23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22ŞJBAT 1997CUMARTESİ CUMHURİYET KULTUR SArFA 13 Tirkiye- Yunanistan Dostluk Demeği, bu yıl ilk kez 'Dostluk Ödülü' verecek 'Çocııklanmızı zehirlemeyelim artık! 9 ZE^NEP SAYGI \\ tüm dünyanın dılı bir. sözü birdi. Derken in- sancîlu. bütün diinva\a dağılmamak. hep bir ara- da v^ayabilmek ıçin bir kent ve başı göklere eri- şeee- bir kule inşaetmeyekararverdi. Tann. insa- noğlunun yap- makta olduğu kenti görmek için yeryü- züne indi ve 'dili bir' kavmin inşa e t m c k t e °'~ olduğunu düşündü. Ne mi yaptı? Insanoğlunu tüm yeryüzüne dağıttı ve dillenni ayırdı. İnsanoğlu bir arada yaşamak için inşa etmeye karar verdiği ken- ti ve kuleyi tamamlayamadı. Çünkü artık birbirini anlayamaz olmuştu. Kentin adı Babil'di. Çok benziyoruz birbirimize, bir toplantıda çı- kan kavgadan tutun, eğlenceye... Her şey bu denli iç içeyken neden aynı dili konuşamıyoruz ? Türki- ye ve Yunanistan; ortak coğrafyanın, ortak zevk- lere, ortak kültüre ve ortak dostluğa sahip düşman kardeşleri... Yoksa düşman edilmiş mi deseydik? Sorusormah! Yoksa hiç uğruna düşman kalacaklar, yoksa ya- bancı güdümlü politikalann zehirlediği yeni kuşak- lar. keyifli dostluklardan. sevgiden. güvenden ve kimbilir daha neler nelerden mahrum kalacak ve 'düşman' olmaktan başka bir şey öğrenemeyecek- ler. Cengiz Bektaş'ın dediği gibi: "Çocuklannuzı zehirlemeyelim artık!" Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği on yıl ka- dar önce Aziz Nesin başkanhğında. aralannda Ya- şar KemaL Melih Ccvdet Anday, Cengiz Bektaş gi- bi birçok aydının bulunduğu 43 kurucu üyeyle ça- lışmalanna başladı. Derneğin etkinlikleri ve arahk ayında verilmesi kararlaştınlan 'Dostluk Ödülü' üzerine. derneğin bugünkü yönetim kurulu başka- nı Mimar Cengiz Bektaş'la Kuzguncuk'taki büro- sunda konuştuk. (Fotograf: Kl'BtLAY TÜNT Politakis'ten'Dostluk Bankasf önerisi - Türldye - Yunanistan Dostluk Derneğinin kuruluşundan bu yana üyesisiniz ve iki dönem- dir de yönetim kurulu başkanlığını üstleniyor- sunuz. Derneğin etldnlilderini değerlendirir misiniz? CENGİZ BEKTAŞ - Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği düşüncesi Aziz Nesın ta- rafından ortaya atılmıştı. Toplum içinde sö- züne güvenilir, bir şey söylediği zaman yan- kı uyandıracak insanlar bir araya gelme- li, bu işleri yalnızca politikaya bırakma- malı, yaşam koşullan açısından doğru- dan bizi ilgilendiren banş ve dostluk konulannda herkes düşündüğünü söy- lemeli ve tavır koymalı diye düşündük. Ana düşünce Yunanistan 'da da bir' Yunanistan- Türkiye Dostluk Derneği'nin kurulmasıy- dı. tlk bir-iki yılda karşılıklı ilişkilerle ger- çekten iyi şeyler doğurdu. Ancak ne yazık ki özellikle Yunanistan tarafı, hükümetle- rin koşutluğundan pek kurtulamadı. Bunlara ağır baskılar mı yoksa ulusal gelenekler mi neden oldu ? Rivayet muhtelif... Gerçek şu ki gelişme çok da parlak olmadı. Böylelikle Türkiye- Yunanistan Dostluk Derneği biraz zorlukla da olsa burada ya- şamını. bir anlamda kendi başına, sürdürmeye ça- baladı. Son yıllarda çok fazla ilgilenen de olmadı. Basında Aziz Bey"in düşündüğü kadar çok ses ge- tiımiyordu. Benim düşüncem biraz farklıydı Aziz Bey'den. Üst düzeydeki düşünceler, üst düzeyde kalmak zo- runlulugu getirecekti. Bu, hükümet politikalanna koşutluk demekti aynı zamanda ve o çerçeve için- de kalmak gibi bir sakıncası vardı. A 986 yılmda Aziz Nesin tarafından kurulan Türkiye- Yunanistan Dostluk Derneği, iki ülke arasındaki ilişkiye olumlu katkıda bulunan kişilere yönelik 'Dostluk Ödülü'nün ilkini bu yıl aralık ayında verecek. Dernek yönetim kurulu her ay toplanarak sözlü-yazılı basma yansıyan Türkiye-Yunanistan dostluğu adına olumlu söz ve davranışlan değerlendiriyor. -Derneğin son zamanlardaki etkinliklerinde can- lanma görülüyor. - îkinci başkanlık dönemimin bir yeniden can- lanma dönemi olması için çabalıyoruz. En azından Yunanistan tarafındaki dostlarla daha sıkı ilişkile- rimiz var. Derneğimizin oradaki simetriği 'Yuna- nistan-Türldye Dostluk Derneği'ylc olmasa da Ab- di Ipekçi Ödülü kurucusu Politakis'le, oradaki be- lediyelerle ve başka sivil örgütlerle iletişim kuru- yoruz. Bize bu yönde gelen isteklerde de çoğalma var. Örneğin Çanakkale'nin Intepe köyü başvurdu; "Bizi beş altı yıl öncesine kadar ziyarete gelirler- di buradan Yunanistan'a gidenler. artık gelmiyor- lar. Bize bu kışileri bulur musunuz ? Biz onlan da- vet etmek istiyoruz. Istiyoruz ki onlar her yıl gel- Bir caminin düşündürdükleıi..• NEJAT YAVAŞOGILLARI Son cami knzi. eskı carni taleplerinden fark- lı bırgörünüm çiziyone Refah Partisi'nin or- talığı kanştıran istekler paketinde yer alıyor. Refahlılar Taksim'ecami meselesine yeni bir anlam kazandırdılar. Belediye seçımlerinde kullandıkJan "fethetmek" sözcüğünü burada da kullanıyorlar. Çağımızın sosyal ve teknolojik olarak ge- lışmış çağdaş ülkelerine baktığımızda. her- hangi bir gösterişlı tapınak yapma endişesine rastlamıyoruz. Böyle bırşev varsa ben duyma- dım. Fakat yok. ne Japonya'da ne Avrupa'da ne Çin'de ne de Amerika'da. Kentin önemli bir mevdanında katedral. pagoda, sinagog yap- ma düşüncesi yok. Yapılan yapılar, ömeğin Paris'te Pompidou Sanat Merkezi. Louvre Müzesi önündekı Japon mimann yaptığı pi- ramıt cam yapı gıbı. Sanatsal kullanıma yö- nelik. mimalık tarihme geçen üst düzey mi- marlık ürünleri oluyor. Demokrasiyi kuramamış. nüfüsu eğitimsiz, fakir ve çok olan. sos\al uçurumlann. sömü- rü dûzeninin ve köyliiİüğün hâkim olduğu ge- ri ülkelerde yönetımde bulunan oligarşilerhal- kı oyalamak. uyutmak ıçin büyük tapınaklar yapmayı düşünüyorlar. Bangladeş. Afganistan, Pakistan. Iran gibi ülkelerde ancak bov le şeyler olabiliyor. Büyük prestij tapınakJan tarihte dönemlerinin anla- • 21. yüzyılda en önemli işlerden biri olarak kentin ortasındaki meydana (park için aynlan yere) cami yapmak ve üstelik kendi elindeki kenti böylece fethetmek düşüncesi son derece ilkeldir. En doğrusu, kentin ortasındaki bu tek yeşil alanı. herhangi bir yapı yapmadan park olarak koruma uygarhğını gösterebilmemizdir. Planlamaya, hukuka ve demokrasisini daha da geliştirebileceğimize inandığımız laik curnhufiyete sahip çıkmak bunu gerektiriyor. " rTI ""' yışına uygun olarak zaten yapılmış. Köln. Mi- lano, Paris, Londra gibi dünya kentlerinde geç- miş yuzyıllardan kalan katedraller var. Bizde tarihimizde böyle büyük dini yapılar inşa et- mi$iz. Sultanahmet, Süleymaniye, Selimiye camileri ve diğerleri gibi. Bunlar. yapımlan yıllarca süren ve yapıldığı çağın en üst düzey- deki mimarlık sanatı ürünleri olduğu için kla- sikleşmişlerdir. Bu eserieri yapabilmiş ulusla- nn bireyleri bundan övünç duymakta haklı olabilirler. Modernlikten anladıklan ne? Ancak 21. yüzyılda en önemli işlerden biri olarak. kentin ortasındaki meydana (park için aynlan yere) cami yapmak ve üstelik kendi elindeki kenti böylece fethetmek düşüncesi son derece ilkeldir. Böyle bir anlayışla yapılmış bir yapının bu- lunduğuülkenin vatandaşı olmak, çağdaş dün- ya değerlerine sahip her kişi için acı vericı de- ğil midir? Dünya platformunda o ulus için ge- ri bir konum değil midir? Sonra bu iş için mev- cut hukuk birkaç yoldan çiğneniyor. Anıtlar Kurulu'na siyasi niteliğinin dışında hiçbir ni- teliği olmayan, mimarlık bile yapmamış biri. KadirTopbaşatanıyor. Bukişi de utanmadan böyle bir görevi kabul ediyor. Böylece eski es- er korumacılığı konusunda kitap, makale vb. yazmak bir yana, mimar olarak bir restoras- yon bile yapmamış biri, kurulda bulunan ve uzman olan kişilere müdür oluyor. Halbuki bukurullarbilimsel ve bağımsız olması gere- ken kurullar. Ve bu kurullar sayesinde bugün, birçok Osmanlı esen korundu ve günümüze ulaştı (Refah Partisi'nin belediye başkanlan geçmişine sahip çıkıyor görünmesine rağmen eski eserlere en büyük tahribatı verdiler. En son Kayseri'de 17. yüzyıldan kalma taş yapı- lan geceleri çalışarak yıktılar). 21. yüzyıla girerken Taksim'e cami yap- maktan bahsedenler bunun çok modern ola- cağını söylüyorlar. Modernlikten ne anladık- lannı çok iyi anlıyorum. RP'li bir ilçe beledi- ye başkanı, mesela fotosel lambayla çalışan musluklardan bahsediyor, geçen yüzyılın keş- fı. Bu mu modern? Abdurrahman Dilipak. minaresi lale gibi olsun diyor mesela, niye la- le? Bu mu modern? Yavuz Gökmen üstü cam olsun diyor. Bu mu modern? Bunlann mo- dernden anladıklan Süleymaniye Camiı'ne benzeyen bir formu betonarme taklit etmek; ortaya çıkacak olan, oranlan bozuk, mimarlık ve sanat tarihi açısından hiçbir değeri olma- yan. kötü taklitten başka bir şey değil. Akıllan ve dünyaya bakışlan, neyin mo- dern olduğunu anlamalanna yetmiyor. Kültür merkezi niteliğinde olmalı diyorlar, yani Bos- na'daki gibi camiden çıkacak başı açık. blu- cinli kızlann tiyatro, müzik, dans falan ede- ceği yerler mi olacak? Hiç sanmıyorum. Tak'sım parkı öyle bir yer ki, orada cami ya- pılması isteniyorsa cemev i de istenmelidir ve- ya bu ülkede yaşayan diğer inanç sahipleri de kendilerine göre birer gösteri yapısı yapmalı- dırlar. Bence de orası 15-20 bin kişilik bir açık konser alanı olmahdır. Bu kente 4 bin kişilik açıkhava tiyatrosu yetmiyor. Yaz için şu anda boş yer kalmamış durumda. Modern sanatlar müzesi de oiabilir, hastane de olabilir. Bu ola- bilirler lıstesi daha da uzayabilir... En doğrusu, kentin ortasındaki butek yeşil alanı. herhangi bir yapı yapmadan park ola- rak koruma uygarhğını gösterebilmemizdir. Planlamaya, hukuka ve demokrasisini daha da geliştireceğimize inandığımız laik cumhu- riyete sahip çıkmak bunu gerektiriyor. Gün. me\danları boş bırakmama, her türlü geri- ciliğe karşı koyma günüdür. sinler konuğumuz olsunlar" diye. Atina'daki Kü- çük Asya Araştırmalan Enstitüsü'yle ilişki kur- duk. Intepe'den giden Rumlar. Selanik yakınlann- daki iyi turistik koşullara sahip parlak bir köye yer- leşmişler. Onlara da ılettik. Oradan hemen yanıt geldi: "Biz de onlan özlüyoruz ve görüşmeyi çok is- tiyoruz. Buyursunlar konuğumuz olsunlar." Kjsa- cası iletişim kurma isteği var halklar arasında. Ay- nı ilişkileri kurmak isteyen pek çok köy var. Onun dışında Türkiye 'den bir ilkokul "kardeşokul" olmak için başvurdu. Koç Lisesi de benzer bir girişimde bulundu. Abdi Ipekçi Ödülü'nün kurucusu Polita- kis'e ilettim ve bir çekince olmaması için "yolla ço- cuklannı, torunlannı, ben de benimkileri göndere- yim, misafir edelim" dedim. Onlardan uzunca bir süre ses çıkmadı. Ancak sonra ilişkileri bir disip- line sokalım dediler. Politakis'ten," 20taneTürki- ye'den 20 Yunanistan'dan bu işegönül vcrcnk'rie bir 'Dostluk Bankası' kuralım veoraya başvnrulsun" şeklinde bir öneri geldi. Onyargısız yaklaşılmalı - Sizi, sorunlann çözülebileceğine ne inandırdı? - Halklar arasında bir düşmanlık olmadıgı kanı- sındayım. Bu rakı-uzo muhabbeti değil. Her iki ül- ke. sorunlanna kendi aralannda, onyargısız olarak yaklaşsalar birçok çözüm bulabilirler. Ama işin içine Batı girdiği zaman, Amerika girdiği zaman onlar da kendi çıkarlan doğrultusunda kanşıklık çı- kanyor. Batı'yla ilişkilerimizde önemli bir 'handikap" olan Yunanistan'la sorunlanmız, Türkiye'nin ge- nel politikasında da önemli yer tutuyor. Oysa halk- lar arasındaki ilişkiyi doğrudan koyabilsek sorun kalmaz. Nitekim bütün kıyı bölgelerinde turistik açıdan da halklar arasında bir yakınlaşma var. Dün- yanın bütün inamşlan. düşünce ve inanç aynlıkla- n doğmuş Anadolu'dan. Ama Anadolu kazanının içinde her şey birbirine kanşmış, herkes birbirini tamamlanmış yüzyıllardır. Biz insanlann birbirine sevgisini unuruyoruz. Sadecehükümetlennpoliti- kalan gereği doğurduklan ya da yarattıklan düş- manlıklan değerlendirmeye çalışıyoruz. - Buna karşılık dernek iki halkın kardeşliği için yalnızca yüz kadar üyesiyle çahşıyor. - Bu yıl biraz arrtı. Daha önce 70'Ti ve orada ka- lınması isteniyordu. - Neden üye savısının artması istenmiyordu? - Özellikle ilk kurucular grubunun içindeki bir anlaşmazlıktı bu. Ancak sayının dondurulmasıyla bir yere vanlmayacağı gö- rüldü vc bir şeyler yapmak isteyen insanlan içimize al- maya başladık. Egebölgesi- nin pek çok belediye başka- nı üyemiz oldu. Örneğin Rodos'ta bütün belediyeler bir araya gelip 'vizeler kal- dınlsın' diye baş\urdular. Bence de ne yapıp edip ön- celikle Yunanistan ve Tür- kiye arasındaki vizenın kal- dmlması yoTtan aranrnalı. Çünkü bu, akrabalann bir- birlerini görmesine izin ve- rilmemesi gibi bir şey. Kar- dak olayının hemen ardın- dan Ege belediyeleri de l Biz banş istiyoruz, savaş istemi- yoruz' diye bir duyuru ya- yımladılar. Alain Delon, Berlin y de düş kmklığıyaratUİKültür Servisi- Kuşkusuz hiçbir gazetecinin görüşmek için can armadığı. artık 60'ını dönmüş. geçip giden yılların tahnbatından nasibinı almış. yakışıklıhğı solmuş olan Fransız sinemasının antipa- tik 'kutsal canavan* Alain De- lon" un Meksika'da çekilmiş son filmi "Le Jouretla Nuit- Gün ve Gece'. ilk kez göste- nldiği 47. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde hiç beğe- nilmedi. Geçen yıliarda Saraybos- na üstüne yaptığı fılmle sine- ma\a başlayan. Fransa'nın en medvatik modern fılozofu Bemard-Henri Levy'nin yö- nettiği. Alain Delon'la. Ber- nard-Henri Levy'nin model karısı \rielle Dombasle \c Berlın'de bütün kariyeri için özel bir Altın Ayı ödülüyle taçiandırılan yıllann yıldızı Laurcn Bacall'ın başlıca rol- lerini paylaştığı 4 Gün ve Ge- ee\ seyircinin ağlanacak yer- de makaralan koyverdiği, gösterişli. açık saçık ama ya- van ve tatsız bir Fransız yapı- mı olarak değerlendirildi. lz- leyicilerin yansmdan çoğu fılmin sonuna kadar sabrede- meyip salonu terk etti. FJelon'un. Dombasle ile bir pornografik sayüabilecek bir hayli ateşli sahnelerle çe- virdiği film, cin fikirli De- lon'un kofçıkan yeni birgöv - de gösterisi olmaktan öteye geçemeyen. sıra işi bir serü- ven olarak nitelendirildi eleş- tirmenlerce. Filozof. roman- cı, oyun yazan, belgeselci, kı- sacası dört kol çengi bir en- telektüel Levy'nin bu başan- sız yönetmenlik denemesi, ıtibannı epeyce düşürürken 'Kızgın Güneş' (R.Cle- ment.1959), 'Rocco ve Kar- deşleri"(L. Visconti.1%0), "Batan Güneş' (M.Antoni- oni, 1962),'Leopar(L. Vis- conri, 1963). 'Samuray' (J. P. Melville, 1967), 'Mr. Me- in'(J. Losey, 1976) vb. gibi büyük fılmleriyle çoktan si- nema tarihine geçmiş Alain Delon için de durum pek par- lak değil. Delon, gösterim sonrasın- da düzenlenen basın toplan- tısında "Aranızda filmi be- ğenmeyenlervarsanırun" di- ye espri yaptıysa da bu basın mensuplarınm kendisiyle alay etmesine neden oldu. Levy ise filmi eleştiren uz- manlann fılmi yorumlamak yerine kendi dünya görüşleri- ni kabul ettirme çabalanndan şikâyetçi. Ancak bu son fil- mın Fransız sineması için tam bir fiyasko olduğu ve Levy'e hayrandan çok düş- man kazandırdıy da bılirven bir gerçek. Belçikalılar 'Ten Ten'e sahip çıkıyorKültür Servisi - Belçika- lılardan edebiyat tarihleri- nin en önemli yazarlannı kapsayan bir liste oluştur- malannı isteseniz hemen hepsi çizgi kahraman Ten Ten'in yaratıcısı GeorgeSi- menon ve Herge'i ilk sıra- ya yerleştirir. Ten Ten. Bel- çika halkı için adeta bir milli kahraman. Yaratıcısının on üç yıl önce ölmesine karşın Ten Ten hayranlan ve çizerleri onun anısına ilk günlerde- ki kadar sadıklar. Bu sevgi ve sadakat Bel- çikalılann üç yıl önce Her- ge'ın dul eşiyle evlenen ve Ten Ten ürünlerini pazarla- ma işini yürüten lngiliz Nick Rodwell'e karşı bir sa- vaş başlatmalanna neden oldu. Geçen hafta düzenlenen bir basın toplantısmda bir araya gelen sanatçılar, ga- zeteciler, tarihçiler ve araş- tırmacılar. milli kahraman- lannın kötü bir İngiliz tara- fından kaçınldığını bildir- diler \e Ten Ten'in köpeği Snovvy'i yardıma çağırdı- lar. Toplantıda söz alan Ten Ten çizeri Benoit Peeters. Ten Ten yan ürünlerinin es- kıden <;anatsal bir niteliği- nin olduğunu. bugün ise fı- yatları giderek artan lüks ürünlere dönüşmesinden yakındı. Aydınlann başlat- tıklan bu mücadeleyi halk da milli bir dava gibi des- tekliyor. Asıl adı George Remi olan Herge, vasiyetinde kendisinin 1930'lardan 60'lara taşıdığı 23 Ten Ten kitabına hiçbir ek yapılmaması konu- sunda katı kurallar koydurmuştu. Zama- nındaTenTen'ibir altın madeni ola- rak tanımlamış olan Nick Rod- vvell. şu anda Ten Ten ürünlerini pazarlayan şirketin ba- şında yer alıyor. Şir- ketin pazar- lama politika- lan da Belçikalı- lan tam anlamıyla çileden çıkanyor. Belçika'nın önemli gazetelerinden "La Libre Belgiue'" geçen hafta "Ten Ten Tehli- kede" manşetiyle ba- sıldı. Yazıda da Rod- well'in yönettiği Hergc firmasının bütün Belçi- ka kültürüne \e insanlı- ğa vönelik yıkıcı bir tıı- tum olduğu, Rodvvellin Ten Ten kayıtlannı pazar- larken uyguladığı politika- larla bu kahramanın kutsal anısına saygısızlık ettiği ileri sürüldü. Kırk iki yaşındaki rek- lamcı Rodvvell'in sözcüle- ri ise tek isteklerinin Ten Ten'in anısına sahip çık- mak olduğunu belir- tiyorlar. Pazarlama sırasında da Her- ge'in eski eşinin is- teklerinin dışına kesinlikle çıkma- dıklannı be- lirtiyor- lar. Basından destek - Ortak bir coğrafyayı paylaşmaktan doğan başka ortak sorunlar da var mı? - Öyle ortak sorunlanmız var ki bir araya gelinmezse sonrasında çok büyük sorun haline gelebilirler. Otuz yıl sonra çev reden ötürü bir sa- vaş çıkarsa bu elbette bu in- sanların arasında olacak. Şimdiden çözümün yollan- nı birlikte aramalıyız. Bunu hiçbir taraf kendi başına ya- pamaz. Türkiye kendi başı- na kıyılannın sağlığını ko- ruyamaz, Yunanistan da ay- nı şekilde. - Dernek olarak bir 'Dostluk Ödülü' vermeyi kararlaştırdınız. Adaylan nasıl belirleyeceksiniz? - Dostluk adma bir şeyler yapan, bizim de üyemiz ol- malarını istediğimiz pek çok insan var. Bunlan de- ğerlendirmek gerekiyor. Başta pek önemli gelmeyen bir demeç. çok yerinde, za- manmda bir açıklama bütün bu ilişkileri olumlu yönde etkileyebiliyor. Bu insanla- n ödüllendirmek, bu tür ça- lışmalann altını çizmek başkalanna da önjek oluş- turur. Bütün yıl içinde. kim hangi durumlarda nasıl dav- ranarak bizım ilişkilerimi- ze katkıda bulunduysa not alıyoruz. Sonra ayda bir bunlan değerlendireceğiz. Herhangi bir şekilde vatan- daşlık sorunu olmasın diye her iki ülkede dostluğa kat- kısı olanlan göz önünde tu- tacağız. Uyruk önemli değil yeter ki Türkiye ve Yuna- nistan arasındaki ilişkilerde olumlu katkıda bulunsun. Kardak olayında nasıl iki ülkenin kolayca birbirine düşecek duruma gelebildi- ğini gördük. O zaman daha bılinçli olmamız gerekiyor ve en önemli görev de bası- nadiişüvor İ!i>kılenııgü«l yanlannı da unutmamalı. olumlu girişimlerin altı çi- zilmeli ve bunu gündemde tutmalı. Insanlara dostluk duygulan aşılamak ve bunu gündemde tutmak adına basının vıpabileceği çok şe> var. Bizdc onlardan var- dım istiyoruz. Cumartesi Anneleri Evrensel Kiiltüp'de • Kültür Sersisi- Evrensel ICültÜTMerkezi'nde bugün saat 14,30'da "Cumartesi Anneleri" ve "Kınlan Canlar" adlı progTamlar sahnelenecek. Oyunlar kitlesel kınmlardan tek tek kınmlara dek bir dizi kınmı kıyımı sanatın diliyle insanlarla buluşturmayı amaçlıyor. Oyunlar aynca izleyiciyi kendisivle yüzleştiriyor. kendine insana \e geleceğine sahip çıkışın zorunluluğuyla karşilaştınyor. Berat Günçıkan'ın yazdığı '"Cumartesi Anneleri" Kafka Grubu oyunculanndan Hülya Karakaş ve Hakan Pişkin tarafından gerçekleştirilecek birperformans. Sanatçılar performansın gelırini Cumartesi Anneleri'ne bırakacak. Şaır Sunay Akın ise etkinliğe 'Kınlan Canlar' adlı söyleşisiyle katılacak. Akın. gözaltında kayıplann yanı sıra pek çok biçımde 'kınlan canlann" arka planına titiz araştırmacı gözleriyle şairce bir kazı gerçekleştiriyor. HİÇ dergîsi çıktı • Kültür Servisi - Sokaktan Politikaya sloganıyla yola çıkan haftalık HtÇ dergisi. 20 şubat günü çıktı. Tabloid boyda 12 sayfa olan derginin kadrosu; Haşmet Zeybek, Nejat Uygur. Cüneyt ICural, Bülent Karaköse, Ahmet Eken. Oktay Güzeloğlu, Hüseyin Kıvanç. Mustafa Köz, Safa Fersal ve kırka yakın şair, yazar ve çizerden oluşuyor. HlÇ'te okurlann ürünleri için de iki sayfa aynlmış. İstanbut Kuamet hatya'da konser verecek • Kültür Servisi- ltalyan Kuartet'in violacısı Fiesole Müzik Okulu'nun kurucusu. Italya'daki önemli müzik uzmanlanndan, T'iero Farulli'nin müzik yaşamı ve sanatçı öğrermen kişiliğini onurlandırmak için düzenlenen gecede Farulli'nin bugüne kadar yetiştirdiği 'kuartetler'bir araya gelerek Teatro Della Pergola'da konser verecek. Davetli olan kuartetler arasında tek yabancı olan ve Seda Subaşı Aykon, Dolunay Erten, Deniz Yücel ve Şafak Yayın'dan oluşan "Istanbul Kuartet" 23 şubat pazarakşamı düzenlenecek gecede Bocchcrini'nın "Tiranna Spagnola" başlıklı yapıtını seslendirecek. Antalya tiyatro ile şenleniyor • ANTALYA (AA) - Antalya, şu günlerde birbiri ardına sahnelenecek oyunların heyecanını yaşıyor. Sahnede 25. yılını dolduran Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, bugün Antalya Kültür Merkezi'nde "Şaka Şaka" adlı müzikal oyunu sahneleyecek. C e şitli sosyal katmanlardan insanlann öykülerinin anlatıldığı oyunda. Ali Poyrazoğlu şarkı söyleyip dans ederken insan boyunda 20 kukla ona eşlik ediyor. Oyun için Sezen Aksu. Tarkan, Rafet El Roman, Edith Piaf ve Shirley Bassey gibi ünlü sanatçılann kuklalan hazırlandı. Ankara Nüans Tiyatrosu'nun okul öncesi ve ilkokul seviyesindeki öğrencilerine yönelik "Kırmızı Başlıklı Kız' adlı çocuk oyunu da 26-27 şubat tanhlerinde Antalya Kültür Merkezi'nde sahneye konulacak. Ünlü aktrist Cahıde Sonku'nun hayatının anlatıldığı ve başlıca rollerini, Nurseli Idiz, Erhan Yazıcıoğlu, Mübeccel Vardar ve Alp Övken'in paylaştığı 'Cahide' adlı oyun da yine aynı yerde 28-29 şubat tarihleri arasında sergilenecek. Ruşen Güneş BASSOda Kültür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası'nın Kış Konserleri Dizisi, Yalçın Tura'nın Viyola Konçertosu ile sürüyor. 25 şubat s>alı akşamı düzenlenecek olan konserin programında ünlü viyolacı Ruşen Güneş'in yorumlayacağı bu konçertonun yanı sıra Manuel de Falla'nın 'Cç Köşeü Şapka Bale Süiti' ve J. Sibelius'un 'Re Major 2. Senfoni'si de seslendirilecek. Konser 'Academy of Oxford'un kuruculanndan ünlü müzisyen Cem Mansur sefliğinde gerçekleşecek. Konsere solist olarak katılan Ruşen Güneş dünya çapında tanınan bir sanatçı. loroslardan Öteye' Adana'da • ADANA (AA) - Adana Dev let Tiyatrosu'nda. Orhan Asena'nın yazdığı, "Toroslardan Öteye' adlı oyun, 18 şubattan itibaren sahnelenecek. Fikret Tantan'ın yönettiği oyun, 'halkın kahraman yaratma tutkusu ve yaratılan kahramanın sade kimliğine dönme çabasını' konu ediyor. Dekor tasanmını Behlüldane Tor'un yaptığı oyunda, Kayhan Sangöllü. İskender Altın, Y'usuf Köksal. Erdal Bilingen, Y. Emre Bozdoğan, Okan Şenozan. Tayfun Erarslan, Halıl Akarsu, Şener Kökkaya. Tevfik Tarhal. R. Hikmet Çam. Zeynep Hürol ve Galip Erdal rol alıyorlar. Ertiirk Boyacı sergisi Ankara'da • ANKARA (ANKA) - Ressam Errürk Boyancı'nın tuval üzerine yağlı bo\a yapıtlannın yer aldığı. Yığın Insanlan Siyahlar Beyazlar başlıklı resim sergisi, 18 şubatta Halİcbank Sanat Galerisi'nde Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Ertürk Boyacı serginin katalogunda, "Eksiksiztoplantılar. konuşnıklan konu tekti. Içlerinden birisi yüksek sesle bağırdı: Arkadaşlar arkadaşlar. üzerindeki renkleri soyunun soyunun ki aklar ve karalar ortaya çıksın. Sonra sayım yapıldı. Yazılc, temizlero kadar azdı ki...' Amatör tiyatrolar kurultayı • ANKARA (ANKA) - Devlet Tiyatrolan Opera ve Balesi Çalışanlan Yardımlaşma Vakfı ile Denizli Belediyesi'nin ortaklaşa düzenledikleri 'Uluslararası \ni"tör Tivatro'ar Fcsti\a!i'. bu \ıl amatör tivatrolar kurultayına sahîic olacak 13. l lusljrausi Amatör Tivatrolar Fe^t'\ali kapsamınüa 2O-2İ ııidyı> tanhlcri arasında >apılınası düşünülen Amatör Tıyatrolar Kurultayf na, her amatör tiyatro topluluğundan iki delege katılacak. Delegeler, festivalın oyunlannı izleme olanağınıda sahip olacak. TOBAV'ın amatör tiyatrolara yaptığı kurultay çağnsında delcgelerin 1 mart tarihinden önce bildirilmcsi istenırken "Olkenin ıçınde bulundu 1 " u kosulbr bi7 tiyatro ın^anlannı amaıör tıy atro \ urulta> kılnıaktadır" d( nıldı. 'ia duvurh tılnı ıv<' /oruniu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear