20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 AĞUSTOS 1997 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Ali Özgentürk, eylülde gösterime girecek yeni filmi 'Mektup'un çekimlerini tamamladı 'Fflm çekmedim roman yaptmı' GÜL ERÇETİN Yönetmen AB Özgentürk roman du- yarhlığı kattığı son filmi "Mektup"un çe- kimlerini tamamladı. Sanatçı. 26 eylülde gösterime girecek olan fılmde roman du- yarlılıgı yakalama kaygısrnı, kelimelerin gittikçe yok olmaya, anlam, önem ve et- kileriru yıtirmeye başlamalanna bağlıyor. "Büyük kalabalıklar için büyük kettmete- rüı anlamı ve etkisi azalırken aynı oranda da kelimderin dümasına sahip çıkan kü- çükazınlıklar kaldı geri>e. Büyük kalaba- lıklar artık sadece görsel-tşitsel dünyanın ürettigi imajlarla yaşıyor" diyen yönet- men, sonuçta 'romandan film yapmak' yerine 'filmden roman yapmayı' yeğle- miş. "Benbirromanyaptım. Fîlmcekme- dim. Bir aşkın olmayacak bir kelimesini gündeoıe getirmeye çahşmak. ondan keü- meüretmekgibi bir şey" dıvor. Sınemata- nhinde bıze bir roman duygusu veren pek 1 çok film yapıldığına değinen Özgentürk. • "Mektup"un, hikâyelerin bolluğundan ötürü bir roman oluşturmadığını, aksine bütünde bir roman duygusu verdiğini, gö- • rüntülerden, imajdan roman görüntüsü el- de ettiğini belirtiyor. "Mektup"ta, Tank Akan'ın yanı sıra ! tiyatro eğitimini ABD Kolombiya Üni- , versitesi"nde konuk öğrenci olarak sür- düren Zişan Lğurlu, yaklaşık 25 yıldır bir \ sınema filmınde rol almayan Cüneyt 1 Gökçer ve Ağa Han Mimarlık Ödülü sa- ' hibi Nail Çakırhan rol alıyor. Ali Özgen- türk sinemadan uzak kişılerle çalışmanın kendisi için hiçbir sorun yaratmadığını belirtırken, filmi çekerken kendisine en çok keyif veren ve hiç sorun çıkarmayan unsurun oyunculan olduğunu söylüyor. Zişan Uğurlu'yu ise tesadüfen keşfedi- , yor yönetmen. Görsel kirlenmeden uzak, i masumıyet ağırlığı taşıyan bir kadın . oyuncu ararken New-York'tan gelen La Mama topluluğunu izliyor ve Uğurlu'yu senaryosundaki kadın kişiliğıne uygun buluyor. Zişan Uğurlu'nun sinema kökenli ol- mamasma karşın rahat, sade ve klişeler- den uzak bir oyuncu olduğuna değinen Özgentürk, hıçbir oyunculuk deneyimi ol- mayan Nail Çakırhan'ın da işini çok cid- diye aldığını belirtiyor. Yönetmen aynca ilk kez bütün oyunculanndan hoşnut kal- • "Mektup"u, "kirlenraenin ortasında kendi duyarlıhğını, kendi içsel dünyasını korumak adına yapılan bir davramşın filmi" olarak nitelendiren Ali Özgentürk, filmde bir roman duygusu yaratmayı deniyor. "Mektup"un başrol oyunculan Tank Akan, Zişan Uğurlu, Cüneyt Gökçer ve Nail Çakırhan. dığını, oyunculannın fılme kendisinin bi- le ummadığı bir coşkuyla katıldıklannı, filmi zenginleştirdiklerini belirtiyor. Filmi, "büyük bir Idrienmenin ortasın- daki bir aşkın ayakta kalma. vaşamını yi- tirmeme mücadeJesi" olarak tanımlayan Özgentürk, filmde 1940'lardan günümü- ze uzanan döneme göndermeler olabile- ceğini, ancak fılmin tam anlamıyla btr pa- norama niteliği taşımadığını vurguluyor. Yönetmene göre bu yeni filmi, "kirlen- menin ortasında kendi duyarhhğım. ken- di içsel dünyasını korumak adına yapılan bir davranışuı filmi'" Film üzerine konu- şurken son olarak "Mektup"un cevabı mutlaka bulunması gerekmeyen sorular- la, bu sorulara sahip çıkma adına karşı karşıya geldiğini belirtiyor yönetmen. Film gösterime gırmeden yapıtı üzerine konuşmaktan hoşlanmayan Ali Özgen- türk, filmin zaten kendisini anlatacağmı belirterek toplumda her şeyin artık değiş- mesi, bütün klişelenn ölmesi gerektiğini belirtiyor. Bu doğrultuda da ilk olarak so- ru soranlarla cevap verenlerin yerinin de- ğişmesi gerektiğini savunarak sorulannı sormaya başlıyor "Genç insanlanmıan somnlan neler? Refah düştü, şimdi bir kurtuluşa nıı vanhk? Tophım niçin bir da- ha Turgut Uyar gibi bir şair doğurmuyor? Pbtitikaalann iktidarlan, pofisin iktidan. medyanın iktidan.askerlerin iktidan ara- sında insanın bir türtü kendi iktidannı ku- ramadığı vahşi ve kanlı günümüzde bütün \asadiklanmizin anlamı ne? Bir sabah u\andığunızda gazeteyi açıp sekiz yıllık eğra'min kabul edildiğini görmek bir kur- tuluş mudur? İyi ama sekiz yıllık eğitim için kaç tane öğretmeniniz var? O ögret- men. çocuklara ne öğretecek? Aşkı nu, bir filme gitmeyi mi? Obneyi mi. yaşamayı mı? Ekmek ve demokrasinin kavgasuun veriktiği Türkiye'de kendi kelimeterinesa- hip çıkmanın, kendimiz otanamn olanağı ne?" Bütün bunlann bazen ınsan yaşamı- nın sorulan haline dönüştüğünü belirtiyor Özgentürk. Sanatçıya göre her şeyin tüketilip me- ta haline dönüştüğü Türkiye'de kendisi kalan tek sanat şiir. Özgentürk, roman, re- sim, müzik gibi sanatlann görsel işitsel sistemin metası olduğunu belirterek ekli- yor "Bütün sanaüar profesyonet defor- masyona uğruyor. Meslek haline dönüştü- ğü için gittikçe bozuluyor. Bu nedenie E- nis Batur ya da başka bir şairin çekeceği bir film çok Uginçolabüir.'- Peki bu tükenmişlik içinde Özgentürk neden sinemayı yeğliyor? "Sanırum ya- pabfldiğim bir şey sinema" diyerek sözü tekrar sinemadan uzaklaştınnaya özen gösteriyor sanatçı. "Mektup", bir cinayetin filmi. Filmin senaryosunu da yazan Özgentürk, teni- mizi ve duyarlıhklanmızı kanatan bir at- mosfer içinde yaşadığımızı söylerken her gün binlerce cinayete tanık olduğunu vur- guluyor. Ancak bunlar hukukta cinayet olarak adlandınlmayan şeyler. Var olan hayat tarzınm esiri olan bir arkadaşımız, bize bir sabah, kalın ve kaba bir davranış- ta bulunur. Bizi bir yerimizden yaralar. Özgentürk için bu da sonunda mutlaka ölmemizin gerekmediği cinayetlerden bi- ri. Sonuçta yabancılaşmalar ortamının ze- minini yaratan her cinayet insanın bir so- rusu artk. Özgentürk de bu sorulan so- nıyor filminde. ekiz yıllık eğitim tartışmalannı bir de Reşat Nuri'nin 'Yeşil Gece'si ışığında değerlendirmeli... Okumanın tam sırası: Yesfl Gece!• 'Yeşil Gece' Reşat Nuri ^Güntekin'in en iyi îromanlanndan biri değil... ;Ancak bugünkü politik ;ortama ve özellikle şu sıralar Itartışılmakta olan sekiz yıllık leğitim sorununa •baktığımızda, güncel bir roman olarak karşımıza çıkıyor. ATİLLABİRKİYE Bırkaç yıl önceydi. Naci Çelik'ın bir projesi vardı: Reşat Nuri Güntekin'in "Yeşfl Gece" adlı romarunı dizi olarak te- •Jevizyona uyarlamak. Dizinin "tret- raan'lan da bana düşmüştü. Proje henüz . gerçekleşmedi. Bilmiyorum Naci Çelik hâlâ düşünüyor mu? , Yamlmıyorsam, o sıralar Fethi Naci de, Adam Sanat'taki bir yazısında bu konu- ya değınmişti; yine yamlmıyorsam, Ce- - vat Çapan da bir sohbet sırasmda, "Yeşil Gece"nın güncelliğinden söz etmişti. "\esflGece* bugünkü politik ortama ve özellikle şu sıralar tartışılmakta olan se- kiz \ıllık eğitim "sorunu"na baktığımız- da, güncel bir roman olarak karşımıza çı- kıyor. "Yeşil Gece". ne Reşat Nuri'nin en önemlı yapıtıdır ne de çok başanlı bir ro- mandır. Ancak ilk sav romanlanmızdan biridir; (yer yer) şematik ve didaktik ol- makla birlikte, çok önemli toplumsal bir somnu romana taşımıştır. Büyük bir bölümüyle lzmir'in Sanova Sancagı'da geçen "Yeşfl Gece". 1900'lü yıllann başından Cumhuriyetin ilk yılla- nna kadar uzanır. Bir yanda şeriat isle- miyle ayaklanmaya ha- zır, başını "ulema sını- fi"nın çektiği "Yeşil Or- du" ve her türlü madra- bazlıklan; öte yanda medrese eğitimi sırasın- da dinı siyasi erk için alet eden softaların ara- sından "büinçlenerek" aynlıp ilkokul öğretme- ni olan Şahin Efendi 'nin "aydmlanma" savaşırm vardır. Reşat Nuri Günte- kin'in yaklaşık 90 yıl öncesinde odaklaştığı bir sorun, ne yazık ki, günümüzde de gündem- de. Ne yazık ki 21. yüzyı- la girmek üzere>'ken, şe- riat çığlıklanyla. toplumu daha da geriye götürmeyi isteyenler "arttokça" butür ya- pıtlar, -yazınsal değerinın dışında da- önem kazaruyor. Bu bakımdan okunma- sı gereken -ya da yeniden okunması ge- reken- bir romandır, "Yeşil Gece". Reşat Nun, "Yeşil Gece"yi (1928) yaz- dığı yıllarda bir yandan da Zola'ntn "Ger- çek" (Hakikat, 1929) romanını çevirmek- tedir. "Gerçek"teki papazlar ve papaz okullan ile "Vfeşfl Gece"deki sanklılar ve medreselenn toplum içındekı olumsuz- luklan benzerlik taşır. Bir başka benzerlik de, ünlü Dreyfus Davasf ndaki Zola'nın etkinliği ile Şahın Efendi'nın, Kelami Baba Medresesi'ni kundaklamakla suçlanan Fransızca öğ- retmeni Mehmet Nihat Efendi'yi aklama savaşımı ve gerçeği ortaya çıkanşıdır. Nitekim yazann kendisi de bu konuda şunlan söylüyor: "Drevfus davasina fiilen kanşmış olan Zola, o vakit Fransa'mn albnı üstüne ge- tirmiş olan bu davanm heyecanı içinde bir nevi idealist polemik romanı yazmıştır. Ben Yeşil Gece'de rtikaünu onunla bera- berdeebedi hayat ümidinL uzun vc aa sa- vaşlardan sonra ka> beden. kendi ölümlü- lüğüne, mületin ölümsüzlüğü flkrinde bir teselli arayan bir insanın romanını yaz- mak istiyordum. Atatürk inkılâbı ve laik öğretim zamanına rasüadı. Bu da. u>an- dırdığı heyecan bakımından, bizim kendi Dreyfus mesdcmiz gibi bir şeydi. Karan- lık bir taassup v« boşgörüsüzlük muhitin- de, her şey olduğu gibiesid bafinde durur- ken. bir kanun ile laik tedrisatın nasıl ba- şa çıkanlacağma akıl erdiremedim.'Ya o demirden, fakat aynı zamanda da hepimi- zin biçare etınden, kemiğinden elin bas- kısı bir gün ortadan kalkarsa' diye düşün- düm. tnkılâp için dua eden. nutuk söyleyen çehrelerden birçoklan- nın ma/Jum, tatiı mas- kekri arkasmdan çıka- cak çetareleri düşün- düm. O heyecan beni de bir çeşjt potemik ro- manı >aznıaya, daha doğrusu romanımı o tarafa sürüklemeye se\ketti." 31 Mart Olayı'nın hemen sonralandır. Romanın kahramanı Şahın Efendi bir süre medresede okuduğu için sanklılann iç yü- zünü öğrenmiş ve memleketi yalnız "yeni mektep"in kurta- racağına, yani maarif okullannın kurtara- cağma inanır. Kendi isteğiyle Anado- lu'nun en geri kasabalanndan birine gi- der. Burası lzmir'in Sanova Sancağı'dır. İdealist bir kişi olan Şahin Efendi özellik- le "geri kalmış" ve mollalann egemen ol- duğu kasabayı seçer. Kasabada, zeki ve kararlı bir savaşım verir. Bundan rahatsız olan mollalar ve onlarla kol kola girmiş kasabanın ileri gelenleri, binbir düzen ku- rarlar. ama Şahin Efendi hepsini teker te- ker atlatmasıru bilir. Hatta bir "gerçek"i ortaya çıkararak (yukanda da değindiğim). Fransızca öğ- retmeninin -ki Zola'nın romanıyla para- lellik vardır- kundakçı olmadığını kanıt- lar. Yunan işgali dengeleri bozar, ama Şa- hin Efendi "savaşnn"dan vazgeçmez. Kendi iradesinin dışında tekrar sanğıru Hollywood yapımı filmde, John Lennon'ı Ewan McGregor'm canlandırması bekleniyor Beatles hayranlarııu ıııuüu etıııek zor Kâltür Servisi - John Lennon ile Yoko "One'nun aşkını Hollywood"un ölümsüz- leştireceği yolundaki haberler, Yoko Ono'nun Beatles'ın sonunu hazırladığına inanan Beatles hayranlannı sevindirmedi. f Yoko Ono, 40 milyon sterlin bütçeli fihnin- de, itendi' öyküsünü anlatacak... Skın yıllarda geçrçekleştirilen Beatles Antoloji albümleri serisinin gerçekleştiril- mes- sırasında Yoko Ono ile geçici bir ba- nş mzalayan Sir Paul McCartney'nin, Johı Lennon-Yoko Ono filmiyle ilgili ge- , lişrreleri "alaya bir ilgijie" izlediği söyle- niycr. McCartney, yeni albümü "Fbming P1e'"Ja yer alması beklenen, Yoko Ono'ya dairhafiftaşlamalar içeren şarkıyı albüm- .den;ıkarmıştı. , Soz konusu film, John Lennon ile Yoko One'nun. Lennon hâlâ eski kansı Cynthia ile oliyken birbirlerine nasıl âşık oldukla- nnı anlatacak. Yoko Ono'ya göre John Len- non ile ilişkileri iki yıl 'ertetenmiş' ve bu süre içinde Lennon zaten Cynthia'dan ay- nlmıştı. Filmde Yoko Ono aynca, 196O'lı yıllarda aralan açılan Lennon ile McCart- ney arasında banşçı bir arabulucu olarak gündeme gelecek. John Lennon'ı canlandıracak oyuncu sonbaharda kesinleşecek, ama, Columbia şirketinin Türkiye sinemalannda da göste- rilen "Trainspotting"in başrol oyuncusu E- wan McGregor ya da Liverpoollu biroyun- cuyla ilgilendiği söyleniyor. Birdiğerseçe- nek de 1993 tarihli "Backbeat" filminde John Lennon'uı gençliğini canlandıran Ian Hart Yoko Ono, kendi gençliğini canlan- dıracak oyuncu seçimi için şimdiden ha- zırlıklara başlamış. Sanatçı, McCartney, George Harrison ve Ringo Starr'ı oynaya- cak oyunculann seçimi konusunda da söz sahibi olabilecek. Yoko Ono'ya yakın çevreler, Ono'nun bu filmi yazarlann yarattığı "mhieri" orta- dan kaldırmak amacıyla kabul ettiğini söy- lüyorlar. Albert GoJdman'in 1988 tarihli biyografısi nedeniyle Yoko Ono'nun "inti- hanneşiğine" geldiği söyleniyor. Goldman, kitabında John Lennon'm otistik, şizofren, biseksüel bir manik depresif olduğunu, ço- cuklannı taciz ettiğini ve kansını dövdüğü- nü iddia etmişti. Bu yıl sonbahar ayında yazdığı Beatles biyografileriyle topluluk üyelerinın tepki- sini çeken Arnerikalı yazar Geofirej1 Giuli- ano'nun da yeni bir Lennon kitabıyla or- taya çıkması bekleniyor. Yoko Ono'nun, bu film sayesinde Giuliano'nun kitabından ön- ce da\Tanmak istediği de söylentiler arasın- da. Müzik dergisi Q'nun editörü David Da- vies ise Yoko Ono'nun söz konusu filmin çekilmesini kabul ettiğine şaşırdıgmı be- lirtiyor: "Ne kadar iyi bir film olursa ohun. Beatles hayranlannı yine de beğenmeye- cektir." Oliver Stone'un "Doors"filmindenson- ra rock müzikal türü yeniden canlanmaya başlıyor. Spice Girls filmi "Spfce" tamam- lanmak üzere. RoDing Stones'un ölen gita- ri sti Brian Jones'un yaşamını konu alan bir filmin de oyuncu seçimleri sürüyor. "Jer- ry Maguire" filmınde başanlı bir ikili oluş- turan Tom Cruise ile yönetmen Cameron Crowe pop yapımcısı Phil Spector'ın yaşa- mını beyazperdeye uyarlama hazırlıklannı sürdürürken "Jerry Maguire" filmiyle Os- car kazanan Cuba Gooding Jr. ünlü soul şarkıcısı OtisReddûıg'ın yaşamını canlan- dırmaya hazırlanıyor. JanisJopün'in yaşa- mını konu alan iki rakip filmin hazırlıkla- n da sürüyor. takar; ama bu kez düşmana karşı bir sa- vaşım başlatmıştır. Üstelik kasabanın ile- ri gelenleri kaçmış, mollalann bir kısmı düşmanla işbirliği yapmaktadır. Şahin Efendi, birçok kişiyi hapısten kurtanr, "erkeği şebit oumış" birkaç aileye bakar, kasabadan çok sayıda ınsanı kaçınr vb., sonunda, yakayı ele verir ve bir Yunan adasına sürgüne gönderilir. Cumhuriye- tin ilanından sonra, sürgünden kasabası- na dönen Şahin Efendi, umduğunu bula- maz; karşılaştığı büyük bir hayal kınklı- ğidır. Çünkü Şahin Efendi'nın adı işbirlikçi- ye çıkmıştır. Yunan'a hizmet ettiğine ina- nılmaktadır. Kasabanın molla takımı, so- nunda uydurduklan bir öyküyle Şahin Efendi'yi toplum dışına itmıştir. Kendi- leri de, ki gerçek işbirlikçi onlardır, çıkar- lan doğrultusunda hemen yeni düzeni "kabul" etmişlerdir. İlk şaşkınlıktan sonra Şahin Efendi kendini toparlar ve eski kararlılığına bü- rünür. Hakkını arayacak ve yine savaşnnı- nı sürdürecektir. Kasabadan dışan çıkar ve yürür. Bir dört yol agzına gelir; bu, ro- manın da sonudur: "Şu ortadakini tutarsam beni zaferin, inkdâbın doğduğu yere götürür. Orada derdimi nasıl olsa anlannm." Reşat Nun Güntekın, romanda "aydııı- lanmaa" bir temayı ana eksene almıştır. Öte yandan, "aydmlanma süreci"ndeki engelleri de sergiler. Kuşkusuzkibugün, çok yol alınmıştır, ancak temeldeki sorun- sallık "degjşmenuştir". Nitekim geçenlerde Morat BardakcL Hürriyet gazetesinde 31 Mart Olayı 'nda- ki göstericiler ile sekiz yıllık eğitimi pro- testo edenlerin fotoğraflannı yayımlamış- tı. tki fotoğrafa baktığımızda gördüğü- müz acı bir gerçek vardı. Doksan yıl öncesınin protestoculan ile gü- nümüzdekilerinin kılık kıyafeti- nin aynı oluşuydu bu. Reşat Nuri'nin, yetmiş yıl önce, romanmda, bu sorunu "temd çe- Kşki" alarak betimliyor olması, "Yfeşil Gece"nin önemini daha da arttınyor. Ne var ki, roman sanatı açısından yetkin bir yapıt olduğu- nu söylemek güç. Nitekim Cev- detKudretde, "Kimiaydmçevre- lerde btıgüne değin 'Reşat Nu- ri'nin en güzel eseri' diye söylene- gelen YeşilGece'nin roman olarak üstün bir değer taşıdığı ileriye sü- rülemez" demiş ve "ancak sanat- çının toplumsal roman alanındaki çahşmalannın ilk örnegi olması bakımından" önem taşıdığuıı yazmıştır. "Yeşü Gece", *ibret"lik bir ro- man. Gerçekten de, çok güzel bir televizyon dizisi olur. Keşke bu projeyi birileri -belki yine Naci Çelik- yaşama geçirse. Öte yandan kimilerini, ciddi bir biçimde rahatsız edeceği de bir gerçek! BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL 'Çıkışsız'lar, Çıkış Arayanlar 'Çıkışsızlık', 1980'den sonra gelen kimi gençle- rin benimsediği deyimlerden biri. Tüm umut kapı- lannın kapandığını anlatmak için kullanıyorlar. Ne yaşanmakta olan anlamlı geliyor onlara, ne gele- cek. Kimi meyhanelere dadanan 'fasıl heyetleri'y\e birlikte söyledikleri şarkının ilk dizesi gibi 'heryer karanlık' onlar için. Toplumsal dengesizliklerle arama tıkanıklığına isyanın, politika yozluğu karşısındaki tepkilerin ürünü olarak kabul edemiyorum doğrusu bu 'çı- kışsızlık' dalgasını. Çünkü, variıklannın önemini yadsımak gibi ge- liyor bu dalga bana. Sanki tükenış çığlığı. Ne istiyorlar? Bellimi... Albert Camus, savaş görmüş 1940 kuşağının karamsariık nedenine kafa yorarken "insan bana yolda yürûyen bir adaletsizlik gibi görünür kimi za- man" diyordu bir yazısında. Yüzeyden bakınca, savaşın yıkıma uğratmadı- ğı değer kalmamış sanılırdı insanlığın elinde o yıl- lar. Ama yargılama gücü korunabiliyordu. Faşizmi, komünist partilerin iktidannı. Ve silah ticaretine dayanan ekonomilerin besle- diği demokrasiyi. 'Karşı koyma' deyimi, II. Dünya Savaşı'nı yaşa- yan kuşağm armağanıdır düşün, edebiyat dünya- sına. Kuşkulanmayı, idealist felsefenin tekeline bırak- mamak da. Karşı koyma ve kuşkulanmanın simgesi olan 'sorma' gücünü yitirdik mi bıreysel çöllenmenin sı- nınna geldik demektir. Yakamızı nasıl kurtaracağız yakındığımız olum- suzluklann etki dünyasından, kirienmelerden. Boyun eğmekle mi? Benden sorarsanız; 'çıkışsızlık' boyun eğmenin karar aşamasıdır. • • • Yalnız Batılılar değil, biz de gördük sormanın da karşı koymanın da kazandığı utkuları bu ülkede. Mütareke yıllarının düşünen kafalan, uluslarara- sı kapitalizmin silah gücünden önce variıklannın anlamını yok sayan 'çıkışsızlaria savaştı. Çıkış yol- lannı gösterdi onlara. Cumhuriyetin aydınlığına, demek ki, özgürlüğe bilimsel bilgiye ters düşen iktidar oyunlarına, te- mel haklara aykın yasaklara karşın tezgâhlan sus- madı sanatçılann. Bıraktıklan yapıtlar tanıktır ki yaratmanın bede- lini ödeyen II. Dünya Savaşı kuşağı, kapılmadı çı- kışsızlık dalgasına. 80'den sonra gelen direnç adamlan da tıkanık- lığı, yozluğu, -her türden- yobazlığı aşmasını bi- lecek. TariN Dapphane Etkmffldepi '97 H Kültûr Servisi - 22,23,24 ağustos tanhlennde, "Doluca Şaraplan"nın katkılanyla gerçekleşecek olan "Tiyatro Atölyesi", binlerce yıl öncesine ait bir 'bağbozumunu' yaşatmak için faaliyet gösterecek. Katıhmcı - izleyici herkese açık olan bu atölye çalışmasmın amacı.bağbozumu şenliğini "temsili" değil "gerçek" bir şenlik olarak yaşatmak. Çalışmaya katılan topluluğun orrâklaşa yaratımının ve izleyicinin aktif katılımınm sağlanmasının önem taşıdığı atöryede, binlerce yıl öncesine ait bir 'bağbozumunu' yaşatmak için bugün başvuruda bulunulabilir. Tarihi Darphane Etkinlikleri kapsamında aynca 24 ağustos pazar günü saat 15.30'da Gülizar Akkanat ve arkadaşlannın vereceği "Gülizar'ın Gönül Dilinden" adlı bir konser de yer ahcak.(233 2! 61) Öztaş'tan Ruh İdzim Ararr • Kültür Servisi - Mahir Öztaş'ın yeni öykü kıtabı "Ruh Ikizini Arar", Yapı Kredi Yayınlan Edebiyat dizisinden çıktı. Yazın dünyamıza 1973'te Yansıma dergisinde yayımlanan şiiriyle giren. önceleri şiir dalında ürünler veren, 1987'den bu yana daha çok düzyazıya yönelen sanatçı, genç kuşak öykücülerimizden biri. 1987'de "Ay Gözetleme Komitesi" adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanf nı alan Öztaş. 1988'de "Öteki Kadın" adlı öyküsüyle Playboy dergisinin düzenlediği hikâye yanşmasında birincilik ve 1989'da Y'unus Nadı Armağam Yanşması'nda öykü dalında ikincilik ödüllerine de değer görülmüştü. Öztaş öykülerinde çoğunlukla "insanın varoluşu, aşk, cinsellik, korku, ölüm gibi ana kavramlar"'la hesaplaşıyor. Jackson KAns'ta • LEFKOŞA (AA) - Dünyaca ünlü pop şarkıcısı Michael Jackson, ekim ayı içinde Kıbns Rum Kesimi'ne gidecek. Rum kesiminde konser vermeyi düşünen Jackson, ön hazırlık yapmak üzere menajerini adaya gönderdi. Sanatçının menajeri, bazı politikacılarla görüşerek konserle ilgili problemlerin halledilmesinde yarduncı olmalannı isterken sorunlann giderilmesi halinde ünlü sanatçınm grup arkadaşlan ve korumalan eşliğinde özel jetiyle Rum Kesimi'ne gideceğini bildirdi. Uvaneü'ye ödül • Kültür Servisi - Merkezi Bulgaristan'da bulunan Balkan Ülkeleri Edebiyat Ödülü Vakffnın bu yıl ilk kez verilen ödülüne Zülfü Livaneli'nin "Engereğin Gözündeki Kamaşma" adlı romanı değer görüldü. Balkan ödülünün Türkiye Seçiciler Kurulu, ödülün gerekçesini şöyle açıkladı: "Roman, baskı ve şiddeti eleştirdiği, Balkanlar'ı da içine alan çok geniş bir coğrafyada tüm insanlann, hatta iktidar ilişkileri içerisinde çürümüş, kişilikleri yıkıhruş insanlann bile yüreİderinde dürüst kıvılcımlann çakabileceğini, bu nedenie sevgiyi, hoşgörüyü, banşı, birlikte yaşamayı öneren iletisi gerekçesiyle oybirliği ile ödüle değer bulundu". Ödül paketi önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir törenle Livaneli'ye verilecek. Bursa'öa Tiyatro Ödülleri • BURSA(AA>-Güner Sümer Tiyatro Ödülleri Bursa Özel Açık Öğretim Görsel Sanatlar Merkezi'nce düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Talıp Koç. Ankara Sanat Tiyatrosu'nun kuruculanndan Güner Sümer anısına düzenlenen " Yılın Tiyatro ödülleri"ni Bursa'da tiyatro çalışanlannı teşvik etmek amacıyla gelenekselleştireceklerini belirtti. Bursa'nın Merkez Osmangazi Belediye Başkanı Basri Sönmez ile Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Emin Gümüşkaya kente kazandırdıklan Kültür Merkezi nedeniyle ödüle layık görülürken" Yılın Tiyatro Oyunlan" dalında da "Kıralık Umutlar" ve " F i H ^nravKncna" aHlt varutlor ^HMI QM,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear