23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SKYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 1997 PAZAR 12 KULTUR ALLECRO EVİN tLYASOĞLU Orkestra solisderi karmaşasıOrkestra programlannın arka kapa- ğnda "Orkestra solistteri'" diye bir lis- te görürüz. Son iki yıldır Istanbul'da var olmayan bir liste bu. Orkestra mü- durü Türkmen Güner, 120 kişilik tstan- bul Devlet Senfoni Orkestrası kadro- sunun solıst nitelemesi altındaki yedi sanatçısınm maaş ve görevlenni dur- durmuştu. Yalnız Istanbul'da değil, ül- kemizin her büyük orkestrasında yer alan bu solistler Kültür Bakanlığı'nca 1971 'den ben atanmakta. Önceden de dikkati çektiğimiz bu konu üstüne Türkmen Güner şunlan söylüyordu: •'Solist kadrosu adı ahında bir kadro mevcut değil, 120 kişive eklenen 7 Idşi her ne kadar "orkestra solistı" olarak anılsa da onlar için ayn bir statii veya kadro olmadığından orkestra >edi kişi eksik kadro ile icra edecek demektir. Şu anda orkestra solisti olarak topluluğu- muz arasına atanmış kişiler (Ann Ka- ramürsel. Gülşen Tatu, Güher Pekinel, Süher Pekinel, Mehmet Okonşar, Me- ral Güneyman ve Halit Çam) ayn bir statüleri olmadığından. herhangi bir or- kestra sanatçısının yerini işgal etmekte- ler. Örneğin bir tromboncu gerekse onun kadrosunda Meral Güneyman var. Va da bir kemancının kadrosunda Güher Pekinel! Orkestra yönetkni kadrosunu genişletemediğinden topluluk için gere- ken yeni elemanlan gündeUk- yevmiye ücreti ile kiralamakta. Her biri birbirin- den değerü olan solistlerimiz aslında sta- tii açısından Maliye Bakanhğı'na karşı kandınlmış durumda. Ömeğin piyanist Meral Güneyman bir tromboncu ola- rak kandınlmış. Bütün bu orkestra so- listleri 100 puan ve 6 ikramiye karşılığı, orkestra üyeleri ile aynı kefeye konul- muşlar." Neden dava açmıyorlar? Hemen şunu belirtmek gerekir: Do- ğal kı uluslararası kıstaslara sahip olan solistler çok zor yetişiyor. Onlara dev- let tarafindan destek vermek çok güzel birdüşünce. Ancak onlan da böylesi bir muamele ile karşı karşıya bırakan ya- sal boşluklara ne demeli? Daha önce birkaç kez bu konunun altını çızmiştik. IDSO Müdürü Türkmen Güner. 1995 'te bu orkestra solistlerinin maaşı- nı kendi bütçesinden vermeyi redde- dince bir araştırma yapmıştık. Gerçek- ten de böylesi bir solist statüsünün ol- madığını. atanan solistler için orkestra- lann sanatçı kadrolannın kullanıldığı- nı öğrenmiştik. O günden bu yana ne- ler oldu? Şöyle anlatıyor Türkmen Güner: "Soruşturma sonuçlanıncaya kadar maaşlann bir üst makamdan ödenme- • Ülkemizin her büyük orkestrasında yer alan "orkestra solistleri', Kültür Bakanlığınca 1971 'den beri atanmakta. Ancak solist kadrosu adı altında bir kadro yok, dolayısıyla bu sanatçıların ayn bir statüsü olmadığından herhangi bir orkestra sanatçısının yerini işgal etmekteler. Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü Türkmen Güner. bu solistlerin maaşlannı durdurduğu gibi duruma dikkat çekmek için iki yıldır orkestrayla konser vermelerini engellemekte. si karan alındı. Ve 1996 Temmuz ayın- da soruşturma sonuçlandı. Orkestra Müdürlüğü haklı bulundu. Ancak vine Kültür BakanlığTndan gelen bir emir. solistlerin maaşını ödejiniz, şeklinde i- di. İta yetkisini kullanarak tekrar öde- meyi durdurdum ve Ekim 1996'dan bu yana, neredeyse on aydır orkestra so- listlerine ödeme yapılmamakta. Ardın- dan yeniden soruşturma açılnuş. Teftdş kurulunun yeni raporu beklenivormuş. Konu aynı, tefriş kurulu aynı kişiler, mağdur olanlar aynı, orkestra müdürü aynı!" lşın bir başka ilgınç yönü de orkest- ra müdürlüğüne bu solistlerin maaşı ödensin diye emır geliyor, müdür em- re uymuyor. Peki, neden bugüne kadar müdüre hiçbir ceza uygulanmıyor 0 En azından bir dısıplın cezası?.. Ya da mağdur olan solistler neden dava aç- mıyorlar? Aslında onlar da kandınlmış durumda. Aslına bakarsanız orkestra solistli- ğı. devlet sanatçılanna bir devlet kade- mesinden ödeme yapabilmek için veya harika çocuk > asası ile yurtdışına gön- derilmiş sanatçılara, döndüklerinde devletin kol kanaı germesi için başla- tılmış bir uygulama. Ancak hiçbir za- man statüsü olmamış. Konserlerinden tanıdık solistlerin arasında bir de tanımadık ad var: Halit Çam. Tam on beş yıl önce orkestraya 'sanatçı' olarak atanmış. Heray maaşı- nı ve gereken ıkramiyeleri, teşv ik prim- lerini almış. Şef olarak orkestrada gö- rev yapmayı bekleyen Halit Çam. bir- kaç kez şeflik sınavına girmiş ve or- kestranın teknık kurulunca reddedil- miş. Şeflik görevi verilmese de bir kez atama çıktığı için 'sanatçı' adı altında- ki uygulamadan doğal olarak y ararlan- makta. Şimdi yeniden Güzel Sanatlar Mü- dürlüğü'ne başvurmuş. Önce, ıdare mahkemesinin 30.5.1995 tarihli kara- nyla şeflik niteliğinde olmadığı onay- lanmış. Ardından temyize gitmış ve temyiz de 15. 8.1997 tarihli kararı ile idare mahkemesini onaylamış. Aradan üç gün geçince Kültür Bakanlığf ndan bir atama emri gelmiş İDSO Müdürlü- ğü'ne. 18.9.1997 tarihli yazıda Halit Çam'a 'şef yardımcılığı vekâlet' görevi verilmesi emrediliyor. Bu atama yazı- sının altında da dört imza var: Güzel Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel, Genel Müdür Yardımcısı YaşarDoruk, Müsteşar Cevdet Türkeroğlu ve yeni Kültür Bakammız tstemihan Talay. Bu atamaya ilişkin olarak da şunlan ekli- yor Türkmen Güner: "6940 sayılı Or- kestra Yasasrnın 8. maddesi uyannca şef vardımcısımn atanması ancak or- kestra şefinin de onaylaması ile münı- kün olur. Böyle bir onav olmadan bu atamayı nasıl uygulayabiliriz?" Dinleyieiler cezalandırüıyor Diğer solistlerin durumlannda ıse şimdilik hiçbir değişiklık yok. Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü. bu solistlerin maaşlannı dur- durduğu gibi duruma dikkat çekmek ıçm iki yıldır orkestrayla konser ver- melerini de engellemekte. Böylece ts- tanbul dinleyicisı Pekineller'ı. Güney- man'ı, Okonşar'ı. Tatu'yu ve Karamür- sel'i orkestra eşliğinde dinleyememek- te. Burada cezalandınlanlar ıse herşey- den önce dınleyiciler oluyor İşin bir başka dengesizlıği de uzun süredir tstanbul solistlerine maaş öden- mediği, konser verilmediğı. Kısa süre- dir delzmirsolistlenne konser verilme- diği halde Ankara Cumhurbaşkanlığı ve Çukurova Devlet Senfoni orkestra- lannda aynı gerekçe ile atanmış solist- ler kesintisiz maaşlannı almakta ve or- kestralanyla konser yapabılmekteler. Istanbul'da konser dinleyicileri. so- listler ve orkestra yöneticileri bu yılki programlarda solistlerin durumlannı merakla bekliyorlar. ADR Prodüksiyon, TÜRSAK'ın işbirliğiyle kapsamlı bir 'Atatürk Belgeseli' hazırlıyor GerçekbelgelerleAtatürk belgeseli SİNEM YENEL Merkezi Paris'te bulunan ve bu- güne kadar Fransa başta olmak üzere pek çok önemli belgesele imza atmış ve bunlan Avrupa ka- nallannda da göstermiş olan ADR Prodüksiyon. yönetmenliğinı, ge- nelde televızyona çalışan ve pek çok başanlı belgesel çekmiş dene- yimli kadın yönetmen Jocelyene Saab'ın yapacağı'Atatürk Belge- seli" başlıklı projenin çalışmalan- na başladı. 'Belge filmlere dayalı bir proje' olarak tanımladıkları ve dünyada ilk kez gerçek belgeleriyle bir Atatürk belgeselinı gerçekleştir- meyı hedeflediklerinı belirten ku- ruluş, filmin yapımı için Türkiye partneri olarak Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfi'na (TÜRSAK) üç hafta önce resmi başvuruda bulundu. Atatürk'ün portresinın çızıleceğı belgeselin çekilmesi için Türkiye ve dünya arşivlerinin yanı sıra tüm dünya- daki özel arşivlerin de titizlikle ta- ranacak olması nedeniyle, sürpriz Atatürk belge film görüntüleri ve fotoğraflann. sözkonusu belgesel- de ilk kez kamuoyuna sunulabıle- ceği gündeme geliyor. Fransız TV kanallanndan Fran- ce 3 veArte'ın da destek verdiği belgeselin yapımı için ADR Pro- düksiyon'la bir prensip anlaşma- sı yapan ve ön hazırlıklar konu- sunda çalışmalannı başlatan TÜRSAK, belgeselin gerçekleş- tirilmesi için katkıda bulunmala- n konusunda Cumhurbaşkanlığı, Gcnclkurmay Başkanbğı ve Kül- tür Bakanlığınezdındegırişimler- de bulundu. Konuyla ilgilı olarak Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı Başkanı Engin Yiğit- gil ile görüştük. "Atatürk Belgeseli" başlıklı proje için ADR Prodüksıyon'un kendilerine bir faksla başvurdu- ğunu ve böyle bir projede özellik- le Türk partnerinın önemli bir ko- numda olması nedeniyle şırketin TÜRSAK vakfını seçtiğıne işaret eden Engin Yiğitgil, başvuru üze- rine ilk hareketlere başladıklannı belirtiyor. Bu belgeselin. gerek Fransa'da yaşayan. fakat aslen Doğulu. Lübnanlı bir kadın yö- netmen olan Joceryene Saab' ın ba- kış açısıy la Atatürk'ün anlatılma- sı. gerekse dünyada ilk defa bir yabancı kuruluş tarafin- dan, 1998'deözellikleFrance3ve Arte kanallarında gösterilmek üzere planlanmış bir y apım olma- sı bakımından büyük önem taşıdı- ğına değinen Yiğitgil. cumhunye- timizın 75. yıldönümüne yaklaş- tığımız şu günlerde böyle btr gin- şimin çok ayn bir yere sahip oldu- ğunu vurguluyor. 'Destek bekliyoruz' Atatürk'ün. varlığında hem as- ken dehayi hem devlet adamlığı- nı hem de bir milletı yoktan vare- debılecek kapasıtede bir düşünür- lüğü bürünleştirdiğinı ve bu özel- liklerinden dolayı 20. yüzyılın, hatta dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından bıri sı- fatını kazandığını söyiüyor. Fran- sızlann Atatürk'ü 20. yüzyılda ya- şamış en önemli kişilerden birı olarak gördüklerıni ve bu yüzden böyle bir belgeseli kazandırmak istediklerini belirten Yiğitgil, pro- jeye katktda bulunmak için vakıf- ça toplanıp bırtakım kararlar al- dıklanna ve gerekli başvurulan yaptıklarma değınıyor- "İlkönce Cumhurbaşkanlığı makanuna he- men vazıniLn >a/dık. Burada biz- den istenen çok önemli birolav var. Atatürk bir Türk olduğu için ve Türk devletinin kurucusu olduğu için, Türk ortağının varlığı bu pro- jede çok önemli. Nesnel olabilmek açısından, daha çok Türk belgele- rine dayalı bir belgesel yapmak is- tiyorlar. Biz Genelkurma>'a da müracaat ettik. Biitün askeri ar- şiv lerden belgelertoplamak istiyo- ruz. Bir diğer aşamada, Türkiye çapında bir duyuru da yapacağız. Ozel arşivler. özelfotoğraflar.özel belge ve mektuplan da toplamak arzusundavız. Bunlan elde ettiği- miz vakit beraber prodüksiyona girebileceğiz. Zaten bizim varlığı- mızın önemi de burada." TÜRSAK'm bir sıvıl toplum örgütü olduğunu. çeşitli kesimler- den üyelerinın bulunduğunu ve kaynaklarının tamamen kendi yaptığı projelere dayandiğını be- lirten Yiğitgil. Kültür Bakanlı- ğı'ndan da destek ıstediklerinin altmı çızıyor: "Dolayısrvlabize bu- rada Kültür Bakanlığı'nın ve dev- letin diğer kurumlannın gerek maddi. gerekse arşivleri açmak. izinleri vermek ve ellerindeki bel- geleri kullandırmak suretiv le >ar- dımcı olmalannı istiyoruz." *\DR Prodüksıyon'un belgele- nn bir kısmını ve Atatürk'le ilgili hiçbir y erde yayımlanmamış fılm- önetmenliğini Fransa'da yaşayan Lübnanlı kadın yönetmen olan Jocelyene Saab'ın üstlendiği belgesel, dünyada ilk kez bir yabancı kuruluş tarafindan, 1998'de özellikle France 3 ve Arte kanallannda göstenlecek. Yapımda Atatürk'ün portresi Çİzilirken, 'Bir Islam ülkesinde laik bir cumhuriyet kurarken uyguladığı politika' analiz edilecek. leri elde ettiğini belirten Yiğitgil. belgeseli çekenJocelyene Saab'ın yaklaşım biçimini. yönetmenin kendi sözleriyle şöyle özetliyor: "Mustafa Kemal'in portresiyle Türk millivetçiliğinin önemini ve onun bir İslam ülkesinde laik bir cumhuriyet kurmaktaki strateji- sinde askeri eğirimin rolünü ana- liz etmek istemekteyim. Bağımsız- lık için savaşüırken İslam dünya- sında iki karşıt görüş ortaya çık- mıştır. Bunlardan birincisi,M. Ke- mal'in başlattığı laik ve geçmişin- den bağımsızlaşdnlarak ekono- mik Uerlemeler kaydetmeye yöne- lik harekettir. DiğerL Suudi Arabistan'dald es- ki geleneklere. tarihi kökenlere ge- ri dönüşü içeren harekettir. Fas'tan Pakistan'a kadar bu iki hareket, İslam dünyasını ikiye böl- mektedir. Ben özellikle ikonogra- filer ve film arşiv leri aracdığıyla M. Kemal'in modem Türkiye gö- rüntüsündeki Türk-İslam sentezi- ni > aratnıakta. İslam semboilerini nasıl kullandığını araşurmak isti- yorum." Yönetmenin bakış açısını önemli bulduğunu v e şu anda Tür- kiye'nin geçırmekte olduğu kon- jonktürü de çok güzel aydmlata- cak gibi gözüktüğünü belirten Yi- .ğitgil, Batıdayaşayan.amaaslen Doğulu olan bir kadın yönetmenin konuyu ele alış bıçimınden heye- can duyduklarını ıfade edıyor. Belgeselde dramatizasy ona yer verilmeyeceğıni. bunun zor bir ış olduğunu ve filmin tamamen bel- ge filmlere ve arşıvlere dayanan. kelımemn tam anlamıyla bir 'Ata- türk Belgeseli' olduğunu vurgu- luyor. Televizyonlarla bağlantı ADR Prodüksiyon'u. bugüne kadar birçok belgeseli başanyia çekmiş ve bunlan pekçok Av rupa kanalında göstermiş ciddi ve güç- lü bir fırma olarak nitelendıren Yiğitgil. şırketin daha şimdiden. belgeselin 1998de France 3 ve Arte kanallannda göstenlmesıni garantilemış olduğunu. kendileri- nın de bütün dünya telev ızyonla- n ileyazışmayabaşlamışoldukla- nnı vurguluyor. Yabancı bir ortaklıkla M. Ke- mal belgeseli yapmanın dünyaya açılmamız açısından önem taşıdı- ğım da belirten Yiğitgil. sözlerinı şöyle noktalıyor: "Burada vurgu- lanmak istenen. Doğu ve Batı'nın laik bir sentez içinde anlanmı. Tür- kiye Cumhuriyeti'nin. dünyadaki diğer devletler arasında çok özel bir yeri var. Bu giderek ortaya çık- mava başladı. Biz. Doğu ve Baü sentezini en iyi birleştiren, laik. güçlü. ileri ve kökleri aslında çok geçmişe dayanan genç bir devletiz. Iştc bu Atatürk belgeselinde de bu- nu ispat etmeye çalışacağız. Çün- kü 75 sene evvel bir adam Türki- ye'de böyle bir şeyi başanyor. Ozd- likle vurguluyorum. askeri, siyasi ve bence felsefi dehası inanılmaz bir adam." KÖŞEBENT ENİS BATUR Füreya'yı Uğurlarken Birkaç gün önceydi; Leyla Gencer'le yan yana otururken, içimde tırmanan heyecanın nedenini arıyor; daha doğrusu duygusal kıpırdanışlanmın bir bakıma adını koymaya çalışıyordum. Bir yer- den hatırlıyordum: Bir hafta öncesinde Nurhan Atasoy ile yan yana geidığimiz günden mi, bir ay önce Mina Urgan ile konuşurken mi, iki yıl önce Cahit Uçuk Hanım ile söyleşırken mi, daha önce Muallâ Anhegger le karşılaştığımda mı - hayır, hiçbirinde değil, çünkü hepsınde bekleyen, sak- lanan, görünen birgizilgüç... en çokda, galiba, Fü- reya'da. Bu hanımefendiler ne büyük bir derinlik, ne bü- yük bir karmaşa açmışlar. yaratmışlar içimizde. Onların yaratıcı yanlarıyla sınırlı olmayan bir ilişki- den söz ettiğimi güç bela fark ediyorum: Bir o ka- dar da "Insan" ve "Kadın" kimlikleriyle beni, baş- kalarını büyülerine hapsetmışler. Füreya'nın ölümü, sayısız özel isim çağırdı zih- nime: Füreya'da netleşen sanki bir portreydi. Kimdi o? Yalnızca bir sanatçı türü, bir insan tipi, bir kadın "form"u ve ıçeriği olsaydı gene iyi: Bütün bunla- nn toplamı, o toplamın bir fazlasıydı. Füreya'yı anlamaya başlamak için ondan önce- sine uzanmak gerekıyor. Bu topraklarda, bu şehir- lerde geçen yüzyılda, hatta yüzyılımızın ilk yılların- da yaşananları gözden geçirmeliyiz. Pek çok ta- nıktan bırine bakmakyeterli: Loti'nin, dilimize Na- hid Sım Örik tarafindan çevrilen "Naşad Kadın- lan" bütün ipuçlarını veriyor: Sıkışmış, çünkü iyı- cene sıkıştırılmış, erkek dünyaysı tarafindan bo- ğulmuş Osmanlı kadınlan kıpırdanıyor, taşmaya hazırtanıyorlar. Biradım sonrasmda. birfotoğraf: Füreya'yı, Ley- la Gencer'ı, Mına Hanım'ı ya da Nurhan Hanım'ı hazırlayan Halide Edip, Sultanahmet Meyda- nı'nda konuşuyor: Kurtuluş, ancak çok boyutlu olunca gerçek anlamında kurtuluştur. Bu kadınlan, bu ınsanları, bu sanatçılan bir dün- ya görüşü doğurmuştur. Devrimci Cumhuriyet'in yıkılmasını tek çözüm yolu olarak görenlerin ara- sında erkekleri görmek beni şaşırtmıyor, anlamak- ta güçlük çektığim: Kadınların, Kadın'ın Erkek he- gemonyasından bellı ölçülerde sıynlmasının bede- lini göremeyişlerıdir. Yakın dostu Ferit Edgü, son zamanlarında Fü- reya'nın, neredeyse artık yaşamak istemediğinil ülkenın ıçine düştüğü durumdan duyduğu mut- suzluğa katlanamaz hale geldiğini aktarmıştı. Bir başka dünya görüşünün "Kadın "a biçtıği de- ğer ve ayırdığı yer üzerınde duracak değilım. Bu, onların kendilennin bılecegi iştir. Köklü rahatsızlık duyduğum şey başka benım. Füreya'nın ölüm haberi ulaştıktan sonra, bir avuç ınsan, televizyonların konuya "gerektirdiği" özeni göstermelerıne katkıda bulunmak amacıy- la harekete geçtik: Samih Rifat'ın çektıği Füreya belgeselinin birer kopyasını bütün kanallara gön- derdik. Bazıları değerlendırdıler bu malzemeyı, ba- zılarıysa "hemen" ılgılenmediklerinı belirttiler. • Onların "Kadtn"\ değıldi Füreya: Onların "ln~. san"\. "Sanatçı"s\ değildi. Onlar dakikalarını, hat- ta saatlarını "zina" odağının etraimdadeğeriendir- meyi, "Kadın "\ bu yönde kullanmayı yeğliyoriardı. Çağdaşlık / Çağdışılık ayrımını bir noktada odaklamak doğru değil: "lstismar"\r\ en ağır biçi- mi. çarşafın altında gizlenmiyor bana kalırsa. Füreya'yı uğurlarken bunlan düşündüm. Hâmiş: Sevgıli çocukluk arkadaşım Hadi Ulu- engin, ipin ucunu kaçırdı Saygı kaybolursa sev- gi yaşar mı? 'Hemingvvay' adı tecimselleşti • Kültür Servisi - Ünlü Amerikalı romancı Ernest Hemıngvvay'in oğullan "Hemingvvay Ltd." adlı bir firma kurarak babalannın kullandığı eşyaları pazarlamaya girişti. Hemingvvay "e ait ikon, biblo. resim ve yontu gibi antika eşyalan üst düzey pazarlara sunacaklan söylenen kardeşler. babalannın 1961 yılında intihar ederken kullandığı tüfeği de çok yüksek bir fiyatla satmayı tasarlıyorlar. Yeğenlen Lonan Hemingvvay'e göre ıse bu gınşim, iğrenç bir açgözlülük, ünlü yazann anısına büyük bir hakaret. Pınar Çocuk liyatrosu'ndan turae • Kültür Senisi - Pınar Çocuk Tiyatrosu. geleneksel yaz turnesını bu yıl da sürdürüyor. 10 yıldan bu yana kış aylannda, tzmır ve Istanbul'da çocuklan bilinçlendirmek ve güzel sanatlara olan ilgilerini arttırmak amacıyla ücretsiz oyıınlar sergileyen tıyatro. yaz sezonunda tüm Türkiye'yi dolaşıyor. Tıyatro. bu sezon 45 gün ıçerisinde 25 il merkezi. 24 ılçe ve köyde 58 oyun sergiledi. Can Çelebi'nin yazdığı, Şakir Pehlıvan'ın yönettığı "'ÇevTe Bizim. Sağlık Bızım" adlı oyun, izleyenlerin' büyük beğenısını topladı. Baykupt'un romanları yeniden gündemde • Kültür Servisi - Fakir Baykurtun ilk kez yayımlanan - "Yanm Ekmek" adlı romanı ve: diğer önemli yapıtlan, Adam Yayınlan tarafindan yeniden basılıyor. Yazann yeniden gözden geçirerek basima hazırladığı kitaplardan "İrazca'nın Dirliği", köy yaşamında töreden gelen baskıyı çarpıcı bir dille gözler önüne seriyor. Baştan başa halk sözleri, türküler ve espnlerle bezenmiş olan diğer kitap "Onuncu Köy"' ise Baykurfun ne büyük bir söz ustası olduğunu açıkça ortaya koyuyuor. Almelek'te karma sergi • Kültür Servisi -1 Eylul-20 Ekım 1997 tarihleri arasında Almelek Sanat Galensı. yaz sonu karma • resim-heykel sergısı düzenleyecek. Bu karma sergiye resim dalında Mananne Angersbach, Alp Bartu, Heather Brovvn, B. R Eyüboğlu. Cahit Güraydın. Nun tyem. Hüseyin Özçoban. Füsun Sağlam, Tanju Sağlam, Ibrahim Safi, « Zeynep San. Fahri Sümer, Türkân Torumtay: * heykel dalında ise Nadia Arditti, Zerrin Bölükbaşı. Akın Yıldırım adlı sanatçılar katılacak. ••
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear