22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Ülkemizde Çağdaşlaşma Süreci Prof. Dr. HALİL KIRBIYIK ODTÜFen-Edebiyat Fakültesi B ugün, içinde yaşadığımız sos>al ve siyasi olaylara baktğımızda. ülke oîarak çağcaşlaşmayı henüz ta- mamlayamadığımız anla- şılmaktadır. lçte ve dışta. bılinen bazı odaklann ülkemızi ve insan- lannı ortaçağınzifıri karanlığına geri gö- türmek için ellerinden geleni yaptıklan- m, kendilerine engel olacak bir şeylerden korkuyormuşçasına acele ettikİerinı gö- rüyoruz... Ancak, Türkiye'da tnaya tut- muştur. Karanlığa geri gidilmeyecektir. Tam tersine karanlığın üstüne yürünecek ve aydınlık muhakkak sağlanacaktır. Ümmet değil, mıliet olduğumuzu daha da perçinleyeceğiz. Böyle bir ortamda. ülke olarak, Tanzimat'tan beri geçırdiğı- miz çağdaşlaşma sürecindeki gelişmeler üzerine diişüncelerimi sızlerle paylaşmak ıstıyorum. Tanhimize baktığımızda. Tanzimat ilk Batılılaşma hareketi olarak görûlûr. Bu olayın bir adı da Tanzimat-ı Hayriye'dir. Ancak Tanzimat Batıclığının nasıl anla- şıldığının ve ne anlama geldığinin iyi an- laşılması ve ıyı araştınlması gerektiği ka- nısındayım. Batı'da yetişmiş Türkçüler- den YusufAkçura'nın I92l'dedediğigı- bı Tanzimat'ı eleştirmek bir cesaret işi olınamair. Batılılaşmaktan ve çağdaş- laşmaktan o zaman ne anlamışız, şimdi ne anlıyoruz: Bunlar tartışılmah ve açık- lığa kavuşturulmalıdır. Belki de hâlâ bir kavram karmaşasi yaşadığınuz ortaya çı- kacaktır. Böyle bir çözümleme ve değer- lendirmenin sağlıkh yapılabilmesi, bi- limsel yöntemlerin uygulanmasıru, tari- himize yabancılaşmamayı ve gelişmişbir tarih bilincimizin olmasını gerektirir. Unutmamah ki. tarihboyutuolm»ı an bir düşün sistemi uzun ömüriü olamaz. 1838 Antlaşması ile bir yandan üstün Ingiliz ve Avrupa sanayiine kapılar ardı- na kadar açılırken, öte yandan sanayıleş- me çabasırıa girişilmiştir. Sonuç, bütün sanayinin yok olması ve gelişmenin sağ- lanamaması olmuştur. Tanzimat Batıcılığının çıkmazda oldu- ğunu ilk fark edenler NanukKemalve ZiyaPaşagıbi Yeni Osmanlılar olmuştur. Milli ekonominin öncülüğünü yapmış- lardır. Yeni Osmanlılar halkla bütünleşe- memiş olmakla beraber bütün aydınlara "vatan" fikrini aşılamaya çalışmışlar, bunda da başanlı olmuşlardır. tsmet Inö- nü'nün şu ifadesinden bunu kolayca an- layabilıyoruz: •'Ben daha yüzbaşı iken devletin bütün işierinde rol sahibh mişim gibi sorumluluk duyardım. Ve bir şey ya- pamıyorum diye kıvranırdını.*' Daha sonra Jön Türkler, Ittıhat ve Te- rakki ve nihayet Kurtuluş Savaşı kadro- lanru ve Curnhuriyet dönemıni görüyo- ruz. Bu süreç içinde, Batılılaşma veya çağ- daşlaşma kavTamlan nasıl gelişmiştir; ev- rim geçirmiş midır ya da çağdaşlaşmayı sağlayabildik mı? Gelışme olduğu ve ev- rimleşme geçirdiği muhakkak. ancak sü- reci oİumlu olaraktamamladık demek de zor. Böyle olduğunu bugünkü olaylar da göstertnektedir. Şimdi, Batılılaşma hareketininbaşlan- gıcı saydığmız Tanzimat dönemi devlet adamlannın görüşleri ile Kurtuluş Sava- şı dönemi devlet adamlannın görüşleri- ne bırer örnek vererek devam etmek isti- yorum. Tanzimat ekolünden önemlı bir devlet adamı olan Sadrazam Keçecizade Fnat Paşa, padişaha yazdığı vasiyetna- mesinde şunlan söylüyordu: "Yabancı mütteflklerimiz içinde en önemlisi tngil- tere'dir. Her ne olursa olsun. dürryanın en sabırlı ve en metin milleti olan İngilizkT, bizim en önde gelen ve en son vazgeçece- ğimiz müttefıkierimiz olacakOr. Bende- nizce Babıâli"yi İngilterc'nin dosduğun- dan mahrum görmektense, birkaç vilaye- timizi eWen çıkmış görmek daha hidır." Yine aynı ekolden sayılan Ali Paşa ıse vasiyetnamesinde, vergilerin toplanması- nın, şırketlere devTedilmesinı tavsiye edi- yor ve "_(bu şirketlerin) uluslararası ol- duklan oranda. iş yapma etkinlikleri de artacaktır" diye ekliyordu. Ve dahası va- kıt geçirmeden donanmayı dagıtmasını öğütlüyordu. Buna karşm Mustafa Kemal Paşa 6 Mart 1922'de TBMM'de yaptığı konuş- mada şunlan söylüyordu: "Artkdummu düzettmek. hayat bulmak. insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat ahnak, bütünişleriAvrupa'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa"dan al- mak gibi birtakım zUıniyetler ortaya çık- ü. Oysa hangî istikla) vardır ki. yabancv- \ann nasihatlanyla. planlanyla yüksele- bilsin? Tarihböyle bir olay kaydetmemiş- tir." Şunlan da aynı konuşmasında ıfade etınıştır: "_Türk halkuun nasılsa başına geçmiş birtakım insanlar (._) Türkiye'yi atü veçekingen bir hakk tutuyorlanh.(_) Türkiye'de fikir adamlan, adeta kendi kendilerine hakaret edhorlardı. Diyor- lardı ki. 'Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihti- mal yoktur.' Bizim canunızı. tarihimizL, varhğunızı bizedüşman olan, düşman ol- duğundan hiç şüphe edihneven Avrupa- lılarakayıtsEşartsızbırakmakistiyorlar- dL 'Onlar bızı ıdare etsin' diyorlardL' Her iki grup devlet adamı da ülkemız tarihinden çıkmış \ e olumlu ya da olum- suz ülkemizin bugünkü çağdaşlık düze- yine gelmesıne katkıda bulunmuşlardır. Benzer görüşlere bugünkü toplumuzda darasthyonız "Türkhalkının nasılsa ba- şma gecmiş birtakım insanlar" hâlâ var. Kurtuluş Savaşı dönemlerinde olduğu gi- bi, tam bağımsızlığa karşı. olumsuz gö-: rüşleri savunanlann, kurtuluşu başka ül- kelerin yönetiminde görenlerin, kendi- mizden ziyade onlara güvenenlerin. de\'- let güvencesini oralarda gördüğü için o ülkelere yatınm yapanlann olması ıçı- mızi sızlatmaktadır. Ülkesıni seven biz- leri utandırmaktadır. Her şeye karşın o günden bugüne çok şeyin değiştiğini ve değişikliğin ileriye dogru olduğunu söylemeliyiz. Ancak, verilen ödünler yüzünden hâlâ tam ola- rak "miDet"olamadığımızı üzüntüyle gö- rüyoruz. Çağdaş bir millet olmanın temel koşullanndan buisi, alınan ortak ve çağ- daş eğitim ve böyle bir eğitimle kişilere kazandınlacak olan gerçeği ve adeletı an- lama ve uygulama becerisidir. Millet olmayı tam olarak başardığımız zaman, halk sorunlanna kendiliğınden sahip çıkacak. mutluluğunu sadece ger- çekte ve adalette arayacaktır. Toplumu- muz bu noktaya gelmekte olduğunun işa- retlerini vermektedır. Temiz toplum ve özellikle temiz shaset ve siyaset adamı arayışından harekede. kendijiğinden or- taya çıkan "Sürekli Aydınlık İçin Bir Da- kika Karanhk" hareketi "nüUet" olmanın bilincini taşunaktadır. Bilinenkesimlerin buolayı kendilenne karşı almajan bu ne- denledir. ARADABİR ADtLİZCİ Yazın Öğretmeni Şiir ve Alın Yazısı Baki Süha "Bizim Kuşak ve ötekiler"de anlatır: "7938 yılında Cahit Srtkı i/e Beşiktaş pazannda ak- şam nevalesialmak üzere dolaşırken yanımıza bir de- likanlıyaklaştı. 18, 19yaşlanndavar,yoktu.Temizyü- zü, terbiyeli, mahçup haliyle Cahit Sıtkı'ya elini uzat- tı. Koltuğunun attmda kitaplar vardı. Cahit'e karşı hay- ranlıkla dolu hürmetkârbırhali vardı. Onlarayakta ko- nuşuharken ben birkaç adım uzakta duruyordum... Cahit Sıtkı ile yanmdaki genç bana doğru yaklaştılar. Cahit, genci takdim etti: Sabahattin Kudret Aksal... Geçenlerde Variık'ta güzel bir şiiri çıktı. Söz konusu şiir, "Biri Varfe"dir.Cahit Srtkı'nın des- teğiyle Varlık'ta yayımlanmıştır. Aynı şiiri Hilmi Ziya Ül- ken yayın sırası gelince o yıllann ünlü "/nsan" dergi- sinde yaymlar. Böylece uzun, bir ömrün son günleri- ne değin adanacağı uzun bir şiir-yazın serüveni baş- lar. Yalnızca şiirtüründe 12 kitaplık bir süreçle 19 Nı- san 1993'te tamamlanır. 55 yıllık koca bir şiir ömrüne nasılyaktaşılır, söze ner- den başlanır; bunu kestirmekepey zor. Ama şiirin top- lum dışına sürüldiiğü tartışmalannın yoğunlaştığı gü- nümüzde söze belki bu noktadan başlayabıliriz. S. Kudret, şiirin kendi yaşamındaki yerini, şiir anlayış ve ilkelerinı aşagı yukan Cahit Sıtkı'ylatanıştığı o yıllarda saptamış; şiirle alışverişini aynı doğrultu ve inançlar- dan hiç aynlmaksızın tamamlamıştır. Şiirlerini taradı- ğımızda bu yuz yüze ve iç içeliğini çok iyi göruyoruz: "Şiirin sonsuzluğudur/ Alınyazımdan aynlmaz" • "Susuyorum. Susar susmaz duyuyorum başla- dığını şiirin/ Hep o, yambaşımda, gölgesiz gölge, bekliyor konuşmayı." • "Uçtum, şiir bana taktı kanat/ Gözüm kamaşt, ölünceye dek/ Aynlmam gizemin kapısından." • "Ve iri bir gül gibi koktu Zaman/ Gel bu karaba- sanın dumanından/ Soyun, işte yazgımız, işte şi- Gördük, şiirle bütünleşmiş, onun çevresinde dönen bir ömür. Peki, şairier niçin yazıyor, S. Kudret de yüz- lerce son derece niteliklı şiiri neden yazdı? Buna kar- şılık toplum, soy yapıtlaria neden yeteıii bir tanışıklık kuramıyor? Bu sorulann olası yanrtlanyla insanlan- mızın düşünme. algılama, sezme düzeylerini sapta- mamız trajik bir sonuca gö- türüyor bizi: Kimseler nite- likli, soy, kişiyi daha üstün, daha anlamlı bir yaşama yükseltecek yaratılann far- kında değil. Değerlerimiz yok, güzelliklerimiz az, du- yarlığımız pek gelişmemiş. Çoğu zaman iletişim araç- larının güdülediği kapsam ve yönde yapay, yüzeysel ve niteliksiz idollerin peşine takılmış gidiyoruz. Tıpik bir tüketicı toplum özelligi: Yü- zeyseli, yaldızlanıp sunula- nı, bizi yormayanı tükettiği- miz oranda mutluyuz. Seç- kin olanlan onlar sanıyoruz. Çünkü kuşatılmış, ele geçi- rilmişiz. Zamanın bir ucundan ya- şama katılıyoruz (katıldık), bir ucundan çıkıp sonsuziu- ğa kanşıyoruz (kanşacağız). Her şeyi geçelim, zaman her birimizin varlığında ne etkin; o büyütüyor, o sanp sarmaltyor, o şu bahar gün- lerinde eski bahariarı da anımsatıyor, yitikyüzlerden başlayıp pek çok şeyi önü- müze açıyor. Hepimizin ya- şamında zamanın sonsuz parmak izi var. Hiç değilse bu nedenle ilk kez ya da ye- niden, yeniden okumalıyız S. Kudret'i. Sanınm şiirimiz- de "zaman" kavramtnı en çok irdeleyen, kendi bilin- cindeki zamanlan görüntü, biçim, renk, koku, yüz ve sesleriyle önümüze seren şairdir S. Kudret. Ve her bi- rimiz, her an zamanın baş- ka bir boyutunda devinip duruyoruz. S. Kudret, "Unutulmayı işte/ Yeniden anımsanır- san/ Sonsuz yaşa ondan sonra" demişti. Umalım ki bu "unutulma" dönemi çok uzun sümnesin. Temel Eğitim Kuramı ve Uygulamaları Prof. Dr. MUHSİN HESAPÇIOĞLU Marmam Üniversitesi B flgJ toplıunu- nunözeüikle- ri: Geçmiş yıllarda eği- tim sistemı- nin yenileşti- nlmesi, toplumsal değişme- lerle sıkı bir ilışki içinde ol- muştur. Burada ekonomik değvşmeler kadar davranış biçimlerindeki, değerlerde- ki ve yaşam düşüncelenn- deki değişmeler de rol oyna- mıştır. Eğitim sisteminin toplumsal etkılenmelere karşı olan tepkısı kural ola- rak yeni niteleme, niteliğıni belirleme (kalifıkasyon) ve eğitim anlayışında,bunlarla ilgjli örgüt değişikliklerin- de. eğitim sisteminin içerik- sel olarak oluşturulmasında ve bizzat eğitim sisteminde yeni çahşma biçimlerinde ıfadesini bulur. Toplumsal değişme ve eğitim sistemi- nin geliştirijmesi olgulan arasmdaki ilışki; toplumsal değişmeler eğitim sistemin- de doğrudan değişikliklere neden olmak zorundadır ya da her yerde aynı şekilde tepkilereneden olur, şekliıi- de bir ilişki degildir. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenler. eğitim sisteminin belli bir bağımsızlığı olma- sı, bölgesel koşullar veniha- yet eğitim politikasına iliş- kin tercihler ve kararlar gi- bi nedenlerdir. Bu bağlamda. eğitim ve okulun geleceğine ilişkin açıklamalar; a) Toplumda- ki, politikadaki, ekonomi- deki gelişme yönelişlennin aydınlatılmasını. b) Eğiti- min çağdaş bir yorumunu gerekİi kılar. Günümüzde, geleceğin toplumu ve onun değişimi- ne ilişkin net bir tablo orta- ya konamamaktadır. Bu ko- nuda yapılrmş çeşitli tanım- lamalar bunu gösteriyor: Postmodern toplum, bilgi toplumu.rizikotoplumu gi- bi. Bu anlamda ve kişinin kendi kendisini algılaması- na dayalı olarak modern toplum açık bir toplumdur. Biten 20. yüzyıl için ayırt edici,belirleyici (karakteris- tik) olanhusus, birçokderin değişikliğin aynı anda, fark- lı alanlarda ve birbirleriyle ilişkili olarak gerçekleşmiş olmasıdır. Bu değişiklikle- nn temposu gittikçe artıyor. Bu değışiklikler gerek bi- reylerden gerekse kurumlar- dan, bu değişikliklere yara- tıcı olarakııyum sağlamala- nnı, kendilerini sürekli ge- liştirmelerini ve geleceğin oluşturulmasınakatkıdabu- lunmalannı istemektir. Eği- tim ve yetiştirme bu yete- neklerin geliştirilmesi için temel belirleyicidir. Sanayi toplumundan bu yeni toplu- ma, bilgi toplumuna geçiş ile ekonomik zenginlik, çok sermaye ve emeğe sahip ol- ma yanında bilgiye. insan kaynaklannı geliştırmeye ve bu alanda yatınma sahip ol- ma ile ölçülür olmuştur. Bilgi toplumunun üretim paradıgması, okullann eği- tim-öğretim pratiklerinde de degişiklikleri gerektirmiştır. •'Bilgi toplumunun eğitim modelT; "kişisek araştır- ma"ya, "çıraklık"a, "ekip öğrenme'> 'ye, "rehber ola- raköğnrtmen'e. "hıyiadeği- şen içerik"e ve "çeşitfilik''e dayalıdır. 21. yüzyüda eğitim siste- mînin kirni özeUikleri: 21. yüzyılda bilgi, gerçek ser- maye ve zengınlik yaratan kaynak haline gelecektir. Ekonomi, eğitim perfor- mansı ve eğitim sorumlulu- ğu açısmdan okullara yeni ve zorlu talepler yöneitile- cektir. 21. yüzyıl bilgi işçi- lerinin egemen olduğu bir toplum olacaktır. Bu top- lum, bir tür "riziko toplu- mu"dur. Okullara yönelen bu yeni istemler (talepler) sonucu: - Eğitimli insanın tanımı değisecektir. -Öğrenme ve öğretmebi- çimlerimiz değisecektir. -Ne öğrendTğımiz ve öğ- rettiğimiz, yani bilgi değise- cektir. Bu nedenle çağdaş, de- mokratik eğitimin gerekçe- lerinden biri de vatandaşla- nn en az 8 yü düzninde ke- sintisiz bir temel eğitim a\- malandır. Bilgi toplumunda zo- runlu temel eğitim: 14 Ha- zıran 1973 günlü ve 1739 sayıh "Mflîi Eğitim Temel Kanunu"nun 22. maddesinı değiştıren 16.06.1983 günlü 2842 sayıh kanun ile ılköğ- retim şöyle düzenlenmiştin t 6 1 4 dğ ş kiçocuklanneğitimveöğre- (*) Şiirier - S. Kudret Ak- sal, Yapı Kredi Yayınlan DUNYANIN EN ÜNLÜ VE EN YETKİLİ TEK OTO KATALOĞU timini kapsar. İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullanndaparasızduf Öte yandan yine 2842 sayıh ka- nunun 18. maddesi şöyle de- mektedir: "Ortaokullar, planh bir şekilde ve yeterti düze>deyurtsathınayaygın- laştınldıktan sonra. kanurt- la aynca belirieninceye ka- dar, üköğretimin sadece il- kokul bolümü zorunludur." Milli Eğitim Bakanlığı, şimdiye kadar 8 yıllık ilköğ- retimi zorunlu duruma geti- rememenin gerekçesini alt- yapı yetersizliği olarak gös- termiştir. Öte yandan da imam-hatip okullan savu- nuculan, bu okullann orta- okul bölümlerinin genelleş- tirilmesi ile imam-hatip okullanna öğrenci akışınm duracağı endişesi ile 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı çık- maktalar. bunun yerine 5^3 şeklindeki kesintili 8 yıllık eğitimi savunmaktajirlar 13-17 Mayıs J996 tarihle-* rinde toplanan 15. Milli Eği- tim Şûrası'nda "tiköğretim kesintisiz8ydhkzorunlueği- tün olaraku> gulannıalı" de- nilerek 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz egitımbir kere da- ha %'urgulanmıştır. Acaba sanayileşmiş Batı ülkelerinde 8 yıllık zorunlu eğitim uygulamalan nasıl- dır? Sanayileşmiş ülkekrde uygulama: 11 ya da 12 yıl- lık zorunlutemel eğitim tüm sanayileşmiş ülkelerde ortak bir gelişmedir. Sözgelimı ts- veç gibi bazı ülkelerde zo- runlu eğitim 15-18 yaş gru- bundakilerin tamamını da kapsamaktadır. Fakat bu zo- runlu eğitimin kendi içinde- ki organizasyonu ülkeden ülkeye degişiklik göster- mektedir. Bu konuda iki eği- lim vardır. Bunlardanbiri, temel eği- timi "birieştirUmiş temel okuBar"da bir bütün olarak sunmaktır. Bu uygulamayı yapan ülkeler ve zorunlu eğitimyıllan şöyledir. tsveç 9. Ispanya 8. USA (eski var- yasyon) 8, Sovyetler Bırhği 8, Polonya 8. Buna karşın ikincı uygulama zorunlu eğitimi "birincidönemöğre- tim" ve "ikincidönem öğre- tim" şeklinde ayn ayn su- nan uygulamadır. Buradakı ülkeler ve zorunlu eğitim sürelen şöyledir. Fransa 5+4=9, Itarya 5+3=8, Yuna- nistan 6+3=9, bıgiltere ve Galler 6^5=11. Hollanda 6+3=9, USA (yeni varyas- yon) 6+3=9, Japonya 6*3=9. Ülke koşullanna uy- gun olarak temel eğitime başlama yaşı 4. 5, 6 ya da 7'dir. 8 ya da 9 yıllıktemel eği- timin "birieştirümiş/bütün- leştirümiş"' olarak düzenlen- diği birinci grup ülkelerde kı bunlar yukanda verildiği gibi. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, eski Sovyetler Bir- lıği ülkeleri. Kanada, Isveç, USA'nın bir bölümüdür; te- mel eğitimin "birinci döne- mi" 8. 9 yıllık "birleştiril- miş temel eğhün"in alt ala- nını oluşturur. Sözgelimi USA'daki elementary scho- ol,îs\eç'tekıgrundskola.İs- panya'daki educarjon gene- ralbasica- Zorunlu temel eğitimin 'ikinci dönemi'niniçyapısı- na gelince: Her iki grup ül- kede. yani "birinci dö- oem"in ve •Mkincidönem'*üı -birleştirilmiş temel okul- lar" durumunda düzenlen- dığı ülkelerde ve 2 alanın ay- n ayn okullar durumunda düzenlendiği ülkelerde "te- mel eğltim"in iç yapısı ko- nusunda şunlar söylenebilir: Sanayileşmiş ülkelerin "te- md eğitinı''inde bütünleşti- rilmış tıpte bırlik okullan (^comprehensive schools) hâkimdir. Bu ülkelerde, bu okullann oluşturulma tarih- leri değişiktir. Bu compre- hensiveschools'ta "program bütünleştirmesi" ve farklı yeteneklerdeki öğrencilerin bu yeteneklenne hitap ede- bilme, "öğretinüfarklılaştır- ma r ılkesi ile gerçekleştinl- mektedir. 70'li yıllann orta- lanndan bu yana sanayi ül- kelerinin çoğunda bu birlik okullanndaki "ikincidevre'' stabilleşti. Ingiltere'de 1979 ynlındakonservatıf hüküme- tin göreve gelmesinden bu yana da "iJdnci devrc'" oluş- turulması durduruldu. Hatta 1988 yılında yeni düzenle- me ile comprehenshe scho- ols'tan eleyıci grammer schools olan geleneksel okullara bir gen dönüş ola- nağı yaratıldı. fakat böyle bir olanak kullanıhnadı. Cojpprehensrve scho- ols'un -olmadığı ülkelerde ıse temel eğitimin "ildnd dönemi" için geleneksel iki- lı ya da üç hatlı sistemin sta- bilize edilmesine ilişkin ge- lişmeler gözlenmektedir. Bu ülkeler olarak özellikle Fe- deral Almanya, Belçika, Hollanda ve Avusturya be- lirtilmektedir. Bu ülkelerden Federal Almanya'da temel eğitimin "ikuKİdevresi" için hem "comprehensKe scho- ols" uygulaması hem de ge- leneksel üç hatlı sıstem uy- gulaması yan yanadır. Eski Sovyetler Birliği"nden ayn- lan ülkelerde de bu gelişme doğrusal gerçekleşmedi. Sözgelimı Polonya'da 1973'teki reform. 10 yıllık temel eğitim okulu öngör- müşken 1980'de bu geliş- meden sapıldı. Bu ülkelerde yeni gelişmeler. "ikinddev- re" konusunda geleneksel okullann tekrar canlandınl- ması anlamında bir dikey- leşme gözlenmektedir. Fa- kat burada önemli olan ge- lişme şudur: Bu ülkelerde "ildnci dönem"dekı farklı okul türleri arasında bir "programeşitlenınesrne gı- dilmiştir. \ani okullann ad- lan farklı oLsa da uyguladık- lan programlareşirJenmiş >c genel halegeuniştir. Zorunlu temel eğitim için önemli olan burasıdır. Sekiz yıllık zorunlu ke- sintisiz eğitimi gerektiren birkaç neden var. Bunlan şöyle belirtebüiriz: 1) Eşı- ginde olduğumuz bilgi top- lumunda. insanlarbir sürek- li eğitim süreci içinde ola- caklardır. Bilgilerin çok sü- ratli eskıdiğı bir toplumda. sürekli işve meslek değişttr- mek normal olacaktır. Yeni bilgilerin ögrenilmesL genel temel bir eğitim içeriği üze- rine mümkündür. Bu temel genel içerik sekız yıllık ke- sintisiz eğıtimdir. 2) Eğitim bilimınin bulgulanndan bi- ri de gençlerin meslek ter- cihlerinın 18 yaşına kadar çok değişken olduğudur. Bu meslek tercihini bu nedenle 5 yıllık ilköğretim sonunda yapmak eğitimbilimsel açı- dan uygun degildir. 3) Tüm dünya ülkelerinde toplum- sal gelişimekoşutolarak öğ- renim süresi uzamaktadır. Bu husus. bir temel insanlık değen olarak ve insanın kendinı gerçekleştirmesı olarak gereklidir. Sonuç olarak, 8 yıllık ke- sintisiz temel eğitim. bir program bütünlüğü içinde bir eğitim polıtikası hedefı olarak ülkemizde de mut- lakauygulamaya konulması gereken bir hedeftir. PENCERE Sarıklı ile Takkeli... TV'ler ve çok satışlı gazeteler, son günlerde Fet- hullah Gülen'l göklere çıkarıyorlar. "Hocaefendi" de ömür!.. "Hocaefendi" ad yerine konsun diye özellikle bi- tişik yazılıyor. Söyienişi: "Hocafendi..." Çağımızın reklam ve pazarlama dünyasında sı- nanmış yöntemler var. Soyut bir deyişi müşterinin belleğinde somuta dönüştürdün mü işin iştir... 'Kola' deyince akla ne gelir?.. Pepsi mi?.. Cocamı?.. Fethullah Gülen adı geride kalmalı; "Hocafendi" dedin mi tamam!.. Oysa ülkemizde kıyamet kadar hocavar; hem de aklı başmda, kendini bilen, öne çıkmayan, din adamlığı görevini ağırbaşlılıkla yapan hocalarımız pek çok... • Fethullah Gülen'in özelligi iş dünyasında bir im- paratorluğun başmda olmasıdır. Türkiye içinde ve dtşında yüzlerce okul, şirket, holding, dergi, gaze- te, radyo, TV ve benzerleri; ithalat, ıhracat, komis- yon, yayın, basın, mal, mülk, vakıf, arsa, borsagır- la... Hoca Efendi diyor ki: - Benim sırtımdaki mintanımdan gayn birşeyim yok, bunlar benim değil... Peki, kimin?.. Nakşibendiliğin bir kolu olan Saidi Nursi tarika- tının Fethullah Gülen cemaatine bağlı örgütün dün- ya malına olan hırsı mı bu tezgâhı kurdu?.. • Fethullah Gülen, TV'ye, hem camilerde vaaz ve- rirken çıkıyor, hem TV sunuculanyla konuşurken... Birincisinde sanklı.. Ikincisinde çarıklı.. Cami minberinde vaaz verirken konuşma gelişi- güzel çağnşım üzerine, gözler yaşlı, ses titrek, söy- lem ağlamaklı, anlam sulusepken, yöntem profes- yonel... Bir tiyatro aktörüne bile parmak ısırtacak yetkinliği var Fethullah Hoca'nın... Ya TV konuşmalannda nasıl?.. Masanın başmda, eskilerin deyimiyle "müed- dep", özenli, ölçülü, sitemkâr, alçakgönüllü; hem öylesine "tevazu edebiyatı" yapıyor ki, söylemi övünmeye dönüşüyor; herkes cık cık etmeye baş- lıyor. Soruyoriar: "- Hocaefendi, son günlerde ülkenin durumu kanşık görünüyor, siz ne buyuruyorsunuz?.." Fethullah Gülen başlıyor siyaset yapmaya; poli- tikanın ıcığına cıcığına girip çıkıyon hükümete, dev- lete, orduya, yönetime, darbeye ilişkin ahkâm ke- siyor; sonra da 'melûl melûV ekrana bakarak diyor ki: "- Dini siyasete a/et etmek günahM.." Peki, hoca sen ne yapıyorsun?.. • Fethullah Gülen sanğıyla pol'rtika yapıyor laik Tür- kiye'de ve kimi kurnaz da Fethullah Gülen'i Nec- mettin Erbakan'a karşt pazarlamayı düşünüyor. . Işmibu?.. Erbakan'a da 'Necmettin Hoca' diyorlar; ama o sarıksız... Takkeli... Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yazgısı, biri sanklı, öteki takkeli iki dinci hoca arasında salmcak kurup kolan vurmakla mı belirlenecek? Axkadaş, Ne olurdu yaşam hep bayram olsa. Bayrammız bayram ola. kalın sağlıcakla. Hepimize bayram ola... "A.rRa<daş Kulübü" adına Başkan Doğan Katırcıoğlu ANMA Şair, denemeci, öykü ve tiyatro yazan, felsefeci, düşün adamı, değerli eşim SABAHATTİN KUDRET AKSAL'ı ölümünün dördüncü yılında sevgi ve özlemle anıyorum. MÜNİRE AKSAL VEFAT Balıkesir Kaıakavak köyu Hacıkaraman aılesınden. Çanakkale şehıdı merhum Mehmet ve Hanıfe Karaman'ın oğuHan, mertıum Mülkıye Karaman'ın eş>. Doç. Dr Şûkran Taçoy, lnci Karaman. Mercan Işık'm sevgilı babalan; Prof. Dr Attıla Taço> ve Ahmet Işık'ın kayınpederlen. Sevm Aktaş, Banu (Taçoy) Bağnaçık. Barkon Taçoy ve Murat işık'ın dedelen, Çıfteler Köy Enstıtüsü'nün bırucu hocalanndan ve Mıthatpaşa Erkek Sanat Enstıtüsü emeklı öğretmenlerinden MUSTAFA KARAMAN (1907) 17 Nısan anfe günü bakkın rahmetıne kavuşmuştur Cenazesı 19 Nısan 1997 Cumartesı günü Güzelbahçe Güler Camn'nde kıhnacak öğle oamazmdan sonıa Güzelbahçe Mezarlığı'nda topraga verilecektır ÇOCUKLARI MALÎYE YE GÜMRÜK BAKANLIĞI NİĞDE DEFTERDARUĞI'NDAN tŞYERİ KAPATMA DUYURUSU Aşağıda adı ve soyadı behrtilen mükellefın işyeri, belge dü- zenine uymaması nedenıyle. N'ergı Usul Kanunu'nun mükerrer 354. maddesi uyannca. 1997 yıh içindebınnci defa 3 (üç) gün. ıkın- cı defa 6 (altı) gün süre ile kapatılmıştır İşyeri kapatılan mükelle- fin: Adı-So>adı veya Unvaru Eryılmaz KardeşlerTic. Ltd. Şti. tş- yerirun Adı veya Ünvanr. Toptan patates alım satımı Adresr Şahi- nali Mah. Terminal Cad. Niğde Kapatma Nedeni: Belge düzenine uyulmaması. Duyiırunun Kanuru Dayanağı: Bu duyuru 213 sayılı Vergı Usul Kanunu'nun 5'incı maddesi hükmü ile aym kanunun 182 sıra numaralı genel lebliğı uyannca yapılmıştır Basın: 16843 (Kadın Sağtığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear