Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 1997 PERŞEMBE
12 KULTUR
ALLEGRO EVtN İLYASOĞLU
Cengiz Tanç bir müzik düşünürüydüÇoksesli müzigimiz temel bes-
tecilerinden birini yitirdi. Cengiz
Tanç (1933-1997), besteciliğinin
yanı sıra bir mûzik düşünürüydü.
Müzik tarihini ve bestecinin var-
lığını sorgular, yirminci yüzyıl sa-
natçısını ve Türk toplumunda sa-
natçının işlevini araştınrdı. Ken-
dini bestelerine ve eğitimciliğe
adamıştı. İstanbul Mimar Sinan
Üniversitesi Konservatuvan'nda
çoksesli müziğimizın yeni kuşak-
lannı yetıştiriyordu, iğne oyası ya-
pargibi inceden inceye işleyerek.
Cengiz Tanç, ulusal bireşimimi-
zi evrensel çizgiye ulaştırma ge-
reğinin önemine ve bunun Batı
kültürü ile Doğu kültürü arasında-
ki bir 'Üçüncii Kültür DünvasT
ülkelerinin ortak sorunu olduğu-
na inannuştı.
Besteci, müzik öğrenimine, bu-
na bağlı olarak bestecilıktekı ve-
rimlilik çağına diğerlerine göre
daha geç başladığını belirterek,
ilk çalışmalannda bir birikimden
yola çıktığını. bu döneminde üs-
lup olarak halk müziğinin ezgisel
kişilığinı duyurdugunu öne sürer-
di. Halk müziği kadar Bartok ve
Stravinskietkileri de taşı> an ilk ça-
lişmalan, giderek geleneksel kav-
ramlardan soyutlanmış; izlenim-
cilikten yola çıkan öznel renkçi-
lik, model tetrakordlara dayalı ye-
ni bir dizisel anlayışı geliştirmiş-
ti.
Cengiz Tanç'a göre bir sanat
yapıtında biçim, öz tarafindan yön-
lendirilmeliydi. "Öz, bestecinin
içinde vaşadtğı çağL sorumluluğu-
nu ve derin düşüncesini yansür"
diyordu. Ve çağdaş Türk besteci-
sinın sorununu şöyle dile getiriyor-
du: "Çağdaş Türk bestecisinin
problemi arük ne gazino miiziğL,
ne dolmuş müziği, ne arabesk, ne
de halk müziği dalkavukluğu. Biz
Cengiz
Tanç,
ulusal
bireşimimizi
evrensel çizgiye
ulaştırma
gereğinin
önemine
vebunun
Bati
kültürü ile
Doğu
kültürü
arasındaki bir
'Üçüncü
Kültür
Dünyası'
ülkeİerinin
ortak
sorunu
olduğuna
inanmıştL
diğer sanat daDannda olduğu gj-
bi sanatçı ile evren arasındaki di-
yalog içindeki yerimize bakalım.
Herhalde sorumluluk duygusu,
yetkilikişüeribirgüjıbusorunlar-
la uğraşmaya hecektirT
Yapıtlannın seslendirilmeme-
si. nice Türk bestecisi gibi orkest-
ralann programlanna almmama-
sı onu sürekli kınyordu. Son yıl-
larda onu en çok yüreklendiren
olaylardan biri HotrârdGriffrhs yö-
netiminde Northern Synfonia'nın
Lirik Konçerto'yu CD'ye alması
olmuştu. Ancak Koch-Schwann
tarafindan bir türlü piyasaya sürü-
lemeyişi de onu üzmekteydi. Di-
ğer bir mutluluğu, bu yıl ilkba-
harda, Sicilya'da yapılan Akde-
niz Müzik Konferansı'nda, Ak-
deniz ülkeleri bestecileri arasında
onun Viyolonsel ve Oda Müziği
Konçertosu'nun eleştirmenlerce
en iyi yapıt seçilmesiydi. Bu mut-
luluğun da onu üzen yönü, kendi
ülkesinde basm ve yayın organla-
nnca yeterince duyurulmaması,
TRT'nin son dakikada kayıttan
vazgeçmiş olmasıydı.
Cengiz Tanç. onu ilk tanıdığım
günden, 1978'den bu yana, ame-
liyatı için Amerika'ya gitmeden
birkaç gün öncesıne dek her ko-
nuşmamızda, derece derece ka-
ramsarlaşmıştı. Aslında Türki-
ye'de çoksesli sanat müziği ile uğ-
raşan her sanatçının yazgısıydı
paylaştığı. Ama o son derece du-
yarlı yapısıyla toplumun yozla-
şan kültürüne tanık olmanın acı-
lannı çekiyordu.
Bundan böyle onun anısını ya-
şatmak içın yapıtlannın seslendi-
rilmesi, yaytmlanması ve kayde-
dilmesi gerekiyor. tlgilenen yo-
rumcular için, daha üç ay önce
birlikte yenilediğimiz yapıt liste-
sinı sunuyorum.
Cengiz Tanç'ın yapıtları
Opera
• Deli Dumrul (üç perde), lib
retto Cengiz Tanç, 1974-75
Bale için Uygulamalar/
Arangements for Ballet
Music
• Çoğul Balesi (Divertimen-
to'dan uygulama) • Yoz Dön-
gü (bağlama için düzenlenen
otantik halk türkülerinin çok-
sesli uygulaması), 1974 • Çağ-
nşımlar (bale müziği uygula-
rnası), 1980 • Yankılar (bale
müziği uygulaması), 1981 •
tnsanın Yükselişi (olimpik ba-
le), 1987
Solo çalgı ve
Oricestra/Concertos
• Viyola Konçertosu, 1987 •
Viyolonsel Konçertosu, 1994
Ohcestra/ Orchestral
Music
• Soyutlama (senfonik bölüm),
1961 • Divertimento, 1964 •
Çagnşımlar (senfonik bölüm),
1973 • Sentez (senfonik bö-
lüm), 1975 • Yankılar (senfo-
nik bölüm), 1978 • Yaratılış,
1980» Yaratıhş(prelüd), 1981
• Karakoyun Efsanesi (anlatı-
cı ve orkestra için konulu mü-
zik), 1984 • Duygulann Ötesi
(Saygun'un anısına), 1991 •
Metamorfozlar (Başkalaşım)
1 ve 2 - Orkestra ve Synthesi-
zer, 1992-93
Oda Müziği ve Oda
Orkestrası / Chamber
MUSİC
• Süit (yaylı çalgılar), 1960 •
Üfleme Çalgılar Beşlisi için
müzik, 1968 • Halk Türküle-
ri Süiti (yaylı çalgılar), 1974 •
Doğaçlama (Üfleme, vurma ve
yaylı çalgılar için), 1979 • Yük-
seliş, (yaylı çalgılar için senfo-
ni), 1981 • Lirik Konçerto(flüt
obua ve yaylı çalgılar). 1983 •
Sonat (Keman-piyano), 1996
şan ve Piyano/voice
and piano
• Altı Şarkı (soprano), 1961
Koro/Chorus
• Sekiz Halk Türküsü (eşlik-
siz), 1958
Solo Calgı / Solo
Instrument
• On Küçük Parça (piyano),
1959 »Imgel (piyano). 1962
• Imge II (piyano), 1965 • Do-
ğaçlama (piyano), 1972 • Üç
Meditasyon (piyano), 1975 •
Imge III (piyano), 1990 • Mo-
nofon (trombon), 1986 • Par-
tita (solo viyolonsel), 1987 •
Imge IV (piyano), 1994
Amelie-Ferit Edgü koleksiyonu
Otuz yıllık
birikimiki
saatte satıldı
Kültür Servisi-Cumhunyet sonrası ressam
kuşağının önemli yapıtlannı biraraya getiren
Amelie-Ferit Edgü resim koleksiyonu. dün
Portakal Sanat ve Kültür Evi'nde gerçekleş-
tirilen müzayedede satışa sunuldu. Aralann-
da Fikret Muaila, Bedri Rahmi Eyuboğiu,
Abidin Dino. Nejad Devrim, Orhan Peker,
Adnan Vannca, Eren Eyuboğlu ve Avni Ar-
baş gibi ressamlann da bulunduğu koleksi-
yon. yaklaşık 100 milyar Iiraya satıldı. Mü-
zayedede en yüksek fiyatı. 1926-78 yıllan
arasında yaşayan Türk resminın önemli ismi
Orhan Peker'in, 8.5 milyar liradan alıcı bu-
lan Aliye Berger portresi aldı.
Amelıe ve Fent Edgü'nün 196O'lı yıllar-
dan itibaren 30 yıl süre içinde topladıklan re-
sim koleksiyonunun satışı, Portakal Kültür ve
Sanat Evi'nde RafTi Portakal'ın üstlendiği
açık arttırmada iki saat içinde tamamlandı.
Türk resminin efsanevı isimlerinden Fikret
Muallanın. ortalama 259 milyon lıra açılış
fiyatıyla satışa sunulan küçük boyutlu kâğıt
üzerine guvaş yapıtlanyla başlayan müzaye-
de. ressamın ünlü "Barda" başlıklı resmıy-
le çabuk sönen ilk ciddi çekişmeye sahne ol-
du. 800 milyon lira açılış fiyatıyla satışa su-
nulan yapıt, 1 milyar 900 milyon lıraya satıl-
dı. Fikret Mualla'nın 1957 tanhli "Sokakta
Oyun" 4 milyar, aynı tarihli "Sokak" 3.5 mil-
yar, en sevilen yapıtlarından biri olan 1944
tarihli "BordeT 4.250 milyar ve 1958 tarih-
li "Yeşfl Naturmort" ise 5.400 milyar liradan
satıldı.
Müzayedede çok sayıda resmi bulunan
Bedri Rahmi Eyuboğju'nun en yüksek fiya-
ta alıcı bulan > apıtı ise 2.200 milyar Iiraya sa-
tılan •
t
Interieur"üoldu. Eyuboğlu'nun "Otu-
ran Kaduı"ı 1.5 milyar, "Hüzünlü Otoport-
re"si ise 1.100 milyar lıraya satıldı. Abidin
Dino'nun jüt üzerine yağlıboya portresi 775
milyon liradan alıcı bulurken, müzayedede en
yüksek Fıyata alıcı bulan Adnan Vannca ya-
pıtlan ise 1.200 milyar liradan birlikte satı-
lan "Uskumru" ve "İncir" oldu. Paris'te ya-
şayan ressam Yüksel Arslan'ın "Infulences"
serisinden >apıtlann da yer aldığı kâğıt üze-
rine kanşık teknikle gerçekleştirilmiş çalış-
malar ortalama 350 milyon Iiraya satılırken,
aynı ressamm "Arture
T!
u ise 975 milyon Ii-
raya alıcı buldu. "Infiılences" serisi içinde
bulunan bir Nâzun Hflanetportresi de 450 mil-
yon Iiraya satıldı.
Amelie-Ferit Edgü koleksiyonunun en
önemli yapıtlanndan biri olan Eren Eyubog-
lu'nun "ÇıpJak" başhklı resmi, beklenenin al-
tında bir fıyata, 1.700 milyar Iiraya satıldı. Bu-
na karşılık aynı ressamın "Park" adlı yapıtı-
na 3.400 milyar liradan alıcı bulundu. Genel
olarak bakıldığında, açılış fiyatlannın çok
üstüne çıkmayan satışlann gerçekleştirildiği
müzayedede, özellikle Orhan Peker'in re-
simleri açılış fiyatlannı bir-iki kez katladı.
1.250 milyarla açılan "Çöp Kutusu Üzerin-
de Kedi" 4.200 milyar, 2.5 milyar ile açılan
"Karpuzlar" ise 5 milyar liradan alıcı buldu.
Kalabahk bir alıcı ve ızleyici kitlesinin iz-
lediği Amelie- Ferit Edgü koleksiyonu mü-
zayedesinın kendisi için hayal kınklığıyla so-
nuçlandığını belirten Amelıe Edgü, bilinçsiz
bir alışveriş yaşandığını belirtti. Fikret Mu-
alla'nın en güzel yapttlannın birkaç yüz mil-
yon Iiraya satıldığını söyleyen Amelie Edgü,
Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun yapıtlannın ise
değerinden düşük fiyatla alıcı bulduğunu ifa-
de etti. Satışa sunulan resimlerin açılış fiyat-
lannı yeni boşandığı eşi Ferit Edgü'nün be-
lirlediğini söyleyen .<Vmelie Edgü, koleksiyo-
nun satışa çıkanlmasından büyûk üzüntü duy-
dugunu da ekledi. Ünlü yazar Ferit Edgü ise
müzayedenın sonucuyla ilgili yorum yap-
maktan kaçındı. Amelie-Ferit Edgü resim ko-
leksiyonunun, çift arasındaki ailevi sorunlar
nedeniyle satışa çıkanldığı söyleniyor.
Alev Siesbye Ebüzziya "Yedi San Çanak"la Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfı'nda
Sarıya dönüşen düşler ve anılan
ZEYNEP RONA
Sanatseverlere AlevEbüz-
ziya'yı tanıtmaya gerek yok
sanınm. Alev, yoğun yurtdı-
şı etkinlikleri arasında Istan-
buFu hiç unutmayan bir sa-
natçı. Belli aralıklarla sanat-
se%erler izliyor onun çanak-
lannın evrimini. Bir defasın-
da mavmin derinlikleriyle çı-
kıyor karşımıza, bir başka za-
mansa grilerle. Bu kez Alev
Ebüzziya Istanbul'a AEKV
için gerçekleştirdiği "yedi"
adet "san" çanak getirdi..
Yazarlann genellikle "çan
gibi çınla>
r
an", "boşlukta ası-
lıymışçasına duran", "uça-
cakmış hissini veren", "Bir
dokun bin ah dinle kâse-i fağ-
furdan" gibi tanımlamalar
yapmalan ya da "sihirlidir"
diyerek el sürmekten çeki-
nen Abidin Dino'nun "Hem
kuzum.sö>ter misiniz,Alev'in
eUerinden çıknuş bu çanakla-
ra ne koymayı göze alıyorsu-
nuz? Nar taneleri mi, zence-
fil mi, kuş sütü mü yoksa" di-
ye sorması hep bu çanaklann
insanlarda uyandırdığı ifade
edilmesi zor duygulardan ka>-
naklanıyor.
Uyunüa birükteliği
Çoğu kez tam somutlaştı-
ramadığımız duygulanmızı
böylesi benzetmelerle ifade
etmeye çahşmaz mıyız? Ne-
dir Alev'in çanaklannı bu
denli "sihirti'' kılan? Sarunm
ne yalnızca yetkin formu ne
yalnızca rengi ne de tabanı-
nın neredeyse yerle temasuun
sıfıra indirgenmesi.. Bu "si-
hir" tümünün olağanüstü bir
uyumla birükteliği. Ancak
bu uyum sonsuz bir gerilım-
le de yüklü. Alev'in çanakla-
nnı "Tutkulu Bir tncelik: Ya-
tanbştmlmtş Seramikter" baş-
lığı altında irdeleyen ABD'li
eleştirmen ve sanat tarihçisi
Garth Oark duygulannı şu
gözlemlerle açıklıyor: "Ale\
r
Ebüzziya'nın çanaklan insa-
na olağanüstü duygular akta-
rır... Sanatçı çanaklarında
hacmi öylesine hafîfletebi)-
miştir ki, kaplar sanki boş-
lukta asılı gibi durur... Bu ha-
fiflik iki yolla elde edilmiştir.
Birincisi, sanatçının daha sa-
nat yaşamının başlannda es-
tetik olarak çanağın tabamnı
odak noktası otanaktan cıkar-
ması ve tabanı çanağın şişkin
daki gerflim" olarak tanımlı-
yor.
Sanatçı eski Anadolu uy-
garlıklanndan izler taşıyan
bu çanaklan yüksek pişirim-
li (1280 - 1320 derece) sert
ve gözeneksiz seramık (gr'e
ya da stoneware) hamuru ve
en eskı çömlekçilik teknikle-
rinden biri olan sarmal tekni-
ğiyle (coiling) biçimlendiri-
yor. Bütün bunlara bir de
renkleri eklemek gerek.
Sanatçı yıllar boyu yeşim
yeşilınin, pembenin, eflatu-
unutulmus san, eksilmeyen
san,birden bire saru şiddet sa-
nst, zor san, asi san, sessiz sa-
n, son san,tango sansı" ve ek-
ledi, -çağnsunlar, düşler, aru-
lar peşpeşe sanya dönüşü-
yor_"
Alev geçen yaz Istanbul'a
geldiginde sergi mekânuıı gö-
rünce "Bu sergide yalnızca
yeditaneçanak sergiie\etinı"
demişti. O tarihlerde henüz
"san"dan emin değildı, ama
"yedi"den emindi. "Neden
yedj" diye sorduğumda "gi-
Llev Ebuzziya'mn çanaklan uzun bir aradan sonra yeniden san ile yaşam
buluyor. "Çagnşımlar, düşler, anılar peşpeşe sanya dönüşüyor" Sergide
yalnızca 'gizemli ve büyülü bir sayı' olan yedi tane çanak sergileniyor.
gövdesinin altında yok etme-
sidir. Ancak onun çanaklan-
na hafıfök duygusu veren yal-
nızcabu değildir. Çanaklann
dış çEgisini ya da siluetini yu-
karı doğru, doruk noktası
olan ağıza çekmesi de çok
önemli bir etkendir." Kopen-
hag Dekoratif Sanatlar Mü-
zesi'nden Vıbeke VVorldbye
ise dış hacim ile iç hacim ara-
sındaki dengeyi "kınlgan bir
'kabuk' ile smırlannı zorlayan
dinamik bir mekân arasın-
nun, morun, mercan kırmızı-
sının, sannın ve mavilerin -
siyahlacivert, lacivert, deniz
mavisi, turkuvaz, lapis lazu-
li, buz mavisi- dennliklerine
iniyor. Son yıllarda sıklıkla
kullandığı maviler onun için
Ege'nin derinlikleri.
Bu kez Alev'in çanaklan
uzun bir aradan sonra yeni-
den san ile yaşam buluyor.
"Neden san" dediğimde ba-
na bir dizi sandan söz etti:
"Korku sansı, mınlü sansı,
zemli, büyülü bir sayı" yanı-
tını aldım. Evet *Şedi" çağ-
lar boyu hemen tüm uygarlık-
lar ve dinler tarafindan "kut-
sal sayı" olarak kabul edil-
mişti. Kimilerinegöre Babil-
liler'in gökyüzünde saptadık-
lan yedi yıldızdan kaynakla-
nıyordu. Antik çağda yaşa-
yan birbilginse evrendeki dü-
zenin yedi bölümden oluştu-
ğunu yazıyordu.
"Yedi kat yerin dibi", "ye-
diden yetmişe" gibi deyişle-
rin yanı sıra, "yedi bilgeler",
Yahudiler'in "yedi koüu sam-
dan"ı, Pan'ın "yedidüdüklü
flüfü ya da gizîi derneklenn
"yedi yöneticisi" gibi "yedj"
aslında farkında olmadığımız
kadar toplumlann yaşamına
girmiş. 6. yüzyılda Hindis-
tan'da "\feda kares" olarak bi-
linen matematiksel sistem ay-
nı zamanda evrenin örneği
sayılmıştı. EvTendeki tüm bir-
leşimlere egemen olduğuna
inamlan sayılar sısteminin
merkezınde de "yedi" vardı.
Bu sistem doğada birleşim-
lerin sınırsız değil, sınırlı ol-
duğunu ve sürekli tekrarla-
dığını gösteriyordu. Yunanla-
nn tüm canhlan meydana ge-
tirdiğine inandıklan ve koz-
mik bir güç olarak niteledik-
Ieri Gaia da benzer bir sis-
temden kaynaklanıyordu. Bu
sistem içinde yer alan her bı-
rim bütünün sahıp olduğu ya-
pıya ve düzene sahipti, yani
bütün ve bürünü oluşturan
parçalar makro ve mikro dü-
zeyde aynıydı. Günümüzde
de doğayı bu sisteme göre
yorumlayanlar var.
Sövieşisi yann
Belkı de burada Alev'in
sezgisel olarak CarlJung'un,
insanhğın binlerce yıllık or-
tak deneyim birikimini sim-
geleyen ve ruhsal yapının asıl
temelini oluşturan "ortakla-
şa bilinçdışrna ulaşma iste-
ği ortaya çıkıyor.
Alev Ebüzziya sergisi 17
Arahkl997- 10Ocakl998
tarihleri arasında pazar- pa-
zartesi hariç her gün (11.00-
19.00) AEKV'mn Gümüş-
suyu Sarayarkası Sokak No:
35-37'deki merkezinde izle-
nebilir. Sanatçı 19 Aralık 1997
saat 18.00'de gene AEKV'de
gençler ve sanatseverlerle bir
söyleşi yapacak.
Soprano Zehra Yıldız dün alkışlar ve gözyaşlanyla uğurlandı
6
Türkiye'nin ayduıbklara açılan penceresiydi'
Kültür Servisi-Geçen cuma günü yi-
tirdiğimiz opera sanatçısı Zehra Yıkfaz,
dün Atatürk Kültür Merkezi'nde dü-
zenlenen törenin ardmdan Teşvikiye Ca-
mii'nde kılınan öğle namazından son-
ra Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa veril-
di. Sanatçı için düzenlenen törene Kül-
tür Bakanı tstemihan Talay, SHP Eski
Genel Başkanı Erdal İnönü, eşi Süha
YUdız'ın yanı sıra ailesi, arkadaşlan ve
çok sayıda sanatçı katıldı. Tören, Zeh-
ra Yıldız'ın 'Tosca'da seslendirdiği ar-
ya eşliginde gerçekleştirildi.
Törende, İstanbul Devlet Opera ve
Balesi Genel Sanat Yönetmeni ve Mü-
dürü Yekta Kara, Zehra Yıldız'ın yeri-
nin kolay kolay doldurulamayacağmı
söyledi:"Savaşta kollannı kaybeden as-
kerkrin, zaman zaman kol \erierinin
aadığısöyteııir.lşteçoksevdiğinizbirdos-
tunuzu kay bettiğinizde de böyle bir acı
duyuyorsunuz. Zehra'nın ölüm haberi
gekliğinde inanamadun,inkârettim. In-
kârun daha sonra isyana dönüştü. Ba-
şunıher çevirdiğirndeonu görecekmişgi-
bi okdum ama göremedim. Zehra gitti,
yokarük.Gittiama içimizdekivarhgı hep
sürecek. Opera kahramanı gibi genç
vaştatrajikbirşekildearamKdanaynkh.
Erdal İnönü, Suha Yıldız, Bakan Talay ve Hüseyin Akbuhıt (KADER TUĞLA)
Bîrtopgülksigekli, aldı kolumu kopartn
gittL Zehra'nın yeri çok acıyor. Herke-
sin olduğu gibi beıümdecarum çok aa-
yor. Çok değeıii, çok güçlü bir soprano
ve mükemmel bir operacıydı Zehra.
Türk operasuıı dünyada çok başanb bir
biçimde temsil etti. Zehra; iyi bir arka-
daşo.alçakgönüDüydu, iyilik»ev<erdL Yok-
luğuna kolay kolay alışkmayacağız. içi-
mizde varlıgı hep sürecek."
Tören boyunca gözyaşlannı tutama-
yan sanatçının annesi Münire Diriker
ise "ADah kimseyi bu ateşle yakmasuı"
diyerek kızına ithaf ettiğı şiin okudu.
Kültür Bakanı Talay ise Zehra Yıl-
dız'ın ani kaybıyla bir evlat, bir eş ve bir
dostun kaybedildiğini söyleyerek Tür-
kıye'nin büyük bir sanatçısını yıtırdiğı-
ni vurguladı. Sanatçının bir hayranı da
söz alarak, Zehra Yıldız'ın sesınin
ölümsüzleştirilmesi için İDOB'da ka-
yıtlı olan çalışmalann bir kaset ya da
CD'de toplanmasını istediklerinı belirt-
ti. TOBAV adına Orhan Kurtuldu, Zeh-
ra Yıldız adma heT yıl genç bir sanatcı-
ya ödül vereceklerini açıkladı.
Zehra Yıldız'ın sadece Türkiye'de
değil dünyada da başansını kanıtlamış
bir sanatçı olduğunu belirten Şakir Ec-
zacibaşı. "Çok iyi bir soprano.uluslara-
raa birsanatçıydı. En önemüsi. Atatürk
Türkiyesi'nin de bir simgesiydL Kadın-
lann 74 yılda nerelere gcldiğini« nere-
lere gelecegini gösteren bir simgeydi"
dedı. Selinı Üeri, ZehraYıldız'm ani ve
erken ölümüne hâlâ ınanamadığını
söyledi. Ataol Behramoğlu, onun bu
acüı, yoksul ülkenin yetiştirdıği nadirbir
çiçek olduğunu belirterek, "Onu sah-
neden izlerken yüreğim kanadaruyor,
ZehraYddız'la aynı ülkenin yurttaşı ol-
maktan gurur duyuyordum. Onu Tür-
kiye'nüıaydınhklaraaçılan birpencere-
si nice engellere karşın hiç sonmeyecek
biryaratmaateşioiarak sonsuzhığa uğur-
larken anısı önünde derin bir saygıyla,
avuntusuz bir acıyla eğüiyorum" dedı.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
'Çaresiz Geliyor Aklıma'
1994 sonbahanydı; ekim ayı olmalı. Hava soğuma-
mış. Öyle ya, ceketleyiz... Yapraklar henüz sararma-
mış; yani hazan mevsimi daha başlamamıştı.
Aya Irini'nin serin atmosferi, olağanüstü bir sesle
büyülü bir mekâna dönüşüyordu. Bu öze) sesin be-
ni götürdüğü derinliğe kapılıp grtmiştim. Bir hayal
dünyasındaydım. Hem de en önde oturuyordum. Se-
se, yakın olabileceğim kadar yakındım.
(Bir iki sıra arkamda da Onat Kutlar ile Filiz otu-
ruyordu...)
Requiem dinliyorduk. Bir açılış konseriydi. Tek söz-
cükle bir düşevreni vardı çevrernizde. Anılar, belleği-
mizin derinliklerindedir. Ani olduklan için onlan unu-
tamayız. Bunlar güzel anılardı.
•
Bu öze) ses, büyük bir sopranoya, Zehra Yıldız'a
aitti.
Uçan Hollandalı, Aida, Salome ve son olarak Tos-
ca operalannda izlediğim, Zehra Yıldız'ı, ne büyük bir
acıdır ki bir kez daha izleyemeyecek, dinleyemeye-
ceğiz.
Zehra Yıldız'ı, olağanüstü sesi. birkaç gün önce Tos-
ca'da izlemiştik. Oyunun sonunda, kendini kuleden
aşağıya atıyordu. Bu, meğerse onu bir rolde son kez
görüşümüzmüş. Birkaç dakika sonra sahnede, tüm
inceliğiyle bızleri selamlarkenki görüşümüz de Zeh-
ra Yıldız olarak son görüşümüzmüş...
Kim bilebilirdi ki...
Büyük bırtalihsızlik mi demek gerekir. Bilemiyorum.
Belki de yaşamın uğursuz bir rastlantısı. Tanırnlamak
çok güç. Böylesine üstün yetenekli ve gerçek bir sa-
natçının bu kadar genç yaşta, birdenbire aramızdan
aynlışı açıklanabilir mi?
Kuşkusuz yaşam bitimsiz değil. Hepimizin bede-
ni, hani şainn dediği gibi günü geldiginde, musalla
taşında yatıyor olacak...
Ama bu kadar genç bir yaşta; ve sanatının en ve-
rimli bir zamanında... Ve, o olağanüstü sesi bir kez
daha dinleyemeyeceğiz...
Insan anımsadıkça, aklına geldikçe, haidı olarak is-
yanediyor...
Melih Cevdet Anday'ın "Am" şiirinin dizeleri de
geliyor insanın aklına:
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Ölüm kadar acı olan ne olabilir ki yaşamda. Her ne
kadar birinin öleceğıni bilseniz de; o an gelip onu kol-
lannızın arasında soluksuz gördüğünüzde dünyanız
yıkılıverir.
Yakınlannın yanı sıra, sanat dünyası için de çok bü-
yük bir acı Zehra Yıldız'ın ölümü. Ne var ki onun ka-
dar acı olan başka bir şey daha var.
Ne yazık ki o büyülü sesin doğru dürüst bir kaydı
yokmuş. (Tek bir kamerayla çekilmiş bir kaydın dı-
şındayokmuş...)
Türkiye yitirdiği bu büyük değerin farkında değil.
Basının büyük bir kısmı hâlâ "magazin" yanıyla ilgi-
leniyor. Onun gerçek değerini bilmiyor...
Evet, basınımız ölüm haberini verdi. Televizyortar-
ın ana haber programlannda duyuruldu/gösterildi.-
Ama kaç kişi Zehra Yıldız'ı dinleme şansına sahip ol-
du. Bugüne kadar kaç kişi Zehra Yıldız'ın sanatçı
kimliğinden haberdardı?
Kaç kişi...
Giderek, yüzeyselliğin "daha da" egemen olduğu
bir Türkiye'de başkası da olmazdı...
Sanınm, Zehra Yıldız gibi birini yitirdiğimizde yer-
den göğe kadar şikâyet etme hakkına da sahip olu-
yoruz.
Umanm, genç kuşaklar, kendilerine Zehra Yıldız'ı
ömek alıriar. Umanm, bir kez daha böylesine bir "ka-
yıt" sorunu da yaşanmaz.
•
Çok genç yaşta gerçek bir sanatçıyı, büyük bir
sopranoyu, dünya çapında bir sanatçıyı yttirdik. Acı-
mız çok büyük. Çok...
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.
Bakanlıktan 'Saraydan Kn
Kaçıpma'ya maddi destek
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Kültür Bakanı Istemıhan Talay, İstanbul Kültür ve
Sanat Vakfı tarafindan Osmanlı Devleti'nin
kuruluşunun 700. yıldönümü kutlama etkinlikleri
çerçevesinde yaptınlacak olan "'Saraydan Kız
Kaçırma" operasının film çekimi hazırlık çalışmalan
için yardım yapılmasını onayladı. 1973 yıhndan
günümüze kadar aralıklarla sahnelenen "Saraydan
Kız Kaçırma" operasmı dünyaca ünlü sanatçılar
tarafindan film olarak sanatseverlerin beğenisine
sunmak istediklerinı kaydeden Talay, "Üstelik eserde
genç Türk soprano Yelda Kodallı'nın da yer alması,
bizi mutlu etmektedir. Kültür Bakanlığı olarak
olanaklar ölçüsünde böylesi önemli yapunlara destek
vermeye devam edeceğiz" dedi.
CumhuriYet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
ARALİK AYİ ETKİNÜKLERÎ
SÖYUİSly İMZA GÜNÜ
19 Aralık Cuma Saat:! 7.00-19.00
ŞÜKRAN KURDAKUL ALPAY KABACALI
Kitaplannı imzalıyoriar
Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tei.2?2 38-81/82