23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 1996 PAZAR 8 PAZAR KONUGU Sıvas 'ta Madımak Oteli 'nde yanmaktan kurtulan Hidayet Karakuş 'Bu, yüzyıllardır aydınlıkla karanlığın kavgası' SUNUS 3> Tarih: 2 Temmuz 1993. Akşam saatleri... Haber bir anda bomba gibi patladı. Sıvas'ta Aziz Nesin'in Pir Sultan Şenliği'ndeki konuşmasına tepki gösteren şeriatçılar, Pir Sultan ve Atatürk heykellerine saldırmışlar, valilikle kültür merkezi ve şenliğe katılan aydınlann sığmdığı Madımak Oteli'ni kuşatmışlardı. Oteli taşlayan göstericiler. daha sonra lobiye girip içeriyi ateşe vermişler; 37 kişi diri diri yanarak ölmüştü. Ölenler arasında ünlü yazar Asım Bezirci, şair Behçet Aysan, ozan ve bağlama ustası Hasret Gültekin, Âşık Nesimi adıyla da bilinen üç telli curanın son ustası Nesimi Çimen, ozan ve derlemeci Muhlis Akarsu gibi isimler vardı. Cumhuriyet gazetesinin o günlerde attığı manşetlere bakıyoruz: "Şeriatçılar ayaklandı", "Devlet seyirci kaldı". "'Devlet şeriata teslim oldu."Insanın tüylerini diken diken eden bu korkunç katliamın nedenini, nasıhnı, olayın canlı tanıklanndan ozan Hidayet Karakuş'la konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Sıvas olaylarında kentyönetkileri ve devlet temsilcilerinin suç paylannın çok büyiik olduğu anlaşıldı. Bu arada Pir Sultan Abdal Derneğiyöneticüerinin de Madımak Oteli'nde- ki konuklurı bir an önce şehrin çeşitli kesimle- rine dağıtmamak gibi bir ihmalleri olduğu söy- leniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Pek çok insan olaylar olup bittikten sonra tür- lii yorumlar yaptı. Bir anlamda dingil kınldıktan sonra akıl verdüer.Bu yorumların çoğu, içinde "keşke" anlamı taşıyan hayıflanmalardan öte de- ğer taşımıyor. Çünkü olaylann dışında ve uzagın- daydılar. Dahası bu. olayın sorumlularını alttan alta bağışlatmaya çalışmak gibi geliyorbana. Ha- ni Nasreddin Hoca, "Hırsıan hiç mi suçu yok!" de- miş >a. onun gibi. Gerçeği tersinden geliştiriyor- lar. S'ani saldınya ugrayanın suçlanması mantığı- nıyerleştirmeyeçalışıyorlar.Siz bunu sorunca olay gününü yeniden anınısadım. Pir Sultan yönetici- leri ne yapabilirlerdi. diye geçti içimden. Belki daha önce de buna benzer önlemler konuşulduğu ıçin düşünmüştüm ama üzerinde durmamıştım. Şimdı de üzerinde durulacak bir "ihmar değil as- lında.Olay günü cuma namazından çıkan kalaba- lık, saat 13.20 sıralarında eami avlusunda Ameri- kan bayrağı yakıyordu. Ben 13.25"te bir bakkal- dan. cami avlusuna bakan bir bakkaldan peynir alıp otele yürüdüm. Caddeye çıktığımda kalaba- lık da caddeye çıkmış. yürüyüşe başlamıştı. 13.30'da otelin lobisinde Aziz Nesin, Asım Bezir- ci, Sami Karaören, Cahit Külebi ve daha pek çok kişi caddeden geçen kalabalığı izliyorlardı. Cad- de üzerindeki lokantada yemek yiyen arkadaslan gördiim. Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başka- nı Muıtaza Demirde lokantanın kapısındaydı gös- tericiler yürürken. Osıradagöstericileregüvenlik güçleri engel olabilirdi. Sayıları benim gördüğüm kadarıyla 80-100 kişi kadardı. Polisin Ankara'da. lstanbul'da. Izmir'de ya da başka yerlerde demok- ratik kuruluşlann barışçı gösterilerine gösterdigi kararlılıkl'.) burada da gösterilseydi. bana göre olaylar büyümezdi. Planlı olmasına karşın büyü- mezdi. Bu kalabalık. büyüyerek çogalarak kültür mer- kezine varıyor. 13.40 sıralan olmah. Orada çatış- ma çıkıyor. Pir Sultan Abdal Derneği yöneticile- rinin bir bölümüde orada. Polisolayları videoka- setlerinde bütün Türkiye'nin izlediği gibi seyre- diyor. Dahası nerdeyse göstericilerin karşısına po- lis olarak geldiği için özür dileyecek! Farkıda değiller Biz otelde camlardan görebildiğimiz kadanyla sokaktaki göstericileri izlemeye çalışıyoruz. Kış- kırtmaktan korktuğumuz için perdelenn gerisin- den bakıyoruz. Otel kuşatıldığında saat 14.00 ol- mamıştı daha. Polis oteli daha güvenli gördüğü için kimsenin dışan çıkmasını doğru bulmuyor. O arada Sami Karaören. Cahit Külebi otelden ayrı- lıp dışan çıkıyorlar. Bunlan sonradan öğreniyoruz. Dışandan da kimileri otele sığınıyor. en güvenli yer diye. Kalabalık. bana göre kültür merkezine. Aziz Nesin "in ve öteki konuklann orada olduğunu sa- narak öncelikle saldırıyor. Aziz Nesin kendilerini otelin lobisinden izlerken farkında değiller. Kül- tür merkezinden sonra sıra elbette otele gelecek- tir. Oteldekileri boşaltmaya gelince. bu çok sonra düşünülmüştür ama bu iş demek yöneticüerinin değil, devlet güçlerinin işi olmalıydı artık. 13.30'la 14.10 arasında zaten çok kişi otele sığınmış. Der- nek yöneticileri de öncelikle Ankara'daki yetkili- lerle bağlantı kurmaya çalışıyorlar. Üstelik otelin içinde onlar da bizim gibi kuşatılmışlar. Aynca şu da var: Hiç kimse, ama hiç kimse bu kalabalığın böyle canavarlaşacagını beklemiyordu. Ben de beklemiyordum, başka hiçbir arkadaşım da bek- lemiyordu. Dahası öylesine iyimserdik ki bu ka- labalıgın biraz sonra dağılacağını umuyorduk. Arif Sağ, saat 14.00'teki dinletisine sazını hazırlıyor- du. Böyle bir ortamda Pir Sultan Abdal Demeği yöneticüerinin. otelin boşaltılması. içeridekilerin gü\enliğinin sağlanması konusunda ihmallerin- den söz edüemez. Bu haksızlık olur. Göre\ ini yap- mayan gü\enlik güçleri bu sonucu biraz da bile- rek hazırlamışken otelde kuşatılmış insanlardan birtakım önlemierin alınmasını beklemek yanlış olur. Valilik. polis yetkilileri bu önlemleri önce- likle düşünmeliydi. Bu onlann işiydi. Oteldekile- rin beklentisi de buydu. • • • H O dönemin Sıvas Valisi Ahmet Kara- bilgin, olaylarJa ihmali olduğu gerekçesiyle gö- revinden almdı. Siz Karabilgin 'in gerçekten gö- revini ilııııal ettiğine inanıyor musunu:.? - Karabilgin. iyi niyetli, ileriye açık bir insan- dı. ama iyi niyet her zaman olduğu gibi sorunlan çözmeye yetmiyor. Sıvas olaylannda da görüldü bu. Karabilgin" in bence en önemli yanlışı ya da ek- sikliği, olayın özünü ve boyutunu gereğınce kav- rayamamışolmasıdır. BundaCumhurbaşkanı De- mirel'in "Poüsle vatandaşı karşı karşıya getirme- \in" önerisinin payı büyük. Öncelikle böyle bir önerinin tuhaf olduğunu vurgulamalıyım. Ne de- mek "Polisle vatandaşı karşı karşıya getirmek?~ Kimin böyle bir amacı olabilir'.' Polisin görev i ya- salar çerçevesinde korumayı ve kollamayı üzeri- ne aldığı değerleri. varlıkları. kişüeri korumaktır. Onun göre\ i yurttaşı korunıak. yurttaşın hakları- nı çigneyenleri yargıya teslim etmektır. Kimsenin böyle bir önerisi olamaz. Demirel'in mantığı bu bakımdan tuhaftır. Eşyanın tabiatmda \ardır po- lisle vatandaşı karşı karşıya getirmemek. Çünkü polis vatandaş için vardır. Öysa Sıvas'ta o "vatan- daş"*ın canı tehlikeye girmiştir. Kimdir tehlikeyi varatan? Kendi yasalannı. Türkiye Cumhuriye- ti'nin yasaları yerine koyup cumhuriyeti yıkmayı amaçlayanlardır. Ortada birkalkışma vardır. Me- nemen"deki Kubilay olayında olduğu gibi. dev let kendini korumak için gerekeni yapacaktır. Yani Atatürk'ün yaptıgını o gün de\ leti temsil edenler yapacaklardı. Karabilgin orada de\ leti temsil edi- yordu. Öyleyse o yapacaktı. Aziz Nesin konuşmasa da olaylar olacaktı Kendilerinin dışındaki insanlar bile tahrik nedeni HİDAYET KARAKUŞ / 946 da Yalvaç 'ııı Kıırusarı Köyii 'nde doğdu. 1964 'te Isparta-Gönen llköğretim Okulıı ını. 1966 da Selçuk Eğitim Enstitiisü Edebiyat Böliimii 'nii hitirdi. Adıına, Manisa ve hmir de Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. Şiirleri ve mmanlunvla dikkati çekti. ödüller uldı. Avrıca çok savıda çocıık kitabı Yuyım'ladı. Temmuz 1993'teki Sıvas olaylannda Madımak Oteli 'nden sağ kıırtıılanlardan. Aziz Sesın, Sıvas 'a gideıek olaylara yol açtığı biçimde çok ağır eleştirilere ıığramıştı. Siz bu konuda ne diisünüyorsımıız? - Aziz Nesin, ömrünce haksızJığa uğramış yazarlarımızdan biridir. Çünkü hep doğruyu söylemis, hep doğruyu yapmış, o yüzden de anlasılmak istenmemiştir. Anayasanm, yasalarm verdiği gezi özgürlüğünü, düşüncelerini açıklama özgürlüğünü tanımak istemeyenler, kendilerince gerekçeler bunlaralSk olayları yorumlamaya, nedenlerini çözmeye çalısmışlardır. Aziz !\'esin yasalarda yazılı hakkını kullanmıştır. Oyurdunu seven büyük bir insandı. Onun özgürlüğünü, haklanm kullanmasını engelleyecek güçler çıktıysa bu güçleri durduracak güç de devlettir. Clkemizde \asreddin Hoca'yı mezarında bile güldiirecek mantık sahipleri hâlâ vardır. Sureti haktan görünüp aküdanelik ederler sağa sola, ama olaylann özüne inmeyi, gerçeğin bir başka yüzünü görmeyi düsünmezler. önce olayın özü çarpıtılarak ilk akla gelen veriya da neden ele alınır, mantık bunun üzerine kurulur, sonra da kendi mantığının söylediği, gerçek kabııl edilir. Böylece sorun çözülür, olayın senteziyapılır! Araştırmak, incelemek, düsünmek zor iştir. Çoğu kez verileri bile kendi keyfımize göre yorumlama, değerlendirıne alışkanlığımız vardır. Kendimize karşı dürüst değiliz çünkü. Hele okumuşlarımızın kendilerini kanıtlama konusunda ortaya koydukları zehir hafıyelik böyle zamanlarda çok işeyarıyor.'.. Aziz Sesin konusunda da Sıvas olaylannda kışktrtıcı olduğu gibi iddialar atıldı ortaya. Olaylann önceden hazırlandığı biline biline böyle yargılara varıldu Sedense insanlanmız "tahrik " olmaya açık, O kadar kolay "tahrik " oluyorlar ki kendilerinin dışındaki insanlarm varlığı bile tahrik nedeni! Bilinç yok, bilgiyok, düşünme yok! Sentez alışkanltğıyok. Aziz \esin Sıvas'ta daha konuşmadan birileri "tahrik " olmuştu. Aziz yesin 7 Sıvas 'a gelmeden kötülemeve başlamışlardı. Birtakım çevreler ve özellikle yerel basın, birtakım insanları zihnen saldınya hazırtamış gibiydi. Tarikat yııvaları, yurtlun bu anlamda hazırlanmıştı. Aziz Vesı/ı konuşmasa da büyük bir olasılıkla bu olaylar olacaktı. O kadar hazırlık boşa gitmezdi herhalde, değil mi?.. Söz Aziz Sesin'den açılmışken uklıma Yannis Ritsos geldi. Bilirsiniz. Ritsos. Yunanistan 'da Albaylar Cuntası döneminde önce Leros adasına sürülmüş başka yazar ve sanatçılarla birlikte. Sonra da ailesiyle Samos adasında yaşamasma izin verilmiş. Siirgün olduğu sıralarda Avrııpa ve diinya aydınlarının baskılan sonucu Atina 'ya dönmesine izin verilmiş. Leros adasındayken cıınta lideri Patakos, Ritsos 'u Atina 'ya getirtir ve sorar: "Sedenpolitikayla ilgileniyorsun?" Ritsos, duraksamadan yanıtlar Patakos 'u: "Çünkü ben Yunanistan 'ın en biiyükyurttaşıyım." Ritsos, sürgün olduğu adaya gerigönderilir. Aziz Sesin de bizim en büyük yurttaşlanmızdan biriydi. Onu halkımız her geçen gün daha iyi anlıyor. Benim göziemlerim en azından bıınu söylüyor. Hidayet Karakuş, Sıvas davasının sonuçlannın toplumda bir başka yıkıntı yarattığını ve yargıya giheni a/alttığını savunuyor. Karabilgin'le uzun süre birlikte çalışan bir dos- tum \ ardır. Sıvas olay lannın olduğu 2 temmuz gü- nü kendisiy le dört kez telefonla görüştüğünü, mut- laka ku\\et kullanması gerektiğini söyledigini bi- liyorum o dostun. Yasalann gereğı yapılmamıştır. Yasalan uygulayanlar yasalann kim için. ne için olduğunu bilmek zorundadırlar. Yani genel nıhu- nu bilmek durumundadırlar. Bizde genel olarak. yasakçı yani öne çıkanlır yasalann böylesi du- rumlarda. Gerçi Sı\as"ta değil ama pek çok yerde gerçekleştirilecek çok insani. çok masum prog- ramlarbile "olay çıkar" korkusuyla yasaklanmış- tır. Olayı kim çıkarır? Yasalan dinlemeyenler? Devlet ne güne duruyor öyleyse? Yasalan dinle- meyenler. hoşlanna gitmeyen programları engel- leyeceklerse. de\ let güçleri. yetkilileri de yasakçı tavırlanyla onlann yanında yer almış. olmuyorlar mı? Saldırganlar amaçlanna ulaşıyor: çok haklı. çok demokratik bir toplantı gerçekleştirilemiyor. Karabilgin yasakçı değildi elberte. Söz dağıldı. O gelıp şenliklerin açüışında da yumuşak. güzel bir konuşma yaptı. Şenliklere. kültüre omuz ver- di ama kendisine gelen istihbarat raporunu \ete- nnce değerlendirmedi. Bu sonradan anlaşüıyor. Önlemierin alınıp ahnmadığıru dogrudan incele- diğinisanmıyorum.Telefonlarlagerekle önlemie- rin alındığını öğrenmek > etmiyor. Ihmal varsa bu- rada başlıvor. Sizce Sıvas olayları ve benzeri olaylar neden yaratılıyor? -Buaydınlıkla karanlığın kavgasıdır yüzyıllar- dır. Insaniığın korkusuyla merakı. yaşamını yön- lendiriyor bana göre. Korku dınleri varatmış. me- raksa b'ilimi. Evreni ve dünva\ ı vorumlarken. kor- kularını bastıran duvgulan kutsal bilen insanlar meraklı insanlara. kendi öngörülerini kabul etme- dikleri için günahkâr sayıp türlü cezalar biçmiş- ler. Bunlar bildiğimiz şeyler. Tabii kendimiz gibi inanmayan insanları görünce bizim gibi duygusal toplumlarda tepki duyuyoruz. Bilincimiz. özgür- lük anlayışımız kıt. aklı du>gudan önce kullannıa eğitimimizyok. Herkes özgürlükten sonsuzözgür- lüğü. haktan yalnız kendi hakkını anlayabiliyor. Yalnız toplumların kendi içinden kaynaklanmıyor bu çarpıklıklar. Yanlışlan körükleyen. bir ülkeyi. toplumu çok incelikli planlarla kendi istedikleri yöne akıtan güçler. ülkeler de var. Türkiye'de Marshall yardımıyla birlikte dinsel örgütlemenin başlaması rastlantı olmasa gerek. Düşünün imam- hatip okullarının ilki 1948lerde açılıyor. Amaç demokrasivi ortadan kaldırmak Marshall yardımının ülkemize girmesinden bir yıl sonra. Amerikan etkisi aşama as,ama kendini gösteriyor. Kurtuluş Sa\aşı öncesinde ülkeyi top- raklanyla birliktepaylaşma fırsatını Sevr'deyaka- layan sömürgeci de\ letler. bunu elden kaçırınca ekonomik güçlerıyle aynı amacı gerçekleştirme- nın peşine düştüler. Türkiye'yi etnik ve dinsel ça- tışmalann ortasında bırakarak diledikleri rolde kullanmak istiyorlar. Sömürgecilik biçim değişti- re değiştire. yeni yöntemler yaratarak günümüze. Yeni Dünya Düzeni gibi. Küreselleşme gibi kav- ramlarla geldi. Bukavramlarçokçekicigeliyorki- milerine. Bu yüzden özellikle büyük sermaye öbekleri içinde yabancılarla her türîü ilışkiyi. iş- birliğini. Türkiye halkını bir kobay gibi. açık pa- zar "ahalisi" gibi düşünerek kuruyor ve bu kav- ramlarla konuşup yazıyorlar. Oysa bu kavramlar sömürüyü gizlemek için. toplumlar ve sınıflar ara- sındaki çelişkiyi gizlemek için ortaya atılmış kav- ramlardır. Ortaya atıldıklan günden beri midemi bulandırıyorlar. Yeni Dünya Düzeni'y'e göbek bağımız güçlen- dirildikçe. küreselleşme aymazlığına düşüldükçe işsizlerin sayısı gün geçtikçe artacaktır. Sendika- sızlaştırma hızlanacaktır. Yoksul halk üzerindeki baskılar şiddete dönüşecektir bugün olduğu gibi. Bütün bunlann üzerine de dinsel motifler işlenmiş bir şal hazırlanmaktadır. Bu şalı dokuyanlar, örtmeye çalışanlardemok- rasinın olanaklarından yararlanarak büyük bir iki- yüzlülükle demokrasiyi ortadan kaldırmayı prog- ramlamaktadırlar. Mustafa Kemal'in bağımsızlık ilkesı. anlayışı, kimse kimsenin inançlarıyia uğraş- masın anlayışından doğan laiklik, büyük sömürü- yü gerçekleştirmek için ortadan kaİdınlmak is- tenmektedir. Günümüzde bu yüzden sürekli "din düşmanlıgı" yaygarası koparümaktadır. Kendile- ri gibi inanmayan herkes din düşmanıdır kimile- rine göre. Başka sözleri yoktur. Programları yok- tur. Suyun üzerine yazılmış yazılar gibidir vaatle- ri. Herkesi kendileri gibi olmaya zorlarlar. Bence gerçek "din düşmanbğı* > nı bu çevreler yapıyor. İnsanları dinden soğutuyorlar. Korkuyla din olmaz. Bu ülkede hiç kimse orucunu tuttuğu için. namazını küdığı için. camiye gitti diye kınan- mamış. taşlanmamış. cezalandınlmamış. öldürül- memiştir. Din kisvesı altında her şeyi yapmayı öz- gürlük sanan. bunu kendilerine hak belleyenler, oruç tutmayan. namaz kılmayan. kendileri gibi ibadet etmeyen insanları suçlamış. kınamış. bas- kı altına almış, dahası öldürmüştür. Kendi duygu- sal doyumlan için ülkeyi ve yaşamı cehenneme çe- \ irmek istiyorlar. Ülkede bir din devleti kurmak. toplumu cennete götürmek istiyorlar. Bütün bunlar, bu tür olaylan yaratanlann, temel amaçlan doğnjltusunda örgütlenerek. paralı. silah- lı örgütlenerek. devletı kullanarak ılerlediklerini gösteriyor. Hilmi Yavuz'un. Doğu'nun Sevdaları şiirinin ilk ikı dizesı: "S€\da derinlerdediroysa Ferhâd/üsrii- nıi kazmada dagın" der. Sı\as olayları gıbı. Ma- raş olay lan gibi daha bunlara benzer pek çok olay derinlerden vurmaktadır yüze. Sıvas olaylarından sorumlu olanlara verilen cezalann çok hafıj olduğu bütün kamu- oyunca benimsendi. Böylesine bir faciaya yol açan insanlar bir hukıık devletinde bu kadar ko- lay kurtulabilir mi? - Ben hukukçu değılım. ışın aynntılarını. tek- nik yanını bilemem. Ancak kendi inançları ıçin başkalannı yakanların aldıkları cezalar kimseyi rahatlatmadı. Sizin de belirttiğiniz gibi cezalar çok hafıf kaldı. Oysa bildiğimiz kadarıyla cezalar cay- dırıcı olmalıdır. Bu cezalar. kamuoyunda saldır- ganlann kollandıgı. korunduğu izlenimini doğur- du. Bunun temelinde hem şeriatçı örgütlenmenin boyutunu. hem de Türkiye'dekı hukuk anlayışı- ntn. hukukun genel ılkelerine aykın yapılanışını görmek mümkün. Yıllar önce. vanılmıyorsam 1974'lerde, demokratik kuruluşlar. aydınlar DGM'lerin kuruluşuna karşı çıkmışlardı. Gerçeği yakalamaktan yoksunlar Bizde bana göre öteden beri seçilenler kendile- rini sonsuz yetkilerle donanmış görmek istiyorlar. Yasa kendileri olsun. yargıç kendileri olsun. sa\- cı kendileri olsun istiyorlar. Osmanlf nın ıki du- dağı arasındaki hukuk anlay ışı bilinçaltımızda hâ- lâ sürüyor. O yüzden yargıçlar da savcüar da ta- rafsız olamamışlardır. Dahası yürütme. Sı\as olay- lannın başından beri saldırganları korumak için elinden geleni yapmıştır? Başbakanından içişleri bakanlarına kadar her vetkıli işin içinde kışkırtma aramış. gerçek suçluları bir kıv ıya bırakıp dikkat- len jakılanlann. mağdurlann üzenne çekmeye ça- lışmıştır. Onlardan cesaret alan. yürütmenın man- tığına uygun düşünen ınsanların duruşmalar aşa- masında sanıkları kollaması. yumuşaklığı bile yet- memiş. yargıçlar değiştirilerek sonuç üzerinde et- küiolunmak istenmiştir. Yinedeyaranamamışlar- dır. Uzgörüleri yoktur çünkü. Bütünüyle gerçeği yakalamaktan yoksundurlar. Günlük yaşayıp. gün- lük hesaplarla toplumu yönetmeye çalışmaktadır- lar. Ama gelinen nokta da budur işte. Her şev gü- vensiz, her şey kaygan bir tabanda. her şey zorba- lara umut vaat ediyor. Güvenlik güçleri de aynı mantığın, aynı düşüncenin buyruğundadırlar. Bü- tün toplumda neredeyse egemen olan mantık. on- larda da egemendir. Karşısına çıkanı. kim haklı. kim haksız hemen belirlemekte. copunu ona göre kullanmaktadır. Kendi eğilimi. kültürü. birikimi. birikimsizliği belirlevicidir burada. O yüzden Sı- vas olaylannda görüntüde var olan güvenlik güç- leri. oteldekileri ateşe mahkûm ederken sokakta- ki saldırganı okşayarak haklı buluyor sonuç ola- rak. Gerçek bir hukuk de\ letinde saldırganlann al- dıkları cezalann caydırıcı olması beklenir. Suçla- n video kayıtlarında açıkça beliren ınsanların. el- lerinde benzin bidonianyla görünen insanlarm, otele tırmanarak ateş atan insanlarm \ alancı tanık bulmalan da hukuk dev letınin egemen olduğu top- lumlarda mümkün değildir. insanlar toplumsal suçlara karşı duyarlı yetişmiştir. Titizlikle yürütü- len. tarafsızlıkla. nesnel verileri büyük btrdikkat- le değerlendiren yargı. onlara bu fırsatı da ver- mez. Burada elbette eğitime gelip dayanıvor ko- nu ama onu tartışmanın sırası değil şimdı. Bu davaların sonuçları toplumda bir başka yı- kıntı yarattı bence: Yargıya güveni azalttı. 6 Inançlarıııın egemeıJiği için her yolu nıubah sayıyorlar' Yargıç kararmı bildirdiği za- man mahkûmiyet kararmı öğrenenle- rin saldırma cesareti, hâkimlerin kaçtş- ması, savcıntn oralı olmaması ve kolluk gücünün saldırılara seyirci kalması ko- nusunda ne düşünüyorsunuz? - Saldırganlara öylesine cesaret veril- miş. umut aşılanmış ki kamuoyunun az bulduğu cezaları çok bularak. dahası suç- suz bulunacaklanna inanarak tek doğru bildikleri yolu. şiddeti seçiyorlar: Yargıç- lara çakmak atıyorlar. bozuk para atıyor- lar. Bu onlann ınançlannın özünü de or- taya koyuyor. Oysa bütün dinler insanla- ra daha iyi insan olmayı öğütler. Insanlı- ğın temeî erdemlerini aşılar. lyiliği, doğ- ruluğu. kendini başkalannın yenne koy- mayı. her canlmın yaşama hakkı olduğu- nu. haram yememeyi, çalışarak kazanma- yı.. öncelikle dinler öğretmiştir insanlara. Önlar bunlan bir kıv ıya itivorlar. lnaııç- lannınegemenlığı ıçin her yolu "mubah" sayıyor. cinayet işlıyor. insan yakıyor. ya- lan söylüyor. ikiyiizlülükle insanları kan- dınyorlar. Bunu öşlesine gönül rahatlı- ğıyla yapıyorlar ki onlar din için. iman için bunlan yaptıkça bağışlanacaklarına. günahlannın silineceğine inanıyorlar. En azından bana öyle geliyor. Çocukluğunı- dan beri dinsel ortamların ruh halini göz- lediğim için kendi kendilenne birtakım kurallar icat ettiklerini de bilıyorum. Mahkemede saldıran sanıklar kendilerine fısıldanmış kimi sonuçlan göremey ince de öfkelenmiş olabüirler. Kim bilir? Bel- ki de aldatıldıklannı fark ettiler. Yargıç- lann kaçışması bir reflekse benziyor ama altında verdikleri kararlan savunamaya- cak ınsanlann zayıflığı sezılıyor. Orada- ki kolluk güçlerine söz geçirenıeyecekle- rini de biliyorolmalılar. Savcının suskun kalmasını ancak savcı açıklayabilir. ama DGM savcılannın çoğunluğu ne yazık ki demokrat kesimle sürekli çatıştı. Hiç de olunılu izlenim bırakmadı kimileri. Buda güven duygusunu >ok etti. Bir ülke yurt- taşı. mahkemesine. oradaki savcısına. yargıciiıa güvenmek ister. Bir ülkede ya- şanıın düzenlenişınde yasalann egemen- liğı geçerliyse. sorunlann çözümünde in- sanlar elbette yargıdan medet umacaktır. Üstelik Sıvas olayları basit bir sorun da değildir. Yaşama hakkıyla. ulusun ve ül- kenin geleceğiyle dogrudan ilgili bir kal- kışmayla ilgiliyse savcının suskunlugû anlamlı bulunacaktır. Kendi varlık nedenini bile unutacak ka- dar korkak da olabilir. içinden saldırgan- lara hak verecek kadar yakınlık da duya- bilir. Her iki durumda da güvenlik güçle- rine söz geçirebümek konumunda oldu- ğunu unutmaması gerekirdi. Korku insan- ca birşeydirama görev liler. yetkililer kor- kularıvla karar verirlerse alan zorbalara kalır. Ö zaman da hukuktan, haktan söz edilemeyeceği gibi savcılann da yargıç- lann da varlık nedenleri ortadan kalkar. Güvenlik güçlerinin. kolluk gücünün olaylara seyirci kalışının yanıtını ülke- mizde düzenlenen alan toplantılarındaki tutumunda da bulabiliriz. Şeriat özlemci- lerinin polis içinde yoğun biçimde örgüt- lendiklerine ilişkin yaygın bir kanı. kanı- dan öte bir gerçeklik var. Kamuoyu öte- den beri bu konuda kaygüıdır. Beğenme- diğimiz. hayır dediğimiz 1982 Anayasa- sı'nın temel ilkelerini bilebilmeyen. inan- mayan, uygulamaktan kaçınanlar elbette suç işliyorlar. Onlar tarafsız görev yap- mak için aylık alıyorlar. Bu ülkede dirli- ği, düzenliği korumak için görev almış- lardır. Ancak güveniik güçlerinin içinde tarafsızlığını yüirmiş. demokrasiye inan- mayan, belki de demokrasinin ne olduğu- nu bilmeyen. daha başında taraflı olduğu için işe girmiş insanlarm \arlığı, dev letin yargıçlarına yapılan saldırıda bile seyirci kalmasına neden olabiliyor. Aslında bu aşamada halkımızın durup düşünmesi ge- rekir diyeceğim ama onu da öyiesine umutsuzluğa sürüklediler ki kendini to- parlaması zaman alacak. Bunun için de zaten fırsat eşitliğine day alı. dev letin tam desteğinde eğitim atılımına gerek var. De- min de söylediğimiz gibi o ayn bir konu. • • ^ ^ H Evet o ayn bir konu. Bir gün o da konıışıılur. Size teşekkür ederim Sayın Karakuş. - Ben teşekkür ederim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear