23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
«YFA CUMHURİYET 27 AGUSTOS 1996 SALI 10 DIZIYAZI Cendine bir kişilik arıyor Murat, Doğulu kimliğiyle Istanbul arasına sıkışmışlığının farkında Bir gün doktorolacak ama...Istanbul'un "öteki" çocukları "urat, Tıp Fakültesi öğrencisi. On yedi yaşında ilk kez kitap okuyan, ama ortaokulda yazdığı kompozisyona sığdırdığı düşlerinin peşinde koşan jenç bir adam. Yirmi yaşında ve en çok Kürt kimliği ccıtıyor canını. En çok da iç savaşın çıkmasından korkuyor. ÖQğulu kimliğiyle Istanbul arasında sıkışmışlığının fırkında. kendine yeni bir kişilik anyor... Bu nasıl bir şehir ki hiç bir farkı yok Elazığ'dan. Alabıldiğme hırçın. O mtmaya çahştık- ç. elinden kaçan dünyanın ıplerinin hır- cnlıgı bu. Daha yeni yüzleşmeye başla- dğı Kürt kimliği acıtıyor canını. Batıya ytklaştıkça Dogululugunu da sürüklüyor p-şinden. Sankıbirşey varbirilerininelin- d•. obaşını kaldırdıkça törpülüyor. Teyp yok. fotoğraf da. Çünkü Murat. Çazı Mahallesı'ndeoturuyor: çünkü Mu- ra. Elazığh: çünkü Murat Ale\ı: çünkü \urat tıbbıyelı. Çünkü Murat korkuyor... Bj yüzden .-»oyadı da yazılmayacak. Ne- d;n bu kadar korku? "Bu mahalledeyaşa- ııak suç" dıyecek Murat ve örnekleye- cck: ~Mahalleden >as.li bir anıca köyüne git- tigeçen \ıl. kimliğini kaybetmiş. Yenisini çfcartmak için ilçeye girtiğinde polis sor- mış.'teröristleremiverdin?'Köydcdeğil, İsanbul'da oturduğunu söylemis, amca. Polis semtini sormuş bu kez. Cazi Mahal- lesi'ni duyunca "orasr demiş polis Şır- nak'tan beterdir." Üstelık Gazı Mahallesi olaylarından çok önce yaşanmış bu olay. Daha geçen gun, CenıeM'nın önünde polis kalabalığa copla saldırmış. kaçarken ayakkabılan avagından fırlamı*. Kameralara yakalan- ma korkusundan daha da hızlı koşmu:>, parçalanan tabanlarının acısını çekmiş günlerce. Bütün bunlan duyunca, yaşa- yınt_a nasıl korkmasın ki Murat? Ama önce Elazığ'dakı günlerinden söz- reyp yok. fotoğraf da. Çünkü Murat Gazi Mahallesi'nde oturuyor. çünkü Murat Alevi. çünkü Murat korkuyor, Nıye mi? Daha geçen gün, Cemevının önünde polis kalabalığa copla saldırmış, kaçarken ayakkabılan ayağından fırlamış. Kameralara yakalanma korkusundan daha da hızlı koşmuş, parçalanan tabanlarının acısını çekmiş günlerce. etmelı Murat'ın. tıbbıyeye uzanan yoluna bakmalı... Devlet memuruydu babası. annesı ise e\ kadını. Üç kardeşinbüyüğüydü Murat. Bahçe ıçınde, elma. erik agaçları arasın- daydı e\leri. İlkokul ikinci sınıftaydı. ba- bası Trabzon'a tayın edildı. Denizi ilk kez gördü Murat. masa tenisini. basketbol to- punu da. Amatör bir takımda basketbol oynadı. bıraz da futbol. Okuldaki arkadaş- ları "SenKürtsün~diyorlardı. Neolduğu- nubılmiyordu Murat. Kürt'ledigerlerinin fark neydi. anlamıyordu. Alevi olduğunu ise gızlıyordu. Çünkü annesi öyle istıyor- du. \edenıni soruyordu. bir yanıtı yoktu. Karadenız in^anı farklıydı Doğululardan. Murat. onların daha çalışkan, daha yara- tıcı olduğunu düşünüyordu. Örneğin yaş- lı bir kadın. kasabadan aldığı tele\ ızyonu sırtında taşıy ordu köy üne. Onlarda ise ge- nış araziler vardı ama kullanılmıyordu. De\letin tanmı desteklemedıgini. verim- li arazilenn bu şüzden ekilmedığinı son- raları öğrenecekti. Kücük işletmeci Ortaokul ikinci sınıftaydı annesı hasta-" landı. Ruhsal bunalım geçiriyordu. Onun- la birlikte Istanbul'a geldi. Bir yıl sürdü tedavisi. Elazığ'a tayinini istedi babası. Sonra karısım çocuklanm da çağırdı ya- nına. Şimdi yeniden kendi mahallesinde. arkadaşlannın arasındaydı Murat. İlk işi kendısine bir masa yaptırmak oldu. Bah- çeye kurdu masayı ve haber saldı arka- daşlarına. "Yeni bir oyaın >ar size öğrete- ceğim ve bes, bin lira karşılığında oynama- nıza izin vereceğün..." Kısa sürede yayıldı haber. Sadece mahalle ve okuldaki arka- daşları degil. başka semtlerden gençler geliyordu. Harçlığını çıkarmakla kalma- dı. neredey se babasından çok para kazan- dı. O sıralardı bırbisıkletı olsun istedi. A- ma babasının maaşının neredeyse tümü annesinin sağlık harcamalanna gidiyor- du. Murat'ın kazandıklan iseevingeçimi- ne. Bu yüzden masa tenısınde kendisine rakıp çıkanlann "Hadioynayalım" denıe- lerini duymazhktan geliyor. bir işletmeci gibi da\ranıyordu. Daha çok kazanmak istiyor^a o tek nıasayı müşterilere bırak- malıvdı. Babası karşı çıkıyordu bu ilk işi- ne "lyi şeyler yap" diyordu. Bahçe sula- malıydı. mşaatlarda çalışmalıydı. Murat ise en iyisinin bu olduğuna inanıyordu. "Onlardan daha ilerdeyim r> diye düşünü- yordu ••Onların akılları. bilgüeri yetmi- yor™ " Cstelik derslerini de aksatmıyor- du, o halde... Babasıyla çatışmaları o yıl- larda başladı. Lise bittığinde kararlıydı. üniversiteyi okuyacaktı. Kafasında tek bir düşünce vardı. doktorolmak. Babası yıne karşı çık- tı. hem uzun bir eğıtim gerektiriyordu doktorluk. hem de masraflıydı. Bir mü- hendıs olsaydı. ya da öğretmen. Dinleme- di Murat. Istanbul'a gelip. Gazi Mahalle- si'nde bir akrabalannın yanına yerleşti. Ortaköy'dekibırkursayazıldı.tlkgün. ilk derste öğretmen herkesi kaldırıp sordu. "Hangi lisedensin? 1 " Kabataş, Kadıköy. Esenler... Sıra Murat'a geldiğınde. okulu- nun ismını söy ledı Şaşırdı öğretmen. "İs- tanbul'da böy le bir okul \ar mı' diye sor- du. "Hangi semtte?" Elazıg'daki bir lise olduğunu duyunca daha da şaşırdı öğret- men. Giyımi farklıydı sınıftakilerden. ko- nuşması. sorduğu sorular... Onlar kadar rahat değildi. Olu^turduklan grubun içi- ne gıremiyordu. Kendi alışkanlıklarının da etkisi vardı bunda. Küçük bir kentte büyümüştü. kızlarlakonuşurken yüzü kı- zarırdı... Doğulu kimliği, üzerindeki bas- kılar yanıbaşındaydı. Kırmaya çalıştı, ba- şaramadı. Dışlandığını hissetti. Bu daha da hırslandırdı onu. Daha çok çalıştı. Ga- Kınldı. Ne Kürt ne de Alevi kimliğını açıklamadığı, politika bir yana kültürel et- kinliklere bile katılmadığı okula gitme- meye başladı. Okuldan korkuyordu önce- leri. derslerin çok ağır olacağını. altından kalkamayacağını düşünüyordu. Günde en az yirmi saatini okula ve derslere verme- liydi. Ama dersler başladığında hiç de korktuğu gibı olmadığını gördü. Sosyal yaşamı boştu. eğitimi de basitti. Herkes kadav radan bahsediyor, ölü bedenlenn şa- kaları yapılıyordu. ikinci sınıf öğrencile- ri kadavra üzerindeki çalışmalannı anlat- tıkça. Murat'ın gözünün önüne derisi yü- zülmüş insanlar geliyordu. Çünkü derste canlıbirinsanınderisinıyüzeceklerinisa- nıyordu. İkinci yıl kada\rayı görünce an- ladı yanılgısını. Belki de kendı yanılgısı- na duyduğu kızgınlıktan ölü onu korkut- madı. Polltikaya girerken... Istanbul'a geldığı yıldt, biryandan kur- sa gıderken bir yandan da bir lokantada garsonluk yapmaya başladı. Yüzü. hare- ketleri hizmet alanını belirledi. aile salo- nunda çalışacaktı. Seçunlenn yaklaştığı günlerden birınde kalabalık bir masada aliîjkanlığı olmamasına bağhyordu. popü- ler kitaplardaydı aklı. Cem Ersever öldü- rüldügünde. onunla ilgili yayınlan edindi. Sıramüzikteydi. Birenstürmançalmıyor- du. müzık dınlemekten pek hoşlanmıyor- du ama türünü değiştirdi. O güne kadar dinlediğı bir Orhan Gencebay'dı. Şimdi yavaş yavaş da olsa kulaklannı ona kapa- tıyordu ama o yine de diğer sanatçılardan farklıydı. Türkiye bir hukuk devletı olsa. Gencebay da bazı düşüncelerinı açıklaya- bilırdi. Murat'a göre o diğerlerine göre daha entelektüel ve insancıldı. Ferhat Tunç'un şarkılan takıldı sonra diline. Yi- ne de müzik dinlemeye alıştıramadı ken- dini. Sinema da hep uzak durmuştu ona. On yedi >ıl »onra ilk kez sinemava gitti- ğınde. bunu bir alışkanlığa dönü^tünnesi gerektiğinı söylemişti kendi kendısine. A- ma başaramadı. Belki de kişiliğı oturma- mıştı henüz. fiöy le düşünüyordu. Para so- runu da vardı labıı ama ana neden çabuk alışkanlık kazanamamasıydı. Tiyatroyla ise bir kez bir kültür merkezının sahnele- digi "Haziranda Ölmek Zor" oyununda tanışmıştı. 0nun da bir ikincisı olmaya- caktı. alışamıyordu... Biryandan kendini sorgular ve ögrenmeye çalışırkeıı solun neresindeyeralacagını düşünüyordu. Ge- Gecekonduda yaşamak zor. Hele bir de metropolün farkındaysan.. zi Mahallesi'nden kalkıp hergün Orta- köy "e gidiyordu. ^er bulup otursa da. ayakta kalsa da hep elindeydi kitaplar. Lni\ersiteye hazırlık dergilennin nere- dey se tümüne abone oldu. çünkü ilk yüze girene para ödülü vardı. Bırkaç ev ötede oturan yakın akrabası bile sekiz ay boyun- ca yüzünü göremedi Murat'ın. Geceleri de eve kapanıyor. sabaha kadar çalışıyordu. Sonuçlar açıklandığında üzüldü, ilk beş yüzün içindeydi, Tıp'ı kazanmıştı ama pa- ra ödülünü kaçırmıştı... Okullar açıldıktan bir süre sonra, artık bir emeklı olan babası da annesi \e kar- deşlerinı alıp tstanbul'a geldi. Küçük bir e\di yaşadıklan. Bir süre sonra sorunlar çıkmaya başladı. Okuldan geldiğinde ha- zır yemek olsun istiyordu ama annesi hâ- lâ hastaydı. Ders çalışamıyordu. çünkü gürültü bitmek bilmiyordu. "Susun, ders çalışmalı>ım''diyordu ama dinleyen yok- tu. Birşey söy lemiyorlardı ama Murat his- bedıyordu ki. Tıp'ta okuması. doktorçıka- cak olması umurunda deâildi ailesinin. tartışma çıktı. Konu, "Oyumuzu kime \e- relim"'di. Söyledikleri ısimlerden. hemen hemenhepsinııısağcıpartilerdenyanaol- duğu ortadaydı. Murat'ı çağırıp sordular. "Sen ne düşünüyorsun bu konuda?" Ne diyeceğini bilemedı. Bir süre düşündük- ten sonra. "Tiirkiye'nin tam bağımsızlı- ğından yanayim" diyerek başladı konuş- maya "Milli kaynaklanmızı kullanmalı- yız." Müşteriler şaşınp kutladılar. Bu kez soru sorma sırası Murat'taydı. "Siz kim- lerdensiniz?" Ülkücü olduklannı söyledı- ler. Murat, ülkücülerle aynı düşünebildı- ğı ıçın kızdı kendine. Şimdi öğrenme. an- lama \e kendini sorgulama zamanıydı... Hem düşünecek hem de garsonluktan kargotaşımacılığına, kumaşbaskısına. ı.ş- ten işe atacaktı kendisini... On yedi yıl bo- yunca. vanı o ana kadar hiç kitap okuma- mıştı. Ögrenmek ve sorgulamak ıçin kı- taplarasanldı. LğurMumcu'nunbirısmı- ni duy muştu o güne kadar. "Rabıta"sını bir solukta bitirdi. Onu Mumeu'nun diğer kitaplan ızledi. Sonra Aziz Nesin. Okuma lı^iıninin ya\aş olduğuna inanıyordu. Sol- cu gruplara baktığında kendılenni Gazi Mahallesi halkınayeterinceanlatamadık- lannı görüyordu. Ona göre sonunda kime inanırsa ona giderdi halk. Sol gruplar ise o giiveni veremiyorlardı Kabaydılar \e materyalistdüşünüyorlardı. Halkınbırta- kım inançlarına saidırıyorlardı. Halk bu kadar peşinde gıdiyorsa küçümsememe- lıydı dını. Onun bir ınancı yoktu ama tam olarak bir ateist olduğu da söylenemezdi. İnsanlar bu dünyada olanları tümüyle açıklay anıadıklan sürece de bu böy le ola- caktı. Solculardan ısteğı dinedaha saygı- lı olmalanydı. Bu toplumun daha temel çelişkileri vardı. onlarla uğraşılmalıydı... Onu en çok korkutan da bir iç savaşın çık- masıydı. Askıya alınan aşk... Sıra kadın erkek ilişkilerini anlatmaya gelince. bilgilenme sürecinde öğrendik- lerini anbtacaktı Murat. Ona uöre cinsler 'Dflimden vazgeçmem' îsfanbul"a ük geldiijnde gürültü şaşkına çevirdi Murat'ı. Gece on ikiyle sabah dört arasında uyuyabiliyordu o kadar. Bir yıl boyunca otobüse binmekten ürktü. Her binişinde nasıl ineceğini düşünüyordu. Bu yüzden belki de bildiği semtlerin sayısı beşi geçmedi. Sorsanız nereleri biliyorsun diye, "Gaziosmanpaşa'* diyecekti "Eyüp, Beşiktaş, Eminönu, Adator." Karşıya belki iki belki de üç kez geçmişti. Deniz kıyısında oturmak hoşuna gidiyordu. bunun için de seçtiği tek yer vardı, Sarayburnu. Oysa televizyondaki fîlmlerde izlerdi bu kenti. Kendini kaptınrsan Istanbul seni yerdi. Her türden insan vardı. Bu yüzden Doğululuğu korumak, çevrenin dışına çıkmamak gerekiyordu. Sonralan değişti düşünceleri. Nerede yaşıyor olursanız olun, yasadıgınız toplumun da bir kültürü vardı. Doğulu kültürün bütün özelliklerini taşısanız da bu yenilikleri ister istemez görmek zorundaydınız. Şimdi böyle düşünüyordu iîjte ve gördü. Biraz daha cesareti arttı. Korktuğu şeylerin üzerine gitmeye başladı. kitap okudu. Kadın erkek ilişkilerine bakışını biraz da olsa değıştirdi. Kardeşleri çok daha farklıydı. Anne ve babası bütün özelliklerini korurken kardeşleri tümüyle batılılaştı. Yeniliklere kendısint açmasına rağmen dile karşı direndi Murat. Beraber okuduğu arkadaşlannın Istanbul Türkçesinde koıiuşabilmek için harcadıklan çabayı yadırgadı. Belki kabaydı ama Kürtçe kendi diliydi. Sonuçta bir Kürttü ve Türkçe konuşmak zorunda değildi. Ama bu kimliği de ona kazandıran Istanbul'du. Karadeniz'de "Sen Kürtsün" dediklerinde şaşıımalan, Alevi kimliğini gizlemeleri geriierde kalmıştı artık ve Murat şu an doğruyu bulduğuna inanıyordu. Ama yıne de okulda ne Alev i ne de Kürt kimliğini açıklayabilmişti. Korku\ordu... arası ilişki de genel üretım ilışkilerinden kaynaklanıyordu. Şu anda dünyada kapi- talizm hâkimdi ve iki cinsin ılışkılerını de o belirliyordu. Kadın bir meta ıdı bu sıs- temde. Cstelik tarihin hıçbır döneminde görülmedigi kadar alınır satıhr bir hale getirmişti kadını. Ya o. bir kadını sevmiş. miydi hiç? Lise döneminde. kendı sınıf- lanndan bir kıza âşık olmuştu. Pek buluş- tuklan konuştuklan söv lenemezdi.çünkü toplumun yasaklan araMndaydı aşk da. bır kızla erkeğin arkadaşlığı da. Ilışkileri an- laşıldıgında. çevre kendini göstermıştı. "Sen derslerinc baknıahsın önce". "Hani ünrversitevi de okuyacaktın." Murat çev- renin kontroliine bıraktı kendini. ilişkisi- ni kendı tanımıyla askıya aldı. Bu şehir. Istanbul belki yeni aşklaragebeydı ama... İstanbul'da yaşıyorolmak yetmiyordu kı. Doğunun etkisi üzerındeydi lıâlâ. Orada yaşayan insanlann geleneklerıyle sıkı sı- kıya çevrelenmıştı. Örneğin onlar gıbi düşünmese de ev li- likten önce sevişemezdı bir kadınla. Bas- kı hem dışarda hem de içindeydi. biliyor- du. Onların arasındayken yaşayamazdı düşüncelerinı. Öte yandan bunun doğru- lugu da tartı^ılırdı. Şu yaşanan ilı^kilenn de özgürlükle alaka>: yoktu. Önemlı olan kadınla erkeğin neden bır araya geldiğiy- di. O özgürlük denilen şeyler sanatçılarla sporcular arasında yaşanırdı. Daha çok reklama. çıkar sağlamaya yönelik ilışki- u anda dünyada kapıtalizim hâkimdi ve iki cinsin ilişkilerini de o belirliyordu. Kadın bir meta idi bu sistemde. Üstelik tarihin hiçbir döneminde görülmedigi kadar alınır satıhr bir hale getirmişti kadını. Ya o, bir kadını sevmiş miydi hiç? Lise döneminde, kendi sınıflarından bir kıza âşık olmuştu. Pek buluştukları konuştukları söylenemezdi.. lerdı. Yine de iki taraf da dürüst yaklaşı- yorsa bırbırine neden olmasın... Yok ha- ytr, olmamalıydı. bu da Murat'ın kendini Doğuya yakın hıssetmesindendi belki de... Ona göre bır kadınla bir erkeğin bır a- raya gelebilmesi için birçok şeyınortak ol- ması gerekirdi. Bir ınsan polıtıkleştıği za- man yanındakı insanın da kendisı gibi ol- masını ısterdı. Solcu bırerkek sağcı bir ka- dınla asla bır araya gelemezdı. Çok güzel olabilirdi kadın. ya da çok seksi ama Mu- rat için öneml i olan düşünceydı. Sekse ge- lınce... Bu konudakı sorulan yanıtlamaya- caktı, seksı nasıl yaşadığına ılişkin soru- lara yanıt vermeyecektı. Ama sokaktaki adam gibı bakmıyordu. Bazı normlan \ar- dı. sabah ışe gıden. akşam televizyon sey- reden sonra da sev ışen erkeklerden olma- yacaktı... Kürtaj mı? Hiç düşünmemişti ama in- sanlar isteverek ilişkiye girmişse onayla- mıyordu. fli^ki bıtmı^se. belki de çözüm olabilirdi ama... Hadi açıkça söylemeli. pek doğru bulmuyordu Trabzon'da. daha ortaokuldayken bir kompozisyonda otuz kırk yıl sonrasının düşünü kurmuştu Mu- rat. Liseyi Ankara'da bitirmek vardı o düş- te. üniversite sınavlannda ilk üçe girecek- ti. tıp okuyacaktı. L'fak tefek değişıklik- lere rağmen ulaşmıştı düşüne ama önü tı- kanmıştı şimdi. Kendine aıt bir evı olsun istiyordu artık. Ne annesiyle konuşuyor- du ne de babasıyla. Her ay. thtıyacı olan on mılyon lirayı alıyordu ama bütün ıliş- kileri bu kadardı. Onu onaylamalarını. Tıp'ta okuyor olmasından gurur duyma- lannı istiyordu ama... Babası köyii özlüyOT. oradakı e\i sat- mamakta direniyordu. "Belki" demişti "Bir gün geri döneriz..." Özlemi anlıyor- du Murat. ama dönemeyeceklerini de bi- liyordu. Dönselerdeeski Elazığ değildi ki artık. eski insanlar da yoktu. "Onemliolan bugün" diye düşünüyordu Murat "Sonra yarıııı düşiemeli. Hem yirmi. otuz yıl son- rasını kim bilebilir ki?" Evdekı kımse onun başanlarının. düş- lennın farkında bile değildi. Şimdi kara- rını vermıştı artık. Buokul bitmeli.odok- tor olmalıydı. Kendısi için olmasa bile toplum için bir ^eyler yapmalıydı. O hep bir idealıst olmuştu, hangi nıesleği seçti- ğinde insanlarla daha yakın bir ilişki ku- rabileceğıni hebaplamıştı. Doktorluk bu düşüncelerinin tercihiydi ışte ve ailesine rağmen o bır doktor olacaktı.. yarın: Seriat gelecek, istanbul düzelecek... ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Eşi, Ruhi Su'yu Anlatıyor... Ruhi Su, 1912 yılında Van'da doğdu. Asıl adı Meh- met'ti. Anasını, babasını hiç tanımadı. bilmedi. Kendi de- yişiyle 'Birinci Dünya Savaşı'nın ortada bıraktığı çocuk- lardandı.' Çok küçüktü Van'dan Adana'ya bir ailenin yanına gel- diğinde. Aile çok yoksul bir aileydi. "Amca" diyor, 'arpca' bili- yordu erkeği. Altı yaşına geldiğinde Adana, İngiliz ve Fransız ışgalı altındaydı. işgalin getirdiği sorunlara da- yanamayarak Toroslar'a kaçtılar. Toroslar'a sığındılar, oradan oraya göçtüler. 'Kaç kaç' deniliyordu bu olaya. Kurtuluş Savaşı'nın sonunda Adana'ya döndüler Zaman içinde, 'amca 'nın gerçek amcası olmadığını öğrenmiş- ti bile. Ama anasız, babasız, amcasız, teyzesiz öyle çok çocuk vardı ki o sıralar, hiç önemsemedi. Çocuk olma- yı önemsemediğı gibi. Zeynep Oral, yukarıya aldığım tümceleri, 1 Mayıs 1984'te Millıyet Sanat Dergisi'nde yayımlamış. Ruhi Su. 20 Eylül 1985'te öldü. Onun olümsüzlüğe va- nşının bu yıl on birinci yılı doluyor. Zeynep Oral'ın ko- nuşması, Ruhi Su'nun ölümünden sonra yayımlanan 'Ruhi Su, Ezgili Yürek'te var. Çumhuriyet okuru, Konya'da yaşayan savunman Lüt- fi Özçimen'ın, Ruhi Su'nun sürgün yaşamı sürdürdüğü Çumra'da, Ruhi'ye çok iyi davranan savcı Muharrem illeez'i bulup çıkarmasından sonra, kafamda bir şimşek daha çaktı. Ruhi Su'nun kimselere anlatmadığı kimı öy- külenni aramak istedim. Bu konuda Ruhi Su'nun en ya- kın arkadaşı, yoldaşı Sıdıka Su yardımcı olabilirdi. Sıdıka Su'ya sordum: - Ruhi Su ile nasıl tanıştınız? - Oooo, çok.uzun hikâye, on/an yazacak m/s/n? Çok yazdılar çunkü. - Bir tazeleyelim yani... - Şimdi, Ruhi Su'yu her zaman söylediğim gibi, ön- ce sesiyle tanıdım. Tanıştım. Çünkü, benim ağabeyim Necmi Umut,z/raaf fakültesınde öğrenciyken, Ruhi Su operadaydı. Necmi Umut, ilericı.. birkaç kez hapislere filangirmış birinsandı. Biz, Ruhi'yle sanıyorum, bu yüz- den tanıştık biryerlerde. Ruhi 'den uzun uzun ağabeyim söz ederdi. 1943-1945 arası Ruhi, radyolarda söyledi- ği zaman, ağabeyim kanalıyla Ruhi'nin sesinı tanıdım. Radyoda her 10-15 günde bır -on beş dakika mı. yarım saat mi şimdi tam anımsamıyorum- türkulerı dınlerdik. Benim annem de türküleri seven bir ınsan; o da ğelir, mutfakta ış yaparken önünden önluğü çıkarır, büyük bir saygıyla bizim yanımıza geiır, hep birlikte türküleri din- lerdik. Sonradan 1946 yılında Dil Tarıh Coğrafya Fakül- tesi 'ne (DTCF) geldim, Felsefe Bölümü 'nde öğrenci ol- dum. O yıl, Ahmed Arif'ler de var; Ruhi Su yedek su- baylığını yapıyordu Ankara'da. Sanıyorum. operada oyunlanna engel olunmaması için başka yere verme- mişler. İlk kez Ruhi'yi, yedek subayken, yedek subaygiy- sisiyle tanıdım. DTCF'nın önünde, Nezihe Araz, ben, Ruhi, Ulusa dek yürüdük. - Ben sızı ağabeyim kanalıyla tanıyorum! dıyorum, a- ma Ruhi'nin hiç sesi çıkmıyor. Böyle konuşmuyor, filan. Sustum, daha başka bır şey söylemedım. Bıraz da ğa- ribıme gıttı. 'Nasıl, böyle konuşmuyor' diye. Sonra, U- lus'a geldik, ayrıhyoruz; ben o zaman Yardımseverler Yurdu'nda kalıyorum. Dedı kı: - Kusura bakma, konuşamadık! Çünkû benim bu ak- şam ya da yarın, oyunum var operada, onun için ağzı- mı açamıyorum, hava çok soğuk! Neyse, konuşmamasının nedenini anlamış oldum. Daha sonra hep konuştuk. Çünkü, Ruhi'nin DTCF'de korosu vardı, ben de koroya katıldım; koro öğrencisi ol- dum. Ondan sonra da birlikte olduk; aynı düşüncelenn sahibiyiz; böylece, ahbaplığımız, arkadaşlığımız sürdü. Aramızda herhanği bir şey yok; aramızdaki ilişki,' 1950'nin ortalannda başlıyor, başladıktan sonra da, ay- nı zamanda Ruhi'yle yer altında karşılaştık: Türkiye Ko- münist Partisi'nde (TKP). Şöyle: 0 da TKP üyesi, ben- de TKP üyesiyim! Ama hiçbir zaman (örgütten) konuş- muyorduk. Belki birbirimizi tahmin edebilirdik, ama ya- ni, böyle konuşmuyorduk. Sonra bır 'hücre'cfe karşılaş- tık Ruhi'yle. Böylece hem bu sürdü, sonra aramızdaki ilişki daha gelişti... Veartık, 1951 tutuklaması başlamış- tı: ne yapacağımızı bilemiyorduk; yani evlensek mi. ev- lenmesek mi? Çünkü heran tutuklanacayız, beklıyoruz! Tutuklamalar İstanbul'da başladı, sonra Izmir'e geldi, Ankara'ya gelecek! 11 Kasım 1952'de (ğözaltına) alın- dım ben. Her gece bekliyorum, 'geliyorlar. gelecekler' diye. Gerçekten 05.30'da filan geldiler bana. Evde ara- ma yaptılar, sonra alıp 'Birinci Şube'ye götürdüler. Ta- bii, Ruhi'ye de gelmişler, fakat Ruhi kapıyı açmamış. An- kara Kalesi'nin 'Kaledibf nde oturuyordu Ruhi, o za- man, birinci katta oturuyordu, penceresi caddenin üs- tündeydi; o kapıyı açmamış. Onlar, kapının önünde bı- raz durmuşlar, o tarafa, bu tarafa... Ruhi onları görün- ce, hemen (yandan) çıkmış, köşeyi dönmüş, hemen bir biletalıp Istanbul'a ğitmiş. O zaman, 'Veysel' filmiçev- riliyordu, 'Aşık Veysel' filmı.. Ruhi Su'nun alacağı parası filan varmış, onları almış, ertesigünü uçakla yeniden Ankara'ya dönmüş. 'Ope- ra'ya uğramış; operada çekmecelerinı filan boşaltacak. Ruhi anlatıyor - Daha ben girer girmez 'Opera 'ya, anladım, 'MC git- ti, hemen telefon etti: "Geldi!" diye. (MC ünlü bir sanat- çı, öldü. Adını yazmıyorum.) Ben eşyalarımı topladım. (Opera karşısındaki) Dentzcüer Caddesf ne doğru gıder- ken bir motosikletli polis durdu, omuzumdantuttu. "Ru- hi Su siz değil misiniz?" diye sordu. "Evet. benim!" kar- şılığmı verince. hemen tutup, Kaledibi'ndeki eve götür- dü... Ruhi'yievine götürmüş, evinde arama yapmışlar. On- dan sonra alıp götürmüşler Ruhi'yi Birinci Şube'ye. Ak- şam da Istanbul'a sevketmişler... ; B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\ 2 3 4 5 6 7 8 9SOLftAN SAĞA: 1/ Zafere ınanma- yanlann ya da sa- "• vaşın sürmesını 2 yenılgiden daha ağırsayanlanndü- 3 şünce \e sıyaseti. A 2/ tnsanın var ola- bılmekıçındoğayı 5 değıştırmesı ve doğayı değıştırir- ken kendini de de- ğıştırmesı sürecı... Akıl. 3/ Yön gös- 8 termek ıçın bellı g yerlere konulan işaret... Dağkırlangıcı. 4/ Genellıkleeskı kahvelerde ve evlerde bulunan. duva- ra bıtışık tahta sedır... Yer- me. ödeme. 5/ Türkçe'nın 3 deıçindeyeraldığıdilgru- 4 bu. 6/ Sevınç belirten bır ünlem... Bır vetkınin. ya- sanın ya da kararın yürür- " lüğegırmesıne karşı çıkma 7 hakkı.7/Erzurum"unbiril- 8 çesi... Ilaç. 8/ tki simetrik • odağı olan kapalı eğrı. 9/ Eyerın arka bölümü... Lluslararaü Tıyatro Enstıtüsü'nün sımaesı. YLİCARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir pıyasada aynı malı arayan ıkı alıcı bulunmasi duru- mu. 2/ Enerjı.. Ayın ve kımı yıldızların dolayındakı ı^ık çevresi. 3/Demirinsimgesi... Birinden birinın olacağı sanı- lan iki ış ıçın kullanılan bağlaç. 4/ Dalkavukluk etmek. 5/ Asya'da yüksek bır bölge... Dört Halife'nın sonuncu>u. 6/ Cstü kapalı olarak anlatma... Oğuz Aral'ın yarattığı bır ka- rıkatür kahramanı. 7/ Gıysınin yaka. kol. etek çevre^ıne geçırilen ince şerıt... Atasözlerıne dayanan didaktık Çın şı- iri. 8/ Eskıden okullarda çocukları çalıştırmakta görevli kımse.. Bir sınav şeklı. 9/ Kayak sporunda bır yanşma dalı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear