21 Mayıs 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 1997 PERŞEMBE 12 KULTUR ALLEGRO EVtN İLYASOĞLU Cengiz Tanç bir müzik düşünürüydüÇoksesli müzigimiz temel bes- tecilerinden birini yitirdi. Cengiz Tanç (1933-1997), besteciliğinin yanı sıra bir mûzik düşünürüydü. Müzik tarihini ve bestecinin var- lığını sorgular, yirminci yüzyıl sa- natçısını ve Türk toplumunda sa- natçının işlevini araştınrdı. Ken- dini bestelerine ve eğitimciliğe adamıştı. İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvan'nda çoksesli müziğimizın yeni kuşak- lannı yetıştiriyordu, iğne oyası ya- pargibi inceden inceye işleyerek. Cengiz Tanç, ulusal bireşimimi- zi evrensel çizgiye ulaştırma ge- reğinin önemine ve bunun Batı kültürü ile Doğu kültürü arasında- ki bir 'Üçüncii Kültür DünvasT ülkelerinin ortak sorunu olduğu- na inannuştı. Besteci, müzik öğrenimine, bu- na bağlı olarak bestecilıktekı ve- rimlilik çağına diğerlerine göre daha geç başladığını belirterek, ilk çalışmalannda bir birikimden yola çıktığını. bu döneminde üs- lup olarak halk müziğinin ezgisel kişilığinı duyurdugunu öne sürer- di. Halk müziği kadar Bartok ve Stravinskietkileri de taşı> an ilk ça- lişmalan, giderek geleneksel kav- ramlardan soyutlanmış; izlenim- cilikten yola çıkan öznel renkçi- lik, model tetrakordlara dayalı ye- ni bir dizisel anlayışı geliştirmiş- ti. Cengiz Tanç'a göre bir sanat yapıtında biçim, öz tarafindan yön- lendirilmeliydi. "Öz, bestecinin içinde vaşadtğı çağL sorumluluğu- nu ve derin düşüncesini yansür" diyordu. Ve çağdaş Türk besteci- sinın sorununu şöyle dile getiriyor- du: "Çağdaş Türk bestecisinin problemi arük ne gazino miiziğL, ne dolmuş müziği, ne arabesk, ne de halk müziği dalkavukluğu. Biz Cengiz Tanç, ulusal bireşimimizi evrensel çizgiye ulaştırma gereğinin önemine vebunun Bati kültürü ile Doğu kültürü arasındaki bir 'Üçüncü Kültür Dünyası' ülkeİerinin ortak sorunu olduğuna inanmıştL diğer sanat daDannda olduğu gj- bi sanatçı ile evren arasındaki di- yalog içindeki yerimize bakalım. Herhalde sorumluluk duygusu, yetkilikişüeribirgüjıbusorunlar- la uğraşmaya hecektirT Yapıtlannın seslendirilmeme- si. nice Türk bestecisi gibi orkest- ralann programlanna almmama- sı onu sürekli kınyordu. Son yıl- larda onu en çok yüreklendiren olaylardan biri HotrârdGriffrhs yö- netiminde Northern Synfonia'nın Lirik Konçerto'yu CD'ye alması olmuştu. Ancak Koch-Schwann tarafindan bir türlü piyasaya sürü- lemeyişi de onu üzmekteydi. Di- ğer bir mutluluğu, bu yıl ilkba- harda, Sicilya'da yapılan Akde- niz Müzik Konferansı'nda, Ak- deniz ülkeleri bestecileri arasında onun Viyolonsel ve Oda Müziği Konçertosu'nun eleştirmenlerce en iyi yapıt seçilmesiydi. Bu mut- luluğun da onu üzen yönü, kendi ülkesinde basm ve yayın organla- nnca yeterince duyurulmaması, TRT'nin son dakikada kayıttan vazgeçmiş olmasıydı. Cengiz Tanç. onu ilk tanıdığım günden, 1978'den bu yana, ame- liyatı için Amerika'ya gitmeden birkaç gün öncesıne dek her ko- nuşmamızda, derece derece ka- ramsarlaşmıştı. Aslında Türki- ye'de çoksesli sanat müziği ile uğ- raşan her sanatçının yazgısıydı paylaştığı. Ama o son derece du- yarlı yapısıyla toplumun yozla- şan kültürüne tanık olmanın acı- lannı çekiyordu. Bundan böyle onun anısını ya- şatmak içın yapıtlannın seslendi- rilmesi, yaytmlanması ve kayde- dilmesi gerekiyor. tlgilenen yo- rumcular için, daha üç ay önce birlikte yenilediğimiz yapıt liste- sinı sunuyorum. Cengiz Tanç'ın yapıtları Opera • Deli Dumrul (üç perde), lib retto Cengiz Tanç, 1974-75 Bale için Uygulamalar/ Arangements for Ballet Music • Çoğul Balesi (Divertimen- to'dan uygulama) • Yoz Dön- gü (bağlama için düzenlenen otantik halk türkülerinin çok- sesli uygulaması), 1974 • Çağ- nşımlar (bale müziği uygula- rnası), 1980 • Yankılar (bale müziği uygulaması), 1981 • tnsanın Yükselişi (olimpik ba- le), 1987 Solo çalgı ve Oricestra/Concertos • Viyola Konçertosu, 1987 • Viyolonsel Konçertosu, 1994 Ohcestra/ Orchestral Music • Soyutlama (senfonik bölüm), 1961 • Divertimento, 1964 • Çagnşımlar (senfonik bölüm), 1973 • Sentez (senfonik bö- lüm), 1975 • Yankılar (senfo- nik bölüm), 1978 • Yaratılış, 1980» Yaratıhş(prelüd), 1981 • Karakoyun Efsanesi (anlatı- cı ve orkestra için konulu mü- zik), 1984 • Duygulann Ötesi (Saygun'un anısına), 1991 • Metamorfozlar (Başkalaşım) 1 ve 2 - Orkestra ve Synthesi- zer, 1992-93 Oda Müziği ve Oda Orkestrası / Chamber MUSİC • Süit (yaylı çalgılar), 1960 • Üfleme Çalgılar Beşlisi için müzik, 1968 • Halk Türküle- ri Süiti (yaylı çalgılar), 1974 • Doğaçlama (Üfleme, vurma ve yaylı çalgılar için), 1979 • Yük- seliş, (yaylı çalgılar için senfo- ni), 1981 • Lirik Konçerto(flüt obua ve yaylı çalgılar). 1983 • Sonat (Keman-piyano), 1996 şan ve Piyano/voice and piano • Altı Şarkı (soprano), 1961 Koro/Chorus • Sekiz Halk Türküsü (eşlik- siz), 1958 Solo Calgı / Solo Instrument • On Küçük Parça (piyano), 1959 »Imgel (piyano). 1962 • Imge II (piyano), 1965 • Do- ğaçlama (piyano), 1972 • Üç Meditasyon (piyano), 1975 • Imge III (piyano), 1990 • Mo- nofon (trombon), 1986 • Par- tita (solo viyolonsel), 1987 • Imge IV (piyano), 1994 Amelie-Ferit Edgü koleksiyonu Otuz yıllık birikimiki saatte satıldı Kültür Servisi-Cumhunyet sonrası ressam kuşağının önemli yapıtlannı biraraya getiren Amelie-Ferit Edgü resim koleksiyonu. dün Portakal Sanat ve Kültür Evi'nde gerçekleş- tirilen müzayedede satışa sunuldu. Aralann- da Fikret Muaila, Bedri Rahmi Eyuboğiu, Abidin Dino. Nejad Devrim, Orhan Peker, Adnan Vannca, Eren Eyuboğlu ve Avni Ar- baş gibi ressamlann da bulunduğu koleksi- yon. yaklaşık 100 milyar Iiraya satıldı. Mü- zayedede en yüksek fiyatı. 1926-78 yıllan arasında yaşayan Türk resminın önemli ismi Orhan Peker'in, 8.5 milyar liradan alıcı bu- lan Aliye Berger portresi aldı. Amelıe ve Fent Edgü'nün 196O'lı yıllar- dan itibaren 30 yıl süre içinde topladıklan re- sim koleksiyonunun satışı, Portakal Kültür ve Sanat Evi'nde RafTi Portakal'ın üstlendiği açık arttırmada iki saat içinde tamamlandı. Türk resminin efsanevı isimlerinden Fikret Muallanın. ortalama 259 milyon lıra açılış fiyatıyla satışa sunulan küçük boyutlu kâğıt üzerine guvaş yapıtlanyla başlayan müzaye- de. ressamın ünlü "Barda" başlıklı resmıy- le çabuk sönen ilk ciddi çekişmeye sahne ol- du. 800 milyon lira açılış fiyatıyla satışa su- nulan yapıt, 1 milyar 900 milyon lıraya satıl- dı. Fikret Mualla'nın 1957 tanhli "Sokakta Oyun" 4 milyar, aynı tarihli "Sokak" 3.5 mil- yar, en sevilen yapıtlarından biri olan 1944 tarihli "BordeT 4.250 milyar ve 1958 tarih- li "Yeşfl Naturmort" ise 5.400 milyar liradan satıldı. Müzayedede çok sayıda resmi bulunan Bedri Rahmi Eyuboğju'nun en yüksek fiya- ta alıcı bulan > apıtı ise 2.200 milyar Iiraya sa- tılan • t Interieur"üoldu. Eyuboğlu'nun "Otu- ran Kaduı"ı 1.5 milyar, "Hüzünlü Otoport- re"si ise 1.100 milyar lıraya satıldı. Abidin Dino'nun jüt üzerine yağlıboya portresi 775 milyon liradan alıcı bulurken, müzayedede en yüksek Fıyata alıcı bulan Adnan Vannca ya- pıtlan ise 1.200 milyar liradan birlikte satı- lan "Uskumru" ve "İncir" oldu. Paris'te ya- şayan ressam Yüksel Arslan'ın "Infulences" serisinden >apıtlann da yer aldığı kâğıt üze- rine kanşık teknikle gerçekleştirilmiş çalış- malar ortalama 350 milyon Iiraya satılırken, aynı ressamm "Arture T! u ise 975 milyon Ii- raya alıcı buldu. "Infiılences" serisi içinde bulunan bir Nâzun Hflanetportresi de 450 mil- yon Iiraya satıldı. Amelie-Ferit Edgü koleksiyonunun en önemli yapıtlanndan biri olan Eren Eyubog- lu'nun "ÇıpJak" başhklı resmi, beklenenin al- tında bir fıyata, 1.700 milyar Iiraya satıldı. Bu- na karşılık aynı ressamın "Park" adlı yapıtı- na 3.400 milyar liradan alıcı bulundu. Genel olarak bakıldığında, açılış fiyatlannın çok üstüne çıkmayan satışlann gerçekleştirildiği müzayedede, özellikle Orhan Peker'in re- simleri açılış fiyatlannı bir-iki kez katladı. 1.250 milyarla açılan "Çöp Kutusu Üzerin- de Kedi" 4.200 milyar, 2.5 milyar ile açılan "Karpuzlar" ise 5 milyar liradan alıcı buldu. Kalabahk bir alıcı ve ızleyici kitlesinin iz- lediği Amelie- Ferit Edgü koleksiyonu mü- zayedesinın kendisi için hayal kınklığıyla so- nuçlandığını belirten Amelıe Edgü, bilinçsiz bir alışveriş yaşandığını belirtti. Fikret Mu- alla'nın en güzel yapttlannın birkaç yüz mil- yon Iiraya satıldığını söyleyen Amelie Edgü, Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun yapıtlannın ise değerinden düşük fiyatla alıcı bulduğunu ifa- de etti. Satışa sunulan resimlerin açılış fiyat- lannı yeni boşandığı eşi Ferit Edgü'nün be- lirlediğini söyleyen .<Vmelie Edgü, koleksiyo- nun satışa çıkanlmasından büyûk üzüntü duy- dugunu da ekledi. Ünlü yazar Ferit Edgü ise müzayedenın sonucuyla ilgili yorum yap- maktan kaçındı. Amelie-Ferit Edgü resim ko- leksiyonunun, çift arasındaki ailevi sorunlar nedeniyle satışa çıkanldığı söyleniyor. Alev Siesbye Ebüzziya "Yedi San Çanak"la Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfı'nda Sarıya dönüşen düşler ve anılan ZEYNEP RONA Sanatseverlere AlevEbüz- ziya'yı tanıtmaya gerek yok sanınm. Alev, yoğun yurtdı- şı etkinlikleri arasında Istan- buFu hiç unutmayan bir sa- natçı. Belli aralıklarla sanat- se%erler izliyor onun çanak- lannın evrimini. Bir defasın- da mavmin derinlikleriyle çı- kıyor karşımıza, bir başka za- mansa grilerle. Bu kez Alev Ebüzziya Istanbul'a AEKV için gerçekleştirdiği "yedi" adet "san" çanak getirdi.. Yazarlann genellikle "çan gibi çınla> r an", "boşlukta ası- lıymışçasına duran", "uça- cakmış hissini veren", "Bir dokun bin ah dinle kâse-i fağ- furdan" gibi tanımlamalar yapmalan ya da "sihirlidir" diyerek el sürmekten çeki- nen Abidin Dino'nun "Hem kuzum.sö>ter misiniz,Alev'in eUerinden çıknuş bu çanakla- ra ne koymayı göze alıyorsu- nuz? Nar taneleri mi, zence- fil mi, kuş sütü mü yoksa" di- ye sorması hep bu çanaklann insanlarda uyandırdığı ifade edilmesi zor duygulardan ka>- naklanıyor. Uyunüa birükteliği Çoğu kez tam somutlaştı- ramadığımız duygulanmızı böylesi benzetmelerle ifade etmeye çahşmaz mıyız? Ne- dir Alev'in çanaklannı bu denli "sihirti'' kılan? Sarunm ne yalnızca yetkin formu ne yalnızca rengi ne de tabanı- nın neredeyse yerle temasuun sıfıra indirgenmesi.. Bu "si- hir" tümünün olağanüstü bir uyumla birükteliği. Ancak bu uyum sonsuz bir gerilım- le de yüklü. Alev'in çanakla- nnı "Tutkulu Bir tncelik: Ya- tanbştmlmtş Seramikter" baş- lığı altında irdeleyen ABD'li eleştirmen ve sanat tarihçisi Garth Oark duygulannı şu gözlemlerle açıklıyor: "Ale\ r Ebüzziya'nın çanaklan insa- na olağanüstü duygular akta- rır... Sanatçı çanaklarında hacmi öylesine hafîfletebi)- miştir ki, kaplar sanki boş- lukta asılı gibi durur... Bu ha- fiflik iki yolla elde edilmiştir. Birincisi, sanatçının daha sa- nat yaşamının başlannda es- tetik olarak çanağın tabamnı odak noktası otanaktan cıkar- ması ve tabanı çanağın şişkin daki gerflim" olarak tanımlı- yor. Sanatçı eski Anadolu uy- garlıklanndan izler taşıyan bu çanaklan yüksek pişirim- li (1280 - 1320 derece) sert ve gözeneksiz seramık (gr'e ya da stoneware) hamuru ve en eskı çömlekçilik teknikle- rinden biri olan sarmal tekni- ğiyle (coiling) biçimlendiri- yor. Bütün bunlara bir de renkleri eklemek gerek. Sanatçı yıllar boyu yeşim yeşilınin, pembenin, eflatu- unutulmus san, eksilmeyen san,birden bire saru şiddet sa- nst, zor san, asi san, sessiz sa- n, son san,tango sansı" ve ek- ledi, -çağnsunlar, düşler, aru- lar peşpeşe sanya dönüşü- yor_" Alev geçen yaz Istanbul'a geldiginde sergi mekânuıı gö- rünce "Bu sergide yalnızca yeditaneçanak sergiie\etinı" demişti. O tarihlerde henüz "san"dan emin değildı, ama "yedi"den emindi. "Neden yedj" diye sorduğumda "gi- Llev Ebuzziya'mn çanaklan uzun bir aradan sonra yeniden san ile yaşam buluyor. "Çagnşımlar, düşler, anılar peşpeşe sanya dönüşüyor" Sergide yalnızca 'gizemli ve büyülü bir sayı' olan yedi tane çanak sergileniyor. gövdesinin altında yok etme- sidir. Ancak onun çanaklan- na hafıfök duygusu veren yal- nızcabu değildir. Çanaklann dış çEgisini ya da siluetini yu- karı doğru, doruk noktası olan ağıza çekmesi de çok önemli bir etkendir." Kopen- hag Dekoratif Sanatlar Mü- zesi'nden Vıbeke VVorldbye ise dış hacim ile iç hacim ara- sındaki dengeyi "kınlgan bir 'kabuk' ile smırlannı zorlayan dinamik bir mekân arasın- nun, morun, mercan kırmızı- sının, sannın ve mavilerin - siyahlacivert, lacivert, deniz mavisi, turkuvaz, lapis lazu- li, buz mavisi- dennliklerine iniyor. Son yıllarda sıklıkla kullandığı maviler onun için Ege'nin derinlikleri. Bu kez Alev'in çanaklan uzun bir aradan sonra yeni- den san ile yaşam buluyor. "Neden san" dediğimde ba- na bir dizi sandan söz etti: "Korku sansı, mınlü sansı, zemli, büyülü bir sayı" yanı- tını aldım. Evet *Şedi" çağ- lar boyu hemen tüm uygarlık- lar ve dinler tarafindan "kut- sal sayı" olarak kabul edil- mişti. Kimilerinegöre Babil- liler'in gökyüzünde saptadık- lan yedi yıldızdan kaynakla- nıyordu. Antik çağda yaşa- yan birbilginse evrendeki dü- zenin yedi bölümden oluştu- ğunu yazıyordu. "Yedi kat yerin dibi", "ye- diden yetmişe" gibi deyişle- rin yanı sıra, "yedi bilgeler", Yahudiler'in "yedi koüu sam- dan"ı, Pan'ın "yedidüdüklü flüfü ya da gizîi derneklenn "yedi yöneticisi" gibi "yedj" aslında farkında olmadığımız kadar toplumlann yaşamına girmiş. 6. yüzyılda Hindis- tan'da "\feda kares" olarak bi- linen matematiksel sistem ay- nı zamanda evrenin örneği sayılmıştı. EvTendeki tüm bir- leşimlere egemen olduğuna inamlan sayılar sısteminin merkezınde de "yedi" vardı. Bu sistem doğada birleşim- lerin sınırsız değil, sınırlı ol- duğunu ve sürekli tekrarla- dığını gösteriyordu. Yunanla- nn tüm canhlan meydana ge- tirdiğine inandıklan ve koz- mik bir güç olarak niteledik- Ieri Gaia da benzer bir sis- temden kaynaklanıyordu. Bu sistem içinde yer alan her bı- rim bütünün sahıp olduğu ya- pıya ve düzene sahipti, yani bütün ve bürünü oluşturan parçalar makro ve mikro dü- zeyde aynıydı. Günümüzde de doğayı bu sisteme göre yorumlayanlar var. Sövieşisi yann Belkı de burada Alev'in sezgisel olarak CarlJung'un, insanhğın binlerce yıllık or- tak deneyim birikimini sim- geleyen ve ruhsal yapının asıl temelini oluşturan "ortakla- şa bilinçdışrna ulaşma iste- ği ortaya çıkıyor. Alev Ebüzziya sergisi 17 Arahkl997- 10Ocakl998 tarihleri arasında pazar- pa- zartesi hariç her gün (11.00- 19.00) AEKV'mn Gümüş- suyu Sarayarkası Sokak No: 35-37'deki merkezinde izle- nebilir. Sanatçı 19 Aralık 1997 saat 18.00'de gene AEKV'de gençler ve sanatseverlerle bir söyleşi yapacak. Soprano Zehra Yıldız dün alkışlar ve gözyaşlanyla uğurlandı 6 Türkiye'nin ayduıbklara açılan penceresiydi' Kültür Servisi-Geçen cuma günü yi- tirdiğimiz opera sanatçısı Zehra Yıkfaz, dün Atatürk Kültür Merkezi'nde dü- zenlenen törenin ardmdan Teşvikiye Ca- mii'nde kılınan öğle namazından son- ra Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa veril- di. Sanatçı için düzenlenen törene Kül- tür Bakanı tstemihan Talay, SHP Eski Genel Başkanı Erdal İnönü, eşi Süha YUdız'ın yanı sıra ailesi, arkadaşlan ve çok sayıda sanatçı katıldı. Tören, Zeh- ra Yıldız'ın 'Tosca'da seslendirdiği ar- ya eşliginde gerçekleştirildi. Törende, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni ve Mü- dürü Yekta Kara, Zehra Yıldız'ın yeri- nin kolay kolay doldurulamayacağmı söyledi:"Savaşta kollannı kaybeden as- kerkrin, zaman zaman kol \erierinin aadığısöyteııir.lşteçoksevdiğinizbirdos- tunuzu kay bettiğinizde de böyle bir acı duyuyorsunuz. Zehra'nın ölüm haberi gekliğinde inanamadun,inkârettim. In- kârun daha sonra isyana dönüştü. Ba- şunıher çevirdiğirndeonu görecekmişgi- bi okdum ama göremedim. Zehra gitti, yokarük.Gittiama içimizdekivarhgı hep sürecek. Opera kahramanı gibi genç vaştatrajikbirşekildearamKdanaynkh. Erdal İnönü, Suha Yıldız, Bakan Talay ve Hüseyin Akbuhıt (KADER TUĞLA) Bîrtopgülksigekli, aldı kolumu kopartn gittL Zehra'nın yeri çok acıyor. Herke- sin olduğu gibi beıümdecarum çok aa- yor. Çok değeıii, çok güçlü bir soprano ve mükemmel bir operacıydı Zehra. Türk operasuıı dünyada çok başanb bir biçimde temsil etti. Zehra; iyi bir arka- daşo.alçakgönüDüydu, iyilik»ev<erdL Yok- luğuna kolay kolay alışkmayacağız. içi- mizde varlıgı hep sürecek." Tören boyunca gözyaşlannı tutama- yan sanatçının annesi Münire Diriker ise "ADah kimseyi bu ateşle yakmasuı" diyerek kızına ithaf ettiğı şiin okudu. Kültür Bakanı Talay ise Zehra Yıl- dız'ın ani kaybıyla bir evlat, bir eş ve bir dostun kaybedildiğini söyleyerek Tür- kıye'nin büyük bir sanatçısını yıtırdiğı- ni vurguladı. Sanatçının bir hayranı da söz alarak, Zehra Yıldız'ın sesınin ölümsüzleştirilmesi için İDOB'da ka- yıtlı olan çalışmalann bir kaset ya da CD'de toplanmasını istediklerinı belirt- ti. TOBAV adına Orhan Kurtuldu, Zeh- ra Yıldız adma heT yıl genç bir sanatcı- ya ödül vereceklerini açıkladı. Zehra Yıldız'ın sadece Türkiye'de değil dünyada da başansını kanıtlamış bir sanatçı olduğunu belirten Şakir Ec- zacibaşı. "Çok iyi bir soprano.uluslara- raa birsanatçıydı. En önemüsi. Atatürk Türkiyesi'nin de bir simgesiydL Kadın- lann 74 yılda nerelere gcldiğini« nere- lere gelecegini gösteren bir simgeydi" dedı. Selinı Üeri, ZehraYıldız'm ani ve erken ölümüne hâlâ ınanamadığını söyledi. Ataol Behramoğlu, onun bu acüı, yoksul ülkenin yetiştirdıği nadirbir çiçek olduğunu belirterek, "Onu sah- neden izlerken yüreğim kanadaruyor, ZehraYddız'la aynı ülkenin yurttaşı ol- maktan gurur duyuyordum. Onu Tür- kiye'nüıaydınhklaraaçılan birpencere- si nice engellere karşın hiç sonmeyecek biryaratmaateşioiarak sonsuzhığa uğur- larken anısı önünde derin bir saygıyla, avuntusuz bir acıyla eğüiyorum" dedı. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE 'Çaresiz Geliyor Aklıma' 1994 sonbahanydı; ekim ayı olmalı. Hava soğuma- mış. Öyle ya, ceketleyiz... Yapraklar henüz sararma- mış; yani hazan mevsimi daha başlamamıştı. Aya Irini'nin serin atmosferi, olağanüstü bir sesle büyülü bir mekâna dönüşüyordu. Bu öze) sesin be- ni götürdüğü derinliğe kapılıp grtmiştim. Bir hayal dünyasındaydım. Hem de en önde oturuyordum. Se- se, yakın olabileceğim kadar yakındım. (Bir iki sıra arkamda da Onat Kutlar ile Filiz otu- ruyordu...) Requiem dinliyorduk. Bir açılış konseriydi. Tek söz- cükle bir düşevreni vardı çevrernizde. Anılar, belleği- mizin derinliklerindedir. Ani olduklan için onlan unu- tamayız. Bunlar güzel anılardı. • Bu öze) ses, büyük bir sopranoya, Zehra Yıldız'a aitti. Uçan Hollandalı, Aida, Salome ve son olarak Tos- ca operalannda izlediğim, Zehra Yıldız'ı, ne büyük bir acıdır ki bir kez daha izleyemeyecek, dinleyemeye- ceğiz. Zehra Yıldız'ı, olağanüstü sesi. birkaç gün önce Tos- ca'da izlemiştik. Oyunun sonunda, kendini kuleden aşağıya atıyordu. Bu, meğerse onu bir rolde son kez görüşümüzmüş. Birkaç dakika sonra sahnede, tüm inceliğiyle bızleri selamlarkenki görüşümüz de Zeh- ra Yıldız olarak son görüşümüzmüş... Kim bilebilirdi ki... Büyük bırtalihsızlik mi demek gerekir. Bilemiyorum. Belki de yaşamın uğursuz bir rastlantısı. Tanırnlamak çok güç. Böylesine üstün yetenekli ve gerçek bir sa- natçının bu kadar genç yaşta, birdenbire aramızdan aynlışı açıklanabilir mi? Kuşkusuz yaşam bitimsiz değil. Hepimizin bede- ni, hani şainn dediği gibi günü geldiginde, musalla taşında yatıyor olacak... Ama bu kadar genç bir yaşta; ve sanatının en ve- rimli bir zamanında... Ve, o olağanüstü sesi bir kez daha dinleyemeyeceğiz... Insan anımsadıkça, aklına geldikçe, haidı olarak is- yanediyor... Melih Cevdet Anday'ın "Am" şiirinin dizeleri de geliyor insanın aklına: Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak şey değil Apansız geliyor aklıma Ölüm kadar acı olan ne olabilir ki yaşamda. Her ne kadar birinin öleceğıni bilseniz de; o an gelip onu kol- lannızın arasında soluksuz gördüğünüzde dünyanız yıkılıverir. Yakınlannın yanı sıra, sanat dünyası için de çok bü- yük bir acı Zehra Yıldız'ın ölümü. Ne var ki onun ka- dar acı olan başka bir şey daha var. Ne yazık ki o büyülü sesin doğru dürüst bir kaydı yokmuş. (Tek bir kamerayla çekilmiş bir kaydın dı- şındayokmuş...) Türkiye yitirdiği bu büyük değerin farkında değil. Basının büyük bir kısmı hâlâ "magazin" yanıyla ilgi- leniyor. Onun gerçek değerini bilmiyor... Evet, basınımız ölüm haberini verdi. Televizyortar- ın ana haber programlannda duyuruldu/gösterildi.- Ama kaç kişi Zehra Yıldız'ı dinleme şansına sahip ol- du. Bugüne kadar kaç kişi Zehra Yıldız'ın sanatçı kimliğinden haberdardı? Kaç kişi... Giderek, yüzeyselliğin "daha da" egemen olduğu bir Türkiye'de başkası da olmazdı... Sanınm, Zehra Yıldız gibi birini yitirdiğimizde yer- den göğe kadar şikâyet etme hakkına da sahip olu- yoruz. Umanm, genç kuşaklar, kendilerine Zehra Yıldız'ı ömek alıriar. Umanm, bir kez daha böylesine bir "ka- yıt" sorunu da yaşanmaz. • Çok genç yaşta gerçek bir sanatçıyı, büyük bir sopranoyu, dünya çapında bir sanatçıyı yttirdik. Acı- mız çok büyük. Çok... Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil, unutulur şey değil Çaresiz geliyor aklıma. Bakanlıktan 'Saraydan Kn Kaçıpma'ya maddi destek • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kültür Bakanı Istemıhan Talay, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafindan Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yıldönümü kutlama etkinlikleri çerçevesinde yaptınlacak olan "'Saraydan Kız Kaçırma" operasının film çekimi hazırlık çalışmalan için yardım yapılmasını onayladı. 1973 yıhndan günümüze kadar aralıklarla sahnelenen "Saraydan Kız Kaçırma" operasmı dünyaca ünlü sanatçılar tarafindan film olarak sanatseverlerin beğenisine sunmak istediklerinı kaydeden Talay, "Üstelik eserde genç Türk soprano Yelda Kodallı'nın da yer alması, bizi mutlu etmektedir. Kültür Bakanlığı olarak olanaklar ölçüsünde böylesi önemli yapunlara destek vermeye devam edeceğiz" dedi. CumhuriYet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu ARALİK AYİ ETKİNÜKLERÎ SÖYUİSly İMZA GÜNÜ 19 Aralık Cuma Saat:! 7.00-19.00 ŞÜKRAN KURDAKUL ALPAY KABACALI Kitaplannı imzalıyoriar Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tei.2?2 38-81/82
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear