25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5AĞUSTOS1997SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 İNSANLAR. SOKAKLAR ve ŞEYLER ENtS BATUR Ün: Bir paradoksun içkesitleriBiri dûzgünce (Damian Pettigrew, "Balthus: Aynanın Öteki Yakasında", 1996), öbürü bence mat (Benoit Jacqu- es, "Jerome David Salinger", 1996) i- ki belgesel filim çalışması. notlannı 1989'da almaya başladığım bir dene- menin fitilinı yeniden ateşlemeye yet- ti. "Toplumsal figür" olarak yazann, sanatçının uzun, inışli çıkışlı bir tarihi olduğunu görüyoruz. 'Ün sıkıntısTnın tekvin noktası gerilerde: Erostratos olayı herhalde bir ilk örnek değıldi: Adını duyurmak. kalıcı kılmak. 'ölüm- sûz'leştirmek toplum kadar eski bir tut- ku olsa gerek. Dante'de aynmlaştınl- mış dökümüne rastladığımız şan, şöh- ret, şeref üçgenine ait durumlar, Orta- çağ'ın konuyu alımlayışı üzerine çar- pıcı bir görünüm koyuyor ortaya. Ge- ne de, çağımıza gelirken, yaklaşırken koyulaşıyorsancı: XIX. yüzyıldan baş- layarak ün etmeninin güç kazanması- nın belirgin nedeni, devreye 'medya hilkatı'nın girmesi. Fotoğraf, gazete, 'kültür ortamı'nın birkentsoylu uzamı olarak biçimlenip genişlemesı önce; 'sessd-görseT dönemin açılması sonra, bu olgunun iki kutup odağında şaşkın bir patlama yaşanmasına yol açıyor. Baizac, Zola, Tolstoy mektuplannda. günlüklerinde açıkça dile getıriyorlar: Üne kavuşmak, para kazanmak (Tols- toy zaten zengin olduğu için pek aldır- mıyor buna), erkin olmak büyük hedef- leri. Eugene Sue. Alexandre Dumas, Walter Scott gibi küçümsedikleri ya- zarlann bu hedefe ulaşmış olmalan et- kiliyor onları: Baizac, bukaymanın ge- rekçelerini tam anlayamadan ölüyor; Tolstoy, gençlik hırslanndan annma- sını sağlayan bir mistik bölgeye kayı- yor; Zola hedefine ulaşıyor. ama ne pa- hasma: Bunu kavrayacak vaktı olmu- yor. Bir de. "Fame Hall" uyla Poe var geçen yüzyılda, Amenka'da yaşana- cak gelişmelerin bahtsız öncüsü: "Ma- gaan"in ilk kurbanlarından bın, hem de ilk yaratıcılanndan biri -öncü olma- nın, o alanda bile bedeli ağır. Yeni yüz- yıl açılırken, eski yüzyılın ana figürle- rinden Rodin'e bakarak Rilke'nin ifa- de ettiği, daha önce de değindiğim te- mel gözlem: "Ün, bir insan hakkında- ki yanlış anlamalann toplamı"ndan oluşan cıva gerçeklik: Tutmaya kalkı- şın, elinizden hemen (nasıl) sıvışacak- tır. Skandala tutunmak Modernler de sorguladılar konuyu; konunun içinden, ötesınden kendileri- ni sorguladılar. Ama Tolstoy (30 yaş öncesınde: "Bana büyük ün verilsin, karşıhğında en büyük erdemimi vere- yim") ya da Zola kadar acık olamadı- İar: Canetti'de, Camus'de sis vardır. ün- den söz ettiklerinde: Ikisi de çok genç yaşta gelen bir "nimet"i bir tür soğuk- kanlılıkla çözümlemeye çalışırlar. Bir ölçüde Sartre itiraf eder. Time"a ka- pak olma (40'ında ulaştığı hedef) iste- ğinin altında yatan toplumsal öc alma isteğinin dozunu, o da hedefin negatif cehresine dikkat çeker. çekilir: "Şöh- ret, bana kin olarak geri döndü", de- miştir, "Varoluşçuluk Bir Hümanizma- dır" konferansının ardından kendisıne dünyanın dört bir yanından çevrilen sahne ışıklanna gönderme yaparak. O kadar -sınırsız- istenmiştir ki Ün, geti- receği yalnızlık göze alınmıştır, aslın- da: Serzeniş gerçeksi değildir. Nereden bakılsa. Sartre'ın ve ben- zerlerinin ün ve parayla ilişkilerinde hâlâ bir hesaplaşma dürtüsünün yer et- tiği söylenebilirdi, öte yandan: Sınıfla- nvla aralarında karşılıklı bir nefret ha- >alinger'ın biyografı Ian Hamilton'ı dinledim ve ona hak verdim: Kendisini bir avcı (her biyograf biraz öyledir), konusunu av (biyografisi yazılan her insan biraz öyledir) saymış başlangıçta: Seyrek rastlanan, nadide bir av. Kitabı çıktığında Salinger onu mahkemeye verdi (o sıralarda Gergedan'da adım adım izlemiştik o serüveni), Hamilton ustaca koydu durumu: Av ile avcı yer değiştirdiler (bazen öyledir). Genç Salinger (küçükkare). İkiyılönceçekiten fotoğrafinaSalingeröfkeleniyor. Thomas Pyhchon'un 1955'tekifotoğrafi. ritası çıkanldı. Cebinde tomarla paray- la sokağa çıkan filozof, aşamadığı bir güvensizlikten söz ediyordu gerçi, ama buradan başka yorumlara açılmak ola- naksız sayılmazdı -'para', aynı kökten gelse ve aynı hedefi nişanlasa bile, öz- erk bir deneme gerektiriyor diye dûşü- nüyorum. Bir sonrakı aşamayı. kutuplaşma be- lirlemiştir. Bır uçta, ün neredeyse do- ğal, mekanik bir talep haline gelmiş, hülyalı ve romantik bir ölümsüzlük dü- şünün yennı dünyevı bir denklem al- mıştı. Balthus. zengin bır aileden gel- natçı'yı, Yapıt'ı. mal statüsüne taşımak zorunda bırakan bir dizi işlem: Çarkın nasıl döndüğünü bilıyor herkes, bütün yapılabilecek olan dişlilerin arasına bütünüyle girilmediğini kanıtlayacak kişisel sözümona kacamaklar: Öbür uç, öbür kefe gösteriyor, kaçılacak yer bırakmıyor dizge. Avcı av olunca Ün, para, başan üçgeni bır döneme dek, karşıt üçgenle yaratıcı ınsanlan sıkıştırmış, çekmiştı: Van Gogh başka bir örnek gerektirmeyecek ölçüde ke- leyen. arttıran etmenlerin başında sak- lanmalan geliyor. Ünlü olmayı istemek bir paradoks ise, ünden kaçınarak da- ha da ünlü olmak çifte kavrulmuş pa- radoks. Kendı payıma, çoğunun içten olduklanna inanıyorum. Verdiğim ör- neklerin arasında, bana daha sahicı gö- rünen tavırlar var -başta Beckett: Işin gereği fotoğraflan, filmi çekilecekti besbelli, abartılı davranmadı, ama me- safeyi koydu: Yapıtını kendisinden bü- tünüyle ayırmayı başardı. Saklananlann aynı oranda başanlı olamadıklan. aşınlığa \aran boyutlar- 1963'ten bu yana görünmeyen, görülmeyen Thomas Pynchon'm durumu da aynı, hatta biraz da şüpheli: Insanlar, hiç değilse, 30 yıldır yeni bir yapıtı yayımlanmayan Salinger'ın yazıp yazmadığını merak edebilirler, doğal bir ilgi bu; Pynchon için geçerli olmayan bir durum:,O, belli aralarla, yeni romanlar yayımlamayı sürdürüyor, ilgi duyulan yapıtı değil kendisi daha çok, bu ilginin en belirgin nedeni saklanması tabii. mesine karşın parasız kaldığını, res- samlığını sürdürebilmek için pek çok yan işe gırip çıktığını anlattı kendi ağ- zından ve ekledi: "Anladım ki, para kazaıup ressam olarak yaşamam için ünlü olmam, ünlü olabilmek için skan- dal çıkarmam gerekiyordu, ben de onu yaptım" - 88 yaşında, pek çok maske- sını ındirmeyı kabul ettiği, istediği bir anda çıkagelen sözleri anonim bir ger- çeği yansıtmıyor mu? Uç noktasmı Warholda, "beşdakikaJığınaherkesin ünlü olacağı", olmak istediği medyatik bır dönemde bulan bu gerçek, kutup- lardan birinde açıklık kazandı: Adver- tising+Management: Success. (Bu kavramlan başka dillere çevirmek ge- reksizdır). Gülüp geçmek. hor görmek, hafife almak hiçbir şeyi çözmeyecek: Yara- tı'nın etrafında yeni bir kutsal hale dönmeye başladığında, kimseye kur- tuluş yolu sunmayan bir mekanizma egemenliğini ilan etmiştir: Yazar'ı. Sa- sin bir koşuldu. Ya kazanacak ve yeni- lecek, ya yenilecek ve yenileceğiz. Üçüncü seçenek, usul usul devreye gir- dı: *Muhafaza"mümkünolamazmıy- dı? Kendini korumayı başaranlar Üne, başanya, paraya karşın kendi- ni korumayı başaran, bu yüzyılda doğ- muş yaratıcılar oldu. Kimileri. yapıt vermenin dışında hiçbir şeye izin ver- mediler (Beckett), kimilen fotoğraf çektırmeyı bile yadsıdılar (\1ichaux. Blanchot, Prag'da tutuklanana dek Derrida), kimileri düpedüz sırra ka- dem bastı (Salinger, Pynchon). Kendi- lerini, hayatlannı ayırmak, mahfuz tut- mak istiyorlardı. Rahatbırakılmadılar: Salinger'ın iki yıl önce çekilen fotoğ- raflannda haklı bır öfke okunuyor. Gene de, onlannkisi Ün'den kaç- mak. kaçınmak ne kadar sayılabilir. tartmalıyız. Her şeyden önce. hepsı çok ünlü insanlar zaten. Ünlerini bes- da dikkat çekmelennden, daha doğru- su ilginin yapıttan çok şahısa yürüme- sine yol açmalanndan belli. 'Salin- ger'ın biyografı Ian Hamilton'ı dinle- dim ve ona hak verdim: Kendisini bir avcı (her biyografbiraz öyledir), konu- sunu av (bıyografisi yazılan her insan biraz öyledir) saymış başlangıçta: Sey- rek rastlanan. nadide bir av. Kitabı çık- tığında Salinger onu mahkemeye ver- di (o sıralarda Gergedan'da adım adım izlemiştik o serüveni). Hamilton usta- ca koydu durumu: Av ile avcı yer de- ğiştirdiler (bazen öyledir). 1963'ten bu yana görünmeyen, gö- rülmeyen Thomas Pynchon'ın duru- mu da aynı, hatta biraz da şüpheli: İn- sanlar, hiç değilse. 30 yıldır yeni bir ya- pıtı yayımlanmayan Salınger'ın yazıp yazmadığını merak edebilirler, doğal bır ilgi bu; Pynchon için geçerli olma- yan bir durum: O, belli aralarla, yeni romanlar yayımlamayı sürdürüyor, il- gi duyulan yapıtı değil kendisi daha çok. bu ilginin en belirgin nedeni sak- lanması tabii. Ister istemez, işin içinde stratejinin payı olup olmadığı sorusu doğuyor o zaman. Ün sağlamanın sağlam bir yo- lu, şınngaya yüksek dozda gizem yük- lemekten geçmiyor mu? tki kutup arası durup düşününce: Ya- şarken bu sorunlardan uzak durmanın tek olur noktası var: Pessoa'nın sandı- ğı, kişinin bu tür denklemleri ölümü- nün sonrasına ertelemesinde altın çö- züm görülebilir mi? "Pessoa'nın San- dığı", bir başka denemenin başlığı, a- ma şimdi oraya açılmak istemıyorum. Üçgenin dördüncü kenan Ün-para-başan üçgenınde ilginç ba- zı sapmalara. önlemlere rastlanıyor, onlara "Babfl Yazılan"ndaki "Takma Kimlik"te değinmiştim: MŞE'den Emile Ajar'a epey örnek var arkamız- da. Kendimi bir ölçüde, zaman zaman, hepten bir başkası kılabilir miyim? "Yük"ün bir bölüğünü ona sırtlatabi- lir miyim -hiç değilse bir süre? Yarar- lı olduğu durumlar görülüyor, hiçbir işe yaramamış çabalar da. " Yük" dedim ya, ün türdeş bır ger- çeklik kesiti çıkarmıyor karşımıza. Üne kavuşamadığı için ölesiye mut- suz, üne ka\Tiştuğu için ölesiye mutsuz olmuş ınsanlar biliyoruz: Yazarlar, sa- natçılar arasında da. Kişinin bu konuda kayıtsız, aldınş- sız olduğunu ifade etmesi bence bir inandıncılık taşımıyor. Yapan ve ulaş- tıran insan bekler, bekliyor demektir. Nedir beklenen? Üçgenin bir kenany- la (diyelim başan), iki kenanyla (diye- lim ün ve para), yetinenler vardır, üç kenan birden hedefleyenler vardır: Bi- riyle, ikısiyle mutlu olamayanlar. Pes- soa, sandığına baktikça başardığına inanmış olmalıydı -para sonra kime gitmiştir bilemiyorum. ama ün ona dönmüştür. Ün ve para istemiş olsay- dı, onlara ulaşabilırmiydi yaşarkenay- n, yaptıklannı sandığa yerleştırmekle yetinmezdı. Ün ve başan kazanıp pa- rasız pulsuz ölen pek çok yaratıcı ol- muştur: lşte Joyce, işte Musil. Üçgenin bu iki kenan ile ilgilenen, yalnızca on- lara yatınm yapan kişiler giderek azal- mıştır: Para için ün gerektığını Balt- hus söylüyordu filmde, o ki bunu ba- şarmıştı -ama "başan" kazandığını bil- mese bunu söyleyebilir miydı, san- mam. Bu tür örnekler de azaldı şüphe- siz: Şimdi ünlü ve zengin, "başan "dan bunu anlayan bir ortamda bunun başa- nsı olduğuna inananlann çağındayız - oysa burada "iç başan "dan söz edıyo- rum. ettim ben: Öyle bir başan ki, in- sanın hayatında bozguna mal olabilir, olmuştur. Hayat bambaşka ölçülere açık Pazar-dünyanın, yaratıcılığı da ka- fese tıkması acı elbette. Üçgenin ke- narlannın arasında kapatılmış olmak. Ben dışındayım bütün bunlann, hiç mi hiç ilgim yok diyen kişi durum üzerin- de düşünmüyor, kaçınıyor demektir. Kendi payıma, bana doğru görünen yaklaşım. kişinin hangi kenara daha ölçüsüz bir istekle baktığını anlaması, pusula ayannı ona göre yapması. mut- luluk eşiğıni özenle saptamasıdır. Se- neca haklıydı: Ölüm'ün olduğunu öğ- renir öğrenmez hayattan çekilmeye ka- rar vermemişsek, burada bulunmamı- zın tek nedeni mutlu olmaktır. O zaman, üçgenin ille de üç kenan olacak diye bir kural koymayabiliriz: Hayat bambaşka ölçülere açıktır. değil midir? Beşinci yaşında derginin yayın serüveni GülDiken 'deRoland Topor Kühür Servisi - Turgut Çe\iker'in yayın yönermenliğinde çıkan dört aylık mizah kültürü dergisi Gül Dıken'ın yaz sayısı çıktı. 13. sayısıyla beş yaşını dolduran dergınin giriş yazısında bugüne uzanan yayın serüveni dsğerlendiriliyor. Gül Diken bu sayısında iki konuya ağırlık \eriyor: Kısa sire önce ölen Fransız mizah ustası Roland Topor ve Kıbns Türk Karikatürü. Roland Topor tölümünde Topor'un k \>-aköpen, krli Yersiz, TürkTütünü. \aşamdan Bir kesit,Şiş Saptayıcısr başlıkh larikatürlerine, "Ölüm ve Ressam" başlıklı şiirine, "Yatağımda Bir Ceset" başlıklı ölümünden üç gün cnce vazdığı metnine, Necati \b»a"nın Roland Topor portresine. ferit Edgü'nün "Dostum Topor Oldü. Tann'nın Çekeceği Var", Vüksel Arslan'ın "Ferit Edgü'ye Topor İçin IMektup" ve Manuel Gasser'in 'Topor' başlıklı Roland Topor yazılanna yer venlıyor. Yunus Koray "yüzü açık bir kapah çarşı, gövdesi infilak- benzersiz bir karikatür, bir dişi tehlike" dizelerivle başlayan şiiriyle Suna Pekuysalı anlatıyor sayfasında. Koray'ın yazısı Necati Abacı'nm çizdiği portre ile süsleniyor. Mehmet Ali Kıhçbay ise 'fktisadın Komiği' başlıklı yazısıyla katılıyor dergiye. Gül Diken bu sayıda aynca "Felsefi Açıdan Gülme ve Mizah' başlıklı yeni bir yazı dizisine başlıyor. Semih Gümüş'ün Ferruh Doğan'ın çizgi dünyasını değerlendirdiği dergide Doğan'ın karikatürlerine de yer veriliyor. Philippe Jones "Daumier'in Taşbaskılannda Kadınlar", Carlos Casrilla Del Pino da 'Vasquez de Sola'nın Portrelerinde Kişi ve Kişilik" başlıklı yazılanyla katılıyor Gül Diken "e. Kıbrıs Türk Karikatürü bölümünde ise Hüseyin Çakmak ve Turgut Çev iker değerlendirmelerini aktanyor okurlara. Akdeniz ışığıyla resimler, siirler ve Iskenderun'a uzanan bir yolculuk 'P Dergisi 'nde Akdeniz rüzgârlan Kühür Servisi - Üç ayda bir yayım- lanankültürveantikadergisi 'P'ninyaz sayısı çıktı. Dergi bu ayki sayısını, ça- ğımızın düşünce ve sanatını derinden etkileyen, neredeyse tüm denızcılerin merakla incelediği Akdeniz uygarlıkla- nna ayınyor. Orhan Duru 'Piri Reis ve Akdeniz: Kitab-ı Bahri>e İle Bir Yolculuk' baş- lığındaki yazısında, Kitab-ı Bahri- ye'nin yol göstericiliğinde Çanakkale Boğazı'ndan demır alıp Akdeniz kıyı- lannı dolaşarak Iskenderun'a uzanıyor ve Piri Reis'in gemisinin dümen suyun- da bir mavi yolculuğa çıkanyor okur- lan. Cihat Soyhan "Çanakkale"den Pupa Yelken' başlıklı yazısında ise, 17. yüz- yıl sonlanndan 20. yüzyılın başlanna kadar Çanakkale yöresinde yapılan 'Çanakkale Senuniklerinde Kahon Motifli Tabaklar'ı aynntılan ile anlatı- yor. Soyhan'ın yazısı aynca, Çinili Köşk, Akdeniz Medeniyetleri Müzesi ve Sadberk Hanım Müzesi'nde yeralan gemi motifli tabak resimleriyle süsle- niyor. Ferid Edgü 'Akdeniz IşığT başlıklı yazısında tanh öncesinden moderniz- me uzanan bır zaman diliminde, Akde- niz olgusunu ırdeliyor ve Henri Matis- se, Andre Derain, Roul Dufy, Albert Manjuet, PabJo Picasso. Nicolas de Sta- el gibi ressamlann resimlennı. Rafad Alberti, M. Cevdet Anday, Ömer Hay- yam. Cesare Pavesse. B. Rahmi Eyü- boğju, Charies Baudelaire, Rene Char, Fernando Pessoa, Oktay Rıfat, Lawren- ce Durrell, Orhan Veli, Konstantinos Kavafis gıbı şairlerin de şiirlerini bu- luşturuyor yazısında. Celal Üster'in 'Patek Philippe Müze- si'nden Ünlülerin Saatleri' başlıklı ya- zısında ise, saatin geçmişten günümü- ze kadar olan serüveni anlatılırken, Kraliçe Victoria, Charlotte Bronte, Al- bert Einstein, Marie Curie, Çaykovski, Tolstoj ve daha birçok ünlü ısmın kul- landıklan saatlerde tanıtılıyor. Dergide yeralan ilginç yazılardan bi- ri de Jean Richepin'in kaleme aldığı Sultan II. Abdülhamit Müzayedesi. Ya- zıda, 1911 yılmda Sultan II. Abdülha- mit Selanik te sürgünde iken Paris'te düzenlenen ve sanat çevrelennde bü- yük yankılar uyandıran bu müzayede- nin ilginç öyküsü anlatılıyor ve müza- yedenin kataloğundan yola çıkılarak II. Abdülhamit'in mücevherleri, inci kol- yeleri, takılan, saat ve değerli taşlan ta- nıtılıyor. Derginin bu sayısında aynca, Doğu tutkunu Pierre Loti, Loti araştırmacısı Alain Quella-Villeger'nin kalemınden anlatılıyor okurlara. Pierre Loti'ninar- tık bir müzeye çevrilmiş evi ise Nedim Gürsel'in izlenimleriyie tanıtılıyor. Ferid Edgü'nün çağdaş Türk resmi- nın ustalanndan Nejad Devrim'in so- yut- öncesi ve soyut-sonrası dönemle- nnden manzaralannı yorumladığı 'Ne- jad'ın Kentleri'nde başlıklı yazısı ve Raffî Portakal'ın müzelerde ve evlerde sergilenen yapıtlann, gelecek kuşakla- ra sağlıklı biçımde kalabilmesı için ne- lere dikkat edilmesi gerektiğini anlat- tığı 'P Kitaplığı' da dergide yer alan di- ğer yazılardan. 'P Dergisi' bu sayısında aynca, okur- lan için 'Küçük Ansiklopedi' başlığın- da bir bölüm başlattı. Sanat ve antika değeri taşıyan yapıtlann tüm özellikle- rinin, uzmanların kalemınden okuna- bileceği bu köşede, bu ay. Mesut Hak- güden'in kalemınden 'Tophane Sanaü ve Lüleci Çamuru" anlatılıyor. Fela AIDS'ten öldü • Kühür Servisi - Afrika Müziğinı dünyaya tanıtan Nıjeryalı müzısyen Fela Anikulapo-Kutı. 3 ağu^tos pazar günü 58 yaşında AIDS'ten öldü. Fela'nın doktoru yaptığı açıklamada. sanatçının bu anı ölüm nedenınin kalp yetmezliği olduğunu, ancak Fela'nın vücut direncinin AIDS nedeniyle çok zayıfladığını belırrti. Nijerya'da son 20 yılda pek çok kez tutuklanan. hapse atılan, sürgüne gönderilen ve manyuana savunuculuğu yapan Fela, 1959 yılında Londra'da kurduğu grubu ile caz dünyasında ısım yapmış \e müzik yaşamı boyunca Afhka ritmleri ile cazı bırleştirerek birçok esere imzasını atmıştı. Yorumcu, besteci ve saksofoncu Anikulapo-Kuti. hayranlan tarafından Fela olarak adlandınh>ordu. İdil Kültür Merkezi'nde bu ay • Kühür Servisi - İdil Kültür Merkezı agustos ayı etkınliklerini sınema göstenmlenne ayırdı. Merkezin gösterimleri kapsamında 'Nixon' (5. 6 ağustos), •JFK" (7, 8, 9 agustos), "Babam İçin' (10. 11. 12 ağustos). 'Robin Hood" (13, 14, 15 ağustos), 'IşıklarSönmesin' (16. 17, 18 ağustos), 'Full Metal Jacket' (19, 20, 21 ağustos), •Yağmurdan Önce' (22, 23, 24 ağustos), 'Beyaz Diş' (25, 26, 27 ağustos), 'E.T' (28, 29. 30, 31 ağustos) adlı filmler izlenebihr. Filmler hafta ıçi saat 15.00 ve 19.00'da. hafta sonu da 13.00. 16.00 ve 19.00'da izlenebihr.^/ 32 19) Selçuk Erdem'rJen Karikatürtep-1' • Kühür Servisi - Haftalık kankatür dergisi Leman çızerlerinden Selçuk Erdem'in Kankatürler-1 adlı kitabı Parantez Yayınlan'ndan çıktı. Yerele ve güncele bağlı kalmayan e\Tensel bakış açısı \e usta çizgisiyle tanıdığımız Erdem. bızlere bugüne dek yayımlanmış. olan karikatürlennden bir seçkı BJhg* ıı ; j «a sunuyor bu kitapta. Asmalımescirte yaz karması • Kültür Servisi- Fatoş Akagün (he>kel). Vluzaffer Akyol. Muhammed Aliev (seramik), Bahadır Boysal, Hüsnüan Çevik, Mehmet Ekiz, Habib Gerez. Helena Holoman (fotoğraf), Muvaffak İren, Ekrem Kahraman. Gülden Kut, Ahmet Rıza. Sevim Yeşilbursa Asmalımescit Sanat Galerisi'nde düzenlenen yaz karmasında bır arava geliyor. Sergi 10 eylül tarihine dek görülebilir. (249 69 79) Kemal Demirel'in yeni kitabı • Kültür Ser>isi- Kemal Demirel'in In^anlar Üzerine ile İnsan ve Dünyası adlı denemelerinden oluşan "Tann'nın Onuru İnsan' adlı kitabı Yankı Yayınlan'ndan çıktı. Yaklaşık 30 yıldır edebıyat dünyamızın içinde yer alan Demirel'in, 'Evimızin Insanlan' adlı yapıtı Piano Piano Bacaksız adıyla sınemaya da uyarlanmıştı. Demirel'in bu son kitabı. 20 yüzyılın onurunu kaybetmek üzere olan ınsanına özgürlüğünü ve kendini tekrar bulması için bir çagn niteliğinı taşıyor. Demirel. toplu denemelennin yer aldığı son kitabında aynca kahramanlıktan inanca. bağımlılıktan paylaşmaya kadar yaşama dairpek çok konuyu ışlıyor Octavio Paz kanseı* tedavisi görüyor • Kühür Servisi- Nobel ödüllü ünlü Meksikalı şaır Octav io Paz önümüzdeki günlerde Meksika'da Askeri Merkez Hastanesı'nde kanser tedavisi görüyor. 63 yaşındakı şaınn geçen hafta hastaneye kabul edılmesine ve kemoterapi tedavisine başlanmasına karşın hastane yetkilileri, Paz'ın hastanelerinde kalıp kalmadığı konusunda herhangi bır açıklama yapmıyor. Yazdıklanyla çeşitli kesımlerin tepkisini çeken Octavio Paz 1990 yılında Nobel ödülükazanmıştı. Stockholm'de Strindbepg Festivali • STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Stnndberg Festivali bu yıl 4. kez Stockholm'de düzenlenıyor. Daha çok bır halk şenliği şeklinde olması tasarlanan festival 23 ağustos-7 eylül tarihleri arasında gerçekleşecek. ts\eç'in ünlü \azan, ressamı. fotoğraf sanatçısı Strindberg halen müze olarak korunan Mavi Kule adlı evinin çevresinde düzenlenecek gösterilerle anılacak. Dans ve müzik gibi pek çok etkınliğin yer alacağı festivalde Strindberg'in fotoğraflan ve bazı tablolan da sergılenecek. Lionel Hampton Nice'te • Kültür Servisi - 91 yaşındaki cazefsanesi Lionel Hampton Riviera Caz Festivali'ne katılmak amacıyla Nice'e gitti. Hampton'ın 18 kışılik orkestrasıyla katılacağı konserleri yakın dostu Amel Hakem düzenledı Sanatçı Amenka'da konserler vermeyi sürdürmesine karşın uzun süredir Avrupa'ya gelmiyordu. Güçlükle yürüyen ve çoğunlukla tekerlekli sandalye kullanan sanatçı, yann ve perşembe günleri hayranlanyla buluşacak. Mark Ravehill'in ilk yapıtı Götebopg'da sahneleniyor • GÖTEBORG (Cumhuriyet)- İngiliz piyes yazarı Mark Ravehill'in ilk yapıtı olan ve Out of Joints adlı tiyatro tarafından sahnelenen "Shopping and Fucking' dünya rurnesini Göteborg'da noktalıyor. İngiliz eleştırmenler tarafından yüzyılın en büyük tıvatro olayı. çağdaş bir klasık yorumlanyla övülen oyun A\ ustralya. Kuzey Amerika ve Israıl'i dolaştıktan sonra 16-17 eylül tarihlerinde Göteborglu izleyicilerle buluşacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear