lik yönetim kurulundan üç kişi istifa etmiş. bu zıncire "birinci yedek" de katılmıştır. Ekim ayı başında etkinliklerine başlaya- cak olan lstanbul Devlet Senfo- ni Orkestrası, bu haliyle konser sezonunu nasıl açacak, nasıl sür- dürecek, nasıl yürütecektir? Ba- kan, orkestra yönetiminin hazır- ladığı yıllık programı reddettiği için, ortada "program'' da yok- tur. 6940 sayılı orkestralar yasa- sına göre, kurumun tüm yönet- sel işlerini orkestranın yönetim kurulu" gerçekJeştirir. Yönetim kurulu, orkestra üyelerinden olu- şan "genel kurul" tarafından her yıl a seçim''le bu göreve getirilir. Seçim sonucunda belirlenen beş kişilik yönetim kadrosu, kendı arasında işbölümü yaparak "Or- kestra Müdürü"nü ve "Müdür Yardımcısrnı saptar. Bu husus- lar, yasa maddesinde açık seçik gösterilmiştir. Yaraücılığa 'vekâlet' Şimdi soralım: Kültür Bakanı, yasanın öngürdüğü biçimde "se- çimr> le işbaşına gelmiş bir or- kestra müdürünü görevden ala- bilir mi? Kendisi, yasalara göre milletvekili seçilmedi mi, yasa- lara göre "Bakan" olmadı mı° Üstelik, "Orkestra Müdürü" ol- mak. polıtikadan gelip de ma- kam koltuğuna oturmaya benze- mez. Senfonik bir orkestranın sanatsal ve yönetsel işlerini yü- rütmek, "uzmanhk" işidir. 5940 sayılı yasa, bu işi uzmanlanna bırakmıştır. Buna "özerkük" de- nir. Orkestralanmız. kendi özel yapılanması, işleyişi ve yöneti- miyle bağımsız çalışır, "öz- erk"tir. Uygar dünyada böyle- dir: Müziğin gereğini müzikçiler yerine getirir. Türkiye Cumhuri- yeti eğer bir "hukuk devleti"yse ve yasalar geçerliyse orkestrala- nmızın özerkliği yok edîlemez. Bundan beşalrı yıl önce.'Gök- han Maraş adh bir Kültür Baka- nı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası müdürünü görevden aldı da ne oldu? Müdür, Gökhan Maraş'ı mahkemeye verdi; hem davayı kazandı, hem de birkaç ay sonra yapılan orkestra seçim- lerinde ezici çoğunlukJa yine or- kestra müdürlüğüne getirildi. RP'li Ismail Kahraman, Deviet Opera ve Balesi'ne genel müdür yardımcısı atamaya yeltendi de ne oldu? Cevabını Danıştay'dan aldı ve atamayı süklüm püklüm geri çekti. Bir müzik etkinliğine gidecek olsa ıslıklandı. istemi- han Talay'ın bu iki selefınden al- ması gereken derslerin yüzüne bile bakmadığı anlaşılıyor. Şimdi, senfonik müziğin de- rinliğini tanımayan Talay, lstan- bul Deviet Senfoni Orkestra- sı'na "vekâkten" orkestra şef yardımcısı atamaya kalkışmıştır. Yasanın 8. maddesinde şef yar- dımcısının nasıl belirlendiği gösterilmiştir. Talay, bu uygulamayı "şoför muavini" atamak gibi bir işlem sanıyor. Yasa, hukuk, demokra- si. özerkJik gibi temel kavramla- n tanımadığı açık; şimdi bir de orkestra şef yardımcısını "vekâ- leten" atamak ne anlama geliyor, ona bakalım. lnsanlığın kültürel gelişim serüveninde, sanat tari- hinde ve müzik tarihinde "vekâ- leten" görevlendirme olmamış- tır, böyle bir şey görülmemiştir. Sanatçının özgür yaratıcılığına kimse "vekâlet" edemez. Yaratı- cılık özneldir; yaratıcılık, yete- nek ve özgürlükten kaynaklanan "benzersiz" yapıtlar üretmektir. Kim kime "vekil" oluyormuş? Talay. farkında değil, bu uygula- masıyla müzik tarihine geçmiş- tir. 'Solist' ve 'assolist' Yine farkında değil: Deviet sanatçılan ve orkestra solisti vir- tüözlerimize "metazori" konser verdirmekle bir aldatmacayı pe- kiştirmektedir: Tümü çok değeT- li olan çalgı solistlerimiz, yasa ve yönetmeliklerde gösterilmiş gibidir. "Deviet Sanatçısı" ya da "Solist" olarak bilinirler, ama or- kestradaki kadrolan. "çalgı üye- si" olarak gösterilmiştir. "solist" kadrosunda değildirler. çünkü yasa ve yönetmeliklerde "sofist" olarak aynlmış kadrolar yoktur. Virtüözlerimizin kişiliğinde en başta "sanat", "müak" aldatıl- maktadır. Ardında da Maliye Bakanlığı yanıltılmıştır. Bu o- laylann başrolünde "Kültür Ba- kanlığı" vardır. Şimdi burada, bakanlığa bağ- lı geleneksel müzik toplulukla- nmızın durumuna bakalım. Bu topluluklann 'yasal"dayanakla- n da yoktur. Yapılanma ve işle- yiş biçimleri yönetmeliklerle be- lirlenmemiştir. Ama bunlann "soüst"leri, Kültür Bakanlı- ğı'ndan maaş almaktadır. Birkaç "star" sıralayayım: Bülent Er- soy, Muazzez Abacı, Izzet Altın- meşe, Bdkıs Akkale, Samime Sa- nay... Ünlü politikacılanmızdan Ali Dinçer'in eşi. caz sanatçısı Yıldız İbrahimova ise "Deviet Çoksesli Korosu"nda çalışıyor gözükmektedir. Bu ne iştir? Deviet Sanatçılanmız, sanat el- çılerimız, yanıltılarak "yerel" değerini tartışmadığımız u pi>'a- sa yildızlan", maaşa bağlanmış- tır. Idil Biret, Suna Kan. solist değil, ama onlar "assolist"_. Tür- kiye'de Kültür Bakanlığı demek ki budur! Özetle sayıp döktüğum çarpık uygulamalann adını koy- maya gerek görmüyorum. Kül- tür Bakanlığı işte "bu"dur. tste- mihan Talay da "Bakan" koltu- ğunda bir güzel oturmaktadır. tanıyıp alkışladığı Leyla Gencer'i ülke- mizde geniş kitleler Zeynep Oral'ın kıta- bıyla tanıdılar. O ulaşılmaz sanılan Di- va'nın aslında her sahneye çıkışında, on- ca deneyimine karşın kendini uçurumun kenannda du>ıımsayan çocuk yönünü öğ- rendiler. Beş gün içinde kocaman bır ope- ranın Italyancasını ezberleyıp kendini sah- neye hazırlayabilen çalışkanlığını tanıdı- lar. Nice tuzaklara nice komplolara karşı ödün vermeyen kişiliğini. tki yılda bir yi- nelenen şan yanşmasıyla izleyici bu efsa- ne ismi, Leyla Gencer'i yanı başmda gö- rüp alkışlamafirsatınıbuluyor. Doğal ki bu da ayn bır keyıf. Sanat Festivali-1997 Yapı Kredi yıllardır 'Gençlik Festhali' adıyla başlattığı ve ilkbaharda diğer etkın- liklerle örtüşen festivalini değişikliğe uğ- ratarak sonbahara taşımış. Adına da bu kez genel bir başlık koymuş: 'Sanat Festivali'. Böylece her yıl Istanbul'da konser mevsı- _____ minibufestivalaçmışolacak. Bu yıl özellikle Bale ve Dans'ta son derece zengin: Amerika'nın en ünlü çağdaş bale topluluklanndan Joffi«)T Balesi; Christina Hoyos'un ta- dını unatamadığımız flamen- ko dans topluluğu ve geceler- ce Açık Hava Tiyatrosu'nda, hınca hınç izlenen Tango Pas- sion! Açılış konserleriru caz pop ve New Age gruplanyla yapan sanat festivalindeki ilk klasik müzik etkinliği Gûrer Aykal yönetünindeki Bilkent Senfoni Orkestrası olacak. Bu yıl çok popüler olan Beetbo- ven'in 9. Senfonisi'ni seslen- dırecek topluluğa Ayhan Ba- ran, BülentKülekçL KrgülSu ve Ayün Ateş solist olarak ka- tılacaklar. Festivalin diğerbü- yük senfonisi Fransız Uhısal Orkestrası. Isviçreli şefleri Charks Dutoit ise çagımızın önemli temsilcilennden biri. Programlarda çok az rastla- nan iki güzel yapıtı. Ravel Pa- vane v e Berlioz Fantastik Sen- foni'yi dinletecekler. Toplu- luk, birçok yanşma birincisi piyanist Dalberto'ya Schu- mann konçertosunda eşlik edecek. Yabancımız ohnayan lngiliz Oda Orkestrasrnı bu kez genç bir Japon şef, Shun- tara Sato yönetecek. Beetho- ven'ın 2. piyano konçertosu- nu Rubinstein yanşması bi- nncisi lan Fountain çalacak. Zamfir'in Eylül dinletisinden izlenimler ONDER KUT\HYALI • İZMtR-IZDSO'nun 5-6 Eylül akşam- lan Çeşme Açıkhava Tiyatrosu'nda ver- diği dinletiler, "Eylül Konserleri" başlıği altında tanınldı. Bunlann içeriğine geç- meden önce hemen belirteyim. orkestra- mız açısından benim düşlediğim gerçek yaz etkinliği, eylül ayında ve belki biraz da haziranda Fuar Açıkhava Tiyatro- su'nda yapılacak halk dinletileridir. He- nüz gürültünün başlamadığı 18.30-20.00 arasında verilecek söz konusu dinletiler, ücretsiz ve açıklamalı olmalıdır. Geçmiş- teki örneğini 1950'li yıllarda Ankara'da gördüğümüz böyle bir etkinlik, yeni sa- natsever kitlelerin kazanılmasını kolay- laştıracaktır. I Bizim burada sözünü edeceğimiz "Ey- İül Konserleri" ise IZDSO'nun sadece içinde bulundugumuz günlere özgü çalış- masıdır. Pan flürü sanatçısı Gheorghe Zamfir'in katıldığı bir programın iki kez halka sunulması ve kulağımıza gelen bil- giye göre belki 21-25 Eylül arasında ger- çekleştirilecek Aspendos gezisi, söz ko- nusu etkinliğin özünü oluşturmaktadır. ' Anımsanacağı gibi tZDSO 31 Mayıs '1997 akşamı. Efes Büyük Tiyatro'da ver- diğı "Bahar Konseri" ile mevsimi kapat- mıştı. Gürer Aykal'ın yönettiği ve G. Zamfir'in solocu olarak katıldığı dinleti- )de üzücüolaylaratanıkolunmuş, kimi sa- aıatseverler bilet almalanna karşın tiyatro- iya girememişti. Kurum, her koşulda kendi sini yürekten destekleyen sanatse- verlere güzel- bir jest olmak üzere Zamfir'i bir kez daha tzmir'e getirdi ve Çeşme din- letilerini düzenledi. E- fes Tiyatrosu'na gire- meyenlerden biletleri- ni saklayabilenlere da- vetiye verildi. Düzen- leme kusursuzdu. Or- kestranın müdürü Sa- yın Numan Pekdemir, etkinliği destekleyen sponsorlara teşekkür etti ve yakın gelecekte yapmayı düşündükleri çalışmalan anlattı. Dinletide ilke olarak mayıstaki prog- ram yinelendi: ancak bazı küçük değişik- likleryapılmıştı. Şef ise Aykal değil İosif Conta'ydı. Burada dinletinin öyküsünü biraz aralayıp beni tedirgin eden bir nok- tayı hemen belirtmeliyim: Bizde yapılan salonlarda ve açıkhava tiyatrolannda akustik olgusu dikkate alın- maz; hafıf müzikçilerin iyice abarttığı s- es düzenlerine güvenilir. Çeşme Açıkha- va Tiyatrosu'nda da akustikten eser bulun- madığı görülünce sahneye ses düzeni ku- nılmuş Orkestranın müziği, onun aracı- lığı ile dinleyicilere ulaştınldı. Şu var ki bizde bir senfoni orkestrası için gerekli olan ses düzeninin na- sıl kurulacağı da henüz bilinmiyor. Sahnede, eko oranı yüksek ve tiz bir düzenek vardı. Za- man zaman kulaklan- mız rahatsız oldu. Kar- şımızdaki orkestrayı. kötü ayarlanmış bir radyodan dinler gibiy- dik. Izmir ve yöresindeki sanatseverler bu kez Zamfir'e doydular. Ro- manya'nın değerli sa- nat elçisi, çalgısında tartışmasız bir usta; fa- kat kötü bir besteci ve düzenlemeci. Pucci- ni'nin Turandot'undan ünlü "Nessun Dorma" ve Butterfly'dan "un Bel di Vedroma", A.L. Webber'den "Don't Cry For Me Argentina" ve J. Last'tan "Einsammer Hirte" gibi sevilen parçalan hem yorum hem de düzenleme bakımından abartıyor. Kendi yapıtı olan Rapsodi de gereğin- den fazla uzun ve seçtiği yerel ezgiler den- gesiz kullanılmış. Şu var ki Zamfir, Ro- manya halk müziğinden hafıf müzik par- çalanna, Mvaldi'ye, Bach'a, Beethoven'e, Puccini'ye uzanan geniş bir palet içinde her beğeniyi doyuran bir sanatı ortaya koymaktadır. Senfoni orkestrasınm yanı sıra hafif müzik topluluklan ve halk or- kestralan ile de rahat ve içtenlikli. Sahne- de, önündeki masaya dört tane pan flütü koyuyor. Böylece üç oktavı aşan bir ses genişliğine ulaşıyor. Parça içinde bir flüt- ten öbürüne geçişi son derece şaşırtıcı. Tonu dolgun, gürlükleri derinlikli: zaman zaman insan sesinin özelliklerine yaklaş- ması da ilgi çekici. Dinletinin ikınci yansında "Güzel Ma- vi luna" valsinin ardından çalınan Er- kin'in köçekçe süitinde Conta'mn yoru- mu inandıncıydı ve son yıllarda dinledi- ğim en iyi Köçekçe seslendirmelerinden biri de buydu. Ravel'in Bolero'su ise do- >ıırucu değildi. Baştaki flüt solo. sık sık frampetin gerisine düştü. Ses düzeni bü- tün sololann canına okudu, tınıyı da boz- du. Her dinletisinde özgün davTanışlanyla dikkati çeken Conta, Köçekçe süitinde kö- çek zilini ve darbukayı çalan sanatçılan. Bolero'daki trompetçinin konumuna ben- zer bir yaklaşımla orkestranın önüne oturttu: böylece onlann yapıttaki önemi- ni vurgulamış oldu. Dinletinin sonunda gerçek bir coşku havası yaşandı; alkışlar kesilmek bilmedi. Orkestra, "Bab Yakası Öyküsü"nden bir bölümle sanatsever dostlanna teşekkür etti. Başta da belirtti- ğim gibi böylesi yaz etkinliklerine herge- çen yıl yenileri eklenmelidir. Şanatçılan- mız güzel tzmir'in her sokağını, her kö- şesini müzikle çınlattıklan zaman ül- kemizdeki kültür kalkınması yeni bir boyut kazanacaktır. Büyük süpriz Rus baritonu Dimitri Hvo- rostovsky bu festivaün büyük sürprizi. Son yıllarda nice müzik dergisine kapak olan, büyük operalann ve plak şir- ketlerinin peşinde koştuğu karizmatik yorumuyla ün yapmış ses. Sanatçı, Barok aryalann yanı sıra Rachmani- nof ve Çaykovski liedlen ses- lendirecek. Kaçınlmaması gereken bir resital. Ameri- ka'daki eğitüninı tamamla- dıktan sonra yurda dönen de- ğerli bır arp sanatçunız da bu festivalin konuğu olacak: Şi- rin Pancaroğlu. Bu arada bir zamanlar lngıltere'nin çılgın kemancısı olan Nigel Ken- ned>', bu kez bir caz tiyatro- suyla festıvale katılıyor. Yapı Kredi 1997 Sanat Fes- rivali'nin içinde bır de piyano festivali yer alıyor. Festivale bu yıl katılacak piyanistlerin başlıca özellikleri hemen tü- münün Alman oluşu ve ulus- lararası önemli yanşmalarda ödüller kazanmış olmalan. Biz de onlan bu festival ile ta- nıyacağız. Bu piyanistler, ay- nı zamanda bizim konserva- tuvar öğrencilerimizle halka açık birer seminer yapacak- lar. 12-18 eylül tarihlerinde her gün saat 14.00-16.00 ara- sında Cemal Reşit Rey Salo- nu'ndaki seminerleri ücretsiz olarak izleyebilirsiniz. Böy- lece festıvale kahlan sanatçı- lar gençlikle ve halkla kay- naşmış olacak. Kültüp Bakanlığı Müsteşarlığı'na Osman Tekin Aybaş atandı • AXKARA AA - Kültür Bakanlığı müsteşarhğına Prof. Dr. Osman Tekın Aybaş'ın atanmasına ilişkin karar, Resmi Gazete'de yayımlandı. Resmi gazetenin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren diğer atama kararlanna göre Başbakanlık Müşavirlıği'ne Sadettin Köselerli getirildi. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'ne Güneydoğu Anadolu Diyarbakır Bölge Müdürü Aytekin Köseoğlu görevinden alınırken yerine Hanefi Demirok atandı. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Kenan Kolukısa, görevinden alındı. Kültür Bakanlığı Müsteşarlıgı'na Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Osman Tekin Aybaş, Müsteşar Yardımcılığı görevine de Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı Nurcan Toker tayin edildi. Kültür Bakanlığı Müşavırligı'ne Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Genel Müdürü Seyfettin Kuştimur getinlirken Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Kurulu Başkanlığı'na da Araştırma Planma ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı uzmanı Ilhan Uğuroğlu atandı Arredamento'da mimap hanedanlan • Kültür Servisi-Aylık olarak yayımlanan, mimarlık ve tasanm dergısi Arredamento Dekorasyon'un eylül sayısı çıktı.Derginin bu ayki 'profıl' bölümünün konusunu 'Mimar Hanedanlan' oluşturuyor. Türkiye'de iki kuşaktır mımar yetiştiren ailelerin üyeleriyle Emine Önel'in yaptığı söyleşilerde. anne ya da babalanyla aynı mesleği sürdürmenin avantajlan ve dezavantajlan tartışılıyor. Dergınin haber sanat bölümlerlnde ise TÜYAP'ta düzenlenen Genç Etkinlik kapsamındaki 'Kaos' başlıklı sergi üzerine Beral Madra ve Müşerref Zeytinoğlu'nun yazılan yer alıyor. Bu bölümün diğer yazısı ise "Öteki Modernizmler' başlığıyla Hüseyın Alptekin'e ait. Derginin Dosya üstbaşlığı altında ise 'Delilik'Sanat Mimarlık' konusu ele alınıyor. Bu bölümde sanat ve mımarlığın akıl hastalığı ile olan ilişkisi üzerine Prof. Dr. Günsel Koptagel tlal'in 'Akıl Hastalığı ve Sanat', Prof. Dr. Gürhan Tümer'in 'Delilik ve Sanat' ile 'Delilik ve Mimarlık' başlıklı yazılanna yer verilmiş. Sanat başlıklı bölümlerde ise Hasan Bülent Kahraman. çağdaş sanatı ve epistemolojik sorunlannı modern ve postmodern kavramlanyla ilişkileri çerçevesinde ele alıyor. Michael Douglas "The Game"de • Kültür Servisi - Aktör Sean Penn. M'chaei Douglas ve Deborah Kara Unger "The Game" isımlı yeni bir filmde birlikte rol alıyorlar. Önceki akşam Hollywood Mann's Chiniese Theatre'da prömıyen gerçekleştirilen filmde, doğum gününde yaşam ya da ölümü seçmek zorunda kalan başanlı bir işadamının öyküsü anlatılıyor. Film, 12 Eylül'de Amerika'da gösterime girecek. 'Jane Eyre' sadece roman kahpamanı değilmiş • LONDRA (AA) - CharloUe Bronte'in ünlü 'Jane Eyre' romanı ile aynı adı taşıyan kahramanının. gerçekte tngiltere'nin Yorkshire şehrinde yaşadığı öne sürüldü. Emekli öğretmen Margaret Connor'ın yaptığı araştırmaya göre, yazar Bronte'nin yaşadığı evin bırkaç mıl ötesinde yaşayan EyTe, Yazar Bronte ile aynı çevrenin mensubuymuş. tngıliz öğretmenin yaptığı araştırmaya göre, romanın kahramanı ile yaşayan Jane Eyre'in hayatlan arasında şaşırtıcı benzerlikler bulunuyor. Romanın kahramanı da, gerçek Jane EyTe de, umutsuz bir aşkın sonunda gerçek mutluluğu yakalamış kişiler. Öte yandan. Bronte Müzesi yöneticisi Mark Hill. araştırmacının görüşlerinin yabana atılmayacağını bıldirdi. Keele Universitesi'nden Patrick Wilson da, Hr emekli öğretmen tarafından yapılan çalışmanın sonucunda ortaya çıkan bulgulan desteklediğini açıkladı. IMüzikli Berlin Geceleri1 • Kültür Servisi - Ekim ayı başında açılması düşünülen Magma KJüp'te 18-19-20 Eylül'de "Müzikli Berlin Gecelen" düzenlenecek. lstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, Alman Kültür Merkezi gibi birçok Türk ve Alman kuruluşunun desteklediği "Sınırsız: lstanbul Berlin Kültür Buluşmalan"' projesi kapsamında gerçekleştirilecek olan gecelerin ilkinde Cartel Grubundan Erci E ve hip-hop/ragge topluluğu "Reality Brothers'", 19 Eylül'de Alman popunun yeni yıldızlanndan "Van Der Mer", Brit pop grubu "Süper Store" yer alacak. Son gece ise Alman Drum'n' bass dj'lerinin çalacağı birparti düzenlenecek. Bu gecelerin organizasyonunu aynı zamanda kulübün de ortağı olan Kod Müzik üstleniyor. Eşref Armağan'm resim sergisi • Kültür Servisi - Eşref Armağan'ın resim sergisi 18 Eylül'de Enka Rönesans Galeri Bar'da açılıyor. 1953 yılında doğan Armağan. ne dünyayı ne de renkleri görebildi. Bütün bunlara karşın geliştirdiği beceriyleriyle kendini aştı ve Ankara Körler Rehabilitasyon Merkezi'ne katıldı. 8 yaşından bu yana resim ve seramikle ilgilenen sanatçı, çeşitli müzik aletlerini çalabilme , daktilo ve el yazısı yazabilmeyi kendi imkânlan çerçevisinde öğrendi. Eşref Armağan'ın sergisi 3 Ekim'e dek izlenebilecek. BUGUN • TARtH VAKFI DARPHANE etkınlıklen kapsamında saat 17.30'da Uğur Yüksel'in "Bir tntiharuı Izinde: Tezer Özlü" isimli oyun izlenebilir. • NAZEVI KlTTÜREVİ'nde saat 19.00'da "Ozgüriüğümü Ver" isimli film yer alıy-or. • BEYOGLU StVEMASI YAZ ŞENLİĞt kapsamında "Şarküteri" isimli film izlenebilir. YAPI KREDİ SANAT FESTİVALİ'97 BUGÜN New Age Ottmar Liebert-Luna Negra XL saat 21.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda izlenebilir. YARIN Klasik Müzik Bilkent Senfoni Orkestrası ve Bulgaristan Deviet Filarmoni Korosu saat 19.00'da Atatürk Kültür Merkezi'nde izlenebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear