23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET KÜLTÜR 11 NİSAN 1997 CUMA, 14 Aydan Murtezaoğlu ve Esra Ersen'in sergisi Maçka Sanat Galerisi'nde yer alıyor Harita metod ve izleramlerNECMİ SÖNMEZ Maçka Sanat Galerisi'nin 20. yıl etkinhklen çerçevesinde sa- dece genç sanatçılara ayırdığı ser- gileri, çağdaş sanat ortamımızda eksikliği hissedilen "farklı yo- rumlan" gündeme getiımeyi amaçlamaktadır. Aydan Murte- zaoğlu ve Esra Ersen'in açtıldan sergi, gerek birbirine saygı du- yan, ön plana çıkmak istemeyen sanatçı tavnnı ortaya çıkarması, gerekse bırbirinden faıiclı duyar- lılıklan "anlafjcı" olmayan bir fonrılandırma çabasıyla yorum- laması nedeniyle enine boyuna tartışılmasi gereken bir potansi- yel. ülkemızde az rastlanan bir yoğunluğa sahip. Duvarlarda parmak izleri Galerinm ilk odasında "tzle- nimler'" yerleştırmesini (enstalas- yon) sunan EsraErsen,ginşin sağ tarafından başlayarak insan boyu yüksekliğinde her yedinci sera- mik kareyi kriminal polisin kul- landığı, parmak izlerini ortaya çı- karan bir teknikle siyahlandırmış. Baştan başa seramik karolarla kaplı olan bu galerinin duvarla- nnda daha önce kalmış parmak izlerini. sanatçınınkilerle birlikte otuz kez ortaya çıkaran bu çalış- ma, sergi mekânının görülmeyen tarihselliğini gün ışığına çıkar- maktadır. Gayrettepe Emniyet Müdürluğü kriminal polisleri ta- rafından galeri duvarlanna sürü- len siyah, grafite benzer tozlar duvarİardaki parmak izlerini gö- rünür kılarken, izleyicide önce- lıkle tanımlanması zor bir suçlu- luk duygusu uyanıyor. Gösterilen (Fotoğraflar KADER TU ydan Murtezaoğlu'nun "Harita Metod" isimli yerleştirmesi, A4 boyutlannda l.hamur kareli bir metod defterinin PVC ile kaplanmış kapağından ve bu deftere ait üzerinde değişik uzunlukta yedi adet yılan derisi deseninin yer aldığı kâğıtlann galeri zemininde sergilenmesinden oluşuyor. Nasıl normal bir yılan yaşamı boyunca her kav değiştirişinde normalden çok daha fazla sürünerek, kendine dar gelen derisini üzerinden sıyırmak istiyorsa, Murtezaoğlu da burada ilerlemekten, denenmemiş yollara girmekten yana olan kişiliğini, anlatımcılığa, yılan temasının mitolojik labirentlerine girmeden yalın bir tonla duyumsatıyor. ile duyumsanan arasındakı fark- lılık Ersen'in yerleştirmesinde basit bir soyutlama ya da bire bir orandaki göndermelerle değil. yaşanan zamanın bellekte kalan tortulanyla şekillendirildiği içm, sanatçının işini farklı okumalara açıyor. Sergi süresince grafit tozlan- nın düşmesi yüzünden giderek kaybolacak, dolayısıyla kendi kendini tüketecek olan bu çalış- manın ele alınması gereken bir yönü de, galeri belleğinı taze tut- ma egilimidir. Çünkü bu mekân- da yirmi yıldan beri sergi açan sa- natçılann, izleyicilerin bıraktığı parmak izlerinin sadece çok az bir bölümü bu çahşma sayesinde görülebiliyor. Ya görülemeyen- ler? Ya zaman içinde yitip giden- ler? Bu ve buna benzer sorularla farklı perspektiflerle sosyal ve politik olgular ışığmda yorumla- nabilecek olan bu calışma bence, kriminal polislerin sürdüğü gra- fitler yere düştükten ve sadece çıplak galeri duvarlan eski sağır- hğına kavuştugunda asıl etkinlik- lerine ulaşacaklar. Aydan Murtezaoğlu'nun gale- rinin arka odasında yer alan "Ha- rita Metod" isimli yerleştirmesi, A4 boyutlannda l. hamur kareli bir harita metod defterinin PVC ile kaplanmış kapağından ve bu deftere ait üzerinde değişik uzun- lukta yedi adet yılan derisi dese- ninin yer aldığı kâğıtlann galeri zemininde sergilenmesinden olu- şuyor. Galerinin kendi kareli ze- mini üzerinde sergilenen kareli sayfalar, bir yanda mekânın bas- kın etkisine karşı farklı bir üçbo- yutluluğu, öte yanda da yokluk- taki "varlıgı" kavramsal olarak sorgulayan yepyeni bir düşûnce alanınm kapısını izleyicilere ara- lıyor. Sanatçının adeta daha son- ra büyüteceği izleniminı uyanch- ran yılan gömleklerine ait farklı boyutlu yedi desen, sürûne sürû- ne de olsa ilerleyerek yoluna de- vam edecek olan bir kişiyi tanım- layan farklı şifrelere, görsel kod- lamalara sahip. Aidiyet olgusu Bence bu kişilik. her zaman büyûk bir sorumluluk duygusu altında çahşarak iş üreten sanat- çının kendisidir. Nasıl normal bir yılan yaşamı boyunca her kav de- ğiştirişinde normalden çok daha fazla sürünerek, kendine dar ge- len derisini üzerinden sıyırmak istiyorsa Murtezaoğlu da burada ilerlemekten, denenmemiş yolla- ra girmekten yana olan kendi ki- şiliğini anlatımcılığa, yılan tema- sının mitolojik labirentlerine gir- meden yalın bir tonla duyumsa- tıyor. Bu çalışmada da karşılaşı- lan bellek olgusu, Ersen'inkinden farklı olarak benim de tam olarak tanımlayamayacağım, tasavvufi bir açılıma sahip. Ilk bakışta ar- ka planındaki "beldeyiş, beldeyis. ve tekrar bekleyiş" boyutunu ele vermeyen bu iş, izleyiciye "im- ge" halini almış salt düşünselliği sunuyor. Yol. yola düşmek, yolda olmak gibi kavramlara üstü ka- palı olarak gönderide bulunurken sanatçı. farklı yöntemlerin altını çizerek izleyicinin kolayca oku- yamayacağı birbütünselliğin, ai- diyet olgusunun altını çiziyor. A- ma son derece sessizce. Festivalin yabancı konuklanndan Hintli yönetmen Udayan Prasad, Batı'nın göçmenlere bakışını eleştirdi Tîlmimi zorluklar içinde 8 yılda bitirebüdim' Kültür Servisi- 16. lstanbul Uluslararası Film Festivali kap- samında düzenlenen basın top- lantılannın önceki günkü konuk- lan Yunan yönetmen Fotini Sis- kopoulou. Ingiltere'de yaşayan Hint asıllı sinemacı Udayan Pra- sad, K.oreli yönetmen lara Lee, Ericta Rohmer'İR.festivalde gös- terilen 'Vaz Öyküsü' adlı filmin genç oyunculan Gvenaelle Si- mon ile Aureila Nolin'di. Festi- valde 'Satılık Hayat' adlı filmi gösterilen Fotini Siskopoulou, fîlminden sözederek. bir yazann roman yazarken geçirdiği değişi- mi. çevresiyle olan ilişkilerini anlarmak ıstediğirli söyledi. Ya- zann. yakın çevresindeki insan- lan birer roman kahramanına dö- nüştürerek tehlikelı bir yaratıcı- lığın peşinde olduğunu anlatan yönetmen, yaşamın gerçekleri ile yazann kurduğu gerçekligin çelişkisini göstermeyi amaçlıyor. Siskopoulou yeni filmini İstanbuTda çekecek Her sanatçının eserinde varo- lan gerçekligin üzerinde bir baş- ka gerçeklik yarattığını belirten Siskopoulou, "Yarancıhk bir ya- bancılaşma sürecidir. Sinema, si- ri çevraıizden uzaklaştınr. Sine- ma yaparken bir şeyler kazan- maz, tam tersine yitirirsiniz. Sine- ma bu yüzden çok zor bir uğraş- ûr. Özellikle bir kadın yönetmen için daha da zordur" diye konuş- tu. Siskopoulou, yeni filmi konu- sunda da bilgi verdi. Yazar Feri- de Çiçekoglu ile birlikte ortak bir proje gerçekieştireceğini belirten Gvenaefle Simon ve AvTeiIa Noün Siskopoulou, filmin büyük bölü- münü Istanbul'da çekecek. 'Kardeşlerin Başı Dertte' adlı filmin yönetmeni Udayan Prasad ise filminin Londra'da yaşayan göçmenlerin sorunlannı aktardı- ğını belirtti. Kendisi de bir göç- men olan Prasad, Hindistan'dan çok küçük yaşta aynlmış. Ekono- mik nedenlerle geldiği Londra'da göçmenlerin sorunlanna yakın- dan tanıklık eden Prasad, 'Idmlik ve aidiyet' sorunuyla ilgileniyor. Batıda göçmenlere 'yasadışı' in- sanlar olarak bakıldığını belirten Prasad, bu yaklaşımm insani ol- madığıru dûşünüyor. 'Kardeşle- rin Başı Dertte' adlı filmini çok büyük zorluklarla 8 yılda cekebil- diğini anlatan Prasad "Oyle za- manlar oJdu ki, neden Hoflywo- od'a gidip bu işi beş dakikada bi- tirmiyoruz diye düşünmeye başla- dım. Ama bu filmi Londra'da çekmek benim için çok önemliy- di. Bu yüzden Londra'da kalıp her şeye sıfirdan başladım*1 dedi. 'Sentetik Zevkler' adlı filmin yönetmeni lara Lee ise filminin Japonya'daki çevre sorunlanna dikkat çekmeyi amaçladığını be- lirtti. Japonya'da geçen aylarda büyük bir tatil merkezi kuruldu- ğunu ancak bu merkezdeki her şeyin yapay olduğunu anlatan Lee, filmin bu merkezle ilgili bir belgesel yapma fikrinden doğdu- ğunu anlattı. İnsan hayatının pek* çok alanında her şeyin giderek sentetikleştiğini belirten Lee, "Giderek yapay ürünlere mah- kûm oluşumuz sadece teknolojik edğil felsefı tartışmalan da günde- me getiriyor. Bu filmde 'teknolo- ji iyidir' veya 'kötüdür' gibibasit- leştirmeye gftmedik. Sadece soru- larsorduk" dedi. Lee, sanatm da medyalar sayesinde giderek daha sentetikleştiğini ekledi. Rohmer çok utangaç Erich Rohmer'in 'Yaz Oykü- sü' adlı fılminde rol alan iki Fran- sız oyuncu Gvenaelle Simon ile Aureila Nolin de, Rochmer'in ça- lışma disiplininden söz ettiler. Rochmer'in yaşına rağmen genç yüzlerle çalıştığını ve gençlikle bağını hiç koparmadığını anlatan oyuncular Rochmer'in aynı za- manda çok utangaç bir yapısı ol- duğunu; bununla birlikte müthiş bir gözlem yeteneğine sahip ol- duğunu da eklediler. Simon ve Nolin, genellikle çağnlı olduğu festivallere katılmayan ve basın toplantılanna gelmeyen Roch- mer'in uçağa binmekten korktu- ğunu; basının karşısına çıkmak- tan hoşlanmadığını ve herkes tarafından tanınmak istemediğini söylediler. Geleceğin sineması 3. Dünya'da sakh CUMHL R CANBAZOĞLU Bu yıl Alün Lak jürisinde görev ya- pan îtalyan yönetmen Peter DdMonte'nin festivalde gösterilen VblArkadaşıadlı son filmi sinemaseverlerin beğenisini kazan- dı. Yıllar önce de JuliaandJuüa'yla Ulus- lararası tstanbul Film Festıvali'ne katılan Del Monte, düş ile gerçek arasında gidip gelen sinema dıliyle son dönemde paza- ra oynamaya başlayan İtalyan sinemasın- da da marjinal kesıme dahıl olmuş du- rumda. Del Monte'yle sineması ve ulus- lararası pazar üzerine konuştuk: - Doksanlı yıüarda Sah atores, Tornato- regibi İtah-anyönetmenlerfilmlerini ulus- lararası piyasaya nostalji karrrvla çıkart- nlar ve özellikle ABD pazannda iyi iş yap- ülar. Böyleşekfllenen birpazardasizinşan- sınıznedir ? Bir ülkenin iç dinamiğini anlayamıyor yabancılar; yenilikleri kavTayabilmeleri için zaman geçmesi gerekiyor. Italya'yı hâlâ denız, güneş. spaghetti diyan olarak görüyorlar.ftalya'nın propagandası peşin- de değilim ben; insanm iç dünyasıyla il- gileniyorum. Sinemam yaşamla ilgili so- ru işaretleriyle dolu. Hedefledığim seyir- ci de dığer sanatlarda olduğu gibi sinema- da hayatı sorgulayan insanlar. - Bu rür sinema dilinin İtalya'da para bulma şansı nedir ? Para bulamadığım için Yol Arkadaşı'nı altı yılda yapabildim, ama bunu normal karşılıyorum. Amerikan fılmlerinin he- gemonyasındaki bir pazann marjinalleri olduğumuzu biliyorum, ama fazla karam- sar değilim bu konuda. Örneğin büyük sinemalann küçük sa- lonlara bölünmesi işimize yaradı, ente- lektüel sinemayı merak edenlere bu film- leri izleme şansı doğdu. Bir kaç yıl önce Fransa'da olduğu gibi ttalya'da da yavaş yavaş marjinal sinemaya hayat hakkı ta- nınmayabaşlandı. - Pekiyi festivaDerden gelen öduDer pa- ra bulmaya y^rdımcı oluyor mu ? Yönetmene yardımı olan ödüllerin sa- yısı iki. üçü geçmiyor. Cannes ve Vene- dik'in hâlâ önemi büyük ama Berlin'in değerlendirmesinı ciddiye alanlann sayı- sı düşüyor. • talyan yönetmen Peter Del Monte, sinemasının yaşamla ilgili soru işaretleriyle dolu olduğunu belirtiyor. Bugün nitelikli sinema seyircisini heyecanlandıran filmlerin 3.Dünya'dan çıktığını vurgulayan Del Monte, geleceğin sinemasının acıyı ve şiirselliği çok iyiyansıtabilen 3.Dünya'da sakJı olduğu görüşünde. - Amerikalılar karşısında Avrupa fflm- lerinin durumu böyley ken 3. Dünya ulus- lararası pazarda ne yapabilir sizce ? Bugün nitelikli sinema seyircisini heye- canlandıran filmlerin büyük bölümü 3. Dünya'dan geliyor. Ömeğin tranhlar'ın, Afrikalılar'ın nefes kesen filmleri var. Tayland gibi bazi Asya ülkelerinden so- fıstike sinemaörnekleri çıkıyor. Amerika- lılar bir yana bırakıldığında geleceğin si- nemasının acıyı ve şiirsellliğı çok iyi yan- sıtabilen 3. Dünya'da saklı olduğunu dü- şünüyorum. - Ancak 3. Dünya sineması evrensd ko- nulara girdiğinde fazla kabul görmüyor Bat'da. Örneğin bir sûre öncesine kadar Türkiyeli yönelmenlerin kentsoylu insana jöneimesini anlamsız bulanlann, onlar- dan köy filmi bekkyenkrin sayısı çok faz- laydı_" Bu Batı'nın tembelliği. Amerikalılar nasıl ttalyanlan hep spaghetti yerken gör- mek istiyorlarsa onlar da hâlâ sizi etnik özelliklerinizle seyretmeyi arzu ediyor. Ancak Türk yönetmen, halkının güncel karakterini yansıtmak yerine kalkıp Batı- nın istediği gibi film yaparsa işi baştan kaybeder bence. - Festivalde izlediğimiz son filminiz Yol Arkadaşı'nda Michel Piccoli çok üstün bir performans sergiliyor. Senaryo Piccoli dû- şünülerek mi yazddı? Hayır, Piccoli'den önce Gianmaria Vo- lonte'yı düşünüyordumbu rol için. Volon- te ölünce Michel Piccoli'yle oturup ko- nuştuk ve anlaştık.. - Filmin sözsüz sahnelerde çok üst dü- zeye ulaşuğu işin içine diyaloglar girince çizginin düştiiğü yazıldı İtahan basuunda. Bu eleştiriye kaülıyor mıısunuz ? Eleştiriye katılmıyorum. Bu kez çok iyi fikirleri olan iki senaristle çalıştım. Francesca Archibugi de onlan seçmişti son filminde. Tamam, benim sinemamın özeltiği sözsüz sahneler, ancak bu kez di- yaloglar da iyiydi. - Sırasını bekleyen yeni proje var mı ? Benim her zaman hazır projem var ama parabulmaktazorlandığım için iş uzuyor. Bu kez aşkın yaşamın en özgün anlann- dan biri olduğunu anlatan öykü üzerinde çalışacağım. ÎDSO'da, Greenwood ve Pyatt çalacak Kültür Servisi - lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, 11-12 nisan tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi'nde şef Andrew Greenwood yönetiminde, BBC'nin "YıhnGenç Münsyeni" olarak seçtiği kornocu David Pyatt eşliğinde iki konser verecek. tDSO konserierde F. Hof&neister, Mozart, R. Vaughan NVllliams'ın eserlerini yorumlayacak. Pek çok opera yöneten şef Andrevv Greenvvood, "Cosi Fan Tutte" ile Kraliyet Danimarka Operası'nda büyük başan elde eden Greenwood, BBC Galler Ulusal Orkestrası ve BBC Konser Orkestrası ile BBC için çok sayıda kayıt gerçekleştirdi. Konserlere solist olarak katılacak David Pyatt ise 1988'de, 14 yaşmdayken BBC'nin "yıhn genç müzisyeni yanşması''nı kazanan en genç müzisyen oldu. 1996'da Gramaphone dergisinin Strauss konçertolannın kayıtlanndaki başansından dolayı ">1hn genç sanatçısı'' seçilen Pyatt, Telemann, Haydn ve Mozart'tan çağdaş bestecilere kadar uzanan çok geniş bir resital, konçerto ve oda repertuvanna sahip. YAZI ODASI SELİM İLERİ Edip Cansever'le Şiir Saaü Edip Cansever'i, dostum Edıp Cansever'i, ama daha çok, 'şair' Edip Cansever'i çok özlüyorum. Adam Yayınlan'nın armağanı, iki ciltlik Edip Can- sever Toplu Şiiheri herzaman yazı masamın üstii de. Yerçekimli Karanfil'öe yer alan şiir kitaplannır çoğunu, Edip Cansever'i tanımazken edinmiş, ( muştum. Özellikle Umutsuzlar Parkı'na, Tragedyalar'a, Çağnlmayan Yakup'a tutkundum. Hayli yıl öncey-^ di, lisede öğrenciydim, Tragedyalar beni büyüler- di, gelgelelim bir türlü baştan sona okuyamazdtm • o uzun şiiri. Bu eserin üçüncü bölümünde birdenbire kişiler konuşmaya başlar; Lusin, Stepan uzun uzadıya konuşuriar. Lusin'in sözleri, dizeleri sanki bir hayat/ ilkesidir: "AynlalımStepan, belkibizanlaşıyoruza-, ma I llkemiz ayn yaşamak I Ve ne varsa işte bu ay-; nlıkta." Çağnlmayan Yakup'a gelince; 1966' da yayımlan- dığında, dahadoğrusu, ilk kez Yeni Dergi'deyayım-. landığında, kitaba adını veren şiir, birçok şiirseve- rin ezberinde yaşayıp durdu. Yakup bizde derin iz bıraktı. Sonra unutamayacağım Kirli Ağustos çıkageldi. Edip Cansever'in bendekı ilk imzalı kitabı. Artıkta-. nışıyorduk, görüşüyorduk. Bir kez Kapalıçarşı'da-, ki antikacı dükkânına götürmüştü beni. Gökyüzü-, nü çatı penceresinden gören gizli çalışma odasına, çıkmıştık. Daracık merdiven, daracık tepe odası. 0 "Gün günden odamın şeklini alıyorum I IşJiyo- rum bu iniltili varlığı yeniden I Kim bilir, duyuyorum^ yazgısını belki de I Kuru bir dal parçasını yeniden yiye yiye I Dal olan bir böceğin IO garip yazgısını' Ne ölüme benzer ne ölümsüziüğe." Gerçekte herkesin, duyan düşünen, acı çekebi-' len herkesin yazgısı değil miydi? Sonra, doğrudandoğruya, "Cin" ve "Kirli Ağus-' tos" şiirleri nice günler geceler, yıllar benimle ya-' şadı. Her Gece Bodrum'u yazarken boyuna o iki' şiiri okudum. <. £ "Cin "den: • -~ — "İnsanm insana verebileceği en değerti şey I Yat- nızlıktır. Cin bitti." \ Öyle olmamış mıdır? Birbirimize yalnızlıktan baş-k ka ne verebilmişizdir? Edip Cansever hâlâ yalnız- : lık veriyor. 1970'ten ölünceye kadar süren bir arkadaşlığı-' mız oldu; ustayla çırağın arkadaşlığı demeyece- 1 ğim. Çırağı olamayacak kadar yeteneksiz hissede- 1 rim kendimi, önce bu nedenle. Ikincisı, Edip Can- • sever sanatta genç kalabilmiş ender kişilerdendi;' öyle usta-çırak ilişkilerinden hoşlandığını hiç san-> mıyorum. 1 "Kirli Ağustos", dedim: "Başka değil, yokluğu görmek için I Kirli ağustos! gözkapaklanmı da yak-, tım sonunda." Daha Bodrum'a ıner inmez böyle duyumsamış-, tım. Yirmi beş yaşımdaydım. Bodrum, ışık ve Kale; beni bir anda çarpmıştı. Edip Cansever'in şiirleri art^ arda geliyordu. Yanıma kıtaplannı almadığım için. pişmandım. ,; İki yaz önce, onca aradan sonra Bodrum'a bir ge-,' ce yıne gittim. Değişen doğa örtüsü ve mimari, ge-< cenin karanlığında bile duyumsanıyççdu.,Amahar', yal kırıklığını gideren hep Edıp Cansever şiiriydb ,f "Parlar ki şimdi ara sıra geceleri I Diplerde, de-, rinlerde, yalnızlığımda/Ölübırdenizyıldızıdırmut- • luluk I O nedensjz mutluluk, olsa da olur o/masa; da." Bu alıntı artık Şairin Seyir Deften'nden. 3 Şairin Seyir Defteri, tıpkı Ben Ruhi Bey Nasılın% ya da Bezik Oynayan Kadınlar gibi, Edip Canse- ver'in 'roman esintilı' eserlerındendir. Edip Canse-, ver'de dinmeyen bir 'roman duygusu' vardı. Eşsi2 bir roman okuruydu zaten. v Sevdiği, seçtiği yazarlan bir yaşam boyu koru- du, başkalanyla paylaşmak için didindi, sevdiği ya- zarlan övmekten kaçınmadı. Tutumuna muhtacız^ bugün. Bazı cumalar, cumartesiler hatırlıyorum: Sevgili, Edip Cansever, Sevgili Armağan ve Altan llkin, ba-, zen Sevgili Mefaret Hanım, hepimiz Arnavutkö-/ yü'ne, Kaptan'a gıderdik. Yazsa dışarıda oturulur- du. Sonbahardayağmurçiseler, güzel veşiirdenbir> akşam başlardı. Edip Cansever bazen yeni şiirini,, okurdu. Sevdiği insanlann yargılannı ne kadar çokj önemserdi... p Kitaplan masamda. Açıp açıp okuyorum. Şimd») kararsızım: Şair Edip Cansever'i özlediğim kadar, 'dostum' Edip'i de, 'dostum' Armağan'ı da özle-i miyor muyum? Sanki niçin öldüler! Takvimde İz Bırakan: "Ölüm, seni mi düşünüyoy rum ne bugünlerde I Ipekli bir mendili katlar gibi dunvadanISesinımiduyuyorum en çokIDünya-'. sızlığın sesini." Edip Cansever, Toplu Şiiher II,' Adam Yayınlan, 1994 '\ K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear