Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 1997 PAZAR
PAZAR KONUGU
Dışişleri Bakanı İsmail Cem 'le Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler vepetml boru hatlan gibi kritik konuları konuştuk
'AB hedeftir; saplantı değiTf?TTiyT TÇ<tstikrarlı ülkelerde değişmeyen bir gelenekde dışişleri bakanlarınm sıkaralıklarla
y değişmemesi ilkesidir. Bu gelenek Türkiye de önemli ölçüde kırıldı. 1991 yıhndan
beri, DYP-CHP koalisyon hükümeti ve onu izleyen iktidar değişikliklerı sonucu, son olarak İsmail
Cem olmak üzere Dışişleri Bakanlığı 8 bakan ile tamşmak zorunda kaldı. Kritik dış politika
konularının iç politikava alet edilmesinin alışkanlık haline getirilmesı de Türkiye 'nin dış
dünyadaki saygınhğına zaman zaman gölge düşürdü denebilir. REFAHYOL'un biryılhk iktidan
sırasında Türkiye belki de hiçbir dönemde tanık olamayacağı dış politika skandallan ile
çalkalandı. Bu dönemde Türkiye 'nin rotası geleneksel çizgiden çıkanlmak istendi ve tslam
dünyasının radikal, uluslararası toplumca tercih edilmeyen ülkeleri ile yakınlaşmaya gıdildi. Dış
politikasında güvenlik boyutunun ağırlıklı olduğu Türkiye de yine bu dönem Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) ile REFAHYOL arasında yaşanan güven bunahmı. duyarlı kamuoyunda "Keşke
vaşanmasavdı " dedirtecek kadar vahim oldu. Mesut Yılmaz 'ın başkanlığındaki koalisvon
hükümetinin Demokratik Sol Parti 'den Dışişleri Bakanı tsmail Cem 'e. Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB)
ile ilişkiler ve petrol boru hatlan gibi kritik konularda Türkive 've zemin kaybettiren hatalı
politikaları düzeltme yolunda zorlu bir görev düştüğü gözleniyor.
SÖYLEŞİ LALE SARIİBRAHİMOĞLU
Sayın Deniz Baykalile birlikte kaleme al-
dığınız "YenıSol"adlıkitapta, "Türkiye'nin Avru-
pa Topluluğu 'na katüması, bir saplantı olmaktan
çıkanlmaluur. Türkiye 'yiaralarına istemeyenlerin
arasına ille degireceğiz diye ısrar etmek anlamsız-
dır" diyorsunuz. Kendinizin de vurguladığı gibi,
bugün gelinen noktada U
AB 'ye ille de gireceğiz "
diye ısrar etmenin artık küçültücü olmayu başladı-
ğı düşüncesinde misiniz ? Türkiye 'yi küçük düşür-
meden AB 'ye tam üyelik perspektifini nasıl sağla-
yacaksınız?
- Söz konusu kitaptan "ürnak içinde" aktardığı-
nız düşünceler dün de bana aittı, bugün de bana ait-
tır... Avrupa Birliği konusunda Dışişlen Bakanı ola-
rak da ızledığim siyaset, AB'nin bizim için her za-
man öncelıkJı bir hedef olduğudur; ancak bir "sap-
lanD" olamayacağıdır. AB'nin son komisyon rapo-
runda Türkiye içın önerdiği konum, bızım açımız-
dan yeterli değıldır. AB'nin Aralık 1997'de kesın-
leşecek genışleme planında Türkiye'nin hakkı olan
yer yine tanınmazsa, bu durum, ısrarla belirttiğim
gibi Türkiye açısından ufkunun kararması, dünya-
sının bitmesı değıldir. Türkiye büyük bir de\ lettir.
derin bir tanhtır. köklü bir kültürdür. Son zamanlar-
da. fevkalade dinamik bir ekonomidir. Bir yandan.
AB'dekı konumumuz ve iddiamız devam eder, bır
yandan da geçmişte yeterince geliştiremediğimiz
ekonomik ılışkilen büyük ölçekli ekonomilere.
ABD'ye, Japonya'ya, dünyanın başka bölgelenne
ulaştınnz. Ancak Türkiye'nin AB ile ılışkilerinde
geçmişin heyecanı, şevİu kalmaz. Bundan AB de
Türkiye de kazançlı çıkmaz. ama olay o noktaya gı-
der. Türkiye'nin ekonomisinde. büyük yatınmla-
nnda, sivıl sanayiinde ve savunma sanayiinde, AB
ülkelerinin şirketleriyle geçmişte sergilenmiş önce-
lıkli ilişkilenn gelıştınlmesi zorlaşabilir.
"AB'yeiDede gireceğiz'' gibi Türkiye'yi küçülten
bir ısrar. bizim hükümetimizin ve bakanlığımızın
yaklaşımı değildir. Nitekim, "Gfimrük Birliği Ar-
ü" yahut "Avrupa KDnferansı" tabir edilen yan-çö-
zümlen çözüm olarak benımsemeyeceğimizi açık-
ladık.
A.B, bize bir bütün olarak söz
veriyor. Söz verirken kimse çıkıp
vetosunu ortaya koymuyor. Sonra
AB, 'Üyelerimden biri veto etti'
diyerek kendi taahhüdünü çiğniyor.
Bu, AB'nin ayıbıdır. Avrupa
şirketleriyle geçmişte sergilenmiş
öncelikli ilişkilenn geliştirilmesi
zorlaşabilir.'
Kimse bizim bakanlığımızdan Türkiye'yi kü-
çük düşürmemizi beklemesın; böyle bır kaygıya
kapılmasın. Tam üyeliğin "somut" perspektifi
sağlanacaksa, bu, Türkiye'nin kişiliğinin, gücü-
nün bilincınde olunmasıyla ve bakanlığımızın
doğru siyasetler uygulamasıyla gerçekJeşecektir.
Bir de tabii, demokrası anlayışlanmızı ve insan
haklan duyarlılığımızı önümüzdeki aylarda daha
ileri noktalara ulaştırmamızla...
^^^^™ AB 'nin genışleme konusunda nihai ka-
rannı vereceği aralık ayına kadar olan 4 aylık sü-
rede bu hakkı elde etmek için aşağıyukan son iki
yüda kaybedilen zetnini hangiyöntemleri uygula-
yarak yakalayabUeceksiniz?
-Tam üyelik. Ankara Anlaşması'yla 1963'te Tür-
kiye'ye tanınmış olan bir haktır. "Kaybedilen zemi-
ni yakalamaya" gelince: Bizim bakan olarak önü-
müzde bulduğumuz durum, Türkiye'nin AB'nin ge-
nişleme sürecinde en arkalara terk edilmiş olması-
dır. Şimdi, başta belirttiğim ılkesel çerçevede, yani,
AB üyeliğtni abartmaksızın, tabii ki bunun gerçek-
leşmesi için çalışacağız. Topluma yanlış umutlar
dağıtmaktan da uzak duracağız. Bakanlığımız, AB
konusunda >ıl sonuna kadar uzanan kapsamlı bir
planlama çalışması içinde. Tüm konular ve ülkeler
tek tek ele alınıyor. Her düzeyde temaslar öngörü-
lüyor. Emeklerimiz sonuç vermezse. bu. bizden çok.
başkalannın yanlışı olur. AB'yi Türkiye'nin üyeli-
ğinden yoksun bırakmak. bizim olduğu kadar,
AB'nin meselesidır.
^ ^ ^ ^ " Türkiye'nin aralık ayına kadar kendisi-
ne bir tam üyelik perspektifi verilmemesi halinde
halen GB 'yi sürdürmesi teknik ve siyasi olarak
mümkün görülebilir mi? Türkiye, AB 'den somut
olarak nasıl bir tam üyelikperspektifi açmasını is-
tiyor?
- Gümrük birliği anlaşmasını, bazı noktalarda dü-
zeltılmeye muhtaç görmekteyiz. İlki, AB'nın Tür-
kiye'ye karşı uygulamadığı çeşıtli taahhütleri var.
AB, bize bırbütün olarak AB olarak söz veriyor. Söz
venrken kımse çıkıp vetosunu ortaya koymuyor.
Sonra AB. "Üyeterimden biri veto etti" diyerek ken-
di taahhüdünü çiğniyor. Bu. AB'nin ayıbıdır. Öte
yandan, iyileştirilmesi bizce gereken hükümler var.
Birkaçında düzeltme sağlanmış. bazılannda isteği-
miz kabul edilmemiş. Ancak kimı şikâyet konumu-
zun çözümü. üye ülkeler parlamentolannın ve AB
parlamentosunun onayını gerektirdığinden, zor gö-
rünüyor. Türkiye. gümrük birliği anlaşmasını AB
üyeliğinin ilk adımı olarak algılamıştı, böyle be-
nımsemişti. Somut ve görülebilen bu" üyelik hede-
fınden yoksun bırakılması bu anlaşmanın temelin-
dekı mantıkla bağdaşmıyor. "Güçlendirilmiş Kan-
lım-Öncesi Stratejisi" çerçevesinden yola çıkan so-
mut bır tam üyelik hedefi ve başı ile sonu tanımlan-
mış bir tam üyelik müzakere sürecı, .AB ile ararruz-
da olumlu gelışmeleri yeniden başlatabilır.
^ ^ ^ ^ " 55. hükümet olarak Türkiye 'nin ağırlığı-
nı yeniden hissettirecek gerçek Kıbns polûikanız
nedir? Tepkisel Kıbrıs politikalarından inisiyatifi
ele alan bir politika izlenecek mi?
- Hükümetimizin yaklaşımı. tepkisel polıtikalara
başvurmak değıldır. TBMM'nın 21 Ocak 1997 ta-
nhli karannda, TC ve KKTC cumhurbaşkanlannın
ortak açıklamalannda. 20 Temmuz 1997 tarihınde
Sayın Denktaş ve Sayın Ecevit'ın ortak açıklama-
sında. bızım polıtıkamız ortaya konmuşrur. Bu çer-
çevede. kısmı entegrasyona, ışbirlığıne ve ortaklık-
lara dayalı projeler hazırlanmakta ve bazılan uygu-
lamaya girmektedir. Bu bır tepki değildir. Türkiye
ve KKTC'nin. kendi hakkını gerçekleştirme süre-
cidir.
Güney Kıbns Rum Yönetimi. Türk tarafının hak-
lannı ihlal ettıkçe, Türkiye ve KKTC arasındaki bu
süreç. doğal olarak devam edecektir. (Bakan Cem
ile röportajdan kısa süre sonra Lefkoşa'da Cem ve
KKTC Dışişleri ve Savunma Bakanı Taner Etkin
arasında ekonomik ve mali bütünleşme, güvenlik,
savunma ve dış politikada ortaklık esasında kısmi
bütünleşmenin sağlanmasına yönelik bir Ortaklık
Konseyı kurulması kararlaştınldı)
İSMAİL CEM
57yaşındaki tsmail Cem 'in meslek kariyeri
geniş bir yelpazeye yayılıyor. Lozan Üniversitesi
Hukuk Fakültesi 'nden mezun oldu. Parıs Siyasal
Bilgiler Enstıtüsü 'nde de siyaset sosyolojisi
üzerine master yaptı. 1963 yılında hukuk
fakültesini bitirdikten sonra gazetecilik
mesleğine atıldı. Cumhuriyet dahil çeşitli
gazetelerde yazıişleri müdürlüğu ve genel yayın
yönetmenliği yaptı. Çoğunluğu sosyal demokrasi
üzerine olmak üzere bugüne kadar 13 kitabı
basıldı. 1987yılında sivasete atılmadan önce
Türkive Gazeteciler Sendikası İstanbul Şubesi
Başkanlığı ile TRT Genel Müdürlüğu
görevlerinde bulundu.
Gazeteci, yazar, siyaset adamlığı kimliğinin yanı
sırafotoğraf sanatına olan düşkünlüğü ile de
bilıniyor. Bu konuda bir kitabı bulunuyor, bir de
fotoğraf sergisi düzenledi.
Milletvekilliğinde 3. döneminı sürdürüyor. DYP-
CHP koalisyon hükümeti döneminde Kültür
Bakanlığı yaptı. Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi ve Batı Avrupa Birliği Asamblesi
üyeliklerinde bulundu. Halen Avrupa Medya
Enstitüsü Danışma Kurulu üyeliğini yürütüyor.
- Her ülkenin dış siyaseti. üç temel ölçü -üç pa-
rametre- çevresinde oluşur: Ulusal güvenlik ve top-
rak bütünlüğü duyarlılığı; ülke kaynaklannın en üst
düzeyde değerlendırilmesı: kendi bölgesindeki ko-
numundan en etkin biçimde yararlanması. Bu anla-
yış, cumhuriyetin kuruluşunda -hatta daha öncele-
ri- mevcuttu. Türkiye'nin, kendi bölgesindeki ta-
rihsel. kültürel, ekonomik ve jeo- stratejik öncelik-
lerinden yararlanmaması düşünülemez. Türkiye. ta-
rihi birlikte yaşadığı toplumlarla ilişkilerine elbette
özel birönem verecektir. Balkanlar'da, Kafkaslar'da,
Ortadoğu'da ekonomik, kültürel açıhmlar arayacak-
tır. Bu yaklaşımlar -bazen ters anlaşıldığı biçimiy-
le- "ikame politikasT anlamına değildir, yani."_ biz
A\Tupa Birliği hedefıni bir köşeye bırakük. yerine
başka tercihler koyacağız" demek değildir. Avrupa
Birliği gibi tercihJerimizi tarihimizden kaynaldanan
başka özelliklerimizle takv iye etmek. tamamlamak
söz konusudur. Bizim dış politikamız, "dünya dev-
leti" hedefımiz doğrultusunda, kendi bölgemizden
hareketle, küresel (global) olmak iddıasındadır.
Tarihsel ve jeo-stratejik çevremizde yer alan ba-
zı ülkelerle aramız iyi değilse, yapılması gereken,
tarihsel ve jeo-stratejik çevreye küsmek değildir: o
ülkelerle. tarihten de kaynaklanan iyi ilişkilenn yol-
lannı aramaktır.
Türkiye, ekonomik çıkarlan da göz önü-
ne alarak İran ile gerginleşen Uişkilerin rayına
oturtulmasıyolunda bir açüım içinegirdi mi? Gir-
mediyse bunun koşulu ne olacak?
- tran'da yeni bircumhurbaşkanı var. Beklentimiz,
bu ülkenin Türkiye'ye dönük politikalannda bize
göre yanlış olanı, geçmişe terk etmesidir. Az önce
belirttiğim gibi iyi niyetli her adımı, biz en az o
uzunluktaki bır iyi niyet adımı ile karşılanz. Tarihı-
mizin çoğu kesitinde örneklendiği gibi ilişkilerimi-
zin banş ve dostluk içinde bir rekabet olması her-
kesin yarannadır. Aksi halde, her iki komşu açısın-
dan kaynak ve enerji israfına neden olur.
^ ^ ^ ^ ^ Türkiye Ortadoğu ile nasü bir işbirliği
kurma yöntemi izleyecek? Sö'zünü ettiğiniz Türki-
ye modelini Ortadoğu 'ya nasıl taşıyacaksuuz? İz-
lenecek yöntemler neler olabilir?
- Fransa'nmmevcut Dışişleri Bakanı, görevebaş-
larken kendi diplomasisinin ışlevini "_ küreseOeş-
me otgusuna uygarlık kazandırmak" diye tanımla-
mıştı. Burada "uygariıktan" kastedilen, demokra-
sı. ınsan haklan, eşıtlık ve özgürlük değerlerinı, kü-
1
Sizce Kıbns için nasıl bir çözüm gerçek-
çi model olacak?
- Egemenliğın paylaşılmadığı bır model düşünü-
lemez. "Gerçekçiçözüm". KKTC'nin, Güney Kıb-
ns Rum Yönetimi'nin, iki anavatan olarak Türki-
ye'nin ve Yunanistan'ın birlikte benimseyebileceği
çözümdür. Bu onayı alamamış hiçbir çözüm gerçek-
çı olmaz.
• • ^ ^ ^ Köklü Türkiye aleyhtan politikaları ile
bilinen Yunanistan ileyumuşamanm ön koşullan
nelerdir? Yunan DışişleriBakanı Pangalos ile dost-
luğunuz iki ülke yakınlaşmasına ne derece katkı-
da bulunabilir?
- Bizim temel yaklaşımımız, tüm komşulanmız
için geçerlidir: İyi niyetle bize yaklaşana. biz, en az
benzer düzeydeki bir iyi niyetle cevap veririz. Yu-
nanistan'la ^-umuşamanın ön koşulu, lafı bırakıp ış
yapmaktır. Madnd uzlaşması bir anlayış zemini sağ-
lamıştır. Bu zemın üzerine "iş" bina etmek, bizim
amacımızdır. "YüksekŞahsi>ıederGrubu"nun olu-
şup Türk-Yunan sorunlanna eğılmesi içın önerile-
nmizi yaptık. Şimdı, Yunan tarafının kesin cevabı-
nı bekJemekteyiz.
Olumlu gelmesini, ağustos sonu, eylül başı bize
ulaşmasını bekliyoruz. Olumlu geleceğıne dönük
ışaretler de var. Eğer böyle sonuçlanırsa, biz. daha
da yapıcı adımlann özellikJe ekonomi alanında ger-
çekleşmesinin yollannı ararız. tki noktayı belirte-
yım: İlki, Madrid zirvesinın Türkiye açısından son
derece iyi sonuçlar verdiğıdir.
Yunanistan'la ilişkiler şöyle ya da böyle gelişe-
bılir, ancak bu zirve, Türkıye'nin dünyadaki görü-
nümüne fevkalade olumlu katkjlar getirmiştir. Hak-
kımızda çok güçlü bir karalama kampanyasının hü-
küm sürdüğü dünya kamuo\ıında. ülkemizin banş-
çı vaklaşımı günlerce yazılmış. görüntülenmiştir.
Yanı Madrid, bize şimdiden ve çok şey kazandırmış-
tır.
tkincisi. Yunanistan'la aramızdaki kökJü sorun-
lar olduğu yerde durmaktadır: NATO uygulama
yöntemlen gibi konularda. olumlu değil, olumsuz
gelişmeler Madrid'ı izlemiştir.
ı Bu konuyu açar mısınız?
- NATO manevralan ile bağlantılı bazı kurallar
var. Yunanistan bu kurallan çiğniyor. yanı uymuyor
bu kurallara. Uymayınca askerler tavır geliştiriyor.
bize gelip daruşıyor. Yunanistan'ın yersız kaygıla-
nnı. yapay düşmanlıklann bir türlü geçmişe bırakıl-
mayışını izliyoruz, ama bu yanlışlann artık tarihe
terk edilmesini de bekliyoruz. Dış siyasette, kişisel
dostluklar bazen sanıldığı ölçüde önemli bır etken
değildir. Sadece, görüşmenın, konuşmanın başla-
masını kolaylaştınr. Bir de muhatabınızı tanıyorsa-
nız. onu daha kolav anlayabilirsiniz. Dış siyasette-
ki karar sürecine katkı sağlayan ve bir anlamda, "or-
tak aklı" oluşturan kişilerin ve çevrelerin, banşa heT
düzeyde yardımcı olmalan gerekir.
• • • i Türk-İsrailyakınlaşmasınt teyit ederken
bu itüfakm kimseye karşı olmadığını Arap ülkele-
rine anlatmak konusunda daha etkili bir politika
arayışınız var mı? Varsa nelerdir?
- Türkiye'nin, tsrail'le ilişkileri yanlış yorumlan-
mamalı. Bu bir cepheleşme değildir. Arap ülkelen-
ne gerçeklen yeterince anlatamamış olduğumuzu,
bakanlık olarak gerekli çabayı belkı de göstereme-
diğimizi fark ediyorum. Yanlış izlenimi silmek ve
daha iyi anlatabilmek için özel çalışmalanmız ola-
cak. Şımdi firsatım olsa bu ülkelere gidip yüz jiize
bunlan konuşmak ıstiyorum. Sayın Cumhurbaşka-
ru bırhayli uğraşmış. Onun uğraşması iyi olmuş. an-
cak benim de bu konuda uğraşmam gerektiği düşün-
cesindeyim. Araplara özel bir ihtimam gösterilme-
si gerektiğinin bılincmdeyim. Zira anlatamamışız,
yanlış anlamalar olmuş, bunlan gidermemiz lazım.
• ^ ^ ^ ^ Türkiye'nin, teröre verdiği desteği ısrar-
la sürdüren Suriye ile ilişkilerinin düzelmesinin
koşulu nedir?
- Suriye benim açımdan çok önemli. Suriye'nin
bölücü şiddet eylemine yahut eylemcilennebir des-
teği var. Bu desteğın bir biçimde ortadan kalkması
önemli. Bu doğrultuda Suriye'den iyi bir yaklaşım
olursa en az o düzeyde karşı bir iyi niyet yaklaşımı
olacaktır.
• ^ ^ ^ ^ " Kavgalı komşularm, Türkiye 'nin temel
çıkarlarına aykırı düşen politikalannda değişim
sağlayıp, komşularla işbirliğipolitikasını nasüsağ-
lavacaksınız?
reselleşme sürecine katmak... "Türkiye moddi",ev-
rensel değerleri kendi özgün dınamiğıyle taşımak-
tadır. 1.5 milyar dolayında nüfusu kapsayan tslam
geleneğine sahip ülkeler arasında, Türkiye, demok-
rasi gibi insan hakJan, hukuk devleti, laiklik. kadın-
erkek eşitliği gibi çağı paylaşmak gibi değerlere en
köklü biçimde sahip başlıca ülkedir. Bu özellikle-
riyle, "örnektir", daha da fazlası, "modddir". Mo-
delin taşıdığı değerler evTensel olduğundan, model,
kendi kendini taşır; zorlamayla, aşın ısrarla taşın-
maya ihtiyacı yoktur. Önemli olan, Türkiye'nin bu
özellığinin bilincıne varmasıdır; banşçı. dost yön-
temlerle, kendi tanıümını yapmasıdır, ılgılenen top-
lumlara kendi deneyimini sunmasıdır.
^^••i" Sizbiryazmızda,Güneydoğusorununun,
sadece ve tek başına bir ekonomik sorun olmadı-
ğına işaretediyorsunuz. Güneydoğu içinyaptığmız
öneriler ışığında bu bölgede terörün sona ermesi-
nin ön koşulu nedir? DSP olarak Güneydoğu 'ya
çözümler için hangi temelpolitikaların altını çize-
ceksiniz?
- Güneydoğu, çok yönlü ve çok boyutlu bir so-
rundur. Örneğin, ekonomik. tarihsel, kültürel. sıruf-
sal boyutlan vardır. dış siyasal dengeler. dış siyasal
etkenler söz konusudur. Dolayısıyla, sorunun çözü-
mü, çok yönlü, çok boyutlu yaklaşımlan gerektirir.
Bölücü şiddetle mücadele, öncelikle, bütüncül bir
vakJaşımı, kapsamlı bır plan çerçevesinde hareket
etmeyi gerektirir. Çok yönlü, çok boyutlu bır plan.
DSP, bır sol parti olarak ve doğru olarak bölücü şıd-
detın temel nedenini. Güneydoğu Anadolu'nun sı-
nıfsal yapısında, yani. feodaLizrnde ve ekonomik
dengesizliklerde görmektedir. Bence de sorun, ön-
celikle sınıfsal/ ekonomik bir sorundur.
^ Rusya ile Uişkilere bakış açınızı anlatır
mısınız?
- Rusya ile bir rekabetimiz tarih boyu olmuştur.
Bu rekabetin banşçı ve üretken gelişmesi her iki ül-
kenin de menfaatıdır. Ben bu doğrultuda ginşimde
bulunmaya hazınm ve karşılıklı sorunlanmız. kay-
gılarımız varsa bunlan konuşup çözmek isteriz. Bu
yönde bir girişimi ve düşünceleri eylül ayında ha-
rekât planına dönüştürmeye çalışı>oruz. Belki de
Rus Dışişleri Bakanı ile Türkiye'de birlikte olma-
r.ın vollannı aravacaSım.
Eğer tarihimiz sürecinde Rusya ile Osmanlılar
düşman değil dost olsalardı her iki ülkenin gelece-
ği başka türlü belırlenmiş olurdu.
Yalnızca biz değil, Avrupa'nın tarihı de belki fark-
lı yazılmış olurdu. Rusya ile iyi ilişkileri çok önem-
siyonım. Burada bizim açımızdan aynntısına gir-
mek istemem, ama bazı kaygılar ve sıkıntılar söz ko-
nusudur.
^ " ^ ™ PKK konusu mu?
- tsimlendirmek istemiyorum, herkes anlar han-
gi kaygılar olduğunu. Bunlanngiderilmesini önem-
siyorum, karşılıklı olarak birlikte kullanılabilecek
müthiş bir ekonomik potansiyel var. Onu da hare-
kete geçirmek için ginşımlen sürdüreceğim.
^ ^ ^ ^ " Kafkaslar'a dönük politikanızne olacak?
- Bizim Kafkasya'da Gürcistan ile fevkalade iyi
ilişkilerimiz var, Azerbaycan ile fevkalade iyi iliş-
kilenmız var. Fakat ben istiyorum ki Kafkaslar'a
dönük polıtikamızı. Kafkaslar'ın bütününe taşıya-
lım ve Kafkaslar'ın bütününe Türkiye'nin de için-
de bulunduğu bölgesel işbirliği modellen götürelim.
Kafkaslar'ın bütününü dikkate alan ve bu açıdan bu
bütüne yaklaşan bir Türkiye'nin hem Kafkasya'ya
hem kendisine çok daha büyük yarar sağlayacağı dü-
şüncesındeyim.
Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir uzlaşma
noktastna vanlması konusunda son bir ayın işaret-
leri olumlu, buradan'bize iyi işaretler geliyor.
^^^^m
Nedir bu işaretler?
- Şimdi söyleyemem, ancak bu çok önemli me-
selenin bir akıl çerçev esinde çözüm ihtimalinin be-
lirdiğini gösteriyor. Hem bizim kaynaklanmızdan
hem de bizim dışımızdaki kaynaklardan bu iyi ışa-
retler bana geliyor.
• l l 1
^ ^ " Hazar Havzasıpetrollerinin Türkiyeüze-
rinden Batı'ya pazarlanması projesinde Anka-
ra'nın bu konuda önemli bir pazar olma şansını
kaybettiği, ancak Ceyhan 'ın birkaç güzergâhtan
biri olma şansımn halen bulunduğu gözleniyor.
Türkiyeyeni dönemde Ceyhan hathnın gerçekleş-
mesi için ne tür somut politikalar geliştiriyor? Er-
menistan-Azerbaycan barıştnın Ceyhan yolunun
açümasında etken olduğuna inanıyor musunuz?
- Türkiye'nin, bizden önceki hükümet dönemin-
de petrol boru hatlanna yeterli önemi verdiği izle-
niminı almadım. Biz bu konuda çalışmaktayız, ama
henüz işin başlangıcındayız. Boru hatlan konusun-
da şansımızı iyi kullanmadığımız, ancak bu şansı-
rmzı kaybetmediğımiz düşüncesındeyim. Bakalım,
önümüzdeki aylar neler gösterecek. Petrol boru hat-
lannda benim gördüğüm kadanyla tek bir petrol bo-
ru hattı olmayacak.
'AX \ j a p ülkelerine gerçeklen
yeterince anlatamamış olduğumuzu,
bakanlık olarak gerekli çabayı belki
de gösteremediğimizi fark
ediyorum. Yanlış izlenimi silmek ve
daha iyi anlatabilmek için özel
çalışmalanmız olacak. Tarihsel ve
jeo-stratejik çevremizde yer alan
bazı ülkelerle aramız iyi değilse
yapılması gereken, tarihsel ve jeo-
stratejik çevreye küsmek değildir; o
ülkelerle, tarihten de kaynaklanan
iyi ilişkilerin yollannı aramaktır.'
Türk dışpolitikasında Sayın Bülent Ece-
vit'in de verdiği demeçler ile ön plana çıktığı göz-
leniyor. Dışişleri Bakanı olarak sizin Sayın Ecevit'i
dengeleyen ya da frenleyen bir rol üstlendiğiniz
gözleniyor. Bu konudaki görüşleriniz nedir?
- Sayın Ecevit'in ön plana çıkmasından doğal bir
şey olamaz. Çünkü Sayın Ecevit, kışilığiyle ve de-
neyimiyle, dış siyaseti Türkiye'de en iyi bilenlerden
biridir. Cumhuriyet tarihinin en önemli dış zaferini
1974'te Türkiye'ye armağan eden kişidir. Aynca
hükümet içinde kimsenin kımseyi frenlediği yoktur,
başta Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardım-
cısı olmak üzere, bütün sayın bakanlarla dış politi-
kanın oluşumunda görüş beraberliği içindeyiz.
Ozetle, Dışişlen Bakanı olarak benim bir sorunum
yok. dışandan sorun yaratılmamasını dilenm.
^ • ^ ^ * İpekçi ailesinden olduğunuz biliniyor.
Ancak bu soyadını taşımıyorsunuz, bunun bir öy-
küsü olsa gerek anlatır mısınız?
- 1974 yılındaki bir televizyon programmda bu
konuyu, TRT Genel Müdürü olarak uzun uzun an-
latmıştım. Bilmiyorum, kişisel bir olay okuyucu için
ilginç olur mu, ancak sorduğunuz için belirteyım:
Benim ilk yazım, 1963'te yayımlanmıştı. Milli-
yet'te çalışıyordum, yazıyı özenle hazırladım, başı-
na "Cemtpekçi" diye ismimi koyup, yazı ışleri mü-
dürüm ve benim gazetecilik hocam rahmetli Turhan
Aytul'a verdim. Aytul, "_.Cem" dedi, "Yazı çok iyi
de senin başka bir ismin \ar mı?" Sonısunu anla-
mamıştım. "_0k ismim İsmail ama, neden" diye
sordum. "_Bak" dedı. "Mülhet'in Genel Yayın Mû-
dfirüAbdi İpekçi, şimdi senin vazına bakanlar. İpek-
çi soyadını görünce, olumsuz bir ömargı ile "yayın
müdüriinün yakmı' diyedüşünerekokuyacaklarse-
nL." Böylece, benim yazılanm "İsmail Cem" ola-
rak yayımlanmaya başladı, ardından kıtaplanm da.
Sonra TRT Genel Müdürü oldum. tabiatıyla, imza-
mı İsmail Cem diye atıyordum, zaten toplum İsma-
il Cem'i tanıyordu. Derken, TBMM'deki Adalet
Partisi grubu benimle ilgili bir soru önergesi verdi:
Devlet memuru, resmi yazışmalarda ancak kendi
"resmi" isim ve soyadını kullanabilirmış, böyle ım-
za atabılirmiş; benim de buna uymam istendi. Araş-
tırdım. haklı olduklannı gördüm. "...Onlann is-
tediğmi yapmaktansa, ismimi değiştirir, yine kendi
bildiğimi yapanm" diye düşündüm. mahkemeye
başvurup, ısım ve soyadımı "İsmail Cem" olarak
değiştirdim. Şimdı geriye baktığımda, anlamsız
geliyor, ama işte böyle oldu...