25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1996 SALI 14 KULTUR SAHNEDEN.. AYŞEGÜL YÜKSEL T™\ u festivale bir Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı olan 'Bacılarla Yunus 1 r*£ oyunuyla katılan Türkiye, 'En Ozgün Oyun" Özel Ödülü'ne değer -£_-/ bulunmuş. Seçici kurul üyelerini Moskova'dan gelen tiyatro yazar ve eleştirmenlerinin oluşturduğu bu 'yarışmalı şenlik'te 'Bacılarla Yunus' iki özelliğiyle dikkat çekmiş: Anlam üretmede "görsel' öğelerin 'söz'le yanştığı sahne anlatımıyla ve yaratıcılannın çoğunlukla kadın oluşuyla. M aral Üner'in uzun süredir üstünde çalıştığı ve '1995 Hoşgörü Yılf bağlamında gerçekleştirdiği bu proje, bir ön oyun ve Yunus'un şiirlerinin birbirine kurgulandığı bir anabölüm üstüne kurulmuş. Yalnızca 'şiir'den oluşan 'söz\ hareket, şarkı, ışık ve sahne tasanmının içerdiği sembolik boyutlarla buluşarak 'Evrenin gizi insanın kendindedir' çerçeve izleğini belirliyor. 'Türkiye'de Tansu Çiller'den daha başarılı kadınlar da varmış' 4 Bacdaria Yunııs' Tuganbk Festivah'nde "Tuganlıkrı ,u kardeşlik'' anlamına ge- liyormuş Rusya Federasyonu ıçinde yer alan Başkırdıstan Cumhuriyeti'nde. (Ta- taristan'ındoğusunda. Kazakistan'ınku- zev inde. minicik bırdev let.) Nüfusu An- kara'nınkini aşmayan bu ülkenin baş- kenti Ufa'da 27 mayis - I haziran tarih- len arasındadüzenlenen Tuganlık Festi- vali'nin amacı. Türkçenin çeşitli lehçe- lenni konuşan. farklı coğrafyalarda ya- şayan. zamanla başka ulusların kültü- rüyle kaynaşıp yeni oluşumlar sergileyen toplumlann •tiyatro" çatısı altında bu- luşup tanışması... Dünyayı tanımak içın ömrümün yet- meyeceğini. bu "yanşmab" tıyatro şen- liğine katılan ülkelen görünce bir kez daha anladım. Başkırdistan, Çu\aş. Ha- kas. Tua (adını ılk kez duyduklanm). Ta- taristan. Kazakistan. Kırgızistan, Azer- baycan ve (çok şükür biraz daha iyi bil- diİdenm) ve Türkiye... Biz en başta say- dığım ülkelere göre çok büyük, tanhimiz ve coğrafyamız nedeniyle de çok ünlü- yüz. Amaonlarbizitanıyorlarmı? 1990'da Türkmenistan'a gittiğimde miithiş bir Özalhayranlığıylakarşılaşmıştım. (Ser- best piyasa ekonomisıne nasıl da özlem duyuyorlardı' Şimdi deöylemı?) Bir de tbrahimTatlıses'le EmelSayın'ın kaset- len pevnır ekmek gıbi satılıvordu. Bu- gün ıse ~ba\ulticareti"nın en büvük pa- zan durumundayız. Tansu Çillerde çok ünlü' Türk tı>atro kültürünü ıse bızım Batı' v a \ e Doğu 'ya sunduğumuz örnek- lerle tanıyorlar ancak. Mosko\alı bir eleştırmenın deyı^ıyle "Batı taklidi" ya da "folklorik" olma özelliğiyle daha çok. . Bu fesl\\ale bir Ankara De\ let Tiyat- rosu vapımı olan "Bacılaria Yunus" oyu- nuyla katılan Türkive. "En Ozgün Oyun" Özel Ödülü'ne değer bulunmuş. Seçici kurul üyelerini Mosko\a'dan ge- len tivatro yazar ve eleştirmenlerinin olu^turduğu bu "ŞanşmalışenuVte "Ba- cılaria Yunus" iki özelliğiyle dikkat çek- miş: Anlam üretmede "görsel" öğelerin "•söz"le yarıştığı sahne anlatımıyla ve yaratıcılannın çoğunlukla kadın oluşuy- la. Yunus Emre'nin ınsancı - banşçıl dün- ya görüşü ıse gözünü hırs bürümüş in- sanların ve toplumların yönettiğı ateş çemberleriyledonatılmışgünümüzdün- yasında. ov unu ızleye'nleri sanp sarn er- miş.onlara Yunus'uaraş,tırma.öğrenme isteği vernıiş. (Ovsa L'NESCO'nıın "Yu- nus Emre" vılı olarak saptadığı 1991'de az buz çaba göstenlmemiştı. Yunus'un dü^üncesinıtivatrojoluylaıletmekıçın. Nurhan Karadağ'ın "Emrem Yu- nus"^ la. La Mamma'nın "anne~sı El- len Stewart"ın "Yunus" gösterısi "öz- gün" anlatımlara dayandınlmış. ulusla- rarası plattbrma taşınmış. "Bacılaria Yu- nus"un yaratıcılan arasında yer alan Ma- ral Üner, Tomris Çetinel ve Meral Ül- kü'nün bırlikte sunduklan okuma tiyat- rosu da Türki ülkelerde sunulmuştu. De- mek ki hiç de kolay değıl. bir kültürün kendini tanıtması ve benimsetmesı. Fes- li, eli kılıçlı ve başı örtülü Türk imajıy- la çağdaş uygarlık değerlerini benımse- miş Türk ımajı arasında durmadan gidip geldiğimız \e siyasette, ekonomik ve toplumsal yaşama biçimımızde ve sa- natta algılanabilir ve tanımlanabilir or- tak kültürel kimlik göstergeleri oluştur- mayı başaramadığımız içın "kuş" mu TOMRİS ÇETİNEL: Bu küçük ülkenin klasık. en az yüz ellı yıllık tıyatro yapılannın teknik donanımı, sahne akustıgı. döner sahnelen. bizlerde bıraz da kıskançlıkla kanşık hayranlık uyandırdı. Her gün şan ve dans çalışması yapan sanatçılara saygı duyduk. Bu güzelım tıyatrolarda, ölen sanatçılar için aynlan bölümü, vaşlanan sanatçılara göstenlen kadırşınaslığı görünce, ister istemez yıkılıp garaj ya da işhanı yapılan salonlarımızı, ödeneğimizi fazla bulan parlamenterlerimizi. yaşlanınca unutulan sanatçılanmızı düşündük... Ama tüm engellemelere karşın, sevgi dolu bir yürekle, canla başla çalışan arkadaşlanmızı da saygıyla bir kez daha anımsayıp, ganp çehşkiler yaşayan sanatçılar olsak da bir kez daha güçlendık ve yüreklendik. YABANCI ELEŞTİRMENLERDEN YORUMLAR: "Dünyada tiyafronun geliştiğini haber \eren bir temsil!" "Türkıve'nın ozgün bir vapıtla gelmesı bızım ıçin sürpnz oldu... Tıyatro düşüncesıne yenı bir yol açtınız. tıpkı bir "buzkıran" gıbı." "Kendi kendisi hakkında çok şey söyleyen bir tiyatro." "Bir şeyi iyı anladım. valnızca ba\ul tıcaretıyle tanıdığıınız o gızemlı ülkede tıyatro bılenler var." "Düşünce sınırlannı zorlavan bir baleve ben/ivor." "\ üksek sevhedeki profesvonellikvesanatsal araçlann kullanımı, dil problemini ortadan kaldırdı. Dil bilmesek de sahne diliv k> anlaşhk." "Yunus'un ıçınden çıkan dığer Yunuslar. aynı kostümler ıçinde olmalarına karşın ovunculukla. ayrı "ben". a\rı "kışi" olduklannı çok güzel aktardılar" "Ben Tansu Çiller'i tanıvordum. Ama şimdi gördüm ki Türkive'de daha da başanb kadınlar vartntş.' MARAL ÜNER: "Geniş tivatro mekânı bulununca sahnedeki hareket düzeni nefes alnıaya başladı. genişledi ve özgürleşti." "Oyunun yönetmenı olduğunıa zor inandılar. Bir erkek bekliyorlardı herhalde." (Gazetecılere) "Otuz altı yıldır tivatrodavım ve tnatro bana gençlik duygusu verivor. Bu \ üzden kendimi otuz üç yaşında hissediyorum. Şunu anlamak gerekir ki bu dünva kimseye kalmavacak. Kendimizle birlikte valnızca yaşam bovu yüreğimize doldurduğumuz sevgivi götüreceğiz.*' "baük" mı olduğumuza ne biz karar ve- rebiliyoruz. ne de başkalan... Geİelim oyuna. 1995 'ten bu yana ara- lıklı olarak sahnelenmekte olan "Bacı- laria Yunus"u ilk kez. Tuganlık Festıva- li"ne katılmadan öncekı son provasında ızleme olanağı buldum. Dev let Tıvatro- su sanatçısı Maral Üner'in uzun süredir üstünde çalıştığı ve "1995 Hoşgörü YH h" bağlamında gerçekleştirdiği bu pro- je, bir ön oyun ve Yunus'un şiirlerinin birbirine kurgulandığı bir anabölüm üs- tüne kurulmuş. Yalnızca "şiir"den olu- şan "söz",hareket. şarkı. ışık v e sahne ta- sanmının ıçerdığı sembolik boyutlarla buluşarak "Evrenin gizi insanın kendin- dedir" çerçeve izleğini belirlıvor. Maral Üner'in yönettiğı. yönetmen yardımcı- lığını Tomris Çetinel'in. müziğı Cem Idiz ve Kemal Günüç'ün. sahne tasan- mını Serter Çetiner'in, ışık tasanmını Mehmet Yaşavan'ın. giysi tasanmını Birsen Salahi'nın yaptığı yapımda, Üner ve Çetinel"den başka OsmanN'uri Ercan ve Meral Ülküovuncu, thsan Bengier ve Cihan Yöntem de dansçı olarak görev almış. Yunus'un "cismini" O. Nuri Ercan, çocuksu yanını Meral Ülkü, "bilge" (Emre) olunçaya dek yaşadığı ikilemle- ri de Maral Üner ve Tomris Çetinel ses- lendirip görüntülüyorlar. Şıır-oyuncu- luk-dans-şarkı bireşimınin oluşturduğu devinimde yalnız Yunus'un ıçsel yaşan- tısı değil, "dogum"da ve "ölüm"de bu- luşan. "bu dünyaya" geçıcı bir süre için "emanet" insanoğlunun sevgi ve hoşgö- rüyle sanp sarmalanmasının vazgeçil- mezliği de dile geliyor. Maral Üner'in bu projeyi gerçekleştir- medeki en büyük sıkıntısı, sahnenin ve teknik donanımın. ışık ve sahne tasan- mının ulaşabileceği simgesel anlam bo- yutlannaelvermeyişiydi. Gerçekten de Büyük Tiyatro'nun olanaklan bile "ha- reket"i kısıtlayarak olağanlaştınyor. ışık donanımı. dekorun yansıtmayı amaçla- dığı derinlik ve yükseklik duygusunu saglayamıyordu. Üner ve Çetinel tiyatronun tüm ola- naklannm seferber edilmesiy le elde edi- lebilecek yalın, ama incelikli bir sahne anlatımı tasarlamışlardı: eldeki olanak- ların sınırlı olması yapımın tasarlandıgı biçimde sahneye gelmesini önemli öl- çüde engellemişti. Oysa sanatçılanmız minicik (adını ço- ğunluğumuzun ilk kez duyduğu) Baş- kırdistan Cumhuriyeti'nin kusursuz do- nanımlı bir dolu tiyatro salonuna sahip olduğunu görmüşler. "Bacılarla Yunus" son dakikada kav uşulmuş olmasına kar- şın. bu olanaklardan yararlanılarak ser- gılenmış ve "proje"gerçek anlamıyla bizden kılometrelerce uzaklıktaki Ufa adlı başkentte tamamlanmış. Biz yapı- mın Tuganlık Festivali'nde sunulanbiçi- minı izleyemedik. Bu nedenle "Bacılar- la Yunus^a ilişkin yorumlan ve Başkır- distan izlenimlerini, festivali izlemiş olan yabancı eleştirmenlere ve bizi ora- da temsil eden sanatçılara bıraktık. Ti- yatromuzun başka başanlara imza at- ması dileğiyle. O bir caz müzisyeın değü! Kültür Servisi - Parliament Superband Jazz Festival '96. bu akşam besteci. soprano saksofoncu. enstrümantalist David Sanborn'ün Açıkhava Tiyatrosu'nda vereceği konserle sona enyor. 20yıla yayılan sanat yaşammın sonucu ses getiren 13 LP ve 9 Grammy ödülü bulunan Sanborn. küçük yaşlarda okul orkestrasında saksofon çalmaya başladı. Ancak pek de başanlı bulunmadığı ıçin çaldığı gruptan çıkanldı. Bir süre sonra cığerlerinden rahatsızlandı ve doktorlar kendısıne nefesli bir çalgı çalmasını önerdiler. O da yeniden atto saksofona dönüş yaptı. O sıralarda henuz 11 yaşında olan Sanborn. 1959'da çeşitli yerel gruplaıia çalmaya başladı Little Milton ve AlbertKing'in gruplannda yeraldı. lndianave Michigan'da 'National Stage Bandin yaz kurslannda bulunduğu sıralarda Randy Brecker, Don Grolnick ve Keirh Jarrettile tanıştı. 1967'de San Francisco'da Paul ButterTıeld Blues Band'e katılan ve grupla 4 yıl boyunca çalışan sanatçının birlikte çalıştığı ünlü müzısyenler arasında Paul Simon. James Ta> lor, David Bowie. James Brovn. The Eagles, Bruce Springsteen ve Roger VVaters'ı savmak mümkün. Stevie VVonder'ın önerısi üzerine 1972-73 y'ıllarında \Vonder ile birlikte albüm kayıtlan ve tumelergerçekleştırdi. Rolling Stones ve Stev le Wonder ıle bir turneve katıldı. 1973 Ocak'ında Gil Evans ıle çahşmaya başladı Daha sonraki yıllarda özellıkle stüdyo çalışmalan ile çok popülerolan Sanborn. 1981 > ılında 'Voveur" adlı albümüyle "En İvi En^trümantal Rhvthm& Blues' dalında Gramm> ödülünü aldı. 199O'lı yıllann baslannda prodüktör Hal VVillner'ın katkısıyla haftada bir yay tmlanan 'Sunday Night' adlı TV programlannda yer alan ve \>u programlarda Sonnv Rollins, Leonard Cohen, Sun Ra, Al Green, Tim Berne ve John Zorn gıbı müzısyenlerle çalan Sanborn. son yıllarda birbırinden farklı taraflarını sergileyen albümleri ile çalışmalannı sürdürüyor Kendisini. 'daha duvgusal' olduğu içın rhythın & blues'a yakın bulduğunu belirten Sanborn. 1993 yıhnda Dovvn Beat dergisınde yavımlanan röportajında 'Ben cazcı değilim' dıyor. 'İçimden geldiği gibi çalıvorum. Hem cazcıvım dernek, rock veya blues çalmamam anlamına mı geliyor?" Cazdakı özgürlük duygusunu sevdiğini söyleyen Sanborn, St. Louis'dekı gece kulüplerinde çalarken tanıştığı Hank Cravvford ve Ray Charies'dan fazlasıyla etkılendığıni söylüyor. Müziğı, bir yaşam felsefesı olarak değerlendiren Sanborn. "Yaptığım müzik, dünyayı nasıl algıladığımı gösteriyor. Çünkü bu btninı ifade biçimim. Benim dilim" dıvor. Pamukkak l lusal Şarkı \'arışması'nd a birinci olan Meltem Taşkıran. Eser Taşkıran'ın bestesi 'Ağiama' ile "En İ>i ^orumcu Ödülü'nün de sahibi oldu. Pamukkale'de birincilik Iveliha Bolcheva'nınKültür Senisi-2 Uluslara- rası Pamukkale Müzık ve Kül- tür Festivali çerçevesinde dü- zenlenen L'luslararası Şarkı Ya- rışması'nda bırıncıhğı, Kava- han'm 'Geceler' adlı şarkısmı seslendiren Bulgar sanatçı Ive- liha Bolcheva kazandı. Açıkhava Tiyatrosu'nda ön- ceki gün sona eren yarışmaya. Türkıye'nın yanı sıra ABD. Al- manya. Avustralya. Bulganstan. Brezılya. Irlanda. IsraiT. İsveç. Italya. İzlanda. Kazakistan. Lit- vaııja. Makedonya. Mısır \e Romanya'dan sanatçılar katıldı. Yanşmada Türkıye'yı. Pa- mukkale Ulusal Şarkı Yanşma- sı'nda birinci gelen Meltem Taş- kıran temsil etti. Taşkıran. "l nutmamalısın'.ıdlı şarkısısla yariîinaya katılaıken ıkıııcı ola- rak "Ağlama' adlı parçayı ses- lendırdi. Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner'ın de izlediği yanşmaya katılan konuk sanatçılar. kendi eserlerınin yanı sıra bir Türk bestesini de seslendirdiler. Jüri- nin değerlendirmesi sonucu bi- rinciliği, bestesi Kayahan'a ait 'Geceler' adlı şarkıyı seslendi- ren Bulgar sanatçı Iveliha Bolc- heva kazandı. Sanatçıya ödülü. TBMM Başkanvekilı Hasan Korkmaz- cantarafından verildı. Yanşma- da ıkıncıliğı. Izlandalı BoHall- dorsson.Onno Tunç'a aıt 'Müp- telayım* adlı parçayla elde etti. Harun Kolçak'ın 'Yanımda Kal' adlı şarkısını seslendiren Avustralya'dan Handi Banthu ıse uçuncü oldu Sanatçılara ödülleri Denizli Valisi YusufZi- ya Göksu ve Denizli Belediye Başkanı Ali Manm tarafından verildi. 2. Uluslararası Pamukkale Şarkı Yanşması'nda F1DOF Odülü. Onno Tunç'un 'Geri Dön' adlı şarkısını seslendiren Romanya'dan Marta Hrista'ya verildi. Sanatçı ödülünü F1DOF Baş- kanı Armando Moreno]nun elinden aldı.'En İyi BesteÖdü- lü'nü Almanya'dan Ricky Dan- dell (Delice Bir Sevda- beste: Ege), 'En İyi AranjörÖdülü'nü ABD'den Alan Roy Scott (Ben- den Günah Gıtti- beste: Galip Kayahan), 'En İyi Yorumcu Ödülü'nü Türkiye'yi temsil eden Meltem Taşkıran (Ağla- ma- beste: Eser Taşkıran) aldı, YAZI ODASI SELİM İLERİ Safiye Ayla Söyleşisi Kim dergisinin Haziran 1996 tarihli sayısında Sa- fiye Ayla'yla bir söyleşi yayımlandı. Zeynep Anka- ra'nın yönlendirdiği, gerçekten başarıyla kaleme ge- tirdiğı bu söyleşi, televızyon kanallarının, günlük ga- zetelerin ılgisini çekebılirdi. Safiye Ayla, Zeynep An- kara'nın dikkatle seçilmiş sorularını yanıtlarken, ben- ce, bir 'siyasal bilinçlilik' örneği oluşturuyordu. Öyle anlaşılıyor ki, söyleşi, hak ettiği ilgiyi uyandır- madan sönüp gidecek. Hiç olmazsa, Kim okumayan okurlarımıza duyurayım dedim. Bir defa, başlık için seçilmiş söz çok çarpıcı. Safi- ye Ayla, "Ben hâlâ asiyim" diyor. Safiye Ayla'nın doğum tarihi ansiklopedilerde, ya- zılı kaynaklarda, sözlü kaynaklarda, kendisinin ifade- sınde hep değişik degişiktır. Bir iddiaya göre, ünlü ses sanatkârı, doksanındadır. doksanını aşmıştır. Bir id- diaya göre, sekseninde, seksenini aşkın. Ne önemi var? Safiye Ayla, pırıl pırıl bir tahlıl gücüyle, duru bir duyarlıkla, olgunlaşmış bir genç insanın sağduyusuy- la konuşuyor. Zeynep Ankara, gerçekleştirdiği söyleşilerde, ko- nuşturduğu kışinin sözcüklerini, sözdizimını olduğu gibi bırakmayı, korumayı ilke ediniyor. Kopuk tüm- celeri tamamlamıyor, tekrarları silmiyor. Belkı iyı de ediyor: Kişilik yansıyor, zamanın izleri duyumsanı- yor. Siyasal bilinçlilik, demiştim. Şimdı Zeynep Anka- ra'nın söyleşisinden alıntılarla belgelemeye çalışaca- ğım. Zeynep Ankara' "Siz sanatçısınız..." diyor. Safiye Ayla'nın yanıtı: "Bilmem ki sanat mı yaptık? Çok zor sanatkâr olmak. Çünkü benım eşım hakiki sanatkâr- dı. Onun nelerden, nasıl, nerelerden geçtiğini bili- yonım." Eh, herkesin 'sanatçı', özelliklede televizyon dilin- de en olmaz kişilerin sanatçı sayıldığı günümüzde, Safiye Ayla, kimsenin hatırtamadığı Şerif Muhittin Targan'ın sanatkârlığından söz açarsa, bilinçliliğe bir de ironı eşlik etmez mi? Asilik, edebiyat eserinın telkiniyle yaradılışa yansı- mış. Safiye Ayla diyor ki: "Çünkü ben daha ikinci sı- nıfta Vıctor Hugo'nun Sefilleri'/n/ okuyordum. Ve bunu anlıyordum. Ve o Sefiller ki, beni asi yaptı," 60 milyonun tahlili 60 milyonu aşkın nüfusumuzu pek çok siyasa ada- mımız yorumladı, bu nüfus çoğalışıyla övündü, nü- fus patlamasının sakıncatarını örtbas etti. Safiye Ay- la sorunu bakın nasıl değerlendiriyor: "(...) Tabii şimdi bir kere o zaman nüfusumuz. öy- le bir şarkımızda, (şarkı söyleyerek:) on yılda on beş milyon... Yanı bugün 60 milyon bir potansiyel orta- da. Gerçi tabiı hıçbirpay alamayan birzümre de var. Ama Atatürk't/n elınde böyle bir 60 milyonluk bir po- tansiyel olsaydı, o eskı ımparatorluğu kurabilirdi ye- niden. " Işte, Zeynep Ankara'nın "son popçular" sorusu- na, müthiş Amerika tahlili yanıtı: "Haa, ondan anlamıyorum. Bu bizim çocuklarımı- zın bir hevesi. Bazılan da hoş. Ama bu pop müziği- ni asıl Amerikalılar, zenciler yapıyor. Onlann ki çok güzel. Çok anlamlı. Çünkü ben bunu sordum da, orada, zencilerin o hareketli musikileri duaymış. Op- larAllah'a yani o müzikle, o dansla yalvarıyortar. Bu hoplama zıplama gibi zannediliyor. Ve onlann kendi kültürleri yani. Şöyle altını kazıdın mı nedir? Yüz se- nelik mi ne bir varlık. Altından ya katil çıkar, ya cani çıkar, ya hırsız çıkar. (Gülüyor.) Yani Amerika bir şey değil. Kültürleri yok. Karmakanşık. Ama zencı kültü- rü, gerek sporda, gerek musıkide, Amerika'yı onlar temsil ediyor yani. Ve kıymet vermedikleri, hayvan- dan aşağı gördükleri. (...)" Derken, o tüyler ürperticı, Abdülhamid ve Darü- laceze olayı. Safiye Ayla konuşuyor: "Geçende Istanbul Belediye Reısı Darülaceze'de bir şeyyapmış. Abdülhamid 'in portresıni kapıya koy- muş ve 100. yılını kutluyohar. Vayefendim! Oraya iş- çileri sevk etmişler. Laiklik, laiklik! Tuuu! Resmin üze- rine tükürükler, efendim domatesler, şeyleri atmış- lar. Peki bu adam bu Darülaceze'yi yaptığı zaman, bahçesinde sinegog var, kilise var, cami var. Yani bü- tün yaşayanlara kucak açmış, acizlere. Ee, bu kötü bir şey değıl kı ? Adam ne yapmışsa yapmış. Yani yı- kılıp gitmış. Ama bu yaptığı iş, büyük iş yani. (...) Çün- kü laiklik ne demek olduğunu mu anlamıyohar; bir tühü anlamadım. Zaten laik demiyorlar da laaayik, laaayik diyorlar. (...)" Safiye Ayla, benim gibi, doğum tarihi kurcalayan- lara da sesleniyor: "Eh birsene sonra seksen olaca- ğım yani; ne var bunda? Yani ölmek mi lâzım sek- sen oldum diye? (Taklit edercesine:) Hâlâ yaşıyor!" Söyleşi bitmiş. Zeynep Ankara'yı Safiye Ayla bırak- mamış. Bir ara televizyonu açıyor. Ekranda Mehmet Ali llıcak; Zeynep Ankara anlatıyor: "Mehmet Ali llı- cak'ın sesini duyar duymaz öfkeyle doğruluyor ve şöyle diyor: 'Türkiye'yi ve sizleri çok seviyorum' di- yor!.. Sanki kendisi yabancı da!..n Yalnız asi değil, bir kültür insanı. Yalnız değerli bir sanatkâr yaşlılık günlerinde olan- ca gençliğiyle konuşmuyor; dünün kültüründen bu- günün zavallılığına nasıl geldiğimizi belgeliyor. Yürek yakıcı. Caz Festivali'nin biletleri Kadıköy'de Kültür Ser\isi- tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından 3-15 temmuz tanhleri arasında düzenlenen 3. Uluslararası Istanbul Gaz Festivali'nin biletleri yoğun ilgi görüyor. Bu nedenle ilk defa bu yıl Kadıkö> yakasında da bilet satışlan gerçekleştırılivor. Bu vıl cazseverler Atatürk Kültür Merkezi'nin yanı sıra Altunizade Capitol İş ve Eğlence Merkezi'nde kurulan standlardan da 3. Istanbul Caz Festivali'nin biletlerini edinebilecekler. Babama Öykü' yanşması sonuçlandı Kültür Senisi - Capitol 23 Nisan Çocuk Şenliği kapsamında düzenlenen "Babama Öykü" yanşmasının sonuçlan belli oldu. Seçici kurulu Konur Ertop. Adnan Özyalçıner, Fatih Erdoğan, Nezihe Menç ve Orhan Duru'dan oluşan öykü yanşmasında binnciliği Zeynep Gürsoy. ikinciliği Ayşenur Özsabuncu. üçüncülüğu ıse Eylül Dalgalı kazandı. 1. Balkan Şiir Şenliği Çatalca'da Kültür Senisi-Çatalca 5. Erguvan Şenlıklen çerçevesinde, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Çatalca Belediyesi işbirliğiyle bu yıl ilk kez 4 temmuzda 1. Balkan Şiir Şenliği düzenlenecek. Şenlik. Erguvan Şenlikleri'nin ilk günü, çağdaş Makedonya şiin konusunun işleneceği bir şiir sempozyumuv la başlayacak. Uç gün boyunca değişik etkınlıklerle , sürecek olan şiir şenliğinin ikinci gününde ıse 'Topuklu Şiir Akşamlan' dınletısı başlayacak. Şıır ı şenliklerine Türkiye ve Balkan ülkelerinden şairler katılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear