23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 1997 CUMARTESİ HABERLER Yargıtay, RP'li Belediye Başkanı Şükrü Karatepe hakkındaki gerekçeli karan tamamladı 4 Alt kültürü laikliğe karşı ateşliyor' ANKARA - Yargıtay 8. Ceza Dairesi, RP'li Kayseri Büyûkşehir Belediye Baş- kanı Şükrü Karatepe'nin, •'diniduygula- n kullanarak aJt kültürü laikliğe karşı •teşlediğiııe'' hükmetti. Dairenin bu ka- ran üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsav- cılığı, Karatepe'nin RP üyeliğmden çt- kanlmasını istedi. Karatepe ise cezasınm 4 ay ertelenmesı talebinde bulunacak. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 'nin. "halkı kinvedüşmanlığa karşı tahrikettiğr ge- rekçesiy le mahkûm edilen Şükrü Karate- pe ile ilgıli gerekçeli karan açıklandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vüral Savaş, gerekçeli karan, Karatepe dosya- sı ile birlikte RP hakkındaki kapatma da- vası için Anayasa Mahkemesi Genel Sek- reterliği ile RP Genel Başkanlığı'na dün gönderdi. Başsavcıhk, Karatepe'nin RP üyeliğinden çıkanlmasım istedi. Başkan M. Naci Ünver ile üyeler Yu- suf Kenan Doğan, Rüştfi Sönmez, Serpil Çetinkol ve ÜzelKızükıhç tarafindan ha- zırlanan gerekçeli kararda, anayasarun 2. maddesinde, cumhuriyetin, Atatürkmil- liyetçilığme bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgula- narak bu ilkelere göre. laık devlet yapısı içinde herkesin özel yaşamında inançla- nnı özgürce yaşamasının en doğal hakkı olduğu kaydedildi. Gerekçede şöyle denıldi: "Bireyler, devletin yasa ve kurallannı kendi inanç- lanna uydurmayıfcstemekve dayatmak hakkına sahip degildirter. Bunun ötesin- de hiç kimst. hukukdüzenindende boyut- tu olan kamu düzenlne karşıthğını gerek- çe yaparak toplumda gerginlik yarabcı. insanlan birbirlerine karşı kin ve düş- marüığa tahrik edicisözveeylemlerde bu- hınma hakkına sahip değüdir." Bu tür davranışlann Türk Ceza Yasa- sı'nın "Ammenin Nizamı Aleyhine Işie- nen Cürünüer" başlığı altındâ düzenle- nen 312. maddesindeki suç tipinde yap- tınma bağlandığı anımsatılan gerekçeh kararda, sanık belediye başkanının parti- sinin genişletilmiş il divan toplantısında bir bütün olarak ele alınan konuşması- nın, yayın yoluyla yayma konusu dava dışı kalmakla birlikte, iradesindeki sü- rekliliği ve kararhlığını yansıttığı anlatıl- dı. Sanığın, 10 Kasım 1996 günü yaptığı sözleriyle konuşmanm bütününde de- mokratik cumhuriyet rejimine karştt dü- şünceler ürettiği ve taşıdığı sıfat itibany- la ve özellikk de dini duygulan coşkulu bir biçimde ateşleyerek, kendi alt kültü- rüne bağlı toplumu etkilemeye ve yönlen- dirmeye çalıştığı bildirildi. Gerekçede, 1 No'lu DGM Savcısı Di- laver Kanved'nin temyiz isteminin "hâ- kim havalesi taşımadığı için" reddedildi- ği bıldinldı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Giingör Özden. Yargıtay'ın Karatepe hakkında verdiği karann RP hakkında açılan kapatma davasına eklenmeyeceği- ni belirterek "Davada normal süreç işft- yor. Karatepe'nin olayı yeni bir olay. Bi- zim için kişisel durumlar değil, kurumsal durumlar önemli Kişisel durumlar üze- rinde durmuyoruz. Siz her söylenene inanmaynr açıklamasuu yaptı. Kayseri Büyûkşehir Belediyesi Hukuk Müşaviri Enver Kemaloğlu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin karannın Ankara DGM tarafindan kendilerine tebliğ edilmesin- den sonra 1 ay içinde "tashihi karar" için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a başvuracaklarını bildirdi. Taleplerinin kabul edilmesi durumun- da dosyanın yeniden Yargıtay 8. Ceza Da- iresi'nde ya da Ceza Genel Kurulu'nda görüşüleceğini anımsatan Kemaloğlu, ta- lebin reddedilmesi durumunda ise Avru- pa însan Haklan Mahkemesi'ne başvu- racaklannı söyledi. Bu işlemlerin icrayı durdurmayacağına da dikkat çeken Ke- maloğlu şöyle konuştu: "İcrayı durdur- mak için yasal haklanmızı kullanacağız. Cezanın4 ayertetenmesini taiepedeceğiz. Bu tatebimizi, infaz KayserTde yapılaca- ğı için Kayseri Cumhuriyet Başsavahğı değerlendîrecek." Devrim şehidi Kubilay anılacak • MENEMEN(AA)- Devrim şehidi Kubilay ve arkadaşlan, şehit edilişierinin 67. yılında, 23 Aralık Salı günü, Menemen Yıldıztepe'deki anıt başında, devlet töreni ile anılacak. "Kubilay'ı Anma Komitesi" çahşmalanna başlarken, Kubilay ile birlikte şehit edilen bekçı Hasan ve bekçi Şevki'yi anmak için bu yıl düzenlenen törenlerin, geçmış yıllara göre daha görkemli olacağı belırtildi. Komitenin, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e de törenlere katılması için davetiye gönderdiği bildirildi. Kızriay'ın kan ihtiyacı • İSTANBUL(AA)- Kızılay'm 1996 yılında topladığı461 bin 915 ûnite kanın 200 bın 43 ünitesi askerlerden, 261 bin 872 ünitesi de sivillerden sağlandı. Kızılay'ın Türkiye genelindeki kan merkezlerinde 1997 yıh ocak-ekim aylan arasında topladığı 377 bin 655 ünite kanın yine 169 bin 876 ünitesi askerlerden, 207 bin 779 ünitesi de sivil vatandaşlardan alındı. TÜPk-İş TV kurmak istiyor • ANKARA (UBA) - Hükümet, televizyon ve radyolarda hisse payı sınırlamasını kaldırmak ve yayın durdurma yerine para cezalan verebilmek için tasan hazırlarken, Türk-lş Konfederasyonu, RTÜK Kanunu'nun 29. maddesinde yer alan sendikalara televizyon ve radyo kurma veya ortak olma yasağının kaldınlması için harekete geçti. Türk-tş Başkanı Bayram Meral, TBMM Anayasa Komisyonu Başİcam Atilla Sav ve komisyon üyelerine mektup göndererek, kanunda değişiklik yapılması sırasında. sendikalara da radyo ve televizyon kurma hakkının verilmesini istedi. Özden'e veda toplantıları • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yaş haddinden emekliye aynlacak Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'e veda yemekleri ve toplantılan düzenlemek isteyen kurum ve kuruluşlar kuyruğa girdi. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin ardından 19 Arahk'ta Ankara Sanayici ve lşadamlan Demeği, Devlet Konukevi'nde bir resepsiyon verecek. Ankara Barosu da 23 Aralık'ta Özden için bir veda günü düzenleme karan aldı. Bir dönem Ankara Barosu Başkanlığı da yapan Özden için gerçekleştirilecek özel gün Ankara Adliyesi Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıyla açılacak. Konuşmalann ardından "Anayasa Mahkemesi ve Yargısı" konulu açık oturum gerçekleştirilecek. Veda günü, aynı akşam Devlet Konukevi'nde verilecek yemekle sona erecek. KSP lideri Kemal Burkay'la güncel politik gelişmeler üzerine söyleşi 4 Barışa ihtiyacımız var' METİNGÜR KÖLN - Kemal Burkay 1968 kuşağından. Eski Türkiye lşçi Partisi (TtP) Tunceli il başkanlı- gmı yapmış, genel yönetim kuru- lu görevinde bulunmuş. Türki- yede demokrasının gelişmesi için sıkıntıh, çileli günler geçirmış. Şimdi Kürdistan Sosyalist Parti- si'nin Genel Başkanı. Aynı za- manda şair ve hukukçu... 17 yıl- dır yurtdışmda yaşıyor, ülkesine dönemiyor. Avnıpa'da yaşayan Türkiye kökenli Kürtler arasında taraftarlan var. Zaman zaman onlaria buluşu- yor, konuşmalaryapıyor. deneyle- rini, bilgilerinı anlatıyor. Ölçülü kişiliğiyle tanınan Burkay, işbaşı- na gelen Türkiye hükümetlerine Kürtler olarak beklentilerini dile getiren mesajlar yolluyor, baskı- lan, silahlanmayı, savaşı eleştiri- yor. Burkay'la, bir Almanya ziya- reti sırasında görüştük. Söyleşi- mize, duyguyu öne çıkaran söz- lerle başladık. - Hukukçu ve şairsüıiz. Uzun yıllar yurtdışında politik irîşiHği- niziöne çıkararakyaşadınız, Yurt- tan uzak kalışınız duygulanmzıkı- ncı oldu mu? - Yurttan uzak kalmanın yarat- tığı bir burukluk var elbette. Yurt özlemi büyük bir özlem. Özellik- le de bir sanatçı kışı için. Ama bu- nun duygulan kıncı olduğunu söylemek mümkün değil. Aksine yurttan uzakta kalmak bir duygu zenginliği de yaratıyor. Çünkü özlemler yenne geldik- ten sonra çoğu zaman geçen şey- lerdir. Örneğin, yıllarca yurda karşı büyük özlem duyarsmız. A- ma bir haftalık, on günlük ziyaret onugiderir. 17yıldıryurtdışında- yım. Bu özlem büyük, ama bunu çeşitli şekillerde dile getirerek ya- şıyorum. - Yurtdışında kaldığınız süre içinde Türkiye'ye dönmeyi hiç dü- şündünüz mü? Ya da dırygulandı- ğınız anlarda o şairceisyan ederek "Yeter bu kadar sürgünlük. Dö- neyim de şu iş bitsin" dediğiniz anlar oldu mu? - Yazılanma duygusal dünya şu ya da bu ölçüde yansır. En azın- dan dil olarak yansır, estetik ola- rak yansır. Ancak politikada ol- dukça gerçekçiyim. O konuda duygulanm öne çıkmaz. Neyin yapılması gerekiyorsa onu yapa- nrrt. O nedenle salt özlem,salt duygusal eksilerle Türkiye'ye dönmem. Türkiye'ye dönmek için koşullar olmalı. Ben bunu is- tiyorum. Hem yurdumu sevdiğim için istiyorum, hem de politik ça- lışmalanmı doğrudan insanlan- da buradan geçer. Ülke bu korku- dan, şiddet ortamından, çeteler- den, tüm bu kirlilikten ancak böy- le kurtulur. Ancak banşla çağdaş anlamda sivil ve demokratik bir yaşama yönelebilir. Oysa bu hükümet de sorunlann adını koymaktan, onlan tartış- maktan ve akılcı, çağdaş çözüm- ler aramaktan çok uzak. Bu hükü- met de Kürt sorununu bir terör olayı diye niteleyip çözüm için şiddeti yöntem sayıyor. Yılmaz, -Sorun salt askeri yöntemlerle çö- zülmez" demesıne ve siyasal bir çözümün gerekliliğine işaret et- mesıne rağmen, bu alanda, laftan öte, ciddi, cesur bir politikaya yö- nelmiş değil. Ecevit ise bu konu- da eşi az bulunur bir tutucu. Hü- kümet programında Kürt sorunu- nun adı bile verilmiyor. - Türkiye'de gündemin öoemli konulanndan biri RP'nin kapanl- ması davasL Kamuoyunu ctkile- yen kesimlerde bu konuda farkta görüşler var. Kimileri, prensipola- rak parti kapaülmasına karşı oJ- duklannı belirtirken, kimileri de RP kapablırsa şeriatçı akıma bir Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Burka>; "Refah hi bir sınav \ erme- di, bir başka partinin kapatümasına seyirci kaldı. Düne kadar hep ilerici pariiler kapablırdı. Bugün sıra bir dinci partiye geldr dedi. mın olduğu yerde südürmek için istiyorum. Banş mücadelesini, özgürlük mücadelesini insanlan- mın içinde yaşayarak sürdürmek isterim, ama ne yazık ki bu koşul- lar benim için yok. Benim duru- mumda olan birçok insan için yok. Çünkü bizim yurüttüğümüz siyasal çalışma yasal sayılmıyor. - Yılmaz hükümetinin son du- rumunu, partiniz ve Türkiye'nin geleceği açısından nasıl değerlen- diriyorsunuz? - Birönceki Erbakan-ÇiDerko- alısyonu toplumu bunaltrraştı. Bu nedenle gidişiyie toplum bir par- ça soluk alırgibi oldu, kamuoyun- da bazı umutlar doğdu. Ne var ki biz, Yümaz-Ecevit hükümetıyle ilgili olarak da daha baştan iyim- ser değüdik. Bir kere bu hükümet, kendi gücü ve sivillerin becerisiy- le değil, askerlerin baskısıyla ku- ruldu. Dün olduğu gibi bugün de temel politikalan MGK -gerçek- te askerler- belirliyor. Aynca ko- alisyon ortaklan, en başta Yıl- maz'la Ecevit, bildik, denedik ki- şiler; değişimci, reforumcu değil- ler. Oysa Türkiye'nin sorunlan ancak değişime, banş ve demok- rasiye yönelik ciddi, cesur politi- kalarla çözülebilir. Hükümetin kuruluşu uzerinden altı aya yakın bir zaman geçti. Bu süre içinde yalnızca 8 yıllık zo- runlu eğitim yasasını çıkarabildi- ler. Bu yasa da ancak demokratik bir eğitim sistemiyle yararlı so- nuçlar verebilir. Oysa egitimin özü bilimsel ve demokratik değil. Yılmaz hukü- meti bu altı ay içinde, ülkenin te- mel sorunlannı çözme yönünde hiçbir ciddi adım atmadı. Bunla- nn başında ise ülkenin banşa ve demokrasiye olan ihtiyacı geliyor. Bunun anahtan Kürt sorununun adil çözümüdür. Ülke yılda 10-12 milyar dolara varan savaş harcamalanndan ve savaşm yol açtığı yıkımdan kur- tulmadıkça ekonomik krizden kurtulamaz. Demokrasinin yolu da sLsttnıin kendi içindeki çatış- mada tarafolmanın gereği ouna- dığını \urgulu\orlar. Bu konuda siz oe düşünüyorsunuz? RP ve şeriatçı düzen - Siyasi partilerin kapatılması- na ben de prensip olarak karşıyım. Rejim habire parti kapatıyor. Yal- nızca işine gelen partilere alanı açık tutuyor. Düne kadar hep sol, ilerici partiler kapatıldı. Şimdi sı- ra bir dinci partıde. RP'nin temsil ettiğı dinci akım, düne kadar, ırk- çılık gibi, rejimin bir yedek gü- cüydü, sola ve Kürtlere karşı kul- lanıldı. Ama fazla büyüdüğü, ik- tidara talip olduğu, burjuva değer- leri ve yaşama tarzım tehdit ettiği için de şimdi onu budamak isti- yorlar. Biz bu tutumu destekleme- yiz. RP'nin ne olup olmadığı ayn bir konu. O, gerek muhalefettey- ken, gerekse iktidara ortak oldu- ğu şu son dönemde iyi bir sınav vermedi. Başka partilerin kapan- masına seyirci kaldı. DEP'li Kürt milletvekillerinin dokunulmazlık- lannın kaldınlmasına destek ver- di. Çiller'in politikasma perde ol- du, çeteleri korudu. Kısacası, RP'nin demokrasi diye bir soru- nu yoktur. Bugün kapanma ile yüz yüze iken demokrasi üstüne söyledikleri ise tam bir ikiyüzlü- lük. SÜRECEK Fiyat gizleniyor Çiller ABD'deki apartmanı sattı ANKARA (UBA) -DYP Genel Başkanı Tansu Çfller, eşi Özer Çfller ile aralannda çelişki yaratan ABD'deki mal varlığını satma planını uygulamaya koydu. Çiller, mal varlığı konusunda açılan soruşturma dosyalannın yeniden gündeme getirilmesi için gereken bir yılhk sürenin dolmasma az bir süre kala ABD'nin Maryland- Rockville bölgesinde bulunan ve Meclis'e verdiği mal varlığı beyanında yaklaşık değeri 100 bin dolar olarak gösterilen apatmanını sattı. ÇillerMn 1995 seçimlerinden önce Erzurum dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, "ABD'deki riyk l İ' aileJerine bagışlayacağnn'" sözlerinden sonra Çiller çifb arasında yazılı bir sözleşme yapılarak mevcut mal varlığı yan yanya payiaşıldı. Bu paylaşımın ardından Çiller, Amerika'nın Maryland-Rockville bölgesindekı apartmanını bir süre önce satışa çıkardı. Geçen günlerde de apatmanın satışı gerçekleşti. Apartmanın kıme ve kaça satıldığmı gizli tutan Çiller'in, satıştan aldığı paranın bir kısmını Türkiye'ye getirdiği, kalan kısmını ise henüz alamadığı belirtildi. En lûks semtte Amerika'nın başkentı Washington'da bulunan Maryland-Rockville, şehrin en lüks semtlerinden biri olarak biliniyor. Bu semtte, American Dream (Amerikan Rüyası) olarak isimlendirilen bahçe içindeki müstakil ev tipleri yoğun olarak bulunurken, o bölgedeki emlakçüer, Amerika için yaşlı sayılabilecek 20 yıllık bir binanın bile fiyatının 350 bin dolann üzerinde olduğunu söylediler. NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calislar@raksnet.com Ankara'dan Notlar ve îstanbul'da Bir Sempozyum Bir TV programı nedeniyle önceki gün Ankara'daydım. Meclis'e gittim. Yaşar Topçu, gensoru önergesinden kurtul- du. Şimdilik hükümetin devamı açısından bir sorun yok. RP'nin kapatılması davası, Ankara ku- lislerinin en önemli konusu. RP kapatılırsa ne olur, kapatılmaz- sa ne olur sorusuna herkes ce- vap anyor. Sağ partiler, RP ka- patılırsa, bu partinin seçmenle- rinin nereye yöneleceğinin he- sabına şimdiden girişmişler. Kapatılmazsa RP nasıl bir yol izleyecek sorusunun cevabı da çok önemli. Her iki halde de çeşitli senar- yolardan söz ediliyor. Hatta RP'nin kapatılması halinde, bir erken seçimin bile gündeme geleceğini belirtenlervar. Anka- ra gündeminin önemli konula- nndan birisi de, acele Meclis'e getirilen "Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınlan Hakkında Kanun"ur\ değişiklik taslağı. Hükümet tarafindan Meclis'e getirilen ve komisyonlarda tar- tışılmaya başlayan kanun, eğer bu haliyle Meclis'ten geçerse büyük satancalar taşıyor. Kanun taslağı, eskiden birTV veya radyo kuruluşunda yüzde yinmilik pay sahibi olma sınınnı kaldınyor. Artık bir kişi, bir kana- lın, hatta daha da ileri giderek birkaç kanalın sahibi olabile- cek. Daha da önemlisi, eskiden yayın kuruluşlannın yüzde onu- na sahip olanlar ve yakın akra- balan devlet ihalelerine giremi- yorlardı, taslak bu engeli de kal- dınyor. Yani, kanal sahipleri devlet ihalelerine girebilecekler. Bu ise, siyasi iktidariarla yayın sahiplerini büyük bir çıkar birli- ğine doğru itiyor. Böyte bir işbir- liği, yayıncılık ılkelerini temekjen zedeleyecek birtehlikeye işaret ediyor. Ankara'dan Çankın'ya gidi- yorum. Çankın Cezaevi'nde ya- tan ve Yargrtay'daki dosyalan 17 Aralık'ta görüşülecek olan Ankaralı üniversite öğrencileri- ni ziyaret edeceğim. Üniversite harçlannı protesto eylemlerine katılan ve "silahlı çete" kurduk- lan gerekçesiyle 18 yıla varan cezalara çarptınlan gençlerie il- gili verilecek kararda, uluslara- rası kamuoyunda merakla bek- leniyor. Aynca bu karar, Türki- ye'nin yönelimleri konusunda yeni işaretler verecek. Çete üyeterinin serbest dolaştığı Tür- kiye'de, protestocu gençlerin "silahlı çete"sayılması, bakalım Yargrtay'ca nasıl değerlendiri- lecek? Merakla ve dikkatle izli- yor ve bekliyoruz. ••• istanbul'da, Türkiye Bilimler Akademisi CTÜBA) uluslararası önemli bir sempozyum düzen- liyor. Uluslararası çapta birçok bilim insanının katılacağı sem- pozyumda "insan haklannın gelişimi" tartışılacak. Profesör Dr. Ayhan O. Çavdar'ın baş- kanlığını yaptığı TÜBA'nın top- lantısında, Fransız Akademisi, ABD Ulusal Bilim Akademisi, Avrupa İnsan Haklan Mahke- mesi gibi önemli kurumlardan bilim insanlan yer alıyor. Sempozyuma, Türkiye'den Boğaziçi Üniversitesi, Marma- ra Üniversitesi, Hacettepe Üni- versitesi, Başkent Üniversite- si'nden bilim insanlan, insan haklan konusunda tebliğler su- nacaklar. Aynca yöneticiliğini Profesör Şevket Pamuk'un yapacağı yuvarlak masa toplantısına, yi- ne insan haklan konusunda ça- lışmalan olan, Profesör Korkut Boratav, Profesör Rona Ay- bay, Profesör Semih Gemal- maz katılacaklar. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki sempozyum, Türkiye'deki bilim çevrelerinin, ülkemizin önemli bir yarasına parmak basması ve çözüm araması bakımından büyük önem taşıyor. Avrupa Birliği tartışmalannın gündem- de olduğu bir sırada, önde ge- len birçok bilim insanımızın, uluslararası önemli kişilerin de katıldığı bir sempozyumda bir araya gelmesi, yeni bir gelışme- yi haber veriyor. Artık, Türki- ye'de bilim çevreleri insan hak- lan konusuna geçmişe göre da- ha duyarlı davranacaklannı ve çözüm arayacaklannı da ilan et- miş oluyoriar. Bugüne kadar, tek tek bilim adamlannın ve insan haklan ku- ruluşlannın çıkışlanyla sınırlı ka- lan insan haklan sorunu, artık kolektrfi ilgilendiren bir konu olarak üniversitenin ve bilim çevrelerinin gündemine giriyor. Bu sempozyumun gerçekleş- mesine emeği geçenleri kutla- mak gerekiyor. Umanm bu bir başlangıç olur ve devamı gelir. Toplantının sonuçlannın ve sunulacak teb- liğlerin yeni ufuklar açması dileğiyle. CIMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOGLU TDK sözlüğüne göre "şapka" dilimize Rusça'dan gelen bir sözcük. Gerçekten her iki dilde de yazılış ve okunuşlan aynı. Fakat tıpkı Fransızca "chapeau" gi- bi bu sözcük de Latince "caput" (baş) sözcüğünden türemiş olmalı. Zaten bütün yollann Roma'ya çıkma- sı gibi Bat dillenndeki bir çok sözcüğün arkasında La- tince var. Dilimizde bu dillerden pek çok sözcük bu- lunduğuna göre, "Kibarfık Budalası"n\n ünlü kahra- manının "farkında olmaksızın nesir konuşması" gibi, farkında olmaksızın Latince konuşuyoruz demektir... Tıpkı, Anadolu'nun, Asya'nın, Ortadoğu'nun, Kafkas- ya'nın, Balkanlar'ın, eskı, yeni nice halklannın dilteri- ni yine farkında olmaksızın konuştuğumuz gibi... Şaka bir yana, yabancı kökenli bir sözcük herhan- gi bir dile girmiş ve artık onun malı olmuşsa, bundan tedirgınlik duymak için ne gibi bir neden olabilir? Dil- ler (ve genel olarak kültürier) sürekli etkileşımdedir. Bu, hem kaçınılmaz, hem de zenginleştirici bir okjudur. Yeter ki bu etkileşım, etki altındaki dılin doğal gelişi- mini bozucu nitelikte olmasın. Balkan ülketeri dilleri- ne (özellikle Bulgarca'ya) bir çok sözcük kazandıran dilimiz Türkçe, bir zaman yazı dilini istila etmiş olan Arapça ve Farsça'ya karşı haklı bir kimlik savaşımı verdi. Bu savaşım Türkçe'nin başansıyla sonuçlandı. Fakat bu arada, karşılık bulunamayan birçok sözcük ve kavram, kullanım dışı kaldı, ya da yanlış kullanılı- yor. • • • Arapça-Farsça kökenli, fakat konuşma ve yazı di- limize girmiş, yanlış kullanılmalan sözkonusu olama- yacak kadar benimsenmiş kimi sözcükterin son za- manlarda sıkça rastlanan yanlış kullanımlanna veri- lebilecek örnekler saymakla tükenmez. Bunlann be- ni en çok tedirgin edenlerinden biri.sıfat olan 'aynı" sözcüğünün, zarf olan "aynen", yine zarf ve üstelik Türkçe bir sözcük olan "tıpkı" yerine ısrarla kullanıl- makta oluşu... Bir örnek; üstelik bir öğretim görevlı- sinin yazısından: "Fransa'da da, aynı Türkiye'de ol- duğu gibi...", "...aynı Türitiye...", yani, değişmemiş, aynı kalmış Türkiye... Oysa yazann söylemek istedi- ği bu değil... Daha önceki bir yazımda, bir TV sunucusunun, Cumhurbaşkanının birkonuşmasındaki "tabiidir" (do- ğaldır) sözcüğünü "tâbidir" (bağımlıdır) biçiminde okuduğunu yazmıştım. Önceki gün, önemli birgaze- temizde, tanınmış bir gazetecinin yaptığı söyleşinin sunuş yazısında, Sayın Ecevit'ın son şiirini sayın eşi- ne "arfefm/ş"olduğunuöğreniyoruz... Bunu tanınmış gazetecinin dalgınlık sonucu bir hatası da saysak, yazı işleri sorumlulannın böyle bir dil yanlışını atlama- lannı nasıl açıklayacağız? Bu gidişle yakın bir gele- cekte şöyle cümlelerin yazılıp söylenmesi yadırgatıcı olmayacak: "Rahatsız ettim, atfedersiniz..." ••• Kimi kavram ve sözcüklerin dilimizden sürgün edi- lişi ve kimiierinin yanlış kullanılmalannın yani sıra, di- lin bozulmasına ilişkin olarak yine son zamanlarda gözlemlenen bir başka olgu, özellikle teknoloji alanın- da Ingilizcenin gittikçe artan bir hızla dilimizi istila et- mekte oluşu... Erkan Altınsoy'un gazetemizde ya- yımlanan bu konudaki bir yazısı ("Otomobilin konuş- tuğu dil Türkçe mi?") dikkatlerden kaçmamış olma- x hdıf.Vaada, otomobıl pazartamasında (reklam metin- teri vb.).liuJİanılan dil örnekleniyordu: "Lansmapı şu tarihte yâpılan model kendi segmanında çok iyi bir yeredindi." Yada "Yeni showroom'umuzaçıldı. Oto- mobilde cruise control ve immobiliserde var..." vb. Bu cümlelerin Türkçe olduklan herhalde ileri sürüle- mez, ••• "Hürriyet"teki bir yazısında Mümtaz Soysal CSöz- cükler", 16.11.1997) TÖMER'in bir araştırmasının so- nuçlannı aktanyor. Buna göre, Amenkan ılköğretim okullannın ders kıtaplarında 71.681, Almanya'da 70.400, Japonya'da 44.224, italya'da 30.193, Suudi Arabistan'da 13.579 sözcük bulunmaktayken, Türki- ye ilköğretim kitaplannda bu sayı sadece 7.260. Bu dil yoksulluğu karşısında "Bir Türk dünyaya bedel- dir" özdeyişini bir Amerikalı ve bir Alman 10'ar, bir Ja- pon 6, bir ftalyan 4 ve bir Suudi Arabistanlı 2 Türke bedeldire çevırsek acaba çok mu yanlış olur? • • • "Şapka" sözcüğü beni nerelere getirdi... Oysa ama- cım, "SaintJosephlilerDemeğrnin elıme epeyce za- man önce geçen bir basın duyurusundan söz etmek ve bunca geciktığim için özür dilemekti... Prof. Ateş Vuran imzalı duyuruda, radyo televizyon ve başında düzeltme (inceltme) işaretlerinin (sapkalann) kullanıl- maz oluşu haklı olarak eleştiriliyor ve duyuru, "Şap- kamızı geri istiyoruz!" cümlesiyle sona eriyordu... Feyza Hepçilingirler'in "Türkçe Off" adlı değerli ya- pıtında da (Remzi Kitabevi, 1977) dilimize ilişkin bir- çok sorunun yani sıra bu "şapka" soaınuna değinil- mekte... Yaşamsal önemde bir konuda, bu kez ders kitaplanndaki sayısız dil yanlışlan konusunda bir baş- ka değerli çalışma ise henüz yayımlandı: (Gülsün Özakın, Muammer Karadaş "Ama Öğretmenim Bu Yanlış" Kora Yayın, Kasım 1977). Evet. Dilımizin ciddi sorunlan var... Onlara çözüm- ler bulabilmek için öncelikle şapkamızı geri isteyelim. Sonra, uzmanlann uyanlanna kulak verelim... Ve son- ra şapkamızı önümüze koyarak, Türkçe'nin nereye geldığini, nereye gıtmekte olduğunu serinkanlılıkla düşünelim... DinozoRH A F T A L I K M İ Z A H D E R G İ N İ Z Kan basmcmı düzenler, şekeri düşürür, pekliği giderir. ÇIKTl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear