Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 1997 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
Füreya Koral, çağdaş olana ve geleceğe ilgiyle yaklaşmış, dairenin kapanmamasını dilemişti
Yaşamı güzel kddı, yahnzhğını bfleCANAN BEYKAL
Füreya Koral; sanatinı. hayatını anlat-
tığı bir yazıda şöyle dıyor "Bir iki sene
evvel Yunanlı bir heykelci atölyeme gel-
mişti. Du\arda 195l"de yaptığım kapısı
olan bir duvan gösteren bir seramik, tesa-
düf. tam alünda masanın üstünde son ça-
hşmalanmdan bir seramik ev durmordu.
Çok Ugilendi ve tarihlerini sordu. 1951 \e
1980. "İlgınç. sanatçı yaşamında bir daire
çiziyor. bir noktadan başlayıp bir sürü
yol giderek aynı noktaya geliyor' dedi.
Ona, diterim. daire kapanmasın. dedim."
Ama 1910'da başlayan daire 1997'de
kapandı ne yazık kı. Robüs şeridı gıbidir
hayat, dairesel grafıği çizildi mı doğum
mu önce ölüm mü hangısı bırbirinın ar-
dında ya da önünde bılinmez. Doğum,
ölüm birbinne kanşır gider.
"Sanatçılar hiç ölmez" dense de kaçı-
nılmaz son. hangi yaşta ve nasıl gelirse
gelsın yıne de son derece acı bır olaydır.
Füreya Koral'ın kaybı da sevenlerini dost-
lannı ve sanat çevresini çok üzmüştür el-
bette. Çünkü artık onu zarafetiyle, olağa-
nüstü şıklığıyla. pınl pınl beynıyle % e yay-
dığı güzelliğiyle (ki benim ıçin sonuna
kadar güzel kalmayı başarmış olağanüs-
tü kadınlardan binydı) aramızda göreme-
yeceğız. Ölümün bir avuntusu varsa eğer
sanınm bu hayatın nasıl geçinldığiyle ıl-
gilidir. Füreya Koral'ın kendısi güzeldı.
yaşamı güzel kıldı, yalnızlığını bile. Çok
güzel şeyler ürettı, güzel yaşamasını bıl-
di ve sonuna kadar etrafı. kendisini ıçten-
lıkle seven. savan kişilerle çevrili ender
sanatçılardan oldu.
Benim yaş denen sayısal değeri unut-
tuğum tek kışı Füreya Koral'dır. Çünkü
çağdaş olana bunca ılgisı. sevgisi ve he-
yecanı düşünülürse. gençlık bıraz da bu
heyecanı yaşamak \e bunu aktarabılmek
değil midir? Füreya Koral benim anıla-
nmda öncelıkle sanata gelecek açısmdan
ilgiyle yaklaşan, yaşamı hep ılensi için
düşünen ve gerçekten dairenin kapanma-
masını dılemiş olan bıri olarak kalacak-
tır. Füreya Koral "ın bir yere gınşı bile sa-
dece heyecanın ta kendisidır. Onun yay-
dığı bır sıcaklık vardır kı bunu herkesle
paylaşmaktan, aktarmaktan vanadır. Bır
biyografık yazısında "Sanatçı ne için ya-
şar" dıye soruyor ve şö>le yanıtlıyor:
"Kendi iç dümasını, kendi görüşlerini.
kendi düşlerini pay laşmak için değil mi-
dir? Bu resimle, mü/jkk\ \azı ile heykelle
olduğu gibi seramikle de olur. Bir seramik
duvar bilmediğimiz ne çok insana bir şey-
ler sö>le\ebüir?"
FüreyaKorarın sanata ilgisi nasıl \ene
zaman başladı kendisı de bilemiyor bunu
Çünkü kendisini bildiğinden beri. duvar-
larda resimler, minyatürler. eskı yazılar
gördü. Dayısı Halikarnas Balıkçısı'nın
teyzeleri Fahrel Nissa Zeid \e Aliye Ber-
ger'in resimleriyle çe\Tİlı bırortamda bü-
yüdü. Dedesi Şakir Paşa'nın kütüphane-
sinden ilk kitaplannı okudu. Beş yaşında
keman dersleri aldı, İstanbul Ünıversite-
si FelsefeBölümü'nde okudu, 1947'dets-
-» üreya Koral'ın kendisi güzeldi, yaşamı güzel kıldı, yalnızlığını bile. Çok güzel
şeyler üretti, güzel yaşamasını bildi ve sonuna kadar etrafı, kendisini içtenlikle seven,
sayan kişilerle çevrili ender sanatçılardan oldu. Benim yaş denen sayısal değeri unut-
tuğum tek kişi Füreya Koral'dır. Çünkü çağdaş olana bunca ilgisi, sevgisi ve heyecanı
düşünülürse, gençlik biraz da bu heyecanı yaşamak ve bunu aktarabılmek değil midir?
Tarihin tanığıydı, sanat için yaşardı
CANDEĞER FURTUN
Uzun bir süredir rahatsızlığı nedeni ile Füreya Hanım'ı
kaybedebilinz düşüncesine bile katlanamadığımız durum
ne yazık ki gerçek oldu. Türkiye ilk çağdaş seramik sanat-
çısını. bır öncüyü, aynı zamanda Osmanlf nın geç döne-
minden Çumhuriyet'in kurulması ve günümüze kadar uza-
nan bir tarih diliminin önemli bir tanığını da kaybetti. Se-
ramık sanatına giren her kimse, hatta sanatm tüm diğer dal-
lannda bulunan kişiler, Füreya Koral'ı tanırlar ve sever-
lerdi; çünkü o sanatı ve sanatçıyı çok yakından izlerdi, hat-
ta sanat için yaşardı bile diyebilirim. Ama bütün bunlann
üstünde ben çok kıymetli bir dostumu kaybettim. 1980'le-
rin başından itibaren bu güne kadar bir zaman dilimini ya-
kından paylaştığım birdostu kaybettim. Kendisini çok sev-
diğimizi biliyordu, özleyeceğimizi de. Ama şimdiden bi-
le bu kadar özleyeceğimizi tahmin edemezdi. Biz dostla-
nn;n kalbinde her gün eksikliğini daha derinden duyura-
rak uzun yıllar yaşayacak. Ama Türk sanatında doldurul-
maz yeri hep yaşayacak.
vıçre'de bir sanatoryumda seramikle ta-
nıştı. Burada rahatsızlığı tedavi edilirken
başka bir hastalığa yakalandı; sanat. sera-
mik tutkunu oldu. Ver elini Paris ve sade-
ce toprakJa oynamak değil, sanatın bir ifa-
de aracı olan seramikle kendi dünya gö-
rüşünü, düşlerini. düşüncelerini aktara-
cak bir amaç edinmekti istediği. Batı'da
geçen uzun yıllardan sonra 1961 'de yur-
da döndüğünde Hitit sanatı onun için bir
şok oldu. Seramığı duvar olarak görürken
artık bir form olarak görmeye başladı.
1951 'de. Türkiye'de ilk kez kendi fınnını
v e malzemesini Paris'ten getirerek bir se-
ramik atölyesi kurdu. ilk sergisini Türki-
ye'nın o dönemde en çağdaş galerisi olan
Maya Galensi'nde açtı.
Yaptıklannı diğerlerinden ayıran, son
derece özel bir renk ve biçım ortaya ko-
yan ve bize "Bu bir Füreya seramigidir''
dedirten ürünler verdı. Onun için evin çok
özel bir anlamı vardı. Paris'te yaptığı li-
tograf iler ve seramiklerde hep ev. evler ve
ev içleri vardı. Ancak bunlar iki boyutluy-
dular, duvar seramiklenne uygundular.
Sonra bırdenbire bu evier üç boyutlu form
haline geldı hatta birleştiler, dizilişleriy-
le mekânlar oluşturdular. mahalleler ya-
rattılar. Bu neden ve nasıl oldu sorusuna
Füreya şöyle yanıt veriyor: "Belki yaşa-
dığım yerin etkisi. İnsanların evlcrinin
içindeki hayaüan beni bep ilgilendinniş-
ür. Bir kapı vardır, küçük. büyük. neyse_
sokaktan görünür. Kapak bir duvar gibi
içinde ne oluyor. ne bitiyor. nasıl yaşanıyor
büemezsiniz. İnsanlarda kapdanna gelin-
ceye kadar bir kılıfa bürünmüş sanki, az
çok birbirlerine benze\en insanlar. Kapı
açılıp içine girince kılıf atıhyor ve kendi öz
hayatlanm yaşıyorlar. Yaşadığım atöl-
yera büyük şehrin büyük caddelerin-
den (Elmadağ) yüz-iki yüz metre uzak-
ta. Ama iki büyük ağacı var ve tam bir
mahalle hayatı. Pencerelerden o küçük
dairelerin içindeki yaşamı izlivebiliyo-
rum. Dışandaki davranışlanndan na-
sıl ayrı. ne kadar değişik..."
Alçakgönüllü ve uyumlu
1993 yılında televizyon için bir sanat
belgeselinin çekimi sırasında bu atölyeye
gitmiştim. Bu belgeselin metin yazan ve
danışmanı olmakla birlikte çekim için
prodüktör benim Füreya Hanım'dan bir
Füreya 'yı
anmak
MENGÜERTEL
Ben Füreya adını 1951 yılında
sevgili Adalet Cimcoz'un MAYA
galerisinde duydum. MAYA her
kuşaktan sanatçı ve sanatseverin bir
araya geldiği coşkulu bir ortamdı.
Füreya bir sağhk sorunu ile yıllarca
uğraşmıştı. İlk kez Avrupa'da sergi
açmış ve kendine güveni artmış
olmasına rağmen, 40 yaşını aşmış
olarak, sanat konusunda her şeye
yeniden başlaması gerekiyordu. O
günlerden bu günlere hiç geriye
dönmeden çalıştı.
O zamandan bu güne süren
dostluğumuzda, çevresinde
harelenen gruplaşmanm içinde
olmak onurunu, oğlum, eşim ve
ben hüzünlü bir sevgi ile taşıyacak
ve Füreya'yı daima anacağız.
Fûreya'nın eserleri ortada, onlan
gördükçe heyecanımız tazelenecek.
Onu her zaman özlem ile anacağız.
Füreya sadece sanatçı değil
profesyonel bir izleyici. sanatsever,
Atatürkçü bir Türk aydını,
Çumnuriyet okuru, sinema tutkunu
idi. Yaşı artmış, bedensel sorunlarla
uğraşır olmuştu.
Fakat beyni pınl pmldı. istanbul
Film Festivali'ni izlemek istiyor
ama artık Fitaş'ın merdivenlerinden
inemiyordu. Çareyi şöyle bulduk.
Emek Sineması'mn kapısına kadar
arabayla getiriyor, koluna gjrerek
salona alıyorduk.
Buna rağmen son festivali
izleyemedi. Bizlerden gördüğümüz
filmleri anlatmamızı istiyordu.
Sanatla. ülkeyle ilgili hangi konuya
yaklaşsak onu anacağız.
randevu almamı (vermeyeceğinden kork-
tuğu için) ve Füreya Hanım da çekim sı-
rasında benim de bulunmamı istemişti.
Çekim ekibine sıkı sıkı tembihlerde bu-
lunduktan. tam vaktinde korkarak ürkerek
gırdiğimiz evde bambaşka bır Füreya ile
karşılaşılmıştı.
Tıpkı yaptığı serainık ev lenn içindeki
değişik insanlar gibi anılar yüklü, sanat
kokan bu evde Füreya Koral'ın alçakgö-
nüllü, yardımcı ve uyumlu davranışı ve el-
bette onun doğallıkla yaydığı çekim. ekı-
bin ışini bitirdiğı halde evden kolayca ay-
nlmasma ızin vermemişti. Bütün bir gün-
lük çalışma programım aksatan o gün, sa-
nınm çekim ekibinin uzun zaman anım-
sayacağı bir gün olmuştu. Benim için de
öyle.
Ingmar Bergman, politikacılan ve sanatçdan suçladı.
'Tiyatroyu kapatmak
ciddi bir suçtur!'
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM- Göteborg
Devlet Tiyatrosu'nun 1.5 yıl sü-
reyle kapatılması ve 130 oyun-
cunun kapının önüne konulma-
sı karan. ünlü yönetmen \e ti-
yatrocu Ingmar Bergman'ın
sessızliğini bozmasına yol açtı.
Bergman şöyle konuştu:
"Bir tiyatroyu kapatmak cid-
di bir suçtur. Buola>, ^ ^ _ _ _
her şeye burnunu so-
kan politikacılarla
beceriksiz sanatçıla-
ruı işbiriiği \apmasi
sonucudur. Sanat su-
rekliük üzerine ku-
rulur. Bunu boz-
mak. korkunç bir
davTanışur. Umarun
personeİ gereken di-
renişi gösterir. Bir ti-
yatronun. şimdi ^^^"^~"
Devlet Tiyatrolan Müdürü
Ronny Danıemsson ile kapatma
karannı önermişolan daire baş-
kanı Stefan Pettersson tarafin-
dan vönlcndirilmesi bir katast-
roftur."
Ingmar Bergman'ın Göte-
borg Devlet Tiyatrosu'na özel
ilgi duymasının nedeni daha
1946 > ılına uzanıyor. O yıl Tors-
ten Hammaren tarafından Gö-
/ngmar
Bergman,
Göteborg
Devlet
Tiyatrosu'nun
kapatılmasına
tepki
eösterdi.
teborg'a çağnlmış \e tiyatrovoı
ondan devralmıştı. Bergman
yönetımınde Göteborg Devlet
Tiyatrosu, kısa zamanda ulusla-
rarası üne kavuşmuştu. II.Dün-
ya Savaşı sırasında Avrupa'da
birçok ülkede kimsenin sahne-
lemeye cesaret etmediği oyunla-
n sahneleverek Kazizme karşı
tavır almıştı. Ingmar Bergman,
son zamanlarda bu tiyatronun
^ _ _ ^ _ sorunlan olduğunu
kabul ediyor, ancak
sorunlann uzun va-
deli önlemlerle gide-
rilmesi yenne kapa-
tılma yolunun seçil-
mesini eleştiriyor:
"Aslında şaşırma-
dım. Tiyatro uzun
süredir bir fîlin du-
yarülığında idare
ediliyordu. Ben Mü-
~^~^^ nih'teki 9 vilük yö-
netmenliğim sırasında bunlan
vaşadım. Zaman zaman cehen-
nem hayatı >aşansa da küçük
ekip anla^ışına sıkı sıkıya sanl-
mak gereldr. Önemli olan, iyi
oyunculann biraraya gelmekri-
dir. İyi tiyatro bundan doğar.
Sahne gerisinde huzuryoktur ve
her gün yeni bir olaj >aşamr. Yi-
ne de önemli olan, sahnede ger-
çekleşnrilenkrdir."
'îngiliz Hasta' Kont Almasy ile ilgili belgesel niteliğinde bir film bulundu
GerçekİngiüzHasta'run ilginçyönkriKültür Servisi -Avusturya'da,
MichaeJ Ondaatje'nin "İngiliz
Hasta" adlı romanı ve yönet-
men Anthony MingheDa'nın ay-
nı adla sinemaya uyarladığı bol
Oscarlı filmindeki baş karakter
için model oluşturan Kont Lasz-
lo de Almasy ile ilgili belgesel
niteliğinde bir film bulundu.
Beyazperdede Ralph Fiennes
tarafından canlandınlan baştan
çıkancı ve gizemli araştırmacı,
aslında Laszlo de Almasy'den
esinlenilerek yaratılmıştı. 1895
yılında Avusturya'da doğan ve
eğitimininbirkısmını Sussex'te
tamamlayan Almasy, kendisini
bir Macar olarak tanımlıyordu.
Almasy, tkinci Dünya Savaşı sı-
rasında Ronunel'den bir de ma-
dalya almıştı.
Kameraman Rudi Mayer'in
çekmiş olduğu film makaralan,
yine bir film yapımcısı olan oğ-
lu Kurt Mayer tarafından baba-
sının evinin bahçesındeki an ko-
vanlannın arasında bulundu.
Mayer, bulduğu makaralan bır-
leştirerek ortaya 110 dakikalık
bir film çıkardı.
En bûyûk zevki avlanmak
Film, Almasy'nin 1929 yılın-
da Mombasa'dan Kahire'ye
yaptığı bir araştırma gezisini ge-
tiriyor ekrana. Almasy'nin en
büyük zevkı avlanmak. Doğu
Afrika'dan da "Avrupalılar için
bir cennet" olarak söz ediyor.
Aşın zayıf ve uzun boylu; siga-
ra içmediği çok az zaman var.
Almasy. iyi görünümlü Fien-
nes'a hiç benzemiyor. Mayer'in,
Almasy ailesinin Avusturya'da-
ki şatosunda bulduğu bazı mek-
tuplar ise kontun filmde ve ki-
tapta anlatıldığı gibi heterosek-
süel olmadığını gösteriyorlar.
Eşcinsel eğilimleri olan Al-
masy'nin en büyük aşkı ise tkin-
ci Dünya Savaşı sırasında öldü-
rülen Hans Entholt.
14
Bu belgesel hakkmda hiçbir
şey bilmiyordum" dıyor Ming-
• 'İngiliz Hasta' romanı ve filminde yer alan,
beyazperdede Ralph Fiennes tarafından canlandınlan
baştan çıkancı ve gizemli araştırmacı Kont Laszlo de
Almasy ile belgesel niteliğindeki film, Almasy'nin
1929 yılında Mombasa'dan Kahire'ye yaptığı bir
araştırma gezisini getiriyor ekrana. Eşcinsel
eğilimleri olan Almasy'nin en büyük aşkı ise îkinci
Dünya Savaşı sırasında öldürülen Hans Entholt.
hella. "Benim filminı. Almasy
ile ilgili birçok gerçeğin günışığı-
na çıkması için bir başlangıç
noktası oldu; ama ben yine de o-
nun eşcinsel olabileceğinin farkı-
na varanıamıştım."
Gerçek Almasy'nin Ralph Fi-
ennes'tan oldukça farklı görün-
düğünü söylüyor Mayer; "İngi-
liz Hasta'da Fiennes'ın, gerçek
Almasy'nin uzlaşılması güç ve
aksi kişiliğini aynen yansıtıyor
olması ise şaşırtıcı. Bu ancak bir
rastlantı olabilir; çünkü ne
Minghella ne de Fiennes, belge-
seli daha önce izlememişlerdi.n
.
"Across Afrka in an Automo-
bile" adı verilen belgeselin bazı
çevreleri rahatsız edeceği kesin.
Almasy ile iki arkadaşı Prens
Ferdinand Liechtenstcin ve In-
giliz endüstricisı John Brun-
ner'm hayvanlan acunasızca öl-
dürdüklen sahneler var filmde.
"Gördükleri her şeyi vurmuş-
lar" diyor Mayer, "fîlleri vecey-
lanlanbile"
Belgesel. Afrikalılann çoğu-
nu tamamen çıplak olarak geti-
nyor ekrana. Film sessiz olduğu
için de araştırmacılann, yerlile-
ri vahşi hayvanlardan daha faz-
la düşünmedikleri izlenimi
uyandınyor izleyicide. Hayvan-
lan ve Afrikahlan göstermedi-
ği zaman da arabayla izledikle-
n yola çevrilıyor kamera.
Biyografisi yazdacak
Kitap ve özellikle de Ming-
hella'nın filmi, Almasy'nin ya-
şammın çok daha romantik bir
versiyonunu anlatıyor aslında;
ama her ikisi de tamamen ger-
çeği yansıtma garantisi verme-
mesine karşın Gilf Kebir Dağla-
n'nın haritasmı çıkaran ve tarih
öncesi dönemlere ait bazı mağa-
ra resimlen bulan Almasy'nin
bir araştırmacı olarak portresi-
ni büyük doğrulukla sunuyor.
Film gösterime girdikten son-
ra Almasy'nin bir Nazi casusu
olduğu yolunda ortaya çıkan ba-
zı söylentiler var; ama bu söy-
lentilerin gerçekliği de henüz
kanıtlanmış değil. Kesin olarak
bilinen tek şey ise 1920'li yıllar-
da Mısır'a giden Almasy'nin
Hitler rejimine olan yakınlığı.
tkinci Dünya Savaşı sırasında
Bletchley Parkı'nın kayıt işle-
rinde çalışan Jean Howard adın-
daki görevli, bir casus olduğu
için değil, bir grup Nazi subayı-
na Sahara Çölü'nde rehberlik
ettiği için arandığını söylüyor
Almasy'nin. "Eminun ki o bir
casus değüdi" diyor Hovvard,
"Onun siyasi yakınlığı sadece
Macaristan'aydı." Şu günlerde
Almasy'nin biyografisini hazır-
lamak için kollan sıvayan Ho-
vvard'a göre Ondaatje'nin roma-
nı tamamen bir hayal ürünü.
"Across Afrka in an Automo-
bile", 28 eylülde İngiliz Has-
ta'nın hemen ardından Ulusla-
rarası FilmTiyatrosu'ndagöste-
rilecek.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇt
Seller
"Çarşamba 'yı Sel Aldı" türküsünün yaygınlığı-
na bakılırsa seller oldum olası toplumumuzun
gündeminde.
Bu yaz, daha bizi seller basmamışken Alman-
ya'daki selleri konuşuyorduk. Yeşilci olan arka-
daşım, "Doğayla oynamanın sonu budur" dedi.
"Biz Almanlar düzenli olmayı çok sevdiğimizden
ırmakları bile düzene soktuk. Menderesler çize-
rek döne döne akan, bu nedenle de su fazlası ol-
duğunda, döndükçe hızını yitiren ırmaklar, hem
yeni araziler kazanalım, hem de gemiler daha ko-
lay işlesinler diye yollan değiştirilerek düzleştiril-
di. Şimdi biraz fazla yağmur yağdığında ırmaklar
su yükünü kaldıramadığından seller basıyor."
Birkaç hafta geçip bizi de seller basınca bu
sözleri anımsadım, ama bizim sellerte yukanda-
ki nedenler arasında bir bağ yoktu.
Bizim seller biraz sanayi selinin bir sonucu. Lü-
leburgaz'dan Adapazarı'na dek uzanan Trakya -
Kuzey Marmara çizgisiyle, Bursa ve Çukurova
sanayi selinin altında kaldı. Hem deyıllardır hem
de hiçbir planlamaya dayanmadan.
Oysa özellikle bır tarih, kültür ve doğa kenti
olan Istanbul'un sanayiyi kaldıracak gücü yok.
Fabrikayı yaptığınız zaman yanına depolama ge-
reksinimi, ürünlerin başka yerlere nakli için ula-
şım olanaklan, daha da öte çevresine çektiği iş-
gücü için konut, altyapı vb. gerekir. Oysa fabri-
kayı kuran, orada çalışacak insanlann nerede otu-
racaklarını, nasıl işe gelip gideceklerini aklına bi-
le getirmemektedir. Böyle olunca da gelsin ge-
cekondular.
Geçen yıl Aya Mama Deresi, dev medya pla-
zalarını basmış, o binbir lüksle dolu yapılar bir an-
da çamura bulanmışlardı.
Bu yıl Ayazağa Vadisı seller altında kaldı. Bir or-
man bölgesi olan Ayazağa, son yıllarda hızlı bir
fabrikalaşma ve bağlı olarak gecekondulaşma -
gecekondular artık altı-sekiz katlı olarak yapılıyor-
süreci yaşıyor, doğasının uygun olmamasına kar-
şın. Ağaçlar kesilip yeni yapılara yer açılıyor.
Bir kez Ayazağa, Haliç çukurunun uzantısında
bulunuyor. Yani buradan doğacak kirlilik, Haliç'e
akacak. Bir yandan Haliç temızlenmeye çalışılı-
yor, öte yandan yapılana bakın...
Son selde su baskınına uğrayan Evyap Sabun
Tesisleri'nin kimi kaçak bölümleri Nurettin Sözen
döneminde olaylı biçimde yıktınlmıştı. Ardından
yapılan plan değışikliğiyle de yöre, bir "piknik ve
eğlence alanı" olarak kabul edilmişti.
"Hürriyet" gazetesinin 15. 8.1997 günü yazdı-
ğına göre Gülay Abğ'ın Şişli Belediye Başkanı ol-
masının ardından yıkılan binaların yeniden yapıl-
masına, yanı sıra yeni inşaatlara da izin çıkmış.
Bu izin için belediyeye bir milyar lira da bağış al-
mışlar. Belediye yetkilileri de bu bağış için "gö-
revini ifa etmenin gururunu yaşadığım" dile ge-
tirmişler.
Bakalım bu milyar, selin yarattığı zararları gider-
meye yetecek mi?
Mimariar Odası, Ayazağa için kesin çözümün;
dere yatağına yapılmış yapılann yıkılması olduğu-
nu söylüyor.
Şehirciliğin yalnızca yerüstüne çok katlı yapı-
lar kondurmakla yapılamayacağını öğrenmek is-
temeyenler doğadan yeni dersler beklesinler. ;
DT Sıvas 'a AIDS
temasıyla gidiyor
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - De\ let Ti-
yatrolan Genel Müdürü
Bozkurt Kuruç, Erzu-
rum, Van, Sıvas ve Kon-
ya'da tiyatro açma çalış-
malarının hızlandığını,
12 kent merkezinde tiyat-
royu yaşama geçirecek-
lerini bildirdi. Kuruç, Sı-
vas'a ilk olarak AIDS te-
ması çevresinde homo-
seksüel bir insanın ilişki-
lerini konu alan "Kuğu-
lar Şarkı Söylemez" ad-
lı oyun ile gidileceğini
belirtirken, "Bu konuda
ta\iz vermeyiz" dedi.
Kuruç, dün düzenledi-
ği basın toplantısında
1997-1998 sezonu tiyat-
ro oyunlarını açıkladı.
Kültür Bakanı İstemihan
Talay'ın talimatı doğrul-
tusunda 3-4 yıldan beri
çalışmalan sürdürülen
Erzurum, Van, Sıvas ve
Konya'da tiyatro açılaca-
ğını bildiren Kuruç, "Bu
kentierimizde kültür
merkczlcri bulunduğu
için salon sorunumuz ol-
mamasına karşın, perso-
nel sorunumuz \ar. Per-
soneİ buralara hizmet ak-
di ile başlayacak, daha
sonra kadrolan verilecek.
Çataşmalanmız tamam-
landığında 12 il merke-
zinde tiyatroyu harekete
geçireceğiz" dedi.
Ankara Çayyolu'nda
yapılacak 750 kişilik ti-
yatro binasının 2 ay için-
de temelinin atılacağını
kaydeden Kuruç, İstan-
bul Anadolu yakasında
bir tiyatro binası daha ya-
pılması için çalışmalara
başladıklannı söyledi.
Yurtdışı çalışmalanna
hız verdiklerini belirten
Kuruç, Trabzon Devlet
Tiyatrosu'nun "Matruş-
ka" ile 1-11 Eylül tarih-
leri arasında Mısır'da; ts-
tanbul Devlet Tiyatro-
su'nun da Memet Bay-
dur'un "Kamyon" ile 6
Ekim'de Bulgaristan'da
temsil vereceklerini bil-
dirdi.
Kuruç, bu sezon Anka-
ra Devlet Tiyatrolan' nda
sahlenecek yapıtlar ara-
sında yer alan Yunanlı
yazar Dimitri Psathas'ın
"Yalancı Aramyor" adlı
oyununa dikkat çekerek.
"Giderek onlar da Türk
sanatçılann ovunlannı
repertuvarlanna alacak-
lar. Aynca Gürcistan,
Nahçıvan ve Yunanistan
tiyatrolan bu yıl Türld-
ye'de temsil verecek" di-
ye konuştu.
Kuruç. RP'li eski Ba-
kan İsmail Kahraman
dönemındekı bazı giri-
şimleri nedeniyle kültüf
çevrelerince eleştirildiği-
nin anımsatılması üzerii
ne, "Geçen dönem kmv
senin cesaret edemediği
oyunlanoynadık."4 Mu-
rat' repertuvarda vardı
zaten. Devlet Tiyatrolan
olarak biz hiçbir siyasi ile
ahbaplık etmeyiz. Bütün
kültür bakanlan bu sanat
kurumunun gelişmcsj
için çaba göstermişler-
dir" dedi.
Kuruç. "Dij'arba-
kır'da Devlet Tiyatrolan
her gece üklını tıklım
olan salonlara perde aç-
mıştır. Sıvas'ta da, Erzu-
rum'da da. Kars'ta da
böyle olacakür. Bu konu-
da taviz\erme\iz" dedi.
BUGUN
• İFSAK'ta tstanbul'u fotoğraflayanlar grubu
etkinliği saat 19.30'da.
• RUMELİHİSARl'nda saat 21.00'de Kerem
Görsev konseri izlenebilir.
• İDİL KÜLTÜR MERKEZİ nde yönetmen
Randal Kleıser'ın "Beyaz Diş" isimli filmı saat
15.00 ve 19.00'dagösteriliyor.